GÜNDEM - 14 Nisan 2025 Pazartesi 10:31

Beslediği 3 bin mavi akrebin zehrini sağıp tüketiyor

A
A
A
00:00
00:00
HD

Ankara’da yaşayan 18 yaşındaki Zilan Özdemir, küçük bir odanın içerisinde 3 bin adet mavi akrep yetiştiriyor. Özdemir, akreplerden sağdığı zehri küp şekerin üzerine damlatarak haftada bir defa olmak üzere tüketiyor.

Ankara’nın Ayaş ilçesinde yaşayan Zilan Özdemir henüz 16 yaşındayken mavi akrep yetiştirmeye karar verdi. Tarım ve Orman Bakanlığından 2 yıl içerisinde gerekli izinleri ve sertifikaları alan Özdemir, 18 yaşına bastığından 3 bin adet mavi akrebi küçük bir odada bir araya getirdi. Özdemir, özellikle kanser tedavisi ve nörolojik hastalıklar için umut vadeden akrep zehrini her hafta sağarak tüketiyor.

"Kanser tedavisi için kullanılıyor akrep zehri"

İHA muhabirine YouTube’da gezerken Harran Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalardan etkilendiğini söyleyen Özdemir, "Kanser tedavisi için kullanılıyor akrep zehri. Araştırmaya devam ederek Küba’da yapıldığını öğrendim. Sonra Akrep’in ülkesi Mezopotamya olmasından dolayı neden Türkiye’de yapmadığımızı düşündüm. Ailem ile konuştum. İnanılmaz destekçi oldular" dedi.

Beslediği 3 bin mavi akrebin zehrini sağıp tüketiyor

Mavi akrep UV’de parlıyor

Mezopotamya’da yaygın olan kara akrep, ultraviyole ışık altında mavi renkte parladığı için "mavi akrep" olarak adlandırılıyor. Özdemir, şu anda iki tür yetiştirdiklerini belirterek, şunları kaydetti:

"Bakımları belirli bir sıcaklıkta olmaları gerekiyor. Yaklaşık 12 ila 27 derece arasında mavi akrep ve sarı akrebe göre değişiyor. Bizde iki tür var. Sarı ve Mavi akrep. Gübreli toprak kullanıyoruz. Ahır kısmında oldukları için daha konforlu bir yaşam alanı sunuyoruz onlara. Sularını haftada bir veriyoruz. Çok su içmiyorlar. Canlı yem veriyoruz. Hamam böceği ve çekirge gibi yemler veriyoruz ve kendileri avlayarak öldürüyorlar" ifadelerini kullandı.

"Başta korktum, sonra alıştım"

İşe başladığında oldukça korktuğunu ifade eden Özdemir, "Akreplerle sürekli iç içesin. Zehri ayrıyeten biz kendimiz üretip yiyoruz. 3 bin tane akrebin arasında olmak korkutucu. Bir süre sonra alışıyorsun. Tek zorluğu onların ölüyor olması. Öldüklerini gördüğümde elime alamıyorum. Onun dışında hiçbir zorluğu yok" diye konuştu.

Beslediği 3 bin mavi akrebin zehrini sağıp tüketiyor

Akreplerin bulunduğu odaların özel koşullarda olması gerektiğini vurgulayan Özdemir, "Tavanın yüksek olması gerekiyor. Şehir merkezinden uzak bir yeri tercih ettik. Şehir merkezinde 3 metrelik bir yükseklik ayarlayamadık. Akreplerin kaçamayacağı şekilde yerlerin fayans ile düzenlenmesi gerekiyor. Deprem riskine karşı akreplerin hiçbir şekilde odadan çıkamaması gerekiyor" şeklinde konuştu.

"Akciğerdeki lekeyi geçirebiliyor"

Bilime katkıda bulunmak istediklerini aktaran Özdemir, "Kanser tedavi edilebiliyor ama çok daha fazla şey tedavi edilebiliyor. Kendimiz deneyip gördük. Akciğerdeki lekeyi dahi geçirebiliyor" ifadesini kullandı.

"Akrep zehrini sağıp yiyoruz"

Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bizler haftada bir defa olacak şekilde Akrep zehrini sağıp yiyoruz. Böylesi daha faydalı. İlerleyen zamanlarda iki haftada bir, üç haftada bir, son zamanlarda da ayda bire düşürüyoruz. Kanser, kanser türevleri, sinir sistemindeki bozukluklar, beyin ve bağırsak florası gibi bunları tedavi ediyor"

Türkiye’de akrep yetiştiriciliği

Türkiye’de akrep üretim tesisi kurma süreci, bir dizi yerel ve ulusal düzenlemeye, izinlere ve denetimlere tabi olarak yürütülüyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı yönetmelik sonrası gelişen süreçte, bu tesislerin kurulmasına yönelik çalışmalar hız kazandı. Tesis kuruluş izinleri, ‘akrep tesisi teknik şartlar’ çerçevesinde gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılan başvuru üzerine Bakanlık tarafından değerlendirmeye alınıyor.

Proje dosyası üzerinde yapılan değerlendirme sonucu Tarım Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nce ‘proje uygunluk görüşü’ veriliyor. Bu kapsamda bugüne kadar Şanlıurfa, Konya, Elazığ, Ankara, Antalya, Gaziantep ve Mardin başta olmak üzere toplam 86 tesise teknik yönden ‘proje uygunluk görüşü’ verildi.

Beslediği 3 bin mavi akrebin zehrini sağıp tüketiyor

Kaan Taşkın - İbrahim Berat Yılmaz

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Deprem Uzmanı Üşümezsoy: "Marmara Denizi’nde faylar daha önceden kırıldığı için artık büyük bir deprem riski yok" İstanbul’da peş peşe yaşanan depremlere ilişkin açıklama yapan Deprem Uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, "Marmara Denizi’nde faylar daha önceden kırıldığı için artık büyük bir deprem riski yok" dedi. İstanbul Silivri açıklarında peş peşe meydana gelen depremlerin ardından Deprem Uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, değerlendirmelerde bulundu. Üşümezsoy, bugün meydana gelen depremin İstanbul’da olmadığını belirterek, "Bugün deprem İstanbul’da değil, İstanbul’a kilometrelerce uzaklıkta bulunan Silivri Çukuru’nda, Silivri fayında oldu. 2019’daki 5.7 büyüklüğündeki depremlerin meydana geldiği Silivri Fayı üzerinde bugün 6.2 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. ’Bu depremler büyük bir İstanbul depremini tetikler mi?’ diye soracak olursanız, Marmara’da risk taşıyan yegâne fayın bu fay olduğunu söylemeliyim. Bu fay üzerinde 6 ile 6.5 büyüklüğünde bir deprem riskine sahiptir" dedi. "6.2’li bir deprem daha olabilir" 6.2’lik bir depremin daha olabileceğini fakat yakın bir tarihte olmayacağına değinen Üşümezsoy, "Tarihe baktığımızda, Marmara’da 1894 yılında deprem Çınarcık Çukuru’nun güneyinde, Çınarcık-Yalova hattında meydana gelmiştir. 1912’de ise Tekirdağ-Silivri Çukuru’nda bir deprem olmuştur. Bazı uzmanların iddia ettiği gibi, 1999’dan sonra ’Marmara’nın tamamı kırılacak’ söylemi tamamen bir laftır, bilinmeden konuşulan bir konudur. Burada kırılmayan fay hattı Kumburgaz’daki faydır. Bu 6.2’lik belki bir tane daha 6.2’lik deprem olabilir. Ama bu eli kulağında olan bir şey değil. Ayrıca bu fay, batıya ya da doğuya doğru uzanarak Adalar’a kadar ulaşan büyük bir deprem oluşturacak nitelikte değildir. Adalar Fayı’nda da büyük bir deprem riski bulunmamaktadır" diye konuştu. "Vatandaşlar panik yapmamalı" Üşümezsoy, vatandaşların panik yapmamasının gerektiğini ifade ederek, "Dolayısıyla şu an Marmara’da kırılmayan aktif fay yegane bu faydır. Vatandaşlar panik yapmamalı. 6.2’lik bu depremin ardından yaşanabilecek 4.5 büyüklüğüne yakın artçılar olur. Ama Çekmece ve Avcılar gibi bölgelerde heyelan kaynaklı yıkım olamadığı sorun yoktur. Bu bölgelerde risk heyelanlardır. İstanbul’da büyük bir deprem olur denilen noktada İstanbul’da deprem olmuş. 1894’te Yalova’dan başlayarak batıya doğru kırılmıştır ve 1894’te en büyük deprem olmuş. Jeologlar şişmiş bir şekilde ‘1766’dan beri deprem yok o halde eli kulağında dedikleri yere en büyük cevabı Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu verdi. İstanbul’da büyük deprem 1894 olmuş. Öyle olunca hani 250 yılda bir büyük deprem oluyor o halde depremin eli kulağında denilen laf tamamen çöpe atılıyor. 1912’de Tekirdağ-Silivri çukurunda Marmara adasında kırılmış, bu zaman kırılmayan yegane fay burada şu söylediğim cümle içerisinde depremler sürekli olan bir şeyler değildir. Bir fay kırılır ondan sonra sağlamlaşır yeniden kırılabilir" şeklinde konuştu. "Artık büyük bir deprem riski yok" Büyük bir deprem riskinin olmadığın belirten Üşümezsoy, "Örneğin burada ‘Santorini’de büyük deprem oldu’ diye çıktılar "Ege batacak" denildi, ancak ben o zaman da söyledim: 1956’da Santorini’de 7.7’lik büyük bir deprem oldu, 17 Ağustos depreminde çıkan enerjinin 3 katı çıktı ama sonrasında büyük bir şey olmadı, herkes sustu. Marmara Denizi’nde faylar daha önceden kırıldığı için artık büyük bir deprem riski yok. Yalnızca bu bahsettiğim fayda Kuzey Anadolu fayı değil bölgesel bir fay. Yalnızda deprem riski taşıyan fay Silivri Çukuru’nda ki Silivri fayıdır. 6 ila 6.5 arasında deprem yapar dediğim nokta birebir çıkmıştır" ifadelerini kullandı.