NATO Parlamenterler Asamblesi 62. Genel Kurulu’nda katılımcılara hitap eden Bekir Bozdağ terörün artık tüm dünyanın ortak sorunu haline geldiğini vurgulayarak, “Terörle etkin mücadeleyi devletlerin tek başına başarması mümkün gözükmemekte. Türkiye’nin terörle mücadeleden edindiği tecrübeye göre, terörle mücadelede başarılı olabilmek için uluslararası toplumun samimi işbirliği şarttır. Eğer herhangi bir terör örgütü ile mücadele yapılırken, terörle mücadele konusunda uluslararası işbirliği sağlanamıyorsa, orada netice alma mümkün gözükmemekte. Terörün haklı gerekçesi yoktur, olamaz. Terörün gerekçesi veya hedefleri ne olursa olsun bütün insanlığın ortak düşmanı olarak kabul edilmesi gerektiği tartışmasızdır” diye konuştu.
“Uluslararası işbirliğini başarabilirsek DEAŞ, PKK, FETÖ gibi örgütleri yok edebiliriz”
Türkiye’nin PKK, DEAŞ, FÖTÖ, PYD-YPG, DHKP-gibi 10 civarında terör örgütü ile dünyada eş zamanlı mücadele eden tek ülke olduğunu belirten Bozdağ, “Türkiye, terörden en fazla zarar gören ülkelerin başında yer almaktadır. Biz Türkiye olarak NATO’nun ve dünyanın NATO dışındaki bütün ülkelerinin terör karşısında işbirliğinin önemli olduğuna inanıyoruz. Bu işbirliğini başarabilirsek DEAŞ, PKK, FETÖ gibi terör örgütleri yok etmeyi başarabiliriz. Eğer bugün terör örgütleri canımız yakmaya devam ediyorsa, uluslararası işbirliğinin tam anlamda hayata geçirilememiş olmasının bunda büyük bir katkısı vardır” şeklinde konuştu.
“15 Temmuz’da teröristlerce TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve Polis Özel Harekat merkezi bombalandı”
NATO Parlamenterler Asamblesi üyelerine 15 Temmuz darbe girişimini anlatan Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“15 Temmuz’da Fetullahçı Terör Örgütü’nün kurucu ve yöneticisi terörist Fetullah Gülen’in emir ve talimatları doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisindeki bazı askerler ve FETÖ üyeleri ile birlikte darbe teşebbüsünde bulundu. Bu kanlı teşebbüste yer alan teröristlerce TSK’ya ait F16‘larla TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Polis Özel Harekat merkezi bombalandı. Tanklar ve zırhlı araçlar darbe teşebbüsünü önlemeye çalışan halkın üzerine sürüldü. Otomatik silahlarla vatandaşlara ateş açıldı. Cumhurbaşkanımıza ve ailesine suikast teşebbüsünde bulunuldu. TRT televizyonu ve özel televizyon CNN Türk işgal edildi. Boğaz Köprüsü darbeci terörist askerlerce kapatıldı. Bu süreç içerisinde 248 vatandaşımız hayatını kaybetti, 2 bin 194 vatandaşımız da yaralandı. Bu darbe girişimin Cumhurbaşkanımızın cesur ve dirayetli liderliği, meclisimizin bombardıman altında mücadelesi, hükümetimizin dik duruşu, siyasi partilerimizin, medyamızın, STK’ların ve 79 milyon Türk halkının ortak mücadelesi ile başarısız kılınmıştır.”
“Örgüt üyeleri girdikleri çıkmaz yolu, kendilerini cennete götürecek bir yol olarak kabul etmekte”
Fetullahçı Terör Örgütü’nün yapısı hakkında da yabancı konuklara bilgiler veren Bozdağ, “FETÖ dini değerleri istismar etmekte, eğitim, medya, stk görünümleri altında faaliyetler yürütmekte. Böylelikle hem birey, hem toplum, hem devlet nezdinde itibar kazanmayı, daha sonra da devletin ve toplumun her yerinde güç sahibi olmayı, nihayetinde de örgütün ana hedefini gerçekleştirmeyi hedeflemekte. Bu hedefe ulaşmak için legal görünüm altında illegal faaliyetlerle bulunduğu gibi, suç sayılan pek çok faaliyet işlemekte. Terör örgütü, gücünü yeterli gördüğü anda devlete tamamen hakim olmak, devletin içine sızmaktan öte devletin kontrolünü ele geçirmek maksadıyla darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Bu örgüt eleman temininde özellikle dar gelirli ailelerin zeki çocuklarını hedef almakta, ilkokul çağından başlayarak tespit ettiği çocukları, okul yurt ve dershanelerinde eğitmektedir. Bu eğitimlerde çocuklar ve gençlerin yalnızca örgüte ait kitap, dergi, televizyon, radyonun takip edilmesi sağlanmakta ve netice itibariyle yanlarında aldıkları çocukları bir zaman sonra annelerinden, babalarından kopmalarına, örgütün ve örgüt liderinin emir ve talimatlarını adeta ilahi bir emir, üstlendikleri görevleri kutsal bir görev kabul edecek noktaya gelmektedirler. Girdikleri bu çıkmaz yolu, kendilerini cennete götürecek bir yol olarak kabul etmektedirler. Bu yolda ölmekten ve öldürmekten geri durmamaktadırlar” ifadelerini kullandı.
“FETÖ’nün de DEAŞ’ın da yaptığı aynı”
Bakan Bozdağ, 15 Temmuz gecesi TÜRSAT merkezinde yaşanan bir olayı örnek göstererek şöyle konuştu:
“Darbe teşebbüsü sırasında TÜRKSAT uydusuna bomba atıldı. Ama uydu kesilemedi. Sonra helikopterler darbeci askerleri TÜRKAS merkezine indirdiler orada çatışma çıktı. 2 TÜRKSAT uydusu çalışanını öldürdüler. Orayı teslim aldılar Bu sırada öldürme fiilini gerçekleştiren asker su istiyor. Bir bardak su getiriyorlar. Çömeliyor besmele çekiyor ve üç nefeste içiyor. Bu İslami usule riayet ederek su içtiğini göstermek için bunu yapıyor. Arkadaşları öldürülen çalışanlar ‘siz biran önce iki arkadaşımızı öldürdünüz, şimdi besmele ile su içiyorsunuz’ diye sorunca verdiği cevap şu ‘ben onlara iyilik yaptım. Onlar şehit oldular, şimdi cennetteler. Ben de şehadet şerbeti içtim geldim’ gibi bir değerlendirme yapıyor. Şu anda DEAŞ teröristleri de aynı şeyi söylüyor. Öldürene DEAŞ ‘siz kutsal bir şey için mücadele ediyorsunuz şehitsiniz’ diye uyuşturuyor ve onları ölüme göndermek için motive ediyor. Bu örgütün yaptığı da aynısıdır. Örgüt liderinin talimatlarının dışına çıkmayı dünyalarını ve ahiretlerini kaybetme olarak görüyorlar. Bu örgütün yapısı çok farklı. Bu örgüt devlet içinde saklı, devlet içinde gizli şekilde Türkiye’de örgütlenmiş. Kamuda çalışan devlet görevlileri örgütün elemanı olarak örgüt lideri ve diğer yönetici talimatları doğrultusunda hareket ediyorlar. Devletin kanunlarını, parasını, malzemelerini örgüt için kullanıyorlar. Darbe teşebbüsünde olduğu gibi devletin uçaklarını silahlarını da örgütün tankı uçağı olarak kullandılar. Bu örgüt bu yönüyle farklı bir yapısı var. Bu örgütün üyelerinin en önemli özelliği kendilerini gizlemeleridir. Faaliyette bulunduğu yerlerde oradaki yetkililerin hoşnut olduğu şekilde bir eylem içinde olmaktadırlar. Örgüt mensupları kimliklerini gizlemek için muhafazakar, liberal, laik, sosyal demokrat gibi pek çok görünümde ve çok kimlikli bir halde karşımıza çıkmaktadırlar.”
“FETÖ uyarılarımızı dikkate almayan dost ülkeler, umarım 10 sene sonra daha büyük tedbirler almaz”
15 Temmuz’da Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ın rehin alan Yarbay’ı örnek gösteren Bakan Bozdağ, “Türk Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ı rehin alan en yakınında çalışan kişiydi. İfadesinde diyor ki ‘ben askeri lise ve harp akademisin dönemleri dahil bugüne kadar örgüt tarafından görevlendirilen kişilerle toplantılar yaptım’ diyor. Abilerinin kod adı kullandığını, kendi kod adının Ahmet olduğunu ifade ediyor. Örgütteki abisin talimatıyla her gün Türk Genelkurmay Başkanı’nın ve ikinci başkanın odasına dinleme cihazı yerleştirdiğini söylüyor. Buradan NATOPA üyelerini şunu soruyorum. Sizi ülkenizde Genelkurmay Başkanı’nın odasına başka bir ülke 'bu genelkurmay başkanı ne konuşuyor’ diye birini sokmak istese başarabilir mi. Başaramaz. Ama sizin vatandaşlardan birisi bunu yaparsa o bilgiler orada gidebilir. Bu örgütün içinde olan birisi, sizin vatandaşınız. Devletin en önemli yerinde görev yapıyor ve her gün oradaki kayıtları alıyor ve abisine veriyor. O da örgüt liderine gönderiyor. Şimdi bu açıdan da çok büyük bir tehlike ve tehdit oluşturmakta. Bunların okullarının bulunduğu yerlerde okuyan ve burada yetişen kişiler hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun, bunların kullandığı usul ve yöntemle oradan yetiştikten sonra sizin ülkenize, anayasalarına, milletinize sadakatten çok örgüt liderine bağlılıkla hareket edeceklerdir. Türkiye bunu 40 yıllık bir tecrübeden sonra görmüştür. Türkiye için ulusal güvenlik tehdidi oluşturan bu örgütün faaliyette bulunduğu bütün ülkeler bakımından da kamu güvenliğini bozucu bir tehdit oluşturacağına inanıyorum. Biz bunların anlattığımızda bazı dostlarımız ‘Türkler bunu abartıyor. Böyle bir şey olmaz’ diye değerlendiriyor. Türkiye’de benzer değerlendirmeler hep oldu. Geldiğimiz nokta bu değerlendirmelerin ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyor. Bu örgüte karşı tedbir alma talebimizi dost ülkeler değerlendirmezse, umarım 10 sene sonra bugün Türkiye’nin almak zorunda kaldığı tedbirlerden daha büyüklerini almak zorunda kalmazlar” dedi.
“ABD için Usame Bin Ladin neyse, Türkiye ve için de terörist Gülen odur”
FETÖ örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in ABD’de rahatça yaşadığını hatırlatan Bozdağ, “ABD’de bu örgüt yönetiminde 146 okul var. Üniversite ve medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları var. Yaklaşık 18-20 yıl bir zaman zarfı içinde bir Türk vatandaşı nasıl büyük bir güce ulaşıyor. ABD’de herhangi bir Amerikan vatandaşı 146 okul işletebilir mi. Çok net bir şekilde faaliyette bulundukları ülkede sivil toplumu, eğitimi, siyaseti, medyayı etkilemeye büyük önem veriyorlar. Seçimlerde dahi yatırım yapıyorlar. En son ABD seçiminde bu yatırımı ve secim çalışmalarında bir adayın kazanması için nasıl gayret ettiklerini bütün dünya gördü. O nedenle bu örgüte karşı bütün ülkelerin kendi kamu güvenliklerini muhafaza etmeleri bakımından tedbir almaları önemlidir. FETÖ kurucusu şu an Pensilvanya’da yaşamakta. Türkiye olarak iadesini ve geçici tutuklanmasını talep ettik ancak bugüne kadar Türkiye’ye iadesi konusunda bir adım atılmadı. ABD ve ABD halkı için Usame Bin Ladin ne anlam ifade ediyorsa, Türkiye ve Türk halkı için de terörist Gülen aynı anlamı ifade etmektedir. Şu anda Türkiye’de veya başka yerlerde terör faaliyetlerini yönetmeye devam ediyor. Buradan bu heyette bulunan değerli milletvekillerini bir empati yapmalarını rica ediyorum. Sizin ülkenizde bir darbe teşebbüsü yapılmış olsa, ülkenizin cumhurbaşkanlığı, meclisi bombalansa, halkın üzerine tanklar sürülse, bunun talimatını veren de Türkiye’de yaşasa, siz de bizden bunun iadesini talep etseniz biz de bunu iadesini size yapmasak. Siz ne düşünürsünüz. Sizin halkınız ne düşünür. Türkiye’yi anlamak için bütün üye ülkelerden böylesi bir empati yapmalarını istirham ediyorum” ifadelerini kullandı.