SAĞLIK - 25 Eylül 2024 Çarşamba 11:20

Meme kanserini yenen hemşire: "Erken teşhis hayat kurtarır"

A
A
A
Meme kanserini yenen hemşire: "Erken teşhis hayat kurtarır"

Kırıkkale’de, erken teşhis sayesinde meme kanserini yenmeyi başaran ve 16 yıl önce annesini aynı hastalıktan kaybeden hemşire İlknur Uslu, "Erken teşhis hayat kurtarır" diyerek tüm kadınları düzenli kanser taraması yaptırmaya davet etti.


Kırıkkale İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı 70. Yıl Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi’nde görev yapan hemşire İlknur Uslu, Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi’nde (KETEM) ücretsiz yapılan sağlık taramasında meme kanseri olduğunu öğrendi. 44 yaşındaki Uslu, erken teşhis sayesinde tedaviye başlandıktan sonra hastalığı yenmeyi başardı. İki çocuk annesi Uslu, 16 yıl önce annesini meme kanseri nedeniyle kaybetmişti. İlknur Uslu, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, sağlığına erken teşhis sayesinde kavuştuğunu belirterek, tüm kadınlara kanser tarama testlerini yaptırmaları konusunda çağrıda bulundu.



"Kitle operasyonla alındı ve koruyucu tedavi uygulandı"


Kitlenin ameliyatla alındığını söyleyen Uslu, "Bundan 3 yıl önce KETEM’e başvurdum. Başvurduğum sırada herhangi bir şikayetim ya da rahatsızlığım yoktu. Burada çekilen mamografi sonucunda şüpheli bir kitle tespit edildi ve ileri bir merkeze sevk edildim. Yapılan detaylı incelemeler sonrasında meme kanseri tanısı konuldu. Ancak erken teşhis sayesinde kitle operasyonla alındı ve koruyucu tedavi uygulandı. Erken tanı sayesinde yapılan tedaviyle sağlığıma kavuştum" dedi.



"Anneme 4. evrede tanı konuldu ve geç kalındığı için tedavi yanıt vermedi"


16 yıl önce annesini kanserden kaybettiğini dile getiren Uslu, erken teşhisin hayat kurtaracağını ifade ederek, "O dönemde anneme 4. evrede tanı konuldu ve geç kalındığı için tedavi yanıt vermedi. Keşke o zaman da KETEM birimleri bu kadar yaygın olsaydı. Annem de erken teşhisle belki kurtulabilirdi" diye konuştu.



"KETEM’lerde 3 farklı kanser taraması yapılıyor"


Sağlıklı Hayat Merkezi sorumlu hekimi Dr. Dilek Ener de kanserin ölüm nedenleri arasında üst sıralarda yer aldığını ve önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu kaydetti. Dr. Ener, kanserle mücadelede koruyucu sağlık hizmetlerinin ve sağlık merkezlerinin büyük rol oynadığını vurguladı. Sağlıklı Hayat Merkezi’nde sigara bıraktırma, sağlıklı beslenme, hareketli yaşam ve obezite gibi birimlerle, kansere neden olan risk faktörlerine karşı topluma hizmet sunduklarını ifade eden Dr. Ener, "Kanserde erken teşhis tedavi olanağını artırarak hayat kurtarır. KETEM’lerde 3 kanser taraması yapılmaktadır. Bunlar meme kanseri, rahim ağzı kanseri ve kalın bağırsak kanseridir. Bu kanserleri taramada kullanılan testler kolay uygulanabilir ve ücretsizdir" şeklinde konuştu.


Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı olduğunu hatırlatarak tüm vatandaşları KETEM birimlerine kanser taraması yaptırmaya davet eden Dr. Ener, "Hemşire hanım aslında bizim toplumumuz için büyük bir örnek. Kendisi herhangi bir semptomu ya da şikayeti olmadan birimimize başvurmuş ve yapılan mamografi filminde şüpheli bir durum tespit edilmiştir. Bunun üzerine üst merkeze sevk edilmiştir. Yapılan ileri tetkiklerde meme kanseri teşhisi konulmuş, tedavisine de çok erken dönemde başlanmış ve sağlığına kavuşmuştur" ifadelerini kullandı.


Bu tür vakaların erken teşhisin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini anlatan Dr. Ener, "Bu durum bizim için örnek teşkil etmektedir. Bunun gibi birçok hastamız ve danışanımız vardır. Erken tanı sayesinde kişilere erken dönemde tedavi başlanarak hızlı bir şekilde kitlenin vücuttan uzaklaştırılması sağlanmaktadır. Kanser hastalığını yenmek mümkün hale gelmektedir" dedi.



Meme kanserini yenen hemşire: "Erken teşhis hayat kurtarır"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Başkan Ceritoğlu Sengel’den turizm için markalama vurgusu İzmir Ticaret Borsası Eylül Ayı Meclis Toplantısı İzmir’in kadın belediye başkanlarının katılımıyla İZQ İnovasyon Merkezi’nde gerçekleşti. Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel; “Efes Selçuk sadece İzmir’in değil sadece Ege Bölgesi’nin değil Türkiye’nin gözbebeğidir” dedi. İzmir Ticaret Borsası Eylül Ayı Meclis Toplantısı’nda İzmir’in kadın belediye başkanlarını çalışmalarını ve projelerini anlattı. İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer ve İzmir’in kadın belediye başkanlarının katıldığı toplantıda konuşan Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, İzmir’in kent olarak bir lobisi olması gerektiğinin altını çizdi. Sengel; “İzmir ihracat anlamında ürünlerin üretildiği yerlerden bir tanesidir. Bir meyve sepetinin içinde yaşıyoruz değil mi? İzmir’in gerçekten siyaset ile kamuoyu ile odalarla, kamu kurumlarıyla bir lobisi var mı? Hep beraber bir yerlerle kontak kuruyor muyuz?” dedi. İzmir’in tarihi, tarımsal ve turistik zenginliklerinin ortaya çıkarılması için bir kompozisyona ihtiyaç duyduğunun altını çizen Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel; “Efes Selçuk Belediye Başkanı olarak şunu söylemek isterim ki; ’Efes Selçuk’ ibaresini kullanmaya başladığım 2019 yılından bu yana bir şeyin mücadelesini veriyoruz. Biz bir markalama çalışması yapıyoruz, değerlerimize sahip çıkıyoruz. Efes’i Aydın’da zannediyorlar. Agroturizm dediğimiz tarımı ve turizmi bir araya getiren bir kavram var. Bunun için özel sektör ve belediyeler olarak neler yapmamız gerektiğini düşünüyorum. İzmir için, ilçelerimiz için bu kompozisyonu oluşturmalıyız. Biz bütün belediye başkanlarımız ile beraber bunu yapmaya çalışıyoruz. Geçen dönem de bunun için çalıştık ama bence bir lobi oluşturup bir kompozisyon yazmak zorundayız” dedi. Tüm belediye başkanlarının İzmir için birlik içinde çalışması gerektiğine dikkat çeken Başkan Ceritoğlu Sengel; “Hepimiz yan yana mücadele etmeye çalışıyoruz. Hem üzülüyorum hem de gurur duyuyorum. Üzülüyorum çünkü 30 yıldan bu yana İzmir’de Cumhuriyet Halk Partisi varken, en yüksek kadın belediye başkanı sayısı 8 oldu. Gurur duyuyorum, bugüne kadar en yüksek sayıya ulaştık, 9 tane kadın adayımız vardı. Ne kadının erkekten ne erkeğin kadından farkı yok. Yönetişim gönülle oluyor, akılla oluyor. Hepimizde de eşit var” dedi.
İstanbul Güvenli Ödeme Sistemi ile araç satışında dolandırıcılık ortadan kalkacak Araç satışında alıcıyı ve satıcıyı koruma amacıyla uygulanacak ‘Güvenli Ödeme Sistemi’ 27 Eylül itibariyle zorunlu hale geliyor. İkinci el araç alım satımı sırasında nakit olarak ödenecek araç satış bedelini güvence altına alan ‘Güvenli Ödeme Sistemi’ 27 Eylül’de zorunlu hale geliyor. Yeni sistem ile dolandırıcılıkların önüne geçilmesi, alıcıyı ve satıcıyı korumak hedefleniyor. Araç satışında sahte para ve satış bedelinin ödenmemesi gibi riskler ortadan kalkıyor Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Noterler Birliği işbirliğiyle uygulamaya alınan Güvenli Ödeme Sistemi ile nakit taşıma, sahte para ve satış bedelinin ödenmemesi gibi risklerin ortadan kaldırılması hedefleniyor. Uygulamada, önce satıcı güvenli ödeme sürecini başlatacak, sonra alıcı notere gitmeden önce referans numarası ile parayı aracı kuruluşa yatıracak. Yeni ruhsatın çıkması yani satışın onaylanmasının ardından güvenli hesapta bekleyen para anında satıcının hesabına geçecek. Güvenli Ödeme Sistemi’nin 27 Ağustos’ta yetki belgesi bulunan işletmelerde zorunlu olarak uygulanmaya başladığını, 27 Eylül’de ise tüm araç satışları için zorunlu hale geleceğini belirten Galerici Gökhan Ardeşen, ‘‘Güvenli Ödeme Sistemi çok basit uygulanacak bir sistem. Bu yöntem ile araç alım satımı çok daha güvenli oluyor. Sisteme dahil olan bankalarda araç bedeli ortak havuzda tutuluyor. Araç satışı gerçekleştiğinde siteme dahil bankaya bildirim gidiyor ve banka havuzda bekleyen satış bedelini anında satan kişinin hesabına aktarıyor’’ dedi. Uygulama güvenli bir sistem olduğunu ifade eden Ardeşen, ‘‘Biz yetki belgesi bulunan işletmeler olarak güvenli ödeme sistemini şuanda kullanıyoruz. Araç satışında banka, satış bedelinden 105 lira mahsup edecek. Bu bedelin 52,5 lirası işlem katılım payı olarak Türkiye Noterler Birliği’ne aktarılacak. Sistemi Ticaret Bakanlığı denetleyecek’’ şeklinde konuştu.
Yozgat Yozgat’ta Halk Pazarı’nda farkındalık çalışması Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından kadına yönelik şiddette farkındalık oluşturmak amacıyla Yozgat İl Merkezinde her hafta Çarşamba günleri kurulan Halk Pazarı ziyaret edilerek Pazar tezgahlarına çeşitli sloganların yazılı olduğu dövizler asıldı. Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından ‘Kadına yönelik şiddete hayır!’ kampanyasına yönelik farkındalık çalışmalarına pazarcı esnafı da dahil edildi. Daha önce Salı Pazarında farkındalık çalışması yapan kurum personeli, bugün de Çarşamba Pazarında esnaf ve alışveriş yapanlarla bir araya geldi. Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü personeli, Çarşamba Pazarı’nın kurulduğu kapalı Pazar yerine ellerinde dövizlerle geldi. Personel, pazarcı esnafını kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bilgilendirme yaptı, broşür dağıttı. Üzerinde, "Lahanadan turşu olur, kadına şiddet son bulur, Domatese dikkat, kadına saygı şart, Çilek tatlı; şiddet olmaz haklı, Kabakla yap mücver, kadına birer mücevher, Bu tezgahta şiddete yer yok, Domates biber patlıcan kadından geliyor her can, Bir kadını ağlatan tek varlık soğan olsun; kadına şiddet son bulsun" gibi slogan yazılı dövizleri ise, pazarcı tezgahlarına astı. ‘Şiddetsiz Halk Pazarı’ sloganı ile yapılan çalışmalar kapsamında kadınların cep telefonlarına KADES uygulaması yüklenirken, pazarcı esnafına ve müşterilerine Kadına El Kalkamaz projesi hakkında bilgi verildi. Çarşamba Pazarı’nda gerçekleşen etkinlik sonrası konuşan Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Arif Topal, kadına şiddete hayır sloganı ile daha önce salı pazarında yaptıkları farkındalık çalışmasını Çarşamba Pazarı’nda da gerçekleştirdiklerini söyledi. İl Müdür Yardımcısı Sevda Şahin ise kadına yönelik şiddet bir insanlık suçu olduğunu, insanlığa ihanet olduğunu belirtti. Bu ihaneti sona erdirmek için, toplumda farkındalık oluşturmak için, kadınların telefonlarına KADES uygulamalarını indirmelerini, halk pazarına geldiklerini ve farkındalık çalışması yaptıklarını kaydetti. Çeşitli sloganlarla çalışma yaptıklarını dile getiren Şahin, ‘’Esnafımız bu konuda çok duyarlı. Bizlere destek oluyorlar, sloganlar hoşlarına gitti, bunu pazar tezgahlarında görmeleri onları da bizleri de mutlu etti. Oradan alışveriş yapan vatandaşın da bir nebze olsun dikkatini çekti’’ dedi. Etkinliğe Yozgat Vali Yardımcısı Türker Çağatay Halim ile Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Arif Topal da katıldı.
Erzurum Matbaalar dijitalleşme mağduru Erzurum Matbaa, Kırtasiye, Tabela ve Fotoğrafçılar Esnaf Odası Başkanı Hikmet Karaca, esnafa e fatura ve e-arşiv mecburiyeti getirildikten sonra ülke genelinde yaklaşık 40 bin matbaanın iş yerini kapatmak zorunda kaldığını söyledi. Dijital çağın hızla ilerlediği bir dönemde, matbaa sektörünün kendi evrimini yaşamak durumunda olduğunu ifade eden Karaca, “Ancak bu evrim beraberinde çeşitli zorlukları da getiriyor. Teknolojik gelişmelerin hızına ayak uydurmak, değişen taleplere cevap vermek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek matbaa sektörünün önündeki en büyük zorluklar arasında yer almaktadır” dedi. Karaca, bir dönem her tür materyalin basılmasında ve çoğaltılmasında anahtar bir rol oynayan matbaaların günümüzde farklı bir gerçeklikle karşı karşıya kaldığını anlatan Başkan karaca açıklamasını şöyle sürdürdü; “Dijitalleşme ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte, belgelerin ve yayınların çoğu dijital ortamda paylaşılır hale geldi. Elektronik medya, basılı yayınları gölgede bırakırken, matbaa sektörü de buna ayak uydurmak zorunda kaldı. Hazine ve Maliye Bakanlığının büyük, küçük demeden bütün esnafı E Fatura veya E Arşiv sistemine geçirmesi ile birlikte yaklaşık 35-40 bin matbaa işinin %60’ını kaybetti, birçok matbaa da kapısına kilit vurmak mecburiyetinde kaldı.’’ Matbaa sektörünün kullandığı malzemelerin yüzde 85’i dövize endeksli ve ithal ‘’Matbaa sektöründe başta kâğıt olmak üzere boya ve diğer kimyasalların %90’ına yakını ithal. Fotokopi kâğıdının bile %16’sı Türkiye’de üretiliyor, geriye kalan %84’ü ise ithal ediliyor. Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra devlet tarafından açılan 13 tane kâğıt, karton ve selülozik üretebilen kâğıt fabrikalarımız vardı. SEKA fabrikaları kâğıt ihtiyacımızın yüzde 65’ini karşılıyordu. Yazık ki bu fabrikalarımızın tümü özelleştirme adı altında kapatıldı. O fabrikaların birçoğunun yerinde ya TOKİ siteleri yapıldı ya da özel şirketler tarafından satın alınarak başka amaçlarda kullanıldı. Kâğıt, karton ve selüloziğe ulaşma hususunda büyük sıkıntılar yaşayan sektörümüzün az da olsa rahatlayabilmesi için devlet desteğinde ya da devletin kendisi yurdun değişik bölgelerinde, değişik kâğıt türleri üretebilen en az 10-15 tane kâğıt fabrikasını açıp acilen üretime geçirmesi gerekiyor. Ayrıca Resmi Dairelere yapılan işlerde kesilen tevkifat uygulamasından vazgeçilmeli. Öte yandan birçok kâğıt cinsinde KDV oranı yüzde %10, kâğıda baskı yapıldıktan sonra ise KDV oranı %20’ye çıkıyor. Matbaacıyı zor durumda bırakan bu yanlış uygulamadan da bir an önce vaz geçilmesi gerekiyor.’’