SAĞLIK - 22 Şubat 2024 Perşembe 15:51

Elektronik sigara tehlikesi: Gençlerde sigara içme oranını artırdı

A
A
A
Elektronik sigara tehlikesi: Gençlerde sigara içme oranını artırdı

Son yıllarda modern hale getirilen elektronik sigaralarla ilgili konuşan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, elektronik sigaraların gençler arasında popülerlik kazanmasıyla birlikte zararları hakkında uyarıda bulundu.


Son yıllarda gündemden düşmeyen ve tüm dünya ülkelerinde yasaklanmaya devam eden elektronik sigaralarla ilgili önemli bilgiler veren Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, elektronik sigaraların özellikle gençler arasında popülerlik kazanmasıyla birlikte artan kullanım oranları hakkında uyarılarda bulundu. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi tarafından Grup 2B kanserojen grubunda sınıflandığını ifade eden Dr. Hüseyin Sarıkaya, elektronik sigara kullanımına bağlı en sık yan etkilerin ağız ve boğaz mukozasının tahrişi, öksürük, bulantı ve kusma olup pnömoni (zatürre), kalp yetmezliği, hipotansiyon gibi hayatı tehdit edici etkiler de raporlandığını söyledi.



“Elektronik sigara tütün ürünü olarak kabul edilmektedir”


Elektronik sigaraların tütün grubunda yer aldığını kaydeden Dr. Sarıkaya, “Çin’de bir şirket tarafından sigara bırakma aracı olarak patenti alınan e-sigaralar 2004 yılında piyasaya sunulmuştur. Literatürde sigara bırakma yöntemlerinden biri olarak geçse de e-sigara tütün ürünü olarak kabul edilmektedir. Dünya çapında hızla yaygınlaşan e-sigara, son zamanlarda ülkemizde de oldukça popüler hale gelmiştir. Özellikle genç nüfusun tercih ettiği elektronik sigara, kullanılan likite bağlı olarak farklı aroma ve tatlar içermektedir. Bu da normal sigaraya göre albenisini arttırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun’da, tütün içermeyen ancak tütün mamulünü taklit eder tarzda kullanılan her türlü nargile ve sigara, tütün ürünü kabul edilir” dedi.



Neden tercih ediliyor


Tütün ürünlerinin arasında uygun kullanıma yatkın olduğu inancıyla tüketildiğini belirten Dr. Sarıkaya, “Yapılan çalışmalarda kişilerin elektronik sigarayı tercih etme sebepleri olarak özenti, merak, düşük fiyat, her ortamda kısıtlama olmaksızın kullanım, kolay ulaşılabilirlik, aromalı tat, tadının kötü olmayışı, tütün ürününü bırakma, ürünün aile ve arkadaş çevresinde kullanımı, tütüne kıyasla sağlık etkilerinin daha az olduğu inancı, pasif içiciliğe yol açıp diğer kişileri rahatsız etmediğinin sanılması ve kişinin tütün ürünü tüketimini azaltması olarak saptanmıştır. Bunlara ek olarak sigara gibi koku bırakmaması ve kül, izmarit gibi atıklar oluşturmaması da tercih sebeplerinin arasında görülebilir” diye konuştu.



“Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi tarafından Grup 2B kanserojen grubunda sınıflanmaktadır”


Elektronik sigaraların zararları hakkında bilgiler veren Dr. Sarıkaya, “Elektronik sigarada kullanılan sıvının içeriğinde toksik olduğu kanıtlanmış propilen glikol ve gliserin bulunur. Propilen glikol, ısıtma ve buharlaştırma işlemleri sonrası glikojen oksite dönüşür. Bu madde Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi tarafından Grup 2B kanserojen grubunda sınıflanmaktadır. Elektronik sigara kullanımına bağlı en sık yan etkile, ağız ve boğaz mukozasının tahrişi, öksürük, bulantı ve kusma olup pnömoni (zatürre), kalp yetmezliği, hipotansiyon gibi hayatı tehdit edici etkiler de raporlanmıştır. Elektronik sigaranın tütün ürünü kapsamına girdiği gerçeği ile bu masum olduğu düşünülen ürünün tüketilmesinin insan sağlığına vereceği zararlara dikkat çekilmesinde bizim de bir katkımız olması dileğiyle. Tütün ve tütün ürünlerinden uzak duralım, sağlığımızı koruyalım” ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Akbank’ta değer zinciri yönetimi dönemi başlıyor Müşterilerine bütünsel değer önerileri sunmayı hedefleyen Akbank, Değer Zinciri Yönetimi Bölümü’nü kurdu. Akbank, bankacılık sektöründe öncü bir adım atarak Değer Zinciri Yönetimi Bölümü’nü hayata geçirdi. KOBİ Bankacılığı İş Birimi çatısı altında faaliyet gösterecek bu yeni yapılanmayla banka; Kurumsal, Ticari ve KOBİ segmentlerinin yanı sıra Bireysel ve Özel Bankacılık müşterilerini de kapsayan çok katmanlı bir hizmet modeline geçiş yapıyor. Akbank, bu yeni yapılanmasıyla müşterilerinin bulunduğu ekosistemleri bütüncül bir yaklaşımla ele alarak, tedarikçilerden bayilere, çalışanlardan son kullanıcılara kadar tüm paydaşları kapsayan uçtan uca çözümler geliştirmeyi hedefliyor. Dijitalleşmenin sağladığı verimlilik artışıyla birlikte finansmana erişimin kolaylaşması ve işletmelere hem maliyet avantajı hem de operasyonel verimlilik sunulması da bu yeniliğin artıları olarak öne çıkıyor. Değer Zinciri Yönetimi Bölümü’nün özellikle KOBİ’lerin rekabet gücünü artırarak finansal kapsayıcılık açısından da önemli katkılar sağlaması bekleniyor. Yeni yapılanma, müşterilerin ticari ilişkilerinden doğan tüm fırsatları analiz ederek katma değer oluşturmayı ve tüm ekosistem genelinde sürdürülebilir fayda sağlamayı amaçlıyor. Bankacılık ilişkilerinde derinleşmeyi ve farklılaştırılmış değer önerileriyle yeni faaliyet alanları oluşturmayı hedeflediklerini vurgulayan Akbank Genel Müdürü Kaan Gür, "Değer Zinciri Yönetimi Bölümümüz, sadece Akbank için değil, sektörümüz için de organizasyonel bir inovasyon örneği olarak öne çıkıyor. Bu yeni yapıyla birlikte müşterilerimizin iş yapma biçimlerine uyumlu, entegre çözümler sunarak ekosistem genelinde katma değer oluşturmayı amaçlıyoruz. Böylece müşteri ilişkilerinde derinleşirken; dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odağında da önemli ilerlemeler sağlamayı hedefliyoruz. Sektörde yeni bir yaklaşımın öncüsü olmaktan mutluluk duyuyoruz" dedi. Yapılan açıklamaya göre; Akbank’ın yeni yapılanması, geleneksel segment bazlı bankacılık yaklaşımından bütüncül bir yaklaşıma geçişe de işaret ediyor. Bankaların yalnızca finansal işlemlerle sınırlı kalmayıp; işletmelere, bireylere ve paydaşlara çözüm odaklı, entegre platformlar sunmasının önünü açıyor. Bütünsel yapıyı aktif olarak yöneten ve teknolojiyle destekleyen öncü bankalardan biri olan Akbank, değer zinciri yaklaşımını benimseyerek müşterilerine sağladığı değeri en üst düzeye taşırken, sektöre örnek olabilecek uygulamaları hayata geçirmeye devam ediyor.
Adana Hasarlı binada rapor karmaşası: Son kararı mahkeme verecek Adana’da 3 kez ’orta hasarlı’ raporu verilen ancak en sonunda bir iş yerinin itirazı üzerine ’az hasarlı’ raporuna çevrilen apartman sakinleri eylem yaptı. Vatandaşlar, evleri Adana’nın en pahalı semtlerinden birinde olmasına rağmen binanın oturulamayacak kadar kötü durumda olduğu için yıkılmasını talep etti. İş yeri ve apartman sakinleri arasında yaşanan anlaşmazlıkta son kararı mahkeme verecek. Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerden etkilenen Adana’nın Çukurova ilçesinde 11 bina yıkılırken 418 kişi hayatını kaybetti. Kent genelinde 3 bin 279 bina ise ağır hasar aldı. Ağır hasarlı binaların hepsi yıkıldı. Kent genelinde orta hasar alan 4 bin 949 binada da yıkım işlemleri başladı. İlgili kurumlar tarafından onay verilen binalarda yıkım işlemi sürerken, mahkemelik olan binalarda ise bekleyiş devam ediyor. 3 kez orta hasar raporu verildi Bu binalardan birisi de merkez Çukurova ilçesi Süleyman Demirel Bulvarı üzerinde bulunan Bekaroğlu Sitesi’nin 15 katlı 30 daireli D bloğu. Deprem sonrası Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından orta hasar raporu verilen binada oturanlar evlerini boşalttı ancak apartman girişinde hizmet veren medikal firması rapora itiraz etti. İtiraz sonucu Adana Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü, bir bilirkişi raporu daha talep edip binaya yeniden ’orta hasarlı’ raporu verdi. Yeniden itiraz edildi, rapor ’az hasarlıya’ çevrildi Bunun üzerine medikal firması Adana 2. İdare Mahkemesi’ne dava açıp raporun uygunsuz olduğunu belirtti. Mahkeme, yeniden bilirkişi raporu talep etti ve bu sefer yapılan incelemede binaya ’az hasarlı’ raporu verildi. Ancak 15 katlı binada hiç kimse evine geçip oturmadı. Apartman sakinleri, bu rapor üzerine avukatları aracılığıyla yeniden bilirkişi raporu aldı. ’Orta hasarlı’ raporu alan apartman sakinleri, Adana 2. İdare Mahkemesi’nin kararına itiraz etti. İtiraz süreci devam ederken apartman sakinleri ellerinde "Ezilerek ölmek istemiyoruz", "Yetkililer sesimizi duysun", "Mezar evde oturmak istemiyoruz", "Bir dükkan yüzünden 2 senedir mağduruz", "Enkaz altında kalmak istemiyoruz" yazılı pankartlarla eylem yapıp apartmanlarının bir an önce yıkılmasını talep etti. "İstinaftan sonuç bekliyoruz" İhlas Haber Ajansı’na konuşan avukat Nazan Akça Subaşı, "Bu binaya Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından 2 defa ’orta hasarlı’ raporu verildi. Tam yıkım işlemleri başlanılacakken binada bulunan medikal firması dava açtı. Adana 2. İdare Mahkemesi yeniden rapor istedi ve o raporda ’az hasarlı’ verildiği için binanın yıkımı durduruldu. Biz de bunun üzerine yeniden tespit yaptırdık ve binada korozyonların başladığı, her an yıkılma tehlikesi var denilerek yeniden ’orta hasarlı’ raporu alıp karara itiraz ettik. Şu anda istinaftan sonuç bekliyoruz. Bu kadar insanı kimse bu mezarlığa hapsetmesin" diye konuştu. "Şu anda biz binaya geçip oturamayız" Bina sakinlerinden Cahit Bulut, binada kimsenin oturmadığını anlatarak, "Bu bina depremde hasar aldı. Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğü ’orta hasarlı’ raporu verdi. İtiraz edildi tekrar aynı ’orta hasarlı’ raporu verildi. Sonra yeniden itiraz edildi ve bu sefer ’az hasarlı’ raporu verildi. Biz şu anda kira yardımından mahrum kaldık. TOKİ’den ev çıktı ama onu da iptal ettiler. Şu anda biz binaya geçip oturamayız. Kolon çatlakları, kiriş çatlakları var" dedi. "Bu binanın mezardan farkı yok" Bina sakinlerinden Halil Yenigün ise binanın bulunduğu sitenin diğer bloklarında oturanların, ’taşlar düşüyor, korkuyoruz’ dediğini belirterek, "Bu binanın merdiven dairesini gören zaten korkup yukarı çıkmaz. Bize burada yaşayın diyorlar. Burada nasıl yaşayacağız biz de bilmiyoruz. Madem burada oturulur da neden kimse oturmuyor. 15 katlı bina bomboş. Yan bloklardaki komşularımız ’taşlar düşüyor, korkuyoruz’ diyor. Bu binanın mezardan farkı yok" ifadelerini kullandı. "Kimse bu evden vazgeçmek istemez" 6 Şubat depremlerinde yaşadığı korku nedeniyle düşük yapan Gülse Torun, "Deprem sırasında biz yerimizden kalkamadık. Apartmandan en son inenlerden biri biziz. Depremin 3. günü stresten ben bebeğimi kaybettim. Bu evde bir şey yok diyorlar ama biz yaşadığımızı halen unutmadık. Kimse evinden vazgeçmez. Ben yeni evliydim ve 1.5 yıl oturamadım evimde. Evimizin yeri çok güzel, belki bir daha böyle bir ev alamayacağım. Kimse bu evden vazgeçmek istemez. Ancak ben kimsenin vebaline girmek istemiyorum. Bu yaşadıklarımızı 20 yıl unutmayacağım" şeklinde konuştu. Eylem sırasında iş yeri sahibi ve apartman sakinleri arasında kısa süreli tartışma yaşandı. Öte yandan bazı kişiler, haber yapan muhabirleri arayıp tehdit etti. İş yeri ve apartman sakinleri arasında yaşanan anlaşmazlıkta son kararı mahkeme verecek.