SPOR - 23 Eylül 2024 Pazartesi 07:23

Erzincan’da Geleneksel Türk Okçuluğu heyecanı

A
A
A
Erzincan’da Geleneksel Türk Okçuluğu heyecanı

Erzincan’da düzenlenen Mengücek Melik Gazi Büyükler Hava Koşusu Şampiyonası, 20 ilden gelen 132 sporcunun kıyasıya mücadelesine sahne oldu.


Erzincan, 20-22 Eylül 2024 tarihleri arasında düzenlenen Mengücek Melik Gazi Büyükler Hava Koşusu Şampiyonası’na ev sahipliği yaptı. Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonu’nun faaliyet takvimi kapsamında gerçekleştirilen organizasyona 20 ilden toplam 28 kulüpten 132 sporcu katıldı. Üzümlü ilçesi Piri Sami köyü Semizali mevkiinde yapılan müsabakalarda, katılımcılar hünerlerini sergileyerek kıyasıya rekabet etti.


İki gün süren müsabakalarda farklı yaş grupları ve kategorilerde yarışan sporcular, zorlu hava koşulları altında üstün performans gösterdi. İşte dereceye giren sporcular:


50 Yaş ve Üstü 50 lb Limitli Karma Hava Koşusu Kategorisi:


Mustafa Koçak (Tokat)


Mehmet Demir (Adana)


Murat Herem (Düzce)


18-49 Yaş 50 lb Limitli Karma Hava Koşusu Kategorisi:


Ömer Çağlayan (Mersin)


Serdar Arslan (Düzce)


Şebnem Saliha Çakıroğlu (İstanbul)


Mürekkep Yay Karma Hava Koşusu Kategorisi:


İsmail Göllüoğlu (Ankara)


Fatih Yıldız (İstanbul)


Mehmet Demir (Adana)


Kadınlar Sınırsız Çekiş Kuvveti Hava Koşusu Kategorisi:


Şebnem Saliha Çakıroğlu (İstanbul)


Fatma Ayvacı (İstanbul)


Nagihan Tunç (İstanbul)


Erkekler Sınırsız Çekiş Kuvveti Hava Koşusu Kategorisi:


İsmail Göllüoğlu (Ankara)


Fatih Yıldız (İstanbul)


Mehmet Demir (Adana)


Müsabakalar sonunda dereceye giren sporculara madalya ve para ödülleri düzenlenen törenle takdim edildi. Ödül törenine, Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonu Başkanı Cengiz Toksöz, Erzincan Gençlik ve Spor İl Müdürü Fatih Çöpür ve diğer protokol üyeleri katıldı. Organizasyon, Türk okçuluğunun yaygınlaştırılması adına önemli bir adım olarak değerlendirildi.



Erzincan’da Geleneksel Türk Okçuluğu heyecanı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Küresel ısınma cevizi de vurdu Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Sütyemez, aşırı sıcaklar ile birlikte kalite kaybı ve dökülmeler yaşandığını kaydetti. Bir dizi program çerçevesinde Adana’ya gelen KSÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Sütyemez, küresel ısınmanın cevizi de olumsuz etkilediğini belirterek, yaklaşık 30 yıldır ceviz üzerine araştırmalar yaptığını ve 26 çeşit cevizin patentini aldıklarını aktardı. Sütyemez, yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle ceviz üreticisinin geleceği için tedbir alması gerektiğini ifade etti. "Dökülme ve kalite kaybı gözlemlendi" Sütyemez, 2024 yılı itibarıyla ülkenin çok sıcak olduğunu belirterek, "Mayıs ayından başlayan sıcaklıklar neredeyse hala devam ediyor. Bu sıcaklık dönemi içerisinde bütün canlılarda olduğu gibi tüm bitkiler ve cevizlerde etkilendi. Özellikle su sıkıntısının kuraklık probleminin olduğu yerlerde cevizlerde dökümler gördük. Olmayan yerlerde ise bu aşırı sıcaklıklardan dolayı güneş yanıklarından kaynaklı kalite kayıpları meydana geldi. Tabii kalite kaybının meydana gelmesi ekonomik anlamda düşüşlere sebep olacaktır" dedi. "Ceviz kabuğunda incelme tespit ettik" Aşırı sıcaklar nedeniyle ceviz kabuğunda incelme ve açılmaların olduğuna dikkat çeken Sütyemez, şöyle devam etti: "Yazın yaşanan bu aşırı sıcaklık bitkilerin normal sağlıklı gelişmesine engel olduğu gibi meyvelerin hem kalite hem de meyve işlerinin kalite bakımlarını düşüşlerine sebep olduğu çok önemli bir tespitim var. Meyve kabuklarının, özellikle o sert kabuğunun inceldiğini, cevizin birleşim noktalarının zayıfladığını gösteriyor. Bu kolay kırılırı akla getirse de öyle değil. Ceviz hasat edildikten sonra, en kısa sürede soyulmak zorundadır. Yani üzerindeki yeşil kabuğun alınarak kuruma yapılması gerekir. Ülkemizde son yıllarda ceviz bahçelerinin artmasıyla beraber üreticilerimiz cevizleri topladıktan sonra yeşil kabuğunu makineyle soyuyorlar. O güçlü devir ve bu kabuğun zayıflamasından dolayı kabuklarda açılma meydana geliyor. İçine su alıyor. İçine su almasıyla beraber ve güneşte de kurutulma esnasında iç kalitesinin kaybını görüyoruz. Üreticilerin iki noktaya dikkat etmesi lazım. Makineleri düşük devirde çalıştırmaları ve makinelerin hazinesini normalin üzerinde meyve koymadan soymaları gerekir. Eğer imkanları varsa dışarıda gölgede kurutmaları gerekir. Direkt güneşle temasla da o kabın birleşim yönünden açıldığını ve kalite kaybını görmek mümkün. Zaten güneşle gelen bir kararma var. Bir de bu hasat sonrası dikkat etmezlerse kalite kaybı daha da düşecektir." "Küresel ısınma kapımızı çalmadı, içeriye girdi" Ceviz üretimi noktasında küresel ısınmanın dikkate alınması gerektiğini kaydeden Sütyemez, "Küresel ısınma kapımızı çalmadı içeriye girdi galiba. Küresel ısınmayla beraber kuraklık ve su noksanlıkları başlayacak. Belki mevcut bahçelerde güneş yanıklığına karşı bazı tedbirler alınabilir. Bunlardan bir tanesi mutlaka sulama düzenini kuracaklar ve dikkatli bir şekilde sulama programı, besleme yapacaklar. Belki bu sorunun esas geleceği ilgilendiren kısmı ceviz bahçesi kuracak insanlarımız, bir kere daha düşünmek zorundalar. Bu küresel ısınmayla beraber ceviz yetiştiriciliği yapılacak bölgelerden özellikle yaz sıcaklıklarındaki hareketlere dikkat etmeleri gerekir. Yaz sıcaklıkları ceviz yetiştiriciliğini bu gidişle çok sınırlayacak bir faktör olarak önümüzde duruyor" diye konuştu.
Bursa 25.yıllarını köprüde bayrak açarak kutladılar Bursa Arama Kurtarma Derneği (BAKUT) kuruluşunun 25. yılını köprü üzerinde Türk bayrağı açarak kutladı. Arama-kurtarma çalışmalarıyla deprem, sel ve doğal afetlerde birçok kişinin hayatını kurtaran sivil toplum kuruluşlarından Bursa Arama Kurtarma Derneği (BAKUT), kuruluşunun 25. yılını Hüdavendigar Kent Parkı’nda kutladı. İstiklal Marşı’nın başlamasıyla halat yardımıyla Hüdavendigar Kent Parkı’nın köprüsü üstüne çıkan ekipler, dev Türk bayrağını açtı. Senaryo gereği köprü ayağında bulunan yaralıyı sedye ile bota alan BAKUT ekipleri, dereden geçerek yaralıyı halat yardımıyla kurtardı. 7’den 70’e herkesin keyifle izlediği gösterilerin ardından, etkinlikler fotoğraf sergisi, ekipman tanıtımı ve yüz boyama ile devam etti. 6 ilde aktif olan BAKUT’u 10 ile çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen BAKUT Genel Başkanı Cihat Öz, "22 Eylül 1999 yılında kurulan derneğimizin 25. yılını kutluyoruz. 1999 Marmara depreminin ardından kurulan derneğimiz profesyonel dağcılar tarafından kuruldu ve hala dağcılık branşında aktif görev alıyoruz. 25 yıl içerisinde birçok deprem, sel, orman yangını, arama-kurtarma operasyonları ve vatandaşlarımız ihtiyacı olduğu her zaman yanlarında bulunduk. Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi mabedinde söz verdiğimiz gibi ulusal yapılanmamıza devam ediyoruz. Bursa’da başlayan bu yolculuk şu anda 6 ilimizde devam ediyor. Ve önümüzdeki günler 10 ile çıkarmayı hedefliyoruz. 11 ili etkileyen 6 Şubat depreminde kurtaramadığımız canlar aklımızda kalıyor. 6 Şubat depreminin 209’uncu saatinde 8 gün boyunca uğraştığımız enkazın en alt katından 2 vatandaşımızı kurtardık. Maalesef 3 çocuklarını kaybetmişlerdi. Bunun gibi kurtardıklarımız çok gurur verici" şeklinde konuştu.
Bursa Sonbaharda göz hastalıklarına dikkat Hassas bir mevsim olan sonbahar göz sağlığını etkileyebiliyor. Bu mevsimde göz sağlığını korumak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar olduğunu ifade eden Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, yazdan yorgun çıkan gözlerin sonbaharda olumsuz etkilendiğini belirterek gözleri korumanın yollarını anlattı. Göz sağlığında alınması gereken tedbirler hakkında bilgi veren Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. İpçioğlu, göz nezlesine yakalanmamak için toplu taşıma araçlarında dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Göz sağlığını koruyucu önlemler alınabileceğini aktaran İpçioğlu, “Bu mevsimde kalabalık yerlerde, özellikle otobüs, tramvay gibi toplu taşıma araçlarında dikkatli olunmalı. Gözde en ufak bir bulgu olduğunda kızarıklık, kaşıntı, çapaklanma gibi mutlaka göz hekimine başvurulmalıdır. İlaçlarımızı özenle kullanmalı, tedavimizi yarım bırakmamalıyız” dedi. Ofis çalışanları için öneriler Ofis çalışanlarında görülen göz problemleri hakkında da bilgi veren Op. Dr. Adnan İpçioğlu, “Çalışanlarda görülen ciddi problem günümüzde monitör hastalığıdır. Hepimizin hayatında bilgisayar çok önemli bir yer tutar. Yoğun klima kullanımı ofis çalışanlarında göz sağlığını ciddi derecede etkiliyor ve kişinin bir göz hastalığı varsa bunu tetikleyebiliyor. Özellikle klimalı ortamlarda göz kuruluğuna yönelik nemlendirici damla kullanılabilir. Düşük derecede olsa sürekli bilgisayara bakan kişilerde gözlük kullanımı yine faydalı olabilir” şeklinde konuştu. Güneş gözlüğü kullanımı şart Sonbahar aylarında güneş ışınlarının göze direkt temasının göz sağlığına olumsuz etki edeceğini söyleyen İpçioğlu, “Sonbahar ayı da olsa güneş gözlüğü kullanılmasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Özellikle araç kullananların güneş gözlüğü kullanmaları gerekiyor. Güneşli bölgelerde, güneşli ülkelerde güneş gözlüğü kullanımını şiddetle tavsiye ederim. Özellikle güneş gözlüğü Güneydoğu, Doğu Anadolu Bölgesi gibi dört mevsim güneş alan yerlerde güneş ışınlarının daha dik gelmesi nedeniyle özellikle araç kullanan kişilerde, açık havada çalışan kişilerde önerilir. Kışın açık havada çalışanlar ve araç kullananlara güneş gözlüğü kullanımını tavsiye edebiliriz” dedi.
Diyarbakır Çayönü Tepesi kazılarında 60 yıldır bilinmezliklerin ortaya çıkartılması için arkeolojik çalışmalar yeni dönemde de yürütülüyor Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde göçebelikten yerleşik hayata, avcılık ve toplayıcılıktan üreticiliğe geçilen Neolitik Dönem’in izlerini taşıyan Çayönü Tepesi’nde arkeolojik kazılar, 1964’ten başlayıp günümüzde devam ederek ortaya çıkartılan bulgular, dünya tarihine ışık tutuyor. Çayönü Tepesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin 7 kilometre güneybatısında, Ergani Ovası kuzeyinde yer alan bir yerleşim yeri. İnsanlık tarihinin yerleşik yaşama geçiş sürecini temsil eden Neolitik Dönem’in ilk dönemlerinden itibaren, yaklaşık 12 bin yıl önce ilk defa iskan edildiği yer. Bu yerleşim yeri, sadece Anadolu değil, aynı zamanda Yakındoğu ve Levant coğrafyasında Neolitik Dönem kültür tarihini en iyi yansıtan yerleşimlerden birisi olması nedeniyle dünya kültür tarihi için anahtar niteliğinde bir yerleşim yeri olarak biliniyor. Kazı projesi, ilk olarak 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya (Tarih Öncesi Arkeolojisi) kurucularından Prof. Dr. Halet Çambel ve Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert John Braidwood ortak projesi olarak başlatıldı. Kazı başkanlığı daha sonra 1987-1992 yılları arasında Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve ardından 2015-2023 yılları arasında Prof. Dr. Aslı Erim-Özdoğan tarafından yürütüldü. Cumhurbaşkanlığı kararlı kazılar kapsamında; Çayönü Tepesi Kazı ve Araştırma Projesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Müzecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Sarıaltun başkanlığında, yeni bir aşamaya geçiyor. Doç. Dr. Savaş Sarıaltun, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine, bu yıl proje başkanlığını devraldığını söyledi. Çayönü Tepesi’nin, 1960’lı yıllarda yapılan yüzey araştırmalarında bulunmuş yegane yerleşmelerden biri olduğunu belirten Sarıaltun, bu yüzey araştırmalarını yapan iki hoca olduğunu, biri Prof. Dr. Halet Çambel ve Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert John Braidwood, 1962’de başladıkları yüzey araştırmasında 1963’te bu alana geldiklerini, Ergani Ovası’nda Çayönü Tepesi yerleşkesini bulduklarına değindi. “1963 yılında bulunan Çayönü Tepesi, 1964 yılında verilerinin çok güçlü olmasından dolayı hemen kazısını istiyorlar” diyen Sarıaltun, sözlerine şöyle devam etti: “1964 yılında kazısına başlanan Çayönü Tepesi, bu yıl itibarıyla 60 yıldır farklı zaman dilimlerinde kazınmakla beraber sistematik bir şekilde bilimsel kazıların Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ilk ve en uzun süre devam eden kazı olması açısından çok önemli. Çayönü Tepesi, aynı zamanda Neolitik dönemin anahtar yerleşimlerinden biri. Bu 60 yıllık kazı çalışmalarında bunların birçok örneği bulundu. Bunların başında ilk yerleşim yaşama geçiş süreci, tarımın başlangıcı, hayvancılığın bütün evcilleştirme süreçleri, bununla beraber ilk madencilik, yine dünyanın ilk mezarlık yapısı diyebileceğimiz kafataslı yapı, yine en erken mozaikli yapılardan biri terazo yapısı.” “Çayönü, Diyarbakır ölçeğinde marka gelişim alanı olacağı aşikar” Çayönü’nün birçok ilkin ve yeniliğin ortaya çıktığı alan olduğunu ifade eden Sarıaltun, bir marka alanı, önemli bir turizm destinasyonu, var olan bilimsel bilgilerin yanına bu işin toplumsallaşması ve turizme kazandırılmasıyla beraber özelikle Çayönü’nün Diyarbakır ölçeğinde marka gelişim alanı olacağı aşikar olduğunu kaydetti. “Milattan önce 3 bin yıllara ait kültür verilerinin daha nitelikli, yaygın olduğunu belirledik” Prof. Dr. Aslı Erim Özdoğan’ın başkanlığında 2015 yılıyla beraber bu projeye devam kararı alındığını aktaran Sarıaltun, “O zaman alan sorumlusu, sonrasında kazı başkanı olarak görev aldım. Daha önce hiç kazılmayan bu yeni alanda kazılara başladık. Burada Neolitik yerleşmenin devam ettiğini gördük. Bununla beraber ilk Tunç Çağı diye tanımladığımız M.Ö. 3 bin yıllara ait kültür verilerinin daha nitelikli, yaygın olduğunu belirledik. Farklı yenilikler de katmak istiyoruz. Özelikle Çayönü’nün çok fazla bilinmeyen çanak çömlekli Neolitik dönemi diye bir dönemi var. M.Ö. 7 bin ila 6 bin yılları arasında tarihlenen kuzey kesimde kalıyor” dedi. Kuzey kesimdeki alan ile biraz güneydeki çanak çömlekli höyüğün arasındaki ilişkiyi anlamak açısından kazı stratejisini belirlediklerini söyleyen Sarıaltun, “Kısaca tanımlarsak, kısa vadedeki kazı stratejimiz kültürler, ya da höyükler arasındaki kesişim alanında kazı çalışmalarını yürütmek. Bu kazı çalışmalarıyla beraber bütün bu kültür dokusunun yayılım alanlarını, en azında kesişim noktalarını tespit ettikten sonra da bu alanların aynı misyon ve vizyon ile açık hava müzesine dönüştürerek farklı alanlarda kazıları devam ederek 1964’ten başlayan Çayönü hikayesinin detaylarını, bilinmezliklerini ya da eksik olan kısımlarını ya da çözülemeyen sorularına cevap bulmaya çalışmak” ifadelerini kullandı.