GÜNDEM - 23 Eylül 2024 Pazartesi 09:14

Konutlar toprağın doğal sıcaklığı ile ısınsın

A
A
A
Konutlar toprağın doğal sıcaklığı ile ısınsın

Türkiye’de, tüketilen enerjinin önemli bir kısmı binalarda kullanılıyor. Son beş yılda tüm dünyada kullanım hızı giderek artan jeotermal ısı pompaları ile tüketilen enerjinin büyük bir kısmını jeotermal kaynaklardan sağlamak mümkün. Ciddi bir enerji tasarrufu sağlayan jeotermal kaynaklı ısı pompaları toprağın doğal ısısından yararlanarak hem ısıtma hem de soğutma için kullanılabiliyor.


Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, yeryüzünün birkaç metre derinliğinde bile toprak sıcaklığının sürekli olarak 10 derecenin üzerinde olduğunu ve mevsimsel değişikliklerden etkilenmediğine dikkat çekerek, Türkiye’de özellikle doğalgaz altyapısının olmadığı yerlerde inşa edilen konutlarda ısı pompası kullanımının teşvik edilmesinin ileriki dönemlerde ise doğalgaz kullanımının jeotermal kaynaklı ısı pompaları ile ikame edilmesi gerektiğini belirtti.


Konut ısıtma amacıyla kullanılacak jeotermal kaynaklı ısı pompalarının uygun projelerle hayata geçirilebileceğine dikkat çeken Kındap, Türkiye’nin 2053 yılı için belirlediği “Net Sıfır” hedefine ulaşmasında bu uygulamanın önemli bir rol üstlenebileceği görüşünü dile getirdi. Özellikle yeni inşa edilen binalarda jeotermal kaynaklı ısı pompalarının kullanımın teşvik edilmesiyle önemli bir değer sağlanacağını ifade eden JED Başkanı Ali Kındap, şu değerlendirmeyi yaptı:



Hem ısıtmada hem soğutmada jeotermal


“Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan enerjide arz güvenliği tehlikesi, başta Avrupa olmak üzere pek çok gelişmiş ülkede ısı pompalarının kullanımını yaygınlaştırdı. Pek çok klimanın yerini ısı pompası alırken; bu sistemin 2050 yılına kadar 2.6 milyar insanın klima ihtiyacını karşılaması bekleniyor. Ülkemizde ise son yıllarda ısı pompası kullanımının yaygınlaştığını görüyoruz. Özellikle yeni inşa edilen binaların, ısı pompalarının kurulumuna uygun biçimde tasarlanması gerektiğini düşünüyoruz.


Dünyada hızla yaygınlaşan ve gelişmiş jeotermal teknolojileri ile bütünleşen bir bakış açısıyla sonsuz ve dışa bağımlılığı sıfır noktasında olan bir enerji kaynağını ısıtma ve soğutma amaçlı kullanmamız mümkün hale gelebilecek. Türkiye iklimlendirme teknolojilerinin üretimi ve kullanımında dünyada söz sahibi bir ülke. Bu konuda uzun vadeli kredi ve destek mekanizmalarının geliştirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.”



AB’de 2030’a kadar 30 milyon adet kurulum


Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında 2030’dan önce fosil yakıtları bağımlılığı sona erdirmek için Avrupa Komisyonu önerisi olan REPowerEU paketiyle 2030’a kadar 30 milyon ısı pompası kurulumunun hedeflendiğini belirten Kındap, sadece konutlarda değil; tüm yaşam alanlarında kendi enerjisini üreten ve tüketen sistemlerin tasarlanarak uygulaması gerektiğine işaret etti.



Konutlar toprağın doğal sıcaklığı ile ısınsın

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Çınarönü Kentsel Dönüşüm Projesi’nde anahtar teslimi Çınarönü Mahallesi Rezerv Yapı Alanı Kentsel Dönüşüm Proje alanındaki çalışmaları tamamlayan Yıldırım Belediyesi hak sahiplerine anahtarlarını teslim etmeye başladı. Yıldırım Belediyesi’nin Çınarönü Mahallesi Rezerv Yapı Alanı Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında yürüttüğü çalışmalarda sona gelindi. 13 dönümlük alanda gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projesi ile bölgeye yeni bir çehre kazandıran Yıldırım Belediyesi, hak sahiplerine anahtarlarını teslim etmeye başladı. 262 konutun yanı sıra 8 bin 650 metrekarelik otopark, 2 bin 470 metrekarelik yeşil alan, 4 bin 380 metrekarelik alanda sosyal donatı alanlarının yer aldığı modern yaşam alanı, bölgedeki kentsel dönüşüm çalışmalarına örnek teşkil ederek Yıldırım’daki dönüşüm hamlesinde ivme kazandıracak. Örnek olacak Güvenli konutlardan oluşan sosyal donatı alanlarıyla desteklenmiş, gelişmiş ulaşım ağına sahip yaşam alanları oluşturmak için Yıldırım’ın farklı noktalarında eş zamanlı özgün kentsel dönüşüm projeleri uyguladıklarını ifade eden Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz,“Mollaarap Mahallesi’nde yaşanan heyelandan sonra bölge riskli alan ilan edilerek hemşehrilerimiz evlerinden tahliye edilmişti. Tahliye edilen 140 binadan 127’sinin hak sahipleri ile satın alma yolu ile anlaşma sağlayarak bu binalarının yıkımını gerçekleştirdik ve 13 adet bina sahibi ile de Çınarönü Rezerv Yapı Alanı’ndaki taşınmazların teklifi ile uzlaşma sağladık. Kentsel dönüşüm çalışmalarımızın tamamlanmasıyla hak sahipleri evlerine yerleşmeye başladı. Mollaarap Bölgesi’ni de içine alan Hünkar Korusu için çalışmalarımıza başladık” dedi. Büyük dönüşüm Kentsel dönüşüm hamlesinde temel önceliklerinin ‘gönüllülük’ olduğunu vurgulayan Başkan Oktay Yılmaz, “Yıldırım Belediyesi olarak ilçemizin 11 noktasında bizim yürüttüğümüz kentsel dönüşüm çalışmaları mevcut. Özel sektöre verdiğimiz destekle 11 farklı noktada katlar hızla yükselmeye devam ediyor. Toplamda ilçe sınırlarımızda yaklaşık 500 bin metrekare alanda kamunun da desteklediği çalışmalarla 26 kentsel dönüşüm projemiz var. Yıldırım gibi büyük bir kentte kentsel dönüşüm çalışmalarının yalnızca belediye eliyle yürütülmesi pek mümkün değil. Hemşehrilerimizin ve özel sektörün dönüşüm çalışmalarına katılması büyük önem arz ediyor. Kamuyla, özel sektör eliyle ve hemşehrilerimizin desteğiyle kentsel dönüşüm projelerimizi yalnızca bu projelerle değil, gönüllülük ile tüm ilçemizde gerçekleştireceğiz. Unutmayalım ki insanı deprem değil güvensiz binalar öldürür. Bunun için Yıldırım’ı yıkarak güzelleştiriyoruz. Yıldırım için büyük düşünüyor, büyük dönüşüyoruz” dedi.
Ankara Arnavutluk’ta ’Bektaşi Devleti’ kurulacağı açıklamasına Türkiye Bektaşilerinden tepki Türkiye Bektaşileri, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama tarafından Amerikan New York Times gazetesine yapılan açıklamada yer alan ’Bektaşi Devleti kurulacağı’ iddiasına tepki gösterdi. Bektaşi Postnişini Ali Haydar Ercan Dedebaba’nın talimatıyla kamuoyunu bilgilendiren Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu, "Siyasi olarak birileri tarafından bilinmeyen emperyal baskı ve hesaplarla böyle bir yapılanma kabul edilse ve resmi kimlik kazansa bile bizler için manevi anlamda geçersiz bir girişimdir" ifadelerine yer verdi. Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gazetesi The New York Times’ın sorularını yanıtlarken, başkent Tiran’da ’Bektaşi Tarikatı Egemen Devleti’ olarak adlandırılacak bir oluşum kuracaklarını, bu yapının planlarını yakın gelecekte açıklayacağını ifade etmesi tartışmaya yol açtı. Türkiye Bektaşilerinin en üst temsil makamı olan Ali Haydar Ercan Dedebaba’nın talmatıyla, Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu tarafından yapılan açıklamada, Arnavutluk’taki girişimin başına geçeceği konuşulan Baba Mondi için, "Baba Mondi, dedebabalık sistemine bağlı olmadığı için Bektaşilik yolunun da dışındadır ve yok hükmündedir" ifadeleri kullanıldı. "Baba Mondi’nin kendisini Dünya Bektaşilerinin lideri olarak iddia etmesi asla kabul edilemez" Ali Haydar Ercan Dedebaba’nın talimatı ile Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Arnavutluk’ta bugün itibarıyla uzun zamandır kıpırtılarını hissettiğimiz gizli faaliyetlerden biri medyaya düşmüştür. Habere göre; Arnavutluk devleti sınırları içinde Tiran’da Baba Mondi (Edmond Brahimaj) başkanlığında bir Bektaşi Devleti kurulması için çalışmalar başlamıştır. Öncelikle Arnavutluk’ta ikamet eden Baba Mondi’nin kendisini Dedebaba ilan etmesi, Bektaşilik erkanına göre geçersizdir. Enver Hoca döneminden sonra Arnavutluk’tan Reşat Bardi Baba’ya, Bektaşi camiasının lideri rahmetli Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba tarafından İzmir’de halifebabalık verilmiş ve kendisi halifebaba olarak Arnavutluk’a gönderilmiştir. O zaman derviş olan Mondi, Reşat Bardi Halifebaba’dan babalık almıştır. Reşat Bardi Halifebaba’nın vefatından sonra kimse halifelik erkanı görmediği için Bektaşi erkanına göre Arnavutluk’ta bırakın dedebabayı, halifebaba bile yoktur. Baba Mondi’nin dedebabalığı bir yana; dedebabalığın bir alt mertebesi olan halifebabalık erkanı dahi kendisine uygulanmamıştır. Bu durum inkar edilmez bir gerçektir. Başka bir söylemle bir yüzbaşının albay olmadan general rütbesi takması kadar abes bir durumla karşı karşıyayız. Yüzyıllardır devam eden geleneğe ve kurala göre dedebabanın Türkiye sınırları içinde ikamet etmesi şarttır. Türkiye’de bu hiyerarşik sistem, tarih boyunca devam ettiği gibi kesintisiz bir şekilde bugün de devam etmektedir. Bugün dedebabalık makamını Ali Haydar Ercan Dedebaba temsil etmektedir. Onun yönetsel alt kurumları ise halifebabalar, dabalar, dervişler, muhipler şeklinde bir hiyerarşiye sahiptir. Dedebaba makamının alacağı kararlar, Bektaşiliğin yönetim kurulu sayılabilecek Halifebabaların onayı ve dedebabanın tasdiki ile hayata geçer. Bu bağlamda Baba Mondi’nin kendisini Dünya Bektaşilerinin lideri olarak iddia etmesi asla kabul edilemez. Bu karar ve ’Bektaşi Devleti’ gibi kavramlar Bektaşilik yolunu temsil eden bizler için yok hükmündedir. Yüzyıllardır kendi ülkesine devletine bağlı olan, maddi hiçbir beklentisi olamadan yaşamını sürdüren, gönül bağı ile birbirlerine bağlı bulunan, Bektaşilik inancını sürdüren bizler için Baba Mondi’nin son girişimi hiçbir anlam ifade etmemektedir. Baba Mondi, dedebabalık sistemine bağlı olmadığı için Bektaşilik yolunun da dışındadır ve yok hükmündedir." "Emperyal devletlerin Alevilik inancı üzerinden menfaat temin edebilmesi için açtıkları bir tuzaktan ibarettir" Aleviliğin İslamiyet dışında olduğu iddialarına da yanıt verilen açıklamada, "İkinci konu ise özellikle Avrupa merkezli olarak oluşan Aleviliği ve dolayısıyla Bektaşiliği, İslam dışında gösterme çabalarıdır. Bunun kabulü kesinlikle mümkün değildir. Bu girişim Türkiye’nin gelecekte yeni sorunlara muhatap olmasını beraberinde getirecektir. Çünkü ’Ali’siz Alevilik’ olarak adlandırılan bu proje, emperyal devletlerin Alevilik inancı üzerinden menfaat temin edebilmesi için açtıkları bir tuzaktan ibarettir. Baba Mondi’nin sözde Bektaşi Devleti girişimi, bu uzun vadeli hesapların ayak seslerinden başka bir şey değildir. Alevilik, Anadolu ve Balkan coğrafyasında yayılan İslam’ın ahlak ve irfan temelli bir yorumudur. Kuran-ı Kerim kutsal kitabı, Hazret-i Muhammed peygamberi, Hazret-i Ali’yi Şah-ı Velayet yani velilerin ilk halkası olarak kabul eder. Bunun dışındaki iddiaların inançsal, tarihsel veya bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Bu temel inanç kavramları aynı şekilde Bektaşilik için de geçerlidir" denildi.
Denizli Aile içi sorunlara ‘Modern Ebeveynlik’ ile çözüm üretin DENİZLİ (İHA) – Aile içi sorunların çözümü için ‘Modern Ebeveynlik’ konusunda önemli çalışmalar yapan Eğitim Bilimci Kamil Vüsal Paşayev, “Anne baba arasındaki tutarsızlık çocuklarda kararsızlığa, itaatsizliğe ve saygısızlığa neden olur. Çocuklarda akademik başarıdan önce her zaman mental ve kişisel gelişim ön planda tutulmalıdır” uyarısında bulundu. Anne babaların sıklıkla dile getirdiği aile içi sorunlarla ilgili bilimsel çalışmalar yapan Eğitim Bilimci – Psikolog Kamil Vüsal Paşayev, düzenlenen bireysel seanslarda o sorunların kaynağına inerek, çözümlerin bulunabilmesi ve ‘Modern Ebeveynlik’ için tavsiyelerde bulunuyor. Anne babaların aile içinde en sık yaşadıkları sorunlar hakkında önemli bilgiler veren Kamil Vüsal Paşayev, “Çocuklarınıza asla hiçbir şeyi yasaklamayın, kısıtlayın. Çünkü yasak olan her şey insanoğluna cazip gelir. Çocuklarınızın her isteğine ‘evet’ demeyin ‘hayır’ duymayı öğrensinler. Her isteğine evet ile karşılık verilen çocuklar ilerde tembel, sorumsuz, şımarık bireyler olurlar. Ayrıca hayatta her şey her zaman istediğimiz gibi olamayabilir. ‘Hayır’ kelimesini duymuş bir çocuk, yetişkinlik çağında sorunlarla karşılaştığı zaman ayakta durabilmeyi, sorunlarla nasıl baş edebileceğini öğrenmiş olur. Sorun karşısında bocalamaz. Mümkün olduğunca koşul cümlelerinden kaçınılmalıdır. Koşul cümleleri çocuklarda çıkar ilişkisini pekiştirir. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar; çıkarcı, agresif, saldırgan, içedönük bireyler olurlar” dedi. “Ceza bir aşağılama biçimidir” Mümkün olduğunca ceza ve ödüllerden kaçınılması gerektiğinin altını çizen Psikolog Paşayev, “Ödüller, çıkarcı bir kişilik yetiştirir. Böyle ortamlarda yetiştirilmiş çocuklar ilerde iş ve kariyerlerinde rüşvet alan ve acımasız bireyler olurlar. Cezalar ise topluma, aileye, insanlara karşı öfkeyi, nefreti, şiddeti, hakareti tetikler. Cezalarla büyütülen bir çocuk toplum ve aile için en tehlikeli bireylerdir. Unutmayın; ceza bir aşağılama biçimidir. Aşağılanarak eğitilen çocuklarda asla sağlıklı bir kişilik gelişemez. Çocuk karşısında kararlı tutumlar sergilenmeli; anne eğer bir şeye hayır diyorsa baba tarafından hayır olarak desteklenmeli ya da baba bir şeye evet diyorsa anne tarafından evet olarak desteklenmelidir. Anne baba arasındaki tutarsızlık çocuklarda kararsızlığa, itaatsizliğe ve saygısızlığa neden olur. Kıyaslanmalardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Çünkü kıyaslama yetersizliğe, kendini eksik hissetmeye ve özgüven kaybına neden olur. Hatta Hz. Ali; ‘Kardeşe kardeşin yanında öğüt bile vermeyin’ demiştir. “İnsan, özgürlüğe yatkındır” Çocukların fikirlerine bir birey olarak önem verilmesi ve saygı gösterilmesi gerektiğine vurgu yapan Paşayev; ailelere şu tavsiyelerde bulundu: “Bugün çocuk olarak konuştuğunuz çocuklar yarın geleceğin yetişkin iş insanları, geleceğin sizin gibi anne babaları olacaklar. Çocuklara hep bu düşünceyle yaklaşılmaya özen gösterilmelidir. Aşırı denetim çocuğu pasifleştirirken aşırı hoşgörü çocuğu şımartır. Denge sağlanmaya çalışılmalıdır. Çocukların ihtiyaçlarını siz değil, bırakın onlar kendileri karşılasın. Bırakın çocuklarınız yaptığı eylemlerin sonuçlarıyla yüzleşsin. Evdeki sorumluluklar belirlenmelidir. Herkes sorumluluğunu bilmeli ve sorumlu davranmayı öğrenmelidir. Düzenli olarak çocuklara teşvik edici sorumluluklar verilmelidir. Düzenli olarak ‘Aile Toplantıları’ ve ‘Aile Etkinlikleri’ yapılmaya dikkat edilmelidir. Çünkü bu iki şey aile içi sorumlulukları ayakta tutar, aile bağlarını güçlendirir ve aile kavramını mukaddes kılar” “Akademik başarıdan önce her zaman mental ve kişisel gelişim” “Çocuklarda akademik başarıdan önce her zaman mental ve kişisel gelişim ön planda tutulmalıdır” Paşayev; “Çünkü hiç kimse kendisine kaba davranan bencil bir kişinin başarısını asla takdir etmez. Çevremiz güvenli değil diye çocukları toplumdan uzak tutmamız sorunu çözmez, erteler. Bu yüzden çocukları sorunlardan uzak tutmayı değil, onlara sorunlarla nasıl baş edebilecekleri öğretilmelidir. Çünkü her zaman anne baba çocuğun yanında olmayabilir. Evde zaman zaman ‘Çözüm Üretme’ veya ‘Hayal Et ve Yorulma’ egzersizleri yapılabilir. Adına da ‘oyun’ deyin, çünkü adına oyun denilen her şey çocuklar için eğlence vaat eder. Unutmayın, çocuğun edindiği olumlu ve olumsuz tüm davranışların kaynağı anne babaya uzanır. Sorun varsa kızılmamalı nedeni öğrenilmeli ve çözümler üretilmelidir. Savaşı kaybedeceğinizi düşünüyorsanız başta teslim olun, böylece tutumunuzdan taviz vermemiş olursunuz. Yasaklama değil, kısıtlama en güzel yönetim şeklidir. Çocuklar övülmemeli, takdir edilmeli. Eğer çaba ve emek değil çocuk övülürse söz dinlemeyen, kural tanımayan, itaat etmeyen ve sorumluluk bilincinden uzak bir kişilik ortaya çıkmış olur”