SAĞLIK - 22 Kasım 2024 Cuma 11:04

21 Kasım Dünya Pankreas Farkındalık Günü’nde hastalar uzmanlarla buluştu

A
A
A

Pankreas kanserine karşı toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla 21 Kasım Dünya Pankreas Kanseri Günü’nde hastalar uzmanlarla buluştu

Acıbadem Ataşehir Hastanesi’nde “Doğru Takımla Umutlar Yeşeriyor” isimli buluşmada hastalar kendi deneyimlerini, uzmanlar pankreas kanserindeki yeni gelişmeleri anlattı. Genellikle sinsice ilerleyen ve ileri evrelere kadar belirti vermeyen pankreas kanserinin görülme sıklığı son yıllarda hızla artıyor. Öyle ki gelecek 5-6 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde en çok ölüme neden olan kanser türleri arasında 4’ncü sıradan 2’nci sıraya yükseleceği tahmin ediliyor. Bu korkutucu tabloyu tersine çevirmeye çalışan tıp alanındaki yeni gelişmeler ise yüz güldürüyor. Yapay zekadan yenilikçi ilaçlara kadar umut vadeden bu gelişmeler sayesinde erken tanı imkanı yükseliyor, hastaların yaşam süresi ve kalitesi artırıyor.

21 Kasım Dünya Pankreas Farkındalık Günü’nde hastalar uzmanlarla buluştu

Pankreas kanserine karşı toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla 21 Kasım Dünya Pankreas Kanseri Günü’ne özel etkinlikler gerçekleştiriliyor. Bu çerçevede; Acıbadem Ataşehir Hastanesi’nde hastaların ve yakınlarının kendi deneyimlerini paylaştığı, uzmanların da tedavide en yeni gelişmeleri anlattığı bir etkinlik gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü sunucu Merve Dinçkol’un yaptığı ’Pankreas Kanserinde Doğru Takımla Umutlar Yeşeriyor’ başlıklı söyleşide konuşan Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan ve Prof. Dr. Mert Erkan pankreas kanserinde yeni tedavi yöntemlerini anlatırken, multidisipliner bir yaklaşım ve ekiple gerçekleştirilen tedavi sayesinde hastaların yaşam sürelerinin artırılarak, yaşam kalitelerinin yükseltilebildiğini vurguladılar.

21 Kasım Dünya Pankreas Farkındalık Günü’nde hastalar uzmanlarla buluştu

"Biz bu hastalığı yenebiliyoruz"

Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, "İç açıcı olan bir sürü çeşitli gelişmeler var, yani hastamız eşittir ölür diye şu an bir şey söyleyemeyiz. Elimizde olan yeni kemotedavi ajanları ve ışınları ile artık biz bu hastalığı gerçekten yenebiliyoruz ve bu mesajı çok net söyleyebiliriz. Hastaların hayatı aslında ilk aylarda biraz değişiyor çünkü ameliyattan sonra ilk önce bazı yeni sistemler kurulduğu için bir organın yarısı olmadığı durumlara sindirim sisteminin alışması lazım, buna alıştıktan sonra hastalar önceden nasıl yaşıyorsa aynı şekilde yaşıyor, İstediğini yiyip içebiliyor, hiç bir şekilde bunu artık yiyemem, içemem durumu olmuyor ama belli bir süreci atlatmanız gerekiyor. Hastalıktan korunmak için kilolu olmayın, sigara kesinlikle kullanmayın, alkolden uzak durun. Bunlar çok basit şeyler ama bir sürü hastalıklar için geçerli ama özellikle kilo ve sigara pankreas kanseri için çok ciddi risk faktörleri. Pankreas kanserine yakalandığınız zaman bir savaş içerisindesiniz, evet belki savaşı kaybedebilirsiniz de ama kazanabilirsiniz de" ifadelerini kullandı.

21 Kasım Dünya Pankreas Farkındalık Günü’nde hastalar uzmanlarla buluştu

"21 Kasım’ı pankreas kanseri hakkında farkındalık günü olarak dünyada tanıyoruz"

Prof. Dr. Mert Erkan, "21 Kasım’ı pankreas kanseri hakkında farkındalık günü olarak dünyada tanıyoruz. Biz onu bir aya yayarak pankreas kanseri hakkında farkındalığı arttırmaya çalışıyoruz çünkü çok bilinen bir hastalık olmamakla birlikte kanserden ölümler sırasında şu an dördüncü sırada olmakla beraber 2030 yılı itibari ile hem kadın hem erkek için dünyada en ölümcül ikinci kanser olması bekleniyor. Ülkemizde de sık görünüyor aslında, on bin bir görülme sıklığı var. Maalesef çok geç tanı koyduğumuz bir hastalık, şüphelenebileceğimiz çok az bulgu ve belirti var. O yüzden sinsice ilerleyebiliyor maalesef. Hastalar bize geldiğinde genelde eskiden yapabiliyorsak sadece ameliyat silahımız vardı yapamadığımız zaman da kemoterapiye yönlendiriliyordu. Şimdi ise bu çok genişledi ve değişti. Bize gelen hastaların maksimum yüzde yirmisi direkt ameliyata uygun hastalardır. Şu an yaklaşık yüzde otuz beşlik bir kesim bize geldiğinde önden verdiğimiz kemoterapi ve radyoterapi ile tümörünü küçülttükten sonra tekrar cerrahi aday hasta haline geliyorlar dolayısıyla yaklaşık yüzde elli hastaya kemoterapi, radyoterapi ve cerrahiyi bir arada uygulayarak eskiden yapamadığımız genişlikte tedavi seçeneği sunuyoruz ve bunların da yaklaşık yüzde ellisi beş yıldan daha uzun sağ kalıma ulaşıyorlar. Her zaman umutlu olmak lazım. Bu bir zamana karşı yarış. Biz elimizdeki silahları en iyi şekilde kullanarak o yarışta hastalarımızın sağ kalım sürelerini hep uzatmaya çalışıyoruz. Bir gün mutlaka bunun da bir çözümü geliyor. Genetik dediğimiz kısım aslında sadece yüzde onu, geriye kalan yüzde doksanın sebebini henüz bilmiyoruz ama bunun içinde normal, doğal yaşama yaklaşmak kesinlikle koruyucu. Sigara içmemek, sağlıklı bir yaşam sürmek, pozitif bakmak ve hareket etmek bunlar benim önereceğim en önemli, şu an için bildiğimiz faydalı olabilecek tavsiyeler. Pankreas kanseri ciddi bir sorun ama ondan korkmak değil, onun hakkında bilgi sahibi olmak ve onunla mücadele etmeyi öneriyorum herkese" dedi.

21 Kasım Dünya Pankreas Farkındalık Günü’nde hastalar uzmanlarla buluştu

"Hastalar tedavi sürecini anlattı"

4’ncü evre pankreas kanseri olup hastalığı yenen Zafer Ali Yağcıoğulları, "Hastalığın ilk teşhisi konduğunda 51 yaşındaydım, 2016 yılının sonlarıydı. O ilk bir hafta yaşamadım gerçekten benim için şok ediciydi. Zaten tesadüfen gittim. Ultrason çekecek bir arkadaşımın bana yardımcı olmasını talep etmiştim. Ultrason çekecek arkadaşımız da nereye bakalım? dedi, ’pankreas ve karaciğere bakarsanız sevinirim, annemde ve anneannemde pankreas babamda ve amcamda beyin tümörü var’ demiştim. Tedavim ve iyileşme sürecim için tabii ki iyi bir doktor bulmam gerekiyordu. Bu işin en doğru doktoru nerededir diye araştırmaya başladığımda internete girdim ve bu işi yapan Türkiye’de en iyi kim vardır diye araştırdım. Yabancı hastanelere de baktım. Türkiye’ye gelmiş, Alman hastanelerinin onkolojik cerrahı olarak en tecrübeli kişisini buldum tesadüfen, hayat tesadüflerden ibaret. İlgili kişiyle çok ciddi görüşmelere girdim ve ameliyat olmaya karar verdim. Ameliyat dedikleri için şanslıyım çünkü ameliyat demezler ise bu iş zaten bitmiş demektir. Ben de hemen ameliyatı kabul ettim, bütün detaylarıyla her şeyi öğrendim eşime de çok geç haber verdim ki bu süreçte üzülmesin diye. Tıp tarihinin en zor ameliyatı oldum yaklaşık 12 saat süren bir operasyondan sonra hayata geri döndüm diyebilirim. Hastalığı atlattıktan sonra beslenme şeklimi değiştirdim, organik beslenmeye çalıştık. Eşim bu konuda çok destek verdi, bir toprak parçası aldık kendi meyve ve sebzemizi kendimiz yetiştirmeye çalıştık. Halen de devam ediyoruz, ilaçsız herhangi bir kimyasal olmadan yetiştirdiğimiz ürünler üzerinden besleniyoruz. Herkesin beslenme şeklini organiğe döndürmesini özellikle rica ediyorum. Özellikle bu hastalığa yakalanmış olanlara pankreas değil de kanser dediğimiz bu hastalığa yakalanmış olanlara yegane tavsiyem, morallerini güçlü tutsunlar hayat devam ediyor" ifadelerini kullandı.

21 Kasım Dünya Pankreas Farkındalık Günü’nde hastalar uzmanlarla buluştu

Hastalığı yenen Cem İmren ise "Pankreas kanserini ben bilmiyordum, tanımamıştım. Pankreasın nasıl bir organ olduğunu da bilmiyordum, ne kadar değerli bir organ olduğunu da bilmiyordum. O yüzden bir korku oldu açıkçası. Araştırmalar yaptım cerrahın önemli olduğunu keşfettim ve Güralp hocamla tanıştık, tedavim hakkında pozitif enerji verdi ve olumlu konuştu. Ben de hayata bağlanmayı seven bir insanım, hayatı seviyorum yeneceğim bunu başaracağım dedim ve o şekilde pozitif başladım. 6 ay kemoterapi ve ışın tedavisi sonra 2021 yılının kasım ayında operasyon geçirdim. Operasyondan sonra üç ay daha kemoterapi aldım, ışın almadım. Sonradan da takviye ilaçlarla kendimize geldik. Ben pankreas diye girdim fakat muhtemelen diğer organlarıma da sıçramış ki dalak, safra kesesi, bağırsak ve mideden de bir kısım bir şey alındı. Onlar alındıktan sonra tabii doğal olarak pankreas da alındığı için şeker hastası oldum ve insülin kullanmak zorunda kaldım. Güralp hocama ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Bu kanser bence geçici bir olay, herkes yenebilir. Pankreas kanseriyim diye korkmasınlar Acıbadem Hastanesi ve Güralp hocam bu konuda çok iyidir. Korkmayalım kanserden hep beraber pozitif düşünelim bu işin evresi önemli değil, önemli olan ben yaşamak istiyorum demek" dedi.

Selami Berke Kaya 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Öğretmeninin hediyesini meydana dikti Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban öğretmeni Heykeltıraş Cengiz Sevener’in yaparak kendisine armağan ettiği Ünlü Türk Düşünürü Yunus Emre’nin büstünü 100. Yıl Meydanı’na düzenlenen törenle yerleştirdi. Manisa’da uzun yıllar sanat öğretmenliği yapan Heykeltıraş Cengiz Sevener mermerden yaptığı Ünlü Türk Düşünürü Yunus Emre’nin büstünü öğrencisi Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban’a hediye etti. Başkan Balaban da kendisine armağan edilen büstü 100. Yıl Meydanı’nda konuşlandırdı. Büstün açılışı törenle yapılırken; açılışa Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, Heykeltıraş Cengiz Sevener, Eşi Emekli Öğretmen Meral Sevener, Belediye Başkan Yardımcıları, belediye meclis üyeleri, CHP il ve ilçe başkanlığı yöneticileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile belediye personeli katıldı. Hediyenin kendisi için çok önemli olduğunu dile getiren Başkan Balaban, kendisine böylesine değerli bir armağan veren öğretmenlerine teşekkür etti. Konuşmasına 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayarak başlayan Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban şu ifadelere yer verdi: “24 Kasım Pazar günü Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e başöğretmen sıfatının verildiği öğretmenler günü. Yunus Emre de gerçek bir öğretmen. Öğrettiği en önemli şey de sevgi. Dünyayı güzellik kurtaracak diyor şair. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey. Yunus Emre de asırlar önce Anadolu’da, tüm dünyada insanlığa sevgi dersi vermiş büyük bir bilge. İlçemizin ünlü düşünürün adını taşımasından onur duyuyoruz. Kendisinin şehirde büstünün bulunmaması bir eksiklikti. Cengiz Hocam, Meral Hocam ile benim lise öğretmenim. Ziyaretime geldiklerinde böyle bir hediye sunmak istediğini söyledi. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Yunus Emre’nin büstü için bizden bir kuruş ücret talep etmediler. Belediyemize herhangi bir maliyeti olmadı. İki öğretmenimin Yunusemre Belediyesi’ne ve ilçe halkına hediyesidir. Kendilerine tekrar teşekkür ediyorum.” Heykel hakkında bilgi veren Cengiz Sevener ise kendilerini açılışa davet eden öğrencileri Semih Balaban ve Hakan Gürtunca’ya teşekkür ederek şunları söyledi: “Öğretmenler için en güzel şey öğrencilerinin böyle güzel görevlere gelmesidir. Bu büstü aşağı yukarı kürsü büyüklüğündeki mermerden 2 - 3 ayda yonttum. 6 sene beklettim. İyi ki de bekletmişim. Kendisini ziyarete geldiğimde hediye etmek istediğimi söyledim. Kendisi de bundan büyük memnuniyet duyacağını ifade etti. İnanıyorum ki Yunus Emre büstünü en iyi şekilde koruyacaklar. Sayın başkanımıza görevinde başarılar diliyorum.” Konuşmaların ardından büstün açılışı yapılırken; Yunus Emre büstünü hediye eden Heykeltıraş Cengiz Sevener, Belediye Başkanı Semih Balaban ve katılımcılar hatıra fotoğrafı çektirdi.
Eskişehir Şerzan Kurt’un ölümüyle ilgili 14 yıldır devam eden dava sonuçlandı Muğla’da 11 Mayıs 2010 tarihinde muhalif görüşlü öğrenciler arasında yaşanan olaylarda Şerzan Kurt’un silahla vurularak ölümüne ilişkin 4’üncü kez yargılanan polis memuru hakkında 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası verildi. Muğla’da 11 Mayıs 2010 tarihinde bir kız öğrenciye laf atma tartışmasının büyümesiyle muhalif görüşlü öğrenciler arasında kavga çıktı. Gece boyu süren ve polisin müdahale ettiği olaylarda ağır yaralanan Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü öğrencisi Şerzan Kurt, olaydan 8 gün sonra tedavi gördüğü İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Şerzan Kurt’un ölümüyle ilgili hakkında işlem başlatılan Muğla Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru G.Ş. tutuklanarak cezaevine gönderildi. Polis memuru G.Ş. hakkında Muğla Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘olası kasıtla nitelikli adam öldürme’ suçundan açılan davanın güvenlik tedbiri nedeniyle Eskişehir’de devam etmesine karar verildi. Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan G.Ş. hakkında, 7 Eylül 2012’deki karar duruşmasında 8 yıl hapis cezası verildi. Polis memuru G.Ş., tutukluluk süresi göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Yapılan itirazlar üzerine karar, Yargıtay tarafından bozuldu. Tekrar görülen yargılama sürecinin ardından verilen ‘haksız tahrik indirimi’ iptal edilerek, 16 yıl hapis cezasına çarptırılan G.Ş., 2014 yılında tutuklanarak cezaevine gönderildi. 2016 yılında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı üzerine hakkında ‘haksız tahrik’ ve ‘iyi hal’ indirimleri uygulanan G.Ş. tahliye edildi. 2019 yılında tekrar açılan davadan çıkan ve 2021 yılında onanan 7 yıl 6 ay hapis cezası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine 2024 yılında tekrar iptal edildi. Polis memuru G.Ş. hakkında verilen kararın bozulmasının ardından açılan dava, Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrardan görülmeye başlandı. Davanın bugün görülen karar duruşmasına, tutuksuz yargılanan G.Ş. ve taraf avukatları katıldı. Mahkeme heyetinin söz vermesi üzerine kendisini son kez kendisini savunan sanık G.Ş, “Ben en başından beri hep aynı savunmada bulundum. Bana imtiyaz sağlandığı söylenmesine rağmen tutukluluğun üst sınırı 5 yıl olmasına rağmen ben 6 buçuk yıl tutuklu kaldım. Tutuklu olduğum dönemde dahi yurt dışına çıkış yasağı uygulandı. Adli kontrol şartı en fazla 3 yıl uygulanabilirken, benim hala devam eden adli kontrol şartım var. Devam eden yurt dışı yasağımda dolayı, eğitimine yurt dışında devam eden çocuğumun yanına gidemedim. Çocuğumun eğitim hayatı sekteye uğradı. Beraatımı talep ediyorum. Zaten tutuklu kaldığım süre talep edilen cezasının üstündedir. Terör örgütünün ölüm listesinde adım yer alıyor. Can güvenliğim dolayısıyla silahımın da iadesini talep ediyorum” dedi. Mahkeme heyeti, G.Ş. hakkındaki kararını açıkladı. Şerzan Kurt’un ölümünden yargılanan G.Ş. hakkında, 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezasına karar verildi. “Keşke gerçek faillere ulaşılmış olsaydı” Duruşmanın ardından Eskişehir Adliyesi önünde açıklama yapan G.Ş.’nin avukatı Erol Halka, “14 yıldan beri sürmekte olan bir hukuk mücadelesinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bundan 14 yıl önce 2010 yılı Mayıs ayında Muğla’da öldürülen Şerzan Kurt’un yargılaması ile ilgili müvekkilim G.Ş. 14 yıl boyunca yargılandı. Bizim başından beri iddia ettiğimiz şey Şerzan Kurt’un katillerinin dışarıda dolaşmasıydı. Çünkü müvekkilim tüm dosya incelendiğinde tekrar görülecektir ki bu suçu işlemedi. Süreçler esnasında heyetler değişti, delil durumu yeterli düzeyde ele alınamadı, ihmallere uğradı. Bir ailenin genç bir evladını kaybetmesinden dolayı biz de üzgünüz. Keşke gerçek faillere ulaşılmış olsaydı. En nihayetinde Ceza Genel Kurulu’ndan gelen karar bugün Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sonuçlandı. Gelinen nokta itibariyle neticeten kasıt olmaksızın insan öldürülmesi suçundan müvekkilime 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası verildi. Bu bize göre de hukuka aykırı. Müvekkilimle henüz görüşme yapmadık. Uygun gördüğümüz takdirde bunun da üst kanun yollarına gidebileceğimiz belirtiyoruz” dedi. “Adalet tam tecelli etmese de teselli etti” Şerzan Kurt’un ölümünden yargılanan ve hakkında 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası verilen, daha önceki yargılama süreçlerinde cezaevinde kaldığı süreç göz önüne alınarak tutuklaması gerçekleştirilmeyen emekli polis memuru G.Ş., duruşma ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Avukatım gerekli açıklamaları yaptı. 15 yıldır bu dava sürüyor. Baştan beri söylediğimiz gibi bizim bu davayla bir bağımız yoktu. Bunu söyledik. Adalet tam tecelli etmese de teselli etti. Yine de hak ettiğimiz karar buydu. Beraatımın verilmesi gerekiyordu. Neresinden dönülse kârdır gibi bir karar oldu.”
İstanbul Omsan Logistics’e ’Uluslararası Deniz Taşıması Firmaları’ ödülü OYAK Şirketlerinden Omsan Logistics, bu yıl 15’inci kez düzenlenen Atlas Lojistik Ödülleri’nde, ‘Uluslararası Deniz Taşıması Firmaları (Gemi Sahipleri) Ödülü’ne layık görüldü. Ödüller, şirketin de katılımcıları arasında yer aldığı Logitrans Fuarı’nın ev sahipliği yaptığı törende takdim edildi. Lojistik sektörünün en prestijli organizasyonlarından Atlas Lojistik Ödülleri, Logitrans Fuarı’nda gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. Omsan Logistics, Türkiye lojistik sektörü medyasının ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle 15’inci kez gerçekleştirilen Atlas Lojistik Ödülleri’nde, ‘Uluslararası Deniz Taşıması Firmaları (Gemi Sahipleri) Ödülü’nün sahibi oldu. Yapılan açıklamaya göre, Özmal ve uzun dönem kiralamalarla birlikte toplam 14 gemiye sahip filosuyla şirket, ‘Yeşil Taşımacılık’ hedefleri doğrultusunda deniz yolu taşımacılığının ağırlığını her geçen gün artırıyor. Tahıl, cevher, çimento ve demir çelik başta olmak üzere farklı sektörlere dökme ve genel kargo yüklerinin taşınmasında lojistik ve liman hizmetleri sunan Omsan Logistics, proje bazlı parsiyel açık yük taşımalarını da gerçekleştiriyor. Akdeniz, Karadeniz, Avrupa, ABD, Brezilya ve Uzak Doğu limanlarına taşımalar gerçekleştiren şirket, Türk limanları arasında yapılan dökme yük taşımacılığında ‘taşıma hacmi en büyük firma’ unvanını da koruyor. Geniş hizmet yelpazesine sahip Türkiye lojistik sektörünün önde gelen şirketlerinden Omsan Logistics 46 yıllık tecrübesiyle; kara yolu, deniz yolu, hava yolu, demir yolu, intermodal taşımacılığı, serbest ve gümrüklü depolama, mikro dağıtım, otomotiv lojistiği, enerji lojistiği, proje taşımacılığı, ev ve ofis lojistiği, gümrükleme ve sigorta gibi geniş bir yelpazeyle yurt içi ve yurt dışında hizmetler sunuyor. Uçtan uca hizmet verme prensibi ve multimodal taşımacılık yetkinliğiyle yenilikçi ve alternatif çözümler geliştiren şirket, iş ortaklarının taleplerine uygun olarak hava, deniz, kara ve demir yolu taşımacılığı kombinasyonuyla multimodal hizmetler sunarak optimal bir hizmet ağı oluşturuyor. Daha yeşil bir dünya için çalışıyor Demir yolu tren işletmeciliği yetki belgesine sahip özel tren işletmecisi olan şirket, daha yeşil bir dünya için sürdürülebilirlik alanında somut adımlar atıyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ‘Kombine Taşımacılık Yönetmeliği’ kapsamında Yeşil Lojistik Belgesi’nin de sahibi olan şirket, sürdürülebilirlik uygulamalarını tüm iş süreçlerinde yaygınlaştırıyor. ‘Yeşil Taşımacılık’ olarak da nitelendirilen deniz yolu ve demir yolu taşımacılığında fark oluşturan hizmetler sunan şirket, deniz yolu taşımalarının portföyündeki ağırlığını düzenli olarak artırıyor. Şirket, büyüme stratejisinin merkezinde yer alan çevreci yaklaşımı ve sunduğu hizmetlerle karbon salımının azaltılmasına da katkıda bulunuyor.