SAĞLIK - 26 Haziran 2020 Cuma 16:03

Dr. Büküşoğlu: 'Kök hücreler üzerinde böylesine etkileri olması şaşırtıcı ve sürpriz'

A
A
A
Dr. Büküşoğlu: 'Kök hücreler üzerinde böylesine etkileri olması şaşırtıcı ve sürpriz'

Kök hücre tedavisi alanındaki çalışmalarıyla tanınan Dr. Yüksel Büküşoğlu, "Yıllardır hipertansiyon tedavisinde kullandığımız ve kalp damar sağlığı üzerinde koruyucu etkilerini zaten bildiğimiz bir ilacın aynı zamanda kök hücreler üzerinde böylesine etkileri olması son derece şaşırtıcı ve sürpriz." dedi.

Bilimsel çalışmalar sonucu, uzun yıllardır hipertansiyon tedavisinde kullanılan bir ilacın aynı zamanda kök hücre sayılarını önemli ölçüde artırdığı saptandı. Dr. Yüksel Büküşoğlu, "Çok yeni bir bilimsel çalışma, nebivolol etken maddeli, çok uzun yıllardır yüksek tansiyon tedavisinde kullandığımız bir ilacın aynı zamanda kök hücrelerin sayısını önemli ölçüde artırabildiğini, çoğalmasını da hızlandırabildiğini gösteriyor. Vücudun yenileyici, onarıcı, gençleştirici kapasitesini oluşturan kök hücrelerin çoğalmasını ve sayısının basit bir şekilde artırılmasını sağlayabilecek bu çalışma çok önemli ve etkili olabilir. Yıllardır hipertansiyon tedavisinde kullandığımız ve kalp damar sağlığı üzerinde koruyucu etkilerini zaten bildiğimiz böyle bir ilacın aynı zamanda kök hücreler üzerinde böylesine etkileri olması son derece şaşırtıcı ve sürpriz." şeklinde konuştu.

"Kök hücreler sayesinde vücudumuz kendini yeniliyor"
Kök hücreler sayesinde vücudun kendi kendini yenileyip gençleştirebildiğini belirterek, Dr. Büküşoğlu, "Kök hücreler vücudun iyileştirme, onarma, tamir etme ve gençleştirme yeteneğini oluşturuyor. Dolayısı ile vücudumuzun sağlıklı, genç ve işlevsel kalması doğrudan kök hücrelerimizin sayısı ve fonksiyonlarıyla ilgili. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra belki de hekim kontrolünde kullanılan böylesi bir tansiyon ilacı da vücudumuzdaki kök hücrelerimizin sayısını ve işlevselliğini artırabilir” ifadelerini kullandı.

Dr. Büküşoğlu, kök hücre tedavisinin tıbbın birçok alanında çok sayıda hastalığın tedavisinin yanı sıra diz ve kalça kireçlenmesi, kıkırdak hasarı, menisküs, eklem tedavileri ve estetik amaçlarla da kullanıldığını söyledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kahramanmaraş Depremde 92 öğrencisini kaybeden öğretmenin acısı Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde 117 öğrencisinden 92’sini kaybeden öğretmen, "Acılarımız hiç bitmedi aslında, acılarımız hala diri, hala o acıları yaşıyoruz" dedi. Türkiye’yi yasa boğan 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri, binlerce hayatı ve sayısız hayali yarım bıraktı. Bu acı tablonun en derin izlerinden birini özel bir eğitim merkezinin sahibi ve öğretmeni Metin Acıpayam yaşadı. Kişisel gelişim uzmanı ve bir eğitim gönüllüsü olan Acıpayam, o felaket gecesinde 117 öğrencisinden 92’sini kaybetti. Üstelik bu genç fidanlardan 22’sinin kimliğini teşhis etmek gibi tarifsiz bir yük omuzlarına yüklendi. Depremde yalnızca öğrencilerini değil, hayallerini ve yaşam amacını da kaybeden Acıpayam, büyük bir sarsıntı geçirdi ancak ayakta kalmayı seçti. Her yıl öğrencilerinden aldığı minik hediyeler ve gülen yüzlerle dolu bu özel gün, artık onun için bir hüzün gününe dönüştü. Acıpayam, "Geçen yılki 24 Kasım’da Kapıçam‘da öğrencilerimizin mezarları başında bulunduk. Bu yıl da yine 24 Kasım’da size çok teşekkür ederiz, buradayız. Acılarımız hiç bitmedi aslında, acılarımız hala diri, hala o acıları yaşıyoruz. Yaşamaya da devam edeceğiz diye düşünüyorum. 117 öğrencimizden 92’sini kaybettik. Ne yazık ki 5-15 yaş arasındaki çocuklarda, bu çocuklar içinden en acı olanı depremden bir hafta kadar önce ölüm şiirleri yazmak istediğini söyleyen bir öğrencimiz vardı ve bir de şiir yazmıştı. ’Sen belki de edebiyatımızın ikinci Cahit Sıtkı’sı olacaksın, ölüm şairi olacaksın’ demiştim. Tam bir hafta sonra mesajlarına baktığımda o çocuğumuz ölüm şiiri ile birlikte ölümü bizzat tattığını gördüm. Yine o gece bana tam deprem başladığında mesaj atan öğrencilerim vardı, onların mesajlarını sonra defaatle okudum. Bir tane öğrencimiz ’hocam iyi misiniz deprem oluyor’ diye ilk anda beni hatırlamış. Ali isimli bir öğrencimiz de futbolcu olmak istiyordu ve ne yazık ki o da kaderin garip bir cilvesidir ki bir bacağını kaybetti. Hayatta ama en büyük hayaline ulaşması böylelikle bitmiş oldu. Türlü türlü acılar türlü türlü dramlar var" dedi.
Eskişehir Müziğin somut gerçekliği: Pikaplar ve plaklar Eskişehir’de sahaflık yapan Devran Gökay, pikapların tekrardan üretilmeye başlanmasını ve nostaljik ürünlerin popülaritesinin oldukça arttığını dile getirdi. Eskişehir’de 7 yıldır sahaflık yapan Devran Gökay, son dönemlerde sosyal medyanın, dizilerin ve filmlerin etkisiyle pikap ve plak kültürünün popülaritesinin arttığını söyledi. Pikapların da tekrardan üretilmeye başlandığını, müzik dinlemenin soyut bir şey olmadığını, plaklar ve pikaplar sayesinde daha somut bağlar elde edildiğini ifade eden Gökay, genç kuşağın çok meraklı olduğunu ve ellerinde pikap olmasa bile plak aldıklarını, somut bir eşya olarak müzikle ilgili şeyleri ellerinde tutmayı sevdiklerinden bahsetti. “Pikap ve plakların popülaritesinde sosyal medyanın etkisi var” Pikaplara ve plaklara olan ilginin onları somut olarak elimizde bulundurmaktan kaynaklandığını ve popüler kültüründen bir etkisi olduğunu söyleyen Gökay, “Pikapların ve plakların bu kadar popüler olmasında kültürün ve sosyal medyanın oldukça etkisi var. Filmler ve diziler de özendirme açısından çok etkili. Çünkü özellikle yeni kuşağın bu tarz nostaljik ürünlerle bağ kurması için bunlar dışında ulaşabileceği, öğrenebileceği bir yer yok. Kısacası popüler kültürün etkisi olduğunu söyleyebiliriz. İşin en büyük kaynağı ritüel, hangi davranış olursa olsun biz bunu ritüele dönüştürdüğümüzde daha çok keyif almaya başlıyoruz. Doğal olarak sosyal mecralardan müzik dinlerken, herhangi bir ritüel çok fazla oluşturmuyoruz. Müziği çalarken istediğimiz ritüeli oluşturuyoruz. Temizlik, bakım yaparken müzik dinlemek istiyoruz. Bunlar da ana aktör müzik olmuyor. Plak, kaset ve cd gibi nesnel bir müzik eşyası elimizde olduğunda müziği dinlemek istediğimizde kendimize bir süreç oluşturuyoruz. Eşyanın seçilmesi, eşyayı seçerken yaptığınız hareketler, plağı kılıfının içerisinden çıkarmak, temizlemek, pikabın sesini ayarlamak ve bir albümü baştan sonra dinleyerek içinden geri planda kalmış şarkıları keşfetmek, bunların içerisinden en sevdiğiniz şarkıları dinlemek ve en temelinde bir ritüel oluşturuyoruz” dedi. “Yeni pikapların ömrünün eskilere kıyasla daha kısa olacağı düşüncesini değiştirmeliyiz” Vatandaşların eski pikapların daha kalite olduğunu, yeni pikapların daha kalitesiz olduğunu düşündüğünü ve bu fikrin yanlış olduğunu belirten Gökay, sözlerine şöyle devam etti: “Pikapların tekrardan üretilmeye başlanması ticari bir davranış. Ortada bir talep olduğu için ona karşılık veriyorlar. Genellikle plakların ve pikapların retroları üretiliyor. Dönem baskını ya da yeni baskısını almak çok sorun değil. Yeni baskısının kötü olma fikri veya dönem baskısının iyi olacağı fikri çok da doğru değildir. Eskiler belki daha kaliteli daha sağlam olabilir. Yenilerin ömrünün kısa olacağı düşüncesini değiştirmeliyiz. Ses kalitesi olarak gayet iyi durumdalar. Bir şekilde insanların ihtiyaçlarını karşılıyorlar ve elimizde somut bir eşya yer alıyor. Müzik dinlemek soyut bir şey değildir. Plaklar ve pikaplar sayesinde daha somut bağlara sahip oluyoruz. Bir sanatçının elimizde direkt albümü ve bunu çalan bir makine var. O yüzden daha gerçek bir bağ kurmamıza yardımcı oluyor.” “Pikap alırken ses ve iğne kalitesine dikkat edilmelidir” Pikap alırken ses ve iğne kalitesine dikkat edilmesi gerektiğini, en önemlisinin ise bozulma durumlarına karşı yedek parça bulunabilecek bir yerden alınması gerektiğini vurgulayan Gökay, “Eğer yeni baskı pikap alıyorsak özellikle bunun sonraki süreçlerini göz önünde bulundurmalıyız. Bozulma durumu olursa yedek parçalarını bulabileceğiniz ve tamir ettirebileceğiniz bir yer olmalıdır. Ses ve iğne kalitesinin iyi olması çok önemlidir. Birinci dereceden plağa temas eden iğnedir. Mümkünse iyi bir teknik servisin olması iyi olacaktır. Temizlik açısından da toz kapakları olan pikaplar tercih edilebilir. Tozdan korumak için bu gerekli olabilir. Plaklara zarar vermemesi için iğnelerin belirli aralıklarla kontrol edilmesi gerekir. Çalma ritmine göre iğneleri değiştirmek lazım. Temizleme solüsyonları ile çalmadan önce temizlenebilir. Plakları mutlaka evde dik bir şekilde muhafaza etmeliyiz. Sıcaktan da uzak tutmak plağın ömrünü uzatır. Plak ve pikap kültürü her zaman devam eder. Bu kültürün nostaljik ve somut olarak bir karşılığı var. Şekli ve materyali değiştirilebilir ama hep aynı şekilde popülaritesini devam ettirir. Zamana göre şekil alır” ifadelerini kullandı. “Genç kuşak bu konuda çok istekli ve meraklı” Genç kuşağın daha istekli ve meraklı olduğunu, müzikle ilgili somut eşyaları ellerinde bulundurmayı sevdiklerini söyleyen Devran Gökay, “Her kuşaktan tercih eden var. Orta kuşak kendi nostaljisini yeniden yaşamak istiyor. Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi daha klasik sanatçıları tercih ediyor. Orta kuşağa yakınlar ise Barış Manço, Erkin Koray gibi sanatçıları dinliyor. Genç kuşak bu konuda çok istekli ve meraklı. Ellerinde pikap olmasa bile plak alıyorlar. Somut bir eşya olarak müzikle ilgili şeyleri ellerinde tutmayı seviyorlar. Onlar ağırlıklı olarak rock gruplarına daha çok talep gösteriyorlar” diye anlattı.
Erzurum Filistinli çocuklara destek için balon uçurdular Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü koordinesinde, Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Çifte Minareli Medrese’de anlamlı bir etkinlik düzenlendi. Çocuk Hakları İl Komitesi’ne dahil 40 çocuğun katılımıyla gerçekleşen etkinlikte, çocukların haklarını savunmak ve onlara daha iyi bir gelecek sunmak için bir araya gelindi. Programda, çocuklar anlam ve önemine binaen siyah giyindi ve barışın simgesi olarak balonlar uçurdu. Çocuklar, taşıdıkları pankartlarla şu mesajları verdi: "Çocukların en temel hakkı, yaşam hakkıdır. Soykırım durdurulmalı. Soykırım değil barış istiyoruz. İnsanlık için soykırıma karşı dur! Çocuklar barış ister savaş değil. Savaş bitsin, Filistinli çocuklar gülsün." “Filistin’de soykırımı durdurun! Çocukları koruyun” Etkinlikte, Erzurum Çocuk Hakları İl Komitesi üyesi bir çocuk tarafından hazırlanan şu bildiri okundu: “Tam 35 yıl önce imzalanan ve çocukların yaşam hakkını güvence altına alan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin yıldönümü. Özellikle savaş ve yoksulluğun baskın olduğu coğrafyalarda çocukları korumak ve yaşam şartlarını iyileştirmek için hazırlanan sözleşme, dünya çocuklarının temel haklarını güvence altına almayı hedefliyor. Dünya üzerinde Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi 196 ülke imzalamış. Dünyada bu kadar çok ülkenin toplanarak imza attığı başka bir sözleşme yok. Bizler de bu sözleşmeye dayanarak tüm insanlığa sesleniyoruz: Filistin’de soykırımı durdurun! Çocukları koruyun! Çocuklar; savaşın, şiddetin, ayrımcılığın ve zulümlerin hedefi olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde çocukların yaşam hakkı gasp edilemez, masum hayatlar yok edilemez. Çocukların barış, güvenlik ve sevgi içinde büyüyebileceği bir dünyayı inşa etmek için biz buradayız" “Filistinli çocukların kurtuluşu için bir çağrıdır” “Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü, konuşmasında dünya genelinde çocukların yaşadığı zorluklara ve Gazze’deki zulme vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: "Bir çocuğun en temel hakkı olan yaşam hakkı, hiçbir ideolojiye ve menfaate feda edilemez. Cumhurbaşkanımızın da sık sık vurguladığı gibi, ‘Dünya beşten büyüktür.’ Bu söz, bugün Filistinli çocukların kurtuluşu için bir çağrıdır." Etkinlikte, uluslararası topluma Gazze’deki zulmü durdurma ve kalıcı barışı sağlama çağrısında bulunuldu. Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün düzenlediği bu etkinlik, çocukların haklarının korunması ve dünya çapında barış için farkındalık oluşturdu.