SAĞLIK
Artvin’de sağlık ekipleri karla kaplı yolları aşarak hastaya ulaştı 30 Kasım 2024 Cumartesi - 09:20:18 Artvin’in karla kaplı yollarında sağlık ekipleri zorlu kış şartlarına rağmen nefes darlığı şikayeti bulunan bir hastaya ulaşmak için zamana karşı yarıştı. Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı Boyalı köyünde yaşayan 78 yaşındaki Taner Yıldız, nefes darlığı ve kusma şikayetiyle 112 Acil Çağrı Merkezi’nden yardım talep etti. Zorlu kış şartlarının etkili olduğu bölgede, sağlık ekipleri hastaya ulaşmak için büyük bir mücadele verdi. İhbarın ardından Artvin Valisi Dr. Turan Ergün’ün talimatı ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Kemal Demirel’in koordinasyonuyla harekete geçildi. Kar kalınlığının yaklaşık 60 santimetreyi bulduğu köy yolunda, İl Özel İdaresi ekipleri iş makineleriyle yol açma çalışmaları başlattı. Saatler süren yoğun çabaların ardından yol ulaşıma açıldı ve sağlık ekipleri köye ulaştı. Sağlık ekipleri, Taner Yıldız’ı evinden alarak ilk müdahaleyi yaptıktan sonra Ardanuç Devlet Hastanesi’ne sevk etti. Hastanın sağlık durumunun kontrol altına alındığı bildirildi. Bölgedeki zorlu kış şartlarına rağmen ekiplerin hızlı ve koordineli müdahalesi, vatandaşların sağlık hizmetine erişimini sağladı. Artvin Valisi Dr. Turan Ergün, operasyonun ardından bir açıklama yaparak, “Hastamıza acil şifalar diliyorum. Zorlu hava şartlarına rağmen fedakarca görev yapan tüm personelimize teşekkür ediyorum” dedi. Vali Ergün, benzer durumlar için kış aylarında ekiplerin her an göreve hazır olduğunu da vurguladı.
29 Kasım 2024 Cuma - 18:29 Keskin: "Aile Hekimliği daha verimli hale geldi" Balıkesir İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Serkan Kadir Keskin, 1 Kasım’da yürürlüğe giren yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yeni düzenlemenin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha işlevsel hale getirilmesini ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini hedeflediğini belirten Keskin, vatandaşlara daha kaliteli ve nitelikli sağlık hizmeti sunulacağını ifade etti. Yeni yönetmelik ile aile hekimlerine kayıtlı kişi sayısının 4 binden 3 bin 500’e düşürülmesi ile hekim başına düşen hasta sayısının azalacağına dikkat çeken Keskin, bunun sonucunda aile hekimlerinin vatandaşlara daha fazla zaman ayırabileceğini ve sağlık hizmetlerinin daha etkin şekilde sunulacağını belirtti. Ayrıca, kronik hastalıklar ve kanserlere yönelik tarama ve izlemlerin daha etkin bir şekilde yapılmasının teşvik edileceğini söyledi. Aile Hekimlerinin Rolü Artacak Keskin, yeni yönetmelik ile birlikte, vatandaşların yılda en az iki kez aile hekimlerine başvurmasının beklendiğini ve böylece sağlık sisteminin yükünün doğru şekilde dağılmasının amaçlandığını belirtti. Aile hekimlerinin sağlık sisteminin "ilk kapısı" olacağına dikkat çeken Keskin, aile hekimlerinin vatandaşların sağlığını yakından takip ederek, sağlık hizmetlerine kolay erişim sağlayacağını ifade etti. Koruyucu Sağlık Hizmetleri Güçlendirilecek Yönetmelikteki değişikliklerin anne ve çocuklara yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini daha etkin hale getireceğini belirten Keskin, gebe-lohusa izlemleri, aşılama programları, okul sağlığı izlemleri gibi hizmetlerin daha kapsamlı bir şekilde sunulacağını söyledi. Ayrıca, aile hekimlerinin, bireylerin yaşam boyu sağlığını izleyerek, onlara sürekli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunmalarının sağlanacağı ifade edildi. Akılcı İlaç Kullanımı Teşvik Edilecek Keskin, Türkiye’de antibiyotik kullanımının OECD ortalamasının 2,5 katı olduğunu belirterek, gereksiz ilaç kullanımının sağlık açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğine dikkat çekti. Yeni yönetmelikte, aile hekimlerinin tanı ve tedavilerine müdahale edilmeden, akılcı ilaç kullanımının teşvik edileceğini belirten Keskin, aile hekimlerinin ilaç yazma özgürlüğünün devam edeceğini ancak akılcı ilaç kullanımının ön planda tutulacağını ifade etti. Halk Sağlığı İçin Tarama ve Muayene Önerisi Yeni yönetmelik ile toplumun hastalık yüküne göre hizmet planlaması yapılacağını vurgulayan Keskin, özellikle kronik hastalıkların ve 65 yaş üstü hastaların takibinin etkin bir şekilde yapılmasının halk sağlığını koruyacağını belirtti. Vatandaşların aile sağlık merkezlerinde düzenli olarak tarama ve muayenelerini yaptırmalarının önemini vurgulayan Keskin, sağlıklı yaşam tavsiyelerine uymanın büyük fayda sağlayacağını söyledi. Keskin, aile hekimleri ve vatandaşlar için büyük önem taşıyan bu yönetmeliğin uygulama aşamasını titizlikle takip edeceklerini belirterek, Aile Hekimliği Sistemi temelinde birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha etkin bir şekilde sunulmaya devam edileceğini ifade etti.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:50 ERÜ Hastanelerinde, “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” Konulu Konferans Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı tarafından düzenlenen “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans düzenlendi. Gevher Nesibe Hastanesi Başhekimlik Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa davetli olarak Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Uzman Bilir Kişi Prof. Dr. Halil Koyuncu sunumuyla “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans verildi. Konferansa Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ile araştırma görevlileri katıldı. ERÜ Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsa Cüce’nin giriş konuşmalarının ardından, Prof. Dr. Halil Koyuncu’nun sunumuna geçildi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, Tıbbi hataların neler olabileceğine değinerek; hekimin hastaya müdahalesi, hastada meydana gelen zarar, hastada meydana gelen zararda hekimin hata-kusuru, yetersiz tetkik, aydınlatma-bilgilendirme ve yönlendirme ile konsültasyon eksiklikleri, kayıtların düzgün olmaması ile zarar ve kusurlu eylem arasındaki illiyet bağı hakkında bilgiler verdi. Tıbbi uygulamada tarafların kimler olduğunu, tarafların özelliklerini, tıbbi uygulama hatası (malpraktis) ile sonuçları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Halil Koyuncu, tıbbi uygulama hatalarının en çok hangi uzmanlık alanlarında dağıldığını, sağlık çalışanlarının kusur nedenlerinin dağılımları ile tıbbi hataların diğer hastalık ölümlerindeki sıralamalarına da değindi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, son söz olarak; hekimin öncelikle hastaya zarar vermeden, tıbbi müdahale süreçlerini iyi yönetmesi, yapılan her müdahalenin hukuka ve tıbba uygun olması, her yazılanın yapılması her yapılanın da yazılması, akıl almaktan kaçınılmaması gerektiği ile görev, yetki ve sorumlulukların bilincinde olunması gerektiğini söyledi.
Uzmanından kronik hastalara tavsiyeler
05 Kasım 2024 Salı - 16:23 Uzmanından kronik hastalara tavsiyeler Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ali Nar, özellikle yüksek tansiyon, diyabet ve kalp rahatsızlıklarına sahip bireylerin kontrollerini aksatmamaları gerektiğini söyledi. Bu hastalıkların ciddi sağlık problemlerine yol açabileceğini ve zamanında müdahale edilmezse hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebildiğini ifade eden Dr. Nar, hastaların, doktorlarının verdiği tedavi planına ve ilaç kullanımına harfiyen uymaları gerektiğini söyledi. Bu hastalıkların genellikle sinsi ilerlediğine ve geç fark edildiğinde tedavisinin zorlaştığına dikkat çeken Nar, "Özellikle yüksek tansiyon ’sessiz katil’ olarak biliniyor. Hastalarımız çoğu zaman tansiyon yüksekliğini hissetmeyebilir. Ancak bu durum, organ hasarına yol açmadan önce kontrol altına alınmalıdır" dedi. Bunun yanı sıra, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin bu hastalıkların önlenmesi ve yönetilmesinde büyük rol oynadığını belirten Dr. Nar, "Tuz tüketimini azaltmak, düzenli egzersiz yapmak, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek, bu hastalıkların kontrolünde oldukça etkilidir. Özellikle risk grubunda bulunan bireylerin dikkatli olmaları gerekiyor. Aile geçmişinde kalp hastalığı, diyabet ya da yüksek tansiyon bulunan kişilerin daha sıkı bir kontrol altında olması hayati önem taşıyor. Erken teşhis, birçok hayatı kurtarabilir. Hastanelerde sunulan sağlık hizmetleri bu tür kronik hastalıkların teşhis ve tedavisinde büyük bir öneme sahip. Hastalar, bu hizmetlerden yararlanarak sağlıklarını güvence altına alabilecekler" dedi.
ESOGÜ Hastanesi’nde Organ Bağışı Standı kuruldu
05 Kasım 2024 Salı - 16:10 ESOGÜ Hastanesi’nde Organ Bağışı Standı kuruldu Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla hastalar ve hasta yakınlarına yönelik bilgilendirme standı kuruldu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla, ESOGÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Transplantasyon Ünitesi tarafından hastalar ve hasta yakınlarına yönelik bilgilendirme standı kuruldu. Organ bağışı hakkında bilgilendirmede bulunularak broşür dağıtımı yapılan stantta aynı zamanda, organ bağışı yapmak isteyen vatandaşların form doldurmaları sağlandı. Hastane Başhekimi Prof. Dr. Haluk Hüseyin Gürsoy, Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Yıldız, Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Ulaş, Hastane Başmüdürü Ayşe Kırcı ve organ nakil koordinatörleri Tarık Uca ile Elif Hiçyılmaz etkinliğe katılarak hastanede yapılan nakiller hakkında bilgi verdiler. Etkinlikte yapılan açıklamada, ESOGÜ Hastanesi’nde 2017 yılından bu yana karaciğer ve böbrek nakillerinin gerçekleştirildiği, hastaların şifa ile taburcu edildiği ve kontrollerinin düzenli olarak yapıldığı belirtildi. Açıklamada organ bağışı konusunda toplumsal bilinçlenmenin önemine dikkat çekilerek, her geçen gün daha fazla bağış beklendiği ve bir organın bir hayat olduğu ifade edildi.
Güner, mantar zehirlenmelerine karşı uyardı
05 Kasım 2024 Salı - 13:41 Güner, mantar zehirlenmelerine karşı uyardı Zonguldak İl Sağlık Müdürü Uzman Dr. Ertuğrul Güner, mantar zehirlenmelerine karşı vatandaşlara uyarılarda bulundu. Uzm. Dr. Güner, mantar zehirlenmelerinin, özellikle yağışların bol olduğu mevsimlerde görüldüğünü ifade etti. Doğal ortamlarda yetişen ve yapısında zehir bulunan mantarların taze, kurutulmuş veya konserve şeklinde çiğ veya pişirilmiş olarak yenmesi neticesinde ölümle sonuçlanabilen ciddi zehirlenmeler görülebildiğini ifade eden Güner, "Ülkemizde doğal ortamlarda zehirli mantarların yetiştiği ve halkımızın da bu mantarlara çokça rağbet ettiği bilinmektedir. Zehirlenme belirtileri mantarda bulunan zehrin niteliğine göre mantarın yenmesini takiben 2 ile 6 saat içinde ortaya çıkabilmektedir. Mantarlarda bulunan zehrin özelliğine göre ortaya çıkan belirtiler çeşitlilik gösterebilmektedir. Mantarın yenmesini takiben 2 saat içinde sersemlik, uyku hali, tansiyon düşüklüğü, bulanık görme, yüzde ve boyunda kızarma, ağızda metal tat duyusu, bulantı, kusma, terleme; bazı türlerin yenmesinden 6 saat sonra ise bulantı, kusma, ishal, ateş, çarpıntı, karın ağrısı, karaciğer-böbrek fonksiyon bozuklukları ve ölümle sonuçlanan zehirlenme belirtileri görülebilmektedir. Vatandaşlarımızın doğada yetişen mantarların ölümcül sonuçlar doğurabileceğini bilmeleri ve kesinlikle tüketmemeleri ancak tüketilmesi sonucunda bu belirtilerin görülmesi hâlinde mantarı tüketen kişilerin derhal en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekmektedir" dedi. Ulusal Zehir Danışma Merkezi’nin zehirlenme konusunda 7/24 kesintisiz hizmet sunduğunu aktaran Güner, "İhtiyaç halinde bilgi almak isteyen vatandaşlar 114 numaralı Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ni arayabilirler. Doğal alanlarda yetişen mantarlar yerine bandrollü kültür mantarları tercih edilmelidir. Kültür mantarları bünyelerinde zehirli maddeleri bulundurmadığından bir zehirlenme görülmesi söz konusu değildir. Ancak, bu mantarların yetiştiği ortam itibariyle, bazı mikroorganizmalar mantarların üzerinde bulunabilir. Bu mikroorganizmayla bulaşmış mantarların çiğ olarak yenmesi sonucunda çok hafif mide ve bağırsak şikâyetlerinin gelişebileceği de unutulmamalıdır. Ayrıca mantar alırken ambalajlı olan mantarlar tercih edilmeli ve ambalajında tüketiciyi bilgilendirmeye yönelik bilgilerin yer aldığı etiketlerin olup olmadığına da dikkat edilmelidir" şeklinde konuştu.
Zenger; “Sağlık çalışanları, Sağlık Bakanlığının sahadaki parmak uçlarıdır”
05 Kasım 2024 Salı - 13:41 Zenger; “Sağlık çalışanları, Sağlık Bakanlığının sahadaki parmak uçlarıdır” Denizli Hürriyet Sağlık Sen İl Temsilcisi Selda Zenger, “Başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımız, Sağlık Bakanlığı’nın sahadaki parmak uçlarıdır” dedi. Denizli Hürriyet Sağlık Sen ailesi olarak 5-6-7 Kasım 2024 tarihlerinde Aile Sağlığı Merkezlerinde iş bırakacaklarını açıklayan İl Temsilcisi Selda Zenger, “Sağlığın yapı taşı olan 1. basamak sağlık hizmetleri yani koruyucu sağlık hizmetlerinin önemi gün geçtikçe daha da elzem hale gelmiş ve bu hizmetlerin ana sunum yeri Aile Sağlığı Merkezleri çalışanları ve özellikle aile hekimleri olmuştur. Asıl çözüm bulunması gereken yapısal sorunlar, çalışma şartları düzeltme yoluna gidilmemiş, aksine kabul edilemez şartlarla dayatma sözleşmelerle iş güvencesi ortadan kaldırılmıştır. Sağlık Bakanlığı şunu asla unutmamalıdır ki; Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışmakta olan başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımız, Sağlık Bakanlığı’nın sahadaki parmak uçlarıdır. Yaptığınız her yanlış uygulama sahadaki parmak uçlarını birer birer kesmekten öteye gitmeyecektir. Bu uygulamaya konmuş olan Yönetmelikten ivedilikle vazgeçilmesi gerektiğini dile getiriyor, Hürriyet Sağlık Sen ailesi olarak 5-6-7 Kasım 2024 tarihlerinde Aile Sağlığı Merkezlerinde iş bırakma eylem kararını bildiriyoruz. Bahse konu olan tarihlerde Aile Sağlığı Merkezlerinin kapalı olacağını tüm halkımızla paylaşıyoruz” dedi.
Çocuklarda el, ayak ve ağız hastalığına dikkat
05 Kasım 2024 Salı - 13:32 Çocuklarda el, ayak ve ağız hastalığına dikkat Özel Ümit Vişnelik Hastanesi’nden Dr. Naim Ay, son dönemde özellikle ilkokul dönemi çocuklarında çok sık görülen el ayak ve ağız hastalığı hakkında bilgilendirdi. Özellikle çocuklarda sık görülen el, ayak ve ağız hastalığı hakkında bilgi veren Özel Ümit Vişnelik Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Naim Ay, bu hastalığın bulaşıcılığı, belirtileri, tedavi yöntemleri ve korunma yolları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Ay, el, ayak ve ağız hastalığının genellikle coxsackievirus adlı bir virüs türüyle ortaya çıktığını belirterek, “Bu hastalık, özellikle 5 yaş altı çocuklarda görülüyor ve çok kolay bulaşabiliyor. Çocukların bağışıklık sistemlerinin henüz tam gelişmemiş olması nedeniyle bu tür enfeksiyonlara karşı savunmasız kalabiliyorlar.” diye konuştu. Hastalığın bu yıl 10 yaş ve üzerinde de çok sık görüldüğünü belirten Dr. Naim Ay, çok nadir de olsa kalp eklem tutulumu şikayetleri de yapabileceğini sözlerine ekledi. El, ayak ve ağız hastalığı belirtileri El ayak hastalığının genellikle hafif seyrettiğini ancak rahatsız edici belirtilere yol açabileceğini ifade eden Dr. Ay, “Çocuklarda ilk belirtiler arasında ateş, iştahsızlık, halsizlik ve boğaz ağrısı bulunuyor. Bu semptomların ardından ağız içinde küçük kabarcıklar oluşabilir ve el ve ayaklarda döküntüler görülebilir. Çocuğun ateşi yüksekse ve ağzındaki yaralar nedeniyle beslenmesi zorlaşıyorsa mutlaka bir doktora başvurulmalı.” dedi. Tedavi yöntemleri Dr. Ay, el, ayak ve ağız hastalığının genellikle kendi kendine iyileşebileceğini ancak semptomları hafifletmek için bazı tedavi yöntemlerinin uygulanabileceğini söyleyerek, “Bu hastalıkta spesifik bir tedavi yok, ancak çocukların ateşini düşürmek ve ağrıyı hafifletmek için bazı ağrı kesiciler kullanılabilir. Özellikle sıvı tüketimi çok önemlidir; çocukların su kaybı yaşamaması için bol miktarda sıvı verilmelidir.” diye konuştu. Korunma yolları El, ayak ve ağız hastalığından korunmada hijyenin büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Ay, şu tavsiyelerde bulundu: “Bu hastalık oldukça bulaşıcıdır, bu yüzden çocukların ellerini sık sık yıkaması ve özellikle hasta kişilerden uzak durması gerekiyor. Kreş ve okullarda bulaşma riskini azaltmak için düzenli temizlik yapılmalı ve hastalık belirtileri gösteren çocuklar bir süre evde tutulmalıdır. Ayrıca, bağışıklık sistemini güçlendirecek şekilde sağlıklı bir beslenme düzeni de önemli bir koruyucu etki sağlar.” Özel Ümit Vişnelik Hastanesi’nden Dr. Naim Ay, ebeveynlere bu dönemde çocuklarının hijyenine dikkat etmeleri konusunda uyarılarda bulunarak, hastalıkla ilgili erken dönemde tıbbi destek almanın önemini vurguladı.
Denizli’de ’En İyi Narkotik Polisi: Anne’ projesi devam ediyor
05 Kasım 2024 Salı - 13:11 Denizli’de ’En İyi Narkotik Polisi: Anne’ projesi devam ediyor İçişleri Bakanlığı koordinesinde yürütülen "En İyi Narkotik Polisi: Anne” projesi kapsamında, Servergazi Devlet Hastanesi personellerine yönelik olarak uyuşturucu ile mücadele önleme bilgilendirme programı gerçekleştirildi. “Uyuşturucusuz Toplum Hepimizin Eseri Olacaktır” diyerek uyuşturucuyla mücadelede farkındalığın artırılması, uyuşturucu maddelerin topluma verdiği zararlar, çocuklar ve gençlerin bağımlılık yapıcı madde kullanımını engellemek ve önlemeyi hedefleyen "En İyi Narkotik Polisi: Anne” programında; Denizli İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli Komiser Yardımcısı Cemil Özdemir tarafından sunum gerçekleştirildi. Çocuklarını yakından izleyen tüm ebeveynleri ve çocuklarla temas halinde olan yetişkinleri bilinçlendirme, uyuşturucu maddelere karşı bağımlı olunmadan kullanımın erken fark edilmesi, bağımlı şahısların topluma kazandırılması, kolluk kuvvetleri ile ‘Uyuma’ ihbar programı üzerinden nasıl irtibata geçileceği hakkında bilgilendirme ve bilinçlendirmelerin amaçlandığı sunumda; proje hakkında ve uyuşturucu ile mücadelede yürütülen çalışmalara yönelik bilgilendirmeler yapıldı. Özellikle ergenlik ve gençlik döneminde olan çocukların uyuşturucu maddelerle temas etme riskine dikkat çekilen programda, çocukların uyuşturucu madde kullanımı riskiyle karşı karşıya kalmaları durumunda ailelerin nasıl davranması gerektiği, hangi işaretlere dikkat etmesi gerektiği ve muhtemel tehlikeleri nasıl fark edebilecekleri konularına dikkat çekildi. İçişleri Bakanlığı tarafından geliştirilen ve uyuşturucu ile mücadelede önemli bir araç olarak kullanılan ‘UYUMA’ isimli uyuşturucu ile mücadele mobil uygulaması tanıtıldı. Bu uygulama sayesinde vatandaşların yapmış oldukları bildirimlerde kimliklerinin gizli tutulduğu, polise doğrudan bilgi verebilecekleri ve bu sayede uyuşturucu ile mücadeleye aktif olarak katılabilecekleri bilgisi verildi. Servergazi Devlet Hastanesi’nde düzenlenen programa, Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, İl Emniyet Müdürü Yavuz Sağdıç, Denizli İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, Narkotikten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Gürkan Varol, Narkotik Şube Müdür Vekili Eren Arpacı, Servergazi Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Alpaslan Alsoy, hastane yönetimi ve çok sayıda çalışan katıldı.
Yozgat’tan kan bağışına destek
05 Kasım 2024 Salı - 13:04 Yozgat’tan kan bağışına destek Yozgat’ın Sorgun ilçesinde Kızılay Haftası dolayısıyla bağışçılar kan verdi. Yozgat’ın Sorgun ilçesinde Şakir Efendi Meydanı’nda 29 Ekim- 4 Kasım tarihleri arası olan Kızılay Haftası dolayısıyla bağışçılar kan verdi. Kan bağışı yapmak isteyen kişilerin form doldurmaları ve şartları sağladığının belirlenmesinin ardından bağışçılar mobil araçta kan bağışı yaptı. Mobil araçta 5 günde toplam 493 bağışçıdan kan alındı. "Kansız kalırız algısı tamamen yanlış" Kızılay Yozgat Kan Bağışı Merkezi Müdürü Dr. Tuba Aksan Yıldız ,“18 yaşını doldurmuş 60 yaşını aşmamış bütün sağlıklı bireyler kan bağışında bulunabiliyor. Kan bağışında bulunmak isteyen bireylerin kan ve hemoglobin değerlerini ölçüyoruz. Ateş, nabız gibi değerlerin hepsine bakıyoruz. Çıkan sonuçların doktorumuz tarafından değerlendirilmesinin ardından kan bağışına uygun olup olmadığına karar veriyoruz. İnsanlarda kan verirsek kansız kalırız, şeklinde bir algı oluşmuş. Bu algı tamamen yanlış. İnsanlarda vücut ağırlığının 13’te biri kadar kan alıyoruz. Bir yetişkin insanda 6-6.5 litre kan varsa biz sadece bunun 480 mililitresini alıyoruz. Vücut kendisini 3 ayda bir otomatik olarak yeniliyor. Biz sadece bu süreçte insanların hayatını kurtarmak adına birer ünite kan bağışı talebinde bulunuyoruz” diye konuştu. “Kan bağışında bulunmak vücut sağlığınız için iyi bir şey” Kan bağışının vücut sağlığı için iyi bir şey olduğunu söyleyen bağışçı Recep Altun, “44 yaşındayım, sürekli olarak kan bağışı yapıyorum. Elimizden geldiği kadar yetişmeye çalışıyoruz. Kan bağışı konusunda tereddüt duymasınlar, korkmasınlar, korkacak bir şey yok. Kan bağışında bulunmak hem vücut sağlığınız için iyi hem de hasta olup da kan bekleyenler açısından iyi bir şey. Herkes gelip düzenli olarak kan bağışında bulunsun. Benim tavsiyem bu yönde” dedi. Kızılay görevlileri tarafından Altun’a düzenli bağışçı olması nedeniyle ‘İyilik Elçisi Madalyası’ verildi.
Dünyada 8’inci, Türkiye’de eşi benzeri yok: Hayatına artık vücudunun yarısı olmadan devam edecek
05 Kasım 2024 Salı - 12:02 Dünyada 8’inci, Türkiye’de eşi benzeri yok: Hayatına artık vücudunun yarısı olmadan devam edecek Dünya’da yaklaşık 70 kişiye yapılan ve sadece 7’sinin hayatta kaldığı ‘Hemikorperektomi’ ameliyatlarından biride yaklaşık iki ay önce Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde (SEAH) yapıldı. 13 saatlik ameliyat sonrasında belden aşağısı kesilerek tümörden kurtarılan 65 yaşındaki Tuncer Poşluk, dünya genelinde 8’inci Türkiye’de ise eşine rastlanmayan bir vaka olarak kayıtlara geçti. Başarılı geçen operasyon sonrasında ölümün kıyısından alınan hasta, hayatına vücudunun yarısı olmadan devam edecek. İstanbul’da yaşayan ve kuyruk sokumundaki kitlenin büyük olması sebebiyle tedavi edilemeyen 65 yaşındaki emekli öğretmen Tuncer Poşluk, şifayı SEAH’ta buldu. Burada yapılan tetkikler neticesinde hastanın tam anlamıyla kurtulması için dünyada çok az sayıda yapıldığı belirtilen tümör ve tümörle sarılmış olan organları vücuttan ayırma ameliyatı olan ‘Hemikorperektomi’ operasyonu uygulandı. Poşluk’un tümör ve tümörün çevrelediği organlarla beraber belden aşağısı vücudundan kesildi. Yaklaşık 13 saat süren zorlu ameliyat sonrasında 40 günlük yoğun bakım sürecinin ardından servise alınan Poşluk’un tedavisine ortopedi bölümünde devam ediliyor. Dünya genelinde 8’inci Türkiye’de ise eşine rastlanmayan bir vaka olarak kayıtlara geçen Poşluk, artık hayatına vücudunun yarısı olmadan devam edecek. Poşluk’un ölümün kıyısından kurtarılmasında ise Ortopedi Bölümü’nden Mustafa Erkan İnanmaz ve Doç. Dr. Fevzi Sağlam, Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Fatih Altıntoprak ve Doç. Dr. Necattin Fırat, Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Hakan Saçlı, Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Hacı İbrahim Çimen, Anestezi ve Reanimasyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, Doç. Dr. Onur Balaban ve Doç. Dr. Havva Kocayiğit büyük rol oynadı. “13 saat süren ameliyatta hastanın vücudunun yüzde 45’ini almış olduk” Hastanın kuyruk sokumundan kaynaklı bir kanser tanısıyla başvurduğunu belirten Ortopedi Bölümünde görevli Doç. Dr. Fevzi Sağlam, “Tabii bu kanser sadece kuyruk sokumunda kalmayıp; hastanın leğen kemiklerini, idrar torbasını, tüm kalça kaslarının tamamını ve bağırsaklarında bir kısmını da tutmuş hale geldi. Ayağı besleyen önemli arterleri de tamamıyla içine almıştı. Ama hastanın bu şansız durumuna rağmen şanslı olduğu kısmı bu kanser sadece bu bölgede sınırlı olup özellikle bizim için tedaviyi planlarken en önemli olan başka bir organa yayılımı yoktu. Hasta aslında birçok büyük merkezde birçok büyük ilde hem özel hem de kamu hastanelerine başvurmuş ama yapılabilecek tedavi olarak kitlenin büyüklüğünden ve sarmış olduğu organlardan dolayı herhangi bir cerrahi tedavi yapılamaz tanısı konulmuş. Hasta bize geldikten sonra gerekli tetkiklerini, görüntülemelerini tekrar yaptık. Hastayı Ortopedik Onkoloji Konseyimizde tekrar değerlendirdik. Biz bu hastayı nasıl tedavi edip bu kanserden kurtarırız diye açıkçası çok kafa yorduk. Sonra hastaya, dünya genelinde de çok nadir yapılmış olan ameliyatlardan biri olan ‘Hemikorperektomi’ dediğimiz belden aşağısını tamamıyla kesip tümörlü organlarla beraber tümörü ayırma ameliyatını yapmaya karar verdik. Tabii bu zor bir ameliyat, hasta içinde gerçekten cerrahi sırasında yaşamına mal olabilecek bir ameliyat. Bunların hepsini aileyle, hastayla defaten konuştuk çünkü çok nadir yapılan bir ameliyat. Ama iyi geçerse de hastamızın bu kanserden kurtulacağını düşündüğümüzü belirttik. Hasta ve ailesi belli bir süre düşündükten sonra bu ameliyat için onay verdi. Bu bir ekip işi ve bu ekipte; ortopedist, kaplama cerrahisi, üroloji, anestezi, ameliyathane hemşirelerimiz ve ameliyathanedeki personelimizin hepsi ile biz bu ameliyatın aslında provasını yaptık. Ameliyat süreci yaklaşık 13 saat sürdü. Hastamız ameliyata girmeden önce 55 kiloydu, kitleyle beraber hastanın belden aşağısını kestiğimizde yaklaşık 25 kilogramlık bir vücut uzvunu kaybetmiş oldu. Geriye hastanın 30 kilogramlık bir vücudu kaldı, yani yüzde 45’ini almış olduk” dedi. “Hastamız bize geldiği zaman zaten yürüyebilen bir hasta değildi” Hastanın yürüyemediğini belirten Sağlam, “Cerrahi sonraki süreçte yaklaşık 40 günlük bir yoğun bakım süreci oldu. Hastamız bu süreci; anestezinin gerçekten çok iyi hasta takibi, çok iyi yönetmesiyle gayet iyi bir şekilde atlattı. Yaklaşık 45 gün oldu hastamızı ameliyat edeli ve ortopedi servisimizde takip ediyoruz. Bu ameliyat açıkçası bazı kanserlerde, seçilmiş vakalarda tutulum yerine bağlı olarak eğer ümidini kaybetmiş hastalarda ya da cerrahi yapılamaz denilen hastalarda küçükte olsa bir ümit olabilir hastaya. Bu büyük ameliyatla onlara küçük de olsa bir ümit verebiliriz diye düşünüyorum. Hastamız bize geldiği zaman zaten yürüyebilen bir hasta değildi. Yine sedyeyle getirilmişti. Çok şiddetli ağrıları vardı. Bu ameliyatı olmasa da hasta açıkçası belki birkaç ay gider ya da gidemez, yani hayatını kaybedecekti bu hastalıktan dolayı. Yürüyemeyen bir hastamızın, ona yük olan uzvunu yani belden aşağısını omurgadan itibaren keserek sağlam vücuttan ayırmış olduk bu kanserli dokuyu. Şimdi hastanın kolostomi dediğimiz bağırsak için ve ürostomi dediğimiz idrar için bir torbası var. Bununla beraber üst ekstremitesini, kollarını rahatlıkla kullanabiliyor. Hastamız, yaşamını kendi başına idame ettirebilecek düzeye gelecek. Bizleri her zaman destekleyen hastanemiz Başhekimliği ve İl Sağlık Müdürlüğümüz’e teşekkür ediyoruz” diye konuştu. “Hastamızdan daha mutluyuz, onu çok net ifade edebilirim” Anestezi ve Reanimasyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, “Tabii bizler klinik olarak belki Türkiye’de de bu konuda tecrübe edilmiş merkezlerimiz yoktu. Bizim de kendi tecrübelerimiz yoktu. Öncelikle dünyada bu gibi literatüre neler yapılmış, biz bir literatür taraması yaptık. Ve bu cerrahi ekipte birçok klinik ameliyata girecekti. Onlarla saatler süren bir konsey yaptık. Ameliyat sırasında nelerle karşılaşabileceğimizi belirledik. Hasta ve hasta yakınlarına da ameliyat sürecinde yaşayan problemler anlatıldı. Ben burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum; hastanın yaşam isteği, arzusunun çok yüksek olması ve aile desteğinin buna çok katılmış olması belki bizi motive etti. Bu konuda ben hem kendisine hem ailesine çok teşekkür etmek istiyorum. Tabii ameliyat süresinde bazı sıkıntılar yaşadık, ama bunları aşabildik. Daha sonra yoğun bakım süreci vardı. Yoğun bakım sürecinde gerçekten yoğun bakım ekibimiz hekimlerimiz, hemşire arkadaşlarımız hepsi inanılmaz bir insan gücü emek sarf etti. Hastayla özdeşleştiler, hastayı kendilerine kabul ettiler ve inanılmaz bir şekilde emek sarf ettiler. Yaklaşık 40 gün süren bir süreç neticesinde hastamız şu anda serviste. Belki biz hastamızdan daha mutluyuz, onu çok net ifade edebilirim. Kendisine güzel bir yaşam diliyoruz bundan sonra” şeklinde konuştu. “Karanlık bir tünelin sonundaki ışık gibi oldu bize” Vücudunun yarısı kesilen Tuncer Poşluk’un gelini İlkem Poşluk, “2022 yılında ağrıları ile başladı bu süreç. Başta hafif, yani bel fıtığı gibi bir şey olduğunu düşünüyorduk biz. Fakat durum bizim tahmin ettiğimiz gibi çıkmadı. Birçok hastaneye başvurduk fakat ameliyat olma eşiğini geçmiş denildi ve ameliyat yapılamadı maalesef. İzmir’de bir hekimle konuştuk ve ameliyata karar verildi. Ameliyat süreci ve sonrası çok riskliydi, yüksek bir ölüm oranı vardı ve daha da kötü sonuçları olabilir diye babam korktu, iki yıl önce tamamen tedaviyi reddederek ‘ne olacaksa olsun’ dedi açıkçası. Fakat süreç çok daha kötüye gitti. Tamamen yürümesi bitti ve yoğun acılar çekiyordu, yaşama tutunacak gücü kalmamıştı. İzmir’in ardından İstanbul, Kocaeli ve birçok farklı şehirdeki hastanelere tekrardan başvurduk. Yine ameliyat olamaz cevabını aldık ve ne yapacağımızı bilemiyorduk. Son olarak Kocaeli’de bir hekim bize Fevzi hocayı tavsiye etti ve buraya geldik. Aslında karanlık bir tünelin sonundaki ışık gibi oldu bize, çünkü ne yapacağımızı bilmiyorduk. Zor bir süreç olacağını söylediler. Çünkü yaklaşık iki senedir çok şiddetli ağrıları vardı ve artık kendisi de bir noktada ümitsizliğe kapılmıştı bu tedavi için. Fakat Fevzi Hoca ve ekibi bizİ çok güzel yönlendirdi. Ameliyatın riskleri olduğundan ve sonuçlarından bahsettiler. Bu sürecin zor olduğunu, mücadele edilmesi gerektiğinden de bahsettiler. Her şeyi göze aldık ve bir hafta içerisinde gerekli testler yapıldı, ameliyata karar verdik. Yaklaşık 45 gün oldu, uzun bir süreci de yoğun bakımda geçirdi. İlk günler onun ve bizim için de çok zordu. Şükür bu süreci atlatarak şimdi servise çıktı. Onun için zor bir hayat olacağını düşünüyorduk ama tam tersi daha umut dolu şu anda. Bu süreçten sonra hep beraber bir yaşam sürdüreceğiz diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Şu anda ben aranızda olmayabilirdim” Vücudunun belden aşağısı kesilen Tuncer Poşluk, “Şu an iyiyim fena değilim. Şimdilik böyle, kurtuldum. Oğlum ve gelinimle birlikte hayat süreceğim onlarla birlikte yaşayacağım. Bu süreçte de en büyük destekçim kendileri. Bu zor ameliyatı gerçekleştiren doktorların hepsinin eline sağlık, onlara çok teşekkür ediyorum. Nereden nereye geldim. Şu anda ben aranızda olmayabilirdim. Şimdi aranızdayım ve mutluyum” dedi.
Mersin’de yaş almış vatandaşlar ’akılcı ilaç kullanımı’ hakkında bilgilendiriliyor
05 Kasım 2024 Salı - 10:51 Mersin’de yaş almış vatandaşlar ’akılcı ilaç kullanımı’ hakkında bilgilendiriliyor Mersin’de yaş almış vatandaşlar, Büyükşehir Belediyesi tarafından ’akılcı ilaç kullanımı’ hakkında bilgilendiriliyor. Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki emekli evlerinden faydalanan yaş almış vatandaşlara, doğru ve bilinçli ilaç kullanımı anlatıldı. Büyükşehir Belediyesi, sosyal hayatta daha fazla yer almaları ve daha kaliteli emeklilik süreci geçirmeleri amacıyla yaş almış vatandaşlara yönelik farkındalık etkinlikleri ile bilinçlendirme çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Halkkent, Yenişehir, Mezitli ve Tarsus emekli evlerinde yaş almış vatandaşlara yönelik ’akılcı ilaç kullanımı’ eğitimi verildi. Doğru ve bilinçli ilaç kullanımın anlatıldığı etkinlikte yaş almış vatandaşlar, doktorların uygun gördüğü tedavi biçimi ve yöntemine uygun ilaç kullanımı, hastalık belirtilerinin kişiye özel olduğu ve dozunda ilaç kullanımı hakkında bilgilendirildiler. Daha önce bu konuda yaşadıkları deneyimleri paylaşan yaş almışlar, merak ettikleri sorulara da yanıt buldular. "Amacımız yanlış ve doğru olmayan ilaç kullanımını engellemek" Halkkent Emekli Evi Sorumlusu Çağdaş Yeter, yaş almış vatandaşların sosyalleşmesi ve keyifli vakit geçirmesi için eğitim, sağlık, sanat ve kültür alanlarında yoğun bir etkinlik programı oluşturduklarını söyledi. Yeter, "Uzmanımız tarafından yaş almış yurttaşlarımıza akılcı ilaç kullanımı konusunda bilgilendirme yapıldı. Bu eğitimle amacımız yanlış ve doğru olmayan ilaç kullanımını engellemek. Emekli evlerimizle sağlıklı bir neslin oluşmasına katkı sunmaya devam edeceğiz" dedi. "Tedavi kişiye özeldir" Toros Üniversitesi’nden hemşire Yusuf Yüce de akılcı ilaç kullanımına dair verimli bir etkinlik gerçekleştirdiklerini belirterek, "Hemen hemen her saatte altını çizdiğimiz tek bir konu var; tedavi kişiye özeldir. Doktorlar kişiye uygun tedavi yöntemini ve ilacı belirler. Doktor belirledikten sonra hiç kimse ‘bana iyi geldi’ önerisiyle ilaç kullanmamalı. Akılcı ilaç kullanımı; uygun tedavinin doktor tarafından belirlenmesi, ilacın eczacı tarafından karşılanması, hasta ve hasta yakınına düşen sorumlulukla ilgili bir süreçtir" diye konuştu. Halkkent Emekli Evi’nden faydalanan Peruze Berki ise "Gerçekten insanlarımız bazı konularda bilgisizce ilaç kullanabiliyor. Gelen uzman da bunlar hakkında çok detaylı bir açıklama yaptı" derken, emekli öğretmen Ökkeş Yetim de "Bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız hataların neler olduğunu öğrendik" diye konuştu.