GÜNDEM - 09 Şubat 2024 Cuma 07:22

Tahta parçaları emekli Edebiyat öğretmeninin elinde şekilleniyor

A
A
A
Tahta parçaları emekli Edebiyat öğretmeninin elinde şekilleniyor

38 yıl öğretmenlik yapan ve emekli olan eğitimci Turan Başağa (68), emekli olduktan sonra evini marangoz atölyesine çevirdi.

Küçüklükten beri çizime, tahtalara merakı olan Başağa, hobi amaçlı tahtaları gerek eliyle gerek tezgahında şekillendirerek hediyelikler eşya yapıyor. Dağda bulduğu herhangi bir odun parçasını hediyelik eşyaya dönüştüren Başağa ürettiği ahşap eşyaları eşe, dosta, sevdiklerine hediye ettiğini söyleyerek, boş vaktini bu şekilde değerlendiğini vurguladı.

Emekli olduktan sonra son görev yeri olan Trabzon'a yerleşen ve yaz aylarında memleketi Bayburt'a gelen Başağa eski evinin bir bölümünü atölyeye çevirdiğini kaydederek, "Çocukluğumdan beri ahşaba merakım çoktu, çocukken de çok uğraşırdım ahşapla, tahtayla. Sonra işi biraz daha detaylandırmak istedim ve küçük bir atölye kurdum kendime, emekliliğimi burada geçiriyorum. Hobi amaçlı yapıyorum, birçok şeyi arkadaşlarıma, sevdiklerime hediye ediyorum" diye konuştu.

"Ahşapla Kütahya çinilerini buluşturuyorum ortaya güzel işler çıkıyor"

İlk görev yeri olan Kütahya'da öğretmenlik yaptığı sırada tanıştığı arkadaşından Kütahya çinileri temin ettiğini ardından çinileri tahtayla buluşturduğunu söyleyen Başağa, üzerinde Kütahya çinileri bulunan ahşap ekmek kutusu yaptığını belirterek, yakın zamanda düğünü olacak yeğenine düğün hediyesi olarak vereceğini bildirerek, "Ekmek dolabı yaptım üzerine Kütahya'dan gelen çinileri koydum, ve ahşaba kilim motifi şeklini verdim. Alt kısmına da hediye ettiğim yeğenimin ismini yazdım, düğün hediyesi olarak göndereceğim" şeklinde konuştu.

Ağaç dalları lambaya dönüşüyor

Doğada yürüyüş yaptığı zamanlarda önüne çıkan ağaç dallarını atölyesinde farklı eşyalara dönüştüren Başağa, "Şu ana kadar dolaplar, sehpalar, çalışma masası, masa lambası, salon için modern lambader gibi eşyalar ürettim. Doğaya çıktığım zaman gördüğüm uygun olanları keser, bir şeylere dönüştürürüm. Mesela şu an gördüğünüz ağaç dalını dağdan bulup getirdim, bu bir gece lambasına dönüşebilir, sehpa ayağı olabilir nereye uyarsa kullanacağım" ifadelerini kullandı.

Yaptığı masanın üzerinde hem satranç, tavla oynanıyor hem de yemek yeniyor
Tasarımı tamamen kendine ait olan sehpa yaptığını iddia eden Başağa, başka bir örneğine rastlamadığını ifade ederek, "Satranç ve tavla beraber oynanacak şekilde sehba düşündüm ve böyle bir şey yaptım. Evlerde sehpa olarak kullanılabilecek ve istenirse üzerinde tavla, satranç oynanacak. Tasarımı tamamen bana ait, başka bir yerde örneğini görmedim" sözlerini kullandı.

Öznur Demir

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Emrah Eren: "Türk futbolunda liyakat sorunu var" Trabzonspor’un eski futbolcusu Emrah Eren, bordo-mavili kulübün değerinin, formasını giydiği diğer takımların çok üzerinde olduğunu söyledi. Eren, Türk futbolunda liyakat sorununun olduğunu vurgulayarak, Trabzon’a giden her oyuncunun formanın hakkını vermesi gerektiğini belirtti. Trabzonspor’da 2003-2006 yılları arasında forma giyen ve 83 maça çıkan Emrah Eren, Süper Lig’de Konyaspor, Giresunspor, Galatasaray, Denizlispor, Gaziantepspor, Malatyaspor, Adanaspor, İstanbulspor, Kocaelispor, Çaykur Rizespor ve Akhisar gibi kulüplerde 450’nin üzerinde maça çıktı. Eren, 61 Derece Dergisi’nin ikinci sayısına verdiği röportajda kariyeri ve Trabzonspor ile ilgili açıklamalarda bulundu. "Trabzonspor’un değeri diğer kulüplerin üzerinde" Bordo-mavili kulübün kendisi ve ailesi için her zaman diğer kulüplerin üzerinde bir değere sahip olduğunu belirten Emrah Eren, "Forma giydiğim her kulüpten çok şey öğrendim ve hepsinin benim için ayrı bir yeri var. Tabiri caizse, her birinin sayesinde ailemize ekmek götürdük, bu yüzden sonsuz saygım ve sevgim var. Ancak Trabzonspor’un benim için değeri, diğer kulüplerin çok üzerinde" dedi. Futbol kariyerinde önemli başarılar elde ettiğini belirten Eren, "Şükürler olsun ki Türkiye’de şampiyonluk yaşamış takımlarda da, alt sıralarda mücadele eden takımlarda da oynama fırsatım oldu. Allah bana özel yetenekler verdi. Kanat oyuncusu olarak süratliydim, adam geçme yeteneğim yüksekti ve orta yapabilme kabiliyetim vardı. Bu yeteneklerimi sahada kullanma şansım oldu. Ancak kariyerimde çok sık ağır sakatlıklarla karşılaştım. Trabzonspor’da üç kez A Milli Takıma çağırıldım ama her seferinde sakatlık yaşadım. Yurt dışından transfer tekliflerim oldu ama bazen yanlış kararlar verdim. Sonuç olarak, iyi işler yaptığımızı düşünüyorum. Allah’a şükürler olsun ki, o kulüplerden talep gördük" ifadelerini kullandı. "İyi ki Trabzonsporlu Emrah Eren olmuşum" Galatasaray’da kötü bir tecrübe yaşadığını vurgulayan Emrah Eren, "UEFA kupasını kazanan Galatasaray takımında genç yaşta gittiğim için yer bulamamıştım, bu da benim için kötü bir tecrübe oldu. Fuat Hoca, beni geleceğe yönelik planları doğrultusunda takımda görmek istiyordu ama ben kulübede oturmayı asla kabullenemeyen bir oyuncuydum. Bu nedenle, sözleşme uzatılacağı zaman Galatasaray’dan ayrılıp Kocaelispor’a imza attım. Kocaelispor o dönemde çok iyi bir takımdı ve burada müthiş bir sezon geçirdim. İki kez Avrupa karmasına seçildim. Sezon sonunda Trabzonspor ve Fenerbahçe benimle ilgilendi. Galatasaray’daki tecrübelerimden dolayı Fenerbahçe’ye gitmekten korkuyordum. Trabzonspor’a gitmekten de endişeliydim. Eski Trabzonspor oyuncularının kaybettikleri maçların ardından yaşadıkları zorlukları duymuştum ve taraftarın tepkisinden korkuyordum. Ama sonra Trabzonspor’un bana karşı olan samimiyetini ve beni ne kadar istediğini gördüm. O dönemde Özkan Hoca’nın başkanlığında Trabzonspor’a imza attım. İyi ki de atmışım; iyi ki Trabzonsporlu Emrah olmuşum" diye konuştu. "Trabzonspor’u o kadar sevdik ki" Trabzonspor’da iki sezon geçirdikten sonra sözleşmesinin bittiğini söyleyen Emrah Eren, o dönemde kontrat yenileme görüşmeleri yapacaklarını belirterek, "Ancak rahmetli Özkan Sümer’in ardından yeni bir yönetim gelmişti. İsimlerini vermek istemiyorum ama o yönetim bana göre tecrübesizdi ve yetersizdi. Bu durum beni gerçekten çok kırdı. Trabzonspor’da kalmak isteyen biri olarak çok zorlu bir dönem geçirdim. O sırada Galatasaray beni sürekli arıyordu, telefonlarım hiç susmuyordu. Yurt dışından da teklifler geliyordu ama ben Trabzonspor’da kalmak istiyordum. Fakat iki yönetici beni gerçekten çok kırdı ve o yüzden o gün sinirle Galatasaray’a gitmek için harekete geçtim" şeklinde konuştu. "Trabzon’da formanın hakkını vereceksin" "Trabzonspor’a gelirken, ilk duyduğum şeylerden biri, Trabzon’da mağlup olduğunuzda dışarı çıkmanın zor olduğuydu" diyen Emrah Eren, "Ama ben Trabzon’a gittiğimde, insanların gerçekten sahada formanın hakkını verdiğinizde sizi ne kadar sevdiğini deneyimledim. Orada kendimi aileden biri gibi hissettim. Trabzonspor taraftarı benim için bambaşka; gerçekten benim ailem gibidir. Bir yere gittiğimde, biri ’Galatasaraylı Emrah’ dediğinde, hemen kızan Trabzonsporlu taraftarlar olurdu. Onlar beni ’Trabzonsporlu Emrah’ olarak gördüler ve bu benim için çok büyük bir duygu. Yıllar geçmesine rağmen, ben Trabzonspor’dan ayrıldığımda bile bu sevgiyi hissetmek, onların bizi ailelerinden biri gibi görmesinden kaynaklanıyor. Onlar bizi ne kadar seviyorsa, biz de onları o kadar seviyoruz" ifadelerini kullandı. "Trabzonspor ikinci yarıdan sonra iyi bir ivme yakalayacaktır" Trabzonspor’u takip ettiğini belirten Emrah Eren, "Trabzonspor’un bu sezon bazı maçlarını izledim, özellikle Beşiktaş maçını. Açıkçası, oyunu pek beğenmedim ve oyuncu performanslarını da çok iyi bulmadım. Ancak, Şenol Hoca’nın geldiği ilk maçta yaşananları dikkate alarak, onun çok başarılı olacağına inanıyorum. Şenol Hoca, Trabzonspor’da bunu defalarca kanıtladı. Hüseyin Çimşir, bizim futbolcu arkadaşlarımızdan biri. Onun da antrenörlük ve teknik direktörlükte büyük tecrübeleri var. Bu nedenle, Trabzonspor’a önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum. Özellikle ikinci yarıdan sonra takımın iyi bir ivme yakalayacağını düşünüyorum, ancak bazı eksikliklerin olduğunu da belirtmeliyim" dedi. "Teknik direktörlük konusunda hiç bir beklentim yok" Emrah Eren, teknik direktörlük hedefleriyle ilgili ise şunları söyledi: "Antrenörlük kurslarına gidiyorum, en son UEFA kursuna katıldım. Bu kursta gelecekle ilgili planlarımı paylaştım. Arkadaşlarımın ve eğitimcilerin önünde, ’Ben gelecekte şunu, şunu, şunu yapmak istiyorum,’ dedim. İnanın, oradaki eğitimciler bile açıklamalarımdan etkilenmişti. Antrenörlerin bile atandığı bir ülkede benim antrenörlükten ve teknik direktörlükten hiç bir beklentim yok. Sistem değişirse, liyakatli insanlar bir yerlere gelirse, o zaman ben bu ülkede antrenörlük veya teknik direktörlük yapmak için elimden geleni yaparım ve tecrübelerimi genç arkadaşlarıma aktarmaya çalışırım. Ama şu an, dürüst bir şekilde, hak ederek başarılı olma şansımız yok. Kapıların çoğunun kapalı olduğunu görüyoruz. Şu anda Süper Lig’de veya 1. Lig’deki takımlara baktığımda, açıkçası antrenörlükten çok fazla beklentim yok." "Ülkemizde liyakat sorunu var" Tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifi almasının zor olduğuna vurgu yapan Emrah Eren, sözlerini şöyle tamamladı: "Süper Lig’de uzun yıllar oynamış biri olarak, benim gibi tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifleri alması oldukça zor. Sonrasında çok kısa bir dönem Ispartaspor’da çalıştım ama Türkiye’deki şartlar nedeniyle bu da yeterli olmadı. Liyakatin maalesef futbol dünyasında eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle arkanızda bir güç varsa, bu işte bir yere gelebiliyorsunuz; aksi takdirde dünyanın en iyi teknik direktörü değilseniz bu işin dışında kalabiliyorsunuz. Futboldan gelecek bir şeye fazla ihtiyacımız yok ama yıllarca emek vermiş futbolcuların bu şekilde dışarıda kalması üzücü. Türk futbolunun durumu ortada. Örneğin, Türk milli takımında oynayan 10 oyuncudan 8’i yurt dışından. Türkiye’de 80 milyondan yeterince futbolcu çıkmıyor. 3-4 milyon içinden futbolcu çıkıyor. Çünkü onları yetiştirenlerde liyakat var."