GÜNDEM - 31 Ekim 2024 Perşembe 11:38

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi 2024 ödülleri başvuruları başladı

A
A
A
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi 2024 ödülleri başvuruları başladı

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Bilim, Sanat İnsanı Ödülü, Genç Bilim Sanat İnsanı Ödülü başvuruları başladı.


Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nde görev yapan akademik personel, idari personel, öğrenciler ve kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişilerin 2023 yılı için bilim, eğitim, üniversite ve topluma hizmetlerinin değerlendirileceği, üstün başarılarının teşvik edilmesi ve başarılarının desteklenmesi amacıyla ödüller verilecek.


Akademik Personel Ödülleri; Uluslararası Değerlendirmelere Göre En Etkili Bilim İnsanı Ödülü, Bilim / Sanat İnsanı Ödülü, Genç Bilim / Sanat İnsanı Ödülü, Öncelikli Alana Katkı Ödülü, Makale Performans Ödülü, Proje Performans Ödülü, Patent Ödülü, Kuruma Katkı Ödülü, Akademik Hizmet / Vefa Ödülü, Akademik Yükselme ve Şal Takma, Teşekkür Plaketi, Eğitim ve Öğretimde Yenilikçi Uygulama Ödülü, Kitap Ödülü, Atıf Ödülü, Spor Ödülü, Topluma Katkı Ödülü, Yönetilen En Başarılı Doktora Tezi Ödülü, Yönetilen En Başarılı Yüksek Lisans Tezi Ödülü, Girişimci Akademisyen Ödülü, Üniversite Sanayi İş Birliği Ödülü, Kalite Ödülü, Sürdürülebilirlik Ödülü, Özel Ödül şeklinde verilecek.


İdari Personel Ödüller; Bireysel Başarı Ödülü, Birim Başarı Ödülü, Hizmet / Vefa Ödülü, Teşekkür Belgesi, Spor Ödülü, Özel Ödül, Öğrenci Ödülleri ise Öğrenci Başarı Ödülü, Aktif Öğrenci Kulübü Ödülü, Topluma Hizmet Ödülü, Öğrenci Temsil Ödülü, Spor Ödülü, En Başarılı Doktora Tezi Ödülü, En Başarılı Yüksek Lisans Tezi Ödülü, Girişimci Öğrenci Ödülü, Özel Ödülü, Dış Paydaş Ödülleri de Toplumsal Katkı Ödülü, Bilime / Sanata Destek Ödülü başlığı altında verilecek.


Bilim/Sanat İnsanı Ödülü, Genç Bilim/Sanat İnsanı Ödülü, Öncelikli Alana Katkı Ödülü, Kitap Ödülü, Atıf Ödülü, Makale Performans Ödülü, Proje Performans Ödülü, Patent Ödülü, Eğitim ve Öğretimde Yenilikçi Uygulama Ödülüne başvurular AKAPEDIA üzerinden yapılacağı belirtilirken diğer ödüller için başvurular Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Ödül Yönergesinde belirtildiği şekliyle, belirtilmeyen durumlar için de bireysel olarak Ödül Komisyonu Başkanlığına yapılacak.


23 Ekim 2024 tarihinde başlayan başvurular 08 Kasım 2024 tarihinde sona erecek 27 Kasım 2024 tarihinde ise düzenlenecek törenle ödül töreni düzenlenecek.



Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi 2024 ödülleri başvuruları başladı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Başkan Yalçın: "Geleceğimizin teminatı altın bilezikli gençlerimiz" Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın; OSB Teknik Koleji’nin ‘Kariyer Günleri’ programında buluştuğu öğrencilere, “Geleceğimizin teminatı ‘altın bilezikli’ gençlerimizdir” dedi. Kayseri Organize Sanayi Bölgesindeki okulun konferans salonunda düzenlenen programa Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın’ın yanı sıra idareciler, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Burada sohbet havasında gerçekleşen programda konuşan Başkan Yalçın, hayatındaki deneyimlerden bahsetti. Her fırsatta gençlerle bir araya gelmeye özen gösterdiğini ifade eden Başkan Yalçın; "Canımızdan çok sevdiğimiz, ülkemizin geleceği, hele hele ‘altın bilezik’ takmak üzere kendini bir disipline teslim etmiş olan değerli genç kardeşlerim hepinizin başarıları daim olsun" diye konuştu. Başkan Yalçın; kendisinin de endüstri meslek lisesi mezunu olduğunu belirterek, “Bir an önce okulu bitirip karşıdaki Hava İkmal Bakım Merkezi’ne girildiğinde en büyük mutluluktu. Orta gelir grubuna sahip ailelerin çocuklarının ufku bu kadardı. Ama şimdi maşallah şurayı okursam şöyle olur diyen gençlerle, rehberlik edecek öğretmenler var. Ailelerin imkanları da daha iyi. Sevgili gençler böyle bir okulu tercih ettiğiniz için sizi tebrik ediyorum. Ülkenin geleceği bu okullarda. Bizim bir yanda milli ve manevi yönümüz var. Diğer yanda da teknik olarak yukarılara çıkacağımız teknoloji var. Bana böyle bir davet geldiğinde öğrencilerimle bir araya geleceğim için seve seve kabul ettim. Ülkemizin geleceği olan gençlerimizi gözbebeklerinden tanıyacağım, kıvılcımları çakan evlatlarımızla beraberiz" şeklinde konuştu. Başkan Yalçın konuşmasının ardından gençlerin merak ettikleri sorularını yanıtladı, ufuklarını geliştirdi. Program birlikte çektirilen hatıra fotoğrafı ile sona erdi.
Diyarbakır Halk lokantaları için günde 5 bin kişiye yemek çıkaracak aşhane kuruldu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, sayısı artırılacak olan halk lokantalarından daha çok vatandaşın faydalanması amacıyla günde 5 bin kişiye yemek çıkaracak aşhane kurdu. Büyükşehir Belediyesi, gelir dağılımı arasındaki makası daraltmak üzere kent halkına ucuz, temiz, lezzetli ve güvenilir yemek sunmak amacıyla 29 Ağustos’ta Yenişehir ilçesi Kooperatifler Mahallesinde bulunan Sanat Sokağında açtığı halk lokantası yoğun ilgi görüyor. Büyükşehir Belediyesi, yoğun talebi karşılamak ve mevcut kapasiteyi arttırmak amacıyla harekete geçti. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi iştiraki MED A.Ş. tarafından Sümerpark Ortak Yaşam Alanında günde 5 bin kişiye yemek çıkarma kapasitesine sahip aşhane kuruldu. Tam donanımlı aşhanede profesyonel aşçılar tarafından vatandaşlara hijyenik, kaliteli ve lezzetli yemek çıkarılıyor. Gıda mühendislerinin de görev yaptığı aşhanede her gün farklı lezzetler, vatandaşlar için hazırlanıyor. Halk lokantalarına yemek üretecek Büyükşehir Belediyesi iştiraki MED A.Ş. Genel Koordinatörü Özcan Ortaç, halkın taleplerini dikkate alarak projelerini yürüttüklerini söyledi. Halka kaliteli hizmet sunmanın gayreti içerisinde olduklarını anlatan Ortaç, “Büyükşehir Belediyesi MED A.Ş. olarak Sümerpark yerleşkesinde açmış olduğumuz mutfakta, içinde 10 tane ocak, fırınlarımız hazır bulunuyor. Mutfağımızda 5 bin kişiye yemek yapabilecek kapasiteye sahibiz. Mutfak, ileride kuracağımız halk lokantalarına yemek üretecek” dedi.
Balıkesir BAÇEM’de Bitki Doku Kültürü Kursu başarıyla tamamlandı Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Çiftçi Eğitim Merkezi’nde 4’üncüsü düzenlenen Bitki Doku Kültürü Kursu yoğun ilgi gördü. Bitkilerin dünyasıyla tanışan, teorik ve pratik eğitimlerini başarıyla tamamlayan 30 kursiyere sertifikaları takdim edildi. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin Burhaniye’de bulunan Çiftçi Eğitim Merkezi’nde (BAÇEM) 23-25 Ekim günleri arasında Bitki Doku Kültürü Kursu düzenlendi. Dördüncüsü düzenlenen ve üç gün süren kursa Balıkesir, İstanbul, Ankara, Çanakkale illerinden toplam 30 kişi katıldı. Eğitimlerin ilk gününde BAÇEM personeli Ar-Ge Şefi Dr. Biyolog Betül Kurtuluş Demirci tarafından katılımcılara, teorik bilgiler, terminolojik açılımlar, Biyoteknoloji’de Bilimsel Okuryazarlık konuları hakkında bilgi verilirken kursun ikinci gününde online bağlantılarla farklı üniversitelerden öğretim üyeleri sunumlar gerçekleştirdi. Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aynur Gürel “Bitki Biyoteknolojisinde Dünyada Son durum ve Vizyonu”, Ege Üniversitesi’nden Biyomühendis İlyas Aidinov “Bitki Doku Kültürü ile Katma Değerli Ürünler” konulu sunumlar gerçekleştirdiler. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Burcu Çetin, Bitki Doku Kültürü’nde tıbbi aromatik bitkiler ile yapılan çalışmalar hakkında bilgilendirme yaptı. Teorik eğitimlerin ardından kursiyerler BAÇEM’in laboratuvar altyapılarını inceleyerek uygulamalar yaptılar. Üç gün süren eğitimlerin sonunda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Dr. Öğretim Üyesi Onur Sinan Türkmen’in Margeht Biyoteknoloji Laboratuvarlarına gerçekleştirilen teknik gezide dört kursiyer bitki doku kültürü uygulama şansını yakaladı. Verimli bir eğitim sürecinin ardından kursu tamamlayan 30 kişiye sertifikaları takdim edildi.
İstanbul Bakan Tunç: "Yüksek standartlı demokrasi yolunda emin adımlarla ilerlememizi sağlayacak yeni bir anayasaya ihtiyacımız var” Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Türkiye Yüzyılı’nın eşiğindeyiz. Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılına adım attığımız bu günlerde Türkiye’nin demokratik, sivil, katılımcı bir anayasa ile yoluna devam etmesi lazım. Darbelere geçit vermeyen, 10 yılda bir muhtırayla ve darbeyle önü kesilmeyen, yüksek standartlı bir demokrasi yolunda emin adımlarla ilerlememizi sağlayacak yeni bir anayasaya ihtiyacımız var” dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen Adalet ve Medya İlişkisi Adalet Mülkün Temeli, Medya Gerçeğin Sesi Paneli’nde konuştu. Bakan Tunç, “Bugün çok önemli bir konu için sizlerle bir aradayız. Bahçeşehir Üniversitesi’nin ev sahipliğinde İletişim Başkanlığımızın katkılarıyla Adalet Bakanlığımızın düzenlemiş olduğu ‘Adalet ve Medya İlişkisi’ konusunu ele alacağımız tam günlük bir paneller zincirini inşallah bugün sizlerle beraber gerçekleştireceğiz. Adalet ve medya ilişkisinin tüm boyutları farklı panellerde ülkemizin öncü medya kuruluşlarının temsilcilerinin, genel yayın yönetmenlerinin katılımlarıyla bugün burada değerlendirilecek. Çok faydalı olacağına ben yürekten inanıyorum. Çünkü onları dinlememiz lazım. Medya temsilcilerimizin düşünceleri bizler için çok önemli. Önümüzde bir yargı reformu strateji belgesi hazırlığımız var. Hazırlıklarımızı tamamlamak üzereyiz. Son aşamaya gelmişken dedik ki; medya mensuplarımızın özellikle son yıllarda çok daha değer kazanan ‘adalet ve medya’ ilişkisini bir masaya yatırmamız lazım. Bunu da taraflardan dinlememiz lazım. Tecrübeli gazetecilerimizden dinlememiz lazım. Bu anlamda yargı reformu strateji belgesine çok önemli katkılar sunacağını düşündüğümüz bu toplantının önemli çıktılara sahip olacağını ve yargı reformu strateji belgesine de ışık tutacağına yürekten inanıyorum” ifadelerini kullandı. “Bu mekanda ben 25 yıl önce yargılanmıştım” Başörtüsüne özgürlüğü savunduğu için 25 yıl önce yargılandığını söyleyen Bakan Tunç, “Bahçeşehir Üniversite’sinin bulunduğu bu mekanda ben 25 yıl önce yargılanmıştım. Burası Devlet Güvenlik Mahkemesi’ydi. Nereden nereye geldiğimizin, ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması konusunda nasıl mesafe aldığımızın bir göstergesi. Devlet Güvenlik Mahkemeleri vardı bundan 25 yıl önce. Başörtüsüne özgürlüğü savunduğumuz için genç bir avukat olarak hakkımızda iddianame düzenlenmişti. Başörtüsüne özgürlük diye bir imzadan dolayı iddianameyle karşı karşıya kalmış ve burada yargılanmıştık. Duruşmada ise karşımızda bir askeri hakim, üç üye ile beraber ifademizi almıştı. Bugün o mekanda bir eğitim yuvası olarak ülkemizin geleceğine imza atacak Türkiye Yüzyılı’nı inşa edecek gençlerin eğitim gördüğü bir yuvada bu sefer sanık olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanı olarak sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti öncelikle belirtmek istiyorum. Türkiye’yi yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşturmanın mücadelesini hep beraber yapıyoruz. Çok mesafeler aldık, nereden nereye geldik. Türk yargısının geçmişteki durumu ile bugünkü durumunu kıyasladığımızda ya da Türk medyasının geçmişteki durumu ile bugünkü durumunu kıyasladığımızda Türkiye’ye haksızlık yapılmaması gerekir. Çok önemli mesafeler aldık” şeklinde konuştu. “Millet meydanlarda darbecilerle mücadele ederek şehitler verirken, bu ülkenin cumhuriyet savcıları adliyelere koştular” 15 Temmuz hain darbe girişiminde yargı mensuplarının adliyede mücadele ettiğini ifade eden Adalet Bakanı Tunç, “Türk yargısının, Türk adaletinin geçmişte belli dönemlerde 27 Mayıslarda, 12 Eylüllerde, 28 Şubatlarda demokrasinin yanında, Türk demokratik hukuk devletinin yanında değil de maalesef darbecilerin yanında saf tuttuğunu adeta onlara destek olduğunu, onlara anayasa desteğini verdiğini, onlara yargısal anlamda milletin hakkını, hukukunu koruyan bir yargı sistemi değil de maalesef vesayetçi anlayışın destekçisi olarak ortaya çıkan bir yargı sistemi. Tabi ki ibret alınması gereken bir durum. Bu yargı sistemini geride bıraktık. Türk yargısının, milletin yargısı olduğunu 15 Temmuz’da kahramanlıklarla gösterdik. Milletimiz 15 Temmuz’da darbecilere karşı meydanlara koşarken Türk yargı mensupları da cumhuriyet savcıları da evlerinde oturmadılar. Millet meydanlarda darbecilerle mücadele ederken, şehitler verirken, bu ülkenin cumhuriyet savcıları adliyelere koştular. Darbecileri gözaltı yaptılar. Yakaladılar ve yargı önünde hesap vermelerini sağladılar. Milletin hakkını, hukukunu korudular. Aradaki fark bu. Belki bugün Türk yargısı üzerindeki eleştiri yapanların, haksız eleştiri de bulunanların da aslında arka planında bunun olduğunu görmek lazım. Türk yargısı maalesef vesayetçi anlayışın arka bahçesi olarak görev yaptığı yıllarda maalesef hukuk sistemine çok zararlar vermişti. Onlar artık geride kaldı. 15 Temmuz’da verdiği sınav, gerçekten takdire şayandı. Vesayetçi anlayışla, milletiyle beraber mücadele etmeyi başardı” diye konuştu. “Türk medyasına baktığımız zaman hem milletimizi aydınlatıyor, hem de dünyaya mesaj veriyor” 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 27 Mayıs’ta darbecilerin sözcülüğünü yapan medya yerine, bugün 15 Temmuz’da yargısıyla, milletiyle birlikte kahramanlık yapan medyanın olduğunu belirten Tunç, “Takdir etmeden geçmemek lazım. Türk medyası büyük bir sınav verdi. 15 Temmuz hain darbe kalkışmasında televizyonlarımız canlı yayınlar yaptı. O sesler kesilemedi. O ekranlar karartılamadı. Ekranlarda yayın yapan gazetecilerimiz milli iradeye sonuna kadar sahip çıktı. ‘Milletçe darbecilere karşı koymamız lazım, bağımsızlığımıza sahip çıkmamız lazım’ dedi ve milletin meydanlara inmesinde medyanın çok büyük rolü oldu. Filistin konusunda da 7 Ekim’den bu yana bir soykırım, dünyanın gözünün önünde işleniyor. 50 bine yakın insan şehit edildi. Bunun yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Maalesef uluslararası medya katledilen çocukların hakkını koruyabiliyor mu şu anda. Maalesef katledenleri adeta destekleyen bir dezenformasyon yapıyor. Bunun yanında Türk medyasına baktığımız zaman hem milletimizi aydınlatıyor, hem de dünyaya mesaj veriyor. Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’nın başlatmış olduğu Türkiye’nin de müdahillik talebinde bulunduğu soykırım davasında delil olarak dosyamıza ilave ettiğimiz önemli kanıtlar var. Türk medyası olarak Filistin’deki mazlumların hakkının korunması ve uluslararası hukuk anlamında o dosyalara delil teşkil edecek, tarihe not düşecek çok önemli belgeleri Türk medyası sağladı. Filistin’de şehit olan tüm mazlumları rahmetle anıyorum” ifadelerini kullandı. “Adalet, insan onurunu korumaktır” Adaletin, Hz. Mevlana’nın deyimiyle ‘her şeyi yerli yerine koymak’ olduğunu aktaran Bakan Tunç, “Adalet, bir dengedir. Adalet, insan onurunu korumaktır. Adaletin olmadığı yerde toplumsal barış ve huzur olmaz. Adalet, toplumsal barış ve huzurun teminatıdır. Adalet, haksızın şirret çığlıkları arasında haklının sesini duyabilmektir. Kürsüde görev yapan bir hakimimiz, adaleti tecelli ederken haklının sesini duyabiliyorsa, haksızın şirret çığlıkları arasında cılız sesi duyabiliyorsa adalet tecelli olabilir. Bu anlayışta olmak gerekir. Yapay zekanın her alanda kullanıldığı gibi yargı alanında da kullanılması imkanları var. Bu konudaki hazırlıklarımız var. UYAP sistemimiz dünyadaki en gelişmiş yargı ağı sistemi. Birçok Avrupa ülkesi bunu nasıl başardınız diye gelip zaman zaman soruyor. O bizim bir avantajımız. Onu daha çok geliştireceğiz şimdi. Elektronik duruşmadan hem ceza davalarında hem de hukuk davlarında daha da yaygınlaştırılması, adalete erişimi daha da kolaylaştırmak, mevzuatı daha da sadeleştirmek. Uzun süren yargılamaların önüne geçebilmek için birtakım tedbirlerimiz var. Yargı reformu strateji belgemizde de bunları tek tek Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyu ile paylaştıktan sonra o hedefler doğrultusunda da mevzuatımızı geliştirmek için çaba göstermeye devam edeceğiz. Son 22 yılda temel mevzuatımızın tamamını değiştirdik. Bütün kanunlarımız, yenilendi. 80 yıllık kanunlarımızda ihtiyaca artık cevap veremez duruma gelen bu kanunlarımızı yeniledik. Önemli olan bu kanunların iyi uygulanması. En iyi kanun, en kötü uygulayıcının elinde en kötü kanun haline gelebilir. Sadece temel mevzuatın yenilenmesi elbette yetmiyor. Kürsüde görev yapan hakim ve savcılarımız kanunları uygularken en başta gözetecekleri husus anayasa. Anayasamızın özellikle darbe anayasası olması hasebiyle birtakım sorunlara yol açtığını, yargı sistemi içerisinde birtakım tartışmalara yol açtığını hepimiz görüyoruz. Anayasamızda yapılan değişiklikler, gerek yapısal değişiklikler, gerek temel hak ve özgürlüklerle ilgili hak arama yollarını artırmaya yönelik, temek hal ve özgürlükleri daha da tahkim etmeye yönelik gerçekleştirdiğimiz değişikliklerin anayasanın darbeci, vesayetçi kurgusuna sonradan monte edilen bu değişikliklerin maalesef maddeler arasında da birtakım yeknesaklıkların bozulduğunu ve bu konunun yargı kurumlarımız arasında farklı görüşlere neden olduğunu da görüyoruz. Anayasamızdaki vesayetçi ruhu azaltmaya, ortadan kaldırmaya yönelik bu büyük çabalara rağmen yönetim reformu da buna dahil olmak üzere anayasamızda küçümsenemeyecek reformları hayata geçirdik” dedi. “Yeni bir anayasaya ihtiyaç var” Basınla ilgili anayasada önemli düzenlemeler yaptıklarını dile getiren Bakan Tunç, “Basın araçlarına el konulamayacağına yönelik düzenleme 2004 yılında anayasa değişikliğiyle, anayasamızda yerini almıştır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kapsamını daha da genişleten düzenlemeleri hem anayasal hem de alt düzeyde hayata geçirdik. Basın özgürlüğü konusundaki çabaları da küçümsememek lazım. Hem Türk Ceza Kanunumuzda hem Terörle Mücadele Kanunumuzda hem de Basın Kanunumuzda eleştiri sınırını aşmayan, haber değerini aşmayan düşünce açıklamalarının suç teşkil etmeyeceğini mevzuatımızda düzenledik. Tüm bunlar ülkemizin demokratik hukuk devleti ilkesini daha da tahkim etmeye yönelik düzenlemelerdi. Türkiye Yüzyılı’nın eşiğindeyiz. Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılına adım attığımız bu günlerde Türkiye’nin demokratik, sivil, katılımcı bir anayasa ile yoluna devam etmesi lazım. İnşallah bunu başarırız. Darbelere geçit vermeyen, 10 yılda bir muhtırayla, darbeyle önü kesilmeyen, demokrasimizi daha güçlü yapan yüksek standartlı bir demokrasi yolunda emin adımlarla ilerlememizi sağlayacak olan yeni bir anayasaya ihtiyaç var. İnşallah parlamentoda bu uzlaşma gerçekleşir. Bu uzlaşmaya yanaşan siyasi partiler, milletvekilleri elbette ki milletimizden bir takdir toplayacaklardır. Aksi durumda milletimiz bunun cevabını yeri geldiğinde verecektir” şeklinde konuştu. “’Yargıda çürüme var’ şeklindeki dezenformasyonların kasıtlı olduğunu görüyoruz” Medya ve adalet ilişkisinin önemini anlatan Tunç, “Adaletle ilgili, sosyal medyada da yorumlar yapılıyor. Tabii ki yargı kararları verildikten sonra eleştirilebilir. Bu konuda hiçbir mahsur yok. Hatta bu eleştiriler yargıda kaliteyi artırmaya vesile olur. Hatalı olan yargı kararları da elbette olabilir. Hatalı kararların düzeltilmesi için mevcut yolları var. Hem istinaf, hem temyiz süreci tamamlanmadan ilk derecenin vermiş olduğu kararı medya önünde eleştirerek hatta eleştiri sınırını aşarak, itiraz süreci henüz değerlendirilmekteyken, yargı topyekün böyle kararlar veriyor, yargıda çürüme var şeklindeki dezenformasyonların da kasıtlı olduğunu görüyoruz. Elbette ki iyi niyetli eleştirilere saygı duyuyoruz. Yargının gelişmesini sağlar. Henüz daha dava devam ederken, soruşturma devam ederken, soruşturmanın gizliliği esas. Çünkü oradaki toplanacak delilleri karartılmaması lazım. Dosyanın içeriği ile ilgili bilgi sahibi olmadan, kimsenin bilmediği, soruşturma aşamasındayken ‘acaba böyle mi olmuştur şöyle mi olmuştur’ şeklinde birtakım haberler, maalesef iddianame ortaya çıktığında ‘bu çok tartışılmıştı, neden iddianame de yok’ şeklindeki yorumlara neden oluyor. Bu da tabii yargıya güveni zedeleyen bir durum. Soruşturma aşamasında hatta yargı aşamasında da bir lekelenmeme bir masumiyet karinesi evrensel bir hukuk ilkesi dolayısıyla, henüz bir soruşturma aşamasında, henüz daha hüküm verilmeden eğer o kişi hakkında bir soruşturma başlatılmış ya da yargılama devam ederken kişinin suçluluğu konusunda henüz yargı daha karara varmadan basının karara varması ve bu anlamda lekelenmeme hakkına yönelik ihlallerin olması tabii ki adaletini tecellisine de zarar veren bir durumdur. Sosyal medyadaki etkileşimin konvensiyonel medyaya yansımasıyla birlikte özellikle yargı mensuplarımızın vermiş olduğu kararlarla ilgili olarak farklı yorumlara yargıyı yıpratacak sorunlara neden olduğunu da görüyoruz. Masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı. Bu hakkında korunması konusunda da ülkemizde çok önemli mevzuat değişiklikleri gerçekleştirdik. Çok sayıda yargı düzenlemesini hayata geçirdik. Bunlardan en önemlisi lekelenmeme hakkı. Soruşturmaya yer olmadığına dair karar verme müessesi ülkemizde yoktu. Daha bir kaç sene öncesi mevzuatımıza girdi. Bir buçuk milyon civarında soruşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Eğer bu sistem olmasaydı kişiler hakkında soruşturma açılacak ve sonrasında kovuşturma açılmazsa bu kişi bir soruşturma bir kişi olarak lekelenmesi söz konusuydu. Bunun önüne geçmek için soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilebilme imkanına da getirdik. Bu anlamda bu medya için de çok önemli. Yargı yani bir ihbar karşısında bir şikayet karşısında eğer bunun ciddiyetinin olmadığının herhangi bir delile dayanmadığını somut bir delilin ortada olmadığını gördüğünde hiçbir işleme gerek kalmadan kişinin ifadesini almadan soruşturmaya yer olmadığına dair karar verebiliyor” diye konuştu. “Düşünce ve ifade özgürlüğünün bir sınırı var” Geçmişte bu kararın verilemediğini ve soruşturma açılması gerektiğini söyleyen Bakan Tunç, “O kişi manşetlere çıkardı ama sonra bir bakmışsınız o kişinin olayla ilişkisi yok. Masumiyet karinesi hukukun en temel ilkelerinden birisi o nedenle masumiyet karinesine en çok önem vermesi gereken yargı olduğu gibi aynı zamanda medyamızdır. Medyamız, kişilerin kişilik hakkı ile ilgili özellikle sosyal medyadaki dezenformasyonda vatandaşların mağduriyeti söz konusu. Bunun önüne geçmemiz lazım. Sosyal medya özgürlük alanı. Düşünce ve ifade özgürlüğünün sonuna kadar yanındayız. Daha da önünü açmak için mücadele etmeliyiz. Ancak düşünce ve ifade özgürlüğünün de bir sınırı var. Tabi bu sınır kişinin kendi kişisel görüşüne göre yapılmış bir sınırlama değil. Bu sınırlama evrensel hukukta da var bizim hukukumuzda da var. Bu sınırlar içinde düşünce ve ifade özgürlüğünün sonuna kadar yanındayız. Sosyal medya bir suç işleme alanı değildir. Gerçek hayatta bir fiil bir hareket suçsa bu sosyal medyada gerçekleştirilmişse bunu düşünce özgürlüğü olarak kabul edemeyiz. Kişilik hakkını korumak hukukun en önemli görevidir. İnsan onurunu korumak adaletin en önemli unsurudur. Sosyal medyada suç işlenmesinin önüne geçebilmek de bugünkü teknolojik imkanlarla çok da kolay olmuyor” ifadelerini kullandı. "Sosyal medya şirketlerinin Türk hukuk sistemine Türk kanuna uyma zorunluluğu var" Sosyal medya şirketlerinin Türk hukuk sistemine, Türk kanuna uyma zorunluluğunu hatırlatan Adalet Bakanı Tunç, “Eğer siz Türkiye’de yayın yapıyorsanız, Türk sisteminin alt yapısından yararlanıyorsunuz o ülkenin kanunlarına saygı göstermek zorundasınız. O ülkenin insanları sizin sağladığınız mecra nedeniyle zarara uğruyorsa o zarardan sorumlu olmalısınız. Basınımız için bu sorumluluk var ama bu sosyal medya şirketlerin sorumlu olmayacağını düşünmek mümkün değil hukuki değil. Bu mevzuatın uygulanması sırasında yargı sistemimiz eleştirilerle karşı karşıya kalıyor. Ama vatandaşın hakkını koruma açışından bu çok önemli. Dakika başı bir dezenformasyonla karşı karşıya kalıyoruz. 5 yıl önce yargılaması bile bitmiş bir olayla ilgili bir görüntüyle dezenformasyon yapılıyor. Bazı gazetecilerimiz bunu paylaşıyor. Ceren Özdemir balerin kızımız Ordu’da bir katliama maruz kalmış. Bunun hükümlüsü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bir gazetecimiz bir yayın yaptı. ’Katil yüksek güvenlikli cezaevinden açık cezaevine çıkarıldı’ diye yayın yaptı. Sosyal medya yıkıldı. Olaya müdahale ettik. Bu kişinin yüksek güvenlikli cezaevinde cezasını çektiğini söyledik. Yalan haber dünyayı dolaştı. Bizim doğru haberimiz sınırlı kaldı. Yalanın alıcısı biraz daha fazla. İletişim Başkanlığımızın bu durumlarda büyük katkısı var. Vatandaşlarımızın doğru bilgilendirilmesi çok daha önemli. Yılda 12 milyon karar veriliyor. İçlerindeki birkaç olumsuz karar sistemin tamamının eleştirilmesine de yol açıyor. Doğru bilgi ise gerçekten haklı eleştiri ise başımızın üzerinde yeri var. Ama dezenformasyon yönelik ise adaletimiz yıpranıyor. Hep birlikte kamu hizmeti yapıyoruz. Hep birlikte yargı mensuplarımız da medya mensuplarımız da kritik görev yapıyor. Bu kritik görevi ifa ederken de adaletle medya ilişkisini zaman zaman masaya yatırmamız gerekli” dedi.