GÜNDEM - 02 Aralık 2024 Pazartesi 13:36

Erciyes hafta sonu 30 bini aşkın misafir ağırladı

A
A
A
Erciyes hafta sonu 30 bini aşkın misafir ağırladı

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç; dünyanın ve Türkiye’nin sayılı kayak merkezlerinden olan Erciyes Kayak Merkezi’nin hafta sonu 32 bini aşkın ziyaretçi ağırladığını duyurdu.


Son 20 yılın en erken sezonunu açan, dünya standartlarında tesislere sahip, Uluslararası Dağ Kurtarma Komisyonu ICAR’a üye Türkiye’deki ilk kayak merkezi olan Erciyes Kayak Merkezi, iki günde on binlerce ziyaretçiyi ağırladı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, cumartesi günü 2024-2025 kayak sezonunu açan Erciyes Kayak Merkezi’nin daha ilk iki günden yoğun ilgi gördüğünü açıkladı. Erciyes’te son 20 yılın en erken sezonunu açtıklarını hatırlatan Başkan Büyükkılıç, şunları söyledi;


“112 kilometre uzunluğunda 41 kayak pisti ve 19 mekanik tesisiyle Türkiye’nin en önemli kayak merkezlerinden birisi olan Erciyes Kayak Merkezi, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oldu. Yeni sezon tüm kayak severlere heyecan verici bir tatil imkânı sunuyor. Erciyes, kayakçılar ve doğa severler için her zamankinden daha çekici bir destinasyon oluyor.”


Büyükkılıç, geçtiğimiz sezon 2 milyon 500 bin misafiri ağırlayarak tüm zamanların ziyaretçi rekorunu kırdıklarını hatırlatarak, bu yıl da Erciyes’in cazibe merkezi olacağını kaydetti. Büyükkılıç, “Erciyes’imiz, sezon açılır açılmaz, hafta sonu 32 bini aşkın ziyaretçi ağırladı. Mükemmel pistler, modern tesisler ve eşsiz bir kayak deneyimi için sizleri Erciyes Kayak Merkezi’ne bekliyoruz” dedi. Öte yandan Büyükkılıç, Erciyes’te misafirlerin pistlerden ayrıldıktan sonra ekiplerin faaliyetlerinin durmadığını, 154 suni kar makinesi ile saatte 3 bin 880 metreküp kar ürettiklerini belirterek, “Misafirlerimiz pistlerden ayrılır ayrılmaz, durmuyoruz, sabaha kadar kar üretmeye devam ediyoruz. Kayak keyfiniz için her gün çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.



Erciyes hafta sonu 30 bini aşkın misafir ağırladı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Mehmet Ali Erbil polis merkezinde imza attı Yasadışı bahis yaptığı ve insanları teşvik ettiği iddiasıyla 3 yıla kadar hapis cezası talep edilen Mehmet Ali Erbil, uygulanan haftada 1 gün ’imza atmak’ şeklinde adli kontrol tedbiri çerçevesinde polis merkezine giderek imza attı. Mehmet Ali Erbil hakkında yasadışı bahis reklamı yaptığı ve insanları buna teşvik ettiği iddiasıyla ‘kişileri reklam vermek ve sair surette spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek bahis ya da şans oyunlarını oynamaya teşvik etmek’ suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası talebiyle iddianame hazırlanmıştı. Soruşturma sürdüğü sırada adliyeye getirilerek çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe hakkında ’ev hapsi’ şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına hükmedilen Erbil’in hakim karşısına çıkacağı tarih de belli olmuştu. 30 Aralık tarihinde İstanbul 20.Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına başlanacak olan Erbil’in ilk duruşma öncesi avukatları Şeyda Yıldırım ve Kübra Aslan, müvekkilinin ’ev hapsi’ şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırılması için itiraz dilekçesi sunmuştu. Her hafta 1 gün imza atmasına karar verilmişti Yapılan itiraz sonucu ’ev hapsi’ şeklindeki adli kontrol tedbirinin mahkemece kaldırılmasına karar verilirken, Erbil hakkında her hafta Pazartesi günü olmak üzere evine en yakın karakola giderek ’imza atmak’ şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına hükmedilmişti. Erbil karakola giderek imza attı Adli kontrol tedbiri uygulanması çerçevesinde Mehmet Ali Erbil, Sarıyer’deki bir polis merkezine giderek imza attı. Öte yandan, polis merkezinden çıkan Erbil, basın mensubunun sorularına cevap vermeyerek oradan ayrıldı.
Kayseri AIDS şüphesine ’test’ önerisi Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker, şüpheli bir temas durumunda kişilerin AIDS testi yaptırmaları gerektiğini söyleyerek, "Düzenli kontroller ve tedavi altında olduğu süreçte kişinin viral yükü tespit edilemez hale geldiğinde artık bulaştırmaz olarak kabul ediliyor. Bu kişiler evlenebiliyor, sağlıklı çocuk sahibi olabiliyor ve HIV virüsü taşımayan kişiler gibi uzun bir ömür sürebiliyorlar" dedi. Kayseri Şehir Hastanesi’nde 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla düzenlenen programda konuşan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker, virüsün 1980 yılında tanımladığını dile getirdi. Toker, "Bağışıklık sistemini baskılayarak, kişilerin tedavi almadıkları takdirde ilerleyen ciddi enfeksiyon tablolarıyla seyreden AIDS’e ilerlemesine neden olmaktadır. Dünya çapında tanımlandığı günden itibaren 88 milyon kişinin HIV ile enfekte olduğu biliniyor. Bunların 42 milyonunun da HIV ilişkili nedenlerden kaybedildiğini biliyoruz. Gelişmekte olan tedavi seçenekleri ve farkındalıkla dünya genelinde vakalar gelişmekte olan ülkelerde azalma eğiliminde ancak tedaviye ulaşamayan ülkeler ve henüz farkındalığı gelişmeyen ülkelerde maalesef yeni vaka sayıları hızla artmaktadır. Ülkemizde de HIV tanısı alan hasta sayısı maalesef gün geçtikçe artmaktadır. Sağlık Bakanlığının verilerine göre ülkemizde HIV ile yaşayan 45 bin birey bulunmaktadır. Özellikle son dönemlerde 25-35 yaş arası grupta yeni tanı oranımız çok yüksek. Ayrıca son dönemlerde 15-19 yaş grubunda da ciddi bir artış mevcut ve bu durum açıkçası gençlerimizin sağlıklı cinsel yaşam bilgisi edinememesi veya madde kullanımındaki artış ile açıklanabiliyor. Tedaviler her ne kadar başarılı durumda olsa da şu anda dünya genelinde her dakikada 1 kişinin HIV’e bağlı nedenlerden hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Aslında önemli olan hastalıktan korkmak ya da çekinmek değil. Nasıl bulaştığını ve nasıl önlemler alınabileceğinin farkında olabilmektir" ifadelerini kullandı. "HIV dokunmakla, sarılmakla, sosyal ilişkilerle, aynı ortamda bulunmakla ve solunum yoluyla bulaşmaz" Virüsün dokunmakla, sarılmakla, sosyal ilişkilerle, aynı ortamda bulunmakla ve solunum yoluyla bulaşmayacağının altını çizen Ayşin Kılınç Toker, "HIV kan ve doku sıvılarıyla bulaşabilen, özellikle korunmasız cinsel temasla buluşma oranı yüksek bir virüs. Aynı zamanda steril şartlarda yapılmayan piercing ve dövme gibi uygulamalarla bulaşabiliyor ancak HIV’in nasıl bulaşmadığını da bilmemiz gerekiyor. HIV dokunmakla, sarılmakla, sosyal ilişkilerle, aynı ortamda bulunmakla ve solunum yoluyla bulaşmaz. Ortak tuvalet kullanımı, ortak havuz kullanımı ya da sivrisinek ısırması da HIV’in bulaşmasına neden olmaz. HIV ilk bulaştığında kişiler, birkaç hafta içerisinde ateş yüksekliği, döküntü, boyunda ağrılı bezeler gibi emareler gösterebilirler ancak şüphelenip, test yaptırmazsak emaeler tamamen yok olur ve yıllarca hiçbir emare vermeden HIV virüsü kişinin vücudunda çoğalmaya ve bağışıklık sistemini etkilemeye devam eder. Uzun zaman sonrasında kişinin bağışıklık sistemi baskılandığı için zatürre ya da normal yetişkinlerde görünmeyen rahatsızlıklarla, enfeksiyonlarla, cilt döküntüleriyle bizlere başvurabilirler. HIV’in şu anda ülkemizde etkin tedavileri mevcut ancak önemli olan kişinin farkında olup, şüpheli bir teması olduğunda test yaptırmasıdır" diye konuştu. "Düzenli kontroller ve tedavi altında olduğu süreçte kişinin viral yükü tespit edilemez hale geldiğinde artık bulaştırmaz olarak kabul ediliyor" diyen Toker, "Bu testleri aile hekimlikleri dahil tüm sağlık kuruluşlarında ücretsiz olarak yaptırabiliyorlar. Test sonrasında da tanı alındığı takdirde düzenli kontroller ve düzenli tedavi altında olduğu süreçte kişinin viral yükü tespit edilemez hale geldiğinde artık bulaştırmaz olarak kabul ediliyor. Bu kişiler evlenebiliyor, sağlıklı çocuk sahibi olabiliyor ve HIV virüsü taşımayan kişiler gibi uzun bir ömür sürebiliyorlar. Bizim burada amacımız toplumumuzu farkındalığa sevk etmek. Şüpheli bir durumda test yaptırmalarını sağlamak ya da HIV ile yaşayan bir bireyle karşılaşıldığı takdirde bu kişilerin toplumdan ayrıştırılmamasını sağlama bilincini vermeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu. Sağlık çalışanlarına öneriler Hemşirelerin bulaşıcı hastalıklara sahip hastalara hizmet verirken, nelere dikkat etmesi gerektiği hakkında bilgiler veren Toker, “Sağlık çalışanlarının bulaşıcı hastalığı bulunan hastalara karşı bakım vermek, büyük kaygıları ancak şöyle düşünmek gerekiyor. Herkesin bulaşıcı hastalığı varmış gibi sağlık hizmeti verirken, dikkatli olmamız gerekiyor. Özellikle HIV hastalarında kan yoluyla bulaş söz konusu olduğu için ve hemşirelerimiz kan alma yoluyla bu hastalarla birebir temasta oldukları için daha da tedirginlik oluşuyor. Bu noktada aslında normal insanlara yaklaştığımız gibi sadece koruyucu bir eldiven ve dikkatli bir şekilde kan alma yolunu açmak yeterli. En büyük yaralanmalar, enjektör kapağını kapatırken meydana geliyor. Biz verdiğimiz eğitimlerde de bunları konuşuyoruz. Kapağı elimize almadan bulunduğu yerde kapatmakta fayda var. Bunun dışında hastanın dışkısı, idrarı ve kusması söz konusu olabiliyor. Bu noktada da mutlaka eldiven kullanmamız gerekiyor. Hasta ile temas olduğu durumlarda ise temas edilen bölgenin hızlıca tahriş etmeden yıkanması gerekiyor. Yıkadıktan sonra dezenfektanla dezenfekte edebiliriz. Sonrasında mutlaka hastanın bilgilerine erişmemiz gerekiyor. Bulaşıcı hastalığını biliyorsak da bilmiyorsak da bunu yapmamız gerekiyor" dedi.
Kayseri AIDS şüphesine ’test’ önerisi Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker; şüpheli bir temas durumunda kişilerin AIDS testi yaptırmaları gerektiğini söyleyerek; "Düzenli kontroller ve tedavi altında olduğu süreçte kişinin viral yükü tespit edilemez hale geldiğinde artık bulaştırmaz olarak kabul ediliyor. Bu kişiler evlenebiliyor. Sağlıklı çocuk sahibi olabiliyor ve HIV virüsü taşımayan kişiler gibi uzun bir ömür sürebiliyorlar" dedi. Kayseri Şehir Hastanesi’nde 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla stant açılarak, vatandaşlara bilgiler verdi. Burada konuşan Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker; hastalık hakkında bilgiler vererek; virüsün 1980 yılında tanımladığını dile getirdi. Toker; "HIV virüsü 1980 yılında tanımlandı. Bağışıklık sistemini baskılayarak, kişilerin tedavi almadıkları takdirde ilerleyen ciddi enfeksiyon tablolarıyla seyreden AIDS’e ilerlemesine neden olmaktadır. Dünya çapında tanımlandığı günden itibaren 88 milyon kişinin HIV ile enfekte olduğu biliniyor. Bunların 42 milyonunun da HIV ilişkili nedenlerden kaybedildiğini biliyoruz. Gelişmekte olan tedavi seçenekleri ve farkındalıkla dünya genelinde vakalar gelişmekte olan ülkelerde azalma eğiliminde. Ancak tedaviye ulaşamayan ülkeler ve henüz farkındalığı gelişmeyen ülkelerde maalesef yeni vaka sayıları hızla artmaktadır. Ülkemizde de HIV tanısı alan hasta sayısı maalesef gün geçtikçe artmaktadır. Sağlık bakanlığının verilerine göre ülkemizde HIV ile yaşayan 45 bin birey bulunmaktadır. Özellikle son dönemlerde 25-35 yaş arası grupta yeni tanı oranımız çok yüksek. Ayrıca son dönemlerde 15-19 yaş grubunda da ciddi bir artış mevcut ve bu durum açıkçası gençlerimizin sağlıklı cinsel yaşam bilgisi edinememesi veya madde kullanımındaki artış ile açıklanabiliyor. Tedaviler her ne kadar başarılı durumda olsa da şu anda dünya genelinde her dakikada 1 kişinin HIV’e bağlı nedenlerden hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Aslında önemli olan hastalıktan korkmak ya da çekinmek değil. Nasıl bulaştığını ve nasıl önlemler alınabileceğinin farkında olabilmektir" ifadelerini kullandı. "HIV dokunmakla, sarılmakla, sosyal ilişkilerle, aynı ortamda bulunmakla ve solunum yoluyla bulaşmaz" Virüsün dokunmakla, sarılmakla, sosyal ilişkilerle, aynı ortamda bulunmakla ve solunum yoluyla bulaşmayacağının altını çizen Ayşin Kılınç Toker; "HIV kan ve doku sıvılarıyla bulaşabilen, özellikle korunmasız cinsel temasla buluşma oranı yüksek bir virüs. Aynı zamanda steril şartlarda yapılmayan piercing ve dövme gibi uygulamalarla bulaşabiliyor. Ancak HIV’in nasıl bulaşmadığını da bilmemiz gerekiyor. HIV dokunmakla, sarılmakla, sosyal ilişkilerle, aynı ortamda bulunmakla ve solunum yoluyla bulaşmaz. Ortak tuvalet kullanımı, ortak havuz kullanımı ya da sivrisinek ısırması da HIV’in bulaşmasına neden olmaz. HIV ilk bulaştığında kişiler, birkaç hafta içerisinde ateş yüksekliği, döküntü, boyunda ağrılı bezeler gibi bulgular gösterebilirler. Ancak şüphelenip, test yaptırmazsak bulgular tamamen yok olur ve yıllarca hiçbir bulgu vermeden HIV virüsü kişinin vücudunda çoğalmaya ve bağışıklık sistemini etkilemeye devam eder. Uzun zaman sonrasında kişinin bağışıklık sistemi baskılandığı için zatürre ya da normal yetişkinlerde görünmeyen rahatsızlıklarla, enfeksiyonlarla, cilt döküntüleriyle bizlere başvurabilirler. HIV’in şu anda ülkemizde etkin tedavileri mevcut. Ancak önemli olan kişinin farkında olup, şüpheli bir teması olduğunda test yaptırmasıdır" diye konuştu. "Düzenli kontroller ve tedavi altında olduğu süreçte kişinin viral yükü tespit edilemez hale geldiğinde artık bulaştırmaz olarak kabul ediliyor" diyen Toker; "Bu testleri aile hekimlikleri dahil tüm sağlık kuruluşlarında ücretsiz olarak yaptırabiliyorlar. Test sonrasında da tanı alındığı takdirde düzenli kontroller ve düzenli tedavi altında olduğu süreçte kişinin viral yükü tespit edilemez hale geldiğinde artık bulaştırmaz olarak kabul ediliyor. Bu kişiler evlenebiliyor. Sağlıklı çocuk sahibi olabiliyor ve HIV virüsü taşımayan kişiler gibi uzun bir ömür sürebiliyorlar. Bizim burada amacımız toplumumuzu farkındalığa sevk etmek. Şüpheli bir durumda test yaptırmalarını sağlamak ya da HIV ile yaşayan bir bireyle karşılaşıldığı takdirde bu kişilerin toplumdan ayrıştırılmamasını sağlama bilincini vermeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu. Sağlık çalışanlarına öneriler Kurulan stantta sağlık çalışanlarının da sorularını yanıtlayan Toker, tavsiyelerde bulundu. Hemşirelerin bulaşıcı hastalıklara sahip hastalara hizmet verirken, nelere dikkat etmesi gerektiği hakkında bilgiler veren Toker, “Sağlık çalışanlarının bulaşıcı hastalığı bulunan hastalara karşı bakım vermek, büyük kaygıları. Ancak şöyle düşünmek gerekiyor. Herkesin bulaşıcı hastalığı varmış gibi sağlık hizmeti verirken, dikkatli olmamız gerekiyor. Özellikle HIV hastalarında kan yoluyla bulaş söz konusu olduğu için ve hemşirelerimiz kan alma yoluyla bu hastalarla birebir temasta oldukları için daha da tedirginlik oluşuyor. Bu noktada aslında normal insanlara yaklaştığımız gibi sadece koruyucu bir eldiven ve dikkatli bir şekilde kan alma yolunu açmak yeterli. En büyük yaralanmalar, enjektör kapağını kapatırken meydana geliyor. Biz verdiğimiz eğitimlerde de bunları konuşuyoruz. Kapağı elimize almadan bulunduğu yerde kapatmakta fayda var. Bunun dışında hastanın dışkısı, idrarı ve kusması söz konusu olabiliyor. Bu noktada da mutlaka eldiven kullanmamız gerekiyor. Hasta ile temas olduğu durumlarda ise temas edilen bölgenin hızlıca tahriş etmeden yıkanması gerekiyor. Yıkadıktan sonra dezenfektanla dezenfekte edebiliriz. Sonrasında mutlaka hastanın bilgilerine erişmemiz gerekiyor. Bulaşıcı hastalığını biliyorsak da bilmiyorsak da bunu yapmamız gerekiyor" dedi.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde ’Carmen’ rüzgarı esti Eskişehir’de katılımcılara müzik ziyafeti yaşatan ’Carmen Konseri’ Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi. EMART Genç Yetenekleri Güçlendirme Vakfı tarafından bu yıl 3’üncüsü düzenlenen ’Hayal Melodileri Resim Yarışması’ ödülleri Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen tören ile sahiplerini buldu. Yarışma çerçevesinde ’Carmen Sergisi’ Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde gerçekleştirildi. Yunus Emre Salonu’nda yapılan ’Carmen Konseri’ ise katılımcılara adeta bir müzik ziyafeti yaşattı. "Sanat eğiticisi olarak bu tür yarışmaları değerli buluyorum" Georges Bizet’in Carmen Operası temasıyla düzenlenen ’Hayal Melodileri Resim Yarışması’nda sergilenmeye değer bulunan eserler Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde sanatseverlerle buluştu. Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Tolga Kumtepe’nin de yer aldığı serginin açılışında konuşan Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Rahmi Atalay, "3’üncü Hayal Melodileri Resim Yarışması, disiplinler arası bir iş birliğinin yansımasıdır. Yarışmaya 40 farklı üniversiteden 94 öğrenci katılmış olup, 3 eser ödül almaya, 30 eser ise sergilenmeye değer görüldü. Yarışmanın bu yılki konusu Carmen Operası. Sanat eğiticisi olarak bu tür yarışmaları değerli buluyorum. Öğrencilerimize motivasyon kaynağı olurken, onları ders programının dışına çıkararak üretimlerine katkıda bulunuyor. Bu çerçevede, 40 yıldır Türk sanat kültürüne destek veren bir fakülte olarak paydaş olmaktan mutluluk duyuyoruz. Genç sanatçılarımızı desteklemek için yola çıkmış EMART kurucusu Serkan Şahin’e, opera ve resim sanatını sanatseverlerle buluşturma vesilesi olmasından dolayı şükranlarımı sunuyorum" dedi. Ödül töreni Carmen Konseri ile gerçekleştirildi Hayal Melodileri Resim Yarışması’nda 1’inci olan Anadolu Üniversitesi öğrencisi Sena Takeş, 2’nci olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencisi İnanç Kayra Akyıldız ve 3’üncü olan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğrencisi Muhammed Ergün Çiçek’e ödülleri Yunus Emre Salonunda düzenlenen Carmen Konseri sonunda takdim edildi. Konserin açılış konuşmaları ise Anadolu Üniversitesi GSF Dekanı Prof. Rahmi Atalay, Yeditepe Üniversitesi GSF Dekanı Prof. Gülveli Kaya ve EMART Vakfı Kurucu Başkanı Serkan Şahin tarafından yapıldı. "Öğrencilerimizin görünür olması için çabalıyoruz" EMART Vakfı Kurucu Başkanı Serkan Şahin, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Bu gece için yaklaşık 3 aydır çalışıyoruz. Bugün yapılan sergi ve konser öğrencilerimizin görünür olması, daha çok tanınabilmeleri için yapılmaktadır. Vakfımızın odağı, sanat eğitimi alan öğrencilerimizi geliştirmek. Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası birazdan muhteşem bir konser verecek. Yarışmaya katılan öğrencilerimize, vakıf gönüllülerimize, Yeditepe Üniversitesine ve Anadolu Üniversitesine çok teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki bu gece buradan çıkarken cebiniz hem resim hem müzik dolu olacak.” "Yarışma çerçevesinde 100’e yakın eser toplandı" Düzenlenen yarışmanın EMART Vakfı ve Anadolu Üniversitesi iş birliği ile gerçekleştiğine dikkat çeken GSF Dekanı Prof. Rahmi Atalay, "Ev sahipliği yapmaktan mutluluk duymaktayız. Özel teşebbüsün genç yetenekleri desteklemesini çok kıymetli buluyoruz. Yarışmanın bu senekikonusu Carmen operası. Konuda öğrencileri yenilikçiliğe teşvik edecek birçok unsur var. Yarışma çerçevesinde 100’e yakın eser toplandı. Biz de bu eserler arasından değerlendirmemizi yaptık" şeklinde konuştu. "Bu yarışma üretilen sanatın halkla buluşması noktasında çok kıymetli" Yeditepe Üniversitesi GSF Dekanı Prof. Gülveli Kaya ise, "Ülkemiz kurumsal anlamda Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Liseleri gibi kurumların varlığıyla çok iyi bir yerde ancak sanatla iletişim kuracak toplumu oluşturmak anlamında sorun yaşıyor. Bu anlamda sivil inisiyatifin de sanata katkıda bulunması çok kıymetli. Bu yıl 40’tan fazla farklı güzel sanatlar fakültelerinden öğrenciler yarışmaya katıldılar. Yarışmanın sanat üretilmesi ve üretilen sanatın halkla buluşturulması noktasında çok kıymetli olduğunu söyleyebilirim" ifadelerini kullandı. Açılış konuşmalarının ardından Özge Türkoğlu, Bengisu Yaman Koyuncu, Umut Kosman, ve Emre Akkuş’un solistliğini yaptığı, Murat Göktaş şefliğindeki Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası tarafından seslendirilen Carmen Konseri dinleyicilere müzik ziyafeti yaşattı. 40 farklı üniversiteden 100’e yakın öğrencinin katıldığı ve 30 eserin sergilenmeye değer görüldüğü 3. Hayal Melodileri Resim Yarışması Carmen Sergisi’nin 29 Aralık Pazar gününe kadar Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde görülebileceği açıklandı.