KÜLTÜR SANAT - 19 Şubat 2024 Pazartesi 15:44

Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayanların yaşadığı acılar 106 yıl sonra yeniden gözler önüne serildi

A
A
A
Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayanların yaşadığı acılar 106 yıl sonra yeniden gözler önüne serildi

Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun 106’ncı yıl dönümü etkinlikleri çerçevesinde Bayburt Belediyesi organizasyonuyla Bayburt Valiliği Dede Korkut Şehir Müzesi’nde 21 Şubat konulu video gösterimi ve sergi düzenlendi.


Sergide, kurtuluş kutlamalarında çekilen eski fotoğraflar ile Bayburt’un yer aldığı en eski fotoğraflar sergilendi.


Sergiyi gezen Bayburt Valisi ve il protokol üyeleri, Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci’den sergilenen fotoğraflar hakkında bilgi aldılar.


Serginin gezilmesinin ardından Bayburt Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlanan sinevizyon gösterimi izlendi. Başkan Pekmezci’nin seslendirdiği sinevizyon gösteriminde, Ermeni mezalimini yaşayan dönemin yaşça büyük insanlarının röportajlarına yer verildi. O yıllarda Kültür ve Turizm Müdürü olan Başkan Pekmezci’nin yaptığı röportajlar, izleyenlere duygusal anlar yaşattı. Ermeni zulmüne maruz kalan Bayburtlu vatandaşların yaşadıklarının anlatıldığı sinevizyonda, Ermeni çetelerinin Türk Müslümanlara kadın, çocuk, yaşlı demeden yaptığı zulümler bir kez daha gözler önüne serildi.



"Allah bir daha böylesi acılar yaşatmasın, Allah ülkemizi her türlü beladan korusun" diyerek konuşan Bayburt Valisi Mustafa Eldivan, "Bu hafta Bayburt’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 106’ncı yıl dönümü etkinlikleri devam ediyor. Cumartesi günü Kop Dağı’nda Şühedaya Saygı Yürüyüşüyle beraber başlayan programımız hafta boyunca titizlikle sürdürülecek. Bugün burada Dede Korkut Müzesi’nde tarihimizi, işgali ve bugünü anlatan fotoğraf sergisinin akabininde belediyemiz tarafından hazırlanan video gösterimini izledik. İşgal yıllarını yaşayan büyüklerimizin anlattıkları arşivlere baktığımızda, yazılı ve sözlü kaynakları izlediğimizde bu vatan çok kolay elde edilmemiştir. Şühedanın kanlarıyla, gazilerimizin fedakarlıklarıyla, kadınların-çocukların gayretleriyle bu memleket, bu millet Türkiye Cumhuriyeti tek vücut olarak, vatan olmaya devam etmektedir. Bu tür mezalimleri, işgalleri, tarihimizdeki acı hatıraları bugüne taşıyan ve bunları arşiv haline getirerek, gelecek nesillere aktaran herkese teşekkür ediyorum. Bayburt özelinde Belediye Başkanımıza ve ekibine ayrıca teşekkür ediyorum. Gayet anlamlı ve etkili bir gösterim, sergi oldu. Cenab-ı Allah bir daha bu memlekete mezalim, işgal, zulüm ve acı yaşatmasın" ifadelerini kullandı.



Vatan için can veren şehitleri rahmetle, gazileri minnetle anan Başkan Pekmezci ise konuşmasında şunları söyledi: "Bundan 106 yıl önce bu memleket önce Rus işgalini ardından da Ermeni mezalimini yaşamıştır. Bizim bütün amacımız, bizden önce yaşananları gelecek kuşaklara tarihi vesikalarla ve yaşayanlarla yaptığımız röportajlarla gelecek nesile bu acıları, bu acı tabloları aktarmaktır. Bizden öncekilerin görüp, bizim göremediğimiz Taş Mağazaları’nda çocukluk yıllarımızda şahit olduğumuz o acı tabloyu bugün yeniden yaşadık. Bizden sonrakiler o tabloları göremediler çünkü taş mağazaları diye bir şey kalmamıştı. Bayburt Belediyesi söz konusu alanın, ismini Unutulmaz Caddesi olarak koydu, çünkü gelecek kuşakların orada yaşananları unutulmaması istendi. Bayburt, Ermeni mezaliminden en çok acı çeken şehirlerden biridir. Bayburt ve Erzurum özellikle Rusların ilk etapta işgaline uğrayan şehirlerdir. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşları, 1916-1918 Rus işgali ve Ermeni mezalimi Bayburt’ta çok büyük yaralar açmıştır. Allah bize tekrar böylesi acılar yaşatmasın. Gelecek kuşaklarımız da bu yaşananları unutmasın istiyoruz. Bugün 106’ncı yılını kutladığımız kurtuluş şölenleriyle birlikte inşallah 21 Şubat’ta kurtuluş bayramımızı kutlayacağız. Bu vatan için can veren şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyor, ruhları şad olsun diyorum."



Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayanların yaşadığı acılar 106 yıl sonra yeniden gözler önüne serildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Erzincan çiftçisi Tokat’ta Erzincanlı çiftçiler modern tarım teknikleri ile üretim noktasında yaşanan gelişmeler ile ilgili olarak araştırma enstitülerinin düzenlediği eğitim programlarına ve tarım fuarlarına katılım göstermeye devam ediyor. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürlüğü’nün organizasyonu ile 20 kişilik grup, Tokat ilinde bulunan Orta Karadeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nde düzenlenen "Sulama Sistemleri ve Suyun Etkin Kullanımı" konusundaki eğitime katıldılar. Orta Karadeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ve Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü iş birliği ile düzenlenen "Sulama Sistemleri ve Suyun Etkin Kullanımı" Eğitimi teknik personellerimiz tarafından verildi. Eğitime Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Ahmet Çelikkol ile 19 çiftçi katıldı. Eğitim programında tarım sektöründe kullanılan modern sulama sistemlerinin avantajları, verim ve kaliteye olan etkisi anlatıldı. Erzincan’da son dönemlerde özellikle sebzecilik ve meyvecilik başta olmak üzere tarım sektörünün birçok bölümünde modern sulama sistemi kullanımı yaygınlaşıyor. Çiftiler Orta Karadeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nde düzenlenen "Sulama Sistemleri ve Suyun Etkin Kullanımı" eğitiminin ardından Tokat’taki Tarım Fuarına katılarak sektördeki yeni gelişmeleri yakından görme fırsatı buldular. Tarımsal Yayım Projesi kapsamında gerçekleştirilen çiftçi gezisine katılan Erzincanlı çiftçiler, sulama eğitimi ve tarım fuarı gezisinin kendileri açısından son derece yararlı olduğunu ifade ettiler.
Erzurum Geleneksel Erzurum evlerinde kitabeler Atatürk Üniversitesi’nden Zerrin Köşklü ve Muhammet Lütfü Kındığılı, Sanat Tarihi Dergisi’nde yayınlanan araştırmalarında Erzurum evlerindeki kitabeler üzerine ilgi çeken sonuçlara ulaştılar. Anadolu konut mimarisinde plan, mimari ve süsleme özellikleri ile dikkat çeken Erzurum evlerinin kitabeleri üzerine odaklandığı araştırmada, “Erzurum evlerinde tespit edilen kitabeler XVIII. -XX. yüzyıllara aittir. Çalışmada 65 evin kitabesi incelenmiş, bu kitabeler konum, istif-form, metin içeriği, hat, malzeme-teknik ve süsleme özellikleri açısından değerlendirilmiştir. Kitabelerde dikdörtgen (kare) çerçeveli ya da kartuş şeklinde, damla, nar, armudi ve ibrik formlu örnekler tespit edilmiştir. İncelenen 65 kitabeden 37 örnekte “Mâşâallâh” ibaresine yer verilmiştir. Yanı sıra aynı formlarda tekil uygulamalarla diğer metin içeriklerine de rastlanmıştır. Erzurum evleri kitabelerinde ana malzeme taş olup, içeride ahşap üzerine işlenmiş örnekler de mevcuttur. Kitabelerde istifli yazılarla birlikte palmet, çiçek, dal ve yaprak motifleri, ay-yıldız, hilal motifleri ile S kıvrımları ve yelpazelerle oluşturulan süslemeler kompoze edilmiştir. Erzurum evi kitabeleri yapıldıkları dönemin tarihi belge niteliği, nazar ve nazara karşı korunma inancı ile verdiği mesaj ve bu mesajın farklı istif çeşitliliği ve diğer bezemesel ayrıntılarıyla korunması gereken önemli değerlerimizdendir.” denildi. Erzurum evleri kitabelerinde ana malzeme taş İncelenen 65 ev kitabesinden ancak 29 günümüze ulaştığı vurgulanan araştırmanın sonuç kısmında, “Diğerleri günümüze ulaşmayan kitabelerdir. Erzurum evlerinde kitabeler ön cephede ve iç mekânda olmak üzere farklı yerlerde karşımıza çıkmaktadır. Kitabelerin inşa kitabesi işlevi ile birlikte nazara karşı koruyucu bir güç olarak kullanılması dış cephede ve iç mekânda ilk bakışta rahatlıkla görülebilir yerlerin seçiminde etkili olmuştur. Erzurum evleri kitabelerinde daha çok celi sülüs hatla “Mâşâallâh” ibaresinin dikdörtgen (kare) çerçeveli ya da kartuş şeklinde, damla, nar, armudi ve ibrik formlu örnekleri tespit edilmiştir. Yanı sıra aynı formlarda tekil uygulamalarla diğer metin içeriklerine de rastlanmaktadır. Bu çeşitlilik bölgeye özgü tandırevi geleneğine bağlı unsurlarda kitabelere yer verilmesi ile de zenginleştirilmiştir. Erzurum evleri kitabelerinde ana malzeme taştır, yanı sıra ahşap kullanılmıştır. Taş kitabeler genellikle bölgeye özgü kamber taşındandır. Taş kitabelerin biri hariç tamamında kabartma tekniği uygulanmıştır. Ahşap üzerine işlenen kitabeler evin iç donatılarında olup, bunlarda oyma ve kabartma tekniği uygulanmıştır.” tespitlerine yer verildi. Kitabelerde sade tasarımlar kullanıldı Erzurum evlerinin kitabelerinin sade tasarımları olduğu dile getirilen araştırmada daha sonra şöyle denildi, “Kitabeler üzerinde istifli yazılarla birlikte palmet, çiçek, dal ve yaprak motifleri, ay-yıldız, hilal motifleri ile S kıvrımları ve yelpazelerle oluşturulan bezemeler dikkat çekmektedir. Kitabeli evler, Anadolu mimarisinde olduğu gibi Erzurum evlerinde de plan, mimari ve bezeme özelliklerinin yapıldıkları dönemlere ait özelliklerle tanımlanmasında etkili olmuştur. Kitabelerle tarihi belirlenen evlerin dönemsel değişimleri ve bu değişimlerin süreç içerisindeki görünürlüğü de dikkate değerdir. Erzurum ev kitabeleri tarih bilgisi, nazara karşı korunma inancıyla yazılmış metin içerikleri, istif çeşitliliği ve diğer bezemesel özellikleriyle korunması gereken değerlerimizdendir. Bununla birlikte geleneksel evlerin kitabeleri günümüzde çok az örnekle temsil edilmektedir. Çeşitli nedenlerle sorgulanabilecek (yıkımlar, kaybolma, çalınma, yer değiştirme) bu durum, belge niteliğini estetikle buluşturan ev kitabelerinin de özelliklerinin bilinmesi, tanıtılması ve gelecek nesillere aktarılması gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.”
Erzincan Akciğer kanseriyle mücadelede birincil koruma tütün ve tütün ürünlerini bırakmak! Aile Hekimliği Uzmanı Uzm. Dr. Elif Pala Gün akciğer kanserinin kanser türleri arasında görülme sıklığının ve hastaların ölüm sayısının fazla olması nedeniyle ciddi sağlık problemlerinden biri olduğunu söyledi. Uzm. Dr. Elif Pala Gün, 1- 30 Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle açıklamalarda bulundu. Kanserler arasında akciğer kanserinin dünyada erkeklerde 1. sırada kadınlarda ise 3.sırada yer aldığını belirten Gün, görülme sıklığının Türkiye’de yine erkeklerde 1. sırada kadınlarda ise 5. sırada olduğunu ifade etti. Görülme sıklığının fazla olması, tanı ve tedavisinin yüksek maliyet gerektiren işlemler olması ve süreçte ek sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyacın fazla olması sebebiyle akciğer kanserinin hem dünyada hem Türkiye’de önemli bir sağlık yükü olduğunu kaydeden Gün, akciğer kanseriyle mücadelede birincil korumanın tütün ve tütün ürünleriyle mücadele etmek olduğunun altını çizdi. Akciğer kanserinin risk faktörleri! Akciğer kanserinin birçok risk faktörü olduğunu dile getiren Gün, “Faktörler arasında yüzde 90 oranla tütün ve tütün ürünleri karşımıza çıkıyor. Yani akciğer kanseriyle mücadelede birincil korumada temel hedefimiz tütün ve tütün ürünleriyle mücadele etmek.” dedi. Sigara bırakma poliklinikleri olarak vatandaşlara tütün tüketimini bırakma noktasında yardımcı olduklarını belirten Gün, süreci şöyle anlattı; “Bizler bize başvuran danışanlarımızın analizlerini alıyoruz, gerekli muayene ve tetkiklerini istiyoruz. Sonrasında hastalıklarında kullandıkları ilaçlar ve bağımlılık düzeylerine göre de bir tedavi planı uyguluyoruz. Tedavi sürecimizde gerek yüz yüze gerek telefonla görüşmeleriniz oluyor ve bu şekilde ilerliyoruz.” “Sigarayı bırakmakta hiçbir ilacı, hiçbir konuşmayı, hiçbir tedavi yöntemini yeterli görmüyoruz!” Sigarayı bıraktırma noktasında önceliğin kişinin kendisinin bırakmayı istemesi olduğunu aktaran Gün, “Sigarayı bırakmakta hiçbir ilacı, hiçbir konuşmayı, hiçbir tedavi yöntemini yeterli görmüyoruz. İlaç başladığımız hastalara da bunu belirtiyorum her zaman. Önemli olan kişinin kendisinin istemesi. Çünkü hastanın kendisi istemediği sürece hiçbir şey buna engel değil.” şeklinde konuştu. “ Erzincan’da 2024 yılı içerisinde 194 kişi sigarayı bırakmak için başvurdu!” Erzincan’da 2024 yılı içerisinde sigara bırakmak için 194 kişiden başvuru aldıklarını açıklayan Gün, “Bunların yaklaşık yüzde 60’nda başarıya ulaştık. Başarıya ulaşamadığınız kitlemizin bir kısmında ilaç kullanımına uyum sağlamayan hastalarımız oldu, yaş sebebiyle. Bir kısmı takip etmekte zorlandığımız, geri dönüş alamadığımız, telefonla veya yüz yüze görüşmeyi kabul etmeyen hastalarımız oldu. Bunların dışında yüzde 60 bir başarı oranımız var.” dedi.