KÜLTÜR SANAT - 27 Aralık 2014 Cumartesi 10:37

‘Türkiye her gün doğaçlama yapıyor’

A
A
A
‘Türkiye her gün doğaçlama yapıyor’

İstanbul Devlet Tiyatroları’nda 5 sezondur kapalı gişe oynayan Profesyonel’in en önemli sırrının samimiyet olduğunu vurgulayan Yetkin Dikinciler, “Profesyonel’in Türkiye’ye dair pek çok şey anlattığını ve doğaçlama yapıp yapmadığımızı soruyorlar. Aslında Türkiye her gün doğaçlama yapıyor ve yeni bir gündemle karşımıza çıkıyor. Oyun da sürekli o gündeme dair bir şeyler söylüyor” dedi.

İstanbul Devlet Tiyatroları’nın isminden en çok söz ettiren oyunlarından Profesyonel, seyircisiyle buluştuğu 2010 yılından itibaren kapalı gişe oynuyor. Tito dönemi Yugoslavya’sında rejim karşıtı olarak bilinen Duşan Kovaçeviç’in kaleme aldığı ve bir tiyatro dâhisi olan Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği Profesyonel’de, emekli edilmesinin ardından taksi şoförlüğü yapmaya başlayan eski polis memuru Luka Laban’a Bülent Emin Yarar, dönemin entelektüeli ve yayınevi müdürü yazar Teodor Teya’ya ise Yetkin Dikinciler hayat veriyor. Polis olduğu 16 yıl resmi, emekli edildiği 2 yıl boyunca ise gayri resmi şekilde Teya’yı takip eden Luka, Teya’nın yıllar içinde tüm söylediklerini ses bandına kaydeder ve bunları 4 cilt halinde kitaplaştırır. Ve oyun Luka’nın yıllar sonra, kitaplarını Teya’ya teslim etmek için yayınevindeki odasını ziyaretiyle başlar. Kovaçeviç, Kasapoğlu, Dikinciler ve Yarar dörtlüsünün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan oyunun çok sevilmesinin altındaki ana nedenin ‘samimiyet’ olduğuna dikkat çeken Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar, Profesyonel’i tiyatroseverler için özel kılan sebepler hakkında ise “İzleyici, kendi hikâyesini bize teslim ediyor ve samimi bir kurgusal gerçeklikle sahnede izliyor. Güzel bir metni, sağlam bir reji ve sahici oyunculuklarla seyirciyle paylaşıyoruz. İşin püf noktası samimiyet” ifadelerini kullanıyor. Ortalama bir tiyatroseverin hakkında pek çok fikir sahibi olduğu oyunun, şimdiye kadar aldığı en büyük eleştiriyse biletlerinin satışı çıktığı andan itibaren hızlıca tükenmesi.

“OYUN HER GÜNÜN GÜNDEMİNE DAİR BİR ŞEYLER SÖYLÜYOR”
Profesyonel’i “Dönemlerin, coğrafyaların ve sistemlerin bireyle karşı karşıya geldiği anların özeti” şeklinde tanımlayan Yetkin Dikinciler, “Bizim insanımız bu oyunu izlerken kendi içinden geçtiği zaman diliminde olup bitene dair yalnız olmadığını hissediyor. ‘Demek ki sadece ben susmak zorunda kalmıyorum’ diyor. Böyle olunca çok güzel bir özdeşlik yaşıyor. Bize Profesyonel’in Türkiye’ye dair pek çok şey anlattığını ve doğaçlama yapıp yapmadığımızı soruyorlar. Bunun cevabı hayır. Türkiye her gün doğaçlama yapıyor ve yeni bir gündemle karşımıza çıkıyor. Oyun da her gün yeniden o gündeme dair bir şeyler söylüyor” dedi.

Kovaçeviç’in kendi ülkesine dair yazdığı bir hikâyenin bugün sınırı, dili, ülkeyi, coğrafyayı ve zamanı aşarak Türkiye’de anlatıldığını ifade eden Yetkin Dikinciler, “Oyunda işleyen bir sistem var ve siz ya onun bir parçası olmayı tercih edeceksiniz ya da itiraz ediyorsanız susmayı bileceksiniz. Aykırı bir ses olmayı göze alıyorsanız susturulmaya, biraz daha ileri giderseniz dışarı atılmaya ve dişli çıkarsanız da yok edilmeye çalışılırsınız. Sözkonusu akımın iyi olduğunu savunan ve ona hizmet eden biriyseniz de günün birinde o sistem çöktüğünde siz dışında kalmış olursunuz ve size düşen sadece yüzleşmektir. Bütünden ve çoktan yana olmak kolay, az olanın yanında olmak ve aykırı bir sesi desteklemek ise oldukça zordur. Oyunda Luka, kolay olanı yani sistemin parçası olmayı seçmiş ve ‘anarşikleri’, ‘kominikleri’ takip etmeyi hedeflemiştir. Fakat Luka, hayatı boyunca adım adım takip ettiği Teya’nın söylediklerinin aslında ne anlama geldiğinin farkına varan gerçek bir aydın olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle Luka, çoğunluğun içinde gerçek bir aydınlanmayı yaşıyor ve bunun bedelini hayatıyla ödüyor” diye konuştu. Dikinciler, oyun sırasında Bülent Emin Yarar ile yakaladıkları uyumla ilgili olarak ise şu ifadelere yer verdi: “Bülent, benim sevdiğim bir oyuncu. Sahne üzerinde, onunla çalışıyor olmak uyumun ta kendisidir. Çünkü bir şeyi seviyorsanız, ruhen ona uyumlusunuzdur zaten. Önce mesleğimi, sonra da Bülent’i seviyorum. Uyuyorsa ne mutlu bize.”

“SANATTAN KORKANLAR, KENDİLERİNDEN KORKANLARDIR”
Oyunun bu denli samimi yazılmasının yazarın özgürlüğünden ve kendisiyle hesaplaşmasından kaynaklandığını ifade eden Bülent Emin Yarar, “Yazar aslında kendiyle hesaplaşmıştır ve yüzleşmiştir. İnsan kendiyle yüzleşirken hiç korkak olamaz, özgürleşir. Özgürleşmek ve kendimizi anlamak için sanattan korkmamalıyız. Sanattan korkanlar, kendilerinden korkanlardır” diye konuştu. Oyunun gördüğü ilginin en önemli sebebinin Duşan Kovaçeviç olduğunu söyleyen Bülent Emin Yarar, “Oyun, sıradan bir insanla, bir aydının bulaşamaması anlatıyor. Teya’da günümüz aydının dönüşümünü ve kendisiyle hesaplaşmasını görüyoruz. Yani aydın olan Teya’nın aymasını sağlayan bir Luka var. Teya, hayatına giren bu adamla beraber aymaya ve gerçek aydın olmaya başlıyor. Ülkemizde her gün yeni olaylar oluyor ve Duşan Kovaçeviç’in oyunları her seferinde karşılığını buluyor. Yönetmenimiz Işıl Kasapoğlu ile çok anlamlı bir çalışma yaptık ve Duşan Kovaçeviç ile güzel bir bağ kurduk, onu çok sevdik ve ona çok saygı duyduk. 450’ye yakın oyun oynadık ve her defasında oyunu taze tutmaya çalışıyoruz” dedi.

Türkiye’de tiyatro salonlarının yetersiz kaldığını vurgulayan Bülent Emin Yarar, “Güzel bir iş yapınca salonların dolmaması imkansız. Bizler, yazarlarımızla ve yönetmenlerimizle çoğalmalı ve samimi işler yapmalıyız. Ömründe hiç tiyatro izlememiş bir sürü insan Profesyonel’e geldi ve hayretler içerisinde çıktı. Ancak ülkemizdeki salonlar yetersiz kalıyor” ifadelerine yer verdi.

“BİR GÜN EKRANA ÇIKMAK ŞÖHRET İÇİN YETERLİDİR”
Ülkede sanat ve oyunculuğun tuhaf şekilde tartışıldığını belirten Yetkin Dikinciler, “Bir gün ekrana çıkmak şöhret olmak ve oyuncu zannedilmek için yeterlidir. İki şarkı söylemek sizi şarkıcı yapabilir. İki kalem oynatıp bir gazeteye şiir göndermekle kendinizi şair zannedebilirsiniz. Bu ülkede şiir okuyandan çok, şiir yazan var. Dolayısıyla ben bir taksiye bindiğimde, taksicinin bana ‘Meslektaş sayılırız. İlkokulda ben de tiyatro yapmıştım’ demesi hoşuma gider. Çünkü bizim yaptığımız o denli hayata dair bir şey” ifadelerine yer verdi. 

BANU EZBER
İSTANBUL

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Eski eşini öldüren sanık: "Kendimi kaybettim" Muğla’nın Bodrum ilçesinde geçen yıl eski eşini sokak ortasında kurşunlayarak öldüren, yardım etmeye çalışan bir kişiyi de yaralayan şahıs ile suç delillerini gizlediği öne sürülen oğlunun yargılanmasına başlandı. Sanık ifadesinde, "Kapıda Hüsne ile karşılaştım, ardından Sedat gelip bana küfretti. Kendimi kaybettim. Sedat’a ateş ettim. Hüsne’yi hedef almadım" dedi. Olay, 24 Temmuz 2024 günü akşam saatlerinde Geriş Mahallesi’nde yaşandı. 2021 yılında boşandığı 3 çocuk annesi Hüsne Topal’ın bulunduğu eve giden Hacı Ömer Alçı, kadını dışarı çağırarak konuşmak istedi. Kısa sürede tartışmaya dönüşen olayda iddiaya göre Alçı eski eşini darp etti. Çığlık seslerini duyan Hüsne Topal’ın arkadaşı Sedat T., kadının yardımına koştu. O sırada belinden tabancasını çıkaran Hacı Ömer Alçı, peş peşe tetiğe bastı. Kurşun yağmuruna tutulan Hüsne Topal ağır yaralanırken, Sedat T. ise vücuduna isabet eden mermilerle yere yığıldı. Olay yerinden kaçan Alçı, kısa sürede Bodrum polisi tarafından Emin Anter Bulvarı’nda yakalandı. Cinayetin ardından kullanılan silahın ise zanlının oğlu B.A. ve arkadaşı E.D. tarafından saklandığı ortaya çıktı. Kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan Hüsne Topal, memleketi Hatay’da toprağa verildi. Yaralı Sedat T.’nin ise tedavisi Bodrum Devlet Hastanesi’nde sürdürüldü. Gözaltına alınan baba ve oğlu, çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Oğul B.A. daha sonra ara kararla serbest bırakılırken, E.D. hakkında ise adli kontrol kararı verildi. Olayla ilgili dava Bodrum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. İlk duruşmaya tutuklu sanık Hacı Ömer Alçı ile tutuksuz yargılanan oğlu B.A., hayatını kaybeden Hüsne Topal’ın annesi Hatun Topal, aile yakınları, avukatlar ve tanıklar katıldı. Mahkeme heyeti ilk olarak sanık Hacı Ömer Alçı’yı dinledi. Sanık Alçı, "Çok üzgünüm. Boşanmıştık ama birlikte yaşıyorduk. Olay günü Hüsne’nin konumunun Sedat’ın evinde olduğunu görünce oraya gittim. Neden gittiğimi bilmiyorum. Kapıda Hüsne ile karşılaştım, ardından Sedat gelip bana küfretti. Kendimi kaybettim. Sedat’a ateş ettim. Hüsne’yi hedef almadım. Polisten saklanmadım, her şeyi anlattım. Silahı kendimi korumak için taşıyordum" dedi. Alçı, önceki ifadesinde olayın ‘alacak-verecek’ meselesi yüzünden yaşandığını söylemesinin nedeni olarak, "Avukatım beni o şekilde yönlendirdi" ifadelerini kullandı. Tutuksuz sanık B.A. ise olay günü babasının yanına geldiğini ve silahı kendisine verdiğini söyleyerek, "Annemle her gün konuşurdum. Aradığımda bir kadın telefonu açtı, ‘Annen öldü’ dedi. Olay yerine gittim, annemi kanlar içinde buldum. Silahın bende olduğunu hatırlayınca paniğe kapılıp 200 metre ilerideki ağacın altına attım" dedi. Hüsne Topal’ın annesi Hatun Topal ise duruşmada gözyaşları içinde konuştu. Hatun Topal, "Kızımın namusunu karalamasın. Yalan söylüyor. Çocukları ‘Annem yok’ diyor. Şikayetçiyim. Bizi mahvetti" dedi. Tanık olarak dinlenen site görevlisi, "Ömer’in bir elinde silah vardı, diğer eliyle Hüsne’ye vuruyordu. Sedat kapıya çıkınca aralarında tartışma yaşandı. Sonra silah sesleri duyuldu" ifadelerini kullandı. Mahkeme heyeti, sanık, tanık ve avukatların beyanlarının ardından duruşmaya ara verdi. Heyet, tutuklu sanık Hacı Ömer Alçı’nın tutukluluk halinin devamına, tutuksuz sanık B.A. hakkında ise yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol şartının sürdürülmesine karar vererek duruşmayı 16 Haziran’a erteledi. Duruşma sonrası adliye önünde açıklama yapan aile avukatı ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Üyesi Perihan Ceviz, "Sanık indirim alabilmek için gerçeğe aykırı ifadeler veriyor. Bu eylemin tasarlanarak işlendiğini düşünüyoruz. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması için mücadelemiz sürecek" dedi.
İstanbul Trendyol 1. Lig: Ümraniyespor: 1 - Esenler Erokspor: 1 Trendyol 1. Lig’in 34. haftasında Ümraniyespor, sahasında karşılaştığı Esenler Erokspor ile 1-1 berabere kaldı. Trendyol 1. Lig’in 34. haftasında Ümraniyespor ile Esenler Erokspor karşı karşıya geldi. İlk yarısı golsüz tamamlanan mücadelede ev sahibi 66’da öne geçerken, konuk ekip 85. dakikada eşitlik golünü buldu. Müsabaka 1-1’lik eşitlikle tamamlanırken, Esenler Erokspor puanını 49’a yükseltirken, Ümraniyespor ise 47 puana çıktı. Kırmızı-beyazlılar, önümüzdeki hafta Ankara Keçiörengücü deplasmanına gidecek. Erokspor ise lider Kocaelispor’u konuk edecek. Hakemler: Erdem Mertoğlu, Mehmet Pekmezci, Salih Burak Demirel Ümraniyespor: Cihan Topaloğlu, Dimitri Cavare, Tomislav Glumac, Burak Öksüz, Oğuz Yıldırım, Atalay Babacan (Mustafa Eser dk. 78), Jurgen Bardhi (Djokanovic dk. 77), Benny, Cebio Soukou, Barış Ekincier (Engjell Hoti dk. 46), Poyraz Yıldırım (Batuhan Çelik dk. 89) Yedekler: Übeyd Adıyaman, Ali Turap Bülbül, Melih Okutan, Yusuf Sertkaya, Mehmet Güneş, Furkan Apaydın Teknik Direktör: Bülent Bölükbaşı Esenler Erokspor: Ekrem Kılıçarslan, Furkan Orak, Metehan Mert (Janne-Pekka Laine dk. 81), Anıl Yaşar, Francis Nzaba, Eşref Korkmazoğlu (Sakıb Aytaç dk. 90), Ryan Jack (Oscar Pinchi dk. 70), Tugay Kacar, Alper Karaman, Olarenwaju Kayode (Mame Faye dk. 70), Junior Fernandes (Hamza Catakovic dk. 70) Yedekler: Ercüment Kafkasyalı, Oğuz Ceylan, Ufuk Akyol, Abuzer Gaffar Toplu, İdris Furat Teknik Direktör: Osman Özköylü Goller: Oğuz Yıldırım (dk. 66) (Ümraniyespor), Mame Faye (Esenler Erokspor) Sarı kartlar: Atalay Babacan (Ümraniyespor), Mame Faye (Esenler Erokspor)
Diyarbakır Atatürk’ün Silvan’a gelişine özel resim sergi açıldı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Diyarbakır’ın Silvan ilçesine gelişinin yıl dönümünde Gençlik Merkezi kursiyerleri ve öğretmenleri tarafından resim sergisi açıldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 27 Şubat 1916 tarihinde Edirne’den ayrılarak, 14 Nisan 1916’da Silvan’a gelişinin 109. yıl dönümü dolayısıyla Atatürk’ün altı ay boyunca ikamet ettiği konakta Silvan Gençlik Merkezi öğretmenleri ve öğrencilerince hazırlanan resim sergisi açıldı. Serginin açılışında konuşan resim eğitmeni Bilge Katar, ’’Bugün 14 Nisan Atatürk’ün Silvan’a gelişinin yıl dönümü. Bu münasebetle Atatürk Evi’nde bir sergi düzenledik. Öğrencilerimizle birlikte yağlı boya, kara kalem ve sulu boya çalışmalar düzenledik. Bu sergiyi Atatürk Evi’nde düzenlediğimiz için öğrencilerimizle birlikte çok mutluyuz’’ dedi. Resim kursu öğrencisi Mine Ortaç ise, ’’Atatürk’ün evinde ben, hocamız ve arkadaşlarımız yağlı boya olsun, kara kalem olsun, Ata’mızı güzel bir şekilde çizdiğimiz için kendimi gayet mutlu, huzurlu ve gurur verici hissediyorum’’ diye konuştu. Resim kursu öğrencisi Edanur Hayret de, ’’Bugün 14 Nisan, Diyarbakır’ın Silvan ilçesine Ata’mızın gelişinin 109’uncu yıl dönümü. Burada tablolar yaptık. Hocalarımız eşliğinde kara kalem, yağlı boya resimler yaptık. Ata’mızın gelişinin 109’cu yıl dönümünü kutlamak istedik. Çok mutluyuz, çok gururluyuz’’ şeklinde konuştu. Resim kursu öğrencisi Firdevs Başar, ’’Burada yapmış olduğumuz yağlı boya, kara kalem, sulu boya çalışmaları sergilemek istedik. Gelen ziyaretçilerin daha iyi görebilmesi ve Atatürk’ün altı ay boyunca kalmış olduğu bu evde geçmiş anıların canlanması için bu sergileri buraya bıraktık. Emeği geçen bütün hocalarımıza ve arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim. Burada yapmış olduğum çalışmadan çok mutluyum, çok gururluyum. Bu evde bu tabloları sergilemek çok heyecan verici bir his. Emeği geçen arkadaşlarıma ve hocalarıma teşekkür ederim’’ dedi. 14 Nisan Atatürk’ün Silvan’a gelişi dolayısıyla Atatürk’ün kalmış olduğu ev ziyaretçi akınına uğradı.
Tekirdağ Tekirdağ’da yasal olmayan hayvan sevkine 105 bin ceza Tekirdağ’da jandarma ve İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerinin ortak denetiminde, yasa dışı yollarla getirilen 27 büyükbaş hayvan tespit edilerek kesime gönderildi. Hayvan sahibine ise 105 bin TL idari para cezası kesildi. Tekirdağ İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Süleymanpaşa İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri ile birlikte 13 Nisan’da Köseilyas Mahallesi’nde gerçekleştirdikleri denetimde Trakya Bölgesi’ne yasa dışı yollarla getirilen 27 adet büyükbaş hayvan tespit etti. Güvenlik güçleri ve görevli veteriner hekimler tarafından yapılan incelemede hayvanların menşe belgelerinin bulunmadığı ve bölgeye izinsiz sokuldukları belirlendi. Tespit üzerine tutanak tutuldu. Trakya’nın 2010 yılından bu yana şap hastalığına karşı aşılı ari bölge ilan edildiği hatırlatılarak, bu statünün korunması adına gerekli işlemlerin kararlılıkla sürdürüldüğü vurgulandı. 2020/06 sayılı "Şap Hastalığına Duyarlı Hayvanların Korunmuş Bölgelere Sevklerinde Uygulanacak Prensipler" genelgesi uyarınca hayvanlar masrafları sahibine ait olmak üzere en yakın kesimhaneye götürülerek kestirildi. Ayrıca 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 36. maddesi kapsamında hayvan sahibine 105 bin Tl idari para cezası uygulandı. Yetkililer, bölgenin ari statüsünü korumak için yasal olmayan hayvan hareketlerine karşı mücadelenin kararlılıkla süreceğini belirtti. Vatandaşlara ise menşei belli olmayan hayvanların kesimine aracılık edilmemesi ve şüpheli durumların jandarma ile ilçe müdürlüklerine bildirilmesi çağrısı yapıldı.
Ankara Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: "Bizler, Allah’ın dinine ve bütün insanlığın geleceğine hizmet gayesiyle çalışıyoruz" Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Bizler, yüce dinimiz İslam’a ve aziz milletimize hizmet etmekle görevli bir ekibiz. Biz, Allah’ın dinine ve bütün insanlığın geleceğine hizmet gayesiyle çalışıyoruz. İnsanlığın huzur ve refahı, yeryüzünün imar ve ıslahı için koşturuyoruz" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Diyanet Akademisi tarafından düzenlenen 3. Dönem Aday Din Görevlileri Mesleki Eğitimi açılış programına çevrim içi olarak katıldı. Aday din görevlilerine hitap eden Erbaş, "Anayasamızın ilgili maddeleri Diyanet İşleri Başkanlığına, toplumun bütün kesimlerine din hizmeti sunma ve rehberlik yapma mükellefiyeti yüklemektedir. Bizler, bu mükellefiyetin gereği olarak her türlü siyasi ve ideolojik görüşün üstünde hiçbir mezhep-meşrep ayrımı yapmadan bütün topluma hizmet etmek zorundayız" şeklinde konuştu. Diyanet personelinin köklü ve sistematik bir eğitimden geçmesi, nitelikli personel yetiştirmek amacıyla Diyanet Akademisi’ni kurduklarını belirten Erbaş, akademinin kurulmasında emeği geçen herkese teşekkür etti. Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının özveriyle yürüttüğü din hizmetlerini daha güçlü hale getirecek önemli bir imkan olan Diyanet Akademisi’nin kurulmasıyla personel eğitimlerinin tek çatı altında toplandığını ve meslek öncesi eğitime geçildiğini söyledi. "Diyanet Akademisi, öğrencilerine dünya çapında ufuk kazandıracak bir kurumdur" Aday din görevlisi eğitimlerinin birinci ve ikinci dönemlerinde şu ana kadar 6 bin 928 aday din görevlisinin mesleki eğitimlerini tamamladığı bilgisini paylaşan Erbaş, şöyle konuştu: "Diyanet Akademisi’ni belli derslerin eğitimini veren ve diploma kazandıran bir kurum olarak görmüyoruz. Zira Diyanet Akademisi, gerçekleştirdiği eğitimlerde hizmetlerimizin bireysel ve toplumsal boyutta somut karşılığını öncelemektedir. Bu da hem akademimizin öğrencilerimize sunduğu bilginin niteliğiyle hem de toplumumuza ve dünyanın geleceğine katkısıyla doğrudan alakalı bir durumdur. Bu açıdan sahip olduğu gelecek perspektifiyle akademimizi, yaşadığımız çağ ve sorumluluklarımız ekseninde, öğrencilerine dünya çapında ufuk kazandıracak bir kurum olarak gördüğümü belirtmek isterim. Bu kurumun aynı zamanda bilgiyi sadece elde etmekle yetinmeyip onu bilince dönüştürerek hayata tatbik eden, üretilen bilgiyi insanlığın hizmetine sunan bir anlayışı güçlendirmekle mükellef olduğunu da vurgulamak isterim." "Bizler, yüce dinimiz İslam’a ve aziz milletimize hizmet etmekle görevli bir ekibiz" Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın "Hayırda yarışın" buyurduğunu aktaran Erbaş, "Bizler, yüce dinimiz İslam’a ve aziz milletimize hizmet etmekle görevli bir ekibiz. Biz, Allah’ın dinine ve bütün insanlığın geleceğine hizmet gayesiyle çalışıyoruz. İnsanlığın huzur ve refahı, yeryüzünün imar ve ıslahı için koşturuyoruz" dedi. Bugün yeryüzünün tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşadığını, Müslümanların da ümmet olarak çok ciddi sıkıntılar içerisinde olduğunu dile getiren Başkan Erbaş, "Bu yüzden öncelikle Müslümanların bir öze dönüş yaşaması, Kur’an ve sünnete sarılması, kendi inanç ve medeniyet değerlerini kuşanması gerekmektedir. İster bireysel, ister bölgesel, ister küresel olsun yaşanan bütün sorunlar, ancak İslam’ın bilgi ve hikmete dayalı üstün ahlakı ve bakışıyla çözülebilir" ifadelerini kullandı. "İnsanları Hakk’a davet ederken güzel ahlakınızla ve güzel davranışlarınızla onlara örnek olacaksınız" Aday din görevlilerine tavsiyelerde bulunan Başkan Erbaş, şunları söyledi: "Sizler milletin, ümmetin ve insanlığın umudu olan, tüm insanlığı iyiliğe ve hayra çağıran bir topluluksunuz. Bu yüzden hizmetlerimizde, çalışmalarımızda, her söz ve davranışınızda en temel referansımız Kur’an ve sünnet olacaktır, sahih bilgi olacaktır. Doğru bilgiyle milletimizin manevi hayatına rehberlik edeceksiniz inşallah. Rehberliğinizde Nebevi yöntem temel ilkeniz olsun. Nebevi yöntemin ana umdeleri ise sahih bilgidir, nezaket ve zarafet sahibi olmaktır. İnsanlara seviyelerine ve ihtiyaçlarına göre davranmak, ona göre söz söylemektir. Peygamber Efendimizin mirasını omuzlamış, hakikatin sorumluluğunu yüklenmiş, gönül insanlarımız olacaksınız inşallah. İslam’ın hakikatlerini ayrım yapmadan herkese etkili ve hikmetli sözlerle anlatacaksınız inşallah. İnsanları Hakk’a davet ederken, güzel ahlakınızla ve güzel davranışlarınızla onlara örnek olacaksınız." "Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları olarak önceliğimiz, insanlığın huzurudur" Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarının önceliğinin daima Allah’a, Peygambere (sav), millete ve insanlığa karşı sorumluluğu olduğunu belirten Başkan Erbaş, "Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları olarak bizim önceliğimiz, insanlığın huzurudur, adaletin, merhametin, güzel ahlakın yaygınlaşmasıdır. İnanıyorum ki böyle bir şuur ve gaye ile hareket ettiğinizde çalışmalarınız ve hayatınız daha da bereketlenecek, sadece Allah rızasını umarak hizmette bulunmak bizlere ihlas, samimiyet ve tevazu gibi en büyük değerleri ve nimetleri kazandıracaktır" dedi. Yapılan hizmetlerin aşk, heyecan, ihlas ve samimiyetle yapılması gerektiğine vurgu yapan Erbaş, eğitime katılan aday din görevlilerine başarılar diledi.