GÜNDEM - 31 Ekim 2024 Perşembe 13:05

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: "Medyanın en önemli fonksiyonu hak ihlallerini sağlık bir şekilde duyurmak"

A
A
A
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: "Medyanın en önemli fonksiyonu hak ihlallerini sağlık bir şekilde duyurmak"

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Medyanın en önemli fonksiyonu hak ihlallerini sağlıklı bir şekilde duyurabilmek bu sayede yargılama süreçlerin şeffaf bir şekilde ilerlemesine olumlu yönde katkı sağlayabilmesidir" dedi.


Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç; Adalet Bakanlığı, Bahçeşehir Üniversitesi ve İletişim Başkanlığı koordinasyonunda Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü’nde düzenlenen Adalet ve Medya İlişkisi Paneli’ne katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Hz. Ömer’in "Adalet mülkün temelidir" sözünün herşeyi ortaya koyduğunu belirterek, adalet olmadan toplumlarda ne huzurun ne barışın ne refahın olduğunun altını çizdi.



"Medya toplumsal talepleri öne çıkararak kamu adına denetleyici bir fonksiyon icra eder"


Günümüzde pek çok alanda olduğu gibi adalet arayışlarının hak arama mücadelelerinin de medya sayesinde kamuoyu gündemine taşındığını belirten Altun, "Ancak medya sadece bir aktarıcı olarak değil çoğu zaman kendisi de bir özne olarak kendisi de aktör olarak bu süreçlerin bazen pozitif bazen de negatif birer unsuru olarak rol oynuyor. Bu nedenle ülkemizde medya ile adalet kurumları arasındaki ilişki güçlendirmek doğru ve hızlı haber alma çerçevesinde toplumun adalet sistemine olan güvenini artırmak iletişim süreçlerinin doğru ve etkin şekilde sürdürülmesine katkı sunmak amacıyla Adalet Bakanlığımız ve İletişim Başkanlığımız birlikte Bahçeşehir Üniversitesi ev sahipliğinde bu organizasyonu düzenledik. Medya modern dönemde toplumsal adalet ve bireylerin hak arayışları açısında merkezi kurumdur. Medya adaleti tehdit eden ve toplumsal vicdanı zedeleyen olaylara karşı toplumun sesi ve adaletin şüphesiz savunucusu olmak durumundadır. Fakat önümüzdeki soru şudur. Nasıl bir medya. Hakikat zemininden ayrılmayan hakikatı merkeze alarak toplumsal adalet için mücadele eden bir medya. Medya bunu yaptığı taktirde hem toplumsal adalet arayışları için hem de bireysel hak arayışları için merkezi önemdedir. Medya toplumsal talepleri öne çıkararak kamu adına denetleyici bir fonksiyon icra eder. Medya bu denetleyici fonksiyonu yerine getirirken aynı zamanda bir bilinçlenme bir farkındalık sağlar. Diğer yandan medya toplumdaki müşterekleri ortak duygu ve düşünceleri görünür kılar. Bu anlamda toplumsal dayanışma duygusunu pekiştirir. Adalet hizmetleri açısından meseleye bakacak olursak medyanın en önemli fonksiyonu hak ihlallerini sağlıklı bir şekilde duyurabilmek bu sayede yargılama süreçlerin şeffaf bir şekilde ilerlemesine olumlu yönde katkı sağlayabilmesidir. Medya yargı mekanizmalarının işleyişine bir takım olumsuz etkilerde yapabilir. Hiç kuşkusuz bu olumsuzlukların başında devam eden yargı süreçleriyle ilgili gizlilik ihlalleri gelmektedir. Gizliliğin ihlali adaletin ses edilmesinde yargı süreçlerini akamete uğratmaktadır. Yargı sürecinde eksik veya yanlış bilgilerle ve taraflı haber yapma, önyargı oluşturma kamuoyunda yargısız infaza sebep olabilmektedir. Sansasyon oluşturma ve reyting kaygısıyla teyit edilmemiş editöryal süreçlerden geçmemiş bilgilerin hızla alelacele servis edilmesi, bunların da popülerlik kazanmış sosyal medya hesaplarında paylaşılması, toplumda infiale sebep olabilmektedir. Bu süreçte ortaya çıkan bilgi kirliliği ve dezenformasyon ise adaleti tesis etmenin önünde büyük bir engele dönüşmektedir. Diğer yandan medyanın etik kurallarına uymayıp, yargılama süreçlerinde mağdur ve yakınlarının mahremiyetine saygı göstermediğine de zaman zaman şahitlik edebiliyoruz" dedi.



"Medya kuruluşları hukukun son derece önemli bir ihtisas alanı olduğunu göz önünde bulundurmak zorundadırlar"


Kimi medya mensuplarının ve sosyal medya kullanıcılarının çeşitli saiklerle kendi menfaatleri adına mağdurların acılarını istismar edebildiklerini belirten Altun, "Yine adli süreçlere dair yanlış kavramların kullanılması, işleyişin bilinmemesinden kaynaklanan hatalar yine kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine, dezenformatif içeriklere muhatap olmasına ve bilgi kirliliğine yol açabilmektedir. Şurası çok açık bir gerçek. Hukuk son derece teknik ve mesleki bilgi gerektiren bir alandır. Alanla ilgili eğitim almamış, mesleki tecrübesi olmayan isimlerin yargı süreçleriyle ilgili içerik üretmesi daha da fenası hüküm vermesi maalesef çok sık karşılaştığımız bir sorun. Hukuki yönden teknik bilginin yetersizliğiyle malul, uzman görüşlerine başvurulmadan veya yargı haberciliğinde uzmanlaşmamış isimler tarafından üretilen içerikler kamuoyunda infiale, kafa karışıklığına sebebiyet verebilmekte, dahası hakikat ve adaletin tahrif edilmesine yol açabilmektedir. Bu tür içeriklerin yargı süreçlerine olumsuz etkileri hepimizin malumudur. Bütün bunlar toplumsal öfkeye, sisteme karşı güvensizliğe ve toplumsal kutuplaşmaya yol açtığı gibi toplumdaki adalet duygusunun zayıflamasına, cezasızlık algısının yükselmesine sebebiyet vermektedir. Medya ve adalet ilişkisi bağlamında belki de ana sorun hukuk bilgisi noksanlığı, kaynağı her ne olursa olsun çıkar temelli yayıncılık anlayışıdır. Her şeyden önce medya kuruluşları hukukun son derece önemli bir ihtisas alanı olduğunu göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Bu bilinçle uzman hukukçulardan destek alınmak çok önemlidir. Zira hukukun temel kavramlarını, mahkemelerin yetki alanlarını ve dava süreçlerini bilmeyen bir kimsenin herhangi bir davayı doğru anlatması mümkün değildir. Medya kuruluşlarımızın hukuk alanında ihtisas sahibi kişi ve kurumlarla işbirliği mekanizmalarını işletmeleri bu noktada çok önemlidir. Bunun yanı sıra adli yargılama süreçlerini takip eden medya mensuplarımızın bu alanda uzmanlaşmalarının da adaleti bihakkın tesis etmede ve sorunları en aza indirmede büyük katkıları olacaktır" diye konuştu.



"Sıhhatli bir medya ve adalet ilişkisinin tesisinde kamu otoritelerine de büyük sorumluluk düşüyor"


Konvansiyonel medya kuruluşlarının gelişen teknolojilerin beraberinde getirdiği meydan okumalara, sınamalara karşı cevap geliştirmesinin elzem olduğunu belirten Altun, "Bu noktada, konvansiyonel medyanın yeni medya mecralarından yayılan teyitsiz içerikleri süzecek mekanizmaları kurması hayati bir önem taşıyor. İletişim terminolojisiyle, Kurt Lewin’in kavramsallaştırmasıyla konuşacak olursak, yeni nesil ’eşik bekçileri’ mekanizmalarına bizim ihtiyacımız var. Geleneksel medyanın, konvansiyonel medyanın bu bağlamda yeni medyadan gelen içerikleri süzecek ’eşik bekçileri’ mekanizmalarına ihtiyacı var. Bu süreçlerde sıhhatli bir medya ve adalet ilişkisinin tesisinde kamu otoritelerine de büyük sorumluluk düşüyor. Bu alanda birincil derecede sorumlu kurum ve kuruluşlarımız öncülüğünde yargı okuryazarlığını artırmak belki de en önemli meselelerimizden bir tanesidir. Adalet Bakanlığımız ile birlikte İletişim Başkanlığımızın üzerinde durduğu temel meselelerden biri bu hususta bir bilinç oluşturmak, bu anlamda yargı okuryazarlığını hem medyamızda hem toplumda yaymaya dönük arttırmaya dönük çaba sarf etmektir. Medya ve yargı organları arasında sistematik iletişim mekanizmaları oluşturulmalı ve kamuoyunun düzenli şekilde bilgilendirilmesi de bu bağlamda son derece önemlidir. Söz konusu mekanizmalara üniversiteler ve STK’ların da dahil edilmesi, hukuki süreçlerle ilgili bilinç ve farkındalık eğitim programları, etkinlikler ve projeler bu süreçte elbette yaygınlaştırılmak durumundadır. Bu projelerin en önemli çıktısı masumiyet karinesinin ve basın özgürlüğünün zarar görmeyeceği dengeli bir yayın anlayışı için çerçevesinde etik standartlar oluşturmaktır. Çünkü bir tarafta masumiyet karinesini korumak, öbür tarafta basın özgürlüğünü korumak durumundayız. Her iki arasında bir denge oluşturulmalı ve bu dengeyi esas kılan, bu dengeyi kurumsallaştıran medya etik standartlarını oturtmak durumundayız" dedi.



"Sosyal medya platformları siyasi ve ticari kaygılarla da sıklıkla manipüle edilen bir yapıya sahip"


Günümüzde adalet-medya ilişkisini etkileyen bir diğer önemli meselenin ise içinde bulunulan yeni iletişim rejimi olduğunu kaydeden Altun, "Dijital iletişim dönemidir ve sosyal medya platformlarıdır. Çünkü sosyal medya platformları, konvansiyonel medya araçlarına nazaran etkileşim ve popüler olma kaygısı nedeniyle dezenformasyonun, yanlış bilgilerin çok daha hızlı yayıldığı mecralar. Sosyal medya platformları siyasi ve ticari kaygılarla da sıklıkla manipüle edilen bir yapıya sahip. Dijital mecraların manipülasyona açık yapısı, yargılama süreçlerinde, masumiyet karinesinin hiçe sayılarak linç kültürünün yaygınlaşmasına sebebiyet veriyor. Sözüm ona sosyal medya mahkemeleriyle, yargısız infazlarla, dijital linçlerle yargı aleni şekilde baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Bu mecralarda sık gördüğümüz itibar suikastlarıyla mahremiyet ihlal ediliyor, en temel bireysel hak ve özgürlükler hiçe sayılıyor. Bilhassa kamuoyuna yansıyan hassas soruşturma ve davalarda kimi zaman suç ve suçlu kötücül amaçlarla ne yazık ki mitleştiriliyor, efsaneleştiriliyor, hatta kahramanlaştırılabiliyor. Dijital ortamlarda linçe maruz kalanlarda ise onulmaz ve ağır psikolojik travmalar meydana geliyor. Emniyet ve adalet teşkilatımızın bin bir emekle yürüttüğü süreçler akamete uğratılıyor ve adil yargılama zorlaşıyor. Bu durum her şeyden önce toplumsal adalet duygusunu ve kurumların itibarını zedelediği gibi toplumda cezasızlık algısının oluşmasını sebebiyet veriyor. Şurası çok açık; toplumsal kutuplaşmaya da sebebiyet veren fakat özünde toplumun adalet telakkisine, bireylerin hak ve adalet arayışlarına zarar veren bu tür kötücül faaliyetler büyük birer vebaldir, bununla beraber suçtur. Sosyal medya platformları bu suçun işlenmesine aracılık ettiği ve göz yumduğu müddetçe birincil derecede sorumludur. Dijital platformlar sorumluluklarını yerine getirmedikleri takdirde yaptırıma tabi tutulacaklarını da bilmek durumundadırlar. Bu platformlardan neşet eden dezenformasyon ve linç kültürüne karşı, hem hukuki olarak elimiz güçlü olmalı hem de ihtiyaç halinde gerekli düzenlemeleri hızla hayata geçirebilmeliyiz. Bunun yanı sıra düzenleyici kurum ve kuruluşların hiçbir ayrım gözetmeden, haberin ve dezanformasyonun nereden geldiğine bakmadan cesaretle bu konudaki her türlü ihlali engellemesi ve caydırıcı yaptırımlar ortaya koyması gerekir."



"Son 6 ayda CİMER’e yapılan 76 bin 400 başvuru medyadan ve sosyal medyadan ilkeli ve sorumlu yayıncılık talebinde bulunuyor"


TUSAŞ’a yönelik saldırıyla ilgili de konuşan Altun, "Emniyet güçlerimiz tam da terör saldırısına müdahale ettiği sıralarda biz sosyal medyada neredeyse terör propagandasına eşdeğer görüntülerle karşı karşıya kaldık, bu görüntülere maruz kaldık. Aynı görüntüler, aynı görseller maalesef konvansiyonel medyada da yayınlandı. Sosyal medyada yayınlanması bir mesele ise konvansiyonel medyada aynı görüntülerin yer alması ise çok büyük bir meseledir. Bu yayınların, ilkeli ve sorumlu yayıncılık anlayışıyla bağdaştırılması mümkün değildir. O süreçte elbette o görüntüleri servis edenler de, yayılmasını temin edenler de suçludur ve devletimizin ilgili birimleri bu süreci aydınlatmak için de titiz bir soruşturma yürütmektedir. Milletimiz de bu konuda son derece hassastır. CİMER sistemimize yapılan başvurularda halkımızın aynı hassasiyeti paylaştığını görüyoruz. Son 6 ay içerisinde CİMER’e yapılan başvurular içinde 76 bin 400 başvuru medyadan ve sosyal medyadan ilkeli ve sorumlu yayıncılık talebinde bulunuyor. Halkımızın gösterdiği bu hassasiyet doğrultusunda, ben bir kez daha, medya kuruluşlarımızı ve sosyal medya platformlarını, yukarıda zikrettiğim


çalıştığım medya etik ilkelerine uygun, sorumlu yayıncılığa davet ediyorum. Kuşkusuz tam da bu noktada kamu görevlilerine yönelik de hatırlatmamız olmalı. Kamu görevlilerimizin vazife esnasında tarafınıza tevdi edilmiş yahut bir şekilde ulaşmış olduğunuz her bilgi, kendi namusları gibi, kendilerine kamu adına emanet edilmiş bilgiler olarak görmeleri gerekir. Her ne sebeple olursa olsun bu bilgi ve görsellerin kontrolsüz paylaşımı, bunların kamu çalışanlarımız eliyle yaygınlaşması etik dışıdır ve suçtur. Kamu görevlilerimiz ve medya mensuplarımız başta olmak üzere herkesi bu konuda daha özenli olmaya davet ediyorum."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri ERÜ’de ’Rektör-Öğrenci Buluşması’ devam ediyor Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun; ’Rektör-Öğrenci Buluşması’ çerçevesinde Güzel Sanatlar, Mimarlık ve Eczacılık Fakültelerinin öğrencileri ile bir araya gelerek, talep ve isteklerini dinledi. Program kapsamında her gün üç fakülteyi ziyaret eden Rektör Prof. Dr. Fatih Altun’un bugünkü ilk ziyareti Genel Sekreter Prof. Dr. İbrahim Narin ile birlikte Güzel Sanatlar Fakültesi oldu. Fakülte Konferans Salonu’nda öğrenciler ile bir araya gelen Rektör Prof. Dr. Fatih Altun, ben olarak değil, biz olarak bir yönetim anlayışı içerisinde olduklarını söyledi. Öğrenci faaliyetlerinin önemine değinen Rektör Prof. Dr. Altun, öğrencilerin kulüp çalışmaları ve sosyal faaliyetlerde aktif olmalarını istediklerini belirtti. Rektör Prof. Dr. Altun, ikinci ziyaretini ise Mimarlık Fakültesi’ne gerçekleştirdi. Ziyaretinde öğrencilere seslenen Rektör Prof. Dr. Altun, “Zaman çok çabuk geçmekte. Geçen bu zaman dilimini geri alamayacaksınız. Şunu unutmayın ve zaman dilimini çok iyi değerlendirin. Kendinizi geliştirmek için her zaman gayretle çalışın” dedi. Rektör Prof. Dr. Altun bugün son ziyaretini ise Eczacılık Fakültesi’ne gerçekleştirdi. Rektör Prof. Dr. Altun, burada yaptığı konuşmasında hayat boyu öğrenmenin önemine dikkat çekerek, “Bilgilerinizi güncellemeniz ve dış dünyaya kapalı olmamanız çok büyük stratejik öneme sahip. Bunları aktif olarak yürüttüğünüz sürece meslek hayatınızdaki başarı arkasından gelecektir” diye konuştu. Ziyaretlerinde öğrenciler ile uzun süre sohbet eden Rektör Prof. Dr. Altun, tek tek soruları cevapladı. ’Rektör-Öğrenci Buluşması’ çerçevesinde Rektör Altun’un ziyaretlerinde Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oya Levendoğlu ve Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Orhan Püsküllü de birer konuşma yaparak, fakültelerinde yürütülen eğitim-öğretim faaliyetleri hakkında bilgi verdiler.
İstanbul Hepsiburada, ’Efsane Kasım’ hazırlıklarını tamamladı Hepsiburada, heyecanla beklenen ’Efsane Kasım’ hazırlıklarını tamamladı. Kasım ayı boyunca hane ekonomilerine 8 milyar TL’lik katkı sağlanması hedefleniyor. Hepsiburada, heyecanla beklenen ’Efsane Kasım’ hazırlıklarını tamamladığını duyurdu. Özel indirimler, kampanyalar ve ödeme kolaylıklarının bulunduğu Efsane Kasım yarın başlıyor. Öte yandan Hepsiburada, Kasım ayı boyunca hane ekonomilerine 8 milyar TL katkı sağlamayı hedeflediklerini açıkladı. “Hanelere 8 milyar TL tasarruf sağlamayı hedefliyoruz” Bugüne kadar 400 binden fazla işletmenin dijitalleşme yolculuğuna eşlik ettiklerini ve sektörde pek çok yeniliğe imza attıklarını belirten Hepsiburada Ticari Grup Başkanı Ender Özgün, bu yılki Efsane Kasım hakkında detayları ve hedefleri paylaştı. Özgün, “Kasım ayı iş ortaklarımızın en çok ciro yaptığı, müşterilerimizin ise en avantajlı fiyatlarla alışveriş yaptığı dönem. Bu yıl sipariş edilen ürün sayısının 45 milyona çıkmasını ve indirimli alışverişlerle hane ekonomilerine 8 milyar TL tasarruf sağlamayı hedefliyoruz. Bu Kasım’da tüketiciler, satın aldıkları ürünü, farklı bir platformda daha uygun bulduğu takdirde aradaki farkı iade edeceğiz. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmayı misyon edinmiş bir şirket olarak ‘Başka yerde arama, en iyi fiyat garantisi burada’ diyoruz” ifadelerini kullandı. Yapılan açıklamaya göre; Kasım ayı boyunca Hepsiburada, "başka yerde arama" sloganıyla müşterilerine iyi fiyat garantisi sunarak, güvenle alışveriş yapabilecekleri bir platform sağlamayı hedefliyor. Hepsiburada satıcılı ve "En İyi Fiyat Garantisi" işaretli seçili ürünlerde geçerli olan bu kampanya, müşterilere rekabetçi fiyatlarla güvenilir bir alışveriş deneyimi sunuyor. Tüm alışveriş ihtiyaçlarına uygun ödeme koşulları sunduğunu belirten Hepsiburada, ayrıca Efsane Kasım’da avantajlı kredi ve fiyat teklifleriyle müşterilerine destek sağlayacak. Bu kapsamda 3 ay sonra ödeme seçeneği sunacaklarını söyleyen Özgün, “En kolay onay sürecine sahip tüketici finansmanı ürünlerimiz Hepsiburada Limiti ve Hepsifinans ile kredi kartından bağımsız yenilikçi ve kapsayıcı ödeme seçenekleri sunuyoruz” ifadelerini kullandı. “Ek depo ve filo genişlemesiyle istihdamda artış” Bu yoğun dönemde sorunsuz ve hızlı bir hizmet sunabilmek için hazırlıklarını tamamladıklarını vurgulayan Özgün, “Perakende operasyonlarımızı 7 kentte 11 depoda gerçekleştirmek için planlarımızı yaptık. Toplam araç filomuzu yüzde 80 oranında genişlettik. Depolarımızdan yüz binlerce ürünü Türkiye’nin dört bir yanındaki müşterilerimize ulaştırmak için hazırlıklarımızı tamamladık. 2 katın üzerinde artacak iş hacmini yönetmek üzere gerekli yatırımları hayata geçirdik. Operasyon merkezlerimize ilave olarak sağladığımız 1.300 kişilik dönemsel destekle, toplamda 10 bin kişiyi aşan güçlü ekibimizle Efsane Kasım’a hazırız” dedi. "KOBİ’lere destek, Türkiye ekonomisine katkı" Efsane Kasım döneminde KOBİ’ler için satışları artırmak ve büyüme fırsatlarını değerlendirmenin büyük önem taşıdığına değinen Özgün, KOBİ’lerin bu dönemden en iyi şekilde yararlanabilmeleri için çeşitli destekler ve kampanyalar sunduklarını ifade etti. Özgün, şunları söyledi: “KOBİ’ler kampanya süresince daha geniş bir kitleye ulaşarak satışlarını artırma fırsatına sahip olacak. Kampanya döneminde iş ortaklarımızın katkılarıyla 3 al 2 öde fırsatları, sepet kampanyaları ve kuponlar, Hepsiburada Premium üyelere özel kampanyalar ve flaş indirimlerin yanı sıra influencer iş birlikleriyle sunulan kişiye özel indirim kodları ve özel kampanyalar gibi ayrıcalıklar alışveriş keyfini katlayacak. Ayrıca 50 bin iş ortağımız, Kasım ayında hedef kitlelerine HepsiAd ile ulaşacak, böylece reklam görüntülenmelerini 10 kat artıracak.” Efsane Kasım boyunca Hepsiburada’da modadan teknolojiye, tekstilden kozmetiğe kadar birçok kategoride milyonlarca ürün müşterilerle buluşacak. Efsane Kasım kapsamında kampanyanın ilk haftası “Efsane Kasım Efsane Marka Günleri" ile başlayacak. 4 Kasım’a kadar sürecek kampanya boyunca milyonlarca üründe avantajlı fiyatlar müşterilerle buluşacak. Efsane Kasım 4-11 Kasım arasında ise “Efsane 11 İndirimleri” ile müşterilerin beklentilerini karşılayacak özel fırsatlar sunacak.
İstanbul Oyuncu Aslı Turanlı, Can Yaman’a bardak fırlattığına dair çıkan haberlerle ilgili konuştu Oyuncu Aslı Turanlı, İtalya’da düzenlenen film festivalinde Can Yaman’a bardak fırlattığı ile ilgili çıkan haberler hakkında konuştu. Turanlı, “Böyle bir şeylerde anılmak istemiyorum. Arkadaşlar benim kimseyle hayatım boyunca problemim olmadı” dedi. Film festivali için İtalya’ya giden Aslı Turanlı, iddiaya göre uzun zamandır İtalya’da yaşayan Can Yaman ile bir tartışma yaşandı. Yaşanan tartışmanın üstüne Turanlı’nın Yaman’a bardak fırlattığı iddia edildi. Olayın ardından Turanlı, sosyal medyasından konuyla ilgili açıklama yapmıştı. Etiler’de bir mekan çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Turanlı, adının bu olayla anılmasını istemediğini ifade ederek bu zamana kadar kimseyle de bir problemi olmadığına vurgu yaptı. “Böyle bir şeylerde anılmak istemiyorum” İtalya’ya yeni bir proje için gittiğini belirten Aslı Turanlı, “İtalya güzel geçti. Güzel keyifliydi. Yani benim Cannes ilgili konuşabileceğim tek şey yaptığım iş görüşmesidir. Benim 2020 yılında bir proje yazmıştım ama araya covid girdi. Hatta sizler de çok desteklemişsiniz o dönem. Ana akımda olacaktı. Covid yüzünden de rafa kaldırmıştık. Sonra o raftan çıkaralım dedik. Cannes fuarında bakalım görücüsü çıkar mı diye. Sonrasında bir İtalyan prodüktörün dikkatini çekti. Onun heyecanı içindeyiz aslında. İtalya’da sürekli reality şov yapan bir kanalda yüzde seksenlik bir anlaşma yaptık. Arkadaşlar konuştum konuşacağımı zaten. Gerçekten arkadaşlar hiç gerek yok. Böyle bir şeylerde anılmak istemiyorum. Arkadaşlar benim kimseyle hayatım boyunca problemim olmadı” şeklinde konuştu.
Antalya Bina teknolojileri ve malzemeleri endüstrisinin devleri Antalya’da buluşacak Antalya, Türkiye bina teknolojileri ve malzemeleri endüstrisinin en büyük buluşmalarından birine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Dünyanın en büyük 10 fuar şirketi arasında yer alan Deutsche Messe’nin Türkiye Ofisi Hannover Messe Sodeks Fuarcılık AŞ organizatörlüğünde 4-6 Aralık 2025 tarihlerinde ANFAŞ Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Build4U Fuarı’nın lansmanı Antalya’da gerçekleştirildi. Bina teknolojileri ve malzemeleri endüstrisini uçtan uca kapsayan Türkiye’nin tek fuarı olan Build4U, endüstrinin tüm alanlarına projeksiyon tutacak. Dünyanın en büyük 10 fuar şirketi arasında yer alan Deutsche Messe AG, iştiraklerinden Hannover Messe Sodeks Fuarcılık AŞ organizatörlüğünde, ANFAŞ iş birliğiyle yeni bir fuara imza atmaya hazırlanıyor. 4-6 Aralık 2025 tarihleri arasında Antalya’da ANFAŞ Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Build4U-Bina Teknolojileri ve Malzemeleri Fuarı’nın lansmanı Antalya’da ANFAŞ Fuar ve Kongre Merkezi’nde, Hannover Messe Sodeks Yönetim Kurulu Başkanı Annika Klar ile ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı’nın ev sahipliğinde, sektörün çatı meslek kuruluşları, firma yetkilileri ve basın temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirildi. “Antalya’nın dünya liginde yükselen yıldızı daha da parıldayacak” Lansmanda konuşan ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı, Hannover Messe Sodeks Fuarcılık AŞ iş birliğinde Antalya’ya ve Türkiye’ye bir ilki kazandırmanın mutluluğu içinde olduklarını belirterek, “Build4U sadece bina teknolojileri ve malzemeleri endüstrisine yeni bir açılım getirmeyecek aynı zamanda Türkiye ekonomisine sağladığı katkıyı her geçen gün artırarak, Antalya’nın bu konumunu daha da yukarılara taşıyacak. Antalya’nın dünya liginde giderek yükselen yıldızı fuarımız aracılığıyla daha da parıldayacak. Böylesi önemli bir misyon üstlenen fuarımızın paydaşlarından biri olmaktan gurur duyuyoruz” açıklamasında bulundu. "Türkiye, Avrupa, BDT ülkeleri, MENA Bölgesi’nden katılımcıları buluşturacak" Hannover Messe Sodeks Yönetim Kurulu Başkanı Annika Klar ise lansmanda yaptığı konuşmasında, Build4U Fuarı’nın Türkiye’nin tek fuarı olarak endüstrinin tüm alanlarına projeksiyon tutacağını açıkladı. Bu bakış açısıyla fuarın Avrupa, BDT ülkeleri ve MENA Bölgesi’nden gayrimenkul geliştiricilerini, mimarları, mühendisleri Akdeniz’de buluşturacağına vurgu yapan Annika Klar, “Fuar, aynı zamanda da Türkiye ile komşu ülkeleri kapsayan oldukça zengin katılımcı profiliyle bölge için cazibe oluşturan bir buluşma noktası niteliğinde olacak. 3 salonda, 10 bin metrekarelik oldukça geniş bir alanda düzenlenecek Build4U Fuarı, ‘Building the Future For You’ sloganıyla bina teknolojileri ve malzemeleri alanındaki en yenilikçi ürünleri, çözümleri ve teknolojileri bir araya getirecek. Fuarımız, sektör profesyonelleri için yenilikçi fikirler, iş birlikleri ve yeni ticaret bağlantıları kurma fırsatları sunarak bina teknolojileri endüstrisinin geleceğine yön verecek” şeklinde konuştu. Lansman sonunda Yurt Dışı Satış ve Yeni Projelerin Entegrasyonu Yöneticisi Alemdar Sönmez ve Yurt Dışı Satış ve Yeni Projelerin Entegrasyonu Direktörü Demet Çataklı Avcu fuarın detaylarını paylaşırken, Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Başdanışmanı Dr. Cem Oğuz ve Sampaş Holding AŞ Genel Koordinatörü Dr. M. Serdar Yümlü’nün katılımıyla Akıllı Kentler ve Akıllı Binalar (MAtchUP) kapsamında Antalya Akıllı Kentler Projesi’ne ilişkin bir oturum gerçekleştirildi. Her yıl endüstrideki yeniliklere ev sahipliği yapacak olan Build4U Fuarı’nın ilk organizasyonunda; Akıllı Bina Teknoloji ve Sistemleri, Akıllı Şehirler, Enerji, Enerji Verimliliği ve Sürdürülebilirlik, Yeşil Bina, Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm Teknolojileri, Depreme Dayanıklı Bina Teknolojileri, Prefabrik ve Modüler Yapı Teknolojileri, Yapı Malzeme ve Sistemleri, Tesis Yönetimi ve Start-Up’lar ana ürün grupları altındaki en yeni çözümler sergilenecek. Endüstrideki son trendleri kapsayan konferans ve eğitim odaklı sunumları ve ticari iş birliğine yönelik cezbedici fırsatları ile de tüm katılımcılar için yeni ilhamlar ortaya çıkartacak. "Antalya, dünyanın dört bir yanındaki işletmeler için stratejik bir bölge" Turizmin yanı sıra sanayinin farklı alanlarındaki faaliyetleri ve giderek artan ulaştırma yatırımlarıyla Türkiye ekonomisine en büyük katkı sağlayan iller arasında yer alan Antalya, aynı zamanda akıllı binaların da oldukça yaygın kullanıldığı bir kent. Build4U-Bina Teknolojileri ve Malzemeleri Fuarı’nın Antalya gibi turizmin başkentinde düzenlenecek olması, katılımcı firmalar ve sektör profesyoneli olan ziyaretçilere de farklı avantajlar sunuyor. Katılımcı firmalar fuarda hedef ziyaretçi kitlesine rahatlıkla ulaşırken, ziyaretçiler de Türkiye ve dünyanın farklı noktalarından gelerek ürünlerini sergileyecek olan firmalara dokunarak ulusal ve uluslararası ticaretin gelişmesine önemli katkı sağlıyorlar. Akdeniz bölgesinin en gözde lokasyonlarından birinde yer alan Antalya, bu özelliği sayesinde Build4U-Bina Teknolojileri ve Malzemeleri Fuarı’nın da katkısıyla çevre ülke pazarlara açılma konusunda da katılımcı firmalara büyük avantaj sunuyor. Dünya Bankası ve İller Bankası iş birliğiyle hazırlanan, ’Yeşil ve Geleceğin Şehirleri Projesi’ kapsamında pilot il seçilen Antalya, iklim değişikliğiyle ilgili mücadelede rol model bir konuma sahip bulunuyor. Türkiye’nin en büyük “Akıllı Kentsel Dönüşüm” projesini hayata geçiren şehir, ekolojik akıllı şehir vizyonunun ilk uygulaması olan Matchup projesi ile enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmayı hedefliyor. Tüm bu gelişmeler Antalya’yı başta çevre ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir yanından işletmeler açısından stratejik bir bölge konumuna getiriyor. Fuarla ilgili detaylı bilgiye build4uexpo.com web sitesi üzerinden ulaşılabiliyor.