YEREL HABERLER - 16 Nisan 2012 Pazartesi 16:42

TÜRKİYE`NİN UÇURTMALARI SÖKE`DEN

A
A
A
TÜRKİYE`NİN UÇURTMALARI SÖKE`DEN

Söke`de üretilen rengârenk uçurtmalar, Türkiye`nin dört bir yanına dağılarak semaları süslüyor.
Söke`nin Yenidoğan Beldesi`nde yıllardır üretimi devam eden uçurtmaların Edirne`den, Van`a değişik il ve ilçelere gönderildiği öğrenildi.
Söke`ye bağlı Yenidoğan Beldesinde girişimci İrfan Arık tarafından on beş yıl önce üretilmeye başlanılan uçurtmalarda pazar alanı her geçen yıl yaygınlaşıyor. Türkiye`nin dört bir köşesinden gelen siparişleri yetiştirmeye çalışan uçurtma imalatçısı İrfan Arık; işlerinin bahar ayları ile yoğunlaştığını söyledi. Arık; ``Baharın gelmesi ile uçurtmaya olan ilgi de başlıyor. Özellikle Nisan aylarında batı bölgelerinden başlayan siparişler, Eylül ve Ekim aylarında Doğu ve Güneydoğu bölgelerine yayılıyor`` dedi.
Uçurtma üreticisi İrfan Arık Söke`nin ismini uçurtma üretimi ile duyurmaktan da mutlu olduklarını dile getirdi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Bereket sofrası buluşmaları başladı Belediye Başkanı Alper Taban’ın her Cuma sabahı farklı bir camide düzenlediği ‘Bereket Sofrası Buluşmaları’ yaz döneminin ardından bu hafta itibariyle yeniden başladı. Buluşmaların ilki Mahmudiye Mahallesinde Hürriyet (Sarı) Camide gerçekleştirildi. İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban’ın göreve geldiği günden bu yana kış dönemlerinde gerçekleştirdiği ‘Bereket Sofrası Halk Günleri Buluşmaları’ yaz döneminde verilen aranın ardından bu hafta yeniden başladı. Her hafta Cuma sabahı farklı bir camide düzenlenen Bereket Sofrası halk günleri buluşmalarının ilki, bu sabah gerçekleştirildi. Birlik ve beraberliğin artması ve vatandaşlar ile kucaklaşma adına düzenlenen Bereket Sofrası buluşmaları kapsamında Başkan Alper Taban ve beraberindeki heyet, Mahmudiye Mahallesinde Hürriyet (arı) Camide cemaatle buluştu. Mahallenin sorunları masaya yatırıldı Vatandaşların istek, şikayet ve dileklerini ilk ağızdan Başkan Taban ve ilgili yöneticilere ilettiği Bereket Sofrası Halk Günleri etkinliğinde kılınan sabah namazının ardından mahalle sakinleri ve cami cemaatiyle simit, zeytin ve peynir ile kahvaltı yapılırken, aynı zamanda mahallenin ve bölgenin sorunları dinlenerek birlikte ortak çözümler üretiliyor. Vatandaşlarımızla iletişimimiz yol haritamızı şekillendiriyor Belediye Başkanı Alper Taban ile beraberindeki AK Parti İlçe Başkanı Mustafa Durmuş, meclis üyeleri ve AK Partili yöneticilerin katılımıyla gerçekleşen Bereket Sofrası etkinliğinde, sabah namazının kılınmasının ardından caminin avlusunda bulunan çay ocağında cemaatle birlikte kahvaltı sofrasına geçildi. Zeytin, peynir ve simitle yapılan kahvaltı sonrası vatandaşlara hitaben konuşan Belediye Başkanı Alper Taban, İnegöl Belediyesi’nin çalışmaları ve hizmetlerinden bahsetti. Vatandaşların ihtiyaç ve taleplerini karşılamak için çalıştıklarını ifade eden Başkan Taban, “Bu noktada ilçe halkımıza her fırsatta doğru iletişim kurmamız gerektiğini ifade ediyoruz. Bizim sizlerden aldığımız bildirimler çok kıymetli. Ne istediğinizi, sorunlarınızı, eksiklerinizi bildiğimiz kadar çözüm üretebiliriz. Tabi ki bizim proje ve çalışmalarımız var. Ancak aslolan vatandaşlarımızın beklentisi. Sizlerle iletişimimiz, hizmet seferberliğindeki yıl haritamızı şekillendiriyor. Bu noktada 153 Çözüm Merkezimize mutlaka bildirimlerde bulunmanızı istiyoruz. Farklı iletişim kanallarından bizlere ulaşabilirsiniz. Kolayınıza gelen neyse oradan arayın. Sosyal medyadan yazın, 153’ü arayın, maille ulaşın, web sayfalarımız üzerinden mesajlar bırakın... Ancak iletişimimizi sıkı tutalım” dedi. Altyapı çalışmalarındaki mağduriyetleri Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne iletiyoruz Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin İnegöl’de devam eden altyapı çalışmaları ve yaşanan sorunlara da değinen Başkan Taban, “Özellikle son dönemde vatandaşlarımızın BUSKİ altyapı çalışmalarından dolayı ciddi sorunlar yaşadığını biliyoruz. Sorunları görüyoruz, sizlerden de sürekli bu noktada şikayetler alıyoruz. Mağduriyetlerinizi bizlere iletiyorsunuz. Biz de sizden gelen haklı istekleri her platformda Büyükşehir Belediyesi yetkililerine iletiyoruz. Özellikle kazı çalışmalarının aynı anda çok fazla noktada yapılmasının doğru olmadığını biliyoruz. Daha kısa alanlarda çalışma yapıp hızlıca kapatmalarını istiyoruz. Ancak uygulamada inisiyatif Büyükşehir Belediyesi’nin. Bizler sizin adınızı bu çağrıları yapıyoruz” diye konuştu. Konuşmanın ardından Başkan Taban mahalle sakinlerine de söz verdi. Vatandaşların İnegöl ve yaşadıkları mahalle özelinde sorunları dinlenirken, talep ve ihtiyaçlar üzerine istişareler de yapıldı.
Sakarya Toprak Razgatlıoğlu: “Herkes kariyerimin biteceğini düşünürken, hiç şampiyon olmamış bir markayı şampiyon yaptık” Dünya Superbike Şampiyonası’nı lider tamamlayarak ikinci dünya şampiyonluğunu alan başarılı motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu, yeni takımına da ilki yaşattı. Yeni sezonda 1 numara ile yarışacak olan Razgatlıoğlu, “BMW’yi seçtikten sonra herkes kariyerimin biteceğini düşündü. Çünkü o güne kadar kazanan bir takım değildi. Ama tabii ki biz o takımı dünya şampiyonu yapmış olduk” dedi. İspanya’da gerçekleştirilen 2024 Dünya Superbike Şampiyonası’nın (WSBK) 12. ve son ayağının ilk yarışında ikinci olarak puanını 493’e çıkaran motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu, 4 bin 423 kilometre uzunluğa sahip Circuito de Jerez Pisti’nde koşulan yarışta 2. kez dünya şampiyonluğunu ilan etti. Yamaha takımıyla 2021 yılında ilk Dünya Superbike şampiyonluğunu alan Razgatlıoğlu, 2024 Dünya Superbike Şampiyonası’nda da yeni takımı Rokit BMW’ye aynı duyguları yaşattı. Sezonda 17 birincilik, 6 ikincilik, 2 üçüncülük elde eden Razgatlıoğlu, 2024 sezonunda toplam 25 kez podyuma çıktı. “Hiç şampiyon olmamış bir markayı şampiyon yaptık” Yeni takımına ilki yaşatan Toprak Razgatlıoğlu, “Açıkçası çok mutluyum çünkü bugüne kadar hiç şampiyon olmamış bir markayı şampiyon yaptık. Tabii ki de bu bir takım çalışmasıydı, tek başına olabilecek bir şey değildi herkes elinden gelenin en iyisini yaptı. Çünkü herkes şampiyonluğu bekliyordu. Zorlu bir sezondu ve sezonun içerisinde büyük bir kaza geçirdim. Yaklaşık 1 aylık süreçte iki tane yarışı kaçırdık. Sonrasında geri döndük ve şampiyonluğu elde ettik. Bu çok inanılmaz bir hikaye oldu benim kariyerimde, özellikle bu sene en anlamlı şampiyonluk olmuş oldu benim için. Bu zorlu süreci Dünya Şampiyonu olarak bitirmek bambaşka bir şey” cümlelerine yer verdi. “Önümde 10 sene daha var, belki birkaç kez daha dünya şampiyonluğu kazanırım” Dünya şampiyonluğu hedefinden vazgeçmediğini de aktaran Razgatlıoğlu, “Kariyerimin 10 senesi daha var, Allah izin verirse. 10 sene içerisinde artık kaç defa şampiyonluk elde ederiz veya nasıl bir sezon geçiririz bunu hep birlikte göreceğiz. Ben her çıktığım yarışta elimden gelenin en iyisini yapıyorum çünkü orada Türk bayrağımızı dalgalandırıyoruz, ülkemizi temsil ediyoruz. En iyi şekilde orada bayrağı ve ülkemizi temsil etmeye çalışıyorum. İnşallah Kenan Sofuoğlu gibi en az 5 kez dünya şampiyonluğu elde ederim. Aslında böyle bir hayalim yok ama sadece olursa tabii ki de çok mutlu olurum. Benim tek bir hayalim vardı, o da bir gün dünya şampiyonu olmak ve Allah iki tane nasip etti. Önümde 10 sene daha var, belki birkaç kez daha Dünya Şampiyonluğunu kazanırım” diye konuştu. “1 numarayı tekrar motorun üzerinde tutmak için herkes canla başla uğraşıyor” Yeni sezonda 1 numara ile yarışacak olan Toprak Razgatlıoğlu, “1 numara aslında biraz stresli bir rakam, dünya şampiyonluğunu temsil ediyor. Takıma da dedim; daha fazla çalışmamız lazım çünkü seneye 1 numarayı taşıyacağız ve senenin sonunda o 1 numarayı tekrar motorun üzerinde tutmamız, şampiyon olmamız gerekiyor. Herkes şu an canla başla uğraşıyor. Sezona iyi başlar ve devam edersek belki tekrar bir dünya şampiyonluğu daha elde ederiz. Sezon 10 ay sürüyor, uzun bir süre ve her çıktığınız yarışta başarılı olarak değerli puanlar toplamanız lazım. İnşallah seneye de bir dünya şampiyonluğu elde edersek bu bizim için efsane olur” şeklinde konuştu. “Herkes kariyerimin biteceğini düşündü” Anlaştığı marka sebebi ile herkesin kariyerini bitireceğini düşündüğü sezonda tekrar şampiyonluk kazanan başarılı sporcu, “Yeni markaya seçtikten sonra herkes kariyerimin biteceğini düşündü. Çünkü o güne kadar kazanan bir takım değildi. Ama tabii ki biz o takımı dünya şampiyonu yapmış olduk. Şimdi artık inanmayan insanlar muhtemelen, ‘Biz zaten biliyorduk’ diye söylemlerde bulunuyorlar, genelde öyle söylerler. Şu anda herkes inanıyor ve herkes markamın iyi bir motor olduğuna inanmaya başladı. Bir yandan da aslında bizim pilotaj olarak nasıl bir seviyede olduğumuzu ortaya koymuş oldu. Kazan kazan oldu, ben markamı farklı bir yere taşıdım, markam da beni sürücü olarak veya yetenek olarak farklı bir yere çıkardı. İnşallah seneye de devam eder böyle” ifadelerini kullandı.
İstanbul Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarından biridir. Karşımızda kültürel sömürgeciliği norm edinen bir küresel hegemonya var. Bizim ne yerelde ne evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerinin bir benzerine daha ihtiyacımız var. Biz, evrenselde ve yerelde karşı karşıya kaldığımız sömürü ilişkilerinden muzdarip olduğumuz kültürel saldırı ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısı yaparken, esas itibarıyla tarihsel, toplumsal ve kültürel varoluşumuzdan beslenen bir çağrı yapıyoruz" dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığınca Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen "21. Yüzyılda Türkiye’nin Kültür Seferberliği" kitabının tanıtımı ve "Kaçış Yok" sergisinin açılışına katıldı. "Kaçış Yok" sergisini gezmelerinin ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun bir konuşma yaptı. Yaşanılan çağa birçok ad takıldığını ifade eden Altun, bunlardan birinin de "hız çağı" olduğunu kaydetti. Hızın yeri geldiğinde bir olgu, yeri gediğinde bir amaç, yeri geldiğinde bir değer halini aldığı bir toplumsal sistemde bir gündelik hayat rejimi içinde yaşanıldığını belirten Altun, "Bu sistem içinde, bu gündelik hayat rejiminde bırakınız kültürü inşa girişimlerini, kültürü muhafaza girişimleri dahi zorlu bir çaba gerektiriyor. Zira kültür her şeyden önce sebatın, sükunetin, istikrarın, uzun erimli insan emeğinin ve meydan okumalarla baş etme becerilerinin sonucunda ortaya çıkan bir birikimin de adı aynı zamanda. Dahası biz bu hız çağında toplum olarak, millet olarak, ülke olarak son derece güçlü kültürel saldırı girişimleriyle karşı karşıyayız. Dünyanın bir örnekleşmesi, küresel kültürel hegemonya inşası gayretleri bu kültürel saldırı girişimlerini daha tahripkar hale getiriyor. Bu küresel bağlam içinde karşı karşıya kaldığımız kültürel kuşatma girişimlerine karşı biz Türkiye olarak bir kültürel seferberlik hamlesi içinde olmamız gerektiğine inanıyoruz. Ve çalışmalarımızı bu yönde gerçekleştiriyoruz" dedi. "Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarındandır" Kültür ve Turizm Bakanlığının yasa dışı yollarla yurt dışına götürülen çok sayıda tarihi eseri ait oldukları topraklara, Anadolu’ya geri getirmek için büyük çaba harcadığını belirten Altun, "2002 yılından itibaren 12 bini aşkın eserin Türkiye’ye iadesi sağlanmıştır. Bu iadelerin 8 bine yakını yani yaklaşık 3’te 2’si son 6 yılda gerçekleşmiştir. Rahmetli hocamız Teoman Duralı ’Kültürsüz toplum, toplumsuz kültür olamaz’ derdi. Ne var ki, bizim gibi toplumlar yıllarca batılılaşma adı altında kültürsüzleştirme tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Aslında bu girişimler toplumun imhası girişimleridir. Cemil Meriç’in dediği gibi emperyaller tuzağa düşürmek istedikleri ülkeleri kültürleriyle fethetmez; aksine onları kültürsüzleştirerek, kültürsüz olduklarına inandırarak yok eder. Buna karşı verilen mücadele, hiç kuşkusuz onurlu bir mücadeledir. Kültürümüz adına millet olarak birlik, beraberlik içinde vereceğimiz mücadele, istiklalimizin ve istikbalimizin de teminatlarından biridir. Elbette bizi mücadeleden, birlik, beraberlik içinde kültürümüzü yaşamaktan, kültürümüzü tanıtmaktan, kültürümüzden süzülen değerleri yaşatmaktan alıkoymak için uğraşanlar da var. Bu uğraş içinde olanlar, esasında kültürel alandaki sömürü ilişkilerini kurumsallaştırmak için çabalıyorlar. Karşımızda kültürel sömürgeciliği norm edinen bir küresel hegemonya var. Bir diğer yandan bu kültürel hegemonya sistemi etnosantrizmin, ırkçılığın, ayrımcılığın, yabancı düşmanlığının dünyanın farklı coğrafyalarında yeniden yeniden üretilmesine katkıda bulunuyor. Evet, evrensel alanda karşı karşıya kaldığımız, dünya kültürlerini tehdit eden bir tehlikeden bahsediyoruz. Görünmesi, farkedilmesi dahi kolay olmayan, gündelik hayata sızmış, renksiz, kokusuz bir tehlikeden söz ediyoruz" diye konuştu. Altun’dan "kültürel seferberlik" çağrısısı Konuşmasında kültürel seferberlik vurgusu yapan Altun, "Peki, evrensel alanda karşı karşıya kaldığımız, bütün toplumları olduğu gibi bizim toplumumuzu da sömürmeye çalışan bu tahripkar kültürel saldırı girişimlerine karşı ne yapmalıyız? Küresel alanda kaynağı bizde yeni bir kültürel hegemonya hamlesine mi ihtiyacımız var? Batı kaynaklı kültürel sömürgecilik hareketlerinin gönüllü temsilciliğini yapan yerel aktörlerin takındığı tepeden inmeci, tek tipleştirici, dışlayıcı yöntemlere mi başvurmalıyız? Elbette hayır, bizim ne yerelde ne evrensel alanda mevcut kültürel hegemonya modellerinin bir benzerine daha ihtiyacımız var. Biz, evrenselde ve yerelde karşı karşıya kaldığımız, sömürü ilişkilerinden muzdarip olduğumuz kültürel saldırı ve hegemonya kurma girişimlerine karşı kültürel seferberlik çağrısı yaparken esas itibarıyla tarihsel, toplumsal ve kültürel varoluşumuzdan beslenen bir çağrı yapıyoruz. Kültürel seferberliğin kültürel hegemonyadan farkı tam da burada kendisini gösterir. Kültürel seferberlikte aşağıdan yukarıya, doğal toplumsal ve tarihsel dinamiklerle şekillenmiş, gerçek manasıyla katılımcı ve kültürel çoğulculuğu esas alan bir süreçten bahsediyoruz. Diğer tarafta tepeden inmeci, tek tipleştirici, elitler eliyle topluma dayatılan bir projeden bahsediyoruz. Bu toplum, bu millet, esas itibarıyla modern dönemde Batı dışı toplumlar, bu tepeden inmeci dayatma girişimlerinden, suni kültürel modernleşme projelerinden çok çekti" diye konuştu. "Bizlerin bir kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız var" Programda bir anısını da anlatan Altun, "Bir gün İstiklal Caddesi’nde bir kitapçıya girdim. Hemen girişte müşterilerin en iyi göreceği yerde, terörün övüldüğü, terör propagandası yapılan kitapların sergilendiği bir tezgahla karşılaştım. Türkiye’nin kültür ve yayın dünyasını yansıtmayan ve yayın dünyasındaki çoğulculuktan eser taşımayan o ’tezgah’ bence bir ’kültürel hegemonya’ gösterisiydi. Tezgahın fotoğrafını çektim ve o fotoğrafı sosyal medyada ’Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da bitecek’ mesajıyla paylaştım. O mesajın üzerinden sanırım 8 sene geçti. Şunu açıkça söylemeliyim ki; o gün hangi çizgideysem bugün de aynı çizgideyim. O gün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin renklerini, Türkiye’nin çoğulculuğunu gerçek manada yansıtan bir kültürel zemine, gerçek manada bir çoğulculuğa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. O gün olduğu gibi bugün de bizlerin bir kültürel hegemonyaya karşı bir başka kültürel hegemonyaya değil, aksine gerçek manada bir kültürel etkileşim zeminine, gerçek bir kültürel seferberliğe ihtiyacımız olduğunu savunuyorum. O gün olduğu gibi bugün de kendinden olmayanı ötekileştiren, dışlayan, hakaret eden, mahalle baskısı uygulayan ’sözüm ona kültür entelijansiyasına’ karşı bizlerin kültürel çoğulculuğu, kültürel sahiciliği savunmamız gerektiğini iddia ediyorum. O gün de, bugün de terörü övenlerin, sözüm ona ’devrimci şiddet’ adı altında terör propagandası yapanların, vandalizmi romantize edenlerin yazıp çizdiklerinin ’Türkiye gerçeği’ diye yansıtılmasının, açık ve net bir kültürel faşizm olduğuna dikkat çekiyorum. Ve bunlarla mücadele edeceğiz, etmeliyiz diyorum. Bu mücadeleyi vermeye mecburuz. Ömrünü bilime, kültüre adamış rahmetli Fuat Sezgin hocamız ’Bizler, köksüz değiliz. Derinlere kök salan bir medeniyete beşiklik etmişiz. Fakat uzun yıllar bu medeniyetin görmezden gelindiğini, hakkının yenildiğini ve yaptıklarının elinden alındığını gördüm’ derken bir çağrı yapıyordu. Bir uyanış çağrısıdır, bir seferberlik çağrısıdır. Ve bu seferberliğin de merkez üssü Anadolu’dur, Türkiye’dir. Türkiye 22 yılda bir yandan büyük badireler atlattı, öte yandan devasa atılımlar gerçekleştirdi. Vesayet odaklarıyla, terör örgütleriyle, bunları himaye eden uluslararası güçlerle hesaplaştı. Batıcı hegemonyayı tahtından indirdi. Türkiye kendi ad ve hesabına siyaset ve strateji üretmeye başladı. Bu süreçte Türkiye dönüştü, dönüştükçe de milletimiz kazandı. Türkiye büyüdü, özgürleşti, daha müreffeh hale geldi. Batıcı hegemonya ile birlikte Batıcı modernleşme paradigması da, bu paradigmanın içinden konuşarak topluma kültürel hegemonya dayatan imtiyazlı elitler de meşruiyet zeminini yitirdi" dedi. "Göreve geldiğimizden bu yana yaklaşık 8 bin eseri ülkemize, yani ait olduğu topraklara getirdik" Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ise yaklaşık 8 bin tarihi eserin ait olduğu topraklara geri getirildiğini belirterek, "Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yürüttüğümüz projelerle kültürel mirasımızı yalnızca korumakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası alanda daha görünür hale getirmek için çalışıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanındaki müzeler, arkeolojik kazılar, restorasyon projeleri ve sanat etkinlikleri ile medeniyetimizi maziden atiye ulaştırıyoruz. Bu kadim topraklara ait eserleri dünyanın neresinde olursa olsun gidip alıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde eğer Türkiye’ye ait bir eser sahibiyseniz artık biliyorlar ki Türkiye bunu gelip sizden alacak Bu kararlı takibimiz neticesinde eser sahipleri de artık bize ait olanı iade etmeye başladılar. Göreve geldiğimizden bu yana yaklaşık 8 bin eseri ülkemize, yani ait olduğu topraklara getirdik. 2018’den bu yana 204’ü hiç kütüphane olmayan yerlerde sıfırdan yapılan olmak üzere toplamda 524 kütüphaneyi hizmete açtık. Bu yıl Bakanlığımıza bağlı olarak hizmet veren kütüphane sayısı bin 296’ya ulaştı. Ülkemizin kültür mirasını UNESCO Geçici Miras Listesi’ne kaydettiriyoruz. Ne mutlu ki bizlere 2018 yılı da dahil olmak üzere dört alanımız listeye dahil edildi. Ülkemiz çabalarımızın bir karşılığı olarak UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri’nde 30’a ulaşan kültürel değeriyle en çok unsur kaydettiren ikinci ülke haline geldi" diye konuştu.