ASAYİŞ - 02 Aralık 2024 Pazartesi 10:57

İstanbul’da 50 milyon lira değerinde 3 bin 500 kaçak oyun konsolu ele geçirildi

A
A
A

İstanbul’da düzenlenen operasyonda, yurt dışından ülkeye getirildiği tespit edilen toplam 50 milyon lira değerinde 3 bin 500 kaçak oyun konsolu ele geçirildi.

Edinilen bilgiye göre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yürütülen risk analizi ve saha çalışmaları neticesinde şüpheli bulunan tır yakın takibe alındı. Yurt dışından kaçak yollarla ülkeye getirilen oyun konsol setlerinin taşındığı bir tır tespit eden polis ekipleri, belirlenen araca yönelik 29 Kasım’da Eyüpsultan’da operasyon düzenlendi. Türkiye’yi İran ve Orta Asya’ya bağlayan ve tarihi İpek Yolu’nun üzerinde bulunan Gürbulak Sınır Kapısı’ndan giriş yaptığı anlaşılan tıra gerçekleştirilen operasyonda 1 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Tırın dorsesinde yapılan aramalarda ise piyasa değeri yaklaşık 50 milyon lirayı bulan toplam 3 bin 500 adet oyun konsolu, oyun kolu ve direksiyon setleri ele geçirildi. El konulan oyun konsolları emniyete götürülürken, gözaltına alınan şüpheli tır sürücüsü hakkında “5607 Sayılı Kanuna Muhalefet” suçundan tahkikat başlatıldığı öğrenildi. Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğüne götürülen sürücünün emniyetteki ifade işlemlerinin devam ederken, el konulan oyun konsolları ise İstanbul Emniyet Müdürlüğünde sergilendi.

Sadık Kahraman

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Menemen’den Japonya’ya dostluk köprüsü Menemen Belediyesi, Japonya ile dostluk yemeğinde buluştu. Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan ve Japonya Minamiizu Belediye Başkanı KatsuhitoOkabe, çevrimiçi olarak düzenlenen etkinlikte karşılıklı olarak iki kentin yöresel yemeklerini yaptı. Başkan Pehlivan, tamagomaki ve onigiri yaparken, Japon mevkidaşı ise menemen yemeği yaptı. Pehlivan’ın mutfaktaki maharetini sergilediği etkinlik sırasında ortaya renkli görüntüler çıktı. Modern şehircilik çalışmalarıyla birlikte kültürler arasında iletişim konusunda da öne çıkan Menemen Belediyesi, bu kez Japonya’ya ulaştı. Eylül ayında düzenlenen 3. Uluslararası Menemen Çömlek Festivali’nde Litvanya’dan Filistin’e kadar tam 39 ülkeden akademisyen ve sanatçılardan oluşan katılımcıları ilçede buluşturan Menemen Belediyesi, Japonya Minamiizu Belediye Başkanı ile dostluk köprüsü kurdu. İki Başkan mutfakta buluştu Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan ve Japonya’da bulunan Minamiizu Belediye Başkanı Katsihito Okabe, çevrimiçi olarak düzenlenen etkinlikte karşılıklı olarak mutfağa girdi. Kültürler arasındaki iletişimde mutfağın önemine değinilen buluşmada, Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, Japonya’nın yerel lezzetlerinden onigiri ve tamagomaki yaparken, Minamiizu Belediye Başkanı Katsuhito Okabe ise Menemen yaptı. İki belediye başkanının karşılıklı olarak gerçekleştirdiği etkinlikte, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Endüstriyel Tasarım Bölümü’nden Öğretim Üyesi Dr. Can Özcan da yer aldı. Başta Karsihito Okabe olmak üzere menemen yiyen Japonlar, Menemen’in coğrafi işaretli yemeğini çok beğendiklerini ve mutfaklarında da sık sık yapacaklarını söyledi. “Menemeni Japon kültürüyle tanıştırmak istedik” Menemen olarak hem ilçeyi hem de Türkiye’yi tanıtabilmek adına, uluslararası festivallere imza attıklarını ifade eden Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, “Uluslararası Çömlek Festivali’nde de tanışmış olduğumuz Minamiizu kentinin belediye başkanı ile kültürel etkinliklerimizin daha ileri seviyelere taşınmasına yönelik bir çalışmayı gerçekleştirelim istedik. Menemeni, bütün ülkeye yayılmış ve en basit ürünlerle, çok pratik bir şekilde yapılabilecek en lezzetli yemek diye nitelendiriyoruz. Coğrafi işaretini almış olduğumuz, güzel ilçemizin adını taşıyan yemeğimizi de Japon kültürüyle tanıştırmak istedik. Onların da yöresel yemekleriyle, karşılıklı yemek yaptık. Bu kültürel zenginliğin birbirine aktarılması çok kıymetli ve önemli. Hem ilçemizi ve ülkemizi Japonlara tanıtmış olduk hem de biz onları tanımış olduk. İnşallah ilerleyen süreçlerde de 8 bin yıllık bir tarihe sahip ve inanılmaz doğal güzellikleri bulunan ilçemizi burada onlara tanıtıyor olacağız” diye konuştu. “Japonların lezzetleri hoşuma gitti” Japonların lezzetlerinin farklı ama bilinen lezzetler olduğuna değinen Başkan Pehlivan, “Ülkemizde de bulunan restoranlardan aşina olmuş olduğumuz lezzetler. Ben çok garipsemedim ve birbirimize benzeyen yemekler. Onların lezzetleri benim de hoşuma gitti. Onlar da menemenimizi çok beğendiler. Menemen, soğanı, biberi, domatesi, yumurtası, zeytinyağı ve çok az bileşenlerden oluşan bir yemek olmasına rağmen inanılmaz lezzetli. Küçüklüğümüzden itibaren o lezzetle büyüdük. Coğrafi işaretimizin de ilçemize kazandırılması bizim açımızdan taçlandırılan bir nokta oldu” açıklamalarında bulundu. “Lezzetleri kitap haline getiriyoruz” Ekip arkadaşları ile birlikte yoğun çalışmalar gerçekleştirdiklerini anlatan Pehlivan, şunları kaydetti: “Bir kent mutfağı oluşturduk. Eşim Filiz Hanım’ın da destekleriyle de 28 tane köyümüzde bulunan bütün nenelerimizi de ziyaret ettik ve inanılmaz lezzetler ortaya çıktı. Bunu da bir kitap haline getiriyoruz. Bu kitabı hem ülkemizin dört bir yanıyla hem de dünya ile paylaşıyor olacağız.”
Malatya Sadıkoğlu: “22 ayda ne düzeldi de süre bitti” Mücbir sebep süresinin sona ermesini değerlendiren Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, “22 ayda neyi, ne kadar düzeltebildik ki mücbir sebep süresi sona erdi. Süre devam ermezse depremin oluşturduğu zarar katlanarak devam edecek” dedi. 6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen Malatya, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş illeri ile Gaziantep’in İslahiye ve Nurdağı ilçelerindeki mükellefler için mücbir sebep hali sona erdi. Mücbir sebep süresinin sona ermesinin, depremin oluşturduğu zararı katlayacağını belirten Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, “6 Şubattan bugüne 4 kez uzatılan mücbir sebep hali 30 Kasım’da sona erdi. Mücbir sebep süresinin iş yeri ve konutlar teslim edilip şehirlerimiz normale dönene kadar uzatılmasının şart olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Mücbir sebebin uygulandığı il ve ilçelerin STK’ları olarak her türlü girişimde bulunduk ama sonuçsuz kaldı. Ben buradan yetkililere sormak istiyorum; geride kalan 22 ayda 6 şiddetine ulaşan depremler devam ederken, şehrinde kalıp mücadele veren esnafımız, tüccarımız ve sanayicimiz için neyi, ne kadar düzeltebildik? Malatya’da 55 bini şehir merkezinde olmak üzere yaklaşık 120 bin kişi hala konteynerlerde yaşamlarını sürdürüyor. 3 bin 500’ü aşkın esnafımız üçüncü kışını konteynerlerde ticaret yapabilme gayreti ile geçirecek. TÜİK’in resmi rakamlarına göre 102 bin kişi nüfusunu başka şehirlere aldı. Bir o kadar kişi de resmi rakamlara dahil olmadan şehri terk etti. İhtiyaç olan konutların sadece yüzde 13’ü teslim edilmiş. Teslim olan iş yeri ise hiç yok. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Hazine ve Maliye Bakanımıza bir kez daha sesleniyoruz. Bu sadece ekonomik değil, vicdani bir meseledir! Konuyu yeniden değerlendirerek mücbir sebep süresinin devam etmesi için yeni bir açıklama yapılmasını bekliyoruz. Süre eğer devam etmezse depremin oluşturduğu zarar katlanacaktır. Ticari hayat normale dönemeyeceği gibi birçok firmanın iflası kaçınılmaz olacaktır” dedi.
İstanbul Sanık doktor Mehmet Gürül: “En büyük hatam bu hastanelerde çalışan hemşireleri denetlememiş olmam” İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davanın görülmesine 11’inci gününde devam ediyor. Duruşmada savunma yapan TRG Hospital doktoru tutuksuz sanık Mehmet Gürül, “En büyük hatam bu hastanelerde çalışan hemşireleri denetlememiş olmam. Yeni işe başlayan hemşireler işi öğrensin istedim. Benim buradaki tek suçum saklamak. Denetime gelindiğinde dışarıdan gelen anlaşması olmayan dış nöbetçi hemşireleri gizlemek. Benim bu dosyadaki tek suçum budur" dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 11’inci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Duruşmada, TRG Hospital Hastanesi’nde doktor olarak çalışan, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki ve basamaklarda oynama yaparak gerçeğe aykırı şekilde epikriz düzenleyip ilaçları SGK’ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen Mehmet Gürül savunma yaptı. Gürül savunmasında, "Burada bulunan arkadaşların yarısını tanıyorum, yarısını tanımıyorum. Ben hiç ciro üzerinden maaş almadım. Epikriz üzerinden bir işlem yapmadım. Bunu yaparak SGK’yı dolandırmam imkansız. Ben hastanenin işletme şeklinde yönetildiğini savcıya verdiğim ilk ifadede öğrendim. TRG Hospitalist Hastanesi’nde maaşımın bir kısmı yönetim tarafından ödeniyordu. TRG Hospitalist Hastanesi ile Fırat Sarı nasıl anlaşma yaptı bilmiyorum” dedi. Mahkeme başkanı, sanığın hesap hareketlerine ilişkin gelen paraları sordu. Sanık Gürül, "Bu paralar benim maaşım. Bazen farklı hesaplardan geliyordu ama o paralar benim maaşım” şeklinde cevap verdi. Sanık Mehmet Gürül, "Belirli dozlarda coursof ilacı kullanıyorduk. Burada bulunan sanıklar söylemedi ancak bu ilaçlar SGK’dan değil ilaç firmalarından alınıyor, dolaplarda saklanıyor. Bu ilaçları Fırat Sarı ve Hakan Doğukan Taşçı’nın sattığını öğrendim. Ben ilacın satıldığını duyunca şok oldum. İlacın satılmasını asla desteklemiyorum. Ben ilaçların satılmasına müsaade edemem. Bu ilaçlar uygun şartlarda saklanmazsa bebeklere zarar verir. En büyük hatam bu hastanelerde çalışan hemşireleri denetlememiş olmam. Yeni işe başlayan hemşireler işi öğrensin istedim. Benim buradaki tek suçum saklamak. Denetime gelindiğinde dışarıdan gelen anlaşması olmayan dış nöbetçi hemşireleri gizlemek. Benim bu dosyadaki tek suçum budur" diye konuştu. Mahkeme başkanı, sanığa Fırat Sarı ile arasında geçen "Telefonlara dikkat et" konuşmasını sordu. Sanık, "Fırat’tan aldığım bilgiye göre telefonlar dinleniyormuş polis tarafından. Bana da dikkatli olmamı söyledi" dedi. Mahkeme başkanı Gürül’e, Fırat Sarı ile aralarında geçen müstehcen içerikli konuşmalara ilişkin, "Siz doktorsunuz, müstehcen konuşmalarla ne işiniz var" diye sordu. Sanık, "Sayın başkan bunlar hayatın olağan akışına uygun şeylerdir" diye cevapladı. Duruşma tutuksuz sanıkların savunması ile sürüyor.