POLİTİKA - 10 Ocak 2025 Cuma 12:44 | Son Güncelleme : 10 Ocak 2025 Cuma 15:17

Bakan Fidan: Suriye'de YPG'ye yeni yönetim veya biz operasyon yapabiliriz

A
A
A

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'de terör örgütü YPG'ye yönelik yeni bir operasyonun sinyalini verirken, “Defaatle söyledik. Böyle bir tehditle (PKK/YPG’yle) yaşama şansımız yok. Bu adımı ya başkası atacak ya biz atacağız” dedi.

Taksim'de bir otelde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, yerli ve yabancı basın kuruluşları temsilcileri ile bir araya geldi. Bakan Fidan konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İsrail hükümetinin görevlendirdiği Nagel Komitesi'nin, Türkiye ile muhtemel bir savaş öngördüğünü belirten bir gazetecinin Türkiye'nin İsrail ile yakın tarihte bir çatışma öngörüp görmediğine yönelik bir soru üzerine Bakan Fidan, “İsrail'in bölgedeki yayılmacı, çatışmacı politikaları sadece bölge ülkelerinin değil, uluslararası toplumun, uluslararası adaletin bir sorunu haline gelmiştir. Bu sorun tek başına Türkiye'nin sorunu değildir. İsrail'in ortaya koyduğu küresel ve bölgesel çaptaki problemi bölge müttefikleriyle, küresel aktörlerle, ortaklarımızla hep beraber karşılayacağız ve üstesinden geleceğiz” dedi.

Yunanistan'la kıta sahanlığı meselesi ve Kıbrıs konusu üzerine konuşan Bakan Fidan, “Türkiye Yunanistan arasındaki olumlu ilişki özellikle liderler düzeyinde başlatılan olumlu ilişki bizim yakın ve uzakta dönemde aldığımız sorunları çözmede gerçekten iyi ortam sağlıyor. Ve bunu da devam ettirmeye çalışıyoruz. Sorunun iki tabiatı bulunmakta birincisi sorunun kendisi. İç politik dış politik herhangi bir etkinin olmadığı bir yerde iki rasyonel akıl bir araya geldiğinde Ege'deki soruna ve diğer konulara Batı Trakya'daki konulara nasıl bakar meselesi mevcut. Burada yoğunlaşmalarımız var. Diğer taraftan kuşatıcı çevresel faktörler başta iç politika alanları devreye girdiği zaman ortaya çıkan tablo. Yunanistan tarafından iç politik baskının mevcut sorunları yönetmede daha farklı bir zemin oluşturduğunu görüyoruz. İç politik baskı sadece menfaati esas alan bir noktada olsa aynı Türkiye'de olduğu gibi daha rasyonel bir zeminin bulunarak iletileceğini düşünüyorum. Bu çerçevede muhataplarımızın içinde bulunduğu durumu da anlıyoruz. Bu hayatın bir gerçeği. Biz odağımızı yetirmediğimiz sürece kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz. Önemli olan lider cesaretidir. Bu konuda kamuoylarının kendilerine verdiği siyasal desteği ve onayı büyük bir liderlikle sorun çözmede kim gösterecek. İnşallah iki ülke de seçim menziline girmeden önemli adımlar atar diye düşünüyorum” diye konuştu.

"Bir terörist örgütü hapiste tutmak için başka bir terörist örgütü kullanma politikası yanlış"

Amerika Birleşik Devletlerinin terör örgütü PKK/YPG'ye destek verdiğine yönelik bir soru üzerine Bakan Fidan, “Bir terörist örgütü hapiste tutmak için başka bir terörist örgütü kullanma politikasının yanlış olduğunu söyledik. Kendileri de biliyor. Kendilerinden önce başlatılan bir süreç. Müttefiklik ruhunu öldürdüğünü söyledik. Her türlü dayanışma ruhunu aykırı olduğunu söyledik. Amerikalı ortaklarımız biz askeri operasyon düzenlediğimiz zaman yani kendilerini hedef almadığımız sürece bir sıkıntımız olmadı. Bundan sonra da olacağını düşünmüyorum” dedi. Bakan Fidan ABD ile ilişkilerin olumlu olduğunu, Amerika ile Türkiye birbirine ihtiyaç duyan iki ülke olduğunu belirterek yeni ABD yönetimiyle yapıcı ve açık diyaloğa devam edeceklerini ifade etti.

"Amerika'nın gücünü kullanarak onun arkasına saklanarak kendi menfaatleri için söz söyleyen ülkeleri açıkçası dikkate almıyoruz"

ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Fransa'ya düzenlediği ziyaret ve terör örgütü YPG'nin Fransa'ya asker çağrısı üzerine bir soru üzerine Bakan Fidan, “Terörle mücadele Suriye'nin birliği ve bütünlüğüyle ilgili konular karşısında duruşumuz net. Avrupa'daki bazı küçük ülkelerin Amerika'nın şemsiyesi altında belirli operasyonlara katılıp oradan söz söylemeye dönük politikalarının ne bölgeye ne de kendilerine hiçbir katkısı olduğunu düşünmüyorum. Amerika'nın olmadığı bir yerde kendileri bölgeye gelip askeri güç bulundurabiliyorlarsa görelim. Ama bunun böyle olmadığını biliyoruz. Amerika'nın gücünü kullanarak onun arkasına saklanarak kendi menfaatleri için söz söyleyen ülkeleri açıkçası dikkate almıyoruz. Bizim muhatabımız ABD'dir. Diğerlerini muhatap almıyoruz. Fransa'nın yapacağı bir şey varsa, Anayasa ile kendi vatandaşı olarak tanımladığı insanları hapishanelerden alıp kendi ülkesine getirip kendi hapishanesine koyup kendi mahkemesinde yargılamasıdır. Orda onu YPG'liye başka bir teröriste hapishane hizmetleri verdirip daha sonra ben onu destekleyeceğim demek değildir. Sen kendi tutuklunu kabul etmeyip bunu hapiste tutan teröristi destekliyorsun. Bunun izahı yok” diye konuştu.

Şam'da artık halkın sahiplendiği bir yönetim olduğunu söyleyen Bakan Fidan, “Bu yönetim Suriye'nin tamamını kucaklayan halkın çektiği sıkıntılara zulme son veren bir yönetim olacak. Yönetimin kendi milli bütünlüğünü, birliği ve beraberliğini, siyasal bütünlüğünü, toprak bütünlüğü sağlamak için atacağı adımlarda YPG'nin bölgede oluşturduğu işgali ve terörü son erdirecek bir ajanda olduğunu görüyoruz. Bunu hayata geçirmeleri için kendilerine fırsat verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunu bekliyoruz şu anda” diye konuştu.

“Filistin'de görmek istediğimiz ateşkesin bir an önce sağlanıp zulmün gözyaşının ve kanın durmasıdır”

İsrail'in Filistin'de uyguladığı katliama ilişkin bir soru üzerine ise Bakan Fidan, “İki devletli çözüm perspektifine gidilmeden hedefine ulaşılmadan bölgede kalıcı barışın mümkün olmayacağının altını çiziyoruz. Bu realitenin bu gerçekliğin bir ifadesi. Şu anda ateşkesle ilgili devam eden arabuluculuk faaliyetleri var. Ciddi telkinlerde ve tavsiyelerde bulunmaktayız. Günün sonunda bizim görmek istediğimiz ateşkesin bir an önce sağlanıp zulmün gözyaşının ve kanın durmasıdır. Şu ana kadar bu mümkün olmadı. Bunun belki ayrıca tartışılması gerekir. Bir takım uluslararası aktörlerin aslında anlaşmayı sağlamaktan ziyade İsrail'e zaman kazandırmak için diplomatik süreç işlettiğini de biz bu süreçte gördük” ifadelerini kullandı.

"Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığını yeniden gözden geçirmek düşünmek durumundayız"

Bir gazetecinin yeni dönemde Türkiye'nin Suriye'deki askeri birliklerini tutma konusundaki fikrinin ne olduğunu sorması üzerine Bakan Fidan, “Yeni gerçeklik ışığında biz de oradaki varlığımızı yeniden gözden geçirmek düşünmek durumundayız. Bu şuanda yapılıyor. Yeni hükümetin attığı adımlara paralel olarak Türkiye de Suriye olan ilişkilerini gözden geçiriyor. Şu anda geldiğim noktada temel önceliğimiz Suriye'nin muhaliflerin kontrolü altında yaşayan bölgelerdeki yaklaşık 5 milyon Suriyeli kardeşimizin hayatını sürdürmesini sağlayacak temel hizmetlerin verilmesi. Şimdi bu Suriye'nin tamamı için temel bir sorumluluk haline geldi. Sadece bizim değil o bölge devletleri için. Çok yeni bir süreçteyiz. Daha bir ay oldu. Bunu gözden geçiriyoruz. Oradaki varlığımızın artık farklı bir boyuta evrilmesi gerekecek. Her şey yolunda giderse” dedi.

Avrupa Birliği ile ilişkiler sorusu üzerine ise Bakan Fidan, "Biz tarihsel yolculuğumuzda da tam üyelik perspektifine destek verildi. AB tarafında biz bunu maalesef göremedik. Zaman zaman yaptığımız görüşmelerde dile getiriyoruz. Türkiye 2008-2009-2010 yıllarında AB'ye üye olsaydı bugün nasıl bir jeostratejik manzarayla karşı karşıya kalırdı. Tarih bu şekilde devam etmedi. Bundan ders çıkarılır mı ? Bence ders çıkartılmalı. Siyasimizi dilimizi bu yönde günceleyebilecek miyiz? Türkiye bunun mücadelesini 20 yılda verdi. Tarihin hazin bir tecellisi ki Avrupa Birliği'nde de tam tersi bir mücadele oldu. Türkiye olmasın diye. Bu da onların meşru siyasal hakları. Bu siyasal denklem değişmediği sürece bizim daha farklı işbirliği modellerini mevcut halinden daha da ileri götürme şansımızın olmadığı gözüküyor. Sorduğunuz vize işbirliği meselesi bu siyasal bir bütünleşme gerektirmeyen bir konu olduğu için biraz daha teknik bir konu. Bunun çok rahat hayata geçmesi mümkün olabilir. 27 ülkeli bir Avrupa Birliği'nde belli Türkiye ile ilgili konuların rehin alındığını görüyoruz. Bu Avrupa Birliği'ndeki çeşitli mekanizmaların işletilmemesinden dolayı teknik sebeplerle büyük stratejik hedeflere ulaşılmadığını görüyoruz. Türkiye, AB üyeliğinde ortaya koyulan dar başlılıkla, kaybedilen stratejik kazanç neyse bugün üyelik dışı yapılacak işbirliği alanlarında da ortaya çıkartılan küçük engellemelerin aslında yine büyük stratejik çıkarları ve menfaatleri engellediğini görmek gerekiyor. Problem, bunu ne görecek? Ne anlayacak? Ne analiz edecek? İnsan yok ortalıkta. Böyle bir siyasal körlük içerisindeyiz. En büyük sorun bence Avrupa'da bu” ifadelerini kullandı.

“Böyle bir tehditle yaşama şansımız yok”

Suriye yönetiminin Amerika'ya rağmen terör örgütü YPG'ye operasyon yapması hakkında konuşan Bakan Fidan, “Böyle bir tehditle yaşama şansımız yok. Ya başkası açacak ya da biz açacağız” diye konuştu.

“Maalesef savaş durmadı”

Sudan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki sorunların giderilmesi için Türkiye'nin adımları hakkında Bakan Fidan, “Birleşik Arap Emirliklerine geçtiğimiz hafta yaptığımız ziyarette Birleşik Arap Emirlikleri devlet başkanı Sayın Muhammed bin Zayid ile bir araya geldik. Bölgesel konuları derinlemesine ele alma imkanımız oldu. Bunlardan biri de Sudan'daki durum ve çatışmaların durdurulmasına ilişkin hususlar. Özellikle çatışan taraflardan olan Sudan tarafında Abdülfettah Abdurrahman el-Burhan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki sıkıntının giderilmesi konusu da masaya yatırıldı. Bu Birleşik Arap Emirlikleri ile Sudan'daki tarafların arasında bir arabuluculuğa tabii ihtiyaç duyulmakta. Suudi Arabistan ve Amerika'nın işlettiği mekanizmalar var. Çeşitli çabalar oldu. Maalesef savaş durmadı. Bölgemizdeki diğer savaşlar gibi Sudan'daki savaşta çok sayıda can kaybına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum olarak Sudan'ı yakın mercekte ele almak gerekiyor” dedi.

“İnşallah gelecek nesillere büyük bir sorun yumağı bırakmayız”

Yunanistan – Türkiye arasındaki ilişki hakkında Bakan Fidan, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yaptığım basın toplantısında da ifade ettim; benim görmek istediğim Kıbrıs'taki hem Rum kesiminin hem de Türk kesiminin Yunanistan'ın, Türkiye'nin hep beraber sorunlarını çözdüğü Ege'yi ve Akdeniz'i bir barış, kalınma ve refah bölgesi haline getirdiği dünyayı görmek istiyorum. Bunun olmaması için hiçbir sebep yok. Şu anda aslında var olan hayatlarımızı, duruşlarımızı değiştirmeden, hiçbir şey kaybetmeden biraz cesaretle bu işleri çözebileceğimize ben yürekten inanıyorum. Geçmişten taşıdığımız tarihsel duygular var. O bugüne de etki ediyor. Bugün başka bir gerçeklik oluşmuş durumda. Bu durumlarda siyasal liderliklere ihtiyaç var. Ben iki ülke liderliğinin de şu anda bunu yapmak istediğini görüyorum. İnşallah gelecek nesillere büyük bir sorun yumağı bırakmayız. Biz nasıl sorunu geçmiş nesillerden devraldık, biz onu çözeriz ve gelecek nesle kalmaz. Çalışamaya devam etmek gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Türkiye'nin koordinasyonu ve çabalarıyla devam eden bir insani yardım faaliyeti var”

Suriye'nin tekrar kurulmasında Türkiye'nin izleyeceği rol hakkında bilgi veren Bakan Fidan, “Özellikle kurumlar arası bir koordinasyon mekanizması kurduk. Türkiye'deki bakanlıklarımızın, devlet kurumlarının organize bir şekilde Suriye'deki altyapı sorunlarına ilişkin neler yapılabilir çalışmalarımız son sürat devam ediyor. Diğer taraftan uluslararası partnerlerimiz ve bölgesel partnerlerimiz bunun ön çalışmaları başladı. Şu anda Türkiye'nin koordinasyonu ve çabalarıyla devam eden bir insani yardım faaliyeti var. Özellikle Suriye'nin mahrum kalmış bölgelerinde gıda sorunu yaşayan yerlere belli bir miktar gıdanın iletilmesi konusunda devam eden trafik var. Kalkınmayla ilgili sorunların başında gelen elektrikle ilgili devam eden çalışmalar var. Katar'ın gündem de tuttuğu bazı projeler var. Türkiye'nin bu konuda verdiği destek var. Ürdün'ün bu konu da fikirleri var. Bunlar şu anda bir araya getiriliyorlar. Önümüzdeki günlerde bazı bölgesel toplantılar olacak. Toplantılarda da ana konunun mutlaka bu yardımların bir an önce uyumlaştırılması ve hızlandırılması konusu olacak. Bu bizim için kalıcı bir uğraşı konusu. Körfez İşbirliği Teşkilatı'nın bu konuda bir karar aldığını öğrendik. Diğer taraftan Avrupa Birliği'nin kurumsal çalışmaları başlattığını gördük. Bütün ulus aktörlerin ve uluslararası kurumların bu konuda koordineli bir şekilde çalışmaya başlaması, bu meseleyi kendilerine bir dert edinmesi gerçekten sevindirici bir konu. Suriye'deki yeni yönetimin bu işbirliğini tabii hakkıyla yönetebilmesi, en azından niyet bazında işbirliğine sıcak bakması fevkalade önemli. İnşallah kurumsal kapasiteleri de kendilerine sunulan yardım tekliflerini, işbirliği alanlarını ilerletme konusunda yeterli olur. Bu konuda da gerekli telkinleri yapıyoruz. Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi önemli. Finansal araçların tekrar gündeme alınması önemli. Başta Merkez Bankası'nın işleyişi olmak üzere ki içerdeki piyasa işlemeye başlasın” ifadelerini kullandı.

“Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan gelmiş PKK'lıların ülkeyi terk etmesini istiyoruz”

Suriye'deki Türkiye'deki duruşu hakkında ve terörist başı Abdullah Öcalan için Hakan Fidan, “Yeni yönetim Şam'da bizim daha önce ifade ettiğimiz milli güvenlik hedeflerimize uygun olarak onlarında ifadeleri aynı. Biz yabancı, Suriye dışından gelen aktörlerin Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan gelmiş PKK'lıların ülkeyi terk etmesini istiyoruz. İflah olmaz PKK'lı kadrolar var. Geri kalanların Suriye'nin yeni ortamına entegre olmasını destekliyoruz. Suriye'nin milli güvenliği, birliği, bütünlüğü önemli. Parçalanmış bir Suriye gerek siyasal açıdan gerek toprak açısından kesinlikle görmek istemiyoruz. Bu parçalanmışlık hem bölgesel kötü aktörler tarafından kullanılabiliyor ve maalesef bölgemize istikrarsızlık kazandıran uluslararası aktörler için bir müdahale zemini oluşturuyor. Diğer konuda söz konusu şahısla alakalı herhangi bir değişiklik yok. İmralı'da devam ediyor” dedi.

“Tarihi bir fırsat penceresi var”

Karabağ işgalinin son bulmasıyla ilgili Bakan Fidan, “Karabağ işgalinin son bulması gerçekten bölgedeki kalıcı barışın sağlanması için inanılmaz bir aşamaydı. Bu konuda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Şehit olanlara Allah'tan rahmet diliyorum. Burada artık bölgesel barışın kalıcı hale getirilmesi, kurumsallaştırılması gerekmekte. Kafkasların son 100 yıldır gerçekten istikrarsızlık alanı olması hiçbirimizin lehine olmadı. Bunu daha da ileri taşımak mümkün, tarihi bir fırsat penceresi var. Sayın Aliyev'in bu konuda kararlı liderliğini takdir ediyoruz. Hem bölgeyi hem Azerbaycan'ı kalkındırma konusunda atmak istediği adımlar önemli. Sayın Paşinyan'ın da bu konuda olumlu, cesur tavırları var. Onu da Türkiye olarak biz yakından takip ediyoruz. Kalıcı barışın artık imzaların atılması için geri kalan bazı birkaç maddenin de tamamlanması gerekiyor. Umut ediyoruz ki 2025 yılında bu tamamlanır” dedi.

"Rusya esas itibariyle, çok rasyonel bir karar almıştır"

Suriye'ye önceki rejimin talebi üzerine Rusya'nın askeri olarak destek verdiğini hatırlatan Bakan Fidan, "Ancak 2017'den itibaren özellikle Cumhurbaşkanımız ile Putin arasındaki ilişkinin ortaya koyduğu bir ivmeyle de bizler Astana sürecini işletme konusunda önemli adımlar attık. Bu süreç devam ederken Rusya'nın bölgede neyi ne kadar hedeflediği neler yaptığını görme imkanımız da oldu. Günün sonunda Rusya esas itibariyle, çok rasyonel bir karar almıştır. Beşşar Esad'a artık desteklenmesinin ne bölgeye ne Rusya'ya herhangi bir fayda getirmediğini neticesine varmıştır. Ve beni tahmin onlar bu kanaati çok önceden görmüşlerdi. Ama son Halep'in ele geçirilmesinden sonraki süreç bunu biraz daha tetikledi diye düşünüyorum. Yoksa Rusların askeri kabiliyeti vardı. Bu askeri kabiliyeti kullanabilirlerdi. Ama kullanmayı tercih ettiler. Çünkü burada rasyonel akıl modeliyle davrandılar açıkçası. Rus üslerinin Suriye'deki geleceği meselesi, Suriye'deki yeni yönetim ile yapacakları müzakereye bağlı olarak evrileceğini düşünüyorum. Ruslar Şam'ın düşüşü sırasında yapılan mutabakat gereği duruma müdahale etmediler devrimciler de Rus birliklerinin güvenli bir şekilde kendi üslerine geri dönmesini temin ettiler ve bu mutabakat ile Rus üslerine saldırmadılar” ifadelerini kullandı.

"Bizim beklentimiz Trump ve ekibiyle kalıcı barış konularının beraber çalışılarak ilerletilmesi"

Amerika Birleşik Devletleri'nde Trump döneminde Filistin konusunun nasıl şekilleneceğini yönelik bir soru üzerine ise Bakan Fidan, "Şu anda ateşkes görüşmelerinde belirli bir mesafe kat edildiğini de görüyoruz. İfade ettiğim gibi bir an önce ateşkesin olması. Sayın Trump'ın ateşkes arzunu destekliyoruz. Olumlu buluyoruz. Bizim beklentimiz kendisiyle ve ekibiyle başta Türkiye ve Amerika ilişkileri olmak üzere İsrail -Filistin meselesi Rusya Ukrayna barışı Ortadoğu'daki kalıcı barış konularının Balkanlardaki barış konularının en iyi şekilde beraber çalışılarak ilerletilmesi. Pozisyonumuz bir şekilde değişmiyor. Gizli bir gündemimiz de yok. Gayet açık ve şeffafız. Sadece kendi çıkarlarını önceleyen bir durumda da değiliz. Partnerlerimizin çıkarlarını da hesaba katan politikaları ortaya koyuyoruz. Bizim beklentimiz bu yöndeki çalışmaların devam etmesi” diye konuştu.

Semanur Kaygısız- Berk Soydan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Biz 22 yıldır Türkiye’yi büyütmek ve kalkındırmak için çalışıyoruz” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aydın-Denizli Otoyolu’nun resmi açılışını gerçekleştirdi. Açılış programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ulaşım yatırımlarını eleştirenlere, “Biz kule deyince para kulesi, belediye deyince yeme aklına gelen bir kadro değiliz. Hiçbir zaman da olmadık. Biz 22 yıldır Türkiye’yi büyütmek ve kalkındırmak için çalışıyoruz” diyerek cevap verdi. AK Parti Aydın 8. Olağan İl Kongresi’ne katılmak için Aydın’a gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk durağı yapımı tamamlanan Aydın-Denizli Otoyolu oldu. 6 şeritli 140 kilometre ana yol ve 4 şeritli 23 kilometre bağlantı yolu olmak üzere toplamda 163 kilometre uzunluğundaki Aydın-Denizli Otoyolu’nun resmi açılışı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan açılışta yaptığı konuşmada, “İllerimiz arasındaki karayolu bağlantılarının çeşitlendirilmesi ve yolculuk sürelerinin azaltılması önceliklerimizin ilk sıralarında yer alıyor. Ticari ve turistik trafiğin ana güzergahlarından biri olan bölgemizin ulaşım altyapısını daha önce hizmete açtığımız İstanbul-İzmir Otoyolu ve İzmir-Aydın Otoyolu ile önemli ölçüde güçlendirmiştik. Bugün resmi açılışını yaptığımız Aydın-Denizli Otoyolu’yla Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerimiz arasındaki karayolu ağımızı biraz daha genişletmiş oluyoruz. 3 gidiş, 3 geliş olmak üzere 6 şeritli 140 kilometre ana yol ve 23 kilometre bağlantı yolundan oluşan Aydın-Denizli Otoyolumuz toplam 163 kilometre uzunluğa sahip. Otoyol bünyesinde uzunluğu 5 bin 712 metreye ulaşan 61 adet köprü, 19 adet köprülü kavşak, toplam 11 bin 622 metre uzunluğunda 18 adet viyadük, 30 adet üst geçit, 80 adet alt geçit ve 5 adet otoyol hizmet tesisi yer alıyor. Otoyolumuzun Kuyucak kavşağı ile Kocabaş kavşağı arasındaki 93 kilometrelik kesimini 3 Kasım 2023’te açmıştık. Aydın Çevre Yolu’ndan başlayıp Kuyucak kavşağında son bulan 70 kilometrelik bölümünü ise 17 Ekim 2024’te hizmete açmıştık. Otoyol güzergahının 3 Kasım 2023’te trafiğe açılan ilk etabı Kocabaş’tan başlayıp Pamukkale Kumkısık, Sarayköy ve Buharkent’ten geçerek Kuyucak’a ulaşmıştı. 17 Ekim’de açılan ikinci etabı ise Kuyucak’tan başlayıp Nazilli Yenipazar ve Köşk ilçelerini geçerek Aydın’da sonlanmıştı. Şimdi otoyolun tüm kesimlerini resmi olarak Aydın’la birlikte tüm Ege Bölgemizin istifadesine sunuyoruz” dedi. “Aydın-Denizli Otoyolumuz bölgeye yapılan yatırımları artıracak” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “D-320 Devlet Yolu üzerinden 11 ilçe geçilerek 2 saati bulan yolculuk süresi otoyolumuzun hizmete girmesiyle birlikte 1 saatin altına iniyor. Denizli Batı Çevre Yolu kavşağı ile İzmir merkezi liman kavşağı arasındaki 220 kilometrelik otoyol geçiş süresi 1 saat 40 dakikaya inmiş oluyor. Devlet yolu üzerinden Aydın’dan Denizli’ye ulaşım ile İzmir’den Denizli’ye ulaşım süresi ise birbirine eşit hale geliyor. Böylelikle zamandan 6,4 milyar lira, akaryakıttan 1 milyar lira olmak üzere yıllık toplam 7,4 milyar lira tasarruf edeceğiz. Karbon emisyonunu 61 ton azaltmış olacağız. Projenin tamamlanmasıyla Kapıkule’den başlayıp İstanbul üzerinden Marmara ve Ege bölgelerini kat ederek Akdeniz’e ulaşan kesintisiz bir otoyol ağını hayata geçirmenin gururunu yaşıyoruz. Her vesileyle şu gerçeği ısrarla hatırlatıyorum; yol medeniyettir, yol demek ulaşım demektir. Sanayi, üretim, turizm, kültür, emniyet, kalkınma demektir. Yol demek bölgesel ve küresel ekonomi ile entegrasyon demektir. Yol olmadan bunların hiçbiri olmaz. Aynı durum Aydın-Denizli Otoyolu için de geçerlidir. Aydın-Denizli Otoyolu’nun hizmete sunulması ile birlikte sanayi ve tarım ürünlerimiz Denizli üzerinden İzmir Aliağa Limanı’na çok daha kısa sürede nakledilecek. Bilhassa yaz aylarında yoğunluğun arttığı Pamukkale, Efes, Didim, Kuşadası gibi turizm merkezlerimize ulaşım daha kısa sürede ve konforlu bir şekilde sağlanacaktır. Yerli ve yabancı ziyaretçilerin turistik beldelerimizde daha fazla zaman geçirmelerine, daha farklı yerleri keşfetmelerine imkan verecek, bu durum turizm gelirlerimizi de artıracaktır. Aydın-Denizli Otoyolumuz turizm sektöründe bölgeye yapılan yatırımları artıracak, yeni turizm tesislerinin açılmasına öncülük edecek ve böylelikle yeni istihdam imkanları oluşturarak, bölge ekonomisini kalkındıracaktır” diye konuştu. “Biz 22 yıldır Türkiye’yi büyütmek ve kalkındırmak için çalışıyoruz” Cumhurbaşkanı Erdoğan, ulaşım yatırımlarını eleştirenlere yönelik de “İki çift lafım var” diyerek şunları söyledi: “Sizinle bizim aramızda sadece vizyon ve ufuk farkı yok, sizinle bizim aramızda niyet farkı, anlayış farkı, zihniyet farkı var. Biz kule deyince para kulesi, belediye deyince yeme aklına gelen bir kadro değiliz. Hiçbir zaman da olmadık. Biz 22 yıldır Türkiye’yi büyütmek ve kalkındırmak için çalışıyoruz. Siyasette bizim tek bir gayemiz vardır; o da işte bugün burada olduğu gibi ülkemizi ve şehirlerimizi hak ettiği yatırımlarla buluşturmaktır. Ulaştırma alanında bugüne kadar tarihimizin en büyük atılımlarını gerçekleştirdik. Bin 714 kilometre olan otoyol ağımızı 2 bin 82 kilometre artırarak 3 bin 796 kilometreye ulaştırdık. Yollarımızda ortalama hız 40 kilometreydi, şimdi yaklaşık 90 kilometre. Yani artık insanlarımız seyahatlerini daha hızlı, daha güvenli ve konforlu bir şekilde yapabiliyor. İnşallah çok daha iyi seviyelere geleceğiz. Bu duygularla bir kez daha açılışını yaptığımız Aydın-Denizli Otoyolu’nun şehirlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Projeyi hayata geçiren Ulaştırma Bakanlığımızı, yüklenici firmamızı, işçisinden mühendisine emek veren tüm kardeşlerimi şahsım, milletim adına tekrar tebrik ediyorum. Sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum” dedi.
Bursa Kafede dehşet saçan maskeli saldırgan 24 saat geçmeden yakalandı Bursa’da adres sorma bahanesiyle gerçekleştiği iddia edilen silahlı saldırı olayının faili yakalandı. Olayın adres sorma değil eski bir husumetten kaynaklandığı belirlendi. Olayı gerçekleştiren saldırganın bir süre önce kafe çevresinde tıbbi maske ile keşif yaptığı, olaydan sonra da tıbbi maske takarak kaçtığı tespit edildi. Cinayet Masası ekipleri 120 güvenlik kamerasını inceleyip saldırganı 24 saat geçmeden yakaladığı açıklandı. Merkez Nilüfer ilçesi İhsaniye Mahallesi’ndeki bir kahvede önceki akşam 43 yaşındaki saat satıcısı E. Ö. silahla ayağından vurulmuştu. Hayati tehlikesi bulunmayan şahsı 30 yaşındaki Muhammet Ak isimli garsonun vurduğu belirlendi. Saldırganın Osmangazi ilçesindeki bir kafede park meselesi yüzünden 2 ay önce tartıştığı E. Ö. isimli şahsa kin beslediği, sık sık geldiğini bildiği kafede ise önceki gece silahla saldırı olayını gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Silahlı saldırganın olaydan önce kafe çevresinde tıbbi maske ile yüzünü gizleyerek keşif yaptığı, olaydan sonra da maske ile kaçtığı belirlendi. 120 güvenlik kamerası görüntülerini inceleyen Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri kimliğini tespit ettikleri Muhammet Ak isimli şahsı Yıldırım’daki ikametinde 24 saat geçmeden gözaltına aldılar. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü Muhammet Ak’ın ifadesinin alınmasının ardından yarın adliyeye sevk edileceği öğrenildi. Yaralı şahsın hayati tehlikesinin de bulunmadığı bildirildi.
Şırnak Sağlık-Sen Şırnak Şube Başkanı Anmal’dan hasta nakli sırasında tepki gören sağlıkçılara destek Sağlık-Sen Şırnak Şube Başkanı Sabğatullah Anmal, hasta nakli sırasında tepkilere maruz kalan sağlık çalışanlarına destek açıklamasında bulundu. 8 Ocak’ta Şırnak Devlet Hastanesi’nden Diyarbakır’a sevk edilen bir hastanın Diyarbakır’dan taburcu bir hastayı Şırnak’a getiren ambulansa nakledilmesi sırasında yaşanan tartışma ve hasta naklinin gecikmesine ilişkin açıklama yapan Sağlık-Sen Şırnak Şube Başkanı Sabğatullah Anmal, sağlık hizmetinin bir bütün olduğu göz önüne alındığında sevk ve idarenin aynı zincirin halkaları gibi eksiksiz ve bir bütün halinde devam etmesinin telafisi imkansız sonuçların önüne geçilebilmesi açısından hizmetin önemini bir kat daha arttırdığını söyledi. Diyarbakır’da taburcu olan hastayı Şırnak Devlet Hastanesine getiren Diyarbakır 112 Acil Sağlık Hizmetlerine ait ambulans ile Şırnak’tan Diyarbakır’a sevk edilen hastayı götürecek olan ambulanstaki sağlık çalışanlarının hasta takası için Şırnak 112 Başhekimliğine bilgi verdiğini belirten Anmal, "Ancak koordinasyonsuzluk nedeniyle Diyarbakır’a sevk edilmeyi bekleyen hasta ile Beytüşşebap’a gidecek olan hasta, 112 Başhekimliği yöneticilerinin işgüzarlığı yüzünden yaklaşık 1 saat boyunca sevk edilmeyi bekledi ve bu süreçte sağlık çalışanları hasta yakınlarının tepkisine maruz kaldı. Acil sağlık hizmetleri çalışanlarının haklarını ve çıkarlarını savunmak, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, eğitim imkânlarının artırılması ve maaşlarının adil bir şekilde belirlenmesi için mücadele verirken, bir de çalışma koşulları ve koordinasyonsuzluk yüzünden gündeme gelerek hasta naklinin geciktirilmesine zemin hazırlayan idarecilerin değerlendirilmesini siz kamuoyunun takdirine bırakıyoruz" dedi.
Denizli Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün aile hekimlerine destek verdi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, 5 günlük iş bırakma eyleminde olan aile hekimlerine destek vererek, “Sistem, maalesef, hastayla doktoru karşı karşıya getiren bir sistem, bunlara karşılıklı bir hizmet, sorumluluk ilişkisi de getirmiyor; tüm sorumluluğu sağlık sistemine yüklüyor” dedi. TBMM’de konuşan Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, aile hekimleriyle ilgili hazırlanan yeni yönetmelik ve aile hekimlerinin iş bırakma eylemleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Hazırlanan kanun teklifinde aile hekimlerine dair maddelerin bulunduğuna dikkat çeken Ün, “Aile hekimlerimiz beş günlük bir iş bırakma eylemindeler, kimi yerlerde ikinci, üçüncü basamak sağlık çalışanları da kendilerine destek oluyorlar. Keşke gerektirmeseydi de hekimlerimiz böylesi bir eylemin parçası olmasalardı. Eylem gerekçelerinin pek çoğu bu konuştuğumuz kanunla direkt alakalı değil ama itiraz ettikleri yönetmelik bu kanun teklifini hazırlayanların ürünü, bu düşüncenin bir parçası. Sistem, maalesef, hastayla doktorun karşı karşıya getiren bir sistem, bunlara karşılıklı bir hizmet, sorumluluk ilişkisi de getirmiyor; tüm sorumluluğu sağlık sistemine yüklüyor. Evet, o sağlık sisteminde de en fazla aile hekimlerine ve hemşirelere bedel ödetiyor. Bir aile hekiminin sorumlu olduğu nüfusu yılda 2 kez mutlaka görmesi, aile nüfusunu yılda 7 kereden fazla üst basamaklara görünmemesi isteniyor, yoksa performansı düşüyor. Burada kaç kişi aile hekimine gidiyor arkadaşlar? Gitmiyoruz hiçbirimiz ama bedelini aile hekimlerine ödetmekten de geri durmuyoruz. Bir aile hekiminin mesela aşı olması gereken çocukları takip etmesi gerekiyor, bu doğru ama aile çocuğuna aşı yaptırmak istemiyor. Aile hekiminden bu ailenin peşine düşmesi, aşıyı reddetme sebebini öğrenmesi ve reddettiğine dair de imzalı belge alması isteniyor. Aile imza vermeyi de reddediyor, buyurun hekime bedel ödettirecek, ceza kestirecek bir uygulama daha” dedi. “Sağlık çalışanları köşeye sıkıştırıldı” Aile hekimliğine getirilen düzenlemelerle sağlık çalışanlarına ekonomik, mesleki ve etik anlamda ciddi bir köşeye sıkışmışlık hâli getirdiğine dikkat çeken Ün, “Aile hekimlerine ‘Çok kazanıyor’ diyorlar. Ben İstanbul’da bir aile hekimine, 1’in 1’inde, o derecede bir aile hekimine çok daha iyi konumda bir yerde sorduğumda 80 bin lira bir maaş alıyor; bu neredeyse İstanbul şartlarında yoksulluk sınırında bir maaş, bunu diline dolamaktan da imtina etmiyorlar. Bir aile hekiminin 3 bin 500 hastası olduğunu düşünürsek hizmet verdiği semtin sosyoekonomik durumuna göre 40, 50 ya da 80 hastaya bakmak zorunda kalan hekimlerimiz var. Dahası, nöbet sistemi yüzünden ertesi gün dinlenemeyen, yerine başka hekim bırakamadığı için daha fazla yük altına giren aile hekimlerinden de koruyucu sağlık hizmetlerini sürdürmesi bekleniyor. Sağlıkta şiddeti körükleyecek ve sistemi daha da içinden çıkılmaz hâle getirecektir. Toplum sağlığını korumak elbette devletin görevidir bireyin sağlık hizmeti sunulurken ama sağlık hizmeti sunucularını düşünmek de aynı devletin görevidir. Aile hekimliğini güçlendirmeyi şüphesiz hepimiz istiyoruz ama bu ortak amaca giden yol asla doktorları modern araçlarla dövmekten geçmiyor. Düzenleme tekrar gözden geçirilmeli” ifadelerini kullandı.