GÜNDEM - 21 Ekim 2024 Pazartesi 09:28

Müdür Coşar: “Coşar, “Muhtarlarımızla iletişimi çok önemsiyoruz”

A
A
A
Müdür Coşar: “Coşar, “Muhtarlarımızla iletişimi çok önemsiyoruz”

Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş. (VEDAŞ) yetkilileri, 19 Ekim Muhtarlar Günü kapsamında Muş Muhtarlar Derneğini ziyaret etti.


Muş Muhtarlar Derneği Başkanı Turan Süme ve merkez mahalle muhtarlarının ev sahipliğinde gerçekleşen ziyarete, VEDAŞ Muş İl Müdürü Suat Coşar ve VEDAŞ yöneticileri katıldı. Ziyaret sırasında muhtarlığın önemine değinen Coşar, “Demokrasimizin ilk halkası ve bizim de önemli paydaşlarımızdan olan muhtarlarımızla iletişimi çok önemsiyoruz. Bu kapsamda yatırım, bakım ve onarım çalışmalarımızı planlarken ve icra ederken muhtarlarımızla görüş alışverişinde bulunuyoruz. Kişisel görüşmelerimizin yanı sıra çağrı merkezimizde de muhtarlarımız için VIP hat tanımladık. Muhtarlar Günü vesilesiyle yaptığımız bu ziyarette de 2024 yılı 9 aylık çalışmalarımız hakkında genel bir bilgilendirmede bulunduk. Zaten tüm süreçlerimizde muhtarlarımızla işbirliği içerisindeyiz, kendilerini haberdar ediyoruz. İşbirliği ve uyumumuzun, tüketicilerimizin memnuniyetini de sağlayacağının bilincindeyiz. Bu vesileyle de 19 Ekim Muhtarlar Günü’nü kutlar, muhtarlarımıza çalışmalarında kolaylıklar dilerim” dedi.


Muş Muhtarlar Derneği Başkanı Turan Süme ise hizmetin mükemmelleşmesi için istişare kültürünün oluşması gerektiğini belirterek, “VEDAŞ’ın bizimle olan iletişiminden memnunuz. Sağ olsunlar taleplerimizi, eleştirilerimizi, önerilerimizi dikkate alıyorlar, geri dönüş sağlıyorlar. Nihai hedefimiz halkımıza en iyi hizmeti sunmak olduğu için ortak paydada rahatlıkla buluşabiliyoruz. Bugün hem bize yaptıkları bilgilendirme için hem de günümüzü kutladıkları için İl Müdürümüz Suat Coşar Beye ve ekibine derneğim ve muhtar arkadaşlarım adına teşekkürlerimi sunarım” ifadelerini kullandı.



Müdür Coşar: “Coşar, “Muhtarlarımızla iletişimi çok önemsiyoruz”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Cuma Namazını fırsat bilip 7 milyon TL vurgun yaptılar Adana’da tekstil atölyesinde çalışan 2 işçi, 1 yıl boyunca Cuma Namazını fırsat bilerek çalıştığı iş yerinden 7 milyon TL değerinde kumaş çaldığı öne sürülerek tutuklandı. Olay, Seyhan ilçesine bağlı Akkapı Mahallesi’ndeki bir tekstil atölyesinde meydana geldi. İddiaya göre, tekstil atölyesinde çalışan Mustafa N. (66) ile Suriye uyruklu Ahmet El-Hüseyin 1 yıl boyunca gizlice7 milyon lira değerindeki 500 top kumaşı çaldı. Ürünlerinin eksildiğini fark eden Selim K., çalışanlarından şüphelenince durumu polise bildirdi. Hırsızlı ve Yankesicilik Büro Amirliği ekipleri, işyerinin güvenlik kameralarının incelemeye aldı. Yapılan incelemelerde güvenlik kamerasının Cuma günleri 12.00-13.00 saatlerinde çalışmadığını belirledi. Bunun üzerine polis, olayda kullanılan kamyonetin izine ulaştı. “Cuma namazını fırsat bilip hırsızlık yaptılar” Polis ulaştığı kamyonetten hırsızlığı Mustafa N. Ve Ahmet El-Hüseyin’in yaptığını belirledi. Şüpheliler iş yerindeki diğer çalışanlar Cuma Namazına gidince bunu fırsata çevirdi. İş yerinin kamerasını kapatan şüpheliler, diğer çalışanlar Cuma namazındayken kumaş toplarını 1 yıl boyunca çaldı. Emniyette ifadesi alınan Mustafa N., “Patron ve işçilerin namaza gittiği saatlerde hırsızlığı yaptık. Borcum olduğu için çalıp, değerinin altına satıyorduk” dediği öne sürüldü. Mustafa N., Suriye uyruklu Ahmed El-Hüseyin’in sadece kamyoneti ve alıcıyı ayarladığını belirtti. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen 2 şüphelide çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Ankara 6 Şubat’ın ardından 23 ilde afet risk çalışmaları tamamlandı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından 23 ilde yaklaşık 200 bin hektarlık alanda mikrobölgeleme etüt çalışmalarını tamamladı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, afet tehlikesine karşı yerleşim alanlarının doğru seçilmesi ve yapılaşmaya gidilecek alanlardaki riskin belirlenmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü tarafından yerleşim alanları belirlenmeden önce mikrobölgeleme etütleri yapılarak alanın yapılaşmaya uygun olup olmadığı inceleniyor. 6 Şubat depremleri sonrası Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Osmaniye Diyarbakır, Adana, Şanlıurfa, Kilis, Van, Erzurum, Manisa, Karabük, Düzce, Kocaeli, Bolu, Bingöl, Kayseri, Denizli, Burdur, Kütahya, Çorum, Kırşehir illerinde yaklaşık 200 bin hektarlık alanda mikrobölgeleme çalışmaları tamamlandı. Heyelan ve kaya risk bölgeleri tespit ediliyor Afetlere dirençli şehirlerin kurulmasını sağlayacak mikrobölgeleme çalışmalarından biri de Tunceli’de devam ediyor. Aktif fay zonları üzerinde bulunan ve 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde de bin 700 yapının ağır hasar gördüğü Tunceli’de, 6 bin 200 hektarlık alanda mikrobölgeleme çalışmaları yürütülüyor. 8 noktada yapılan çalışmaların sonucunda, ilçelerdeki afet tehlikeleri belirleniyor. Heyelan ve kaya düşmesi riski olan bölgelerin sınırları tespit ediliyor. Bakan Kurum: “Yapı stokunu da güçlendiriyoruz” Tunceli’deki çalışmalardan görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşan Bakan Kurum, “Afetlere dirençli şehirler için riskli bölgelerde mikrobölgeleme çalışmalarıyla güvenli yerleşim alanlarını belirliyoruz. Bir yandan da TOKİ ile yeni binalarla yapı stokumuzu güçlendiriyoruz” dedi. Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü Yer Bilimsel Etüt Dairesi Başkanı Ayşe Çağlayan ise mikrobölgeleme etüt çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: “Özellikle yerleşim alanlarını etkileyen ve ülkemizde en önemli aktif fay zonları olarak bildiğimiz Kuzey Anadolu Fay Zonu, Doğu Anadolu Fay Zonu, Batı Anadolu Fay Zonları ile Diri Fay Haritası’nda belirtilen fayların etkilediği yerleşim alanlarında mikrobölgeleme etüt çalışmaları yürütüyoruz. Sondaj, jeofizik ve aktif faylara yönelik paleosismolojik çalışmaları ile pek çok farklı laboratuvarda yapılan çalışmalarla yerleşim alanlarındaki afet tehlikelerini belirliyoruz. Bu sayede yerleşime uygun alanlar ile uygun olmayan alanların sınırlarını net olarak tespit etmiş oluyoruz.” İmar planlar bu raporlara göre oluşturulacak Tunceli’nin Merkez, Malazgirt, Hozat, Pülümür ve Çemişgezek ilçelerinde çalışmaların tamamlandığını belirten Çağlayan, Nazımiye, Pertek ve Ovacık’taki çalışmaların ise tamamlanma aşamasında olduğunu söyledi. Belediyelerin, imar planlarındaki değişiklikleri mikrobölgeleme etüt raporlarının sonuçlarına ve yerleşim haritalarına göre yapabileceklerini söyleyen Çağlayan, “Yapı-zemin ilişkisi ortaya konularak güvenli yapılaşmalara imar planları doğrultusunda izin verilebilecek. Bu çalışmalarla afetlere karşı duyarlı planlamayı ve depreme karşı dirençli şehirler oluşturmayı hedefliyoruz” ifadesini kullandı. “Tunceli’ye yeni yaşam alanı kuruyoruz” Tunceli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Melih Merik Kara ise çalışmaların imar planlarına, afet risklerinin azaltılmasına, şehrin zemin yapısının özelliklerine yönelik büyük bir altlık oluşturacağını kaydetti. Kara, “İlimiz, depreme hazırlama aşamasında büyük bir mesafe kat etti. Yapılan bu mikrobölgeleme çalışmalarının asıl hedefi, ilimizi uzun vadede afete hazırlamak. Yani bulunduğumuz bölgede çıkacak etüt raporuna göre yapılaşmanın nasıl olacağını iyi bir imar planıyla göreceğiz” şeklinde konuştu. Güvenli alanlarda TOKİ konutlar inşa ediliyor Kara, mikrobölgeleme çalışmalarının yanı sıra Tunceli’ye Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) desteğiyle 2025 yılı sonuna kadar bin 173 konutun inşa edileceğini belirtti. Kara projeyle ilgili şu bilgileri verdi: Çevre mevzuatına uygun, atık su arıtma tesisi de bulunan yeni bir yaşam alanını buraya kuracağız. Tunceli’de yapı stokunun eski olmasından kaynaklı lojman bu tür sosyal konut ve benzeri konutlara ihtiyaç var. Dolayısıyla bu proje bizim için çok önemli.
Van İzmit’te "Felç olursun, masada kalırsın" denilen hasta Lokman Hekim Van Hastanesinde sağlığına kavuştu İzmit’te 1,5 yıl önce glomus tümörüne yakalanan ve doktorların "masada kalırsın, felç olabilirsin" dediği hasta, Lokman Hekim Van Hastanesinde geçirdiği başarılı ameliyat sonucu sağlığına kavuştu. İzmit’te ikamet eden ve 1,5 yıl önce glomus tümörüne yakalanan Sabit Koyuncu (49), birçok hastaneye başvurdu. Gittiği hastanelerdeki doktorların "masada kalırsın, felç olabilirsin" demesi üzerine arayışa geçen Koyuncu, sosyal medyada Lokman Hekim Van Hastanesi’nde başarılı ameliyatlar gerçekleştiren Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Halil Başel’e ulaştı. Daha sonra Lokman Hekim Van Hastanesine gelen Koyuncu, burada geçirdiği başarılı ameliyat sonucu sağlığına kavuştu. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Halil Başel, Sabit Koyuncu’ ya yaklaşık 1,5 yıl önce glomus tümörü tanısı konduğunu ancak bir takım olumsuzluklardan dolayı ameliyatının yapılamadığını ifade ederek, “Bize geldiğinde glomus tümörü yerleşim yeri olarak biraz yukarıya yerleşmiş. Normal glomus karotikum değil de glomus vagale dediğimiz ve yukarı yerleşimi olanlar. Önceden bir de anjiyo yapıp tümörün içerisine kemoembolizasyon yapmışlar. Kemoembolizasyon yapılmasının sebebi tümörün büyümesini durdurmak için ama en son gördüğümüz filmde yaklaşık 3,5 santimdi. Burada tekrar film çektirdik ve yaklaşık 6 santime yakın çıktı. Yani ona da bir etkisi olmamıştı. Ayrcıa bu tümörün çevre dokulara yapışmasına yol aştığı için işimizi daha da zorlaştırdı. Geldiği gün testlerini yaptık. Ameliyata engel bir durum yoktu. Oldukça zor ve sıkıntılı bir ameliyattı ama herhangi bir komplikasyon oluşmadan gerçekleştirdik” dedi. Gittiği hastanelerde doktorların Sabit Koyuncu’yu korkuttuğunu belirten Başel, “Kendisini orada ‘Masada kalırsın, felç olursun’ gibi şeyler de söylenmiş. Tabi bu tür tümörlerin ameliyatları zordur ve komplikasyonları fazladır ama çok yaptığımız için sonuçlarımız iyi. Bir haftada aynı hastalıktan 3 tane ameliyat yapıyoruz. Bu 3 ameliyat, birçok hekimin hayatında gördüğü sayı kadar. Bir hekimin meslek hayatında gördüğü sayı 2-3 tür, biz onu bir haftada yapıyoruz. O yüzden sonuçları da iyi oluyor” ifadelerini kullandı. 1,5 yıl önce gittiği hastanede glous tümörü tespit edildiğini anlatan Sabit Koyuncu isimli hasa da, Kalp damarlarında bir darlık olduğu için tedavi ertelendi. Şikâyetlerim devam etmeye başlayınca ameliyat kararı aldım. Bu konu ile ilgili araştırmamla hocama ulaştım. Eline sağlık başarılı bir ameliyat yaptı. Kalan ses kısıklığı haricinde bir komplikasyon oluşmadı. Ameliyattan önce de zaten sesim bir miktar kısılmıştı. Bu kadarına şükür diyorum. Psikolojik olarak rahatladım” dedi. Türkiye’de bu tür ameliyatları yapan doktorların olmasının önemli olduğuna dikkat çeken Koyuncu, “Gittiğiniz kurumlarda bu tür ameliyatları yapabilecek insan sayısı az. Nadir doktorlar yaptığı için insanlar da korkuyor. İlk etapta ‘felç olursun ya da yüzünün bir bölümünde sakatlık gibi şeyler söylendi. Tabi bunlar ameliyat öncesi insanı ürkütüyor. Derdi ötelemiş oluyoruz ama ben anladım ki glomus tümörünün iyi bir cerrah tarafından tedavisi yapılabiliyor. Korkmasınlar. Benim birçok hastalığım daha da vardı. Korkum daha da katlanmıştı ama çok şükür şu an iyiyim. Nasipse bir iki gün içinde evime döneceğim. Ben bu anlamda hocama ve hastane personeline teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Çankırı Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun: "Çankırı tuzu ile yapılan turşular daha uzun ömürlü oluyor" Çankırı’da milyonlarca yıl önce oluşan yataklardan çıkartılan tuzun barındırdığı kalsiyum sayesinde vazgeçilmez olduğunu söyleyen Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun, "Çankırı tuzunun içermiş olduğu kalsiyum, selüloz liflerini kristalleştirerek sağlamlaştırmakta ve böylece turşular daha uzun ömürlü, kıtır olmakta ve tekstür yapısını korumakta" dedi. Çankırı tuzu ile ilgili araştırmalar yapan Çankırı Karatekin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun, Çankırı tuzunun önemli bir kalsiyum kaynağı olduğunu söyledi. Çankırı tuzunda bulunan kalsiyumun turşuların daha uzun ömürlü olmasını sağladığını ifade eden Ercoşkun, saflığı sayesinde hiçbir zararlı madde barındırmadığını kaydetti. Çankırı tuzunun 50 milyon yıl önce oluşmaya başladığını belirten Ercoşkun, mağaralardan çıkartılan tuzun zeytin üreticileri tarafından büyük ilgi gördüğünü dile getirdi. “Çankırı tuzuyla üretilen turşular daha uzun ömürlü oluyor" Çankırı tuzunun deniz suyunun kuruması ile oluştuğunu söyleyen Doç. Dr. Ercoşkun, “Çankırı tuzu, yaklaşık 50 milyon yıl öncesinde oluşmaya başlamış, denizlerin en temiz halinde deniz suyunun kurumasıyla oluşmuştur. Çankırı, yaklaşık 400 ila bin metre kalınlığında tuz katmanlarıyla kaplıdır. Çankırı tuzu, Türkiye’nin değil dünyanın temiz ve saf tuzlarından birisidir. Çankırı tuzunda, bir miktar kalsiyum bulunmaktadır. Bu da Çankırı tuzuna benzersiz bir özellik kazandırmaktadır. Çankırı tuzundan bulunan kalsiyum, kullanıldığı ürünlerde, teknolojik özelliklerini geliştirir. Çankırı tuzunun içermiş olduğu kalsiyum, selüloz liflerini kristalleştirerek sağlamlaştırmakta ve böylece turşular daha uzun ömürlü, kıtır olmakta ve tekstür yapısını korumakta. Aynı durum zeytin için de geçerlidir. Zeytindeki acılığı alan Çankırı tuzundaki kalsiyumdur. Çankırı tuzundan yapılan zeytin hem daha uzun süre tekstüre yapısını korumuş olur hem de acılığı alınmış olur. Yine aynı şekilde salamura yaprak üretiminde de Çankırı tuzu kullanılırsa, tuzun içerisindeki kalsiyum yaprağın selüloz liflerini kuvvetlendirerek yırtılmayan ve kendini uzun süre muhafaza edebilen bir yaprak olur. Tuzun en önemli kalite kriteri saflığı ve temizliğidir, Çankırı tuzu, oldukça saf ve temizdir” dedi.
Muğla Metinbilim’den Üniversite öğrencilerine Karabağlar yaylası gezisi Metinbilim Enstitüsü Derneği, her yıl Ekim ayında gerçekleştirdiği Karabağlar Yaylası gezisini 20 Ekim günü gerçekleştirdi. Prof. Dr. Namık Açıkgöz rehberliğinde gerçekleşen gezide 30 üniversite öğrencisi ile ‘Doğa Metnini Okumak’ başlığıyla yapılan gezide Karabağlar Yaylası gezildi ve yaylanın özellikleri, bitkileri ve özellikle Ekim ayında açan Göç Lalesi hakkında bilgiler verildi. Öğrencilerle yaylanın irimleri gezildi ve irimlerin yapıları, irimlerdeki bitkiler hakkında bilgiler verildi. Birkaç yayla evi de ziyaret edilerek evlerin mimarisi hakkında bilgi alındı. Öğrenciler daha sonra Allahın Kavağı (Allan gava) hakkında bilgiler alıp buranın folklorik değeri hakkında bilgiler edindiler. Öğrenciler bu mevsimde çıkan kırmızı alıç ve yaban eriklerinden de tattı. Öğrenciler geziyi Narlı Kahve’de Menteşe Belediyesi’nin çay ikramı ile bitirdi ve Narlı Kahve’de ip atlayıp yakar top gibi oyunlar oynadılar. Gezi ile ilgili bilgi veren Metinbilim Enstitüsü Derneği Başkanı Doç. Dr. Ümral Deveci, “Birkaç yıldan beri, Prof. Dr. Namık Açıkgöz hocamızın rehberliğinde ‘Doğa Metnini Okumak’ başlığı altında üniversitemize gelen öğrencilerle Karabağlar Yaylası gezileri düzenliyoruz. ‘Göç lalesi’ açtığı mevsimde gerçekleştirdiğimiz bu gezilerde, gençlerin doğadaki ağaçları, çiçekleri, bitkileri ve bunların özelliklerini öğrenmelerini sağlıyoruz. Yayladaki evleri ziyaret ederek, Muğla mimarisi özelliklerini öğrenmelerini sağlıyoruz. Her gezi sonrası gençler, doğaya hiç böyle bakmadıklarını, bundan sonra nerede olursa olsun doğaya burada öğrendikleri şekilde bakacaklarını söylüyorlar. Bu tür gezilerle buraya öğrenime gelen her genç, Muğla’dan birer Muğla elçisi olarak ayrılıyorlar. Yayla turumuz için araç sağlayan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Aras ve Narlı Kahve’de ikramda bulunmasını sağlayan Menteşe Belediye Başkanımız Sayın Gonca Köksal’a teşekkür ederiz” dedi.