ASAYİŞ - 11 Eylül 2024 Çarşamba 11:26

’Irmağa alkol şişesi atma’ kavgasında silahlar konuştu

A
A
A
’Irmağa alkol şişesi atma’ kavgasında silahlar konuştu

Antalya’nın Manavgat ilçesinde ırmağın iki yakasında alkol alan 2 grup arasında ‘ırmağa alkol şişesi atılması’ nedeniyle yaşanan tartışma silahlı kavgaya dönüştü. Gruptan bir kişinin çıkardığı silah tutukluk yapınca karşı gruptan meydan dayağı yedi.


Olay, Antalya’nın Manavgat ilçesi Eski Hisar Mahallesi ve Örnek Mahallesinde Çevre Yolu Köprüsü altında alkol alan 2 grup arasında ‘Manavgat Irmağına boş alkol şişesi’ atmaktan dolayı tartışma çıktı. Eski Hisar Mahallesinde bir araya gelen iki grup arasındaki tartışmayı devriye gezen özel güvenlikler grubun birisini uzaklaştırarak büyümesini engelledi. Ancak, kısa bir süre sonra iki grup yeniden karşı karşıya geldi.



Silah tutukluk yapınca meydan dayağı yedi


Grup içerisinden bir kişi yanında taşıdığı silahla bir el ateş ettikten sonra silah tutukluk yaptı. Silahın tutukluk yapmasının ardından iki grup arasında çıkan kavgada silahı kullandığı iddia edilen M.G. ve aynı grupta bulunan U.K., karşı gruptakiler tarafından tartaklandı. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda polis ekibi sevk edilirken olaya karıştıkları belirlenenler yakalanarak önce Manavgat Devlet Hastanesine ardından da polis merkezine götürüldü. Olay Yeri İnceleme ekipleri de bölgede çalışma yaptı.



’Irmağa alkol şişesi atma’ kavgasında silahlar konuştu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Toplumun yüzde 15’inde şeker, yüzde 15’inde ise gizli şeker var Türkiye’de toplumun yüzde 15’inde diyabet yani şeker hastalığı, yüzde 15’inde ise gizli şeker bulunuyor. Dünya Şeker Tüketimine Dikkat Haftası etkinliğinde konuşan İstanbul Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, “Türkiye’de insanların yüzde 15’inde diyabet yani şeker hastalığı var. Yüzde 15’inde de gizli şeker hastalığı var. Baktığımız zaman sosyal güvenlik kurumu harcamasının neredeyse yüzde 15’i, tek başına şeker hastalığı için harcanıyor ve bunlar çok yüksek rakamlar. Bir kavram daha var, o da kilo fazlalığı. Türkiye’deki insanların 3’te 1’inde kilo fazlalığı var. Bunlar olağan üstü yüksek rakamlar. Bir süre sonra biz bunların yol açmış olduğu sorunlarla başa çıkamamaya başlayacağız. Yapmamız gereken en önemli şeylerden bir tanesi bunu engellemeye çalışmak. Yani şekeri tedavi etmeye çalışmak iyi ama en doğrusu şekeri, gizli şekeri ve kilo fazlalığını engellemeye çalışmak. Bu üçünün yolu öncelikle şeker ve şekerli şeyleri kısmaktan geçiyor. Bir insan doğdu, ölene kadar hiçbir şekilde ağzına şeker sürmedi. Herhangi bir sorun olmaz. Yani 0’dan 100 yaşına kadar sofra şekeri yemesem benim hiçbir eksikliğim olmaz. Sofra şekeri, meyve, su, süt, et, peynir gibi değil bunları yemezsek olmaz ama sofra şekerini yemezsek hiçbir eksiğimiz olmaz” dedi. Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk de, gizli şeker kaynaklarına dikkat çekerek, aşırı şeker tüketiminin başta böbrek hastalığı olmak üzere birçok hastalığın temelini oluşturduğunu belirtti. Erk, “Şeker bağımlılık demektir, Türkiye şeker tüketimini azaltmak zorundadır. Bu konuda tüm kurumlara, özellikle halkımıza büyük görevler düşüyor. Nasıl ki tuz tüketimi azalttıysak acilen şeker tüketimini de azaltmamız gerekiyor” dedi. Beslenmede uzak durulacak 5 madde Şekerin ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Karşıdağ, “Her şeyden evvel şekeri ortadan kaldırmalıyız. Bunu sakın meyvedeki şekerle karıştırmayın lütfen. Bunlar farklı kavramlardır. Her gün mutlaka üç avuç kadar meyve yemeliyiz. Burada ölçü herkesin kendi avucudur. Ama baklavadan veya fruktozla yapılan her şeyden uzak durmalıyız. Çok basit bir şey söylemek gerekirse beslenme için. 5 şeyden uzak durun diyoruz. Şeker ve şekerli gıdalar, burada da kıstas bir gıda hazırlanırken içine şeker konulduysa ondan uzak durun. Beyaz ekmekten uzak durun, Pirinç pilavından uzak durun, Özellikle içine şeker veya fruktoz eklenmiş olan içeceklerden uzak durun. Dışarıda yapılmış olan ürünlerden mümkün olduğu kadar uzak durun hepsi bu. Bunun dışında yiyip içtiklerinize dikkat edin. Bunların üstünde olan bir şey daha var ki, her gün ne yaparsanız yapın ama mutlaka yürüyün. Yaşımıza ve kapasitemize göre 20 ila 60 dakika arasında yürümeliyiz. Bu gençken kasların gelişmesi, ileri yaşta kasların erimemesini için son derece önemlidir. İleri yaşta bizleri bekleyen tehlikeler var. Tedavi mümkün ama engellemek daha uygun bir yaklaşım olacak. Özetle başta şeker ve kilo fazlalığı olmak üzere birçok hastalıktan ve buna bağlı olan kanserden tutunda kireçlenmeye kadar birçok hastalığa sadece ve sadece başta şeker yemeyerek dikkat edebilir ve kendinizi koruyabilirsiniz” dedi.
Giresun Giresun’un asırlık lezzet mirası; susamsız pekmezli simit Giresun’un vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan ve yaklaşık 500 yıllık bir geçmişe sahip Giresun simidi, taş fırınlarda, ekşi maya ile özenle hazırlanıyor. Hamura simit şekli verildikten sonra kaynar suda haşlanıp üzüm pekmezli suya batırılarak pişirilen bu özel simit, şehrin simge lezzetlerinden biri haline gelmiş durumda. Giresun simidi, ekşi maya ile yapılan hamurun su, un ve tuz gibi basit malzemelerle hazırlanmasıyla doğallığını koruyor. Hamurun elle işlenerek simit şekli verilmesinin ardından, kaynar suda haşlanıp üzüm pekmezi ile lezzetlendirilmesi, bu simidi diğer simitlerden ayıran en önemli özelliklerden biri. Özellikle susamsız oluşu ve ekşi maya ile yapılmasından dolayı mideyi rahatsız etmemesi, Giresun simidini hem hafif hem de lezzetli bir tercih haline getiriyor. Simit iller arası rekabet konusu Giresun’da 35 yıldır simit ustalığı yapan Engin Karakaya, Giresun simidinin yöre halkı için ne kadar özel olduğuna dikkat çekerek, “Giresun simidi, Giresun’a has bir lezzettir. Ancak komşu illerle aramızda tatlı bir rekabet de var. Bu rekabet, herkesin simidi en iyi şekilde üretmesine vesile oluyor. Fakat biz Giresun simidinin benzersiz olduğuna inanıyoruz” şeklinde konuştu. Giresun simidinin sırrını açıkladı Karakaya, simidin tarihçesini de paylaşarak, “Giresun simidinin, Rumlardan miras kaldığı söylenir. Ekşi maya ile hazırlanan hamur, bir süre dinlendirildikten sonra elle şekillendiriliyor. Daha sonra kaynar suda haşlanıp üzüm pekmezli suda bekletiyoruz ve odun ateşinde pişiriyoruz. Pişirme sırasında sadece ormangülü odununu kullanıyoruz, bu da simidin eşsiz tadını ortaya çıkarıyor. Giresun simidi, doğal içeriği, ekşi maya ile yapılan hamuru ve odun ateşinde pişirme yöntemiyle geleneksel lezzetimizi korumaya çalışıyoruz” dedi. Günde 20 bin simit her dakika üretiliyor Kentin köklü simit fırınlarından biri olan Kumyalı Simit Fırını’nda her gün 15 ila 20 bin arasında simit üretildiğini belirten Karakaya, “Bu simitler sadece şehir içi değil, yurt dışına kadar ulaşıyor. Simitlerimiz Amerika’ya kadar gidiyor. Dünyanın dört bir yanındaki Giresunlular, bu lezzeti özleyip yanlarında götürüyor. Simidimiz bu sayede hem yerel hem de uluslararası boyutta ilgi görüyor” diye konuştu.