SPOR - 12 Nisan 2025 Cumartesi 18:57

Recep Uçar: "Oyuncularımla gurur duyuyorum"

A
A
A
Recep Uçar: "Oyuncularımla gurur duyuyorum"

Konyaspor Teknik Direktörü Recep Uçar, Göztepe’yi mağlup ettikleri maçın ardından yaptığı açıklamada, " Oyun kalitemiz bugün itibarıyla çok daha önemli. Oyuncularımı yürekten kutluyorum. Onlarla gurur duyuyorum. Oyuncularımı bugün ortaya koydukları mücadele, taktiksel, sadakat, arzu, kazanma isteği kulübeden girenlerin coşkusu kulübedekilerin coşkusundan dolayı kutluyorum" dedi.


Konyaspor, Trendyol Süper Lig’in 31. haftasında sahasında Göztepe’yi 1-0 mağlup etti. Maçın ardından düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Konyaspor Teknik Direktörü Recep Uçar, "Evimizde çok anlamlı ve bir galibiyet aldık. Evimizde oynadığımız son 4 maçımızı kazandığımız için mutluyuz. Evimizde özellikle kazanmamız gerekiyordu. Ona göre de hazırlanmıştık. Bugün itibarıyla aldığımız bu sonuçla da alttaki rakiplerimizle en azından puan farkını bugün itibarıyla korumayı başardık. Maçtan önce Göztepe takımıyla ilgili genel olarak fizik kalitesi çok yüksek oyuncuları tercih eden, geçiş oyunlarını çok iyi oynayan, ikili mücadeleleri kazanıp özellikle de kenar ortalar ve duran toplarıyla sonuç alan bir takımdı. Oyun kalitemiz bugün itibarıyla çok daha önemli. Oyuncularımı yürekten kutluyorum. Onlarla gurur duyuyorum. Bugün ortaya koydukları mücadele, taktiksel, sadakat, arzu, kazanma isteği kulübeden girenlerin coşkusu kulübedekilerin coşkusundan dolayı kutluyorum. Konya’ya, taraftarımıza armağan olsun. Göztepe maçını ne anlam ifade ettiğini bilen bir insanım. Onları mutlu ettiğimiz için de ayrıca mutluyum" şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Rönesans Holding’den Ceyhan’da 2 milyar dolarlık polipropilen üretim tesisi ve terminal yatırımları Rönesans Holding, Türkiye’de özel sektörün gerçekleştirdiği en büyük yatırımlardan biri olacak polipropilen (PP) üretim tesisi ve terminal projesi için gerekli olan finansmanı sağladı. Ceyhan Polipropilen (PP) Üretim Tesisi ve Terminali, Türkiye’nin cari dengesine yıllık 300 milyon dolar doğrudan katkı sağlayacak. Türkiye’nin önde gelen müteahhitlik ve yatırım gruplarından Rönesans Holding, Türkiye’de özel sektörün gerçekleştirdiği en büyük yatırımlardan biri olacak polipropilen (PP) üretim tesisi ve terminal projesi için gerekli olan finansmanı sağladı. Toplam yatırım tutarı 2 milyar doları bulan bu girişim, Türkiye’nin endüstriyel yeterliliğini artırması, dışa bağımlılığını azaltması ve küresel ticaretteki konumunu güçlendirmesi açısından stratejik bir yatırım olarak dikkat çekiyor. ABD Uluslararası Kalkınma Finans Kurumu’ndan (DFC) PP üretim tesisi için, İspanya İhracat Kredi Ajansı’ndan (Cesce) PP üretim tesisi ve terminal yatırımları için sağlanan toplam 1,3 milyar dolarlık finansman, projenin küresel önemini ortaya koyuyor. PP Üretim Tesisi ve Terminal Tesisi, uluslararası finansörler tarafından ayrı ayrı finanse edildi. Bunlardan ilki PP Üretim Tesisi olup, Rönesans Holding ve Sonatrach ortaklığı ile hayata geçirilecek. Sonatrach’ın aynı zamanda hammadde sağlayıcısı olacağı tesis, 472 bin 500 metrik ton/yıl üretim kapasitesine sahip olup, Türkiye’nin polipropilen talebinin yaklaşık yüzde 17’sini karşılayacak. "Bu yatırım, Türkiye’nin ekonomik kalkınma ve sanayi hedeflerine destek veren sürdürülebilir ve katma değerli yatırımlara olan bağlılığımızın bir göstergesidir." diyen Rönesans Holding Onursal Başkanı Erman Ilıcak, şöyle devam etti: "Ceyhan PP Tesisi, bölgede yüzlerce yeni iş imkanı oluşturmakla kalmayacak, aynı zamanda PP gibi Türkiye ve Avrupa’daki endüstriler için hayati önem taşıyan bir hammadde için daha sürdürülebilir ve rekabetçi bir tedarik zinciri oluşmasını güvence altına alacaktır. Ayrıca projenin tamamen yabancı kaynaklarla finanse edilmiş olması, uluslararası yatırım çekme konusundaki yetkinliğimizi ortaya koyarak, Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım ve finansman girişini destekleyecektir." Sonatrach CEO’su Rachid Hachichi ise konuyla ilgili şunları söyledi: "Türkiye’ye yatırım yapma kararımızda, Türkiye’de dinamik ve büyüyen bir PP pazarı olması etkili olmuştur. Bu lokasyon, köklü ve sürekli gelişen endüstrisiyle ideal bir konum olarak öne çıkmaktadır. Derinlemesine yapılan araştırmalar, olumlu ekonomik beklentiler ortaya koymaktadır." Yatırımlardan ikincisi ise Stolt-Nielsen’in terminal hizmetleri alanındaki iştiraki Stolthaven Terminals ile ortaklaşa geliştirilen sıvı yük terminal tesisi olacak. Terminal tesisi hem PP üretim tesisine hem de gelecekteki potansiyel müşteriler için terminal ve hammadde depolama hizmetleri sunacak. Konuyla ilgili konuşan Stolthaven Terminals Başkanı Guy Bessant, Rönesans Holding ile bu önemli projede ortak olmaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek şunları söyledi: "Stolthaven Terminals, sıvı ve gaz hammaddelerin güvenli ve verimli bir şekilde taşınması ve depolanması konusunda 50 yılı aşkın deneyime ve karmaşık, büyük ölçekli depolama projelerinin geliştirilmesinde kanıtlanmış bir uzmanlığa sahiptir. Bu terminal, yalnızca Ceyhan PP Tesisi için depolama sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda DAPEK Endüstri Bölgesi’nin bir parçası olarak, gelecekte yerel ve uluslararası şirketlere depolama ve lojistik çözümleri sağlayabilecek." Güçlü ortaklıklar ve sürdürülebilir uygulamalar Her iki proje de sürdürülebilirlik ve üretim verimliliği sağlamak amacıyla çevre dostu en güncel teknolojileri kullanacak. PP üretim tesisinde, dünya genelinde üretilen PP başına en düşük sera gazı emisyonu hedeflenirken, yüzde yüz yenilenebilir elektrik ve yüksek verimli üretim yöntemlerinden faydalanılacak. Ceyhan Polipropilen (PP) Üretim Tesisi ve Terminal projesi toplam 1,3 milyar dolarlık uluslararası finansmanla güçlü bir uluslararası ilgi çekti. PP Üretim Tesisi için ABD Uluslararası Kalkınma Finans Kurumu (DFC) ile Cesce sigortası altında ING (genel koordinatör & dokümantasyon bankası), BBVA, DenizBank AG – Austria, DZ BANK ve The Arab Energy Fund - TAEF (eski adıyla Apicorp) gibi uluslararası ticari bankalardan oluşan bir konsorsiyumdan finansman sağlandı. Deutsche Bank bu işlemde Cesce koordinatörü olarak görev aldı. Terminal için ise Vakıfbank’ın yanı sıra Cesce sigortası altında ING ve BBVA tarafından finansman sağlandı. Ekonomik etki ve bölgesel kalkınmaya katkı Otomotiv, tekstil ve ambalaj gibi ana sektörler tarafından yönlendirilen taleple dünyanın en büyük polipropilen pazarlarından biri olan Türkiye’nin toplam yıllık PP tüketimi yaklaşık 2,7 milyon ton olmasına rağmen, mevcut yerel üretim yaklaşık 100 bin ton seviyesinde bulunuyor. PP Üretim Tesisi, DAPEK Endüstri Bölgesi’nde stratejik bir konumda yer alıyor. Yerel ekonomiyi desteklerken, Türkiye’nin dış ticaret açığını yıllık yaklaşık 300 milyon dolar azaltacak, lojistik ve finansal avantajlar sağlayacak projenin, inşaat döneminde 4 bin 500 kişiye kadar, faaliyet döneminde ise 300 kişiye kalıcı istihdam sağlaması bekleniyor. Proje, nitelikli istihdam olanaklarını ve iş yapma becerisini artırmayı hedefleyen girişimleri de içeriyor. Tesis için kurulan bir kaynakçılık okulu da dahil olmak üzere uygulanan programlar, bölgede eğitim ve beceri geliştirmeyi desteklerken sosyo-ekonomik kalkınmaya da katkıda bulunacak.
İstanbul Beyaz Güvercinler Burs Programı’na bağış desteği Kadir Has Üniversitesi Yaratıcı Endüstriler Platformu (KHAS-YEP) bünyesinde yer alan FabriKHAS’ın üyelerinden TİMS&B Production’ın ortakları Timur Savcı ve Burak Sağyaşar, Beyaz Güvercinler Burs Programı’na bağışta bulundu. Yapımcılığını üstlendikleri ve 17 Nisan’da izleyiciyle buluşacak olan "İstanbul Ansiklopedisi" dizisinin heyecanını yaşayan Timur Savcı ve Burak Sağyaşar, Kadir Has Üniversitesi’nin başarılı ve ihtiyaç sahibi öğrencilere yönelik hayata geçirdiği Beyaz Güvercinler Burs Programı’na bağışta bulundu. Bu destek ile geleceğin parlak yeteneklerinin eğitimine katkı sağlanması amaçlanıyor. İsmini Kadir Has Üniversitesi himayesinde bulunan Reşat Ekrem Koçu’nun eseri "İstanbul Ansiklopedisi"nden alan dizinin senaryosunu ve yönetmenliğini Selman Nacar üstleniyor. Küçük bir kasabadan büyük hayallerle İstanbul’a okumaya gelen Zehra’nın dokunaklı hikayesini beyaz perdeye taşıyan dizi, aynı zamanda İstanbul’un tarihine de bir gönderme niteliği taşıyor. Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi online arşivde Kadir Has Üniversitesinin sahip olduğu ve SALT ile 2018 yılından bu yana ortaklaşa yürüttüğü proje kapsamında, Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi Arşivi 2024 Ekim ayında online olarak erişime açıldı. Proje, İstanbul’un büyüleyici geçmişine dair 40 binden fazla belgeyi içeriyor. Reşad Ekrem Koçu’nun 1944-1973 yılları arasında yayınladığı İstanbul Ansiklopedisi’nin basılı 11 cildi (A-G) ilk defa çevrimiçi olarak erişime açılıyor. Ayrıca Ansiklopedinin daha önce hiç yayınlanmamış G-Z arası maddeleri ve toplanmış geniş kapsamlı arşiv de bu platformda ilk kez yer alıyor ve Ansiklopedi A’dan Z’ye tamamlanıyor. İstanbul Ansiklopedisi nedir İstanbul Ansiklopedisi, tarihçi ve romancı Reşad Ekrem Koçu’nun (1905-1975) ömrünün büyük kısmını adadığı, ancak tamamlayamadığı detaylı bir çalışmadır. Koçu, İstanbul’un "muazzam kütüğü"nü oluşturmak üzere 1944’te başladığı etraflı kaynak tarama ve madde yazımı çalışmalarını vefatına kadar sürdürür. Koçu’nun 24 cilt olarak planladığı ansiklopedinin G harfine kadar olan ilk 11 cildi 1973’e dek aralıklarla fasiküller hâlinde yayınlandı. Sokaklardan mimari yapılara, mühim ya da sıradan şahıslardan şehrin âdetlerine, tarihî olaylardan şehir efsanelerine, nice konu farklı anlatımlar ve resimler eşliğinde İstanbul Ansiklopedisi’nde kayda geçirilir. Dönemin değerli tarihçi, edebiyatçı, akademisyen ve sanatçılarının katkıda bulunduğu İstanbul Ansiklopedisi, tezkirecilik geleneğiyle Batılı ansiklopedizmi birleştiren bir başvuru kaynağı, bir tanıklıklar derlemesi ya da İstanbul’a dair her şeyi içerme çabasında devasa bir girişim olmasının yanı sıra, bütün bu malzemeyi kendine has bir İstanbul fikri veya imgesi olarak yeniden inşa eden sıra dışı bir çalışmadır. İstanbul’un Osmanlı başkentinden Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayetine dönüşmesine tanıklık eden Koçu, şehri resmederken kazadan cinayete, turistten garsona, kahveden hamama, gündelik ve alelade olanı anlatıma dâhil eder. Koçu hayattayken "Aba"dan "Gökçınar (Mehmed)" maddesine kadar basılabilmiş olan İstanbul Ansiklopedisi, resmî tarih anlatısının ötesine geçerek farklı pencereler aralaması sebebiyle 1990’lardan itibaren gitgide daha çok tarihçi ve araştırmacının ilgisini çeker. Koçu’nun tasarı aşamasında kalmış gelecek ciltler için derleyip kurguladığı kapsamlı malzeme, 2018’de Kadir Has Üniversitesi tarafından devralınmasıyla bütünlüklü olarak ortaya çıkar. 40 bini aşkın belgeden oluşan arşiv, Koçu’nun çalışma yöntemlerine ve 20. yüzyılın ikinci yarısında kısıtlı imkânlarla çok ciltli ve yazarlı bir yayın üretmeye dair verdiği fikirler açısından bir tür "medya arkeolojisi laboratuvarı" niteliği taşımaktadır. "Gökdemir (Döndü)" ile "Zürefa Sokağı" maddeleri arası ciltlerde yer alması planlanmış ve arşivde bir listesi de bulunan maddelerin taslakları, yayımlanmış ciltlerdeki bazı maddelerin erken versiyonları, Koçu’nun kimi durumlarda malzemeye göre maddeler derlediğini düşündüren bağımsız metinler ile fotoğraf, çizim, alıntı gibi büyük bir çeşitlilik arz eden belge grubu, ansiklopedinin karmaşık ve çok katmanlı oluşum sürecini ayrıntılandırır.
Ankara TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Çiftçilerin zararlarının karşılanması için fon oluşturulmalı" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, don afetinin 65 ildeki zirai faaliyetleri olumsuz etkilediğini belirterek, "Tarımsal üretimin devamlılığı için don afetinden zarar gören tüm çiftçilerimizin zararlarının karşılanması için bir fon oluşturulmalı" dedi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Türkiye’nin birçok bölgesinde tarımsal üretimi olumsuz etkileyen zirai don afeti ile ilgili açıklama yaptı. Bayraktar, 10-13 Nisan arasında hava sıcaklıklarının eksi 15’lere kadar düşmesiyle Türkiye’nin birçok bölgesinde zirai don yaşandığını ve bu sebeple tarımsal üretimde büyük zarar meydana geldiğini belirtti. Bayraktar, 65’ten fazla ilde etkili olan don afetinin son yıllarda tarımı etkileyen en büyük doğal afetlerden biri olduğu vurgulayarak, zirai dondan etkilenen tüm çiftçilere geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Şubat ayından bu yana üç büyük don hadisesinin gerçekleştiğini aktaran Bayraktar, "Şubat ayında Mersin, Adana ve Hatay başta olmak üzere birçok ilimizde yaşanan zirai don meyve bahçelerini vurdu. Mart ayında Manisa başta olmak üzere Ege Bölgesi’ndeki birçok ilimizde yaşanan don üzüm bağlarına zarar verdi. Bu yaralar tam olarak sarılmadan gelen ve neredeyse tüm ülkeyi etkileyen don hadisesi, tarımsal üretime darbe vurdu. Yaşanan zirai don afetiyle birlikte birçok dikili ve ekili üründe zarar meydana geldi. Malatya ve Kahramanmaraş’ta başta kayısı olmak üzere ceviz, kiraz, üzüm, elma ve diğer meyveler; bunlara ek olarak şeker pancarı, çerezlik ayçiçeği ve yem bitkilerinde; Karadeniz Bölgesi’nde fındık ve çay başta olmak üzere kivi, hurma ve diğer meyvelerde; Ege Bölgesi’nde başta üzüm olmak üzere zeytin, incir, elma, ceviz, kiraz, ayva ve diğer meyvelerde; Marmara Bölgesi’nde şeftali, ahududu, armut, sofralık zeytin, incir, kivi, nektarin, erik, kiraz, elma, ayva ve fındık gibi meyveler ile bazı ekili alanlarda; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Antep fıstığı, badem, ceviz, nar, Trabzon hurması, dut ve diğer meyvelerde; İç Anadolu Bölgesi’nde elma, armut, ayva, ceviz, kiraz, üzüm gibi meyveler ile bazı ekili alanlarda; Akdeniz Bölgesi’nde ise karpuz, patates, narenciye ve sebzelerde zarar meydana geldi" dedi. Zirai dondan etkilenen ürünlerin birçoğunun Türkiye’nin gururu olan ihraç ürünleri olduğunu söyleyen Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: "Don zararının ülkemizin gıda güvencesine sekte vurmaması ve fiyatları artırmamasını umut ediyoruz. Dondan etkilenen ürünlerin bir kısmında zararın boyutu yüzde 100’lere ulaşmış durumda. Kesin zarar oranları ise ancak hasar tespit çalışmalarının bitmesinin ardından netleşecek. Bazı bölgelerimizde kar yağışı ve zirai don riski devam ediyor. Bu bölgelerimizde sahada yaptığımız çalışmaların ardından elde edeceğimiz verileri de kamuoyu ile paylaşacağız." "Çiftçilerin zararlarının karşılanması için fon oluşturulmalı" İklim değişikliğinin de etkisiyle doğal afetlerin sayısının yıldan yıla arttığını vurgulayan Bayraktar, "2014 yılında 500 olan doğal afet sayısı 2024 yılında bin 257’ye çıktı. Doğal afetlerin yalnızca sayısında değil, şiddetinde de artış gözlemliyoruz. Yaşadığımız don olayı 4 gün sürdü ve halen daha don riski devam eden yerler var. Sezona zaten borçla başlayan ve tek geçim kaynağı tarımsal üretim olan çiftçilerimiz, doğal afetler sebebiyle telafisi zor zararlarla karşı karşıya kaldı. Tarımsal üretimin devamlılığı ve kırsaldan göçün önlenmesi için don afetinden zarar gören tüm çiftçilerimizin zararlarının karşılanması amacıyla bir fon oluşturulmalı; çiftçilerimize nakit yardımı ve girdi desteği verilmelidir, bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan tüm borçları faizsiz olarak ertelenmeli ve yeni kredi imkânları açılmalıdır. Bu arada Bakanlığımızın çiftçi maliyetlerinin karşılanması konusunda bir çalışma başlattığını öğrenmiş bulunuyor ve bunu olumlu karşılıyoruz" açıklamasında bulundu. "Ziraat odalarımız sahada çiftçimizin yanında" Zirai donun ardından hasar tespit çalışmalarına başlandığını ifade eden Bayraktar, şunları söyledi: "Ziraat odalarımız da her doğal afette olduğu gibi sahada bu çalışmalara katılarak çiftçilerimizin yanında yer alıyor. Yaşadığımız don afeti sıradan bir doğal afet değil. Yaşanan her doğal afette çiftçilerimizin gelirlerini ve emeklerini koruyan tarım sigortalarının kıymeti anlaşılmaktadır. Ne yazık ki çiftçilerimizin büyük bir kısmı sigortalı değildir. Sigorta kapsamına girmeyen çiftçilerimizin de zararları karşılanmalıdır. Tarım Sigortası (TARSİM) yaptıran çiftçilerimiz ise hem sigortaların kapsamı hem de hasar tespit aşamalarında bazı sorunlar yaşıyor. Çiftçilerimizin zararları konusunda hassas davranılmalı, üreticilerimizin zararları hakkaniyetli bir şekilde belirlenmelidir. Türk çiftçisi, ülke tarımının birçok yapısal sorununa rağmen toprağını terk etmeyerek direniyor, üstüne bir anda gelen ve ne kadar önlem alınsa da yetersiz kalınan doğal afetlerle uğraşıyor. Buna rağmen üretmeye devam ediyor. Bu yüzden üreticilerimizin emeğinin arkasında durmak hepimizin görevidir. Ülkemizde bir daha böyle bir doğal afetin yaşanmamasını ümit ediyor, tüm çiftçilerimize tekrardan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum."