TEKNOLOJİ - 17 Eylül 2024 Salı 17:54

Mersin’de ’İnsansız Su Altı Sistemleri Yarışması’ başladı

A
A
A
Mersin’de ’İnsansız Su Altı Sistemleri Yarışması’ başladı

Mersin’de, TEKNOFEST kapsamında düzenlenen İnsansız Su Altı Sistemleri Yarışması başladı. Mersin Olimpik Yüzme Havuzunda 17-20 Eylül arasında gerçekleştirilecek yarışmada 45 takım mücadele ediyor.

ASELSAN’ın organizasyonunda gençlerin tasarladığı uzaktan kumandalı ve otonom su altı araçlarının geliştirilmesi amacıyla düzenlenen yarışma başladı. Adana’da 2-6 Ekim’de gerçekleştirilecek TEKNOFEST kapsamında düzenlenen ve 1100 takımın başvurduğu yarışmanın final mücadelesinde, lise grubunun yer aldığı temel kategoride 25, üniversite grubunun yer aldığı ileri kategoride ise 20 takım olmak üzere 45 takım mücadele ediyor. Takımlar, belirlenen parkurlarda verilen görevleri yerine getirerek yeteneklerini sergiliyor.

Yarışmaya Konya Mahmut Sami Ramazanoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden ’MGM MSR Voyager’ adlı takımla katılan Ramazan Said Demir, yarışmada 8 motorlu insansız su altı aracı ile mücadele ettiklerini söyledi. Hedeflerinin şampiyonluk olduğunu ifade eden Demir, "Henüz yarışmadık. Şampiyonluk hedefiyle çıktığımız yolda birkaç engel oldu. Ama hala umudumuzu kaybetmiş değiliz" dedi.

Vali Pehlivan, yarışma alanını ziyaret etti

Vali Ali Hamza Pehlivan, yarışmanın yapıldığı Olimpik Yüzme Havuzunu ziyaret ederek, ASELSAN Deniz Sistemleri Program Direktörü Aykut Şahin’den yarışma hakkında bilgi aldı. Yarışmacılarla sohbet eden Pehlivan, takımların mücadelesini izledi.

TEKNOFEST’in 2018 yılında başladığı yolculuğa devam ettiğini ifade eden Pehlivan, Mersin olarak TEKNOFEST’e en çok proje gönderen il olduklarını söyledi. Yarışmaya bin 100 civarında takım ve 6 bine yakın katılımcının başvurduğunu belirten Pehlivan, finalde ise 45 takım ile 451 yarışmacının mücadele ettiğini kaydetti. Katılımcılarla fotoğraf da çektiren Pehlivan, takımlara başarılar diledi.

Veli Gürgah - Fevzi Demircan



Mersin’de ’İnsansız Su Altı Sistemleri Yarışması’ başladı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te temel kazısı yapılırken Roma dönemine ait mezar bulundu Gaziantep’te iş makinesiyle temel kazısı yapılırken 2 metre derinlikte Roma dönemine ait olduğu değerlendirilen oda tipi mezar bulundu. 4 odadan oluşan mezar içerisinde 3 insana ait iskelet ve kemikler bulunurken koruma altına alınan mezar ile ilgili araştırma başlatıldı. Kahramanmaraş merkezli asrın felaketinde büyük yıkım yaşayan Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde yeni ev yapmak için temel kazısı yapıldığı sırada oda tipi mezar bulundu. İlçeye bağlı kırsal Şatırhöyük Mahallesi’nde yıkılan evinin yerine yeniden ev yapmak isteyen bir vatandaşın iş makinesiyle temel kazısı yaptığı sırada yerin 2 metre altında tarihi oda tipi mezar bulundu. Mezarın bulunmasının ardından hemen kazı çalışmasına ara veren vatandaşlar durumu jandarma ekiplerine bildirdi. 4 odalı mezar içerisinde 3 insana ait iskelet ve kemikler bulundu İhbar üzerine olay yerine gelen jandarma ekipleri, kazı alanında geniş güvenlik önlemleri alırken bölgeye gelen müze müdürlüğü ekipleri ise mezarda inceleme yaptı. Yapılan incelemeler sonucu Roma dönemine ait olduğu değerlendirilen mezarın 1 metre 70 santimetre yüksekliğinde, 2 metre 40 santimetre ve 2 metre 70 santimetre genişliğinde 4 odadan oluştuğu tespit edildi. Mezar içerisinde yapılan incelemelerde ise 3 insana ait iskelet ve kemikler bulundu. Koruma altına alınan mezar ile ilgili geniş çaplı araştırma başlatıldı.
Erzurum Vali Çiftçi; “Şehit ve gâzî olmak büyük bir onur ve gurur kaynağıdır” Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi "19 Eylül Gaziler Günü" vesilesiyle bir mesaj yayınladı. Vali Çiftçi, “Şanlı tarihimizin çeşitli safhalarında gösterdiği eşsiz fedakârlıklar ile bayrağını, vatanını ve istikbâlini koruyan, bizlere iftiharlarla dolu bir tarih emanet eden gâzîlerimizi, minnet ve şükranla anıyorum.” diyerek bu toprakları vatan kılmak için canını hiçe sayan kahramanların, asırlardan beri milletimizin gönlünde ayrı bir yer edindiğini ifade etti. “Gâzîlerimiz emsalsiz cesaret ve fedakârlıklarıyla doludur” "Gazâ eden, ordunun başına geçip savaşan, savaştan sağ olarak zaferle dönen" anlamına gelen gâzîliğin, tarih boyu milletimiz tarafından evlatlarına "Ya gâzî ol, ya şehi" milli ideali ile aşılandığını vurgulayan Vali Mustafa Çiftçi, “Asırlardır istiklâlini canı pahasına korumayı ilke edinen aziz milletimiz; şehit ve gâzî olmayı büyük bir onur ve gurur kaynağı saymıştır. Milletimiz; 1071’de Malazgirt’ten, İstiklâl Mücadelemize, terörle mücadeleden 15 Temmuz’a hâinlere karşı istikbâlimizi korurken gazâ anlayışı ile bu toprakları "Gaziler Yurdu" yapmıştır. Bu bereketli toprakları vatan kılarak bizleri bir bayrak altında hür yaşatmak için Anadolu’nun her karış toprağı, gâzîlerimizin emsalsiz cesaret ve fedakârlıklarıyla doludur.” şeklinde konuştu. “Gâzilik ruhu, bu topraklarda yetişen nesiller arasında bir ruh birliğidir” Türk askerinin bu hasletleriyle, kendi ülkesini ve halkını korumanın yanında bölgesindeki ve dünyadaki tüm mazlumların, mağdurların, soydaşların da umudu haline geldiğini ifade eden Vali Çiftçi, sözlerine şöyle devam etti, “Gâzîlerimiz; yurt içinde olduğu kadar yurt dışında gösterdikleri mücadeleleriyle de tarih sayfalarında yer almıştır. Gâzilik ruhu, bu topraklarda yetişen nesiller arasında bir ruh birliği oluşturarak, bağımsızlığımızın ve hürriyetimizin teminatı olmuştur. Ecdadımızın bıraktığı mirası devralarak, her geçen gün daha da ileriye taşıma sorumluluğunu gönülden hissediyoruz. Onlardan aldığımız güç ve ilhamla bu mübarek emanete kararlılıkla sahip çıkarak, birlik ve beraberliğimizi korumak, çocuk ve gençlerimize daha güzel bir hayat, daha müreffeh bir ülke bırakmak için milletçe sarsılmaz bir irade ile çalışmaya devam edeceğiz. Bu düşüncelerle, bu toprakları bizlere vatan yapan aziz şehitlerimizi, ebediyete irtihâl eden kahraman gâzîlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından, 19 Eylül 1921 tarihinde TBMM tarafından Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" ünvanının verilişi vesilesiyle milletimizin gâzîlere olan derin saygısını ve minnetini dile getirmek amacıyla kutlanan "Gaziler Günü"nü tebrik ediyor, tüm gâzîlerimize şükranlarımı sunuyorum.”
İstanbul Prof. Dr. Ajlouni açıkladı: Cep telefonları, siber saldırıların hedefinde mi İsrail’in Hizbullah’a çağrı cihazları üzerinden yaptığı saldırılar sonrası, teknolojik cihazların güvenilirliği tartışma konusu oldu. İsrail’in siber saldırısını değerlendiren Prof. Dr. Naim Mahmood Musleh Ajlouni, ancak IP ve MAC adresleri gibi cihaza dair detaylı bilgilerin bilinmesiyle böyle bir saldırının mümkün olabileceğini ifade etti. İsrail’in Lübnan’da Hizbullah üyelerine ait çağrı cihazlarını eş zamanlı olarak patlatarak siber saldırı düzenlemesi tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. Cep telefonları gibi akıllı cihazlar üzerinden bu tür saldırıların mümkün olup olmadığı merak edilirken, İstanbul Atlas Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Yazılım Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naim Mahmood Musleh Ajlouni, konuya dair detaylı bilgiler verdi. “Böyle bir saldırı için üç şey gerekli” 2020 yılında Lübnan’a yönelik siber saldırı sonucu telekomünikasyon altyapısının kesintiye uğradığını hatırlatan Prof. Dr. Ajlouni, “Son saldırının gerçekleştirilebilmesi için teknik açıdan gerekenler şunlar: Tüm mesajlaşmayı ve kritik alarmı kontrol eden ve izleyen yazılım sistemi, ağdaki bir veya daha fazla çağrı cihazının IP veya MAC adresine erişim, kasıtlı veya kasıtsız olarak güvenliği tehlikeye atan bir kullanıcı veya saldırganların güvendigi içeriden bir kişi olması” dedi. Saldırının siber yolla ya da çağrı cihazlarına patlayıcı yerleştirilerek gerçekleştirilme ihtimalini değerlendiren Prof. Dr. Naim Mahmood Musleh Ajlouni, “Bence her ikisinin bir kombinasyonu olmalı, bu patlayıcı ileride kullanılmak üzere cihazlara zaten yerleştirilmiş. Bu durumda, saldırgan sadece patlayıcılara sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda tüm cihazların MAC ve IP adresi de dahil olmak üzere cihazların tüm teknik detaylarına da sahiptir” şeklinde konuştu. “Siber saldırı ile askeri sistemler manipüle edilebilir” “Bir ‘dijital savaş’ veya siber savaş sadece bugün mümkün olarak kalmayıp, aynı zamanda modern çatışmaların kritik bir bileşeni haline gelmiştir” diyen Prof. Dr. Naim Mahmood Musleh Ajlouni, sözlerini şöyle sürdürdü: “Teknolojik gelişmeler ve dijital altyapıya artan bağımlılık göz önüne alındığında, siber savaş kavramı önemli ölçüde gelişti. Birçok ülke askeri cephaneliklerinin bir parçası olarak saldırı ve savunma amaçlı siber yetenekler geliştirdi. Bu siber güçler, bir düşmanın elektrik şebekeleri, finansal sistemler, iletişim ağları ve askeri sistemler gibi kritik altyapısına saldırılar başlatabilir. Dijital savaş alanı ile kritik altyapı hedefleniyor. Dijital bir savaş sırasında, sosyal medya veya diğer çevrimiçi platformlar aracılığıyla dezenformasyon ve sahte haberler yaymak kafa karışıklığına ve güvensizliğe neden olabilir. Yapay zeka, siber güvenlik savunmaları tarafından tespit edilmekten kaçınmak için güvenlik açıklarını tarayabilir, büyük ölçekli kimlik avı saldırıları başlatabilir veya kötü amaçlı yazılımları hızla mutasyona uğratabilir. Siber saldırılar, yapay zeka güdümlü askeri sistemleri manipüle edebilir veya stratejik başarısızlıklara neden olabilir.” “Tüm cep telefonlarına patlayıcı yerleştirmek mümkün değil” Akıllı cep telefonları ve bilgisayarlar gibi teknolojik cihazların, bu ve benzeri saldırıların hedefi olup olmayacağına açıklık getiren İstanbul Atlas Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Yazılım Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naim Mahmood Musleh Ajlouni, “Bu ölçekte bir saldırının gerçekleştirilmesi için, IP ve MAC adresleri gibi, mobil cihazlar hakkında ayrıntılı bilgi gerekir. Bu bilgilerle, elde edilebilecek en fazla şey, veri çıkarmak, belirli bir kullanıcıyı izlemek veya muhtemelen iletişimlerini ele geçirmektir. Bununla birlikte, Hizbullah’a yönelik saldırıda olduğu gibi bir cihazı silahlandırma fikri gerçekçi değildir. Uzaktan tetiklenebilen tüm cep telefonlarına patlayıcı cihazlar dahil etmek mümkün değildir. Ayrıca, telekomünikasyon şirketleri, kullanıcıları korumak amacıyla devlet kurumları da dahil olmak üzere hem iç hem de dış denetçiler tarafından sıkı bir şekilde izlenmektedir. Bu nedenle, nihai bir sonuç olarak, cep telefonu kullanımıyla ilişkili önemli bir risk yoktur” ifadelerini kullandı.