POLİTİKA - 17 Ekim 2024 Perşembe 13:18

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Atatürk Üniversitesinin akademik yılı açılış töreninde konuştu

A
A
A
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Atatürk Üniversitesinin akademik yılı açılış töreninde konuştu

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin, tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışma değil, eğitimin muhtevasına yönelik dinamik bir dönüşüm süreci olduğunu belirterek, “Yeni Maarif Modeli akademik-sosyal-duygusal beceriler ve milli değerlerle harmanlanmış bir eğitim sistemini desteklerken, genel olarak teknolojiyi de bu sürecin merkezine yerleştiriyor” dedi.


Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, Atatürk Üniversitesi’nin 2024-2025 Akademik Yılı açılış törenine katıldı, akademik yılın ilk dersini verdi.


15 Temmuz Milli İrade Salonu’nda düzenlenen törene Bakan Tekin’in yanı sıra Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, AK Parti İl Başkanı İbrahim Küçükoğlu, MHP İl Başkanı Adem Yurdagül, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.



Atatürk Üniversitesi dünyanın sayılı eğitim öğretim kurumlarından birisi


Yeni akademik yılın hayırlı olmasını, sağlıklı ve başarılı bir eğitim öğretim sürecine vesile olmasını temenni eden Bakan Tekin, “1957 yılında kurulan Atatürk Üniversitesi’nin aradan geçen süre içinde hem ülkemizin hem de dünyanın sayılı eğitim-öğretim kurumlarından birine dönüştüğüne şahitlik etmenin gururunu yaşıyor, geçmişten günümüze dek bu süreçte emeği geçen herkesi canı gönülden tebrik ediyorum. Bu başarı öyküsünün Erzurum’da neşet etmesi, mensubu olmaktan ötürü her zaman onur duyduğum güzel memleketime ait bir marka değer olarak temayüz etmesi ise beni ayrıca ve ziyadesiyle sevindiriyor” dedi.


Cumhuriyetimizin, “Doğu illerinde bir yükseköğretim ve kültür merkezi vücuda getirilmesi” idealine hayat vermek üzere tesis edilen Atatürk Üniversitesi’nin, kuruluşunu müteakiben başlayan gelişim süreci boyunca ürettiği akademik, entelektüel, sosyal ve kültürel müktesebat ile evrensel ölçekte tanınan ve kabul gören saygın bir bilimsel kurum hüviyeti kazandığını anlatan Bakan Tekin, “Mezun ettiği öğrenciler aracılığıyla ülkemizin yetişmiş insan kaynağına yaptığı nitelikli katkıların yanı sıra, zengin akademik kadrosu, kurumsal kültürü ve tecrübesiyle Anadolu’daki birçok üniversitenin kuruculuğuna da öncülük etmiştir. Bugün itibarıyla yerli ve yabancı yüzbinlerce öğrenciye ev sahipliği yapmakta, üniversite bünyesinde 2010 yılında faaliyete başlayan Açıköğretim Fakültesi’yle de Türkiye ve dünya genelinde yükseköğretim faaliyetlerini sürdürmektedir.


Bütün bu veriler, Atatürk Üniversitesi’nin gerek kurumsal gerekse kuramsal düzeyde sergilediği performans ile Erzurum ve ülke sınırlarını aşarak uluslararası ölçekte etki ve varlık gösteren bir misyonu icra ettiğini açıkça ortaya koyuyor” dedi.



"Eğitim alanı, doğası itibarıyla dinamik bir alandır"


Üniversitelerin kuruluş amacını oluşturan misyonun insana özgü en yüce yetenek tecellisi olan aklı ve ilmi merkeze alan, kendi özüne bağlı ve yekdiğerine karşı saygılı olan kadim ve güçlü medeniyetimiz ile onun tüm insanlığı kuşatıcı değerlerinden oluştuğunu kaydeden Prof. Dr. Tekin, “Yarınların dünyasında söz sahibi olabilmemiz için bu değerleri yeniden ve en güçlü şekilde ihya etmemiz gerekiyor. Bu ise, Atatürk Üniversitesi ve diğer üniversitelerimiz nezdinde karşılığını bulan bulması gereken tarihsel bir sorumluluğa işaret ediyor.


Aktüel zamanın genel eğilim ve kabullerine kolayca biat etmeyen, aksine onları aşmaya, değiştirmeye ve hatta onlara meydan okumaya dönük kolektif bir bilinçle yeni tanım ve arayışların ardına düşmemizi gerektiren bir sorumluluktan bahsediyorum.


Eğitim olgusu, hiç kuşku yok ki, söz konusu sorumluluğumuzun en önemli ayağını oluşturuyor. Bilimsel olanın evrenselliğini ve kültürel olanın milliliğini içeren kapsayıcı bir perspektifle eğitim olgusunu yeniden ele almak ve onu kendi özgünlüğümüzü yansıtacak şekilde tanımlamamız gerekiyor. Belirtmek isterim ki, bu gereklilik tarihsel bir sorumluluk olduğu kadar ivedi bir ihtiyaca da denk düşüyor.


Eğitim sistemlerinin sürekli değiştiği ve araştırma imkânlarının hiç olmadığı kadar geliştiği günümüz dünyasında bizim özgün ve özgür bir bakış açısını esas alan yeni bir dil ve perspektif inşa etme zorunluluğumuz söz konusudur. Eğitim alanı, doğası itibarıyla dinamik bir alandır. Bu dinamizmi dolayısıyla da sürekli bir değişimi öngörür. Bilimsel, pedagojik ve teknolojik gelişmeler, yenilenen ve dönüşen toplumsal ihtiyaçlar, küresel ve yerel düzeydeki farklılaşmalar, bireysel taleplerdeki çeşitlilikler. Bütün bunlar hayatın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da değişimi zorunlu kılmakta, bizi hep daha iyisini aramaya yöneltmektedir. Bu alandaki değişim taleplerine yanıt vermediğiniz zaman donar kalırsınız ve içinde bulunduğunuz çağı da ıskalarsınız. Bir atasözümüzde ifade edildiği gibi, ’durgun su kirli olur’. Biz ne ülkemizin durağanlaşmasına izin verebiliriz ne de eğitim sistemimizin kirlenmesine müsaade edebiliriz.


Ülkemizde eğitim alanındaki değişim dönüşüm hamleleri yakın zamanlara dek işin ya da daha doğru ifadesiyle ‘sorunsalın’ esasına odaklı bir perspektif üzerinden yapılmamıştır. Ana motivasyonunu çoğunlukla konjonktürel talep ve ihtiyaçların oluşturduğu bu hamleler eğitim alanına dönük şekli müdahalelerden ibaret kalmış; sosyolojik temelleri, ülke gerçeklerini, bilimsel ve pedagojik ilkeleri muhtevi bir felsefi zemin üzerine oturtulamamıştır. Bu nedenle, yapılan değişiklikler etkileri itibarıyla dar kapsamlı, zamansal açıdan ise kısa ömürlü olmuştur. Öyle ki, bazı uygulamalar, bu uygulamalar vesilesiyle elde edilmek istenen sonuçların dahi ortaya çıkmasına imkân tanınmadan ortadan kaldırılmış, kaldırılabilmiştir” dedi.



"Eğitim ortamlarımızı insani, fiziksel, bilimsel ve teknolojik altyapı açısından geçmişle mukayese edilemeyecek ve çağdaş dünyadaki standartları yakalayacak şekilde geliştirdik"


Prof. Dr. Tekin, “AK Parti iktidarlarının kümülatif birikimleri eşliğinde devam eden yaklaşık çeyrek asırlık süre boyunca, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde eğitim sistemimizi daha verimli sonuçlar üretecek şekilde ve geçmişteki hataları tekrar etmeden geliştirmeye çalıştık. Nitekim bu süreçte eğitim ortamlarımızı insani, fiziksel, bilimsel ve teknolojik altyapı açısından geçmişle mukayese edilemeyecek ve çağdaş dünyadaki standartları yakalayacak şekilde geliştirdik.


Ancak bizler eğitimi yalnızca bu yönüyle, yani ülkemizin maddi refahını artıracak zaruri bir yatırım alanı olarak ele almadık, almıyoruz. Onu aynı zamanda kültürel ve toplumsal varlığımızın ihyasını sağlayacak dinamik ve sürekli bir öğrenme süreci olarak da tanımlıyoruz. Eğitim sürecini, yeryüzündeki varoluşumuzun temel gerekçesini ve nihai hedefini oluşturan ’iyi insan’ olmanın ve ’kendini tanımanın’ tüm koşullarını içerecek bir özgürleşme süreci olarak görüyoruz. Bu, şüphesiz ki bizim müntesibi ve takipçisi olduğumuz büyük ve kadim medeniyet vizyonumuzun da bir gereğidir.


Öte yandan, bugün tüm dünyada eğitimin evrensel bir insan hakkı olduğu ve bu hakkın aynı zamanda diğer insan haklarına ulaşmanın bir yolu ve sosyal-ekonomik kalkınmanın önkoşulu olduğu yönünde küresel bir uzlaşı da söz konusudur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, bu uzlaşının evrensel düzeyde geçerli olan hukuksal ifadesini oluşturmaktadır. Eğitim ile demokratik değerler arasında karşılıklı etkileşime dayalı olarak cereyan eden çok yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim, bir taraftan demokratik değerlerin özümsenmesine ve gelişmesine katkı sunarken, diğer taraftan demokratik kültürden etkilenmekte, içerik ve metodoloji açısından daha çoğulcu ve kapsayıcı bir mahiyet kazanmaktadır. İleri demokrasiler, bir yanıyla vatandaşlarının özgür düşünme yeteneklerinin gelişmesi için ihtiyaç duydukları her türlü tedbiri alan yönetim biçimleridir.


Bu açıdan bakıldığında, eğitim alanının bireylerin özgür düşünme yeteneklerinin gelişmesi için düzenlenmesi gereken alanların başında geldiği söylenebilir. Nitekim ileri demokrasiyle yönetilen ülkelerin eğitim sistemleri incelendiğinde, bu ülkelerin artık 20. yüzyılda kalmış olan ’bilgiyi kontrol etme ve öğrencilere belirli düşünceleri aşılama’ misyonunu terk ettikleri ve öğrencilerin özgür düşünme kapasitelerini artıracak şekilde örgütlendikleri görülmektedir.


Bu nedenle demokratik yönetimler, sürekli bir şekilde öğrencilerin bireysel becerilerine ve ilgi alanlarına, bireysel öğrenme hızına ve karakter özelliklerine uygun pedagojik bir arayış içerisindedirler. Bu arayış, bir yanıyla başta okullar olmak üzere tüm öğrenme alanlarının demokratik bir içerik kazanmasını sağlarken, diğer yanıyla da demokratik bilinci yüksek ve çağdaş değerlere entegre bir öğrenci/vatandaş profilinin oluşmasına katkı sunmaktadır. Bu da, günümüzde eğitimin yalnızca okullarla sınırlı tutulmaması gerektiğini ve esasında tüm yaşam alanlarının bu doğrultuda işlevsel kılınabileceğini göstermektedir” şeklinde konuştu.



"Geleceğin dünyasında insanın özgür deneyimleri eğitimin esasını oluşturacaktır"


Tekin, Millî Eğitim Bakanı olarak okulların klasik misyonunu tamamladığı yönündeki görüşün günümüz gerçekliğini tam olarak yansıtmadığını düşündüğünü belirterek açıklamasını şöyle sürdürdü:


“Evet, küreselleşmenin ve bilimsel-teknik düzeyde yaşanan gelişmelerin de etkisiyle, eğitim, artık belirli zaman dilimlerine ve belirli mekânlara özgü olarak gerçekleştirilen bir olgu olmanın ötesine geçmiş durumda. Ancak bu durum, dünyanın her tarafında ve eşit ölçüde geçerli olan bir hususiyet de arz etmiyor. Özellikle az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde eğitim alanındaki ilişkilerin temel karakteristiğini halen klasik düzenin oluşturduğunu söylememiz mümkün. Kaldı ki, savaşlar ya da başka nedenlerle yoğun göç hareketlerinin yaşandığı günümüz dünyasında okullara ve okulların klasik misyonlarına duyulan ihtiyacın da artarak devam edeceği gerçeği orta yerde duruyor.


Ancak çağdaş dünya devletlerinin artık terk ettiği modası geçmiş yöntemleri bir kenara bırakmamız ve yeni yöntemsel arayışlar içine girmemiz gerektiği düşüncesini de yadsımıyorum. Bu arayış sürecinde, özgün ve ilk defa kullanılacak yöntem ya da yöntemler üretilebileceği gibi, Montessori yaklaşımı tarzında alternatif eğitim yöntemleri de tercih edilebilir. Zira içinde bulunduğumuz çağda, öğrencilerin bireysel becerilerine ve ilgi alanlarına odaklanan, bireysel öğrenme hızlarına ve karakter özelliklerine uygun bu tarz pedagoji yöntemlerinin giderek revaç bulacağına inanıyorum.”


Geleceğin eğitiminin, insanın ve onun özgür ve rasyonel deneyiminin önemsendiği bir temele oturacağını ifade eden Bakan Tekin, “Geleceğin dünyasında insanın özgür deneyimleri eğitimin esasını oluşturacaktır. Bu bağlamda, eğitimi bir ’hayat deneyimi’ olarak gören ve öğrencileri bu sürecin aktif bir öznesi olarak konumlandırarak yarınlarını buna göre organize edenler başarılı olacaktır. Eğitimi; insanı ve onun yaşam tecrübelerini merkeze alan bir ’hayat deneyimi’ olarak değil de, öğrenciyi hayata hazırlayan sürecin pasif ya da edilgen bir parçası olarak konumlandıran anlayış ise kaybedecektir.


Zira günümüzdeki ekonomik, toplumsal ve teknolojik gelişmeler öğrenci merkezli anlayıştan bir adım daha öteye gitmeyi zorunlu kılmakta ve ’öğrenci tarafından yönlendirilen (student driven)’ öğrenmeyi ön plana çıkarmaktadır. Nitekim biz de Millî Eğitim Bakanlığı olarak öğretim programlarında yaptığımız değişiklikleri bu türden bir motivasyonla gerçekleştiriyoruz.


Geçen ay itibarıyla uygulamaya giren ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ismini verdiğimiz yeni müfredat çalışmasını da bu motivasyonun bir gereği ve somut bir ürünü olarak görüyoruz. Zeminini millî değerlerimizin ve bilimsel gelişmelerin oluşturduğu bu modelle ‘köklü geçmiş güçlü gelecek’ anlayışı doğrultusunda eğitimde zamanın ruhunu yakalamayı hedefliyoruz.


Beceri-hak ve gelişim temelli bir öğrenme sürecinin yanı sıra, erdem-değer-eylem çerçevesini haiz bütüncül bir yaklaşımla oluşturduğumuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışma değil, eğitimin muhtevasına yönelik dinamik bir dönüşüm sürecidir. Bu dönüşüm süreci, gençlerimizin hem doğal ve fıtri gelişimini esas alan hem de pedagojik gereksinimlerini karşılayan zengin bir içerikten ve ihtiyaç duyulan her aşamada güncellenebilecek canlı bir müktesebattan beslenmektedir.


Bakanlığımızın bu perspektifle hazırladığı yeni maarif modeli akademik-sosyal-duygusal beceriler ve milli değerlerle harmanlanmış bir eğitim sistemini desteklerken, genel olarak teknolojiyi de bu sürecin merkezine yerleştiriyor. Dijital yetkinlikler ile Anadolu kültürü gibi geleneksel değerleri entegre ederek, öğrencilere 21. yüzyılın gerektirdiği teorik ve pratik becerileri kazandırmayı, ahlaki ve etik sorumluluklarımızı göz ardı etmeden teknolojinin eğitimdeki kullanım alan ve değerini artırmayı hedefliyor.


Böylece içeriğin birbirinden kopuk bilgi kompartımanları şeklinde değil, gündelik hayatta olduğu gibi birbiri ile ilişkili bir bağlam bütünlüğü içerisinde öğrencilere kazandırılmasını hedefliyoruz. Öğrencilerin gerçek hayatta karşılaştıkları problemler de olduğu gibi, olaylara çok boyutlu yaklaşmalarına imkân verecek bir anlayışı mümkün olduğunca hâkim kılmaya çalışıyoruz.


Tabii böylesi bir öğrenme-öğretme sürecini planlamanın ve uygulamaya geçirmenin oldukça zor bir uğraş olduğunun farkındayız. Ancak biliyoruz ki, siyasal, toplumsal ve ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi, bilimsel ve teknolojik gelişmenin sağlanması, düşünsel ve sanatsal ilerlemenin oluşması, çağcıl ihtiyaçlarla uyumlu ve hatta bunların ötesine geçen nesillerin yetiştirilmesi için eğitim alanını zamanın ruhuna uygun düşecek bir rasyonellik içinde organize etmek zorundayız” şeklinde konuştu.



Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Atatürk Üniversitesinin akademik yılı açılış töreninde konuştu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sultangazi Belediyesi’nden her sabah vatandaşlara çorba ikramı Sultangazi Belediyesi her gün işe giden vatandaşlara çorba ikramında bulunuyor. Sultançiftliği Merkez Camii önündeki ikram çeşmesinden hafta içi her sabah akan çorbalar yüzlerce kişiye ikram ediliyor. Sultangazi Belediyesi, Sultançiftliği Merkez Camii önünde kurduğu ikram çeşmesiyle her sabah vatandaşın içini ısıtıyor. Sabahları 07.30 - 08.30 arasında İkram Çeşmesinden vatandaşlar için sıcacık çorba akıyor. Çorbanın yanında su ve ekmek de veriliyor. Sıcak çorbalar özellikle işe giden vatandaşların ve okula giden öğrencin beğenisini kazanıyor. Hastane önündeki çorba ikramı devam Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi girişi önünde çorba ikramına devam ediliyor. Akşamları 20.00 - 00.00 arasında hizmet veren Çorba çeşmesi, özellikle sağlık çalışanları ve hastanede acil işi olan vatandaşlar için büyük kolaylık sağlıyor. Çorba ikramına yoğun ilgi Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun, “Sıcak çorbalarımız her gün yüzlerce kişiye ulaşıyor. Hastane önündeki ikram çeşmelerimiz hasta yakınlarına ve sağlık çalışanlarına büyük kolaylık sağlamaya devam ediyor. Merkez Cami önündeki ikram çeşmemizden ise artık her sabah sıcacık çorba akıyor. Kahvaltı yapmadan aceleyle işe giden ya da işten eve dönen vatandaşlarımız ile okula giden yavrularımıza sıcak çorba ikramında bulunuyoruz” diye konuştu.
İzmir Bilal Erdoğan: "Dünyanızda kitaplara yer açın" Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) tarafından İzmir’de gerçekleştirilen ’Kitap Kurdu’ projesi lansmanı, TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bilal Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti. Etkinlikte öğrencilere seslenen Erdoğan, "Yeter ki dünyanızda kitaplara yer açın. Bilin ki kitap okuduğunuz zaman daha başarılı olacaksınız. Tek akademik olarak daha başarılı olacaksınız sınavlarda daha başarılı olacaksınız, derslerde daha başarılı olacaksınız" dedi. İzmir’de Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) tarafından gerçekleştirilen ’Kitap Kurdu’ projesi lansmanı, TVF Atatürk Voleybol Vestel Spor Kompleksi’nde gerçekleşti. Etkinliğe, TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu üyesi Necmettin Bilal Erdoğan ve TÜGVA Başkanımız Sayın İbrahim Beşinci ile İzmir Valisi Süleyman Elban, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı, AK Parti Gençlik Kolları Genel Başkanı ve İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan, TÜGVA İzmir İl Temsilcisi Yiğit Aslanata ve öğrenciler katıldı. "Ortaokul çağı bunun tam zamanı" Lansmandan öncesi basın mensuplarına açıklama yapan, TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan "Bu programlar Anadolu’nun çeşitli yerlerinde devam edecek. Kitap kurdu yarışması ortaokul öğrencilerimiz bu sene belirlenmiş olan kitapları kendileri edinerek veyahut da firmamızın desteğiyle alarak ya da TÜGVA’nın destek olduğu lala uygulaması üzerinden dinleyerek ya da okuyarak yarışmaya katılacaklar. Yarışma sonunda Türkiye’nin ilk 3’e giren çocuklarımızdan birinciye Balkan turu veya umre; onun dışında İzmir’e göre de hediyeler konusu olacak. Ortaokul çağında okuma alışkanlığının kazanılmasının çok önemli, çok kritik olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kirli sosyal medya ortamında gençlerimizin kontrolsüz olarak birçok sıkıntılı, sorunlu mecrayla yüz yüze kalması, buralardan kötü tesirler altında kalması, dünyadaki egemen dinsizleşme, kimliksizleşme, cinsiyetsizleşme akımlarına maruz kalmasındansa kitaplarla çok daha sağlıklı bir geleceğe kapı aralamasını önemsiyoruz. Ortaokul çağı bunun tam zamanı. 5,6,7 ve 8’inci sınıflarda çocuklarımızın kitap okumaya başlaması, kitap okuma alışkanlıkları kazanması için kitap kurdu yarışması bir fırsat. Özellikle ortaokul öğretmenlerimizin bu yarışmaya öğrencilerimizi teşvik etmesini önemsiyoruz. Lala uygulamasının da bir kolaylık olduğunu düşünüyoruz. Buradaki kitaplar okunacak olan 6 kitap lala uygulaması üzerinden okunabilir veyahut da dinlenebilir” dedi. "Hedef 300 bin ortaokul öğrencisi" Geçen sene 200 bine gençlerin kitap okuduklarını ve ödüller kazandıklarını söyleyen Bilal Erdoğan, “Bu sene hedef 300 bin ortaokul öğrencisinin kitap okuma alışkanlığı kazanması. Ödüller için yarışacaksınız. Ama ama bundan sonra hayatlarınızda yeni bir arkadaşınız olacak; kitaplar. Birinci Balkan seyahati, ya da umre. İkinciye bisiklet, üçüncü bilgisayar. Bunlar Türkiye birincisi, Türkiye ikincisi, Türkiye üçüncüsü iş birliği birincisine de verilecek. Ama çocuklar İzmir’in birincisini, ailesinden iki birliğiyle beraber umreye göndereceğiz” açıklamasında bulundu. "Dünyanızda kitaplara yer açın" İzmir’in ikincisine ayrı bir bisiklet, üçüncüsüne ayrı bir bilgisayar sözü veren Erdoğan, “Yeter ki dünyanızda kitaplara yer açın. Bilin ki kitap okuduğunuz zaman daha başarılı olacaksınız. Tek akademik olarak daha başarılı olacaksınız sınavlarda daha başarılı olacaksınız, derslerde daha başarılı olacaksınız. Hem de okuduğunuz kitaplarla, arkadaşlığınız sizi daha iyi bilen insandır yapacak. Onun için kitap kurdu, yarışmasının gayesi daha iyi yetişmiş daha iyi yetişmiş bir gençlik, daha iyi insanlar ülkesi, daha güçlü bir Türkiye kurmak. O bereket İzmir özelinde inşallah ödüllerimizle daha da güçlendirmiş olduk. Müslümanız Peygamber Efendimizin çocukları ne kadar sevdiğini biliyoruz. Bizim çocukları çok seven bir Cumhurbaşkanımız var. Ben oğlu olarak sizlere onun selamını götürüyorum. Sizlere çok değer verdiğimiz için sizleri çok bildiğimiz için ortaokulun kitap kurdu yarışmasını önemsiyorum, destekliyorum” sözlerine yer verdi. Vali Elban: "Bol bol okumaya ve düşünmeye ihtiyacımız var" Etkinlikte konuşan İzmir Valisi Süleyman Elban ise, "Son yıllarda yapılan olağanüstü çalışmalarla birlikte okullarının spor alanlarının ve yaşadığınız ortamlar mükemmel hale geldi. Ama bunları sizler için yeterli görmüyoruz. Çünkü hep söylüyorum iddialı bir devletiz, iddialı bir milletiz. Bu iddiamızı sürdürmek için sizlere ihtiyacımız var. Sizlerin yetişmesini ve sizlerin geleceği şekillendirmesine ihtiyacımız var. Bu nedenle de sizlerin çok iyi yetişmesi çok önemli. TÜGVA’ya çok teşekkür ederim. Çünkü dünyayı doğru anlamak, geliştirmek, çok yönlü bir bakış açısına sahip olmamız için ve iyi düşünmek için bol bol okumaya ve düşünmeye ihtiyacımız var. Onun için bu kitap kurdu yarışmasını çok önemsiyoruz" açıklamalarına yer verdi.