POLİTİKA - 18 Kasım 2017 Cumartesi 02:40

Cumhurbaşkanı Erdoğan:NATO tatbikatından 40 askerimizi çektik

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan:NATO tatbikatından 40 askerimizi çektik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Norveç’te düşman tablosu diye konulan tabloda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kendisinin hedef gösterilmesinin ardından alınan tatbikattaki askerleri geri çekme kararına ilişkin, “Bu haber gelince Genelkurmay Başkanımız ve Avrupa Birliğinden sorumlu bakanımız onlar da Kanada yolundaydılar. Sonra bizi yoldan aradılar, böyle böyle bir durum var, bu tatbikat da NATO tatbikatı, 40 tane askerimiz var, biz şimdi bu askerimizi çekme kararını verdik çekiyoruz, dedik ki

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. Şu anda Amerika’nın kuzey Suriye’de 5 hava üssünün olduğunu belirten Erdoğan, “8 tane de normal üs var, şimdi bir de Rakka’da kuruluyor, ne yaptı 13. Bilinen gerçekler bunlar. Siz, 12 bin kilometre uzaklıktan acaba Suriye’ye niçin geliyorsunuz, bu soru sorulmaz mı? Neden? Bunu vatandaşım soruyor, ben de vatandaşıma bunun cevabını vermek durumundayım. Ben de size soruyorum. Maalesef bu gerçekler ortada ama benim ülkemde öyle ürkek, öyle korkak tipler var ki bunlar aleyhimizde kampanyalar da sürdürüyor. Fakat biz bütün bunlara rağmen inandığımızı inandığımız gibi yapmaya devam edeceğiz. DEAŞ’la mücadele dediniz de ne yaptınız ya? DEAŞ’a bol bol dolar ödediniz ama biz DEAŞ’le, benim askerim kahramanca mücadelesini verdi, Özgür Suriye Ordusu kahramanca mücadelesini verdi. Hala bu mücadeleyi vermeye devam ediyor, 2 bin kilometrekarelik alan DEAŞ’tan böyle temizlendi. Öbürleri ise bakıyorsunuz, zafer işaretleriyle onları dolar ödemek suretiyle uğurluyorlar. Daha önce bütün bunlarla ilgili uyarıları nerede, kim, nasıl yaptı? Hepsini kendilerine bildirdik. Türkiye’nin hem DEAŞ hem de PYD’ye karşı operasyonlarını baltalayan Amerika’nın bu örgütler üzerinden hayata geçirmeye çalıştığı senaryonun gayet iyi farkındayız. Buradan bir kez daha ifade ediyorum, ittifak müttefiklik başka bir şey ama bu müttefikliğe sığmayacak hareketleri yapmak bambaşka bir şey” ifadelerini kullandı.

“Biz, NATO’da beraberiz diye yanlışları söylemeyecek miyiz?” diyen Erdoğan, “Kusura bakmayın söyleyeceğiz. Son olarak dün Norveç’te bir durum oldu, Norveç’te düşman tablosu diye bir tablo koymuşlar ve bu tabloda Atatürk’ün resmi, bir tarafta da şahsımın ismi var. Hedefte bunlar. Bu haber gelince Genelkurmay Başkanımız ve Avrupa Birliğinden sorumlu bakanımız onlar da Kanada yolundaydılar. Sonra bizi yoldan aradılar, böyle böyle bir durum var, bu tatbikat da NATO tatbikatı, 40 tane askerimiz var, biz şimdi bu askerimizi çekme kararını verdik çekiyoruz, dedik ki tabii hiç durmayın hemen. Velev ki o hedefler kaldırılsa dahi 40 askerimizi süratle oradan çekin. Böyle bir ittifak, müttefiklik olamaz. Gerekli bağlantılar, gelişmeler, konuşmalar, vesaire bunları yaptılar, yapıyorlar. Oyun başka. Zaman zaman değişik yerlerde de bunlar yapıldı, yapılıyor. Bizde öyle bir zihniyet var ki, maalesef içimizde de bunlar var. Nedir bu zihniyet? Koskoca Amerika’ya karşı neden böyle konuşuyorsunuz? Ne demek koskoca? Halktan daha güçlü ne olabilir? Eğer biz silahı güç olarak kabul ediyorsak o zaman bırakalım siyaseti başka işe bakalım. Halktan daha güçlü hiçbir şey olamaz. En büyük güç halktır, öyleyse biz mücadelemizi böyle yürüteceğiz ve galip gelecek olan da halktır” şeklinde konuştu.

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: 

“Her gün yeni belgelerle ortaya çıkıyor ki DEAŞ denilen örgüt bizzat bu örgüte karşı mücadele ettiğini söyleyen güçler tarafından icat edilmiş, silahlandırılmış, yönlendirilmiş bir katiller ordusudur. Arkasında kimlerin olduğu da ortaya çıkıyor. Her gün farklı gayelerle bölgeye gelen veya getirilen tablolar buradaki özel bir ekip tarafından daha önceden belirlenmiş senaryoya uygun bir şekilde yönetilmiştir. DEAŞ’ın işte bu çekirdek ekibi bizzat bölgedeki hakim güçler tarafından oradan oraya taşınarak kan ve ateş her tarafa yayılmıştır. Güya bu örgüte savaşma üzere silahlandırılan bir başka terör örgütü de benzer vahşetleri sergileyerek hakimiyet alanını genişletirken kimsenin sesi çıkmamıştır. DEAŞ’ın kafa kesme, katliam görüntülerine kadar tüm veriler batı ülkelerinin kontrolündeki medya mecralarından servis edilmiştir. Bunların hepsinin de bölgeyi dizayn etmek için yapılan ince bir kuralın unsurları olduğu anlaşılıyor. DEAŞ terörü ve bundan kaynaklanan diğer çatışmalar sebebiyle Suriye ve Irak’ta hayatlarını kaybeden yüz binlerce insan da aynı alçak planın masum kurbanlarıdır. Buradan açıkça ilan ediyorum, DEAŞ’ı icat eden kimse PYD’yi kuran da odur. PYD’yi parlatan kimse Kuzey Irak yönetimini bağımsızlık ilanına sürükleyerek Irak’ın istikrarsızlığını derinleştirmek isteyen de odur. Tabii aynı güçlerin FETÖ’yü kendi koruma kalkanlarının içinde besleyip büyütmeye devam ettiğini de unutmamak lazım.”

Erdoğan, “Ülkemizde de birilerinin daha düne kadar DEAŞ’ın katliamları, saldırıları üzerinden PYD ve PKK’ya meşruiyet sağlamaya çalıştıklarını zaten biliyoruz. Aynı çevrelerin bugün DEAŞ ve PYD’nin Rakka’da el ele girmesi karşısında derin bir suskunluk içinde olduklarını da görüyoruz. Kimse bizi SDG’yi demokratik bir kuruluş olarak yutturmasın. Adı demokratik kendisi terör örgütüdür. Batı medyasında bu konuya ilişkin en küçük bir analizin ortaya çıktığını gördünüz mü? Çıkmaz, çünkü senaryo karışık ve bu senaryoda bunlar yok. Kim ne derse dersin, güya DEAŞ’a karşı mücadele ediyor denilerek beslenen PYD’nin aslında aynı madalyonun diğer yüzü olduğu inkar edilemez bir şekilde ortaya dökülmüştür. Bunun için DEAŞ’la PYD’nin işbirliğini saygıyla karşıladıklarını söyleyenlerin aleni itiraflarından daha somut belge aramaya da gerek yoktur. Önümüzdeki tüm bu acı gerçeklere rağmen ısrarla bu örgütler için özgürlük kahramanlık söylemleri üretenler var, biz biliyoruz ki bunların derdi DEAŞ’la hatta terörizmle mücadele değildir. Bunlar için DEAŞ islam düşmanlıklarını rahatça ifade etmenin bir aracı. PYD’yi parlatmalarının sebebi de bölgenin dizaynı ile ilgili projeleri için uygun bir araç olmalarıdır” diye konuştu.

“Bir süre sonra fonksiyonu bitince bu örgütün de paçavra gibi bir köşeye atılması kuvvetle muhtemeldir” diyen Erdoğan, “Ancak bölgeyi kana ve ateşe boğarak kendi senaryolarını hayata geçirenlere gönüllü figüranlık yapanların bu toprakların hakları asırlar boyunca unutmayacaktır. Hiçbir istisna yapmaksızın mağdur ve mazlum duruma düşenlere karşı oynanan oyunların içinde yer alanların ihanetini biz de, evlatlarımız da asla unutmayacak. Karşımızdaki manzara bu kadar netken ülkemizdeki ana muhalefet partisinin millik ve yerlilikten uzak bir politika izlemesi dikkat çekicidir” açıklamasında bulundu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İsrail Konsolosluğu önünde hareketli dakikalar: Pompalı tüfekle havaya ateş ederek eylem yaptı Beşiktaş’ta bulunan İsrail Konsolosluğu önünde kimliği belirlenemeyen bir kişi, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek için pompalı tüfekle havaya ateş açtı. Uzun süre direnen eylemci, özel harekat polislerinin uyarı ateşi sonrası teslim oldu. Gözaltına alınan eylemci, Beşiktaş Güvenlik Büro Amirliği’ne götürüldü. Olay, saat 00.20 sıralarında Beşiktaş Levent Mahallesi Talatpaşa Caddesi İsrail Konsolosluğu’nun bulunduğu binanın önünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek isteyen ismi belirlenemeyen bir kişi, konsolosluk binasının önünde pompalı tüfekle havaya 5-6 el ateş açarak silahlı eylem yaptı. İhbar üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi. Polis ekipleri çevrede geniş güvenlik önlemi aldı. Direnen şahsa özel harekat polisi operasyon düzenledi Polis ekiplerine uzun süre direnen şahıs, teslim olmayınca özel harekat polisleri, eylemciyi yakalamak için operasyon düzenledi. Özel harekat polisinin havaya ateş etmesiyle şahıs, silahını bırakarak polislere teslim oldu. Polislere teslim olan eylemci gözaltına alınarak Beşiktaş Güvenlik Büro Amirliği’ne götürüldü. Olay yeri inceleme ekipleri, olay sonrası çevrede incelemelerde bulundu. Yaşanan olayda ölü ve yaralının olmadığı öğrenildi.
İzmir İzmir’de ilaçlama yapılan binada 1 bebek hayatını kaybetti İzmir’in Konak ilçesinde haşere ilaçlaması yapılan binada yaşayan 1 yaşındaki bebek hayatını kaybetti. Meydana gelen acı olayda bebeğin anne ve babası ile birlikte bir apartman sakini de hastaneye kaldırılırken, ilaçlama firması çalışanı 3 kişi gözaltına alındı; olayın yaşandığı apartman ve yandaki 2 apartman da tahliye edildi. 12 Kasım Salı günü ilçeye bağlı Kahramanlar Mahallesi 1413 Sokak’ta bulunan bir apartmanda ilaçlama çalışması yapıldı. Binanın ilaçlanmasının ardından bazı apartman sakinleri dün öğle saatlerinde rahatsızlanarak durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. Sağlık ekipleri tarafından yapılan araştırmada apartman sakinlerinden 1 yaşındaki erkek bebek T.A.K.’nin zehirlenerek hayatını kaybettiği tespit edildi. Bebeğin annesi R.K., babası R.K. ve apartman sakinlerinden G.U. da sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. İlaçlamadan etkilenen apartman sakini G.U.’nun tedavisine Alsancak Devlet Hastanesinde devam edildiği, vefat eden bebeğin babası R.K. ve annesi R.K.’nin de tedavilerinin ardından taburcu olduğu öğrenildi. Çevre binalar tahliye edildi İzmir Valiliği tarafından olayla ilgili yapılan açıklamada, söz konusu apartman ile yandaki 2 apartman tahliye edilerek, tahliye edilen vatandaşlara valilik tarafından geçici barınma imkanı sunulduğu, ayrıca AFAD Kimyasal Biyolojik Radyolojik Nükleer (KBRN) ekiplerince ilaçlama yapılan bölgede havalandırma çalışmalarına başlandığı bildirildi. Olayın yaşandığı apartmanı ilaçlayan firmanın 3 personelinin gözaltına alındığı öğrenilirken olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.
Ankara Bakan Tekin: “(Mülakat puanları) Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş” Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, öğretmen adaylarına yönelik yapılan mülakat sonrasında bazı komisyonların yüksek, bazı komisyonların düşük not verdiğine yönelik eleştirilere ilişkin “Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş” dedi. AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Milli Eğitim Bakanlığının 2025 yılı bütçesinin yanı sıra Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), Yükseköğretim Kalite Kurulu Başkanlığı, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ve üniversitelerin 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifleri ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifleri, 2023 Yılı Sayıştay Raporu görüşüldü. Bütçe görüşmelerinin ardından Bakan Tekin, komisyonda yer alan milletvekilleri tarafından kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Bütçe görüşmeleri sırasında muhalefet milletvekillerinin şahsına yönelik kullandıkları ‘kepazelik, ikiyüzlülük, sefalet, otoriter rejim, talimatla hareket eden Bakan’ gibi ifadeleri tek tek not aldığını ifade eden Tekin, “Bizler de burada bu tür ifadelerden etkileniyoruz ve doğal olarak tepki koymuş olabiliriz. O yüzden biz de orantısız cevap verdiğimiz arkadaşlar varsa ben de onlardan özür diliyorum ama bu ifadeler normal ifadeler değil” ifadelerini kullandı. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı mülakatları önce CHP’liler değerlendirsin” Tekin, yine bütçe görüşmeleri sırasında mülakatla ilgili eleştiriler geldiğini kaydederek, “Kabul ediyorum, ‘Mülakatla ilgili ben öğretmenliği çok önemsiyorum ve vatandaşlarımızın çocuklarını emanet edecekleri öğretmenleri mülakatla almak istiyorum’ dedim. Kamuoyuna da şu açıklamayı yaptım; bu mülakat komisyonlarında alacağımız tedbirleri sıralıyorum. Kamera kaydından tutanağa kadar bir sürü başlıkta tedbir aldık. CHP’liler itiraz ediyorlar, bir taraftan mülakata karşıyız diyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı mülakatları önce siz bir değerlendirin. Eğer, ‘İtfaiye memurluğu, öğretmenlikten daha önemlidir’ diyorsanız, bir şey demeyeceğim. Benim öğretmenlik mülakatı ile ilgili yaptığım budur” ifadelerini kullandı. CHP’lilerin mülakat konusunda geçmişlerinden dolayı endişeli olduklarını söyleyen Tekin, “Ben 1994 yılı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. Mezun olur olmaz girdiğim ilk iş sınavı, Adalet Bakanlığı’nın açtığı Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı yazılısıydı. İstanbul’da bir kongrede CHP’nin Adalet Bakanı ‘Bu kadroyu örgütüme vermeyip de milliyetçileri mi verseydim? Yaptığım suçsa suç işlemeye devam edeceğiz’ dedi” şeklinde konuştu. “Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş” Tekin, öğretmen adaylarına yönelik yapılan mülakat sonrasında bazı komisyonların yüksek, bazı komisyonların düşük not verdiğine yönelik eleştirilere de değinerek, şu cevabı verdi: “Benim elimde bütün komisyonların raporları var. Benim elimdeki rakamlar, 3-5 arkadaşın bir araya getirdiği toplam rakam içerisinde istatistiksel anlamı olmayan veya doğru analiz sağlayacak rakamlar değiller. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği ile ilgili konuşuldu. Mesela bir komisyonda 193 kişi mülakata girmiş, 3 kişinin yeri değişmiş. Bir başka ilimizde 682 kişi girmiş, 11 kişinin yeri değişmiş. Türkiye genelinde 60 bin kişide toplam bin 100 kişinin yeri değişmiş.” Bakan Tekin, muhalefet vekillerinden 5 bin kişinin yerinin değişti iddiasının dile getirilmesi üzerine “Yanlış, benim elimde il bazlı rakam” diye karşılık verdi. “KPSS puanı ile bu işi yapacak olsaydım, hiç mülakat yapmazdım” Milli Eğitim Bakanlığının geçen yıl gerçekleştirilen TBMM Plan Bütçe Komisyonu toplantısını hatırlatan Bakan Tekin, “KPSS puanı ile değil mülakatla öğretmen ataması yapacağız. Bunun kavgasını verdik, tartışmasını yaptık. Geçen yıl burada adaletsizlik ve torpilin olmayacağı bir mülakat taahhüt etmiştim. Şimdi size ‘Bu ülkede hiç kimsenin verdiği herhangi bir isimle ilgili mülakatta torpilin olmadığı bir sistem kuruldu’ dedim. Söylediğiniz doğru şeyler var. Bir ildeki öğretmenimiz yüksek not almış, mülakata girmiş. Başka bir öğretmenimiz ‘Ben yüksek aldım ama bir başkası benden daha yüksek aldı. Dolayısıyla, ben sıralamanın dışında kaldım’ diyor ama ben zaten KPSS puanı ile bu işi yapacak olsaydım, hiç mülakat yapmazdım” dedi. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mülakatlarına değinen Tekin, “Bursa’da 197 kişi, İstanbul’da 688 kişi girmiş. Bursa’da mülakata girip sıralamanın dışında kalan kişi 23 kişi, İstanbul’da ise 51 kişi sıralamanın dışında kalmış” ifadelerini kullandı. “Tüzel kişiliği olmayan cemaat ve tarikatlarla hukuken protokol imzalama şansımız yok” Cemaat ve tarikatlarla protokol yapıldığı eleştirilerine de cevap veren Bakan Tekin, “Hukuki olarak cemaat ya da tarikat diye bir tüzel kişilik var mı? Tüzel kişilik olmayınca bakanlık olarak ya gerçek kişiyle ya da tüzel kişilikle protokol imzalayabilirim. Hukuken başka kimseyle protokol imzalama şansımız yok. Bizim 5 bin civarında bu türden protokolümüz var. Burada isimlerini saymak istemediğim çok farklı sivil toplum örgütleri ile protokolümüz var. Bunların hiçbirisiyle de protokol imzalarken siyasi ya da ideolojik hiçbir şeye bakmıyoruz. Bir tek İçişleri Bakanlığı Dernekler Masası tarafından legal olarak kabul edilmiş bir sivil toplum kuruluşu mudur? Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onaylanmış bir vakıf mıdır, diye bakıyoruz. Onun dışındaki konular beni ilgilendirmez. Herhangi bir sivil toplum örgütüyle, dernek, vakıf ya da meslek örgütü olmak üzere imzaladığımız protokolde tüzel kişiliğe ödenmiş tek bir kuruş kamu kaynağı yoktur” açıklamasında bulundu. “Protokollerin tek taraflı fesih hakkı bakanlıkta” Protokollerin tek taraflı fesih hakkının bakanlıkta olduğunun altını çizen Bakan Tekin, “Protokolde yazılan ilkelere aykırı davranan sivil toplum örgütü varsa protokolümüzü hemen iptal ederiz. Protokol kapsamında protokol yaptığımız kuruluşlar eğer okullarımıza bir eğitim verecekse, bu eğitim kimin vereceği, hangi diplomaya sahip kişilerin vereceği ve hangi içerikte eğitim verecekleri bizim protokolümüzde tanımlanmıştır” dedi. “ABB 2 bin 300 okuldan 13’ünü sadece bir kere temizliyor sonra bütün okulları temizledim diyor, bu olmaz” Türkiye’de 65 bin civarında okul olduğunu ve 55 bin civarında kadrolu temizlik elemanının olduğunu söyleyen Bakan Tekin, “Kadrolu temizlik elemanlarımız, bu okullardaki temizlik açısından yeterli olmadığından biz her yıl Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Toplum Yararına Programlar (TYP) diye tanımladığı istihdam türü ile bakanlığımızda temizlik ve güvenlik personeli istihdam ediyorduk. Yaz aylarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TYP kapsamındaki istihdam türü ile ilgili dünyada özellikle kovidden sonra gelişen istihdam türleri açısından farklı bir model deneyeceklerini ifade etti. Biz de bu konuda kendisiyle konuştuk ve bize ‘kısmi zamanlı çalışma usulü getireceğiz ve bu çalışmayla da size 120 bin kadro vereceğiz, haftada 3 gün çalışacaklar’ dedi. Biz de kendileriyle uzlaştık. Biz hangi belediye olursa olsun kaç okul temizleyeceğini, kimlerle yapacağını ve hangi tür malzeme kullanacağını öğrenmek ve bilmek zorundayız. Bunun yolu şudur; gidersiniz valiliklere biz böyle bir protokol yapmak istiyoruz dersiniz. Nobran bir tavırla, ‘Ben geldim, okulu temizleyeceğim beni içeri alın’ derse ve benim görevlilerim de alırsa bunun karşılığı olur. Bir büyükşehir belediye başkanı çıkıyor. Yaklaşık 2 bin 300 tane okulumuz var. Bu okullardan 13 tanesini sadece bir gün temizliyor. Sonra çıkıyor ekrana ve ‘Ben Ankara’daki bütün okulları temizledim’ diyor. Bu olmaz, bu iyi niyetli değil” değerlendirmesinde bulundu. “Çocuklar anadillerini öğrensinler ama bizim ülkemizde resmi dil Türkçe” Bazı muhalefet vekillerinin çocukların anadil öğrenmesiyle ilgili beyanlarına katıldığını söyleyen Tekin, şu ifadeleri kullandı: “Çocuklar anadillerini öğrensinler ama bizim ülkemizde resmi dil Türkçe, çocuklarımız Türkçe’nin dışında bir dil öğrenmek istiyorsa bizim devlet olarak üstümüze düşen vazife çocuklara bu alanın sağlanmasıdır. Bu AK Parti iktidarıyla sağlandı. 2003 yılında Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımızın aldığı bir kararla, özel anlamda kursların açılmasının önü açıldı. Biz MEB olarak üstümüze düşeni yapıyoruz.”