GÜNDEM - 15 Ekim 2024 Salı 13:58

Hakkari’den Nevşehir’e “Huzur ve Kardeşlik Buluşmaları” gezisi

A
A
A
Hakkari’den Nevşehir’e  “Huzur ve Kardeşlik Buluşmaları” gezisi

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın talimatları doğrultusunda, İçişleri Bakanlığının himayelerinde Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgelerinden daha önce ülkemizin tarihi ve kültürel yörelerini ziyaret etme imkânı bulamayan kadın ve genç kızlara yönelik “Huzur ve Kardeşlik Buluşmaları” projesi başlatıldı.


Hakkari ve Nevşehir valiliklerinin işbirliğiyle düzenlenen “Hakkari’den Nevşehir’e Huzur ve Kardeşlik Buluşması” projesi kapsamında, Hakkari il merkezi ve ilçelerinden şehit ve gazi yakınları ile genç kızlardan oluşan 43 kişilik bir kafile Nevşehir’e hareket etti. Vali Yardımcısı Abdulkadir Işık tarafından uğurlanan grup, 3 gün sürecek Nevşehir ziyaretleri boyunca, Türkiye’nin eşsiz doğa harikası ve tarihi bölgelerinden biri olan Kapadokya’yı, Nevşehir’in kültürel zenginlikleri ile dolu ilçelerini keşfetme fırsatı bulacaklar.


Kapadokya’nın ünlü balonlarıyla görsel bir şölen sunan doğası ve tarihi dokusuyla tanınan bölge, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim yaşatmayı hedefliyor. Hakkarili şehit ve gazi yakınları ile genç kızlar, projenin hayata geçirilmesinden duydukları memnuniyeti ifade ederek, kendilerine bu fırsatı sunan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya teşekkürlerini bildirdiler.



Hakkari’den Nevşehir’e  “Huzur ve Kardeşlik Buluşmaları” gezisi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalyalı kadınların imece usulü kış mesaisi Antalyalı kadınlar atalarından kalan geleneklerini sürdürüyorlar. Her yıl olduğu gibi Antalya’nın Akseki ilçesinde bir araya gelen ev hanımları erişte ve çorbalık keserek dibek taşında buğday dövme geleneklerini sürdürüyorlar. Kış ayına girdiğimiz bu günlerde kışlık eriştelerini ve çorbalık buğdaylarını hazırlayan kadınlar, tüm bunları mutlaka imece usulü yaparak birbirlerine yardımlaşmada da bulunuyor. Antalya’nın Akseki ilçesinde, kış sofralarının vazgeçilmez lezzetleri arasında yer alan “erişte” yapımı ve tarihi dibek taşında buğday dövme geleneği imece usulü sürüyor. Kış hazırlıkları içinde bir araya gelen kadınlar, kışın bolca tüketilen erişte ve buğday çorbası için komşuları ile birlikte hummalı bir çalışma yapıyor. “800 yıllık dibek taşında buğday dövme geleneği” Akseki’nin tarihi geleneklerinden biri olan ve asırlardır süre gelen buğday dövme geleneği günümüzde halen devam ediyor. Akseki’nin Hocaköy mahallesinde yaşayan kadınlar, 800 yıllık dibek taşında, ağaç tokmaklarla atalarından kalan buğday döv me geleneklerini sürdürüyorlar. “Dibek taşına 8 kilogram buğday konur” Atalarından kalan geleneklerini halen sürdürdüklerini anlatan Hocaköy mahallesi halkından ev hanımı Şenay Zorlu, “Dibek taşında buğday dövme geleneğimiz atalarımızdan kalan bir gelenektir. Taşta ortalama 7-8 kilogram buğday dövüyoruz. Dibekte buğday dövme işlemi mutlaka iki kişi karşılıklı olarak ağaç tokmakla yapılır. Tabi ki oldukça zahmetli iş. Dövme işimiz bir kaç saat sürüyor. Atalarımızdan kalma dibek taşında buğday dövme geleneğinden vazgeçmedik. Yöreye özgü keşkek çorbası, aşure çorbasını buğdayı döverek yapıyoruz. Dibek taşında döverek yaptığımız yemeklerin lezzeti daha güzel oluyor" dedi. “İmece usulü yapılıyor” Her yıl sonbahar aylarında bayanlarla toplanıp imece usulü ile buğday dövdüklerini söyleyen Zorlu, "Köy meydanında bulunan dibeğin ne zaman konulduğunu bilen yok. Dibek taşı köyümüz kurulduğunda köy meydanına konulmuş. Köyümüzün kuruluşundan buyana buğday dövme geleneğimizi sürdürüyoruz. Nesilden nesile bu gelenek devam edecek. Bu dibek Yaklaşık 800 yıllık olduğu söylenmektedir. Bu dibeğin ne zaman konulduğunu bilen yok” diye konuştu. “Dibekte dövülen buğdayın ayrı bir lezzeti var” Taş dibekte dövülen buğdayın lezzetinin tarif bile edilemeyeceğini söyleyen Zorlu, “Buğdayı zaten kendimiz ekip yetiştiriyoruz. Buğday da ata tohumu buğdaylarımızdır. Birde taş dibekte dövülen buğdayın ayrı bir lezzeti, tadı vardır. Taş dibeğe döktüğümüz buğdayı saatlerce dövüyoruz. Dinlenerek, yardımlaşarak dövme işini gerçekleştiriyoruz. Bunun çorbasını ve keşkeğini yapıyoruz” şeklinde konuştu. “Buğday dövülerek kepeği alınıyor” Hocaköy mahallesi halkından Hayriye Çelik de yardımlaşarak yaptıkları taş dibekte buğday dövme işleminin yüzyıllardır yapıldığını ifade ederek, " İki kişi karşılıklı olarak ağaç tokmaklarla dövüyoruz. Buğday dövme işi birkaç saat sürüyor. Buğdayı dövdükçe kepeği ortaya çıkar. Daha sonra kepeğini alıyoruz. Kepeği alınmazsa lezzeti olmaz. Sonra sıcak suda yıkayıp kurutuyoruz.. Bu iş kesinlikle yalnız olmaz. Mutlaka yardımlaşarak yapıyoruz. Kışın ise sofralarımızdan eksik etmediğimiz keşkek ve çorbasını yapıyoruz. “Erişte geleneği” Antalya’nın Akseki ilçesinde ev hanımları kış mevsimi öncesinde ilçe merkez ve köylerde yaşayan ev hanımları bir araya gelerek kışlık eriştelerini kesiyorlar. Un, süt ve yumurta karışımı ile açılan hamurlar ekmek pişirilen saçlarda hafif olarak pişiriliyor. Daha sonra ise senitlerin üzerinde bıçakla makarna şeklinde kesilen erişteler kuruduktan sonra alınarak saklama kaplarına konuyor. Yıllardan beri gelenek haline getirilen ve 3-4 komşunun yardımlaşmasıyla kesilen erişteler, kesildikten sonra gölgede kurutulup, kışın pişirilerek sofradaki yerini alıyor. Akseki’de yaşayan kadınlar her yıl aynı şekilde kışlık yaptıklarını belirterek “Bir araya gelip imece usulü çalışıp kışlığımızı yapıyoruz. Hem aile bütçemize katkıda bulunuyoruz. Hem de sağlıklı besleniyoruz. Erişte süt, yumurta ve un karışımından yapılıyor. Erişte yapımı atalarımızdan kalan bir gelenektir” diye konuştular. “Kış sofralarının vazgeçilmezi" Aksekili kadınlar her yıl olduğu gibi kış hazırlıkları çerçevesinde erişte yapımına başladıklarını söylediler. Eriştenin kış sofralarının olmazsa olmazı, vazgeçilmezi olduğunu anlatan, Fatma Kara “Biz erişteyi makinalarda yapmayız. Ellerimiz ile kıyarak yapıyoruz. Tabii bu yalnız yapılacak iş değil. Komşularımız ile bir araya gelerek sırayla imece usulü yapıyoruz. Erişte makarna gibi ama kendi el emeğimiz eriştelerimiz daha güzeldir” diye konuştu. “Lezzetli eriştenin sırrı yumurta” Eriştenin lezzetinin sırrının yumurta olduğunu dikkat çeken Kara, “Un, süt ve yumurta ile yapılan erişte çok lezzetli olur. Biz eriştenin hamurunu su ile yapmıyoruz. Su ile de hamuru yapılır ama lezzetli olmaz. Bunun sırrı süt ve yumurtadır. Süt ve yumurtadan yapılan erişte çok daha lezzetli oluyor. Besleyici ve doyurucu özelliği de var." dedi Kara, “Hamur kıvamını alıncaya kadar yoğrulduktan sonra oklavalarla açılan hamur tahtalar üzerinde kesiliyor, sofra altlarına serilerek gölgede kurutuluyor” dedi. “Mahallede her gün sırayla bir kişiye” Akseki’nin Boğaz mahallesinde komşuları ile bir araya gelerek erişte yapan Gülcan Pantır, kışın sofraların vazgeçilmezi, olmazsa olmazlarından erişteyi yapmak için her yıl komşularla bir araya gelerek imece usulü kışlık eriştelerini hazırladıklarını söyledi. Pantır, "Mahallede her gün sırayla komşularımız ile bir birimize erişte yapıyoruz. Erişteyi yalnız yapmanız mümkün değildir. Mutlaka yardımlaşarak yapılır.." diye konuştu. “Çocuklar için önemli besin kaynağı” Kışın sofralarda çorba ve pilav olarak yerini alan eriştenin Akseki’de yoğun olarak tüketildiğini belirten Pantır, “Erişte bizim kışlık yemeğimizdir. Kış yemeklerimizden olan erişte özellikle çorba ve pilavda kullanılıyor.. Çocuklar içinde oldukça besleyicidir. Bizim mahalle sakinleri olarak komşularımız arasında dayanışma geleneği devam ediyor. İmece usulü yapıldığı için pek yorucu olmuyor. 120 tane yumurtadan ise 30 kilogram erişte yapılıyor” diye konuştu.
Eskişehir Meslek hayatları boyunca binlerce öğrenci eğittiler, topluma profesörler ve generaller kazandırdılar Eskişehir’de 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle düzenlenen programın ardından geçmişte öğretmenliğin nasıl olduğunu ve nelere dikkat ettiklerini anlatan emekli eğitimciler, mesleklerinin çok zevkli olduğunu ve öğrencilere hizmet ettikçe daha çok hizmet etme ihtiyacını duyduklarını söylediler. Geçtiğimiz gün Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy ve eşi Hülya Aksoy, 24 Kasım Öğretmenler Günü çerçevesinde Eskişehir Öğretmenevi’nde gerçekleştirilen programda, aktif ve emekli öğretmenlerle bir araya geldi. Vali Aksoy’un kendilerine gösterdiği jest için teşekkürlerini ileten emekli öğretmenler, programda genç eğitimcilerle kendi yaşadıkları tecrübelerini paylaştı. Programın ardından da açıklamalarda bulunan deneyimli eğitimciler, öğretmenlerin okuttukları çocukların geleceğini hazırlamaları gerektiğine vurgu yaptı. Meslek hayatları boyunca toplum hizmetine aralarında profesörlerin ve generallerin de bulunduğu birçok öğrenci kazandıran emekçi eğitimciler, her çocuğun ayrı bir dünya olduğuna dikkat çekerek aranılan öğretmen olmanın öneminin altını çizdi. "Talebe nereye gittiğini, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeli" 98 yaşındaki emekli öğretmen Mehmet Uslu, yeni öğretmenlere seslenerek, "Okuttukları çocuğun geleceğini hazırlamalılar, onların kendilerine güç vermeliler. Onlar geleceğin mimarı olacaklar, bu çağda kendisini kurtaracaktır. Bu bilgilere erişmesi lazım. Bilinçli olursa işini yapar, bilinçli olmazsa başkasının emrine gider ve bir şeyini yürütemez. Onun için talebe nereye gittiğini, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeli. Bizim zamanımızda okur yazarların sayısı çok azdı. Köylerde okur yazar yoktu, eğitmenler vardı. Onlar bizleri 3’üncü sınıfa kadar yetiştirdi" dedi. "Benim bildiğim profesör olan 8-10, general olan 3 öğrencim var" 91 yaşındaki emekli edebiyat öğretmeni Muharrem Kubat, "Efendim öğretmenlik zor değildi, katiyen öyle düşünmüyorum. Öğretmenlik çok zevkli bir meslekti. "Okuldan mezun olalım da, bir öğretmenlik yapalım" diye can atıyorduk. Ben rahatsızlandım, ’A"caba öğretmen olur, bir 10 sene çalışır mıyım" diyordum. Kısmet oldu, o rahatsızlığım geçti ve 32 yıl hizmet ettim. 81 yaşıma geldim, 1988 yılında emekli oldum. Yani insan çalıştıkça zevk alıyor, öğrencilere hizmet ettikçe daha çok hizmet etme ihtiyacını duyuyor. Başka bir mesleğe hiç ihtiyaç duymuyor. O nedenle öğretmenlik çok saygıdeğer bir şey. Böyle manevi bir değeri var. Onun için, o günün öğretmenlerini de özlüyorum ama bugünkü arkadaşlar nasıl yetiştiler, nasıl çalışıyorlar onu takdir etmek veya tekdir etmek istemiyorum. Yalnız bizim zamanımızdaki öğretmenlik çok zevkliydi, çok güzeldi. Huzur içinde çalıştık ve aldığımızda Allah bin bereket versin dedik. O süreyle emekliliğimiz geldi, emekli olduk. Okul her sene 5 bin öğrenci ile açılırdı. Her hastanede doktor olan öğrencim vardı. Benim bildiğim profesör olan 8-10, general olan 3 öğrencim var" şeklinde konuştu. "Öğretmenin karşısına gelen her çocuk ayrı bir dünyadır" Milli Eğitim Bakanlığı’nın çeşitli birimlerinde 40 yıl boyunca görev yapmış olan 91 yaşındaki emekli öğretmen İlyas Küçükcan ise şunları söyledi: "Öğretmenlik hayatı hatıralarla dolu. O nedenle herhangi birini tercih etmek mümkün değil. Böyle olunca da yetiştirdiğiniz öğrencilerin toplum hizmetinde nerelere geldiğine bakmak yeterli. Ben uzun meslek yaşantım boyunca şunu ulaşmış mutlu kişilerden birisiyim, aranılan öğretmen oldum. Aranılan öğretmen olmak çok önemli. Öğretmenin karşısına gelen her çocuk ayrı bir dünyadır. Her birinin ayrı bir sevinci, tasası, kaygısı, üzüntüsü vardır. Bütün bunları hesaba katarak öğrenciyle sağlıklı bir diyalog kurabilmişseniz öğretmenlik görevini yapmış sayılırsınız. O nedenle herhangi bir öğrencimi hayatta şu işe gelmiş diye ayırmak mümkün değil" ifadelerini kullandı. "Böyle bir görevi yaptığım için çok gururluyum, onurluyum" Programa katılım sağlayan genç matematik öğretmeni Funda Karadağ ise "Şu anda 2’nci yılımdayım. Öncelikle sayın valime ve eşine bizi böyle bir etkinliğe dahil ettikleri, deneyimli öğretmenlerle beraber bir araya getirip tecrübelerinden faydalandırdıkları için teşekkür ederim. Böyle bir görevi yaptığım için çok gururluyum, onurluyum. Hocalarımızın tavsiyelerini dinledik. Hatıralarından bahsettiler, şiir okudular" ifadelerini kullandı