GÜNDEM - 30 Ekim 2024 Çarşamba 11:54

Narin’in babası Arif Güran: “Narin, benim için farklıydı''

A
A
A

Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde hazırlanan iddianamede şüphelilerden anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran ile komşuları Nevzat Bahtiyar için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilmişti. İddianameden sonra ilk defa konuşan baba Arif Güran, “Narin, benim için farklıydı. Dünyam, hayatım kızımdı. 5 evladım olabilir ama kızım başkaydı" dedi.

Merkez Bağlar ilçesi Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos’ta kaybolan ve 8 Eylül’de Eğertutmaz deresinde cansız bedenine ulaşılan Narin Güran cinayetine ilişkin tutuklu 4 sanık hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma tamamlanmıştı. Tutuklu sanıklar anne Yüksel Güran, ağabey Enes, amca Salim Güran ve komşuları Nevzat Bahtiyar hakkında "İştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.

Baba Arif Güran, iddianameden sonra ilk defa konuştu.

İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuşan Güran, gönlünde bu vahşeti kimin yaptığı belli olduğunu söyleyerek, cinayeti net aydınlatacak iki kamera olduğunu savundu. Bu kameradaki görüntülerin ortaya çıkmasıyla her şeyin aydınlanacağını söyleyen Güran, “Bu iddianamede diyorlar ki senin eşin, oğlun, kardeşin Nevzat, Nevzat Bahtiyar benim evime giremez. Nevzat Bahtiyar normal şartlarda da benim evime giremez. Gelmişse de ya balkonda ya bahçede oturmuştur. Hem canımı alıyorlar, kalkıp oğlumu, hanımımı, kardeşimi içeri alıyorlar. Kızım, Türkiye’nin simgesi oldu. Toplum, net bir şekilde bu cinayetin aydınlatılmasını istiyor. 50 baro başkanı mahkemeye katılacak. Katılsınlar, benim için katılıyorlar. Zorla denilmese de gideceğiz” dedi.

“Burada önemli olan tek şey, bu cinayeti işleyen kim. Bu cinayete kanıt olan iki kamera var ve iddianamede yok” diyen Güran, “Şu an benim karşımda, 800 metre karşımda kamera var. İlk günden beri demişim kızım yukarı çıkmamış. Bunun tespiti, karşımda kuş bakışı 800 metre kamera var. Havaalanı kamerası var. Bir kamera çıkartmak bu kadar mı zor?" ifadelerini kullandı. Arif Güran şöyle devam etti:

"Evin karşısında Dara-2 askeri üs bölgesi kamerası var. Orada 3 kamera var. Güneş vurdu deniliyor. Nevzat’ın dereye gitmesine de güneş mi vurdu. Şu an tam karşımızda. Bu noktada durduğumuz halde kızımın rampaya çıktığını bile göremiyoruz. Fazla bir şey istemiyorum. İlk günden beri kızımın bu patikayı aşmadığını söylüyorum. Karşımızda havalimanı kent güvenlik yönetim sistemi var, yüz tanıması 20 kilometre. Buradan kuşbakışı 5 kilometre ölçümlüdür. Şu rampayı görüyor. Kızım çıktı mı, çıkmadı mı. Bizden ne istiyorsunuz?"

"5 evladım olabilir ama kızım başkaydı"

Narin’in babası Arif Güran: “Narin, benim için farklıydı''

Arif Güran, sözlerine şöyle devam etti:

“Diyorlar ki HTS, tamam HTS var, doğrudur. Nevzat, bırakmadı kızım rampadan çıksın. Vahşi adam bırakmadı kızım çıksın. Şuraya gelseniz HTS iki metre kaysa benim oturma odama geliyor. Buraya gelseniz mutfağımın içine atıyor. Şuraya gelseniz salonuma atıyor. Bir nokta bu kadar mı şaşmaz? Bu nasıl bir tespittir. Benim için bir kanıt değil. Bugün hepsinin müebbet yemesi benim için önemli değil. Kızımın cinayetini işleyen belli değil. Dara-2’nin iddianameye alınmasını istiyorum. İddianameye girerse cinayet çözülecek. Katil ya da katiller belli olacak.”

Narin’in babası Arif Güran: “Narin, benim için farklıydı''

Katilin Nevzat Bahtiyar’dan başka kimse olmadığını iddia eden Güran, “İftira atıyor. Ve devlet şu an bir katilin lafını dinleyerek bir anneyi cezaevinde durduruyor. Bir ağabeyi, bir amcayı cezaevinde durduruyor. Delili, tespiti varsa durdursun. Ona bir şey demiyorum. Gözümde benim ailemdir, devletin gözünde şüpheli ise cezaevindedir. Bugüne kadar cezaevine de gitmemişim. Hiç kimseyi ziyarete de gitmedim. Sebep nedir, niçin gitmedim? Kızım, benim için farklıydı. Dünyam, hayatım kızımdı. 5 evladım olabilir ama kızım başkaydı. Allah, hakkımı bırakmasın” ifadelerini kullandı. Narin Güran cinayetine ilişkin tutuklu 4 sanık, 7 Kasım’da hakim karşısına çıkacak.

Rıdvan Kılıç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: "İslam insanlığa nasip olmuş, verilmiş olan en büyük nimettir” Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Hz. Adem Peygamberimizden Hz. Muhammed aleyhiselatu vesselam Efendimize kadar bütün peygamberler İslam peygamberidir. İslam insanlığa nasip olmuş, verilmiş olan en büyük nimettir” dedi. Mübarek üç ayların habercisi olan Regaib Gecesi dolayısıyla yurdun tüm camilerinde programlar düzenlendi. Vatandaşların camilere akın ettiği gece, ibadet ve dualarla idrak edildi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki tarihi Ulu Camii’nde düzenlenen "Regaib Gecesi Özel Programı"na katıldı. Başkan Erbaş’ın kıldırdığı yatsı namazının ardından başlayan programda, Kur’an-ı Kerim tilavetleri yapıldı, salavatlar getirildi, ülkemiz ve İslam alemi için dualar edildi. Programda konuşan Başkan Erbaş, Recep, Şaban ve Ramazan aylarının mukkaddes aylar olduğunu belirterek, “Bu üç ay içerisinde mübarek geceler vardır. İşte bu gece idrak ettiğimiz Regaib Gecesi, daha sonra Miraç Gecesi, yine Recep ayının 27’nci gecesine denk geliyor. Ardından Şaban ayının yarısında yani 15’inde idrak edeceğimiz Berat Gecesi. Sonra Ramazan ayı başlı başına bir mukaddes ay; Kur’an ayı, bereket ayı, zekat ayı, hayır hasenat ayı Ramazan ayını daha da mukaddes hale getiren Kadir Gecesi ve sonra Ramazan Bayramı. Görüyorsunuz üç ay içinde her günü neredeyse her gecesi mübarek olan bu ayları idrak etmemizi sağlayan yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun” dedi. “Yaratılış gayemiz imtihan olmak” Başkan Erbaş, dünyada daha iyi Müslüman ve insan olmak, iyiliği yeryüzünde yayarak ve sonucunda bunlarla imtihan olmak için yaratıldıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: “Allah ölümü de hayatı da bakalım ‘Hanginiz daha güzel amel işliyorsunuz, hanginiz en iyi işi yapıyorsunuz? Allah’ın hoşuna gidecek, Resulünün çizmiş olduğu sınırlar içerisinde kalacak. En güzel işleri yapıyorsunuz?’ diye sizi imtihan etmek için yarattı. Yaratılış gayemiz demek ki imtihan olmak. Bütün peygamberler bu hakikati gönderildikleri topluma anlatmak için vazifelendirilmişlerdir. Onlar Cenab-ı Hakkın kendilerine vermiş olduğu İslam’ı tebliğ görevini yerine getirmişlerdir. Hz. Adem Peygamberimizden Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam Efendimize kadar bütün peygamberler İslam peygamberidir. İslam insanlığa nasip olmuş, verilmiş olan en büyük nimettir. İslam’ı kabul eden insana ‘Müslim’ deniliyor. Peygamber Efendimiz insanlığa gönderilen en büyük nimet olan İslam’ı kabul eden Müslüman’ı şöyle tarif ediyor; ‘Müslüman, diğer Müslümanların, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’” “İbadetler, daha güzel bir Müslüman olabilmemize vesiledir” Peygamber Efendimizin tarif ettiği gibi bir Müslüman olabilmek için bazı vesilelere ihtiyaç olduğunu kaydeden Başkan Erbaş, “İbadetler, hayır hasenat, Kur’an-ı Kerim’de bize emredilen o emirleri yerine getirmek, bizim daha güzel bir Müslüman olabilmemiz için bir vesiledir. Mübarek günler, geceler, Regaib, Miraç, Berat, Kadir ve Mevlid Gecesi, cuma ile bayram günleri bu mukaddes zamanlar bir vesiledir” diye konuştu. Başkan Erbaş, “Biz insanı en güzel bir surette yarattık, sonra aşağıların aşağısına çevirdik” ayet-i kerimesini hatırlatarak, “Esasında biz yaratılış olarak en güzel bir surette yaratılmışız. Bu şerefimizi inancımızla, ibadetlerimizle, iyiliklerimizle, hayır hasenatımızla vesilelere sarılarak muhafaza etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Gençlerimizi peygamber ve Kur’an ahlakıyla yetiştirmek zorundayız” Gençlerin, çocukların peygamber ahlakıyla yetiştirilmesi gerektiğini söyleyen Başkan Erbaş, “Ahlaki ilkeler dediğimiz konuları hem kendimiz üzerimizde taşıyacağız hem de çocuklarımıza öğreteceğiz. Gençlerimizi Peygamber ahlakı, Kur’an ahlakıyla yetiştirmek zorundayız” şeklinde konuştu. İslam aleminin güçlerini birleştirerek özellikle Gazze’de, Filistin’de çocuk, bebek, kadın demeden masum insanların üzerine bombalar yağdıran zalimlerin birbirine düşmesi için dua eden Başkan Erbaş, “Zalimleri ve onlara yardım edenleri kahruperişan eylesin inşallah. Bütün Müslümanlara birlik, beraberlik, kardeşlik ve uyanıklık nasip eylesin. Bu şekilde Ramazan ayına ulaşmayı hepimize nasip eylesin” dedi. Program, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Şaban Kondi’nin yaptığı dua ile sona erdi.
Kırıkkale Sürücüsünün ehliyeti olmayan tır, park halindeki kamyona çarptı Kırıkkale’de sürücüsünün ehliyeti olmayan tır, park halindeki kamyona çarptı. Kazada araçlar hurdaya döndü. Kamyon sürücüsü, "Telefon ışığıyla ikaz verdim ama fark etmedi, arkadan bodoslama girdi" diyerek kazayı anlattı. Kaza, gece saatlerinde Kırıkkale-Kayseri D765 karayolunun 35. kilometresinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Nazmi İnan, mazotu biten Isuzu marka 06 CUA 778 plakalı kamyonunu yolun banket kısmına park etti. O sırada, iş makinesi taşıyan Y.Ö. yönetimindeki 06 DST 778 plakalı MAN marka tır, park halindeki kamyona arkadan çarptı. Çarpmanın şiddetiyle savrulan tır, orta refüje devrildi. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbarla olay yerine sağlık, polis ve jandarma ekipleri sevk edildi. Kazada yaralanan tır sürücüsü, sağlık görevlilerince olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tedavi altına alınan sürücünün sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. Kazada, her iki araçta da büyük çapta maddi hasar meydana geldi. Trafik ekiplerince yapılan kontrollerde tır sürücüsü Y.Ö.’nün ehliyetinin olmadığı tespit edildi. Tır sürücüsüne ve araç sahibine toplamda 37 bin 412 lira para cezası uygulandı. Yapılan işlemlerin ardından araçlar vinç ve çekici yardımıyla otoparka kaldırıldı. "Bodoslama girdi" Kaza anını anlatan kamyon sürücüsü Nazmi İnan, "Keskin yolundaydım. O sırada aracımın mazotu bitti. Dörtlüleri yaktım, bekliyordum. Kendim de arkadaydım. Telefon ışığıyla araçlara ikaz veriyordum. Bu amca (tır sürücüsü) beni fark etmedi, aracı da fark etmedi. Telefonla uzun süre ikaz vermeme rağmen arkadan bodoslama girdi. Daha sonra bu şekilde kaza oluştu. Amcaya koştum, sağlık durumunu sordum" ifadelerini kullandı.
Antalya Ferdi Tayfur, şarkılarıyla uğurlandı Antalya’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden sanatçı Ferdi Tayfur’un cenazesi hastaneden alındı. Hastane önünde toplanan yüzlerce kişi, usta sanatçıyı gözyaşları ve şarkılarıyla uğurladı. Muğla’nın Marmaris ilçesinde yaşamını sürdüren arabesk müzik sanatçısı ve bestekar 79 yaşındaki Ferdi Tayfur, 15 Aralık’ta tansiyon rahatsızlığı sebebi ile ambulansla hastaneye kaldırılmıştı. Yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınan Tayfur, 17 Aralık’ta ailesinin isteği ve uzman doktorların tavsiyesiyle ilk olarak ambulans helikopterle havalimanına, ardından ambulans uçak ile Antalya’ya sevk edilmişti. Usta sanatçı, organ yetmezliği sebebiyle tedavi gördüğü hastanede akşam saatlerinde hayatını kaybetti Ferdi Tayfur’un vefatının ardından sevenleri hastane önünde toplandı. Sık sık "Ferdi baba" sloganları atan sevenleri, zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı. Klasik bir minibüsle hastaneye gelenler de, açtığı duygu yüklü şarkıları sevenlerine dinletti. Şarkılarıyla gözyaşları içinde uğurlandı Tayfur’un cenazesi 23.30 sıralarına hastanenin morgundan cenaze aracına koyulup kalabalığın bulunduğu alana getirildi. İzdihamın yaşandığı alanda Antalya Valisi Hulusi Şahin ve İlker Arslan da alana gelerek Tayfur’un ailesine baş sağlığı diledi. Bu sırada Tayfur’un yakınları ve sevenleri uzun süre gözyaşı döktü, helallik alınması ve duaların ardından Ferdi Tayfur’un cenazesi şarkıları eşliğinde hastane alanından götürüldü. Yine sevenlerine bir esnaf tarafından lokma ikramı yapıldı. Aile mezarlığına defnedilecek Öte yandan Tayfur’un cenazesinin, cumartesi günü saat 12.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek anma töreninin ardından Emirgan Çınaraltı Camii’nde kılınacak cenaze namazı sonrası, ikindi namazını müteakiben Yeniköy’de aile mezarlığına defnedileceği belirtildi.