GÜNDEM - 21 Şubat 2025 Cuma 16:38

Anadolu Üniversitesi, 34. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması’ndan 5 ödülle döndü

A
A
A
Anadolu Üniversitesi, 34. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması’ndan 5 ödülle döndü

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Aydın Doğan Vakfı’nın nitelikli medya çalışanı ve yöneticisi yetişmesine katkı sağlamak amacıyla lisans öğrencileri arasında düzenlediği "34. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması" sonuçlandı.


Bu kapsamda Anadolu Üniversitesi’nden 5 yarışmacı, çeşitli dereceler elde etti. Yazılı, görsel, işitsel ve internet yayıncılığı kategorilerinde düzenlenen yarışmada Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencileri Zülal Beyza Akkaş Prof. Dr. Sibel Onursoy’un danışmanlığında "Yazılı-Mizanpaj" kategorisinde birincilik, Zehra Ongan, Prof. Dr. Haluk Birsen’in danışmalığında "Yazılı Haber ve Haber Araştırma" kategorisinde ikincilik, Şevval Selinay Halıcı Prof. Dr. Özgül Birsen’in danışmanlığında "Yazılı-Röportaj" kategorisinde üçüncülük kazandı. Reklamcılık ve Halkla İlişkiler Bölümü öğrencileri İlknur Birsen Aydın ve Hüseyin Sarı, Doç. Dr. Emrah Gülmez’in danışmanlığında "İnternet Yayıncılığı-Podcast Programı" kategorisinde üçüncülük elde ettiler.



"Mezun olduğum fakültenin yeni nesil öğrencileri sektöre tam donanımlı hazırlanıyor"


Yarışmaya katılan ve dereceye giren tüm öğrencileri tebrik eden Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, şunları söyledi:


"Anadolu Üniversitesinin nitelikli kadrosunun eğitimleriyle başarıdan başarıya koşan öğrencilerimizi canıgönülden kutluyorum. Tüm fakültelerimizde olduğu gibi İletişim Bilimleri Fakültesinde de öğrencilerimizin aldıkları nitelikli teorik eğitimi, pratik uygulamalarla hayata geçirmesine büyük önem veriyoruz. Mezun olduğum fakültenin yeni nesil öğrencileri sektöre tam donanımlı hazırlanıyor. Beş öğrencimizin kazandıkları ödüller de bu donanımın güzel bir örneği diyebiliriz. İletişim alanında yıllardır emek veren, öğrenci yetiştiren bir akademisyen olarak kendi fakültemin öğrencilerinin elde ettikleri bu başarıdan dolayı büyük gurur duyuyorum. Öğrencilerimizi ve başarıda emeği geçen tüm hocalarımızı tebrik ediyor, başarılarının daim olmasını diliyorum."



"Öğrencilerimizi ve başarıda emeği geçen tüm hocalarımızı tebrik ediyorum"


Öğrencilerinin elde ettikleri başarıdan dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülend Aydın Ertekin ise, "Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencilerimizin 34. TGC Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler Yarışması’nda almış olduğu ödüller için fakültemiz ve üniversitemiz adına gurur ve mutluluk duyuyoruz. Bu başarıdaki destekleri için Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel’e çok teşekkür ediyorum. Öğrencilerimizin başarısı aynı zamanda danışman hocalarımızın da başarısı demektir. Öğrencilerimizin başarısı fakültemizin eğitim-öğretim ve uygulama potansiyelinin ne kadar rekabete açık olduğunun da bir göstergesidir. Tüm öğrencilerimize tavsiyem, tecrübe kazanmak için bile olsa her dalda ısrar ve sebatla yarışma deneyimlerine katılın. Mezuniyet öncesi portfolyolarınıza, özgeçmişlerinize bir renk katın" ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Selim Çınar, Karşıyaka’ya veda etti Karşıyaka’da son olarak kulüp müdürü olarak görevde bulunan Selim Çınar, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla yeşil-kırmızılı ekibe veda etti. Karşıyaka Spor Kulübü’nde 2001’den beri basketbol şubesinde görev yapıp, 11 sezon boyunca da genel menajerliği üstlenen Selim Çınar’la geçtiğimiz günlerde kulübün sosyal medya hesabı üzerinden yolların ayrıldığı duyurulmuştu. Son olarak yeşil-kırmızılılarda kulüp müdürü görevinde bulunan Selim Çınar da sosyal medya hesabı üzerinden veda paylaşımı yaptı. Karşıyaka’nın kendisine çok fazla şey kattığını ifade eden Çınar, "24 yıldır içinde bulunduğum, her anını gururla yaşadığım, bana yalnızca bir meslek değil, hayat adına da çok şey katan 113 yıllık Karşıyaka Spor Kulübü’nden geçtiğimiz hafta itibarıyla ayrılmış bulunuyorum. Bu uzun yolculuk boyunca farklı unvanlarla, farklı görevlerde yer alırken birlikte çalıştığım tüm sporculara, antrenörlere, spor adamlarına, ekip arkadaşlarıma, kulüp personeline ve Karşıyaka Belediyesi çalışanlarına emekleri için en içten duygularımla teşekkür ediyorum. Ayrıca, desteklerini her zaman yakından hissettiğim ve birlikte çalışma fırsatı bulduğum tüm yöneticilerime, başta Yaşar Ailesi ve ailenin her bir ferdine olmak üzere, kulübümüzü destekleyen tüm sponsor ve temsilcilere şükranlarımı sunuyorum. Ve elbette, bu büyük camianın en özel parçası olan Karşıyaka taraftarı Sizlerle yaşanan her an, her mücadele, her zafer benim için unutulmazdı. Varlığıyla bu kulübü her zaman daha da güçlü kılan büyük Karşıyaka ailesine en derin sevgilerimi ve saygılarımı iletiyorum" diyerek sözlerini noktaladı.
Erzurum Çanakkale Savaşı’nın olağanüstü ve bilinmeyen kadın kahramanları Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Türk kadınlarından bir grup da keskin nişancı olarak, Çanakkale’de cepheden cepheye olağanüstü hikâyeler yazdığını dile getirdi. Çanakkale Zaferi’nin, dünyanın en güçlü ordularının, dönemin en modern silahlarıyla vatanımızı parçalamak için saldırdığında, milletimizin ayağa kalkıp düşmana karşı omuz omuza topyekûn mücadele etmesinin tezahürü olduğunu söyleyen Doç. Dr. Savaş Eğilmez, "18 Mart Zaferi, şartlar ne olursa olsun Türk milletinin esir edilemeyeceğinin, Türk vatanının parçalanamayacağının tüm dünyaya haykırıldığı gündür. Çanakkale Savaşları, içerisinde birçok kahraman ve olağanüstü hikayeleri, barındırır. Çocuk, genç, ihtiyar, kadın, erkek bütün millet büyük fedakârlıklar göstermiş ve her biri zaferin kazanılmasında büyük katkılar sağlamıştır. Bu kahramanlardan bir grup da sıradışı bir faaliyetle karşımıza çıkan kahraman Türk kadınları olmuştur. Türk kadını, Çanakkale savaşlarında sadece cepheye yiyecek, cephane taşıyıp, yaraları sarmamıştır. Bizzat düşmanla savaşa girmiştir. Türk kadınlarından bir grup da keskin nişancı olarak, olağanüstü hikâyeler yazmışlardır" dedi. "Bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı" Avusturalya ve Yeni Zelanda arşivlerinde yapılan araştırmalar, Çanakkale Savaşı’nda Türk kadınlarının sadece geri planda kalmayıp, kimsenin hayal bile demeyeceği bir şekilde, keskin nişancı olarak bizzat savaştıklarını ortaya koyduğunu anlatan Eğilmez, sözlerini şöyle sürdürdü, " Türk kadın savaşçılar, gizlendikleri yerden vurulup ölene kadar durmadan ateş ediyor ve attıklarını vuruyorlardı. Bu kahramanların kim olduğu, bireysel mi yoksa bir grup halinde mi hareket ettikleri, şimdilik tam olarak bilinemiyor. Avusturalyalı piyade er J. C. Davies, annesine yazdığı mektupta, kendilerine karşı çarpışan Türk kadın savaşçıyla ilgili şunları anlatmıştır: "Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü, keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyu ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak, gün batmadan, bir Avusturalya’lı tarafından öldürülmesine yine de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19- 21 yaşlarında genç bir kızdı. Bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı." Times Gazetesi’nde yayınlanan bir başka askerin hatıralarında yaşlı annesi ve çocuğu ile savaşan keskin nişancı bir kadın hakkında bilgi verilmiştir. "O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyor, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da vardı. Yakalanana kadar, bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesiyle, oldukça yüklü miktarda yabancı para bulduk" "Kendilerini yeşile boyayıp, bitkilerle uyum sağlamışlar" Eğilmez, Mısır’da yayınlanan The Egyptian Gazette gazetesinde yer alan bir askerin İskenderiye’den ailesine yazdığı mektupta ise şöyle denildiğini belirterek; "15 Ağustos 1915 pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlardı." Yeni Zelanda’dan savaşmak için gelen Otago Birliği’ne mensup bir askerin savaştan sonra ülkesine döndüğünde, kendisiyle yapılan ses kayıtlı görüşme sırasında, "Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüğünü" söylediğini ifade ediyor. "Çanakkale’de cephede Türk kadın sniperlar" Çanakkale’nin gerçekten bir destan olduğunu ve kadınların bu destanda acının en büyüğünü yaşadığını ifade eden Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, "Onlar babalarını, eşlerini ve evlatlarını kaybettiler. Ama vatanlarını korumak için canlarını da ortaya koydular. Bunun en güzel örneği anlattığımız Türk kadın sniperlardır. Bu kahramanlar, düşman subaylarına ateş ederken, hayatlarından olacaklarını çok iyi biliyorlardı. Sadece erkeklerini beklemediler, onlar gibi bu topraklar için şehit düştüler. Düşmanı hayrete düşüren ve yüreklerine derin korkular salan kahraman kadınlarımız, Mekânınız Cennet olsun. Sizleri saygıyla, minnetle ve rahmetle anıyoruz. Ayrıca başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere vatanı uğruna hayatlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum" şeklinde konuştu.
Mersin Eli bileğinden koptu, hayattan kopmadı Mersin’de 17 yaşında geçirdiği talihsiz bir kaza sonucu sağ elini bilekten aşağıya kaybeden Hasan Önal, müziğe olan tutkusu sayesinde hayata sımsıkı tutundu. Engelleri aşarak sahnede yerini alan genç sanatçı, azmi ve kararlılığıyla ilham kaynağı oldu. Tarsus ilçesinde yaşayan 28 yaşındaki Hasan Önal, müziğe olan ilgisini küçük yaşlarda keşfetti. İlk sahne deneyimini ilkokulda 23 Nisan etkinliklerinde yaşayan Önal’ın o günden sonra müzik hayatının vazgeçilmezi oldu. Ortaokulda, okullar arası türkü yarışmasında birinci olarak yeteneğini sergileyen Önal, müziği bir tutku haline getirdi. Ancak 17 yaşında kasapta çalışırken talihsiz bir kaza geçiren Önal, sağ elini kıyma makinesine kaptırarak bilekten aşağısını kaybetti. Onun için bir dönüm noktası bu olay Önal’ın hayatını derinden etkiledi. O dönemde müziğin kendisi için bir anlamı kalmadığına inanan Önal’ın sevgisi ve tutkusu zamanla yeniden canlandı. Şarkılar yazmaya, besteler yapmaya, türküler söylemeye başlayan Önal, duygularını müzikle ifade etmeye başladıkça, çevresindekiler de onun şarkılarına ilgi gösterdi. Yazdığı şarkılar, kısa sürede dinleyicilerinden olumlu tepkiler almaya başlayınca, bu durum Önal’ı daha da motive etti. Tarsus Kent Orkestrası’nda solist olarak sahne almaya başlayan Önal, bugüne kadar dijital platformda yayımladığı 3 eseriyle müzikseverlerle buluştu. Önal’ın ’Aşk Dediğin’, ’Adı Sen Oldun’ ve ’Vefasız Yarim’ gibi eserleri büyük beğeni topladı. "Müziğe sarıldım ve çok güzel besteler çıktı" Müzikle ilkokulda öğretmeninin motive etmesiyle tanıştığını belirten Önal, daha sonra lise yıllarında talihsiz bir kaza sonucunda dönüm noktası yaşadığını ifade etti. Müzikle ilkokul öğretmeni sayesinde tanıştığını dile getiren Önal, "Müziğe öğretmenimin 23 Nisan etkinliklerinde beni motive etmesiyle başladım. 17 yaşındayken kasapta çalışıyordum. Bir gün çalışırken kolumu kıyma makinesine kaptırdım. Kaza sonucunda sağ elimi bilek itibariyle kaybettim. Ondan sonra hayatın benim için bittiğini düşündüm. Müzik bile o zamanlar beni mutlu etmiyordu. Sanki her şey üst üste gelmişti. Düşünüp taşınıp bir karar vermem ve bu durumu kabullenmem gerekiyordu. Neticede müziğe sarıldım ve çok güzel besteler çıktı. Bu bestelerin ilerlemesindeki en büyük nedenlerden biri de insanlar tarafından şarkılarımın sevilmesi, dinlenmesi oldu. Çünkü onlar dinledikçe, sevdikçe, ben daha çok motive oldum" dedi. "İnandıktan sonra her şeyi başarabilirsiniz" Klip çekimlerini profesyonel ortamda yapamadığını belirten Önal, "Şu ana kadar sözü ve bestesi kendime ait 3 eserim var. Dördüncüsü de çıkmak üzere. Sözü ve bestesi bitti, araştırma ve geliştirme aşamasındaydı, o da bitti. Klip çekimini de yaptık, fakat profesyonel bir ortamda yapamadık. Arkadaşımın home stüdyosu var; evinin bir odasını müzik aletleriyle çalışma odası haline getirmiş. Ama belki bundan sonraki süreçte çok daha profesyonel, güzel imkanlar gelirse, şarkılarımız çok daha güzel yerlerde seslendirilir. Bunu yürekten isterim" diye konuştu. Genç ve engelli sanatçılara seslenen Önal, "Engel yüreğinizde değilse, başarılar kaçınılmazdır. O yüzden bir şey istiyorsanız, inanın. İnandıktan sonra her şeyi başarabilirsiniz" ifadelerini kullandı.
Denizli Yüksek şeker tüketimi beyin sağlığını olumsuz yönde etkiliyor Denizli Özel Egekent Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Ömür Atacan Atasoy, yüksek şeker tüketiminin beyin sağlığı üzerindeki etkileri hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Son yıllarda yapılan araştırmalar, yüksek şeker tüketiminin beyin sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini gözler önüne seriyor. Nöroloji uzmanı Uzm. Dr. Ömür Atacan Atasoy, bu konuda dikkat çekici açıklamalarda bulunarak, aşırı şeker alımının bilişsel işlevleri nasıl etkilediğini vurguladı. "Şeker, beyin hücreleri üzerinde toksik etki yapabilir ve uzun vadede hafıza kaybı gibi ciddi sorunlara yol açabilir" diyen Uzm. Dr. Ömür Atacan Atasoy, bu durumun özellikle yaşlı bireylerde risk faktörlerini artırdığını belirtti. "Şeker tüketimini kontrol altına alın" Uzm. Dr. Ömür Atacan Atasoy, yüksek şeker tüketiminin sadece fiziksel sağlığı değil, zihinsel sağlığı da tehdit ettiğine dikkat çekti. Dr. Atasoy, "Şeker, kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olur. Bu dalgalanmalar, ruh hali değişikliklerine ve dikkat dağınıklığına yol açabilir. Uzun vadede bu durum, depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Bu nedenle, şeker tüketiminin kontrol altına alınması gerekiyor" şeklinde konuştu. Uzm. Dr. Ömür Atacan Atasoy, sağlıklı bir beyin için dengeli beslenmenin önemine vurgu yaparak, şeker tüketiminin azaltılması gerektiğini önerdi. Dr. Atasoy, "Daha fazla sebze, meyve ve tam tahıllı gıdalarla beslenmek, beyin sağlığını korumak için atılacak en önemli adımlardandır. Sağlıklı bir zihin, sağlıklı bir bedenden doğar" diyerek, sağlıklı yaşam tarzının önemine dikkat çekti.