MAGAZİN - 14 Ekim 2015 Çarşamba 12:30

'Türkan Şoray geldiğinde 15 yaşındaydı'

A
A
A
'Türkan Şoray geldiğinde 15 yaşındaydı'

Yeşilçam'da 30'dan fazla filmde hem oyuncu hem de yapımcı olarak görev alan Eskişehirli Erdoğan Çakıcı, Fatma Girik ve Türkan Şoray'ı Yeşilçam ile tanıştırdığı, usta oyuncu, Cüneyt Arkın'ın da beyaz perdeye çıkmasına yardımcı olduğu yılları anlattı. Çakıcı, "Türkan Şoray ilk geldiğinde 15 yaşındaydı." dedi.

Abisinin fotoğraf stüdyosunu satması üzerine yapım şirketi açarak Yeşilcam'a giriş yaptıklarını söyleyen Erdoğan Çakıcı, 79 yıllık ömründeki sinema anılarını aktardı. Figüran olarak filmlerde yer almasıyla Yeşilçam ile tanıştığını belirten Çakıcı, "Ben 1950-1951 yıllarında İstanbul Çengelköy’de Kuleli Askeri Lisesinde öğrenciydim. Abim Zeki Çakıcı yani Yeşilcam ismiyle Zeki Çan o zamanlar fotoğrafçıydı. Ben de okul harçlığım çıksın diye haftada bir gün abimde kalarak fotoğraf çekerdim. Yaz tatillerinde de abimde kalarak para biriktirirdim. Bir arkadaş ile tanıştım. O zamanlar Yeşilçam falan yoktu. Abanoz sokağı derdik, yani İstiklal Caddesinin arka tarafında figüran kahveleri vardı. Beni oraya götürdü. Figüran kahveleri Taksim'e giderken sağ taraftaydı, artist kahveleri de sol taraftaydı. Filmlerde yer almaya figüranlık yaparak başladık. 5 liraya, 10 liraya figüranlık yapardık. Bu durum abimin de ilgisini çekmeye başladı. Sonra abim de gelmeye başladı. Yazıhane sahipleri kahvelere gelerek pazarlık yaparak oyuncuları çağırırdı. Sonraları biz de artist kahvelerine gitmeye başladık. Figüranlıktan kurtulduk. Abim işe iyice merak salınca fotoğraf dükkanını satarak Çan Film Şirketini kurduk ve artık film çekip, hem oyunculuk hem de yapımcılık yapıyorduk" dedi.

"O MERAKLI KOMŞU KIZI TÜRKAN ŞORAY'MIŞ"
İlk filmde yaşanan kötü tecrübe sonrası ikinci bir film çekmeye başlayan Çakıcı kardeşler, bu film ile Türkan Şoray'ın Yeşilçam tarafından tanınmasına yardımcı oldular. Türker İnanoğlu'nun da rejisör olarak filmde görev aldığını anlatan Erdoğan Çakıcı, "Borçlarla 'Köyde Bir Kız Sevdim' filmini çekmeye başladık. Ben de karakol sahnesinde oynamıştım. Şimdi Arka Sokaklar dizisini çeken Türker İnanoğlu ise rejisördü. Baş rolde Panter Emel isimli bir dansöz vardı. Panter Emel abime, komşusunun kızının filmlere çok meraklı olduğunu söylüyormuş. Abim de getirmesini söylemiş. O meraklı olan komşu kızı Türkan Şoray'mış. Annesi ile birlikte geldiler. Hemen fotoğrafını çektik ve baktığımızda çok güzel bir kız çıktı. Ortaokul önlüğü ile gelmişti ve 15 yaşındaydı. Biz oturduk ve bir karar verdik. Türkan Şoray'ı, Panter Emel'in yerine oynatacaktık. Türkan Şoray'ın yaşı reşit olmayınca annesini çağırarak 8 yıllık anlaşma imzaladık. Panter Emel geldi 'Benim getirdiğim kişi benim rolümü aldı' diye bağırdı, çağırdı. Sonra 'şikayetçi olacağım' diye gitti. Türkan Şoray dururken onu oynatamazdık" ifadelerine yer verdi.

TÜRKAN MÜREN YERİNE TÜRKAN ŞORAY
Türkan Şoray isminin nasıl doğduğunu açıklayan Çakıcı, abisinin fikrini uygulamaya başladıklarını dile getirdi. İlk afişlerde Türkan Şoray'ın ismini Türkan Müren olarak belirlediklerine de yer veren Yeşilcam oyuncusu Erdoğan Çakıcı, "Yeşilcam artistlerinin çoğunun isminin takma olmasından dolayı ilk önce sinema afişine 'Türkan Müren' yazdık. Sonra ben korktum o zamanlar, Zeki Müren'in de en iyi zamanlarıydı. Sormadan yazdık diye düşündük ve yeni isim arayışlarına giriştik. Erol Taş da o zamanlar bize yardım ederdi ve küçük rollerde oynardı. Erol Taş, abim Zeki Çan, ben ve Türker İnanoğlu birlikte arayışa giriştik. Kulağa hoş gelen birşey olsun istedik. Sonrasında abim 'Şoray' dedi. Bir baktık harbiden Türkan Şoray kulağa hoş geliyor. Biz Kırım Tatarıyız, babam da Ahıska Türk'ü. Tatarca'da Şoray güzel ay demek. Türkan Şoray oynadı ve film çekildi. Filmi sattığımız adam çok zengin oldu. O zamanlar filmlerde hep aynı yüzler olduğu için seyirci artık yeni sima arayışındaydı. Türkan Hanım'ın da, Cüneyt Arkın'ın da sinemada birden parlamasının nedeni farklı yüz olmalarıdır. Bir de sinemanın jön aradığı dönemlere denk gelmişlerdi" açıklamalarında bulundu.

"FATMA GİRİK VE ANNESİ BU FİLMDE FİGÜRAN OLARAK OYNADI"
İlk çektikleri filmde Fatma Girik'i annesi ile beraber oynattıklarına anlatan Çakıcı, filmin o dönemde uygulanan yasaklardan dolayı sinemaya giremediğinden bahsetti. Çektikleri filmin sansüre takılması üzerine dükkanın parasının da boşa gittiğini belirten Çakıcı, "İlk çektiğimiz filmin adı 'İstiklal Uğrunda' oldu. O zamanlar filmler Boğazda, Küçükçekmece ve Büyükçekmece'de su kıyılarında çekilirdi. Çok zorluklar altında filmi çektik. Filmde savaştan dönen askerler vardı. Kimi yayan, kimi de atla dönüyordu. Tarlada çapa sallayan kadınlar vardı. Fatma Girik ile annesi bu filmde figüranlık yapmıştı. Askerlere azık uzatıyorlardı. Filmi bitirdik ve sansüre takıldı. Eskiden sansür çok sıkıydı. ilk sermayemizle çektiğimiz film yayınlanmayınca dükkanın parası da gitti" şeklinde konuştu.
 

"ABİM CÜNAYT ARKIN'I DUBLÖR KONUSUNDA ÇOK UYARDI"
Zeka Çan'ın, Cüneyt Arkın'a dublör kullanması yönünde tavsiyelerde bulunduğundan bahseden Çakıcı, "Abim Cüneyt'e dublör kullanmasını çok söyledi. Malkoçoğlu'nun çekildiği zamanlarda kaburgaları incilmişti ve parmağı çıkmıştı. Abim de zindancı rolündeydi. Abimi dinlememişti ve kendisinin yapacağını söylemişti. Şimdi belden ameliyat oldu. Filmlerde de oynayamıyor maalesef. Cüneyt'i de Yeşilcam'a ben götürmüştüm. Aynı yaştayız, ama ben burada çekilen filmlerde oynamaya devam ediyorum. O da keşke dublör kullansaydı da çok daha uzun seneler oynasaydı. Zaten fazla para da kazanamıyorduk. Para vermezlerdi. Senet yaparlardı, onu da ödemezlerdi. Çok kişide paramız kaldı bizim. Aynı şeyleri Cüneyt Arkın da söylüyor. O kadar filmde oynadı, o kadar hopladı zıpladı ama alamadı karşılığını. Yeşilcam oyuncuların çoğu sürünerek öldü. Yıllarca figüranlık kahvesinde simit ayranla gününü geçiren insanlar, kazanamadılar ve şimdilerde de sokaklarda sıkıntı içinde ölüyorlar. Çoğusu refah içinde bir hayat süremedi. Eskiden para veren yoktu ki. Alkol ve sigara kullanmayanı bile para kazanamadı" diye belirtti.

"FATMA GİRİK'LE BERABER BAŞROL OYNAYACAKTIK"
Fatma Girik ile birlikte 'Seher Yıldızı' filminin başrolunde oynayacaklarını, fakat kendisinin Eskişehir'e döndüğünü ifade eden Erdoğan Çakıcı, "Seher Yıldızı isimli filmi Erkoç film çekecekti. Fatma Girik ile beni başrol oynatacaklardı. Annem yalnız diye döndüm Eskişehir'e. Abim de bana 'Tam ünlü oldun, firmalar aramaya başladı sen Eskişehir'e gittin' diye çok kızmıştı. Halen içimde kalmıştır o film. Büyük bir hata yaptığımı düşünüyorum, ama o zaman dönmem gerekiyordu. Sadece annem yalnız diye değil, abimde kalıyordum ve evin bir buçuk odası vardı. Abimin dükkanı da evi de kiraydı. Güzel giyinmek gerekiyordu ve ben abimden de para istemeye utanıyordum. Zaten filmlerden de para kazanamıyorduk. 30 tane filmde oynadım. 3 tanesinde de başroldüm. Başrolde oynadığım filmler, 'Kara Sevdalı Yarim' , 'Beni Anneme Götür' filmleriydi. Eskişehir Doktorlar caddesinde 'Mapushane Çeşmesi' isimli bir film daha çekmiştik orada da başrol oynamıştım. Diğer yarısını da İstanbul'da çekmiştik. Filmin tapusu bizde ama filmi bulamıyoruz bir türlü. Türkan Şoray'ın ilk filminin de kopyasını bulabilsek, film bizim olduğu için abim vefat etti, ama en azından yengeme ve çocuklarına para kazandırırdı. Yerel televizyonlar falan alırlardı. Peşine düştük, ama olmadı, bulamadık. Sonuç olarak oynadığımız filmlerin hiçbiri de yok. El altından satılıyor diye duyduk ama doğru mudur bilmiyorum?" dedi.

"SADECE FİLMLE DEVAM ETSEYDİM BELKİ DE SÜRÜNECEKTİM"
Erdoğan Çakıcı, hayatına Eskişehir'de devam ediyor. Emekli olması ve geçmişte hakemlik dahil bir kaç meslek dalında daha çalışması şimdilerde maddi açıdan sıkıntı çekmesini engelliyor. Kendi deyimi ile, "Sadece film çekerek devam etseydim belki de sürünecektim" Eskişehirli sanatçıların kendisine kliplerde, belediyelerin belgesellerde yer vermesi ise Çakıcı'yı memnun ediyor. Üniversite öğrencilerine de çektikleri filmlerde ücretsiz olarak yardım ettiğini belirten emektar oyuncu Erdoğan Çakıcı, son zamanlarda Eskişehir'de güzel projelerin olduğuna dikkat çekti. 

MEHMET SIDDIK YEŞİLIRMAK 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Prof. Dr. Ayhan Kızıl, vefatının 10. yılında BBDSO konseriyle anıldı Uludağ Üniversitesi eski Rektörü, Bursa Oda Orkestrası’nın kurucusu ve Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın temellerini atan Prof. Dr. Ayhan Kızıl, vefatının 10. yılında düzenlenen özel bir konserle anıldı. Prof. Dr. Ayhan Kızıl, rektörlüğü döneminde Bursa’ya bir konservatuvar ve senfonik orkestra kazandırma hayaliyle Bursa Oda Orkestrası’nı kurdu. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Erdem Saker’in de desteğiyle genişleyen bu oluşum, nefesli çalgılar topluluğuyla birleşerek Bursa Senfoni Orkestrası adıyla ilk senfonik konserlerini verdi. Kızıl’ın öncülüğünde gelişen bu yapı, daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’na dönüştü. 2016 yılından bu yana geleneksel hale gelen anma konserinde bu yıl, Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, şef Naci Özgüç yönetiminde sahne aldı. Orkestra, 20. yüzyıl müziğine yön veren büyük bestecilerden Gustav Mahler’in "Senfoni No. 5" adlı dev eseriyle sanatseverleri müzikal yolculuğa çıkardı. Konser öncesi konuşan Uludağ İçecek AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Kızıl, "Rahmetli babam Profesör Doktor Ayhan Kızıl, Uludağ Üniversitesi’nde iki dönem başhekimlik, üç dönem dekanlık, iki dönem Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. Tıp, spor ve kültür dünyasına Bursa’da her anlamda destek oldu. İzleyeceğimiz orkestranın tohumlarını, rahmetli babam Uludağ Üniversitesi rektörüyken attı. Bursa Senfoni Orkestrası’ndan bugün artık Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’na geldi. Babam için, Atatürk’ün izinde gitmek bir düşünce değil aynı zamanda bir yaşam tarzıydı. İlime ve bilime dayanarak hayatını yaşadı ve bizlere ışık tuttu. Aynı zamanda Bursa’da sanayi ve şehirle beraber üniversiteyi birbirine kenetledi. Sadece bir konser değil onu anmak üzere bizim bir teşekkürümüz. 10’uncu yıl sebebiyle konsere dostlarımızı davet ettik. Onun oluşturduğu orkestranın önünde oğlu olarak bu organizasyonda yer almaktan çok gurur duyuyorum. Ne mutlu bize bu güzellikleri öğretmiş ve ondan sonrada sürdürebiliyoruz. İnsanlar, ekonomik anlamda bir yere geldikten sonra şehir ve ülkelerine kültür, sanat ve spor sevgileriyle bir hizmet etmeli. Biz de bu hizmeti etmeye devam ediyoruz. Burada olmaktan gurur duyuyoruz. İyi ki Ayhan Kızıl’nın oğullarıyız. Ne mutlu bize bu güzel konserde onu anacağız" ifadelerini kullandı. Anma konserine Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, Bursa Filarmoni Derneği Başkanı Mehdi Kamruz, Uludağ İçecek Türk AŞ. Onursal Başkanı Mehmet Hakkı Erbak, Uludağ İçecek Türk AŞ. CEO’su Levent Kömür, Ayhan Kızıl’ın oğulları Ömer Kızıl, Levent Kızıl ve aileleri katılım gösterdi. 83 sanatçıdan oluşan BBDSO’nın konserleri farklı konuk şefler ve sanatçıların katılımıyla sezon boyunca devam edecek. Bursa Filarmoni Derneği ve Uludağ Premium’un katkılarıyla düzenlenen konserlerle ilgili detaylı bilgi için bursasenfoni.gov.tr web sitesi ve sosyal medya hesapları ziyaret edilebilir.