SPOR - 17 Kasım 2024 Pazar 13:19

Emrah Eren: "Türk futbolunda liyakat sorunu var"

A
A
A
Emrah Eren: "Türk futbolunda liyakat sorunu var"

Trabzonspor’un eski futbolcusu Emrah Eren, bordo-mavili kulübün değerinin, formasını giydiği diğer takımların çok üzerinde olduğunu söyledi. Eren, Türk futbolunda liyakat sorununun olduğunu vurgulayarak, Trabzon’a giden her oyuncunun formanın hakkını vermesi gerektiğini belirtti.


Trabzonspor’da 2003-2006 yılları arasında forma giyen ve 83 maça çıkan Emrah Eren, Süper Lig’de Konyaspor, Giresunspor, Galatasaray, Denizlispor, Gaziantepspor, Malatyaspor, Adanaspor, İstanbulspor, Kocaelispor, Çaykur Rizespor ve Akhisar gibi kulüplerde 450’nin üzerinde maça çıktı. Eren, 61 Derece Dergisi’nin ikinci sayısına verdiği röportajda kariyeri ve Trabzonspor ile ilgili açıklamalarda bulundu.



"Trabzonspor’un değeri diğer kulüplerin üzerinde"


Bordo-mavili kulübün kendisi ve ailesi için her zaman diğer kulüplerin üzerinde bir değere sahip olduğunu belirten Emrah Eren, "Forma giydiğim her kulüpten çok şey öğrendim ve hepsinin benim için ayrı bir yeri var. Tabiri caizse, her birinin sayesinde ailemize ekmek götürdük, bu yüzden sonsuz saygım ve sevgim var. Ancak Trabzonspor’un benim için değeri, diğer kulüplerin çok üzerinde" dedi.


Futbol kariyerinde önemli başarılar elde ettiğini belirten Eren, "Şükürler olsun ki Türkiye’de şampiyonluk yaşamış takımlarda da, alt sıralarda mücadele eden takımlarda da oynama fırsatım oldu. Allah bana özel yetenekler verdi. Kanat oyuncusu olarak süratliydim, adam geçme yeteneğim yüksekti ve orta yapabilme kabiliyetim vardı. Bu yeteneklerimi sahada kullanma şansım oldu. Ancak kariyerimde çok sık ağır sakatlıklarla karşılaştım. Trabzonspor’da üç kez A Milli Takıma çağırıldım ama her seferinde sakatlık yaşadım. Yurt dışından transfer tekliflerim oldu ama bazen yanlış kararlar verdim. Sonuç olarak, iyi işler yaptığımızı düşünüyorum. Allah’a şükürler olsun ki, o kulüplerden talep gördük" ifadelerini kullandı.



"İyi ki Trabzonsporlu Emrah Eren olmuşum"


Galatasaray’da kötü bir tecrübe yaşadığını vurgulayan Emrah Eren, "UEFA kupasını kazanan Galatasaray takımında genç yaşta gittiğim için yer bulamamıştım, bu da benim için kötü bir tecrübe oldu. Fuat Hoca, beni geleceğe yönelik planları doğrultusunda takımda görmek istiyordu ama ben kulübede oturmayı asla kabullenemeyen bir oyuncuydum. Bu nedenle, sözleşme uzatılacağı zaman Galatasaray’dan ayrılıp Kocaelispor’a imza attım. Kocaelispor o dönemde çok iyi bir takımdı ve burada müthiş bir sezon geçirdim. İki kez Avrupa karmasına seçildim. Sezon sonunda Trabzonspor ve Fenerbahçe benimle ilgilendi. Galatasaray’daki tecrübelerimden dolayı Fenerbahçe’ye gitmekten korkuyordum. Trabzonspor’a gitmekten de endişeliydim. Eski Trabzonspor oyuncularının kaybettikleri maçların ardından yaşadıkları zorlukları duymuştum ve taraftarın tepkisinden korkuyordum. Ama sonra Trabzonspor’un bana karşı olan samimiyetini ve beni ne kadar istediğini gördüm. O dönemde Özkan Hoca’nın başkanlığında Trabzonspor’a imza attım. İyi ki de atmışım; iyi ki Trabzonsporlu Emrah olmuşum" diye konuştu.



"Trabzonspor’u o kadar sevdik ki"


Trabzonspor’da iki sezon geçirdikten sonra sözleşmesinin bittiğini söyleyen Emrah Eren, o dönemde kontrat yenileme görüşmeleri yapacaklarını belirterek, "Ancak rahmetli Özkan Sümer’in ardından yeni bir yönetim gelmişti. İsimlerini vermek istemiyorum ama o yönetim bana göre tecrübesizdi ve yetersizdi. Bu durum beni gerçekten çok kırdı. Trabzonspor’da kalmak isteyen biri olarak çok zorlu bir dönem geçirdim. O sırada Galatasaray beni sürekli arıyordu, telefonlarım hiç susmuyordu. Yurt dışından da teklifler geliyordu ama ben Trabzonspor’da kalmak istiyordum. Fakat iki yönetici beni gerçekten çok kırdı ve o yüzden o gün sinirle Galatasaray’a gitmek için harekete geçtim" şeklinde konuştu.



"Trabzon’da formanın hakkını vereceksin"


"Trabzonspor’a gelirken, ilk duyduğum şeylerden biri, Trabzon’da mağlup olduğunuzda dışarı çıkmanın zor olduğuydu" diyen Emrah Eren, "Ama ben Trabzon’a gittiğimde, insanların gerçekten sahada formanın hakkını verdiğinizde sizi ne kadar sevdiğini deneyimledim. Orada kendimi aileden biri gibi hissettim. Trabzonspor taraftarı benim için bambaşka; gerçekten benim ailem gibidir. Bir yere gittiğimde, biri ’Galatasaraylı Emrah’ dediğinde, hemen kızan Trabzonsporlu taraftarlar olurdu. Onlar beni ’Trabzonsporlu Emrah’ olarak gördüler ve bu benim için çok büyük bir duygu. Yıllar geçmesine rağmen, ben Trabzonspor’dan ayrıldığımda bile bu sevgiyi hissetmek, onların bizi ailelerinden biri gibi görmesinden kaynaklanıyor. Onlar bizi ne kadar seviyorsa, biz de onları o kadar seviyoruz" ifadelerini kullandı.



"Trabzonspor ikinci yarıdan sonra iyi bir ivme yakalayacaktır"


Trabzonspor’u takip ettiğini belirten Emrah Eren, "Trabzonspor’un bu sezon bazı maçlarını izledim, özellikle Beşiktaş maçını. Açıkçası, oyunu pek beğenmedim ve oyuncu performanslarını da çok iyi bulmadım. Ancak, Şenol Hoca’nın geldiği ilk maçta yaşananları dikkate alarak, onun çok başarılı olacağına inanıyorum. Şenol Hoca, Trabzonspor’da bunu defalarca kanıtladı. Hüseyin Çimşir, bizim futbolcu arkadaşlarımızdan biri. Onun da antrenörlük ve teknik direktörlükte büyük tecrübeleri var. Bu nedenle, Trabzonspor’a önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum. Özellikle ikinci yarıdan sonra takımın iyi bir ivme yakalayacağını düşünüyorum, ancak bazı eksikliklerin olduğunu da belirtmeliyim" dedi.



"Teknik direktörlük konusunda hiç bir beklentim yok"


Emrah Eren, teknik direktörlük hedefleriyle ilgili ise şunları söyledi: "Antrenörlük kurslarına gidiyorum, en son UEFA kursuna katıldım. Bu kursta gelecekle ilgili planlarımı paylaştım. Arkadaşlarımın ve eğitimcilerin önünde, ’Ben gelecekte şunu, şunu, şunu yapmak istiyorum,’ dedim. İnanın, oradaki eğitimciler bile açıklamalarımdan etkilenmişti. Antrenörlerin bile atandığı bir ülkede benim antrenörlükten ve teknik direktörlükten hiç bir beklentim yok. Sistem değişirse, liyakatli insanlar bir yerlere gelirse, o zaman ben bu ülkede antrenörlük veya teknik direktörlük yapmak için elimden geleni yaparım ve tecrübelerimi genç arkadaşlarıma aktarmaya çalışırım. Ama şu an, dürüst bir şekilde, hak ederek başarılı olma şansımız yok. Kapıların çoğunun kapalı olduğunu görüyoruz. Şu anda Süper Lig’de veya 1. Lig’deki takımlara baktığımda, açıkçası antrenörlükten çok fazla beklentim yok."



"Ülkemizde liyakat sorunu var"


Tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifi almasının zor olduğuna vurgu yapan Emrah Eren, sözlerini şöyle tamamladı: "Süper Lig’de uzun yıllar oynamış biri olarak, benim gibi tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifleri alması oldukça zor. Sonrasında çok kısa bir dönem Ispartaspor’da çalıştım ama Türkiye’deki şartlar nedeniyle bu da yeterli olmadı. Liyakatin maalesef futbol dünyasında eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle arkanızda bir güç varsa, bu işte bir yere gelebiliyorsunuz; aksi takdirde dünyanın en iyi teknik direktörü değilseniz bu işin dışında kalabiliyorsunuz. Futboldan gelecek bir şeye fazla ihtiyacımız yok ama yıllarca emek vermiş futbolcuların bu şekilde dışarıda kalması üzücü. Türk futbolunun durumu ortada. Örneğin, Türk milli takımında oynayan 10 oyuncudan 8’i yurt dışından. Türkiye’de 80 milyondan yeterince futbolcu çıkmıyor. 3-4 milyon içinden futbolcu çıkıyor. Çünkü onları yetiştirenlerde liyakat var."



Emrah Eren: "Türk futbolunda liyakat sorunu var"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Oyuncu-yazar Nilüfer Açıkalın, Osmangazili edebiyatseverlerle buluştu Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen ‘1 Kitap 1 Yazar’ buluşmalarının son konuğu oyuncu-yazar Nilüfer Açıkalın oldu. Osmangazili kitapseverler ile güzel bir söyleşiye imza atan Açıkalın, etkinlik sonunda ‘Beklediğim Odalarda’ adlı kitabı için imza günü düzenledi. Hasan Ali Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi’nde gerçekleşen programda oyuncu-yazar Nilüfer Açıkalın, katılımcılara geçtiğimiz günlerde yayımlanan ‘Beklediğim Odalarda’ adlı kitabından bahsetti. Bugüne kadar sanatın birçok dalında yer aldığını söyleyen Açıkalın, yazarlığında tüm bunlardan beslenerek, ‘Bıçak Sırtı’, ‘Yıkık Aşklar Diyarı’, ‘Yoldan Çıkmış Öyküler’, ‘Hüzün Süpüren’ ve ‘Karanlıkta Çok Güzelim’ gibi kitapları hayata geçirdiğini belirtti. Edebiyat hayatının 25’nci yılında yeni bir öykü kitabı olan Beklediğim Odalarda’yı kaleme aldığını dile getiren Açıkalın, “Öncelikle, Osmangazi Belediyesi’nin kültür hazinelerinden İsmail Hakkı Tonguç Bağış ve Şiir Kütüphanesi’nin açılışında bulunmaktan büyük keyif aldım. Beklediğim Odalarda, benim 13’ncü öykü kitabım ve ilk şehir dışı söyleşimi burada gerçekleştiriyor olmak benim için çok kıymetli. Kitabın yolculuğunu çok keyifli bir şekilde izledim. Beklediğim Odalarda kitabımda, kendi yaşamımdan da hikayeler var. Bu kitapta düşmenin de güzel olabileceğine, başka bir anne-babalığa, merhamete, ağlamaya ve beklemenin tahammül kıran duraklarına uğruyoruz. Böylesine güzel bir organizasyonda okuyucularla beni buluşturan Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’a teşekkür ediyorum” dedi. Program sonunda ödüllü oyuncu ve yazar Nilüfer Açıkalın, kitaplarını Osmangazili edebiyatseverler için imzaladı. Programa katılan Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mutlu Esendemir, yazar Açıkalın’a teşekkür çiçeği takdim etti.
Sakarya Bu seminerde, akran zorbalığı ve dijital bağımlılık tehlikesi anlatıldı Sakarya Büyükşehir Belediyesi, Akyazı, Geyve, Sapanca ve Karasu SGM’de düzenlenen seminerlerde ailelere akran zorbalığı ve dijital bağımlılık tehlikesini anlattı. Aile danışmanı Tuğba Ayşe Aksoy, “Çocukların teknolojiye erişimi kolaylaştıkça bağımlılık ve akran zorbalığı artıyor” dedi. Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından ailelere yönelik gerçekleştirilen eğitimlere her gün bir yenisini daha ekliyor. Büyükşehir, Akyazı, Geyve, Sapanca ve Karasu SGM’lerde ailelere yönelik “Akran Zorbalığı ve Dijital Bağımlılık” söyleşisi gerçekleştirdi. Bu seminerler, özellikle dijital bağımlılık ve akran zorbalığı sorunlarının artış gösterdiği son dönemde ailelere kritik bir uyarı niteliği taşıdı. Aile danışmanı Tuğba Ayşe Aksoy, dijital dünyada çocukların karşısına çıkabilecek sorunları, hayatları boyunca iz bırakabilecek travmaları anlattı ve akran zorbalığının oluşum süreçlerini anlatarak onlara doğru ortamın sunulması gerektiğini vurguladı. Aksoy, ayrıca ailelere bu yönde önemli tavsiyeler vererek çocuk yetiştirilmesi konusunda sergilenen birçok yanlışın düzeltilmesine vesile oldu. “Teknolojiye bağımlı çocuklar gerçek dünyadan kopabilir” Çocukların sosyal aktivitelere yönlendirilmesi gerektiğini belirten Ayşe Aksoy, “Çocuklar özellikle oyunlar, sosyal medya, video içerikleri gibi platformlara bağımlı hale gelebilir. Bu bağımlılık çocukların sosyal ilişkilerini, fiziksel sağlıklarını, zihinsel gelişimlerini ve akademik başarılarını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, teknolojiye bağımlı çocuklar gerçek dünyadan kopabilir, uyku düzenlerinde bozulmalar yaşayabilir ve odaklanma problemleri geliştirebilirler” dedi. “Teknoloji bağımlılığı ve akran zorbalığı gibi sorunlar da artmaktadır” Ailelere teknolojik cihaz kullanımıyla ilgili çağrı yapan Aksoy, “Dijital bağımlılığı önlemek için ebeveynlerin çocuklara cihaz kullanımı konusunda sınır koymaları, onları sosyal ve fiziksel aktivitelere yönlendirmeleri, örnek davranışlar sergilemeleri ve dijital ortamda geçirdikleri zamanı dikkatle takip etmeleri önerilir. Günümüzde çocukların teknolojik cihazlara erişimi kolaylaştıkça, teknoloji bağımlılığı ve akran zorbalığı gibi sorunlar da artmaktadır. Bu akran zorbalığı çocuklarda özgüven kaybına, stres, kaygı ve depresyona yol açabilir” diye konuştu.
Bartın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Türkiye’nin hak etmediği bu kara propagandaya karşı uyanık olmamız lazım" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bartın’da gerçekleşen Ak Parti Merkez İlçe 8. Olağan Kongresinde yaptığı konuşmada, Türk yargı ve adaletine yönelik saldırıların düzenlendiğini belirterek, "Türkiye’nin hak etmediği bu kara propagandaya karşı uyanık olmamız lazım" dedi. Ak Parti Bartın Merkez İlçe 8. Olağan Kongresi bartın Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Divan heyetinin seçilmesiyle başlayan kongre, istiklal marşı okunmasının ardından konuşan Merkez İlçe Başkanı Muhammet Kızılayoğlu, "Bu bir bayrak yarışı. Bir süre önce atamayla ilçe başkanım, inşallah tek liste ile gidilen bu seçimde mazbatamı alarak, bayrağı en üste taşımaya devam edeceğiz" diye konuştu. Gelir gider raporları okunduğu ve mevcut yönetimin ibra edildiği kongrede konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ak Parti iktidarlarının 22 yıldır tesis etmeye çalıştığı yargı ve adelet sisteminin kasıtlı olarak saldırıya uğradığını belirterek, "Ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması için çok çalıştık. Reformlar yaptık. Ak Parti reformcu parti. AK Parti bir yandan adaleti savunup, diğer yana kalkınmayı savunur. ‘İkisi birden’ olacak diyoruz. Bunun için yola çıktık. e dolayısıyla güvenilir bir adalet sistemi. Hukukun üstünlüğünden esas alan, gecikmeye ve öngörülebilir adaletsizlikten noktasında çok mesafeler aldık. 15 Temmuz hain darbe kalkışmasında eğer biz hukukun üstünlüğünü esas alan bir yargı sistemi tesis etmeseydik, o geçmişte 367 krizlerini çıkaran yargı sistemi, o geçmişte 12 Eylül’lerde darbecilerin yanında duran yargı sistemi, 28 Şubat’larda darbeciler karşısında cübbeleri yerlere seren, onların karşısında hazır olda duran bir yargı sistemi, 27 Mayıs’ta Adnan Menderesleri, bakanları, idama mahkum eden bir yargı sistemi, eğer ülkemizde hakim olsaydı, 15 Temmuz’da bu millet darbecilere karşı olabilmesi mümkün olabilir miydi? İşte milletimizle, beraber o gece evlerinde oturmayan, adliyelere koşan, o vatan hainlerine karşı yakalama kararları çıkaran, gözaltı kararları çıkaran ve onların yargı önünde hesap vermelerini sağlayan bir yargı sistemimiz var. Bugün hazmedilemeyen de bu. Her gün adalete yönelik, her gün hukuka yönelik, her gün yargıya yönelik saldırıların sebebi bu. Vesayetçi anlayışı özleyenler, Yassı ada yargısını özleyenler, geçmişte yargıyı kendilerine arka bahçe yapanlar, bugün yargı milletin yargısı olduğu için hazmedemiyorlar ve sürekli saldırmaya çalışıyorlar. Biz o saldırılara kesinlikle müsaade etmeyiz. Türkiye’nin hukuk güvenliği endeksinde, ta aşağı sıralarda olduğunu söylemek de, saçmalık. Bunu devamlı tekrar ediyorlar. Amerika Birleşik Devletlerinde eski ABD Barolar Birliği Başkanı’nın kurduğu bir dernek ve bu derneğin yaptığı bir liste. Bilimsel kriterleren uzak, Türkiye gerçekleri ile hiç uyuşmayan, Türkiye’de birkaç muhalif isimden görüş olarak oluşturulan ve bağışlarla ayakta duran, bağış yapanın en ön sıralarda yer aldığı, başta birinci bağışçı Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, ikinci, üçüncü, dördüncü bağışçının ön sıralarda yer aldığı, hukuka güven endeksinde Türkiye’yi son sıralarda göstermeye çalışıyorlar. Kim yani bunlar? Basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye’yi, daha şu bir yılda 170 gazeteciyi şehit eden, öldüren İsrail’i, Türkiye’nin önünde gösteriyorlar. Böyle bir endekse güvenilir mi? Bunlar tamamen kara propaganda. Ülkemiz için yapılan bir kara propaganda. Ve bu para propaganda bu güvenilmeyen, saçma sapan endekslerin sözcülüğünü de maalesef muhalefet partileri burada yapmanın gayreti içerisinde. Yargımızın karalanmasına kesinlikle müsaade etmeyiz. Yirmi beş bin hakim ve savcımız gece gündüz büyük bir gayret içerisinde milletimizin yargı hizmetlerinden en adil bir şekilde yararlanması için çalışmak istiyorum. İçerisinde elbette ki hatalı kararlar veren olabilir. Ama onun düzeltme mekanizması, istinapı, temyizi, itirazı mümkün. Ve kendi içerisinde bunlar gerçekleştirilir. Türkiye’nin hak etmediği bu kara propagandaya karşı uyanık olmamız lazım. Ve ülkemizde hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen, ve öngörülebilir bir adalet konusunda aldığımız mesafeyi daha ileri taşıyacak, önümüzdeki günlerde yargı reformu strateji belgemizi de Sayın Cumhurbaşkanımız açıklayacak ve özellikle toplumu huzursuz eden, suç ve suçluyla mücadelede kararlılığı ortaya koyan yeni düzenlemeleri de inşallah hayata geçireceğiz. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca özellikle reform süreci kapsamında kanunlarımızın hemen hemen tamamını değiştirdik, yeniledik. Vatandaşlarımızın ihtiyacına uygun hale getirmenin gayreti içerisinde olduk ve anayasamızda da çok önemli reformlar yaptık. Hak arama yollarını genişlettik. Kadın hakları, çocuk hakları, çocukların korunması ve engelli yaşlı hakları bunları sadece anayasa değişiklikleriyle yaptığımız bu reformları biz aynı zamanda hayata da geçirdik, icraata da dönüştürdük. Temel hak ve özgürlükleri daha da güçlendirdik. Daha da tahkim ettik. Hukuk devletinin seçimini güçlendirdik" dedi. Anayasa çalışmaları hakkında da bilgi veren Bakan Tunç, "Bir daha bu ülkede darbeler olmasın, bu ülkede vesayetçi anlayış, milletin önünü bir daha kesmesin diye anayasamızda önemli yapısal reformlar yaptık. Hakimler, Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Askeri Şura, Milli Güvenlik Kurulu tüm bunların yapısını demokratik ilkelere uygun hale getirdik. Anayasamızda darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı. Kaldırdık, sizin onayınızla. Milletimizi desteğiyle. Sıkı yönetim gerektiğinde ilan edilebilir diye bir madde vardı, Anayasamızda. Bunların hepsini milletimizin evet oylarıyla değiştik. İç Hizmet Kanunu 35., hep konuşulurdu. Darbelere gerekçe gösterilirdi. Bunların hepsi değişti. Anayasamızdaki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmak için çok çalıştık. Milletimiz buna destek verdi ve şimdi hedefimiz yeni bir anayasa. Demokratik, sivil, katılımcı bunca değişikliğe rağmen hala maddeleri arasında o vesayetçi ruhu taşıyan, bir takım çelişkilere ve tartışmalara yol açan tüm maddelerindeki çelişkileri, ortadan kaldıracak, yektesaplığı sağlayacak, vesayetçi ruhu tamamen ortadan kaldıracak, milletimizin temsilcileri tarafından yapılan, milletvekillerimiz tarafından yapılıp milletimize onaylatılan bir toplum sözleşmesini inşallah hayata geçirmek nasip olur. Türkiye yüz yılına bu yakışır. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının başladığını bu anlamlı günlerde inşallah mecliste bir uzlaşma sağlanır ve Türkiye yüzyılına aşlarken ülkemiz demokratik bir anayasayla inşallah yoluna devam eder. Bu yönde mücadelemizi sürdüreceğiz" diye konuştu. Bakan Tunç, ardından Amasra ilçe teşkilatının kongresi katımak üzere ilçeye hareket etti.
Eskişehir F-4E Phantom uçaklarının Türk Hava Kuvvetleri filosundaki 50. yılı etkinliği Türk Hava Kuvvetleri filosuna 1974 yılında katılan F-4E Phantom uçaklarının 50. yılı dolayısıyla Eskişehir’de etkinlik düzenlendi. Etkinlik, Eskişehir 1. Ana Jet Üs Komutanlığında gerçekleştirildi. ‘Panter Filo’ olarak adlandırılan 1. Ana Jet Üs 111. Filo Komutanlığına bağlı olan 5 uçak geçiş yaparak havalandı. Türk Hava Kuvvetleri filosundaki 50. yılını dolduran F-4E Phantom uçakları, yaklaşık yarım saat süren ikili kol uçuşu sonrası üsse geri döndü. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu’nun kullandığı F-4E Phantom II uçağın gövde bölgesine yer alan Türk bayrağı ve kuyruk bölgesindeki Mustafa Kemal Atatürk çizimleri büyük beğeni topladı. Yaptığı uçuşun ardından piste iniş yapan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Kadıoğlu, katılımcıları selamladı. Kadıoğlu, F-4E Phantom tipi uçağın Türk Hava Kuvvetleri filosuna katıldığı dönemde Filo Komutanı olarak görev yapan emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ergin Celesin’le uçakta fotoğraf çektirdi. Uçuşların ardından Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ve beraberindekiler, F-4E uçağının 50. yılı anısına yakıt drobunu imzaladı. F-4E Phantom uçağı ile 2 Eylül 1974’te yaptığı ilk uçuşun Eskişehir semalarında olduğunu belirten Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Kadıoğlu, “13 yaşındayken ilk F-4E’leri havada görmüştüm. O zaman şöyle dua ettim; ’Allah’ım beni bu uçakların içerisinde uçurmayı nasip et. Başka da bir şey istemiyorum’. Allah bana 3 bin saat bu uçakların içinde uçmayı nasip etti. Buna vesile olan Sayın Komutanımıza borçluyum. Hava Kuvvetlerine emeği geçen Sayın Komutanlarımıza büyük minnet borcu duyuyoruz. Hava Kuvvetleri bu günlere, onların emekleri sayesinde geldi. Şükranlarımızı arz ediyorum" dedi. F-4E Phantom uçakların Türk Hava Kuvvetleri filosuna katılışının 50. yılı etkinliğine Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Hava Muharip Komutanı Orgeneral İsmail Güneykaya ve çok sayıda askeri personel ile eşleri katıldı.