ASAYİŞ - 15 Kasım 2024 Cuma 10:59

Bilecik’te otobüs terminalinde uyuşturucu madde ile yakalandı

A
A
A
Bilecik’te otobüs terminalinde uyuşturucu madde ile yakalandı

Bilecik İl Emniyet Müdürlüğüne gelen ihbar üzerine ekipler harekete geçerek Bilecik terminalinde şüpheli şahıs üst aramasında uyuşturucu madde ele geçirdi.


Bilecik’te gece saatlerinde İl Emniyet Müdürlüğüne gelen ihbar üzerine ekipler harekete geçerek Bilecik otobüs terminalinde şüpheli şahısın üst aramasında; Sentetik Kannabinoid (Bonzai) maddesi ele geçirildi. Şüpheli şahıs hakkında; ‘TCK 191 - kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak’ suçu kapsamında yasal işlem başlatıldı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Manavgat Belediyesi Kent Tiyatrosu’ndan “Bilime Engelsiz Seyahat” prömiyeri Manavgat Belediyesi Kent Tiyatrosu (MAKET), “Bilime Engelsiz Seyahat” adlı çocuk oyununun prömiyerini Atatürk Kültür Merkezi’nde sahneledi. Leyla Bacaksız’ın yazıp, Kosta Kortidis’in yönettiği “Bilime Engelsiz Seyahat” adlı çocuk oyununu, Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara’nın eşi Dr. Hacer Ceyhan Kara, belediye başkan yardımcıları, birim müdürleri, STK temsilcileri, oda başkanları, basın mensupları ve binlerce biletli seyirci izledi. Kapalı gişe sahnelenen oyun, vatandaşlardan büyük ilgi gördü. “Eğlence ve umut dolu bir yolculuk” Bilime Engelsiz Seyahat, hayatın sıkıntılarından ve zorlayıcı şartlarından bunalmış bir kız çocuğunun, sanal dünyada gerçekleştirdiği eğlenceli ve umut dolu yolculuğu konu alıyor. Hayatın sıkışmışlığına karşı bir çıkış yolu arayan kahramanımız, teknoloji ve bilimle yapılan bir keşfe çıkıyor. Özel gereksinimli oyuncudan muhteşem performans Özel gereksinimli oyuncu Ayşenur Kandemir, gösterdiği performansla izleyicilerden büyük beğeni topladı. Belediye başkan yardımcısı Gülsüm Özer, Ayşenur Kandemir’e teşekkür ederek çiçek takdim etti. Kandemir’in performansı, toplumsal eşitlik ve fırsat eşitliği mesajı verirken, sanatın her birey için ulaşılabilir olmasının önemini bir kez daha gözler önüne serdi. "Manavgat’ın çocuklarıyla gurur duyuyoruz" MAKET Genel Sanat Yönetmeni ve aynı zamanda oyunun yönetmeni olan Kosta Kortidis, Manavgat’ın kültürel gelişimine katkı sağlamak adına önemli bir projeyi daha hayata geçirdiklerini belirtti. "Bu güzel ekip, Manavgat’ın öz evlatları. Manavgat’ın içinden çıkan kendi değerleri, sanatçı adayları. Bu oyuncular Manavgat’ın çocukları ve Manavgat bu çocuklarla gurur duymaya devam edecek" diyen Kortidis, bu tür projelerin artırılacağının altını çizdi. Ayrıca, Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara’ya teşekkür ederek, "Manavgat’ı bir kültür ve sanat şehri yapma gayesinde olan Sayın Başkanım Dr. Niyazi Nefi Kara’ya bir kez daha teşekkür ediyorum" dedi. “Biz biriz, birlikteyiz” Oyun ardından konuşan Dr. Hacer Ceyhan Kara, Bilime Engelsiz Seyahat oyununu yazan Leyla Bacaksız ve yöneten Kosta Kortidis’e teşekkürlerini iletti. Dr. Hacer Ceyhan Kara, gösterinin Manavgat halkı adına gurur verici olduğunu belirtti. Dr. Kara, "Herkes muhteşem performanslar sergiledi. Manavgat adına çok gururlandım. Bu oyun bana, uzay çağında da olsak, sanal alemde de olsak birlikteliğin önemini bir kez daha hatırlattı. Başkanımızın dediği gibi, ’biz biriz, birlikteyiz’. Bu oyundan çok güzel mesajlar aldım" ifadelerini kullandı.
Ankara Bakan Şimşek: “2023 yılında yasa dışı bahisle ilgili 644 milyon lirayı bloke ettik” Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "2023 yılında yasa dışı bahisle ilgili bloke ettiğimiz işlem tutarı 644 milyon liradır. MASAK tarafından düzenlenen raporlar doğrultusunda mahkemeler tarafından yaklaşık 30 milyon liralık tutara el koyma kararı verilmiştir" dedi. AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesinin yanı sıra Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Kamu İhale Kurumu’nun Sayıştay raporları ve bütçeleri görüşüldü. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bütçe görüşülmeleri çerçevesinde Komisyon’da bir sunum gerçekleştirdi. Bakan Şimşek, geçen yıl uluslararası standartlara uygun, kurala dayalı ve iyi tasarlanmış bir ekonomi programını uygulamaya başladıklarını belirterek, programın nihai hedefinin sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı olduğunu sözlerine ekledi. “Aldığımız tedbirlerle yıllık cari işlemler açığını eylülde 9,7 milyar dolara düşürdük” Uyguladıkları programla dış kırılganlıkların azaltılması ve makro finansal istikrarın güçlendirilmesinde önemli mesafe katettiklerini aktaran Şimşek, “Son 20 yılda cari açığın milli gelire oranı ortalama yüzde 3,8 olarak gerçekleşti. 2023 yılı Mayıs ayında bu oran yüzde 5,5’e yükselerek önemli bir kırılganlık kaynağı olmuştu. Aldığımız tedbirlerle yıllık cari işlemler açığını eylülde 9,7 milyar dolara ve milli gelire oran olarak yüzde 0,8’e düşürdük. Bu gelişmede ağırlıklı olarak para politikasının etkisiyle normalleşen altın ithalatı, enerji fiyatlarındaki gerileme, mal ve hizmet gelirlerindeki artış ve iç talepteki yavaşlama etkili oldu. Program döneminde ilave rezerv birikimini sağlamak ve dış borç sürdürülebilirliğini güçlendirmek için cari açığın milli gelire oranını yüzde 2’nin altında tutmayı hedefliyoruz. Politikalarımızı bu doğrultuda oluşturuyoruz” açıklamasında bulundu. “Swap hariç net rezervlerimiz 106 milyar dolar artmıştır” Bakan Şimşek, dış finansmana erişimin iyileştiğini belirterek, “Türk lirasına talep artıyor, rezervler ve makro finansal istikrar güçleniyor. Cari açıktaki düşüş, dış finansmana erişimin iyileşmesi ve Türk lirasına artan güven sonucunda önemli ölçüde rezerv birikimi sağladık. Uluslararası tanıma göre rezerv yeterliliğimiz eşik seviyeye ulaşmıştır. 2023 yılı Mayıs ayına göre brüt rezervlerimiz 59 milyar dolar, swap hariç net rezervlerimiz ise 106 milyar dolar artmıştır. Bu artışın yaklaşık yüzde 75’i yurt içi portföy tercihlerinden, yani ters para ikamesinden kaynaklanmıştır. Yabancı para mevduatların toplam içindeki payı, 2023 yılı Mayıs ayındaki yüzde 63,7’den yüzde 43,8’e gerilemiştir. Makro finansal istikrarı pekiştirmek ve dezenflasyon sürecini hızlandırmak için Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkıyoruz” ifadelerine yer verdi. Makro finansal istikrarın güçlenmesiyle ülke risk priminin düştüğünü ve kredi notunun arttığını kaydeden Şimşek, 2023 yılı Mayıs ayında 700 baz puana yükselen risk priminin 260 puanın altına gerilediğini ve Türkiye risk primindeki iyileşme ile gelişmekte olan ülkelerden olumlu ayrıştığını kaydetti. “Enflasyon beklentilerinin son iki buçuk yılın en düşük seviyesine gerilemesi olumlu gidişata işaret ediyor” Bakan Şimşek, yüksek enflasyonun karşı karşıya oldukları en önemli makro dengesizlik olduğunu söyleyerek, “Yıllık enflasyon öngördüğümüz gibi mayısta zirveye ulaştı. Haziranda başlayan dezenflasyon süreci devam ediyor. Son 5 ayda yıllık enflasyon 26,9 puan azalarak yüzde 48,6’ya geriledi. Para politikasına hassasiyeti yüksek olan temel mallarda enflasyon düşüşü daha belirginken, dünyada olduğu gibi bizde de hizmetlerde atalet yüksek seyrediyor. Özellikle geriye dönük fiyatlama davranışının yüksek olduğu kira ve eğitim grubundaki yıllık artışlar ve kiralardaki yüzde 25’lik tavan uygulamasının kalkması enflasyondaki düşüşü sınırlamıştır. Enflasyondaki katılıkların giderilmesi zamana yayılsa da, ekim ayında tüm kesimler için 12 ay sonrası enflasyon beklentilerinin son iki buçuk yılın en düşük seviyesine gerilemesi bu konudaki olumlu gidişata işaret ediyor” diye konuştu. “Yönetilen ve yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz” Gelecek dönemde dezenflasyonda üç temel hususun belirleyici olacağını dile getiren Şimşek, “Bunlardan birincisi, para politikasının enflasyona gecikmeli etkisi zamanla daha net görülecek. İkincisi, 2025 yılında bütçe açığının milli gelire oranının azalması negatif mali etki oluşturacak. Üçüncü olarak bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde yönetilen ve yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz” şeklinde konuştu. Dezenflasyon sürecinde büyümenin ılımlı ve daha dengeli seyrettiği bilgisini veren Şimşek, 2023 yılında yüzde 5,1 olan büyümenin 2024’te yüzde 3,5 olarak gerçekleşmesini beklediklerini söyledi. Şimşek, büyümedeki dengelenmenin öngörüleri doğrultusunda devam ettiğini dile getirdi. “Fiyat istikrarı sürdürülebilir yüksek büyümenin ön koşuludur” Sürdürülebilir yüksek büyüme programının fiyat istikrarı ile mümkün olacağını söyleyen Şimşek, “Dezenflasyon sürecinde büyüme kısa vadede geçici olarak yavaşlayabilir ancak ülkemizin geçmiş dönem tecrübeleri büyüme ve dezenflasyon arasında orta vadede ters yönlü bir ilişki bulunmadığını göstermektedir. Son 10 yılda ortalama enflasyon yüzde 22,5, ortalama büyüme yüzde 4,9 olarak gerçekleşti. Bundan önceki 10 yılda ortalama enflasyon yüzde 8,3 iken büyüme yüzde 5,9 oldu. 1994-2003 döneminde ise ortalama enflasyon yüzde 69 iken, büyüme yüzde 2,8 eviyesindeydi. Özetle; fiyat istikrarı sürdürülebilir yüksek büyümenin ön koşuludur” değerlendirmesinde bulundu. Orta Vadeli Program’ın yapısal reformlara ilişkin detaylı bir yol haritası içerdiğini sözlerine ekleyen Şimşek, Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitesini geliştirmek, yeşil, dijital ve teknolojik dönüşümü sağlamak, beşeri sermayeyi güçlendirmek, işgücü piyasasını daha da etkinleştirmek, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek ve kayıt dışılığı azaltmanın programın temel eksenini oluşturduğunu söyledi. Bu alanlardaki tedbirleri de takvime bağladıklarını kaydeden Şimşek, yılın ilk üç çeyreğinde 58 adet tedbirin 35’ini hayata geçirdiklerini ifade etti. “2025 yılında vergi gelirlerimizin milli gelire oranının 0,9 puan artarak yüzde 18,1 olmasını öngörüyoruz” Mali disiplini güçlendirdiklerini belirten Şimşek, 2023 yılında alınan tedbirlerle bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 5,2 ile sınırladıklarını kaydetti. Şimşek, “Bu sene yüzde 4,9’a gerilemesi öngörülen bu oranı, 2025’te yüzde 3,1’e indirmeyi hedefliyoruz. Böylece negatif mali etki üzerinden dezenflasyonu destekleyeceğiz. Bütçe açığındaki düşüşü, etkin gelir tahsilatı ve harcama disipliniyle gerçekleştireceğiz. Bütçe giderlerinin milli gelire oranını ağırlıklı olarak deprem harcamalarındaki düşüş kaynaklı 1,5 puan azaltacağız. Bu sene olduğu gibi deprem dışındaki alanlarda harcama disiplini devam edecek. 2025 yılında vergi gelirlerimizin milli gelire oranının 0,9 puan artarak yüzde 18,1 olmasını öngörüyoruz. Bu artışa yeni ihdas ettiğimiz asgari kurumlar vergisi başta olmak üzere aldığımız gelir tedbirleri, kayıt dışılıkla mücadele, vergilemede gönüllü uyumu güçlendirecek çalışmalar, tahsilat ve denetim performansımızla ulaşacağız” diye konuştu. “Tasarruf tedbirleri kapsamında 145 kamu kurum ve kuruluşunda denetim yapıldı” Bakan Şimşek, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ni uygulamaya aldıklarını hatırlatarak, “Önceki tasarruf tedbirlerinden farklı olarak Bakanlığımız nezdinde ‘Tasarruf Tedbirleri Bilgi Sistemi’ni geliştirdik ve ‘Kamu Filo Yönetim Sistemi’ni de etkinleştirdik. Muhasebat Genel Müdürlüğümüz tasarruf tedbirleri kapsamında bakanlıklar, valilikler, üniversiteler, belediyeler ile diğer kurumlar olmak üzere 145 kamu kurum ve kuruluşunda denetim yapmıştır. Sağlık, savunma ve güvenlik hariç yeni araç tahsisini kullanımdakilerin tasfiyesi koşuluyla ve mümkün olduğunca yerli ve elektrikli araçlarla sağlıyoruz. Genelge sonrası dönemde hizmet alımı suretiyle kullanılan taşıtlardan, sözleşmesi sona erenleri yüzde 15 oranında azalttık” bilgisini paylaştı. Gelir politikalarında hedeflerinin vergi adaletini daha da güçlendirmek ve dolaysız vergilerin payını artırmak olduğunu aktaran Şimşek, kurumlar vergisi oranını yüzde 20’den yüzde 25’e, yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği projelerinden elde edilen kazançlar ve banka ve finans kurumlarını yüzde 30’a yükselttiklerini ifade etti. Vergilemede etkinliği artıracak düzenlemeler yaptıklarını da kaydeden Şimşek, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla elektronik ticarette gelir ve kurumlar vergisi tevkifatı uygulaması getirdiklerini söyledi. “Ülkemizde vergi yükünün yüksek olduğu algısı gerçeği yansıtmıyor” Bakan Şimşek, vergi yüküne ilişkin kamuoyunda algı oluştuğunu ifade ederek, “Ülkemizde vergi yükünün yüksek olduğu algısı gerçeği yansıtmıyor. Toplam vergi yükü sıralamasında yüzde 20,8 ile 38 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip üçüncü ülkeyiz. Vergi yükü ortalaması OECD’de yüzde 34, AB’de ise yüzde 41,2 seviyesindedir. Dolaylı vergi yükünün çok yüksek olduğu yönündeki kanaat de doğru değildir. Vergi sistemimizdeki temel sorun dolaysız vergilerin yeterli düzeyde olmamasıdır. Ülkemizde dolaylı vergilerin milli gelir içerisindeki payı yüzde 9,1 iken OECD ortalaması yüzde 10,5, AB ortalaması ise yüzde 13,6’dır. Ülkemizde genel KDV oranı yüzde 20’dir. Bu oran ile AB ülkeleri içerisinde en düşük vergi oranına sahip altıncı ülkeyiz” diye konuştu. “IBAN ile kayıt dışı bırakılan kazançlar, kâr payı transferleri gibi birçok alanda yoğun denetimler gerçekleştirdik” Kayıt dışı faaliyetlerin oluşturduğu haksız rekabeti gidermek ve devletin gelir kaybını azaltmak için gereken tedbirleri aldıklarını belirten Şimşek, 2024 yılında usulsüzlük ve özel usulsüzlük ceza tutarlarını önemli ölçüde artırdıklarını ifade etti. Şimşek, kayıt dışı faaliyette bulunan mükelleflere artırımlı ceza uygulaması getirdiklerini de dile getirerek, “Lüks tüketim incelemeleri, lüks yat ve tekne satışları, araç kiralama faaliyetleri, ikinci el araç ve gayrimenkul ticareti, kira denetimleri, kuyum sektörü ve altın ticareti, alkol, tütün ve akaryakıt sektörleri, sosyal medya kazançları, banka ve kredi kartıyla ödeme almayan işletmeler, IBAN ile kayıt dışı bırakılan kazançlar, kâr payı transferleri, gelir beyanı olmayan yüksek tutarlı kredi kartı harcamaları, sahte belge düzenleme ve kullanımı gibi birçok alanda yaygın ve yoğun denetimler gerçekleştirdik” dedi. “2023 yılında yasa dışı bahis ile ilgili bloke ettiğimiz işlem tutarı 644 milyon liradır” Terörizmin finansmanı ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelelerinin uluslararası standartlara tam uyumlu ve kararlı bir şekilde sürdüğünü aktaran Şimşek, “2024 yılında kripto varlıklara yönelik yapılan yasal düzenleme ile kripto varlık hizmet sağlayıcılarının kuruluşu ve faaliyetleri izne bağlanmıştır. Düzenlemelerle işlemler daha güvenli hale getirilmiş, gerekli tedbir ve yaptırımların uygulanabilmesi sağlanmıştır. Önümüzdeki dönemde suç gelirlerinin aklanmasını önlemek amacıyla yasa dışı bahis ve kumarla mücadelemizi sürdüreceğiz. 2023 yılında yasa dışı bahis ile ilgili bloke ettiğimiz işlem tutarı 644 milyon liradır. Ayrıca MASAK tarafından düzenlenen raporlar doğrultusunda mahkemeler tarafından yaklaşık 30 milyon liralık tutara el koyma kararı verilmiştir” açıklamasında bulundu. Şimşek, Gelir İdaresi Başkanlığının, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının ve Türkiye İstatistik Kurumunun 2023 Yılı Kesin Hesabı’na ilişkin 2023 yıl sonu itibarıyla 2,68 trilyon lira olan Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin 2,66 trilyon lirasının kullanıldığını kaydetti. Kullanılan paranın yaklaşık yüzde 1,2’sine tekabül eden 31,3 milyar liralık kısmının Bakanlık hizmetlerinde kullanıldığını da aktaran Şimşek, personel ve sosyal güvenlik giderlerine 10,2 milyar lira, mal ve hizmet alım giderlerine 20,2 milyar lira, cari transferlere 76,4 milyon lira, sermaye giderlerine 878,6 milyon lira harcandığını söyledi. 2023 yıl sonu itibarıyla 19,4 milyar lira olan Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesinin 19 milyar lirasının kullanıldığını söyleyen Şimşek, “Harcamalar; personel ve sosyal güvenlik giderleri için 1,4 milyar lira, mal ve hizmet alım giderleri için 141,5 milyon lira, cari transferler için 5 milyon lira, sermaye giderleri için 97,1 milyon lira şeklinde gerçekleşmiştir” dedi. “Fiyat istikrarının sağlanması için ne gerekiyorsa yapacağız” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle uygulamaya konulan programa kararlılıkla devam edeceklerini de söyleyen Şimşek, “Fiyat istikrarının sağlanması için ne gerekiyorsa yapacağız. Çünkü çiftçi, esnaf, işçi, asgari ücretli, memur, emekli yani tüm vatandaşlarımızın alım gücünü kalıcı olarak ancak fiyat istikrarı ile artırabilir ve gelir dağılımını iyileştirebiliriz. Aynı zamanda vergi politikalarımızla vergide adaleti güçlendirmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu. Komisyon, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in sunumunun ardından komisyon üyesi milletvekillerinin konuşmalarıyla devam etti.
İstanbul Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Türkiye kritik sağlık ürünlerinde yerli üretimi destekleyerek dışa bağımlılığı en aza indirmeyi hedeflemektedir" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "’Üreten Sağlık Modeli’ sadece afet dönemlerinde değil; sağlık sektörünün genelinde dışa bağımlılığı azaltmayı ve sağlık alanında stratejik bağımsızlık kazanmayı hedefleyen güçlü bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Türkiye, bu modelle sağlık teknolojilerinde bağımsızlığı amaçlamakta; ilaç, tıbbi cihaz ve medikal ekipman gibi kritik sağlık ürünlerinde yerli üretimi destekleyerek dışa bağımlılığı en aza indirmeyi hedeflemektedir" dedi. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, İstanbul’da düzenlenen 10. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’na katıldı. Burada bir konuşma yapan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nın, her yıl yalnızca bilimsel bir buluşma zemini oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda uluslararası düzeyde sağlık sorunlarına çözümler geliştirmede güç birliği yapılmasına imkan sağlayan bir platform haline geldiğini belirtti. Kurultayda bilim insanları, sağlık yöneticileri ve politika yapıcıların vizyonlarını, deneyimlerini ve çözüm önerilerini paylaşarak sağlık alanında küresel düzeyde katkı sağlamalarını hedeflediklerini ifade eden Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bu kurultay, sağlık alanında birlikte çözüm arayışına girmemizi, ortak sorunlarımıza yenilikçi çözümler geliştirmemizi mümkün kılarken, küresel sağlık sistemlerinin dayanıklılığını artırmaya yönelik bir iradenin de temellerini atmaktadır. Her birimiz, sağlığın korunması ve sürdürülebilir sağlık hizmetlerinin geliştirilmesinde dayanışma ve işbirliğinin kritik önemde olduğunun bilincindeyiz. Bu ihtiyacın ne kadar gerekli olduğunu, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan, ’asrın felaketi’ diye anılan depremde hep birlikte acı bir şekilde tecrübe ettik. Bu elim olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, ailelerine ve ülkemize tekrar başsağlığı diliyorum. Deprem bize, afetlere karşı dirençli sağlık sistemleri kurmanın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu acı tecrübe, birlikte hareket etmenin ve dayanıklı sağlık sistemleri oluşturmak için atılacak adımların ne kadar önemli olduğunu bizlere gösterdi. Bu afet, dayanışmanın, işbirliğinin ve hazırlıklı olmanın sağlık hizmetleri üzerindeki etkilerini tüm açıklığıyla ortaya koydu. Afetler karşısında güçlü olmak, yalnızca acılarımızı hafifletmekle kalmaz; aynı zamanda toplumları yeniden ayağa kaldıran o dayanışma ruhunu da canlandırır. Bugün burada bir araya gelmemiz, sağlık sistemlerimizi daha dayanıklı kılmak; hem doğal afetlerde hem de insan eliyle hazırlanan krizlerde halkımıza en iyi şekilde nasıl hizmet verebileceğimizi konuşmak içindir" dedi. "Gazze gibi savaş ortamında kalan hasta ve yaralılar için uluslararası işbirliği ve insani yardım desteği zorunluluk haline gelmiştir" Benzer bir dayanışma ruhuna, ne yazık ki savaş ve çatışmaların etkisi altında kalan Gazze gibi bölgelerde de ihtiyaç olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, "Gazze’de yaşanan insanlık dışı soykırım ve vahşet, insan kaynaklı krizlerin en az doğal afetler kadar yıkıcı olabileceğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Hastanelerin, ibadethanelerin, okulların ve sivil alanların hedef alınması, sağlık hizmetleri açısından çok ciddi sonuçlar doğurmakta ve sağlık çalışanlarının karşı karşıya kaldığı etik ve insani sorumlulukları ağırlaştırmaktadır. Gazze gibi savaş ortamında kalan hasta ve yaralılar için uluslararası işbirliği ve insani yardım desteği zorunluluk haline gelmiştir. Bu yaşananlar, afetlere yönelik sağlık hizmetlerinin yalnızca doğal afetlerle sınırlı kalmadığını, insan eliyle hazırlanan krizlere de yanıt verebilecek esneklik ve dayanıklılığa sahip olmamız gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Savaş ortamında dahi hastaneler ve sağlık kuruluşları, en güvenilir sığınaklar olarak kalmalıdır; insan vicdanı bunu gerektirir. Türkiye olarak bizler, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her zaman masum insanların korunması ve sağlık hizmetlerinin kesintisiz sürdürülmesi yönünde tavır almış bir ülkeyiz. Bu duruş, toplum sağlığına her şartta hizmet etme sorumluluğumuzu her şeyin üzerinde tutmamızı gerektirmektedir. Bu nedenle, sağlık sistemlerimizin kriz durumlarında dahi ayakta kalabilmesi ve her şartta toplum sağlığına hizmet edebilmesi bizim için çok öncelikli bir hedeftir. Bu kurultayda da ele alacağımız temel hedeflerden biri, sağlık sistemlerimizin dayanıklılığını güçlendirmek için uluslararası işbirliklerimizi daha da geliştirmek, krizlere karşı daha hazırlıklı ve etkin bir sağlık altyapısı oluşturmaktır" ifadelerini kullandı. "Türkiye kritik sağlık ürünlerinde yerli üretimi destekleyerek dışa bağımlılığı en aza indirmeyi hedeflemektedir" Pandemi döneminde yapılan çalışmalardan da söz eden Bakan Memişoğlu, "Afet ve acil durumlarda, kriz ortamlarında güçlü liderliğin ve etkin işbirliğinin önemini, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde defalarca tecrübe ettik. Örneğin, tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi döneminde, Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyoner önderliği ve çözüm odaklı yaklaşımı sayesinde, ülkemizde yalnızca 45 gün gibi kısa bir sürede yerli ventilatör cihazlarının üretimi gerçekleştirildi. Bu örnekte olduğu gibi, bugün de Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, ülkemizin tüm sağlık ihtiyaçlarını yerli ve milli imkanlarla, kendi kurumlarımız aracılığıyla karşılayacak bir sağlık modeline ulaşmayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda, ülkemizin tüm sağlık ihtiyaçlarını yerli ve milli imkanlarla, kendi kurumlarımız aracılığıyla üreten bir sağlık modeline ulaşarak yeni bir başarı hikayesi yazmak istiyoruz. Bu noktada, sağlık alanında dayanıklılık ve bağımsızlık hedeflerimize ulaşmak için, ülkemizin sağlık alanındaki yenilikçi, sürdürülebilir ve bağımsız yapısını güçlendirme çalışmalarında önemli bir rol üstlenen Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, yani TÜSEB’den de kısaca bahsetmek istiyorum. TÜSEB, sağlık bilimleri ve biyoteknoloji alanlarında araştırma ve geliştirme faaliyetlerini teşvik eden, ülkemizin sağlık alanındaki bilgi ve teknoloji üretim kapasitesini artırmayı hedefleyen stratejik bir kurumdur. TÜSEB, kuruluşundan bu yana sağlık teknolojilerinin yerlileştirilmesi, biyoteknolojik ürünlerin geliştirilmesi ve Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi gibi birçok alanda ülkemize önemli katkılar sağlamıştır. Aynı zamanda yerli sağlık teknolojilerinin geliştirilmesi ve sağlık sektöründe bağımsızlığın sağlanması yönünde güçlü bir vizyon ortaya koymaktadır. Bu kapsamda TÜSEB, yüksek katma değerli yerli sağlık ürünleri ve yenilikçi Ar-Ge projeleri geliştirmek üzere ülke genelinde çok yönlü çalışmalarını sürdürmektedir. Bu vizyon doğrultusunda TÜSEB öncülüğünde geliştirilen ’Üreten Sağlık Modeli’ sadece afet dönemlerinde değil; sağlık sektörünün genelinde dışa bağımlılığı azaltmayı ve sağlık alanında stratejik bağımsızlık kazanmayı hedefleyen güçlü bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Türkiye, bu modelle sağlık teknolojilerinde bağımsızlığı amaçlamakta; ilaç, tıbbi cihaz ve medikal ekipman gibi kritik sağlık ürünlerinde yerli üretimi destekleyerek dışa bağımlılığı en aza indirmeyi hedeflemektedir" dedi. "Ülkemiz sağlık teknolojilerinde yenilikçi ve kendi kendine yeterli bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerleyecektir" Üreten Sağlık Modeli’nin başarıya ulaşması ve yerli sağlık ürünlerinin küresel rekabette yer edinebilmesi için, TÜSEB’in koordinasyonunda teknoloji transfer ofislerinin kurulmasının planlandığını belirten Memişoğlu, bu ofislerin Türkiye’nin dört bir yanındaki sağlık çalışanlarının ve bilim insanlarının inovatif fikirlerinin somut ürünlere dönüşmesini sağlayacağını kaydetti. Teknoloji transfer ofisleriyle akademik bilginin sanayiye aktarımının sağlanacağını, Ar-Ge projeleri desteklenerek yerli üretime odaklanılacağını kaydeden Bakan Memişoğlu, "Böylece, ülkemiz sağlık teknolojilerinde yenilikçi ve kendi kendine yeterli bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerleyecektir. Bu süreçte TÜSEB, ulusal ve uluslararası işbirliklerine büyük bir önem vermektedir. Yerli sağlık ürünlerinin Ar-Ge süreçlerini desteklemek amacıyla, başta üniversitelerimiz olmak üzere çeşitli sağlık ve araştırma enstitüleriyle kapsamlı işbirlikleri oluşturulmaktadır. Ayrıca, uluslararası alanda da dost ve kardeş ülkeler ile bilimsel projeler geliştirmek üzere ortaklıklar kurularak bölgesel ve küresel çözümler üzerinde çalışmalar yürütülmektedir. Bu işbirlikleri sayesinde, ülkemiz sağlık alanında sadece yerel değil, uluslararası düzeyde de etkili bir rol oynamayı hedeflemektedir. Özellikle afet dönemlerinde ihtiyaç duyulan tıbbi cihaz ve ilaçların yerli üretimle hızlı bir şekilde sağlanması, ülkemizin bölgesel ve küresel sağlık krizlerine hızlı ve etkin yanıt verme kapasitesini artıracaktır. Üreten Sağlık Modeli ve TÜSEB’in çabaları, yalnızca Türkiye’de değil; Türk dünyasında ve dost ülkelerde de sağlık alanında önemli bir rol üstlenmektedir. Bu hususta, dost ve kardeş ülkelerden gelen bilim insanları ile ortak projeler üreterek, medikal çözümleri daha geniş bir coğrafyada erişilebilir hale getirmeyi amaçlıyoruz. Türk dünyasında bilimsel dayanışmayı güçlendirerek, krizlere karşı sağlık sistemleri oluşturma hedefimize bir adım daha yaklaşmayı planlıyoruz. Bu kurultayda ele alacağımız yeni işbirlikleri ve Ar-Ge projeleri, Üreten Sağlık Modeli’ni daha da güçlendirecek ve ülkemizin küresel sağlık rekabetinde daha fazla söz sahibi olmasını sağlayacaktır. TÜSEB’in aktif katkılarıyla sağlık alanında gerçekleştirilen bu dönüşüm, Türkiye’nin hem afet durumlarına hazırlık kapasitesini artıracak hem de sağlık sektörünün sürdürülebilirliğine katkı sağlayacaktır" şeklinde konuştu. "Sağlık hizmetlerini ülkemizin her köşesine ulaştırıyoruz" Sağlık hizmetlerinin eşit, adil ve erişilebilir olması gerektiği ilkesi doğrultusunda, Türkiye’nin sağlık altyapısını güçlendirmek için önemli adımlar attıklarını belirten Memişoğlu, "Birinci basamak sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, mevcut hastanelerimizin modernize edilmesi ve yeni sağlık yatırımlarının hayata geçirilmesi ile sağlık hizmetlerini ülkemizin her köşesine ulaştırıyoruz. Sağlık Bakanlığı olarak sürekli gelişen bir sağlık sistemi ve nitelikli sağlık hizmeti sunumu üzerinde titizlikle çalışıyoruz. Bu hususta, Türkiye’nin yurt dışında yaşayan Türk bilim insanları ile kurduğu bağları güçlendirme hedefi, sağlık alanında dayanışmamızı uluslararası bir güç haline getirmek yönündeki çabalarımızın bir parçasıdır. Bu alanda yürüttüğümüz çalışmalarla, yurt dışında bilgi ve deneyim biriktiren bilim insanlarımızla iletişim ağlarını güçlendirmeyi, bilgi paylaşımını artırmayı ve sağlık teknolojilerinde ortak projeler geliştirmeyi amaçlıyoruz. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri, bu işbirliklerinin temel unsurlarından biri olup, bilim insanlarımızın birikimlerini ülkemize taşımalarına ve bu alandaki projelerin Türkiye’de hayata geçirilmesine büyük imkan sağlamaktadır. TÜSEB’in sağladığı altyapı ve teknoloji transfer ofisleri, bu işbirliklerinin somut sonuçlar doğurması için önemli bir köprü görevi görmektedir. Bu ofisler, bilim insanlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın yenilikçi fikirlerinin ticarileşerek ürünlere dönüşmesini ve böylece küresel sağlık krizlerine yanıt verebilecek yerli çözümler geliştirilmesini sağlamaktadır. Bu projeler yalnızca Türkiye’nin değil, aynı zamanda Türk dünyası ve dost ülkelerin de sağlık sistemlerinin güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır" dedi. Türk dünyasından ve dost ülkelerden gelen bilim insanlarıyla kurulan bağları kalıcı bir işbirliği yapısına dönüştürmeyi hedeflediklerini belirten Memişoğlu, "Sağlık krizlerine karşı birlikte hareket etme kapasitemizi artıracak bu köprüler, bilgi ve teknoloji paylaşımını hızlandıracak, ortak projelerle karşılıklı bilgi alışverişi ve destek sağlanmasına imkan tanıyacaktır. Bu işbirlikleriyle, sağlık teknolojilerinde bağımsızlığı ve yenilikçi çözümler üretmeyi amaçlayan Üreten Sağlık Modeli’ni bölgesel bir dayanışma örneğine dönüştürmeyi hedefliyoruz. TÜSEB’in koordinasyonunda geliştirilen uluslararası ortak araştırma programları ve Ar-Ge projeleri, sağlık alanında dijitalleşme, biyoteknolojik ürün geliştirme ve tıbbi cihaz üretimi gibi stratejik alanlarda karşılıklı işbirliğine dayalı projeleri desteklemektedir. Bilim insanlarımızın ve sağlık profesyonellerimizin bu kurultayda kuracakları bağların, sağlık teknolojilerinde bağımsız ve güçlü bir altyapı oluşturmak adına yeni projelere, karşılıklı desteğe ve uzun vadeli iş birliklerine dönüşeceğine inanıyorum. TÜSEB’in rehberliğinde yürütülecek bu iş birlikleriyle, sizin de en büyük ideallerinizden biri olduğu üzere, Türkiye’nin sağlık alanında bölgesel ve küresel düzeyde, dayanıklı ve güçlü bir sağlık sistemine katkıda bulunacağına yürekten inanıyorum" ifadelerini kullandı.