ÇEVRE - 07 Nisan 2025 Pazartesi 10:45

Mersin Büyükşehir Belediyesine uluslararası 3 başarı rozeti

A
A
A
Mersin Büyükşehir Belediyesine uluslararası 3 başarı rozeti

Mersin Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı, iklim değişikliği ile mücadelede yürüttüğü uyum ve azaltım çalışmaları ile 3 uluslararası başarı rozetine layık görüldü.


Belediye Başkanları Küresel İklim ve Enerji Sözleşmesine (GCoM) üyeliği kapsamında ödül alan Büyükşehir Belediyesi, azaltım ve uyum çalışmalarına yönelik hazırlanan eylem planı ile ’Azaltmal’, ’Adaptasyon’, ’Enerji Erişimi ve Yoksulluk’ rozetlerini kazandı.


İklim değişikliğiyle mücadeleye kendini adamış şehirler, yerel yönetimler ve ortaklardan oluşan en büyük uluslararası ittifak olan GCoM’a üye olan Mersin Büyükşehir Belediyesi, iklime dirençli bir kent oluşturmak için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Gelecek nesillere yaşanılabilir bir kent bırakmak adına çalışmalar yürüten İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı, 9 etkili değerlendirme aşamasının 7’sinde başarı sağlayarak 3 adet rozete hak kazandı. Böylelikle Mersin Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’deki büyükşehir belediyeleri arasında en yüksek puanlamaya sahip 4 belediyeden birisi oldu.


Mersin Emisyon Envanteri Raporu (2019-2023), Mersin İklim Değişikliği Risk ve Kırılganlık Analizi Raporu, Mersin Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı (SECAP) projelerini GCoM’a sunan Büyükşehir Belediyesi, ’Azaltma’ ve ’Adaptasyon’ rozetlerinden tam puan aldı. ’Enerji ve Yoksulluk’ rozetinde enerji ile ilgili hedef olmaması nedeniyle Büyükşehir Belediyesi, enerjiyi iyileştirmeye açık alan olarak belirleyerek ana gündem haline getirdi. Büyükşehir Belediyesi ayrıca, Mersin’in küresel iklim krizi ile mücadelesinde görünürlüğünün artırılması ve yapmış olduğu projelerle, kentlinin en üst düzeyde fayda sağlaması için yaptığı projelere yenilerini ekleyeceği mesajını da verdi.



"Büyükşehir Belediyesi, uluslararası fon ve kredilere daha kolay erişebilecek"


6 kıtadan 144 ülkenin içinde bulunduğu GCoM’da Mersin’in büyük bir başarı elde ettiğini söyleyen İklim Değişikliği ve Yenilebilir Enerji Şube Müdürü Zafer Kuşatan, "Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak 2021 yılında bu çalışmalarımıza başlayarak, platforma üye olduk. GCoM’un alt çalışmalarında SECAP ile iklim risk ve kırılganlık raporlarımızı hazırladık. Böylece kentimiz uluslararası platformda çevreye duyarlılıkla ilgili bir başarı elde etti" dedi.


GCoM’un kent ve insanı odak alarak 3 ana başlıkta değerlendirmeler yaptığını ve sosyolojik olarak da değerlendirmelerde bulunduğunun altını çizen Kuşatan, "Mersin Büyükşehir Belediyesi, 9 kriterden 7’sini sağlayarak başarı elde etmiş olup, Türkiye’deki büyükşehirler arasında üst sıralarda yerini almıştır" ifadelerini kullandı. Yapılan çalışmalar sayesinde Mersin Büyükşehir Belediyesinin uluslararası fon ve kredilere de erişiminin kolaylaşacağına dikkat çeken Kuşatan, projelerin daha etkin ve hızlı yürütülmesini sağlayacağını kaydetti.


İklim değişikliğinin etkilerinin küresel boyutta yaşandığına değinen Kuşatan, "Yaptığımız projeler ile iklim değişikliğinin dolaylı etkilerinden en az etkilenebilecek şekilde bertarafını sağlamış olacağız. Bu sayede de vatandaşlarımız daha huzurlu ve yaşanabilir, kaliteli bir kentte bulunmuş olacaklar" sözlerine yer verdi.



Belediye Başkanları Küresel İklim ve Enerji Sözleşmesi (GCoM) nedir?


Belediye Başkanları Küresel İklim ve Enerji Sözleşmesi, vatandaşları için daha iyi bir gelecek güvence altına almak isteyen binlerce yerel yönetimi bir araya getiren Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen bir girişimdir. Yerel yönetimler GCoM’a katılarak, AB iklim ve enerji hedeflerini gönüllü olarak uygulamaya koymayı taahhüt ederler.



Mersin Büyükşehir Belediyesine uluslararası 3 başarı rozeti

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Uzmanından uyarı: Çocuklarda uykudan uyandıran baş ağrısı ciddiye alınmalı Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görevli Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısının basit bir şikâyet gibi görünse de, altında yatan nedenlerin hayati öneme sahip olabileceğine vurgu yaptı. Yıldız, "Özellikle enseden olan baş ağrıları ya da uykudan uyandıran baş ağrıları ciddiye alınması gereken çocukluk dönemi baş ağrıları bulguları olarak karşımıza çıkabilmektedir" dedi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görev yapan Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısı şikayetlerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Poliklinikte 0 ila 18 yaş arası hastalarla ilgilendiklerini ifade eden Yıldız, çocuk nöroloji polikliniğine en sık başvuru nedenlerinden biri olan baş ağrısının detaylarına dikkat çekti. Baş ağrısı oranı yaşla birlikte artıyor Toplumda baş ağrısının görülme sıklığının yaş gruplarına göre değiştiğini belirten Dr. Yıldız, "Yüzde 7 ile yüzde 82’ye kadar oranlarla karşılaşabiliyoruz. Özellikle son yıllarda hasta yakınlarının ve çocukların bilinçlenmesiyle birlikte bu oranlar artıyor, polikliniğimize başvurular da buna paralel olarak yükseliyor" dedi. Baş ağrısının, beyindeki bazı sinyaller sonucu oluşan bir belirti olduğunu söyleyen Yıldız, bu durumu "akut" yani ani başlayan ve "kronik" yani uzun süren baş ağrıları olarak ikiye ayırdıklarını kaydetti. "Enseden başlayan veya uykudan uyandıran ağrılar ciddiye alınmalı" Dr. Yıldız, bazı baş ağrısı türlerinin özel olarak dikkatle ele alınması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: "Sistemik bulgular ve nörolojik bulguların eşlik etmesiyle baş ağrısıyla ciddi görme bozukluğu, tansiyon yüksekliği, ani görme kayıpları, ilk kez yaşanan şiddetli ağrı, enseden başlayan ağrılar ya da uykudan uyandıran baş ağrıları eşlik ediyorsa, bunlar çocukluk döneminde mutlaka ciddiye alınmalı." 6 yaş altındaki çocuklarda dikkat şart Özellikle 6 yaş altı çocuklarda baş ağrısına ekstra dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Yıldız, baş ağrısının sıklığı, şiddeti, süresi ve buna eşlik eden bulantı, kusma gibi sistemik belirtilerin mutlaka sorgulanması gerektiğini dile getirdi: "Hastanın özellikle ağrıyı nasıl lokalize ettiği nasıl tarif ettiği bizim için klinikte önem arz etmektedir. Baş ağrısının öncelikli olarak akut baş ağrısıyla yani üst solunum yolu enfeksiyonu ve sinüzitte de çocuğun başı ağrıyabilir. İlaç intoksikasyonlarında da baş ağrısı da gelebilir. Ama bunun yanı sıra travma, tümör, kulak enfeksiyonu gibi daha ciddi sebeplerle de çocukların başı ağrıyabilir. Bu yüzden örneğin ateş gibi eşlik eden bulgulara sınırlandığı çocuğu aslında sistemik değerlendirmek çok önemli. Bir çocuğun eğer baş ağrısına eşlik eden bulgulara göre tanıya yönlenebiliyoruz. Bizim bölgemizde de aslında Türkiye genelinde de olmakla beraber çok sık baş ağrısı vakası polikliniğimize gelmekte. Bunların ağır tanıları olabileceği gibi aslında migren gibi birçok çocuk da yine baş ağrısı ile polikliniğe gelebilmekte. Bu yüzden eşlik eden bulgulara göre çocukların tanısına yaklaşıyoruz." Migren, gerilim tipi ve küme tipi baş ağrıları çocuklarda da görülüyor Baş ağrılarının türlerine göre ayrıldığını hatırlatan Dr. Yıldız, özellikle ergenlik dönemine yaklaşan çocuklarda erişkin tipi baş ağrılarına da rastlandığını belirtti. Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: "Tedaviyi ve yaklaşımımızı da buna göre belirliyoruz aslında. Baş ağrıları tabii ki başvuru zamanına göre akut olarak ayırdığımız gibi baş ağrılarını migren baş ağrısı, stres dediğimiz gerilim tipi baş ağrıları ya da erişkin yaşa daha yakın ergenlerde özellikle küme tipi başarıları gözükebiliyor. Özellikle migrenli çocuklarda baş ağrılarına baktığımız zaman bu çocuklar auralı ve aurasız dediğimiz semptomlarla gelebiliyorlar. Yani aura dediğimiz şey işte bu ışık çakmaları, görsel halüsinatif şeyler, bir şeyler duymalar gibi bulguların eşlik edebileceği gibi bulantı kusma, fotofobi, fonofobi dediğimiz ışık ve gürültüden, sesten etkilenme gibi vurgularla da migrenli çocuklar polikliniğimize başvurabilmektedir. Eğer migrense zaten çocukların tanısını koyduktan sonra buna göre tedavilerini veriyoruz, ilaç tedavilerine başlıyoruz."
Zonguldak Uzmanından uyarı: "Çocuklarda uykudan uyandıran baş ağrısı ciddiye alınmalı" Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görevli Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısının basit bir şikâyet gibi görünse de, altında yatan nedenlerin hayati öneme sahip olabileceğine vurgu yaptı. Yıldız, "Özellikle enseden olan baş ağrıları ya da uykudan uyandıran baş ağrıları ciddiye alınması gereken çocukluk dönemi baş ağrıları bulguları olarak karşımıza çıkabilmektedir" dedi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görev yapan Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısı şikayetlerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Poliklinikte 0 ila 18 yaş arası hastalarla ilgilendiklerini ifade eden Yıldız, çocuk nöroloji polikliniğine en sık başvuru nedenlerinden biri olan baş ağrısının detaylarına dikkat çekti. Baş ağrısı oranı yaşla birlikte artıyor Toplumda baş ağrısının görülme sıklığının yaş gruplarına göre değiştiğini belirten Dr. Yıldız, "Yüzde 7 ile yüzde 82’ye kadar oranlarla karşılaşabiliyoruz. Özellikle son yıllarda hasta yakınlarının ve çocukların bilinçlenmesiyle birlikte bu oranlar artıyor, polikliniğimize başvurular da buna paralel olarak yükseliyor" dedi. Baş ağrısının, beyindeki bazı sinyaller sonucu oluşan bir belirti olduğunu söyleyen Yıldız, bu durumu "akut" yani ani başlayan ve "kronik" yani uzun süren baş ağrıları olarak ikiye ayırdıklarını kaydetti. "Enseden başlayan veya uykudan uyandıran ağrılar ciddiye alınmalı" Dr. Yıldız, bazı baş ağrısı türlerinin özel olarak dikkatle ele alınması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: "Sistemik bulgular ve nörolojik bulguların eşlik etmesiyle baş ağrısıyla ciddi görme bozukluğu, tansiyon yüksekliği, ani görme kayıpları, ilk kez yaşanan şiddetli ağrı, enseden başlayan ağrılar ya da uykudan uyandıran baş ağrıları eşlik ediyorsa, bunlar çocukluk döneminde mutlaka ciddiye alınmalı." 6 yaş altındaki çocuklarda dikkat şart Özellikle 6 yaş altı çocuklarda baş ağrısına ekstra dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Yıldız, baş ağrısının sıklığı, şiddeti, süresi ve buna eşlik eden bulantı, kusma gibi sistemik belirtilerin mutlaka sorgulanması gerektiğini dile getirdi: "Hastanın özellikle ağrıyı nasıl lokalize ettiği nasıl tarif ettiği bizim için klinikte önem arz etmektedir. Baş ağrısının öncelikli olarak akut baş ağrısıyla yani üst solunum yolu enfeksiyonu ve sinüzitte de çocuğun başı ağrıyabilir. İlaç intoksikasyonlarında da baş ağrısı da gelebilir. Ama bunun yanı sıra travma, tümör, kulak enfeksiyonu gibi daha ciddi sebeplerle de çocukların başı ağrıyabilir. Bu yüzden örneğin ateş gibi eşlik eden bulgulara sınırlandığı çocuğu aslında sistemik değerlendirmek çok önemli. Bir çocuğun eğer baş ağrısına eşlik eden bulgulara göre tanıya yönlenebiliyoruz. Bizim bölgemizde de aslında Türkiye genelinde de olmakla beraber çok sık baş ağrısı vakası polikliniğimize gelmekte. Bunların ağır tanıları olabileceği gibi aslında migren gibi birçok çocuk da yine baş ağrısı ile polikliniğe gelebilmekte. Bu yüzden eşlik eden bulgulara göre çocukların tanısına yaklaşıyoruz." Migren, gerilim tipi ve küme tipi baş ağrıları çocuklarda da görülüyor Baş ağrılarının türlerine göre ayrıldığını hatırlatan Dr. Yıldız, özellikle ergenlik dönemine yaklaşan çocuklarda erişkin tipi baş ağrılarına da rastlandığını belirtti. Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: "Tedaviyi ve yaklaşımımızı da buna göre belirliyoruz aslında. Baş ağrıları tabii ki başvuru zamanına göre akut olarak ayırdığımız gibi baş ağrılarını migren baş ağrısı, stres dediğimiz gerilim tipi baş ağrıları ya da erişkin yaşa daha yakın ergenlerde özellikle küme tipi başarıları gözükebiliyor. Özellikle migrenli çocuklarda baş ağrılarına baktığımız zaman bu çocuklar auralı ve aurasız dediğimiz semptomlarla gelebiliyorlar. Yani aura dediğimiz şey işte bu ışık çakmaları, görsel halüsinatif şeyler, bir şeyler duymalar gibi bulguların eşlik edebileceği gibi bulantı kusma, fotofobi, fonofobi dediğimiz ışık ve gürültüden, sesten etkilenme gibi vurgularla da migrenli çocuklar polikliniğimize başvurabilmektedir. Eğer migrense zaten çocukların tanısını koyduktan sonra buna göre tedavilerini veriyoruz, ilaç tedavilerine başlıyoruz."
Karaman Karaman’da lale tarlasını bu yıl 200 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor Karaman’da kapılarını ziyaretçilere açan lale tarlasını bu yıl 200 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Karaman’ın Kazımkarabekir ilçesine bağlı Kızılkuyu köyünde 60 dekarlık alanda ekimi yapılan lale tarlası kapılarını ziyaretçilere açtı. Yurt içerisinde park ve bahçeleri süsleyen laleler doğa tutkunları ile fotoğraf çektirmeye gelenlerin uğrak yeri oluyor. Hafta içi gelen ziyaretçilerin yanı sıra vatandaşlar hafta sonları lale tarlasına adeta akın ediyor. Yaşanan olumsuz hava şartları nedeniyle 300 ila 400 bin ziyaretçinin gelmesi beklenen tarlaya bu yıl 200 bin kişinin gelmesi bekleniyor. "İç Anadolu için büyük bir güzellik" Lale bahçesine ikinci kez geldiğini söyleyen Rıfat Yörük, "Lale bahçesine bu benim ikinci gelişim. Geçen yıl daha büyük bir merakla gelmiştik. O zaman daha gelişmiş görünüyordu ve hava da daha güzeldi. Bu yıl biraz don vurmuş, soğuk hava ve kar yağışı etkili olmuş. Laleler biraz daha sönük geldi ama yine de İç Anadolu için büyük bir güzellik. Lale ihracatı yapıldığını da duyduk. Ürünler hem yurt içine hem yurt dışına veriliyormuş. Bu Karaman için, bölgemiz için sevindirici bir gelişme. Biz de Mersin’in Silifke ilçesinden 10 kişilik bir kafile olarak, 3 araçla arkadaşlarımız ve dostlarımızla geldik" dedi. 200 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor Lale üretim tesisinin sorumlusu Yavuz Selim Ateş, "Karaman’ın Kazımkarabekir ilçesine bağlı Kızılkuyu köyünde lale soğanı üretimi yapıyoruz. 2025 yılı itibarıyla yaklaşık 60 dekarlık alanda 25 milyon adet lale soğanı üretimi gerçekleştiriyoruz. Bu yıl maalesef kış biraz çetin geçti. Nisan ayında kar yağdı ve bu durum, ziyaretçiler açısından ‘Acaba hala çamur var mı, hava çok mu soğuk?’ gibi bazı olumsuz düşüncelere neden oldu. Aslında insanlar haklılar ama yine de yoğun bir ilgiyle karşılaşıyoruz. Yerli ve yabancı turistler tur araçlarıyla arazilerimizi ziyaret etmeye devam ediyor. Bu yılın başında ziyaretçi beklentimiz 300 ila 400 bin kişi arasındaydı ancak şu anki tahminimiz, soğuk havaların etkisiyle 200 bin civarında kalacağı yönünde. Ziyarete toplam 7 gün süreyle açıyoruz ve cuma, cumartesi ve pazar günleri son 3 günün oldukça yoğun geçeceğini düşünüyoruz. Çünkü havalar ısınıyor, rüzgar azalıyor ve arazilerimiz yeniden görsel bir şölen sunuyor. Bu sayede ilginin tekrar artacağına inanıyoruz" diye konuştu.