Balıkesir’in Edremit ilçesinde, KESK Edremit Şube Temsilciliği tarafından ‘Sivas Katliamı ve 4+4+4 Yasasına Hayır’ konulu basın açıklaması yapıldı.
İlçenin Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan KESK Edremit Şube Teşsilciliği yöneticileri ve üyeleri, hazırladıkları basın açıklamasını okudu. Sloganlar atan KESK üyeleri, yaptıkları açıklamada, “Çocuklarımızın ve öğrencilerimizin geleceğine sahip çıkıyoruz! 1993 Temmuzunda 35 insanımı diri diri yakan gerici, faşist, katiller sürüsü zaman aşımı gerekçe gösterilerek AKP tarafından aklanmıştır. Egitim-Sen olarak bunu şiddetle kınıyoruz. Sivas’ı aklayan bir zihniyetin yapacağı yasanın nasıl olacağı açıktır. Başbakan’ın ‘Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz’ söylemlerinden hemen sonra gündeme gelen zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilerek 12 yıla çıkarılması girişimleri, bütün itirazlarımıza rağmen sürmektedir. AKP hükümeti, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarma bahanesiyle, temel eğitimi 4+4+4 şeklinde kademelendirerek, eğitim sistemini kendi siyasal ve ideolojik amaçlarına uygun bir şekilde biçimlendirmek istemektedir. 12 yıl kademeli zorunlu eğitim tartışmaları, milyonlarca öğrenci, veli ve insanımızı yakından ilgilendirmektedir. Eğitim ve bilim emekçileri olarak bizler; çocuklarımızın, öğrencilerimizin ve ülkemizin geleceği açısından son derece önemli olan bu teklifine karşı sessiz kalmayacağız. Kanun teklifi, Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşülürken yaşanan kavga ve iktidar partisinin zorbaca tavırları, Hükümetin düzenlemeyi yasalaştırmak için ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir. Ancak meydan boş değildir. Bu düzenlemenin doğrudan muhatabı olan eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler olarak eğitimin piyasalaştırılması ve dinselleştirilmesi uygulamalarına karşı kitlesel duruşumuzu göstermeye kararlıyız. Meclis Genel Kurulu’na gelecek olan düzenlemelere karşı neden bu kadar kaygılı ve öfkeli olduğumuzun kamuoyu tarafından anlaşılmasını istiyoruz. Kanun teklifinde yer alan, ilköğretim “devlet okullarında parasızdır” ifadesi komisyon görüşmelerinde metinden çıkarılarak, ilköğretimin tamamen paralı hale getirilmek istenmektedir. İlk 4 yıl ‘ilkokul’, ikinci 4 yıl ‘ortaokul’ olarak tanımlanması nedeniyle, 5. sınıf okutan bütün öğretmenlerin ‘norm fazlası’ haline gelmesi ve bakanlık tarafından başka görevlerde görevlendirilmesinin önü açılmıştır. Daha önce 4. sınıftan sonra getirilmek istenen ‘açık öğretim’ sistemi, tepkiler üzerinde 8. sınıf sonrası için öngörülmüştür. Çocuk gelinlerin ağırlıklı olarak 13, 14, 15 yaşında olduğu düşünüldüğünde mevcut düzenleme ile ‘çocuk gelinler’ uygulaması iktidar tarafından desteklenmektedir. Yıllardır okulöncesi eğitimi yaygınlaştırmak için çalışmalar yapılmasına rağmen, yasa teklifinde okulöncesi eğitim zorunlu eğitimin dışında bırakmıştır. Zorunlu din dersinin kaldırılması ve anadili eğitimi taleplerini karşılaması yönündeki toplumsal talepler göz ardı edilmiş, zorunlu din dersleri yanında seçmeli din dersleri getirilmesinin önü açılmıştır. Arapça, fıkıh ve Kur’an derslerinin ikinci 4 yılda seçmeli hale getirilmesi sağlanarak, bütün okullarda fiilen imam hatip modeline geçilmek istenmektedir. İlkokul ve ortaokulun, ‘bağımsız binalarda’ gerçekleşeceği iddia edilse de, okulların bu uygulama için yeterli altyapı ve donanıma sahip olmadığı gerçeği göz ardı edilmektedir. 4+4+4 şeklindeki kademeli eğitim sisteminin piyasa ile ilişkilendirilmesi, meslek okulu açacak firmalara öğrenci başına destek sunulması ile eğitim sisteminin sermayeye ucuz işgücü sağlar duruma getirilmesi amaçlanmaktadır. Bir taraftan seçme sınavlarının kaldırılacağı iddia edilirken, diğer taraftan kademeli eğitim uygulaması ile çocuklarımızın daha erken yaşlarda dershaneye gitmeleri teşvik ediliyor. Bu kesinlikle kabul edilmez. Eğitim sisteminin ve çocuklarımızın ihtiyaçlarından çok, tamamen siyasal ve ideolojik amaçlarla hazırlanan kanun teklifi ile eğitimde çok başlılığın önü açılarak, eğitim sistemi sonu görünmeyen derin bir karanlığın içine doğru itilmek istenmektedir. Başbakan Meclis’teki grup toplantısında tüm Türkiye’ye ‘hangi dilden anlıyorlarsa, o dilden konuşacağız’ diyerek, 4+4+4 düzenlemesine itirazı olanlara resmen meydan okumuştur. Biz de buradan kendisine meydan okuyoruz. Eğer itirazlarımız dikkate alınmaz ve geri adım atılmazsa sonuna kadar direneceğimizin bilinmesini istiyoruz. Eğitim ve bilim emekçileri olarak, toplumun büyük bir bölümünün kaygıyla takip ettiği 4+4+4 tartışmalarında çocuklarımız, öğrencilerimiz ve velilerimizle aynı taraftayız ve benzer kaygıları taşıyoruz. Yıllardır sorunlarla boğuşan eğitim sisteminin ve çocuklarımızın Başbakanın ‘dindar nesil’ sevdasına kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Buradan hükümeti son kez uyarıyoruz; Hangi siyasal ve ideolojik amaçlarla gündeme getirildiği açıkça belli olan düzenleme geri çekilmelidir. Bu konuda eğer gerçekten bir düzenleme yapılmak isteniyorsa bilimsel veriler ışığında, eğitim sisteminin ve toplumun gerçek ihtiyaçları doğrultusunda hareket edilmesi gerekmektedir. Eğitim emekçileri ve veliler olarak öğrencilerimizin, çocuklarımızın geleceği üzerinden ucuz hesaplar yapanlar, asla ve asla amaçlarına ulaşamayacaklardır. Düzenleme geri çekilmediği ve mevcut haliyle meclis gündemine geldiği takdirde, hizmet üretiminden gelen gücümüzü kullanarak tüm Türkiye’yi eylem alanına çevireceğimizin bilinmesini istiyoruz. Değerli Basın Emekçileri, Anayasada kamu emekçilerine sözde toplu sözleşme hakkı tanıyan 12 Eylül referandumunun üzerinden 16 ay, Üçlü Danışma Kurulu toplantılarının üzerinden 6 ay, Yasa Taslağının Bakanlar Kurulu’na gönderilmesinin üzerinden tam 100 gün geçti. Üzülerek ifade ediyoruz ki bunca zamandır sendikal hak ve özgürlükleri genişleten bir yasa bekleyen 2 milyon kamu emekçisi bir kez daha aldatılmıştır. Kısacası bugüne kadarki pratiğinde defalarca şahit olduğumuz gibi AKP iktidarı, kamu emekçilerinin toplusözleşme hakkı konusunda da takiyede sınır tanımadığını göstermiştir. Bizler, hak ve özgürlüklerimizi yok sayan bu yasa tasarısına karşı; Grev hakkımızın yasal teminat alındığı özgür bir Toplu Sözleşme düzeni için, Örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılması için, Her sendikanın üyeleri adına toplu sözleşme yapabilmesinin sağlanması için, Belediyelerle yıllardır yapılan Toplu Sözleşmelerin devam etmesi, bu konuda herhangi bir sınırlama getirilmemesi için, Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanması ve çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz. Komisyonlarda görüşüldükten sonra TBMM Genel Kurulu’na sevk edilecek olan yasa sürecinin her aşamasına, tüm olanaklarımızı ve enerjimizi kullanarak müdahil olmaya devam edecek, eylem ve etkinliklerimizi artırarak sürdüreceğiz. Uluslararası sözleşmelere, evrensel sendikal hak ve özgürlük normlarına aykırı, kazanılmış haklarımızı gasp etmeyi hedefleyen tüm düzenlemelere karşı geçmişten beri mücadele eden Konfederasyonumuz KESK bundan sonra da bu yasa tasarısına karşı, mücadelesinde yarattığı değerlere yakışır bir direnç ve kararlılık göstereceğinden kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
Sendikacılar, polis ekiplerinin önlem aldığı basın açıklamasının ardından Cumhuriyet Meydanı’ndan ayrıldı.