GÜNDEM - 24 Nisan 2025 Perşembe 14:44

Iğdır’da Ermenilerin katlettiği şehitlerin torunları: "Asıl soykırımı Ermeniler yaptı"

A
A
A
Iğdır’da Ermenilerin katlettiği şehitlerin torunları: "Asıl soykırımı Ermeniler yaptı"

Sözde Ermeni Soykırımı yalanlarının yıl dönümünde Iğdır Merkeze bağlı Hakmehmet köyünde 1919 yılında Ermenilerce katledilen şehitler anıldı.


Iğdır’ın Hakmehmet köyünde 106 yıl önce Ermenilerce katledilip toplu mezara konulan 83 şehidin torunları, yaklaşık bir asır önce yaşanan katliamın acısını halen yüreklerinde taşıyor. Türkiye’nin Ermenistan sınırındaki Iğdır’da, 1919 yılında Ermeni çetelerinin katliamına maruz kalan Hakmehmet köyü sakinlerinin torunları, onlarca yıl önce yaşanan soykırımı unutamıyor. En son 1999 yılındaki kazı çalışmalarında, Ermeni çetelerince katledilerek toplu mezarlara doldurulan 83 kişinin cesetlerine ulaşıldığı Hakmehmet köyünde yaşayanlar, aile büyüklerinin o gün uğradıkları katliamın acısıyla hayatlarını sürdürüyor.


Türkiye Azerbaycan Dostluk Dernekleri Federasyonu Iğdır Azerbaycan Evi Derneği tarafından Hakmehmet köyüne yapılan ziyarette şehitler haftası nedeniyle Hakmehmet köyü şehitleri Fatihalar okunarak anıldı.


Köyde bulunan ve 1999 yılında yapılan kazı sonucunda ortaya çıkarılan toplu mezardan 51 (köylülerin ifadesine göre 83) kişinin cesedi çıkarılarak yapılan anıt mezarı ziyaret eden vatandaşlar burada Fatiha okuyarak dua ettiler. Anıt önünde yapılan törende konuşan Türkiye Azerbaycan Dostluk Dernekleri Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Iğdır Azerbaycan Evi Derneği Başkanı Serdar Ünsal, "Yine 24 Nisan yaklaşıyor. Ermeniler sözde soykırım yalanını bütün dünyaya duyurmaya çalışacaklar. Türkler bize soykırım yaptı diye. Aslında asıl soykırımı Ermeniler Türk milletine yapmıştır. 1919 yılında Iğdır ve çevresinde Ermeniler bir katliam yapmışlardır. Bu katliam yapılan yerlerin başında Hakmehmet köyü, Oba köyü, Tuzluca’daki Gedikli köyü, Koçkıran köyü, Yaycı köyü, Kazancı köyü gibi köyler gelmektedir. Devletimiz de burada Oba köyünde Akmamet köyünde toplu mezarları açarak dünya kamuoyuna duyurdu. Asıl soykırımı biz burada görmekteyiz. Fakat bir emperyalist yalan olan sözde soykırım yalanını her alanda duyurmaya Ermeniler çalışıyorlar. Gerçek soykırımı görmek isteyenler Hakmehmet köyüne gelsin diyorum. 1919-1920 yılları arasında Iğdır ve çevresinde katliam yapan Ermenilerin torunları maalesef 1992 yılında Hocalı’da aynı katliamı yaptılar. Hocalı’da yaşanan katliam dünya milletlerinin gözü önünde canlı yayında gerçekleşti. Bu da gösteriyor ki Ermeniler soykırımcı bir millettir. Sözde soykırım yalanlarıyla kamuoyunu kandırmaya onları aldatmaya çalışıyorlar" dedi.


"Ermenilerin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaptıkları katliam ortadadır" diyen Hakmehmet köyünde Ermenilerin katliamına maruz kalanların torunu olan Muhtarlar Derneği Başkanı Mikail Ud da, "1919 yılı Ermeni çeteleri tarafından bir gece köyümüzün etrafı sarılarak köydeki bütün erkekleri toplayıp şu anda durduğumuz yerde mevcut bulunan ve 13 metre derinlikte su aldığımız su kuyusunun başına getiriyorlar. Burada teker teker hepsini kurşunlayarak, hançerleyerek bu kuyuya atıyorlar. O gün, katliamın yapıldığı gün babası ve kardeşleri gözünün önünde kesilerek, boğazı kesilerek, kurşunlanarak kuyuya atılan Hacı Abbas Güneş amcamız 105 yaşına kadar yaşadı. Bu hemen karşıda bulunan duvarın kenarından katliamın nasıl yapıldığını seyrediyor. O zaman çocuk 8-9 yaşlarında babasının ve kardeşlerinin nasıl öldürüldüğünü görüyor. O olayın canlı şahitleri ölünceye kadar anlatırlardı. Biz bu katliamın dünya kamuoyuna duyurulması için 1919 yılı yapılan bu katliamın 2009 yılında bu kuyunun açılmasına karar verdik. Yani kararı verirken dönemin valisi ve Atatürk Üniversitesi profesörlerinden Sayın Enver Konukçu bey bunların da girişimiyle kuyunun açılması izni alındı ve kuyunun açılmasına karar verdik. Bütün dünya kamuoyu da şahit oldu. BBC televizyonu, TRT televizyonu yabancı muhabirler de vardı tarih bilimciler vardı. Onların gözü önünde birinci gün kuyunun 9 metre kadar derinliğine indik. İkinci gün 12-13 metre ile beraber şehitlerimizin maaşına ulaştık. Şehitlerimizin maaşlarını, kemiklerini çıkararak karşıda bulunan duvarın orada bütün dünya kamuoyuna sergiledik" dedi.


Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sözer Akyıldırım da, "Ermeniler her yıl 24 Nisan geldiği zaman dünya kamuoyunu ayaklandırıyorlar. Oysa ki Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır. Osmanlı iki milyon Ermeni topluca öldürdü deniliyor. Ben buradan haykırıyorum. Diyorum ki Japonya’ya 1945 yılında atılan atom bombasıyla Nagazaki’ye Hiroşima’ya atılan atom bombalarıyla 150 bin insan, 300 bin insanın öldüğünü varsayarsak Osmanlı elinde kozmik silahlar mı vardı ki 2 milyon insanı katletsin öldürsün. Öldürdüyse bunların toplu mezarları nerede? Ermenilerin ellerindeki arşiv belgelerini açıklasınlar. Varsa toplu mezarlar göstersinler. Kazı yapalım, çıkaralım. En son Gazze’de yapılan operasyonlara baktığımız zaman İsrail elindeki tüm teknolojik silahları kullanırken altmış bin insan ölüyorken 1915 şartlarında 2 milyon Ermeni öldürülmesi katledilmesi iddiası tamamıyla bir deli saçmasıdır" dedi.


Ermenilerin insanları kandırıp cami avlusuna topladıktan sonra katlettiğine işaret eden, 7 amcası Ermenilerce öldürülen 81 yaşındaki Peri Ud da şunları söyledi:


"Ermeni askerleri halka haber gönderiyor ki gelin konuşalım anlaşalım. İnsanları burada topluyor sonra da silahsız insanları vurarak öldürüyor. 70 kişiyi bu su kuyusunun içine doldurup öldürdüler."



Iğdır’da Ermenilerin katlettiği şehitlerin torunları: "Asıl soykırımı Ermeniler yaptı"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Bitlis’te ilk defa yüz germe ameliyatı başarıyla yapıldı Bitlis’te sağlık alanında önemli bir ilke imza atılarak ilk kez derin plan (deep plane) yüz germe ameliyatı başarıyla gerçekleştirildi. İleri düzey estetik cerrahi teknikleri arasında yer alan bu operasyon, Bitlis’te de modern ve nitelikli sağlık hizmetlerinin verilebildiğini gözler önüne serdi. Alanında uzman hekimler tarafından yapılan ameliyat, klasik yüz germe yöntemlerinden farklı olarak yüzün yalnızca derisini değil, kas ve bağ dokularını da kapsayan derin plan üzerinden uygulandı. Yapılan bu ameliyatla daha doğal, uzun süre kalıcı ve yüz ifadesini bozmayan sonuçlar elde edilmesi hedeflendi. Bitlis’te ilk kez gerçekleştirilen bu ameliyat, hem kentteki sağlık altyapısının geldiği noktayı ortaya koydu hem de estetik cerrahi alanında bölge halkı için önemli bir avantaj sağladı. Yetkililer, bundan sonraki süreçte benzer nitelikteki ileri cerrahi işlemlerin Bitlis’te daha sık yapılmasının hedeflendiğini ifade etti. Ameliyatı gerçekleştiren Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, ameliyathane şartlarının bölgedeki birçok hastaneye göre daha iyi olduğunu belirterek, "Hastamıza ilimizde bir ilk olarak derin plan yüz germe ameliyatı uyguladık. Bu ameliyat sadece cildi değil, aynı zamanda cilt altı dokularının da ve boyun bölgesinin de hassas bir diseksiyonun kesilmesi, açılması uygun planların ve bu planların yine uygun cerrahi planlarda, uygun açılarda gerilerekten bir hastanın 10-15 sene önceki haline döndürülmesini amaçlayan bir ameliyat. Şimdi ilk kez gerçekleşen bir ameliyat. Hem hasta çok bilinçli, uyumlu bir hasta hem bu sayede süreçte çok iyi geçti. Hem de bu ilk kez yapıldığı için de oldukça mutluyuz. Artık hani bu tarz daha nitelikli ameliyatlar da şehrimizde yapılabiliyor. Bunun dışında her ne kadar daha önce yapılmamış olsa da artık hani o kadar kompleks olmayan uygulanabilen bir ameliyat. İyileşme süreci de oldukça hızlı. Hastalar günlük hayata hızlı dönebiliyor. Bu açıdan hani uygun hastada uygun endikasyonlar yapılabilecek güzel bir ameliyat. Bölge şartlarında yapılabilmesi için herhangi bir eksiğimiz yok" dedi. Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, hastane şartlarının bu tür ameliyatlar için yeterli olduğunu da ifade ederek, "Hastanenin ekipmanları olsun, ekibi olsun bu konuda oldukça yardımcılar, bilgililer, tecrübeliler hani her ne kadar ilk kez yapılmış bir ameliyat olsa da tüm ekip bu süreçte oldukça İyi bir şekilde süreci yönetti, yardımcı oldular. Yani o açıdan bölgenin hiçbir eksiği yok. Hatta bazı açılardan fazlası dahi var" diye konuştu Yüz gerdirme ameliyatı olan Fatih Sirek ise, "Uzun zamandır bu ameliyatı yaptırmayı düşünüyordum. Devlet hastanesinde olması aslında benim için de çok isabet oldu. Çağhan Bey’in yanına geldim. Sağ olsun çok ilgilendi. Birlikte ameliyat olmama karar verdik. Ameliyat oldum. Son derece de iyi geçti ameliyatım. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Tabii ki ameliyat sonrası çehremizde değişiklik oluyor. Sarkan yerler daha deli toplu hale geliyor. Dolayısıyla yüz daha gençleşiyor. Sosyal hayatımızda da değişiklik oluyor. Kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. O anlamda da çok katkısı oldu bana. Hocamız da çok ilgili. Buradaki personeller de çok ilgili. Sağ olsun günde 3-4 defa servise kadar gelip bizi ziyaret etmiştir. Bakmıştır. Kontrol etmiştir. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum" dedi.
Erzurum YÖK, 2025 yılı üniversite izleme ve değerlendirme raporunu yayımladı Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan "2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu" açıklandı. Sonuçlara göre, Atatürk Üniversitesi pek çok temel göstergede Türkiye’nin en başarılı yükseköğretim kurumları arasındaki yerini güçlendirdi ve stratejik alanlarda yükselişini sürdürdü. Atatürk Üniversitesi, eğitim kalitesini belgeleyen "Akredite Lisans Programı Sayısı" göstergesinde 52 programla Türkiye genelinde 1. sırada yer alarak bu alandaki liderliğini tescilledi. Nitelikli akademik çıktıların bir göstergesi olan "Doktora Mezun Sayısı"nda 385 mezun ile 8. sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, Türkiye’nin doktoralı insan kaynağı ihtiyacına en büyük katkıyı sunan kurumlardan biri oldu. Ayrıca, 238 aktif öğrenci topluluğu ile sosyal kampüs imkânları açısından da Türkiye’nin en zengin 4. üniversitesi olma başarısını gösterdi. Ar-Ge ve inovasyonda Türkiye’nin öncü gücü olan, araştırma ve yayın performansıyla göz dolduran üniversite, bilimsel dünyanın en saygın dergilerinde yayımlanan makaleler baz alındığında, "İlk yüzde 10’luk Dilimde Bulunan Dergilerdeki Yayın Sayısı" kriterinde Türkiye’nin en başarılı 4. üniversitesi oldu. Teknoloji ve inovasyon alanındaki verimliliğini de kanıtlayan Atatürk Üniversitesi, "Olumlu Sonuçlanan Patent, Faydalı Model veya Tasarım Sayısı" göstergesinde ise Türkiye genelinde 3. sıraya yerleşti. Atatürk Üniversitesi, Kapsayıcı Bir Eğitim Ortamı Sunma Kararlılığı İle Yoluna Devam Ediyor Üniversite, proje geliştirme süreçlerinde de hem ulusal hem de uluslararası arenada etkinliğini artırdı. Buna göre, Atatürk Üniversitesi, 2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporunda; Ulusal Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 4. sırada (189 proje), Uluslararası Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 8. sırada (63 proje), TÜBİTAK Proje Desteği Sayısında ise Türkiye genelinde 20. sırada (141 proje) yer aldı. Toplumsal Katkıda "Öğrenci Odaklı Başarı" sosyal sorumluluk projelerinde, öğrenci katılımını teşvik eden modelleriyle fark oluşturan üniversite; öğrenciler tarafından yürütülen 1.305 sosyal sorumluluk projesi ile Türkiye genelinde 2. sıraya yerleşti. Üniversite yönetiminin bizzat yürüttüğü 291 proje sayısı ile Türkiye 5’incisi oldu. Ayrıca, "Kampüs Erişilebilirliği" ve "Engelsiz Üniversite" çalışmaları kapsamında çıkarılan 239 erişilebilirlik envanteri ile Atatürk Üniversitesi, Türkiye’de 7. sırada yer alarak kapsayıcı bir eğitim ortamı sunma kararlılığı bir kez daha gösterildi. Rektör Hacımüftüoğlu: "Bu Başarı, Sürdürülebilir Gelişim Stratejimizin Bir Tecellisidir" Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, elde edilen verilerin üniversitenin sürdürülebilir gelişim stratejisinin bir sonucu olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Yükseköğretim Kurulumuzun 2025 yılı izleme raporunda, özellikle akredite program sayısındaki Türkiye birinciliğimiz ve patent verimliliğindeki üçüncülüğümüz, eğitimde kalite ve Ar-Ge’de katma değer odaklı yaklaşımımızın en somut göstergeleridir. "Bölgesel Güçten, Küresel Markana" vizyonumuzla sadece bilgi üreten değil, ürettiği bilgiyi teknolojiye ve toplumsal faydaya dönüştüren bir kurum olma yolunda kararlılıkla ilerliyoruz. Bilimsel yayınlarımızın niteliği ve öğrencilerimizin sosyal sorumluluk projelerindeki öncü rolü, üniversitemizin hem küresel rekabet gücünü hem de toplumsal aidiyetini pekiştirmektedir. Bu başarı grafiğinde emeği geçen tüm akademik ve idari personelimiz ile geleceğimizin teminatı olan öğrencilerimize şükranlarımı sunuyorum. Atatürk Üniversitesi olarak, ülkemizin milli teknoloji hamlesine ve 2071 vizyonuna en üst düzeyde katkı sunmaya devam edeceğiz."
Eskişehir ’Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü’ semineri düzenlendi Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından düzenlenen "Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü" başlıklı seminer gerçekleştirildi. Seminere Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rahşan Tamsü Polat, Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay ve öğrenciler katıldı. Antik dönem yemek kültürü seramikler üzerinden anlatıldı Seminerde konuşmacı olarak yer alan Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay, antik döneme ait seramik kapların boyutları ve üretim tekniklerinden hareketle dönemin yemek alışkanlıklarını, mutfak kültürünü, estetik anlayışını ve damak zevkini ele aldı. Oransay, seramik kapların yalnızca işlevsel değil; aynı zamanda dönemin sosyal, hiyerarşik, bireysel ve kültürel yapısını yansıtan önemli göstergeler olduğunu vurguladı. Kottabos oyunu ve içki kaplarının önemi Konuşmasında Antik Yunan’daki Kottabos oyununa da değinen Doç. Dr. Oransay, "Sempozyomlarda kullanılan kaplar arasında içki içme kaplarının fazla olmasının nedenlerinden biri Kottabos adı verilen oyundur. Bu oyun sırasında kapların kırılması nedeniyle sıklıkla yeni kapların üretilmesi gerekmiştir." ifadelerini kullanarak içki kaplarının sosyal pratikler ve statü göstergeleriyle olan ilişkisini katılımcılarla paylaştı. Seminer, soru-cevap bölümünün ardından Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay’a katılım belgesinin takdim edilmesiyle sona erdi.