YEREL HABERLER - 03 Mart 2012 Cumartesi 17:41

PETKİM`İN 2011 YILI FALİYET SONUÇLARI AÇIKLANDI

A
A
A
PETKİM`İN 2011 YILI FALİYET SONUÇLARI AÇIKLANDI

Türk petrokimya sektörünün en büyük yerli üreticisi Petkim’in 2011 yılı faaliyet sonuçları açıklandı. 2011 yılında, yaşanan küresel ekonomik sorunlar ve artan belirsizliğe rağmen, yatırımlarını ara vermeden sürdürdüklerini söyleyen Petkim Genel Müdürü Hayati Öztürk; “Petkim, kapasite artışı, planlı bakım ve üretimde verimlilik artışına yönelik toplam 90 Milyon Dolar yatırım harcaması gerçekleştirildi. Petkim’in 47 yıllık tarihinde en yüksek seviyesine ulaştı.” dedi.
Petkim şirketinin net satışları 2011 yılında ürün fiyatları ve satış miktarlarındaki artışın etkisiyle önceki yıla göre %34 artarak 3.891 milyon TL gerçekleşti. İhracatı ise 2010 yılındaki 531 Milyon Dolar seviyesinden, yüzde 57 artışla 834 Milyon Dolara çıkarak, 47 yıllık tarihinde en yüksek seviyesine ulaştı. İhracatın toplam ciro içindeki payı ise %36 olarak gerçekleşti. 2011 yılında artan ürün ticareti ile ithalattan satışlar 248 bin ton ve 444 milyon TL’ye ulaştı.
Petkim Genel Müdürü Hayati Öztürk, geçen yıl Euro Bölgesi’nde yaşanan finansal sıkıntıların yanı sıra, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde ortaya çıkan siyasi gelişmelere bağlı olarak petrol fiyatlarında çok önemli yükselişler yaşandığını belirterek; bu durumun petrokimya sektörünün temel hammaddesi olan Nafta başta olmak üzere diğer girdi maliyetlerini önemli oranda artırdığını vurguladı. Bu durumun gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerine olumsuz yansıdığına, Petkim’in de tarihinin en yüksek maliyetleri ile üretimini sürdürmek zorunda kaldığına dikkat çekti.
TÜRK EKONOMİSİNİN İHRAACAT REKORUNA BİZDE EŞLİK ETTİK
İç piyasadaki sıkışıklığı, ihracata ağırlık vererek ve yeni ihraç pazarlarına ulaşarak aştıklarını sözlerine ekleyen Genel Müdür Öztürk, “Uygulanan başarılı ekonomi politikalarıyla küresel krizden asgari oranda etkilenen Türk ekonomisi, 2011 yılında 134.6 Milyar Dolar ile tarihinin en yüksek ihracat rakamına ulaştı. Bu rekor sevincine, biz de kendi ihracat rekorumuzla ortak oluyoruz. 2011 yılında 825 Milyon Dolarlık ihracatla, şirket tarihinin en yüksek ihracat rakamına ulaştık.” dedi.
2012 YILINDA YATIRIMLARA 177 MİLYON DOLAR AYRILACAK
Petkim, kapasite ve verimlilik artışı yatırımlarına 2012 yılında toplam 177 milyon Dolar yatırım yapmayı planlıyor. Buna göre 25 MW gücündeki Rüzgar Enerji Santrali yatırımının temeli bu yıl içinde atılacak ve bir yıl içinde devreye alınacak. 100 bin ton/yıl kapasiteli, 2015 yılında devreye alınması planlanan Bütadien Ekstraksyon (BDX) ve 30 bin ton kapasiteli, 2014 yılında devreye alınması planlanan Çapraz Bağlanabilir Polietilen (XLPE) fabrikalarının yatırımlarına ise bu yıl içinde başlanacak.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Elazığlı kemankeşlerden Erzurum’da büyük başarı Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonunun 2025 yılı resmi faaliyet programı kapsamında, 12-13 Nisan tarihlerinde Erzurum’da düzenlenen 2025 Minikler, Yıldızlar, Gençler ve Büyükler Salon Puta Bölge Elemelerinde Elazığlı sporcular önemli dereceler elde etti. Elazığ’ı temsilen yarışmalara katılan 18 sporcudan 9’u, gösterdikleri üstün performansla Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Şampiyonasına doğrudan katılmaya hak kazandı. El-Aziz Geleneksel Okçuluk Spor Kulübü sporcularından Buğlem Sare Deveci 12-13 yaş kızlar kategorisinde bölge 1.’si, Hatice Sare Tunç 8-9 yaş kızlar kategorisinde bölge 2.’si, Elif Hira Tunç 10-11 yaş kızlar kategorisinde bölge 4.’sü, Ahmet Metin Ayıkpehlivan 10-11 yaş erkekler kategorisinde bölge 4.’sü ve Rümeysa Kaya genç kızlar kategorisinde bölge 4.’sü oldu. Harput Belek Gazi Spor Kulübü sporcularının dereceleri ise şu şekilde: ’’Murat Gündoğdu büyük erkekler kategorisinde bölge 1.’si, Seher Betül Toklu yıldız kızlar kategorisinde bölge 3.’sü, Emir Salih Akyar 8-9 yaş erkekler kategorisinde bölge 3.’sü, Erva Rümeysa Toklu 8-9 yaş kızlar kategorisinde bölge 3.’sü.’’ Elazığ Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünden yapılan açıklamada, "Elazığ Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü olarak geleneksel Türk okçuluğu gibi kültürel değerlerimizi yaşatan ve başarılarıyla ilimizi gururlandıran sporcularımızı, onları yetiştiren antrenörlerimizi ve katkı sunan ailelerini gönülden kutluyoruz. Türkiye Şampiyonasında sporcularımızın Elazığ’ı en iyi şekilde temsil edeceklerine yürekten inanıyor başarılar diliyoruz" denildi.
Sakarya İlk kez Karadeniz’de görüldü: Ölüm sebebi denize atılan poşetler olabilir Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan deri sırtlı deniz kaplumbağası, Sakarya’nın Karasu ilçesinde kıyıda ölü olarak bulunmuştu. Nadir görülen bu canlının ilk kez Karadeniz’de görüldüğünü belirten Prof. Dr. Ali Uzun, "Türkiye’deki kayıtları, ilk kez 1985 yılında Antalya’da ölü olarak bulunmasıyla başlıyor. Bu türün ana besini denizanalarıdır. Bu kaplumbağa da besini takip ederek Marmara Denizi’ne gelmiştir diye düşünüyorum. Poşetleri denizanası zannedip yiyebiliyorlar. Neden öldüğünü merak ediyorum" dedi. Dünyadaki en büyük sürüngenlerden birisi olarak bilinen, Pasifik, Atlas, Hint okyanusları ve Akdeniz’de görülen deri sırtlı deniz kaplumbağası, Sakarya’nın Karasu ilçesi İhsaniye Mahallesi mevkisinde sahilde ölü olarak bulunmuştu. Geçtiğimiz senelerde ilk kez İstanbul Boğazı’nda görülen bu hayvanın boyu 3 metreye ve kilosu 900 kilograma kadar ulaşabiliyor. Sahilde vatandaşlar tarafından ölü olarak bulunan deri sırtlı deniz kaplumbağası, okyanuslarda en derine dalan ve en büyük mesafeleri kat eden "şampiyon kaplumbağa" olarak da biliniyor. Soyunun tükenme riskiyle karşı karşıya kalan kaplumbağanın boyutu ise görenleri hayrete düşürmüştü. "İlginç olan Marmara’ya, oradan da Karadeniz’e geçmesi" Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Biyoloji Bölümünde görevli Doğa Koruma ve Yaban Hayatı Uzmanı Prof. Dr. Ali Uzun, İhlas Haber Ajansı (İHA) Muhabirine yaptığı açıklamada, tropikal ve subtropikal iklimde yaşayan deri sırtlı deniz kaplumbağasının yapılan araştırmalarda 1985 yılında ilk kez Antalya’da ölü olarak bulunduğunu kaydetti. Uzun, "Öncesiyle ilgili bir bilgi yok ama muhtemeldir ki bu tür Akdeniz’de var olan türlerden bir tanesi. Dolayısıyla bizim kıyılarımızda görülmesi bana çok ilginç gelmiyor. Türkiye için nadir görülen bir tür ama ilginç olan Marmara’ya, oradan da Karadeniz’e geçmesi" dedi. "Besini takip ederek Marmara Denizi’ne gelmiştir diye düşünüyorum" Nadir görülen kaplumbağanın ilk kez Karadeniz’de görüldüğünü ifade eden Ali Uzun, "Deniz kaplumbağasını görmüşüz, göreceğiz, kayıtlar da var. Burada dikkat çekici olan kuzeye doğru yayılması. Buna da sıcaklık, deniz suyunun tuzluluğunun değişiyor olması, akabinde bu türün ana besini denizanaları, denizanaları da denizlerdeki kirliliğin en önemli belirtilerinden bir tanesi. Dolayısıyla bu kaplumbağa böyle bir sürünün peşine takılıp gelebilir. Malum müsilaj meselesi, Marmara’nın kirlilik anlamında bir trend paralelinde yükseliyor olması denizanası varlığını artırıyor. Bu kaplumbağa da besini takip ederek Marmara Denizi’ne gelmiştir diye düşünüyorum. Bu tür, 2024 yılında İstanbul Boğazı’nda görülenin Karasu’da sahile ölü olarak vuran tür olduğunu düşünüyorum. Karadeniz’de ilk kayıt, bundan sonra da görülmesi ihtimaller arasında. İleride nadir de olsa zaman farkı da olsa ya balıkçıların ağına takılmış olarak ya da sahile vurmuş olarak bu türü görme ihtimalimiz var" diye konuştu. "Ölüm sebebini çok merak ediyorum" Akdeniz’de görülen kaplumbağanın Karadeniz’e kadar uzanmasının sebepleri arasında denizanasının olabileceğini aktaran Uzun, "Ölüm sebebini çok merak ediyorum. Bu türün ana besini, en sevdiği, lezzetli olarak yediği denizanalarıdır. Poşetleri denizanası zannedip yiyebiliyorlar. Biyolojik, ekolojik olarak Karadeniz’in tuzluluğuna ve sıcaklığının düşük olmasına dayanamadığı için mi, ömrü bittiği için mi, yoksa poşeti denizanası sanarak yediği için mi bilemiyorum ama neden öldüğünü merak ediyorum" şeklinde konuştu. "Muğla’dan yukarda görülmesi bilimsel anlamda önemli değer taşıyor" Prof. Dr. Ali Uzun, Türkiye’nin Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarının kesişim noktası olduğunu belirterek, "Akdeniz, kıtalar bir aradayken var olan Tetis Denizi’nin kalıntısı. O sebeple çok kıymetli bir deniz. 3 farklı kıtanın ve 3 farklı fitocoğrafik bölgenin kesişim noktasındayız. Dolayısıyla denizlerle de, okyanuslarla da İstanbul, Çanakkale Boğazları, Süveyş Kanalı ve Cebelitarık Boğazı hep bağlantı halindeyiz. Gerek deniz anlamında, gerek kara bağlantılı olmamız hasebiyle Türkiye rastlansal türleri çok sık gördüğümüz bir ülke. Bunu, deri sırtlı deniz kaplumbağasının artık Türkiye’de nadir görülen göçmen, Akdeniz’e özgü bir tür olarak kabul edilmesi gerektiği için söylüyorum. Çünkü rastlansal farklı bir şey. 1985 yılından beri bir kayıt, bir gözlem var. Muğla’dan yukarda görülmesi bilimsel anlamda önemli değer taşıyor" ifadelerini kullandı.
Antalya Kalp krizi geçirip hayatını kaybeden polisin eşinin sözleri yürekleri dağladı: "Lütfen kalk aşkım" Antalya’da görevi sırasında kavga ihbarına giderken geçirdiği kalp krizi sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden polis memuru için Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde tören düzenlendi. Şehit polis memuru ailesinin gözyaşları arasında toprağa verilmek üzere memleketi Adana’ya götürülürken, eşinin tabuta sarılıp, "Hayır gidemezsin, beni bırakamazsın, izin vermiyorum sana. Lütfen kalk aşkım" demesi yürekleri dağladı. Dün, gece saatlerinde Konyaaltı ilçesi lüks bir sitede meydana gelen kavga ihbarına giden Konyaaltı İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Ekipler Amirliği’nde görevli Polis Memuru Esat Koyuncu kalp krizi geçirdi. Meslektaşlarının durumu fark ederek haber vermesi üzerine olay yerine gelen 112 Acil sağlık ekipleri tarafından ilk müdahalesi yapılan Koyuncu ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı Koyuncu, burada doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Polis memuru Esat Koyuncu için bugün görev yaptığı Antalya İl Emniyet Müdürlüğü’nde tören düzenlendi. Törene Antalya İl Emniyet Müdürü İlker Arslan, Konyaaltı Kaymakamı Rahmi Köse, Antalya İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Tarık Hekimoğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, İl Emniyet Müdür Yardımcıları, birim amirleri, meslektaşları ve ailesi katıldı. Eşi ve kızı gözyaşlarına boğuldu Esat Koyuncu’nun özgeçmişinin ve duaların okunmasının ardından cenazesi meslektaşlarının ve mesai arkadaşlarının omuzlarında toprağa verilmek üzere memleketi Adana’ya uğurlandı. Tören sırasında şehit polisin eşi Birgül Koyuncu, kızı ve kız kardeşi gözyaşlarına hakim olamadı. Eşinin cenaze aracına alınacağı sırada tabutuna sarılan acılı eş Birgül Koyuncu, "Hayır gidemezsin, beni bırakamazsın, izin vermiyorum sana. Lütfen kalk aşkım" diyerek gözyaşı döktü.
Rize Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan: "Türkiye’nin her yerini 1 Mayıs alanı olarak ilan ettik" Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, "Türkiye’nin farklı bölgelerinde, bölge toplantıları yaparak 1 Mayıs’ı bütün ülkede kutlamış olacağız" dedi. Rize’de bulunan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan basın mensupları ve sendika üyeleri ile bir araya geldi. Aslan, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında bir hafta önceden etkinliklerin tüm Türkiye’de başlayacağını, son olarak 1 Mayıs günü Rize’de olacaklarını söyledi. Türkiye’nin her köşesini 1 Mayıs için kutlama alanı ilan ettiklerini dile getiren Aslan, "1 Mayıs etkinlikleri Rize’de yapılacak. Bu sene biz 1 Mayıs’ı bir haftalık etkinlik olarak planladık. Genel başkan yardımcıları ve genel başkan olarak Türkiye’nin farklı bölgelerinde, bölge toplantıları yaparak 1 Mayısı bütün ülkede kutlamış olacağız. Karadeniz bölgesindeki misafirlerimizi Rize’de, Doğu Anadolu bölgesindeki misafirlerimizi Van’da, İç Anadolu bölgesindeki misafirlerimizi Konya’da, Ege bölgesindeki misafirlerimizi Aydın’da misafir edeceğiz. Güneydoğu Anadolu bölgesindeki misafirlerimizi Gaziantep’te buluşturacağız. Marmara bölgesinde ise Kocaeli’nde toplanacağız ve en son 1 Mayıs’ta Rize’de olacağız. Türkiye’nin her yerini 1 Mayıs alanı olarak ilan ettik" dedi. Taksim’in kutlamalara kapalı olması nedeniyle açık alanlarda kutlamaların gerçekleşeceğini dile getiren Aslan, "1 Mayıs Birlik Mücadele Dayanışma gününü uzun yıllar ülkemizin meydanına hapsetmek isteyen ideolojik yaklaşımları artık büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Türkiye’nin her alanının Taksim Meydanı olduğunu düşünüyoruz. Taksim meydanının işçi hareketinin tarihinde önemli bir kırılma noktası olduğunu biliyoruz. Bütün alanların 1 Mayıs alanı olarak değerlendirerek sorunlarımızı yüksek sesle ifade edebileceğimiz, çalışanların bir araya geldiği ve bu sorunlarımızın, taleplerimizin, eleştirilerimizi ifade edebileceğimiz alanlara ihtiyacımız var. Maalesef uzun süre Türkiye’deki bir grup ideolojik saplantılarla 1 Mayıs’a bir ideolojik kılıf giydirerek sadece belirli bir kesime aitmiş gibi uzun yıllar bunu gündemde tutmaları bizim işimizi de zorlaştırıyor. Hak-İş olarak 1 Mayıs’ı Taksim meydanlarında da kutladığımız yıllar oldu. 2009, 2005 yılında benzer şekilde Hak-İş olarak 1 Mayıs görüşlerimizi ifade ettik. Taksim’in kutlamalara kapatıldığı için bizler açık alanlarda, meydanlarda 1 Mayıs etkinliklerimizi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda Hak-İş olarak 1 Mayıs etkinliklerimizi işçilerin katılımıyla Türkiye’nin değişik illerinde güçlü, birlik ve dayanışma içerisinde gerçekleştireceğiz" ifadelerini kullandı. 1 Mayıs’ın ideolojik yaklaşımdan öte birlik ve beraberlik içerisinde gerçekleştirdiklerini hatırlatan Aslan, "Hak-İş’in 1 Mayıs etkinliklerin özelliği kamu mallarına zarar vermeden, demokratik tepkimizi özgür bir şekilde meydanlarda seslendirmektir. Bunu yaparken kavga ve ideolojik bir yaklaşımın ötesinde birlik dayanışma ve mücadelemizi öne çıkaracak kardeşliğimizi pekiştirecektir. İstiklal Marşı’yla, mehter marşıyla Kuran-ı Kerim’le Türkiye’ye yakışan 1 Mayıs Birlik Mücadele Dayanışma etkinliklerini gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Uzun yıllar 1 Mayıs deyince kargaşa, TOMA’ların, gazların, copların öne çıktığı ve başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizin yaşanılmaz hale geldiği yılları çok yaşadık. 1 Mayıs Birlik Mücadele Dayanışma günümüz âdete kutlanamaz noktaya gelmişti. Bazı çevreler ısrarla Taksim’de olacağız gayretiyle her seferinde bir tartışma ortaya koymuştur. Biz Hak-İş olarak bu anlayışın yanlış olduğundan yola çıkarak Türkiye’nin her yerinde kutlamalara başladık" dedi. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR) bünyesinde çalışan mevsimlik işçiler konusuna da değinen Alsan, "Geçici mevsimlik işçilerin sorunu büyük ölçüde çözüldü ancak ÇAYKUR’daki sorunumuzu çözemedik. Bu konuyla ilgili konfederasyonumuzla birlikte çalışıyoruz. Sendika ve konfederasyonumuz sürecin başından itibaren burada yetki alıp toplu sözleşme yapmaya başladığımız andan itibaren bu konu bizim için birinci gündem maddesidir. Bu 1 Mayıs’ta da tekrar güçlü bir şekilde kamuoyuyla ve Rize’yle paylaşacağız" ifadelerini kullandı. "Emeğiyle geçinenlerin üzerine fatura edilmiş bir gelir vergi sistemi var" Türkiye’deki vergi sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine değinen Aslan sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye’de ne yazık ki çok kazanan az vergi veriyor, az kazanan çok vergi veriyor. Sistem maalesef bunu gerektiriyor. Bu sistemin değişmesi gerekiyor. Çok kazanan çok vergi vermeli, az kazanan az vergi vermeli. İkincisi vergi düzenlemesinde çalışanlarımızın ailevi yükümlüklerine göre vergi oranlarının değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dünyadaki uygulamalara baktığınız zaman pek çok demokratik ülkede bir işçi bekar ise ya da evliyse çocuk sayısına göre bütün bunlar göz önüne alınarak vergiden kolaylık sağlanıyor. Bizim ülkemizde ise işe yeni girmiş bekar bir işçiyle otuz yıllık hizmeti olan beş çocuk sahibi bir işçi arasında vergi konusunda hiçbir farklılık yok. Bunun hakkaniyeti yoktur, bunun mutlaka vergi sistemimize dahil edilmesi gereklidir. Pek çok kendi hesabına çalışan işverenler ve şirketler, kuruluşlar harcamalarını vergiden düşüyorlar. Bizim çalışanlarımız için ne yazık ki vergi iadesi de kalktığı için bugün hiçbir temel tüketim harcamalarımızı vergiden düşemiyoruz. Halbuki işverenlerimize bu imkan sağlanıyor, en lüks otomobile biniyor, aldığı otomobili krediyle alındığı için vergi ödemiyor. Aracının mazotunu da vergiden düşüyor, dolayısıyla bedava bir hayat. Vergi konusunda hepsini emeğiyle geçinenlerin üzerine fatura edilmiş bir gelir vergi sistemi var. 2023 rakamlarında toplanan vergilerin yüzde 65’i dolaylı vergiler. Dolaylı vergileri kim ödüyor? Yine bizler ödüyoruz, kdv, ötv vs. Normal bizim gibi vergi ödeyenlerin toplam oranı yüzde 30 küsur, servetten vergi ise sadece yüzde 2" şeklinde konuştu.