SPOR - 12 Nisan 2025 Cumartesi 21:37

Bahreyn’de pole pozisyonu Oscar Piastri’nin

A
A
A
Bahreyn’de pole pozisyonu Oscar Piastri’nin

Formula 1 Bahreyn Grand Prix’sinde pole pozisyonunu McLaren’nin Avustralyalı pilotu Oscar Piastri kazandı.

Formula 1’de sezonun 4. yarışı olan Bahreyn Grand Prix’sinde sıralama turları 5 bin 412 metre uzunluğundaki Uluslararası Bahreyn Pisti’nde gerçekleştirildi. McLaren’in Avustralyalı pilotu Oscar Piastri, 1:29.841’lik derecesiyle pole pozisyonun sahibi oldu. Mercedes’ten George Russell ikinci ve Ferrari’den Charles Leclerc de yarışa üçüncü sıradan başlayacak.

Bahreyn Grand Prix’si yarın TSİ 18.00’de başlayacak.

Oğuzhan Ort



 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Tartıştığı şahsı kalemle alnından yaralayarak öldüren sanığa 12 yıl 6 ay hapis cezası Beyoğlu’nda alkollü şekilde kaldırımda oturan Engin Yalçın ile iş yeri sahibinin aracına cisim fırlatılması nedeniyle tartışan, tartışma sırasında elinde bulunan sipariş kalemiyle Yalçın’ı alnından yaralayarak ölümüne neden olduğu iddia edilen sanık 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Beyoğlu’nda 10 Kasım 2023’de iddiaya göre 22 yaşındaki Derviş Karadağ, çalıştığı iş yeri olan börekçiden gürültü duyması üzerine dışarı çıktı. Dışarı çıktığında, Engin Yalçın (43) ile arkadaşının alkollü vaziyette kaldırımda oturduğunu ve hemen karşılarında park halinde bulunan işletme sahibinin aracına bir cisim fırlatıldığını gördü. Bunun üzerine çıkan tartışma sırasında Karadağ, elinde bulunan sipariş kalemiyle Yalçın’ın alnına doğru yumruk attı. Yaralanan ve yoğun kan kaybı yaşayan Yalçın ise kaldırıldığı hastanede olaydan 1 hafta sonra hayatını kaybetti. Olaya ilişkin İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen dava karara bağlandı. Duruşmada tutuklu sanık Derviş Karadağ ve taraf avukatları hazır bulundu. Hayatını kaybeden Engin Yalçın’ın ailesi de ’müşteki’ sıfatıyla duruşmaya katıldı. Müştekiler mahkemede şikayetlerinin devam ettiğini söyleyerek sanığın cezalandırılmasını talep ettiler. Son sözü sorulan sanık, diyecek bir şeyinin olmadığını belirterek "takdir mahkemenindir" ifadesini kullandı. 12 yıl 6 ay hapis cezası Kararını açıklayan mahkeme, sanık Derviş Karadağ’ı ’kasten yaralama neticesinde ölüme neden olmak’ suçundan 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırarak tutukluluk halinin devamına hükmetti. İddianameden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Engin Yalçın’ın olay günü saat 08.00 sıralarında bir arkadaşıyla birlikte alkollü vaziyette kaldırım önünde oturduğu, gürültülü şekilde konuştukları, Yalçın’ın arkadaşının hemen karşılarında park halinde bulunan araca doğru bir cisim fırlattığı, bunun üzerine yan tarafta bulunan işletmeden iş önlüğüyle şüpheli Derviş Karadağ’ın çıktığı aktarıldı. İddianamede, başlayan sözlü tartışma sırasında şüpheli Karadağ’ın, sağ elinde ele geçirilemeyen fakat plastikten yapılma kalem olduğu değerlendirilen, ayrıca silahtan sayılan cisim bulunduğu, o vaziyette Yalçın’ın sol kaş kısmına doğru 1 kez yumruk attığı ve orada uzaklaştığı kaydedildi. Olaydan 1 hafta sonra vefat ettiği belirtildi Yalçın’ın yoğun kan kaybı yaşayarak hastaneye kaldırıldığının anlatıldığı iddianamede, olaydan 1 hafta sonra vefat ettiği, düzenlenen otopsi raporunda ise Yalçın’ın otopsisinden alınan örneklerinde uyuşturucu madde tespit edildiği, ayrıca ölümünün cisim yaralanmasına bağlı kafatası kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku hasarı ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği belirtildi. İş yeri sahibinin aracına taş attıklarını görünce uyarmak için dışarı çıktığını söyledi Şüpheli Derviş Karadağ’ın ifadesine de yer verilen iddianamede, olay sırasında vefat eden Yalçın’ın, arkadaşıyla birlikte alkollü vaziyette taşkınlık yaptıklarını, sağa sola sataştıklarını, içlerinden birinin çalıştığı iş yeri işletmecisine ait araca taş attığını görmesi üzerine uyarmak amacıyla yanlarına gittiğini söylediği belirtildi. Şüpheli ifadesinin devamında ise uyarmak için yanlarına gitmesine rağmen Yalçın’ın kendisine küfür etmesine sinirlenerek elinde iş yerinde kullandığı kalemle öldürme kastı bulunmaksızın ve anlık öfkeyle başına doğru yumruk attığını, ardından eylemini sürdürmeksizin olay yerinden ayrıldığını söylediği aktarıldı. İddianamede ayrıca, şüpheli Karadağ’ın ilk ifade işlemleri sırasında Yalçın henüz vefat etmediğinden adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı ancak vefat sonrasında yeniden işlemleri yapılarak tutuklandığı kaydedildi. 18 yıla kadar hapis talebi Hazırlanan iddianamede şüpheli Derviş Karadağ’ın ‘silahla kasten yaralama neticesinde ölüme neden olmak’ suçundan 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi, Asya’nın en iyi üniversiteleri arasında yer almaya devam ediyor Uluslararası ölçekte yükseköğretim kurumlarını değerlendiren ve derecelendiren Times Higher Education tarafından yayınlanan 2025 Asya Üniversiteleri Sıralaması’nda Kastamonu Üniversitesi, dikkat çekici bir başarı elde ederek Asya’nın önde gelen yükseköğretim kurumları arasına girmeyi başardı. Kastamonu Üniversitesi, Times Higher Education (THE) tarafından yayımlanan 2025 Asya Üniversiteleri Sıralaması’ndaki başarılarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Üniversitemiz, THE Asya Üniversiteleri genel sıralamalarında 601+ bandındaki yerini korudu. Üniversitemizin dikkat çeken başarısı ise Türkiye genel sıralamasında oldu. Üniversitemiz, Türkiye sıralamasında 35. sırada yer aldı. Asya genelinde 35 ülkeden bin 213 üniversite arasından seçilen Kastamonu Üniversitesi, bu yıl Türkiye’den sıralamaya girmeyi başaran 91 üniversite arasında yer aldı. Kastamonu Üniversitesi, Türkiye’den listeye giren 91 üniversite arasında yer aldı "THE Asya Üniversiteleri Sıralaması"nda elde edilen bu başarının, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimizin özverili çalışmalarının bir sonucu olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, bu başarıya katkı sağlayan tüm Kastamonu Üniversitesi mensuplarına ve öğrencilerine teşekkürlerini iletti. Eğitim kalitesi ve deneyimli çalışanlarıyla başarı grafiğinin her yıl daha da yükseldiğini belirten Rektör Topal, "Bu başarı yalnızca bir sıralama değil; nitelikli eğitim, bilimsel üretkenlik ve küresel vizyonumuzun somut bir yansımasıdır. Hedefimiz, daha yüksek başarılar ve daha güçlü bir uluslararası konumdur" dedi Rektör Topal, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’a ve YÖK üyelerine, uluslararasılaşma ve kalite süreçlerine verdikleri destekten dolayı teşekkür etti.
Iğdır Iğdır’da Ermenilerin katlettiği şehitlerin torunları: "Asıl soykırımı Ermeniler yaptı" Sözde Ermeni Soykırımı yalanlarının yıl dönümünde Iğdır Merkeze bağlı Hakmehmet köyünde 1919 yılında Ermenilerce katledilen şehitler anıldı. Iğdır’ın Hakmehmet köyünde 106 yıl önce Ermenilerce katledilip toplu mezara konulan 83 şehidin torunları, yaklaşık bir asır önce yaşanan katliamın acısını halen yüreklerinde taşıyor. Türkiye’nin Ermenistan sınırındaki Iğdır’da, 1919 yılında Ermeni çetelerinin katliamına maruz kalan Hakmehmet köyü sakinlerinin torunları, onlarca yıl önce yaşanan soykırımı unutamıyor. En son 1999 yılındaki kazı çalışmalarında, Ermeni çetelerince katledilerek toplu mezarlara doldurulan 83 kişinin cesetlerine ulaşıldığı Hakmehmet köyünde yaşayanlar, aile büyüklerinin o gün uğradıkları katliamın acısıyla hayatlarını sürdürüyor. Türkiye Azerbaycan Dostluk Dernekleri Federasyonu Iğdır Azerbaycan Evi Derneği tarafından Hakmehmet köyüne yapılan ziyarette şehitler haftası nedeniyle Hakmehmet köyü şehitleri Fatihalar okunarak anıldı. Köyde bulunan ve 1999 yılında yapılan kazı sonucunda ortaya çıkarılan toplu mezardan 51 (köylülerin ifadesine göre 83) kişinin cesedi çıkarılarak yapılan anıt mezarı ziyaret eden vatandaşlar burada Fatiha okuyarak dua ettiler. Anıt önünde yapılan törende konuşan Türkiye Azerbaycan Dostluk Dernekleri Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Iğdır Azerbaycan Evi Derneği Başkanı Serdar Ünsal, "Yine 24 Nisan yaklaşıyor. Ermeniler sözde soykırım yalanını bütün dünyaya duyurmaya çalışacaklar. Türkler bize soykırım yaptı diye. Aslında asıl soykırımı Ermeniler Türk milletine yapmıştır. 1919 yılında Iğdır ve çevresinde Ermeniler bir katliam yapmışlardır. Bu katliam yapılan yerlerin başında Hakmehmet köyü, Oba köyü, Tuzluca’daki Gedikli köyü, Koçkıran köyü, Yaycı köyü, Kazancı köyü gibi köyler gelmektedir. Devletimiz de burada Oba köyünde Akmamet köyünde toplu mezarları açarak dünya kamuoyuna duyurdu. Asıl soykırımı biz burada görmekteyiz. Fakat bir emperyalist yalan olan sözde soykırım yalanını her alanda duyurmaya Ermeniler çalışıyorlar. Gerçek soykırımı görmek isteyenler Hakmehmet köyüne gelsin diyorum. 1919-1920 yılları arasında Iğdır ve çevresinde katliam yapan Ermenilerin torunları maalesef 1992 yılında Hocalı’da aynı katliamı yaptılar. Hocalı’da yaşanan katliam dünya milletlerinin gözü önünde canlı yayında gerçekleşti. Bu da gösteriyor ki Ermeniler soykırımcı bir millettir. Sözde soykırım yalanlarıyla kamuoyunu kandırmaya onları aldatmaya çalışıyorlar" dedi. "Ermenilerin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaptıkları katliam ortadadır" diyen Hakmehmet köyünde Ermenilerin katliamına maruz kalanların torunu olan Muhtarlar Derneği Başkanı Mikail Ud da, "1919 yılı Ermeni çeteleri tarafından bir gece köyümüzün etrafı sarılarak köydeki bütün erkekleri toplayıp şu anda durduğumuz yerde mevcut bulunan ve 13 metre derinlikte su aldığımız su kuyusunun başına getiriyorlar. Burada teker teker hepsini kurşunlayarak, hançerleyerek bu kuyuya atıyorlar. O gün, katliamın yapıldığı gün babası ve kardeşleri gözünün önünde kesilerek, boğazı kesilerek, kurşunlanarak kuyuya atılan Hacı Abbas Güneş amcamız 105 yaşına kadar yaşadı. Bu hemen karşıda bulunan duvarın kenarından katliamın nasıl yapıldığını seyrediyor. O zaman çocuk 8-9 yaşlarında babasının ve kardeşlerinin nasıl öldürüldüğünü görüyor. O olayın canlı şahitleri ölünceye kadar anlatırlardı. Biz bu katliamın dünya kamuoyuna duyurulması için 1919 yılı yapılan bu katliamın 2009 yılında bu kuyunun açılmasına karar verdik. Yani kararı verirken dönemin valisi ve Atatürk Üniversitesi profesörlerinden Sayın Enver Konukçu bey bunların da girişimiyle kuyunun açılması izni alındı ve kuyunun açılmasına karar verdik. Bütün dünya kamuoyu da şahit oldu. BBC televizyonu, TRT televizyonu yabancı muhabirler de vardı tarih bilimciler vardı. Onların gözü önünde birinci gün kuyunun 9 metre kadar derinliğine indik. İkinci gün 12-13 metre ile beraber şehitlerimizin maaşına ulaştık. Şehitlerimizin maaşlarını, kemiklerini çıkararak karşıda bulunan duvarın orada bütün dünya kamuoyuna sergiledik" dedi. Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sözer Akyıldırım da, "Ermeniler her yıl 24 Nisan geldiği zaman dünya kamuoyunu ayaklandırıyorlar. Oysa ki Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır. Osmanlı iki milyon Ermeni topluca öldürdü deniliyor. Ben buradan haykırıyorum. Diyorum ki Japonya’ya 1945 yılında atılan atom bombasıyla Nagazaki’ye Hiroşima’ya atılan atom bombalarıyla 150 bin insan, 300 bin insanın öldüğünü varsayarsak Osmanlı elinde kozmik silahlar mı vardı ki 2 milyon insanı katletsin öldürsün. Öldürdüyse bunların toplu mezarları nerede? Ermenilerin ellerindeki arşiv belgelerini açıklasınlar. Varsa toplu mezarlar göstersinler. Kazı yapalım, çıkaralım. En son Gazze’de yapılan operasyonlara baktığımız zaman İsrail elindeki tüm teknolojik silahları kullanırken altmış bin insan ölüyorken 1915 şartlarında 2 milyon Ermeni öldürülmesi katledilmesi iddiası tamamıyla bir deli saçmasıdır" dedi. Ermenilerin insanları kandırıp cami avlusuna topladıktan sonra katlettiğine işaret eden, 7 amcası Ermenilerce öldürülen 81 yaşındaki Peri Ud da şunları söyledi: "Ermeni askerleri halka haber gönderiyor ki gelin konuşalım anlaşalım. İnsanları burada topluyor sonra da silahsız insanları vurarak öldürüyor. 70 kişiyi bu su kuyusunun içine doldurup öldürdüler."
Elazığ Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Aksoy: ’’Esas tehlike Palu-Bingöl arasındaki bölgedir’’ Fırat Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, "Büyük bir depremin kırılan faylar üzerine beklenmesi doğru değil. Esas tehlike Palu-Bingöl arasındaki bölgedir. Bu bölge uzun zamandır deprem üretmiyor. Bunlara sismik boşluk adı veriliyor. Depremin meydana gelme süresi dolmuş ama henüz deprem ortaya çıkmamış. Bu alan riskli görünüyor" dedi. Fırat Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu fayları ile dün İstanbul’da yaşanan deprem hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Aksoy, "2020’de sismik aktivite başladı. 2020 yılından önce de Elazığ çevresinde yaklaşık 5 yıl uzun bir deprem etkinliğini gördük ve 24 Ocak 2020’deki depremden birkaç ay önce 5 üzerinde iki deprem meydana geldi ve arkasından 2020 depremini yaşamıştık. Yaklaşık 1 yıl sonra 2020’nin sonlarında Uluova fayı dediğimiz yani mevcut ana kırığın biraz kuzeyinde havalimanı civarında 5.9 büyüklüğünde deprem yaşamıştık. Bunlar Doğu Anadolu fayında Elazığ depreminde ana kol çalıştı, arkasından kuzeydeki kolun deprem ürettiğini gördük. Benzer bir olay; 6 Şubat 2023 depremlerinde Pazarcık depremi diye adlandırdığımız depremin 9 saat sonrasında Elbistan merkezli kuzey kol üzerinde ikinci bir depremi yaşadık. Bu biraz da Doğu Anadolu fayının deprem üretme kapasitesi hakkında bize bilgi veriyor. Benzer olayları 1874 ve 1875 Elazığ çevresinde meydana gelen depremlerde görüyoruz. Benzer şekilde 1893 ve 1905 yıllarında Malatya’nın Kale ilçesinde gördük. Bu aralık en son 6 Şubat 2023 depremlerinde 9 saatti. Elazığ çevresinde 1 yıla yakınken, Kale çevresinde ise 10 yıla yakın olarak göze çarpıyor’’ diye konuştu. ’’Çok zengin bir veri kaynağına sahibiz’’ 6 Şubat depreminden sonra Doğu Anadolu fayının büyük bir kısmının, 400 kilometrenin üzerinde bir bölümün kırıldığını aktaran Prof. Dr. Aksoy, "Bu ana kırıklar üzerinde önemli bir enerji boşalmasına sebep oldu. Dolayısıyla kırılan fayların tekrar deprem üretebilmesi için belirli bir zaman geçmesi gerekiyor. Çünkü enerji birikmesi lazım. O yüzden kırılan fayların üzerinde büyük bir deprem beklemek doğru olmaz. Bölgede olan diğer depremler, faylar üzerinde tek bir kırık şeklinde değil birden fazla bölümü var. Her bir segmentin de pek çok kolu var. Dolayısıyla 6 Şubat depreminde kırılmayan bölümler üzerinde pek çok deprem meydana geldi. Bunları halen daha yaşıyoruz. Özellikle 6 Şubat 2023 depreminde meydana gelen kırılmaların uç noktalarında güneybatıda Göksun ve Hatay civarı, kuzeydoğuya geldiğimiz zaman Malatya Yeşilyurt ve Sincik çevresinde bunlar kırılan fayın uç bölümleridir. Burada depremlerin olması gayet normaldir. Büyük bir depremin kırılan faylar üzerinde beklenmesi doğru değil. Esas tehlike Palu-Bingöl arasındaki bölgedir. Bu bölge uzun zamandır deprem üretmiyor. Bunlara sismik boşluk adı veriliyor. Depremin meydana gelme süresi dolmuş ama henüz deprem ortaya çıkmamış. Bu alan riskli görünüyor. Burada olacak bir deprem Elazığ, Bingöl ve çevre iller başta olmak üzere risk taşıyor. Depremin ne zaman meydana geleceğini de bilme şansımız yok. Nerede meydana geleceğini biliyoruz. Çünkü haritalarımızın yerleri belli. Özellikle 6 Şubat 2023 depreminden sonra çok yoğun bir saha çalışması gerçekleştirildi. Çok zengin bir veri kaynağına sahibiz. Yapılması gereken yüzey kırıklarının olduğu bölgelerde yapılaşma yapmamak ve diğer yerlerde yapılaşma yaparken de zemine uygun yapı tipini seçmeliyiz’’ şeklinde konuştu. ’’Palu-Bingöl arası sismik boşluk olarak kabul ediliyor’’ Yedisu’nun Erzincan ile Bingöl’ün Karlıova ilçesi arasında olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Aksoy, "Burada en son deprem 1784 yılında ürettiğine göre 250 yıl civarında bir zaman geçti. Bu fay üzerine yapılan çalışmalar, deprem tekrarlanma aralığına göre bu tarihin dolduğunu gösteriyor. Dolayısıyla burası da Palu-Bingöl arasındaki sismik boşluk gibi bir sismik boşluk olarak kabul ediliyor. Bunun üzerinde 75 kilometre fayın tamamının kırılacağını düşünürsek 7 ve üzerinde bir depremin meydana gelmesi ihtimal dahilindedir. Ancak şunu da belirtmekte yarar var. Fayın tamamının kırılacağını her zaman bilemeyiz. Biz en kötü senaryoya göre kendimizi ayarlayalım, eğer daha az bir bölümü kırılırsa bizim şansımız olacak. Kuzey Anadolu fayına gelecek olursak 23 Nisan saat 12.49’da İstanbul’da 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu dillendirilen Marmara depremi fayının bir bölümünde meydana geldi. Öncesinde küçük bir deprem, arkasından 6.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. O depremlerin ardından 200’e yaklaşan artçı depremlerin olduğunu görüyoruz. Bu açıdan baktığımızda bağımsız bir deprem ve artçılar var. Çok sayıda artçıların olması, aynı zamanda o bölgedeki fayların da gerilim halinde olduğunu ve fay üzerinde kırılmalar meydana geldiğini gösteriyor. Literatürden takip ettiğimiz kadarıyla kırılmayan faylar da var. Bunların ne zaman deprem üreteceğini söylemek mümkün değil ama orada bir risk olarak durduğunu söyleyebiliriz" ifadelerini kullandı.
Kastamonu Bitkisel Üretim Genel Müdür Yardımcısı Emiralioğlu: "Bitkisel üretim varlığımız 138 milyon tona ulaştı" Kastamonu’da düzenlenen sera örtüsü teslim töreninde konuşan Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdür Yardımcısı İhsan Emiralioğlu, "2000’li yılların başında 98 milyon ton civarında olan bitkisel üretim varlığımız, 2024 yılında 138 milyon tona ulaştı" dedi. Kastamonu İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından "Alternatif Üretim Yöntemlerinin Geliştirilmesi Projesi" altında hazırlanan "Sera Örtüsü ile Sebzeler Her Dem Yeşil Projesi" çerçevesinde üreticilere sera örtüleri teslim edildi. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yerleşkesinde düzenlenen programda konuşan Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdür Yardımcısı İhsan Emiralioğlu, Türkiye’deki tarımsal üretimle ilgili bilgiler verdi. "Avrupa’nın en büyük tarımsal üretimini gerçekleştiriyoruz" Avrupa’nın en büyük tarımsal üretimini gerçekleştirdiklerini ve dünyada da ilk 10 ülke içerisinde yer aldıklarını söyleyen Emiralioğlu, "Ülkemizde tarımsal üretimin her aşamasında nakış gibi işleyerek desteklemek istiyoruz. Bu anlamda, Bakanımızın öncülüğünde 1 Eylül 2024 tarihi itibariyle tarımsal üretim planlama süreci başlamış oldu. Bu, ülkemizin yaklaşık 40-50 yıldır konuştuğu ama bir türlü hayata geçiremediği çok önemli bir proje. Biz, Sayın Bakanımızın liderliğinde bu süreci başlatmış olduk. İnşallah, önümüzdeki süreçte ülkemizin tarımsal üretimi artarak devam edecek. 2000’li yılların başında 98 milyon ton civarında olan bitkisel üretim varlığımız, 2024 yılında 138 milyon tona ulaştı. Bu, bizim üreticilerimizin, çiftçilerimizin aynı topraklardan daha fazla verim alarak elde ettiği bir sonuç. Burada sulama alanlarının arttırılmasının önemli bir payı var. Bunun yanında, verimlilik, uygun ekipman kullanımı, modern tarım tekniklerinin kullanımı, üreticilerimizin daha bilinçli tarım yapmaları bizi bu noktaya getirmiş oldu. Ülkemiz tarımsal üretim anlamında net olarak ihracatçı bir ülkedir. Avrupa’nın en büyük tarımsal üretimini gerçekleştiriyoruz ve dünyada da ilk 10 ülke içerisinde yer alıyoruz. Bu anlamda bakılacak olursa ülkemiz topraklarında verimli bir üretim gerçekleştiriliyor ve çiftçilerimizde iyi bir üretim yapıyor. Ama bu üretim tekniklerini, gıda güvenirliğinin bu kadar önemli olduğu bir dönemde daha da geliştirmek ve çeşitlendirme durumundayız. Bizler de Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü olarak verdiğimiz tarımsal desteklerin yanında planlı destekler, temel desteklemeler, diğer desteklerin de yanında yine çiftçilerimizin girdi teminlerini kolaylaştırmak için şu anda uyguladığımız alternatif üretim geliştirme projesi gibi, tarım arazilerinin verimli geliştirilmesi projesi gibi, doğrudan çiftçilerimize kaynak sağladığımız tohum, fide, sera örtüsü verdiğimiz bir takım katkılarda bulunduğumuz ayni projelerimizde bulunuyor. Kastamonu ilimizden gelen projelere elimizden geldiğince pozitif yaklaşıyoruz" dedi. "Şu an Kastamonu’da zirai don nedeniyle kiraz kalmamış durumda" Yaşanan zirai don sonrasında Kastamonu’da kiraz ağaçlarının büyük zarar gördüğünü kaydeden Vali Meftun Dallı ise "Kastamonumuzda da özellikle geçen yıl ve bu ilkbaharda yaşadığımız zirai don olayı hepimize gösterdi ki artık geleneksel yöntemleri yavaş yavaş bir tarafa bırakıp gıda arz güvenliğini sağlayabilmek, üretimimizi koruyabilmek için bir takım modern, yeni, gelişen yöntemlerden faydalanmak elzem hale gelmiştir. Geçen sene cevizler tamamen donmuştu. İşte bu sene tam kirazlar çiçek açmışken bir gecede bir zirai don olayı meydana geldi. Şu an Kastamonu’da kiraz, herhalde az bir kısım dışında kalmamış durumda. Diğer meyvelerden de etkilenenler var. Yine aynı şekilde haberlerden takip etmişsinizdir. Malatya’da Kayısı tamamen ortadan kalktı, yok oldu gibi bir şey. Bunlar son derece üzücü şeyler. Demek ki bir takım iklim değişikliğinin etkisiyle mücadele edebilmek için bir takım yeni yöntemler, metotlar bulup onları bir an önce hayata geçirmek lazım. Örtü altı üreticiliği zaten her dönemde önemliydi. Ürün alabileceğiniz dönemi uzatması açısından, ürününüzün güvenliği açısından fevkalade önemli bir şey. Onun için bugün burada dağıtılacak bu naylonların inşallah bu anlamda çiftçimize, ilimize önemli katkıları olacağını düşünüyorum" diye konuştu. "Herkes bir şeyler yetiştirmeyi öğrenmeli" Herkesin kendi ürününü yetiştirmesi gerektiğini söyleyen Vali Dallı, "Köylerimizde artık hiç kimse bir şey üretmiyor. Evinin önündeki bostanla domates, salatalık, biber bile dikmiyor. İşte 2 tane tavuk besleyip yumurtasını bile almıyor. Ne yapıyor, emekli maaşı var, herkesin bir şekilde. Çarşıya iniyor, ilçeye. Oradan marketten alıyor götürüyor. Veya birileri kamyona yükleyip köye götürüyor. Orada ondan alıyorlar. Bunları hep şikayet ediyoruz. Bu tür yöntemlerle herkes, şimdi artık inşallah İstanbul’dan ilimize dönüşler de var. Vatandaşlarımız, değerli hemşerilerimiz yavaş yavaş geliyorlar. Herkes bir şeyler yetiştirmeyi öğrenmeli. Bu gıda arzı açısından bu da son derece önemli. İlla da gidip çarşıdan, pazardan, marketten almak gibi bir şeye mecbur değiliz. Yani herkes evi var, orada dededen babadan kalma iyi kötü bahçesi, bostanı var. Bir şeyler yetiştirmeli mutlaka. Yani 4-5 tane tavuk beslemek o kadar da zor bir şey değil. Bu hem ekonomik açıdan kendilerine katkıda bulunacaktır hem de son derece doğal gıdalarla beslenmelerini sağlayacaktır. Onun için inşallah bunlar da yavaş yavaş gerçekleşir. Sizi bir kere daha üretim yaptığınız için, ektiğiniz için tebrik ediyorum" şeklinde konuştu. "870 kişiye örtü altı sera naylonu dağıtacağız" Kastamonu İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Kılıç da, "Proje kapsamında yaklaşık 5 milyon lira bütçeli 2.5 milyon lirası Bakanlığımız tarafından karşılanan sera örtüsü dağıtımı yapıyoruz. Kastamonu’da örtü altı kayıt sistemine kayıtlı yaklaşık 370 dekar bir seramız bulunuyor. Amacımız mevcut seraların iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve arttırılması yönünde olacak. Bu noktada özellikle Sayın Bakanımız İbrahim Yumaklı Beye ve bakanlığımızın çalışanlarına teşekkür etmek istiyorum. Bu kaynakların ayrılması ve Kastamonu halkının refahının geliştirilmesi ve örtü altı kayıt sistemi ile örtü altının geliştirilmesi noktasında bizlere büyük destekleri oldu. Bu tabii ki bitmeyecek, bundan sonrada yine fide, tohum gibi projelerimizle bu tür dağıtımlara devam edeceğiz. 2025 yılında Bakanlığımız tarafından yaklaşık 10 milyon liranın üzerinde bizlere bir kaynak ayrıldı" ifadelerini kullandı. "Bakanımızın Kastamonulu olması bizim için çok büyük bir değer" Tarım ve Orman Hayvancılık Bakan Danışmanı Ali Bayraktaroğlu ise, "Sayın Bakanımızın bütün hemşerilerimize selamı var. Bu organizasyonlar inşallah devam edecek. Yarın İnebolu’da önümüzdeki günlerde Tosya’da, Hanönü’nde ve diğer ilçelerde hem tarımın yapmış olduğu bu katkılar Tarım bakanlığımızın diğer taraftan orman Bakanlığımızın da yine benzer orman ve köylere yönelik destekleri var. Bugünde Pınarbaşı’ndan traktör vb. araçlar dağıtılacak. Sayın bakanımızın Kastamonulu ve hemşerimiz olması bizim için çok büyük bir değer" dedi. Konuşmaların ardından çiftçilere, sera örtüleri dağıtıldı.