EKONOMİ - 21 Aralık 2019 Cumartesi 12:20

Hakmar discount konseptiyle 566 mağazaya ulaştı

A
A
A
Hakmar discount konseptiyle 566 mağazaya ulaştı

Aracı firmalar yerine doğrudan üretici ile tedarik anlaşması yaparak büyüyen Hakmar Express, 566 mağazaya ulaşırken, 2019 yılını yüzde 20 büyüme ile kapatmayı hedefliyor.

Aracı firmalar yerine doğrudan üretici ile tedarik anlaşması yaparak büyüyen Hakmar Express, 566 mağazaya ulaştı. 2018 yılını 1,2 milyar TL ciro ile kapatan şirket, 2019 yılını da yüzde 20 büyüme ile kapatmayı hedefliyor.

Mağazalaşma çalışmalarına discount konseptiyle devam edeceklerini ifade eden Hakmar Express Pazarlama Müdürü İbrahim Kaçmaz, "Mağazalarımızın tamamında logo ve konsept değişikliği yaparak yeni büyüme planımızı yaptık. Raflarımızdaki 300’den fazla ürünü doğrudan üreticiden ve çiftçiden temin ediyoruz. Aracısız sistemimiz sayesinde kararlı büyüme politikamızı sürdüreceğiz. 2020 yılında 600 mağazaya ulaşmayı ve daha çok tedarikçiyi raflarımıza taşımak istiyoruz." diye konuştu.

"Hakmar discount mağazacılıkla büyüyecek"

Yapılan açıklamada; marka, yaptığı konsept değişikliği ile İstanbul, Kocaeli ve Sakarya’da yatırımlarına devam edecek. Kaliteli ürünü uygun fiyata müşterilerine ulaştırmayı hedefleyen Hakmar Express’teki yeni vizyon, yeni isim ve yeni logo hakkında bilgiler Kaçmaz, "Kısa süre önce markamızda isim ve logoda yaptığımız değişiklikler ve yeni mağazalarımızla İstanbul, Kocaeli, Sakarya illerinde toplam 566 mağazaya ulaştık. Tüm mağazalarımız aşamalı olarak yeni konsepte uygun ve müşterinin aradığı ürünleri daha rahat bulacağı şekilde düzenlenecek. 2019 yılı itibarıyla toplamda 342 mağazanın açılış şenliklerini düzenledik. Firma, açılış yıldönümü etkinliklerinde gıdadan temizliğe, tekstilden züccaciyeye birçok kategorideki ürünü sürpriz indirimlerle halkla buluşturuyoruz." dedi.

Fortune 500'de 189'uncu sıraya çıktı

Ayrıca; Fortune Dergisi tarafından düzenlenen ilk 500 firma araştırmasında 189'uncu sıraya yükseldikleri bilgisini veren Kaçmaz, "Hakmar Express olarak Türkiye perakende sektöründe 13'üncü sıraya yerleştik. Bu başarı için bize güvenen müşterilerimize ve çalışanlarımıza teşekkürü bir borç biliriz. En kaliteli ürünleri, en uygun fiyata müşterilerimize ulaştırmaya ve yatırımlarımızı artırarak büyümeye devam edeceğiz." şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum “Aşk-ı Vatan” ile okulla tanıştılar Atatürk Üniversitesi Vakıf Okullarında yeni eğitim öğretim yılı “Aşk-ı Vatan” temasıyla başladı. Atatürk Üniversitesi Özel Vakıf Okulları, 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılına coşkulu bir açılış programıyla merhaba dedi. Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ile Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Hasan Yılmaz ve Prof. Dr. Yüksel Göktaş, İl Milli Eğitim Müdürü Yakup Yıldız, İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, Özel Vakıf Okulları Genel Müdürü Erdal Karagülle ve öğretmenler ile öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilen açılış programında, “İlk Ders: Aşk-ı Vatan” temasıyla Aziziye Tabyalarında düzenlenen etkinlik büyük ilgi gördü. Müdür Karagülle: “Bugün Burada, Kahramanlarımızdan İlham Almak İçin Bulunuyoruz” Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Özel Vakıf Okulları Genel Müdürü Erdal Karagülle; eğitim-öğretim yılının ilk ders başlangıcını Anadolu’nun destanlaşan mücadelesine tanıklık eden Aziziye Tabyalarında başlatmanın gururunu ve heyecanını yaşadıklarını ifade etti. Bu anlamlı ve özel günde, milli-manevi değere sahip çıkmanın ve bu değerleri gelecek kuşaklara aktarmanın ne denli mühim bir iş olduğunun idrakinde oldukları aktaran Müdür Karagülle: “Bu vesileyle Çanakkale’den Gazze’ye; Aziziye’den Kut’ul Amare’ye kadar vatanı ve bağımsızlığı için şehit düşmüş tüm aziz kahramanlarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad olsun. Eğitim, sadece bilgiyle değil, aynı zamanda şanlı tarihimizle, bizi biz yapan değerlerle ve inançla şekillenen bir süreçtir. Bugün burada Nene Hatun’un kahramanlık dolu mücadelesinden ilham alarak, siz öğrencilerimizi milli ve manevi değerlerimize sahip bireyler olarak yetiştirmeyi en büyük hedefimiz olarak görüyorum. Bu yolda, birlik ve beraberlik içinde yürüyerek geleceğin liderlerini, bilim insanlarını ve kahramanlarını yetiştirmenin arzusu ve gayreti içerisindeyiz. Bu düşüncelerle, yeni eğitim-öğretim yılının bu ilk gününde heyecanımıza ortak olarak bizleri yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkür ediyor, 2024-2025 Eğitim Öğretim yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum” diyerek sözlerini tamamladı. Rektör Hacımüftüoğlu: “Bu Topraklar, Bizlere Ecdadımızdan Kalan Kutsal Bir Emanettir” Kürsüye çıkan Rektör Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise konuşmasında vatan sevgisinin önemine vurgu yaparak: "Vatan sevgisi, her bireyin içinde taşıması gereken en yüce duygulardan biridir. Bu topraklar, bizlere ecdadımızdan kalan kutsal bir emanettir. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin, bu emanete sahip çıkacak bilinci kazanması, biz eğitimciler için en büyük görevlerden biridir. Atatürk Üniversitesi Özel Vakıf Okulları olarak, siz değerli öğrencilerimize sadece akademik bilgi değil, aynı zamanda milli ve manevi değerlerimizi de kazandırma gayreti içerisindeyiz” dedi. Hacımüftüoğlu, ayrıca öğrencilere seslenerek, yeni eğitim öğretim yılında başarılı olmaları için azimle çalışmaları gerektiğini belirtti ve “Geleceğimiz sizlersiniz. Sizlerin alacağı her doğru karar, ülkemizi daha güçlü kılacak. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere her zaman destek olmaya devam edeceğiz. Vatanımıza ve milletimize olan bağlılığınızın, eğitim hayatınız boyunca sizi motive eden en güçlü etken olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı. Başkan Sekmen: “Sizlerin, Tarihe Yön Veren Gençler Olarak Ülkenize Hizmet Edeceğinize İnancım Tamdır” Eğitim öğretimin başladığı bu günde, Erzurum ve Türk tarihi için böylesine önemli bir mekanda bir araya geliyor olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başlayan Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen: “Bir milletin en kıymetli varlıkları o milletin gençleridir, evlatlarıdır. Biz de evlatlarımızı, yeni müfredatımız ışığında geleceğe en güzel şekilde hazırlayacağız. Bu doğrultuda, siz kıymetli gençlerle beraber yeni buluşlar geliştirerek, yeni fikirler üreterek ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkaracağız. Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi; “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” işte bizim eserimiz olacak olan gençlerimiz öyle olmalı ki dünyanın ufkunu açmalı. Evet bu ülkede Nene Hatunlar bitmeyecek, üzerinde şu anda bulunduğumuz bu topraklar şehit kanıyla sulanmış, bizler de bu bilinçle, fedakârlık timsali ecdadımıza layık bireyler olarak ülkemize ve milletimize hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Bu kutsal mekânın ruhundan güç alarak geleceğe daha emin adımlarla ilerlemenizi temenni ediyorum. Sizlerin, tarihe yön veren gençler olarak ülkenize hizmet edeceğinize yürekten inanıyor, bu düşüncelerle hepinizin başarılı bir eğitim yılı geçirmenizi diliyorum” dedi. Vali Çiftçi: “Tabyalarda Çalan İlk Ders Zili, Hayırlara Vesile Olsun” Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi; kahramanlık destanlarının yazıldığı bu tarihi mekânda, öğrencilerin “İlk Ders Çanakkale’den Gazze’ye Vatan Savunması” temasıyla yeni eğitim-öğretime başlandığını belirterek, çalan ilk ders zilinin hayırlı olması temennisinde bulundu. Yakın zamanda Erzurum’da bulunan tüm tabyaları ziyaret ettiğini belirten Vali Çiftçi: “Aziziye 1, 2, 3 ve Mecidiye Tabyalarında ilk dersimiz başlıyor. Yeni eğitim öğretim yılı; öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve tüm milletimiz için hayırlara vesile olsun. Şehrimizde ayakta kalan 23 tane tabya var, bunun tamamını ziyaret ederek bilfiil kendi gözlerimle son durumlarını müşahede ettim. Nasıl ki Çanakkale bir tabya şehri ise Erzurum’da doğuda aynı şekilde bir tabya şehridir. Bu tabyalarımızın bakımlarının, onarımlarının ve çevre düzenlemelerinin yapılabilmesi için geçtiğimiz günlerde düzenlediğimiz toplantı ile kurumlarımızla birlikte tabyalarımızı gelecek nesillere güvenle aktarma adına yol haritamızı belirledik. Böylesine büyük bir öneme sahip olan tabyalarımızda, gençlerimiz ve yavrularımızla bir araya gelmekten mutluluk duyuyor, bu programın tertiplenmesinden dolayı Atatürk Üniversitesi rektörlüğümüze ve sevgili öğrencilerimize hürmetlerimi sunuyorum. Bu duygularla, yeni eğitim yılının başarılarla dolu geçmesini de temenni ediyorum” ifadelerini kullandı. “Erzurum, Düşmana Geçit Vermemek İçin Son Nefesine Kadar Direnen Kahramanların Diyarıdır” Konuşmaların ardından emekli öğretmen, araştırmacı-yazar Abdurrahman Zeynal, tabyaların önemine ilişkin bir konuşma gerçekleştirdi. Tarihe 93 Harbi olarak geçen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşının, Osmanlı Cihan Devleti Doğu Anadolu’daki en önemli savunma hatlarından biri olan Erzurum’da büyük bir destanın yazılmasına sahne olduğunu aktaran Zeynal; Erzurum’un, stratejik konumu itibarıyla Doğu Anadolu’nun kilit noktalarından biri olarak, bu savaşta Osmanlı ordusunun ve Erzurum halkının sergilediği büyük direnişle tarihin sayfalarına altın harflerle kazındığını dile getirdi. Abdurrahman Zeynal: “Erzurum, Rus ordusunun büyük saldırılarına karşı koyan, düşmana geçit vermemek için son nefesine kadar direnen kahramanların şehri olmuştur. Savaşın başlamasıyla birlikte, Osmanlı ordusu Erzurum Kalesi ve çevresindeki tahkimatları güçlendirerek savunma hattını kurmuştur. Erzurum, savunma açısından kritik bir noktada yer aldığı için, Rus ordusunun en büyük hedeflerinden biri haline gelmiştir” diye konuştu. Zeynal: “Halkın Desteği, Cephe Hattında Çarpışan Mehmetçiğe Moral Kaynağı Olmuştur” Erzurum’daki sivil halkın da bu savaşta büyük bir fedakârlık gösterdiğini belirten Zeynal: “Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, ellerinden gelen her türlü yardımı Osmanlı askerlerine ulaştırmıştır. Şehirde kurulan hastaneler, cephede yaralanan askerlerin tedavisine yönelik büyük bir özveriyle çalışırken, halkın desteği cephe hattında moral kaynağı olmuştur. 1877 yılının Ekim ayında başlayan Rus saldırıları, Erzurum’un kahramanca direnişiyle karşılaşmıştır. Osmanlı ordusu, sınırlı imkanlara rağmen, Aziziye Tabyasında destansı bir savunma yaparak Rus kuvvetlerini durdurmayı başarmıştır. Bu savunma, sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda vatan sevgisi ve bağımsızlık ruhunun somut bir örneği olarak da tarihe geçmiştir. 93 Harbi, Osmanlı Osmanlı Cihan Devleti son büyük savaşlarından biri olarak tarihe geçmiştir; ancak Erzurum’da sergilenen kahramanlık, imparatorluğun çözülme sürecinde bile milletin vatanını koruma kararlılığının bir sembolü olarak anılmaya devam etmektedir. Erzurum, bu savaşla birlikte bir kez daha tarihi boyunca sayısız kez kanıtladığı gibi, vatanın ve milletin savunulmasında ön saflarda yer almıştır. Bu düşüncelerle, şehitlerimizi ve ebediyete irtihal etmiş gazilerimizi rahmetle yad ediyor, yeni eğitim yılında tüm öğrencilerimize üstün başarılar diliyorum” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı. Atatürk Üniversitesi Özel Vakıf Okullarının, milli ve manevi değerlerin eğitimde ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymak amacıyla düzenlediği 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılının ilk dersi olan “Aşk-ı Vatan” programı, şehitliğe karanfillerin bırakılmasıyla sona erdi.
Konya Ekran bağımlılığı travmalarla sonuçlanabiliyor Yeni eğitim ve öğretim yılının başlamasıyla beraber çocukların ekran bağımlılığının beraberinde getirdiği sorunlara dikkat çeken uzmanlar, siber suçlarla alakalı sorunlara maruz kalan çocukların hayatlarında olumsuz psikolojik travmalarla sonuçlanabileceği uyarısında bulunuyor. Teknolojinin hızla geliştiği son yıllarda özellikle çocuklar oyun, sokak, park ve halı saha ortamından çıkarak dijital ortamda olmaya başladı. Dijital ortamda bir çok tehlikeye dikkat çeken Konya Teknik Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü Başkanı, Bilişim Uzmanı Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci, "Yaz tatilinin bitmesiyle birlikte çocuklarımız okul meşgalesiyle uğraşarak kendilerine farklı bir uğraş edinebilirler. Yaz tatilinde, diğer boş zamanlarda, tatillerde genellikle maalesef çocuklarımız, vakitlerini ekran karşısında geçiriyor. Ekran karşısında geçirmeleri bazı olumlu yönleri varken olumsuz yönleri maalesef ülkemizde çok çok daha fazla. Örneğin bilgisayar oyunlarında, sosyal medyada, siber zorbalıkla karşılaşabiliyorlar" dedi. "Ekran yoksunluğu yaşadığı zaman sinirli olması, bu tamamıyla madde bağımlılığına da çok benziyor" Çağın en büyük sıkıntısının siber zorbalık olduğunu söyleyen Bilişim Uzmanı Doç. Dr. Yağmur Küçükbezirci, "Ekran bağımlılığı dediğimiz olay çocukların ekranını günlük olarak ya da işte sürekli alışkanlık haline getirip, ekransız olduğu zaman yani ekran noksanlığı, ekran yoksunluğu yaşadığı zaman sinirli olması, bu tamamıyla madde bağımlılığına da çok benziyor. Aslında birisi davranışsal bağımlılık, birisi madde bağımlılığı. Bu davranışsal bağımlılık, ekran bağımlılığı gerçekten ikisi birbiriyle o kadar çok örtüşüyor, benziyor ki birisinde tamamıyla fiziksel olarak zarar veriyor, diğerinde de zihinsel olarak zarar veriyor. Siber suçlardan kaynaklı çocuklarımızın karşılaştığı olumsuz durumlar gelecek hayatlarında olumsuz şekilde etkileyebiliyor" ifadelerini kullandı. "AVM’de vakit geçirmek o çocukla sosyal bir etkinlik yapmak değildir" Çocukların dijital mecrada zorbalığa mağruz kalmaması için ailelere tavsiyede bulunan Doç. Dr. Küçükbezirci, "Özellikle anne ve babaların dikkat etmesi gereken durumlar, çocuklarına farklı meşgaleler bulmaları. Nedir bu farklı meşgaleler, çocukların kendi ilgi alanlarına göre, kendi isteklerine göre ya da becerilerine göre, yeteneklerine göre örneğin resim yapmak, şiir yazmak, onun haricinde sosyal etkinliklere katılmak olabilir. Bazen anne babalara soruyorum, çocuklarınızda kaliteli vakit geçiriyor musunuz? ’Evet hocam daha geçen hafta işte biz alışveriş merkezine gittik, AVM’de vakit geçirdik’ cevabı alıyoruz. Hayır AVM’de vakit geçirmek açıkçası o çocukla sosyal bir etkinlik yapmak değildir. Sosyal etkinlik dediğimiz çocuğunuzu da işin içine çekebilecek etkinliklerdir. Bu yüzden anne babalara özellikle tavsiyem çocuklarınızı içine çekebileceğiniz etkinlikleri yapmaları. Çocuklara da tavsiyem, siber suça maruz kaldıkları zaman anne babalarıyla gidip bunu arkadaşça konuşup iyilikle, güzellikle çözüm aramaktır. Ama anne babalar tabii ki çocuklarına şunu diyorlarsa, ’bilgisayarını bundan sonra kullanma, tablet kullanma, bak işte görüyor musun burada olumsuz durumlar söz konusu, bu yüzden kullanmayacaksın’ dediği zaman çocuk gidip de bunu anne babasıyla paylaşmıyor ya da büyükleriyle paylaşmıyor. Burada en güzel yapılması gereken şey cezalandırıcı değil ama yardımcı olarak bu şekilde anne baba olarak ve eğitmen olarak yardımcı olmaktır" şeklinde konuştu. "Bağımlılık haline gelirse hem fiziksel olarak hem de zihinsel olarak kesinlikle olumsuzluklara ulaşır" Sosyal ortamların kullanımının gerektiğinden fazlasının zararlı olduğuna dikkat çeken Küçükbezirci, "Kullanalım ama dengeli kullanmak gerekiyor. Bizim burada kullandığımız bir söz var; bizim büyüklerimizin bize çok söylediği ’azı karar, çoğu zarar’ diye bir söz var. Dengeli kullanmak gerekiyor. Bağımlılık haline gelirse bu bağımlılık hem fiziksel olarak hem de zihinsel olarak kesinlikle olumsuzluklara ulaşır. Belli bir dengede kullanmak gerekiyor. Bizim anne ve baba olarak, büyükler olarak çocuklarımıza örnek olmamız gerekiyor. Aksi takdirde çocuklarımız biz ne yaparsak onu görerek ona göre davranıyor. Hatta bir sözümüz var ’görgülü kuşlar, gördüğünü işler’ o yüzden bizim anne, baba olarak çocuklarımızdan istediğimiz şeyleri bizim de örnek olarak, büyük olarak onlara aynı şekilde göstermemiz gerekiyor" diye konuştu.
Balıkesir Prematüre bebeği hayata bağlamak için İstanbul’dan geldi Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi’nde bir ilk yaşandı. 26 haftalık erken doğumla bin 150 gram ağırlığında dünyaya gelen ve kalp ameliyatı olması gereken bebeğin İstanbul’daki hastaneye nakli riskli olunca, İstanbul’dan doktor Balıkesir’e gelerek bebeği hayata bağladı. Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesinde Yeşim Serpen Bilen ve Abdulbaki Bilen çiftinin 26 haftalık ve bin gram ağırlığında doğan pramuture bebekleri için hastane yönetimi seferber oldu. Yeni Doğan Uzman Doktoru Atika Çağlar, bebeğin kalpten çıkan iki büyük atar damar arasında açıklık olduğunu tespit etti. Medikal tedaviye cevap vermeyen bebeğin İstanbul’a transferi riskli olacağı için ameliyatın Balıkesir’de yapılmasına karar verildi. Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü ve Hastane Başhekimliği devreye girerek İstanbul Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi Çocuk Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Ali Rıza Karaci’nin Balıkesir’e getirilerek yatak başı ameliyat yapması için gerekli olan koşullar sağlandı. 26 haftalık ve bin 150 gram ağırlığında doğan Alp Ege Bilen bebek, Karaci’nin başarılı kalp ameliyatı ile yeniden hayata tutundu. Gerçekleştirdiği operasyon hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ali Rıza Karaci, "Ben İstanbul’da çalışıyorum. Ancak özellikle bir vaka için davet edilmem üzerine buraya geldim. Küçük çocuklarda, düşük doğum ağırlıklı erken doğan bebeklerde sık görülen bir rahatsızlık bu. Genellikle yeni doğan bebeklere arkadaşların verdiği ilaçlarla düzelen bir rahatsızlık ancak düzelmediği takdirde son çare olarak cerrahiye başvuruluyor. 4-5 kez ilaç tedavisini Doktor Atike hanım yapmasına rağmen bebeğimiz bu tedaviye cevap vermemiş. Ben de Atike hanımın daveti ile cerrahi tedaviyi bebeğin yatağının başında yapmak üzere buraya geldim. Genelde bu tür bebekler ülkemizde yaygın olmamasına rağmen, dış ülkelerde en güvenli şekildeki çözümü kendi yattığı hastanede yatak başında ameliyat yapılmasıdır" dedi. Yaklaşık 1 kilo civarında doğan bebeğin başka bir ile naklinin çok riskli olduğunu söyleyen Karaci, "Bunların transporteri çok zor. Yaklaşık 1 kilo civarında bir bebek. Bunun uçak ambulansla başka bir ile götürülmesi, oradan havaalanından hastaneye götürülmesi riskli. Ailesinin gelmesi de sıkıntılı iş olduğu için bunların en iyi sonuçları hastanın kendi yatağında, kendi hastanesinde opere edilmesidir. Bulunduğumuz hastanede yattığı yoğun bakımda ameliyathane şartları yoğun bakım dönüştürülüyor. Burada bu şartlar müsait olduğu için buraya geldi ve ameliyatına da gerçekleştirdik" şeklinde konuştu. Bebeğin kalp ile akciğer arasındaki damarının kapanmaması üzerine ameliyat kararı aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Ali Rıza Karaci, "Kalple akciğer arasında bir damar var. Bu damarın normalde kapanması gerekiyor. Anne karnındayken bu damar genelde açıktır. Onunla çocuk yaşar ama erken doğduğu için bir şekilde hâlâ anne karnındaki hayat devam ediyor şeklinde oluyor. Kalpte basit bir şekilde göğüs boşluğundan girerek bu damarı bir metal kliple kapatıyoruz. Solunum cihazına bağlıydı uzun süredir. İnşallah 3-5 gün sonrada solunum cihazından ayrılabilecek" dedi. Yeni Doğan Uzman Doktoru Atika Çağlar ise 26 hafta ve bin gram doğan bebeğin, kalpten çıkan ana damar arasındaki açıklığının ilaç tedavisi ile geçmediğini belirterek, cerrahi müdahele gerektiğini dile getirdi. Çağlar, "Normalde hocamızın da bahsettiği gibi kalpten çıkan iki ana damar arasında bir açıklık oluyor doğmadan önce. Doğduktan sonra bunun kapanması gerekiyor. Fakat pramature olan bebeklerde bu damar genellikle açık olarak doğuyor ve çoğunlukla ilaç tedavisiyle düzeliyor. Bizim bebebiğimizde ilaç tedavisini 4-5 kez denememize rağmen hiç bir şekilde tedaviye yanıt alamadık. Ameliyat olması gerekiyordu. Çünkü bu damarın açıklığı ile bebeğin yaşaması mümkün değil. O yüzden ameliyat olması gerektiği için ve biz de çocuk kalp damar cerrahisi olmadığı için 112 ile sevk talebinde bulunduk. Fakat bu bebeklerin normalde yerinde yani yatak başında ameliyat olması en uygun olanı. Çünkü bu bebekler nakili kaldıramıyorlar. Yani 112 ile başka ile gidip tekrardan buraya gelmeyi kaldıramıyorlar. Bizim bebeğimiz de bu şekildeydi stabil olmadığı için. Biz de Ali Rıza hocamızla irtibata geçtik ve sonrasında da hocamızın çalıştığı hastaneden izinlerin alınması ile ilgili İl Sağlık Müdürümüz, Kamu Hastaneler Başkanımız, Başhekimimizin katkıları ile buraya transferini sağladık. Ve yaklaşık 1 saat süren operasyon sonucunda bebeğimiz sağlığına kavuştu. Ben Ali Rıza hocaya ve tüm bunu sağlayan büyüklerimize teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. 34 gündür yoğun bakımda olan ve sağlığına her geçen daha da kavuşan Alp Ege Bilen bebeğin annesi ise stresli geçen günlerin ardından büyük bir mutluluk yaşadığını söyledi. Kendisi de Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi genel yoğun bakım servisinde hemşire olan anne Yeşim Serpen Bilen, yaşadığı stresli süreci anlatarak şunları söyledi: "Doktor hanım bize oğlumuzun PDA’sının açıklığının medikal tedavi ile kapanmadığını ve bunun için dış illere sevk olması gerektiğini söyledi. Biz biraz tedirgindik açıkcası. Farklı ilde nerede konaklayacağız, ne yapacağız diye düşündük. Sonra tekrar doktor hanım bize ulaştı ve istanbul’dan sevk olması için birkaç hocamızla görüştüğünü belirtti. Balıkesir’den İstanbul’a gitmek ortalama 4-5 saat. Bebeğimizin bunu kaldırabileceğini düşünmedik açıkcası. Sonra doktor hanım İstanbul’da bir doktorumuzun olduğunu ve hastayı kuvözün başında ekibiyle birlikte ameliyat ettiğini söyledi. Tabi çok mutlu olduk bu duruma. Araştırdık doktor beyin daha önce gittiği illere baktık, başarılı ameliyatlarını gördük çok mutlu olduk. Tekrar böyle bir avantajı böyle bir imkanı bize sunduğu için Atike hanıma, Doktor beye, Başhekimimize, hemşirelerimize ve tüm personellerimize teker teker teşekkür ediyoruz." Bebeğinin bu ameliyatın gerçekleşmemesi durumunda hayatını kaybedebileceğini söyleyen anne Yeşim Serpen Bilen, "Çok stresli bir durum bu. Bebekten ayrı kalmak, sürekli durumunu sorgulamak çok zor bir durum açıkçası. Bebek için de, bizim için de, ailelerimiz için de çok zor ve yıpratıcı bir durum. Doktorumuz buraya gelmeyip nakil ile bebeğimiz gitse belki yolda hayatından olabilirdi. Başka bir ilde kalmak için bizim açımızdan zor olabilir. Burada hem kendi evimizde, hem bebeğimiz hareket etmeden kuvözün başında böyle bir imkan sağlandı. Bu konuda mutluyum gerçekten" dedi. Baba Abdulbaki Bilen ise bebeğine sağ salim kavuşmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, "Eşim hastanede çalıştığı için konulara biraz daha hakim. Eşimden ve hocalarımızdan bilgi alıyordum. Bu süreçte baya yıprandık. 33 gün gibi bir süre oldu. Ama çok şükür Atike hanımın da desteği ile böyle bir imkanın olduğundan haberdar oldum. Daha sonra haberleri araştırdığım zaman hocamızın Trabzon gibi bazı illerde bu ameliyatı yaptığını gördüm. Böyle bir imkanı bize sağladıkları için bu işte emeği olan herkese çok teşekkür ediyorum. Çok mutlu olduk gerçekten. Bebeğin bundan sonraki gelişimi ve ilerlemesi için bu ameliyat çok gerekliydi" şeklinde konuştu.