KÜLTÜR SANAT - 22 Eylül 2024 Pazar 11:34

Antalya’da 400 yıllık düğmeli evler ayağa kaldırılıyor

A
A
A
Antalya’da 400 yıllık düğmeli evler ayağa kaldırılıyor

Antalya’nın İbradı ilçesi Ormana ve Ürünlü mahallerinde turistlerin ilgi odağı olan tarihi "düğmeli evler" restore edilerek turizme kazandırılıyor. Mimari tarzından dolayı "düğmeli evler" olarak adlandırılan tarihi evlerin aslına uygun restore edilme çalışmaları sürüyor. Bu asırlık yapılar ustalar tarafından kanaviçe işler gibi işleniyor.


Antalya’nın tarih dolu ilçesi İbradı merkez, Ormana ve Ürünlü Mahallesi’nde bulunan 300-400 yıllık düğmeli evler, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Taşınmaz Kültür Varlıklarına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik” kapsamında desteklediği proje kapsamında aslına uygun restore ediliyor. Bu yıl İbradı merkez, Ormana ve Ürünlü Mahallelerinde ikişer tane olmak üzere toplam 6 adet düğmeli ev restore edilecek. Bu evler için ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından toplam 7 milyon 400 bin lira hibe desteği verilecek.



“Tarihi doku korunarak yapılıyor”


Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün taşınmaz kültür varlıklarına yardım sağlanmasına dair yönetmelik kapsamında Antalya Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün denetiminde gerçekleşen hummalı çalışmalar, tarihi dokuyu koruyarak yapılan restorasyonları ortaya çıkarıyor. Bu projeler, sadece tarih severleri değil, aynı zamanda bölge turizmine de katkı sağlayacak şekilde tasarlanıyor.



“Düğmeli evlerin özel konumu ve dünya mirası”


Düğmeli evler, Antalya’nın İbradı ve Akseki ilçelerinde özel bir mimariye sahiptir. Sedir katran ağacından yapılan iskeletleri ve birbirine kenetlenen ahşaplarıyla düğmeli evler, dünyada sadece bu bölgede bulunuyor.


“Bilimsel incelemeler Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden”


Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nin akademik çalışmalarına göre, düğmeli evlerin bu bölgede eşsiz olduğu tespit edilmiştir. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Akın Akyol, geleneksel düğmeli evlerin en önemli özelliğinin maharetli bir şekilde seçilmiş ve ustaca uygulanmış olan yapısal malzemeleri olduğunu söyledi. Akyol, “Bizim gördüğümüz yapılar taşlardan, harçlardan, kiremitlerden ve ihtişamlı ahşaplardan oluşuyorlar. İbradı’nın Ormana Mahallesi ve Akseki önemli bir kimliğe sahip. Literatürlerde “Düğmeli Evler” dediğiniz bir grup da bu yörelerde korunarak zamanımıza ulaşabilmiş durumda” dedi.



“Literatürlerde görülmemiş. Dünyada düğmeli evler sadece bu bölgede”


Düğmeli evlerin bu çerçevede ele alınması ve yapısal malzemelerinin detaylı bir şekilde incelenmesinin literatürlerde görülmediğine dikkat çeken Akyol, “Tüm dünyada düğmeli evlerin sadece Akseki ve İbradı bölgesinde bulunduğunu söyleyen Akyol, malzeme olarak araştırıldığında duvarlarda, tavanlarda, cumbalarda hangi ağaç seçimi tercih edildiğinin kendileri için önemli olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti: "Düğmeli evlere baktığımız zaman onları gösteren ağaçlar. Fakat burada yapım sisteminde taşlar, ağaçların belli bir hatıl genişliği, yapının üç kata kadar ulaşan yapım sistemlerine ait bilgi ve tecrübeyi ustalar zamanında öğrenmişler biliyorlar ve uygulamışlar. Yapacağımız bilimsel çalışmalar ile düğmeli evlerin teknik yönden de tarihini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz”



“Düğmeli evlere yeniden hayat veriyor”


Bölgede restorasyon işi yapan Selami Bayram Bozkurt, restorasyon mesleğini çocuk yaşta babasından öğrendiğini ve 30 yıldır bu işi yaptığını, özellikle düğmeli evlerin restorasyon işini yatığını ve restorasyon mesleğinin babasından kalma olduğunu söyledi. Dedesi ve babasının restorasyon ustası olduğunu ve kendisinin 3. Kuşak usta olduğunu anlatan Bozkurt, “Kendim babadan kalma restorasyon ustasıyım. 3. Kuşak restorasyon ustasıyım. İşimiz eski evleri yeniye döndürebilmek, canlandırabilmek ve bir 200-300 yıl daha gidebilmesini sağlamaktır. Bu evler yaklaşık 200-300 yıllık evler. İbradı merkezde 29, Ormana mahallesinde bulunan 300 düğmeli evden 49 ve Ürünlü Mahellesinde ise 29 tane tescilli düğmeli evler bulunmaktadır. Buradaki düğmeli evlerin en düşüğü 200 yıl civarında olup, restorasyonu yapılan evler Kültür ve Turizm Bakanlığının hibe desteği ile yapılmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı evlerin durumuna ve metre karesine göre bir milyon 750 bin liradan başlayıp, 2 milyon 500 bin liraya kadar hibe desteği çıkıyor. Denetimlerini bire bir yapmaktadır. Oldukça hassas bir restorasyon yapılıyor” diye konuştu.



“Kanaviçe işler gibi işliyoruz”


Restorasyon çok zor bir iş olduğunu dikkat çeken Bozkurt, “Restorasyon gerçekten kolay bir iş değil. Çok ince detayları var. Yeri gelince bir yılda bitiyor, bezen iki yılı buluyor. Zaten eleman bulamıyoruz. Bu mesleklere heves eden de yok. Ben 3. Kuşağım. Dedemden babamdan gelen bir meslek. Ben sadece ağaç işlerini hassas bir şekilde restore ediyorum. Bunları yaparken huzurlu ve mutlu oluyorum. Bu Osmanlı mimarisi evleri hassas şekilde kanaviçe işler gibi işliyoruz. Kültür Bakanlığımızın bu yapmış olduğu hibe desteği çalışmalar ile tarihimiz kültürümüz ayakta kalıyor. Her yıl ayrılan bütçeler ile tarihimiz yeniden canlanıyor. Bizde mutlu oluyoruz” dedi.



“En önemlisi çatı”


Düğmeli evlerin çökmeye başlamasının en önemli nedeninin çatı olduğunu dikkat çeken restorasyon ustası Bozkurt, “Düğmeli evlerin çökmesinin en önemli sorununun başında çatı gelmektedir. Çatı evin temel direğidir. Çünkü çatısı sağlam olmazsa, kırılan kiremitlerin yerine yenisini koymazsan çatı su almaya başlar. Su alırsa çökmeye başlar. En önemli şey çatıdır. Çatıdan su almadığı müddet ev 300 değil 500 yıl ve daha fazla ayakta kalır” diye konuştu.



“Ata mirası düğmeli evi restore ettiriyor”


Ormana Mahallesinde babasından miras kalan düğmeli evininin restorasyonunu yaptıran İhsan Tolay, “Ormana mahallesinde rahmetli babamdan miras kalan düğmeli evin restorasyon işlerine Kültür ve Turizm Bakanlığının hibe desteği ile başladım. Buradan Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’a çok teşekkür ediyorum. Köyümüzün düğmeli evleri ve kültürü ile çok yakından ilgileniyor. Şu an restorasyonuna başladığım babamdan kalan düğmeli ev rahmetli babam ihsan Tolay tarafından bizzat kendisi yaptırmış. Babam düğmeli ev ustasıydı. Ormana ’da bir çok düğmeli evin yapımını gerçekleştirmiştir. Marangozluk işlerine varıncaya kadar bir eve hayat veren kişilerden bir tanesiydi. Köyde babamın yapmış olduğu birçok evde el izleri vardır. Turizm Bakanlığından ev için 1 milyon 200 bin lira hibe desteği verildi. Bu süreç bir buçuk, 2 yıl kadar sürdü. Şu anda evin restorasyon işlemlerine çatıdan başlayarak hızlı bir şekilde devam ediyoruz. Yaklaşık 2, 2 buçuk ay içinde tamamlayacağız” dedi.



“Düğmeli Evlerin yıkılmasının nedeni mirasçılar”


Düğmeli evlerin yıkılmasının sebebinin mirasçılar arasında anlaşmazlıklar olduğunu dikkat çeken İhsan Tolay, “Ormana ‘da bulunan birçok düğmeli evlerin asıl sahipleri vefat etmiştir. Mirasçılar anlaşamadığı için düğmeli evlerin bazıları anlaşmazlıktan dolayı atıl durumda kalıyor. Bu evlerde çatıdan su almaya başladığında yıkılmaya mahkum ediliyor. Bun için atıl kalan evleri de ayağa kaldırmak için Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleri ile Ormana’da ciddi anlamda çaba sarf ediyoruz. Bunlardan öncülerinden bir tanesi benim. Burada Devletimizin, Kültür ve Turizm Bakanlığının bize vermiş olduğu desteklerinden dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır. Böylece asırlık tarihi düğmeli evlerimiz ayakta kalacak ve gelecek nesillere taşınacak” şeklinde konuştu.



Antalya’da 400 yıllık düğmeli evler ayağa kaldırılıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Dolandırıcıların akıl almaz sahte İncil ve Tevrat oyunu Papirüs kağıdıyla hazırlanan sahte İncil ve Tevrat, milyonlarca liraya satılığa çıkartılıyor. Uluslararası Strateji Kalkındırma Araştırma Derneği (USKAD) Genel Başkanı ve Koruma ve Restorasyon Uzmanı Cemil Karabayram, Türkiye’ye yurt dışından sahte İncil ve Tevrat sokma furyasında papirüs kağıdıyla yeni bir dolandırıcılık yönteminin başladığını belirterek, “Yaklaşık 2 bin TL’ye mal etmiş olduğu bir Tevrat ya da İncil’i 20-30-40 milyon TL’ye piyasaya sunuyor. O fiyata bir alıcı bulamıyor ama “Hemen gitmem lazım, acil yurt dışına çıkmam gerekiyor” diyerek bir tane vatandaşımızı buluyor ve belirli bir fiyata satıyor. Sattıktan sonra ortadan kayboluyor” diye konuştu. USKAD Genel Başkanı ve Koruma ve Restorasyon Uzmanı Cemil Karabayram, Türkiye’ye yurt dışından sahte İncil ve Tevrat sokma girişimlerinin devam ettiğine dikkat çekerek, yeni dolandırıcılık yönteminin papirüs kağıdıyla yapıldığını söyledi. “Papirüs kağıdından 4 katmanlı İncil yapmaya başladılar” Karabayram, Tevrat ve İncil’in dönemleri yapılarak ve taklit edilerek ülkeye sokulmaya çalışıldığını ifade ederek, şu ifadelere yer verdi: “Bu eserler kimi zaman ülkemizin sınırları içinde belli matbaalar tarafından yapılıyor ya da farklı olarak Suriye’den, İran’dan veya Afrika ülkelerinden ülkemize sokulup, belli işlemler yapıldıktan sonra da piyasaya sunuluyor. Birkaç ay önce davul derisinden İncil ve Tevrat yapıp bunu piyasaya süren belli bir kesim vardı. Şimdi Papirüs kağıdından 4 katmanlı İncil yapmaya başladılar, anladığım kadarıyla menşei Suriye’den geliyor, orada yapılıyor ve ülkemize getiriliyor. Ülkemizde yaşayan bazı vatandaşlarımız bu yolla dolandırılıyor.” Farklı yollardan dolandırıcılıklar Cemil Karabayram, vatandaşların sahte eserleri almaları için çeşitli dolandırıcılık yöntemlerinin uygulandığını kaydederek, İçişleri Bakanlığı’nın büyük operasyonlarla kaçakçıları yakaladığını belirtti. Karabayram, “Dolandırıcılığı şu şekilde gerçekleştiriyorlar; bir köy belirliyorlar, köye gidip İncil’i bir taşın arasına yerleştiriyorlar. Bu taşı özel bir harçla kapatıyorlar, taşın içine İncil’i koymadan önce özel bir sarma paket yapıyorlar ve yerleştiriyorlar. O köyde yakın bir kilise varsa yakın bir yere gömüyorlar. Daha sonra birini bulup o köye yolluyorlar, “Bizim elimizde bir harita var, siz bize yardımcı olun” diyorlar. O kişiyle birkaç gün aramaya başlıyorlar, dolandırıcılık eylemine giren kişiler ilk başta bonkör oluyor. Gizli bir hava estiriyorlar ve hemen operasyona geçiyorlar. Sakladıkları taş anıtın içerisinden İncil’i çıkartıyorlar, İncil bulduk diyorlar. Daha sonra köy içerisinde tartışmaya başlıyorlar ve alıcılarla iletişime geçiyorlar. İkinci yöntem de İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Gaziantep gibi şehirlerde belli kesimlere ulaşıp, sahte İncil ve Tevratları elden çıkartmaya çalışıyorlar. Bu olayla ilgili olarak çok ciddi bir ticaret var. Terör örgütleri de bundan faydalanıyor ama şükürler olsun İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş operasyonlara imza attı. Bütün toplumların manevi değerleriyle oynayan ve belirli alanlarda kaçakçılık faaliyetlerine giren kişilerle çok ciddi mücadeleler veriliyor” dedi. Görsel fonla dolandırıcılık Cemil Karabayram, papirüs kağıdıyla yapılan dolandırıcılığı ise şu şekilde açıkladı. “Papirüs kağıdı üzerine bir eskitme yapılmış, eskitme üzerine bir görsel verilerek, görsel fonuyla eserin binlerce yıllık geçmişi olduğu belirtilerek, kişiler bu yönde dolandırılmaya başlıyor. İçinde yazan yazı Aramice mi İbranice mi ne olduğunu bilmediğimiz bir yazı türü, aynı kalıptan çıkartılıyor. Ve o kalıptan çıkartılan yazı türü baskılama sistemiyle papirüs kağıdına geçiriliyor. Papirüs kağıdı üzerinde de özel bir kolajla beraber piyasaya sunuluyor.” “2 bin TL’ye mal etmiş olduğu bir Tevrat ya da İncil’i 20-30-40 milyon TL’ye piyasaya sunuyor” Sahte İncil ve Tevrat’ın daha önce davul derisiyle piyasaya sunulduğunu hatırlatan Cemil Karabayram, davul derisinin fiyatı yükselince papirüs kağıdının tercih edilmeye başlandığını ifade etti. Kaçakçıların sahte eserleri piyasaya çok yüksek rakamlarla sunduğuna dikkat çeken Karabayram, şöyle devam etti: “Eskiden davul derisine alıp 300-400 TL bandında satılıyordu. Davul derisinin fiyatı yükseldi, papirüs kağıdına döndü. Bir papirüs kağıdının fiyatı 80 TL, tek sayfa oluşturmak için dört katlı papirüs kağıdı kullanılıyor. Bu şekilde yaklaşık 500 TL’ye mal oluyor. Yaklaşık 2 bin TL’ye mal etmiş olduğu bir Tevrat ya da İncil’i 20-30-40 milyon TL’ye piyasaya sunuyor. O fiyata bir alıcı bulamıyor ama “Hemen gitmem lazım, acil yurt dışına çıkmam gerekiyor” diyerek bir tane vatandaşımızı buluyor ve belirli bir fiyata satıyor. Sattıktan sonra ortadan kayboluyor, kaybolduktan sonra vatandaş eserin sahte olduğunu anlıyor ama bir sahte eser aldığı için kendisini suçlu hissediyor, gidip şikayetçi olmuyor.” “Türkiye’ye her ay 800-900 sahte İncil ve Tevrat sokuluyor” Yurt dışından Türkiye’ye sokulmaya çalışılan eserlerin Suriye, Irak, İran uzantılı gruplar olduğunu iddia eden Cemil Karabayram, dolandırıcıların her ay 800-900 eseri Türkiye’ye sokmaya çalıştıklarını belirtti. Karabayram, “Eser dolandırıcıları bir güruh tarafından yönetiliyor, bunlar Türkiye’de değil Suriye’de Irak’ta ve İran’da ki gruplar. Türkiye’ye her ay 800-900 sahte İncil ve Tevrat sokuyor. Giriş sağladıkları bu ürünlerle ciddi bir piyasa elde etmeye çalışıyorlar ve ayrıca bu ekiplerin Türkiye’de de çok büyük gelir elde edip, bu gelirleri terör örgütlerine finansman sağlama ihtimalleri çok yüksek. Devletin kayıtlarında Suriye’den getirdiklerine dair kayıtlar var, ilgili uzmanlar tarafından yurt dışından getirildiği tespit ediliyor” diye konuştu.
Antalya Deprem değil, sel ev sahibi kadını kiracı yaptı Antalya’da yaşayan Serpil Yahşi, şehir merkezinde 14 Şubat 2024 tarihinde yaşanan sel afetinin ardından kendi evinden kiralık eve çıkmak zorunda kaldı. Yaşanan büyük afet sonrası duvarlarında çatlak, yer zemininde yükselme yaşanan Yahşi, “Her yerden elimiz kolumuz bağlı, kirada oturuyorum. Mağdurum” dedi. Antalya’nın Kepez ilçesi Teomanpaşa Mahallesi’nde ikamet eden Serpil Yahşi ve kızı, 14 Şubat tarihinde şehirde gerçekleşen sel afeti sonrası evlerini terk etmek zorunda kaldı. 10 yıl önce kredi çekerek inşaat sırasında aldığı evde ömür boyu yaşamayı hayal eden Serpil Yahşi ve kızı, 12 bin TL’ye tuttukları kiralık evde yaşıyor. Sel sonrası su basan evde duvarda oluşan çatlaklar ve zeminde oluşan kayma nedeniyle evin güvenli olmadığını belirten Yahşi, yetkililerin evinde inceleme yapmasını ve evin sağlamlığından emin olmayı istiyor. Serpil Yahşi, 10 yıl önce yerleştiği evinde 14 Şubat 2024 tarihine kadar büyük bir sorun yaşanmadığına dikkat çekerek, sel afeti sonrası eve yaklaşık 60 cm su girdiğini belirtti. Yahşi, şu ifadelere yer verdi: “Burayı 10 yıl önce inşaat halindeyken aldım. Biter bitmez de taşındım, 14 Şubat 2024 tarihine kadar ufak tefek sorunlar vardı ama büyük bir problem yaşamamıştık. 14 Şubat’ta sel olduğunda eve yaklaşık 60 cm’ye kadar su girdi. Ertesi gün su kendiliğinden çekildi. 1 gün sonra tekrar eve geldiğimizde evin her yeri yarılmıştı. İşin inşaat yönünü bilmediğimiz için çevreden eş dost müteahhit inşaat mühendisi vb. birçok insana evi gösterdim. Gelenlerin hepsi “Zeminde boşalma var” dedi. Eve giren 60 cm su kendiliğinden boşaldı, bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu söylediler. Ben çok derin bir araştırmaya girdim, araştırdıktan sonra herkesin söylediği şey aynı oldu. Bu evin 3 buçuk 4 şiddetinde bir depremi kaldırmayacağını söylediler, günden güne yarıkların çoğalacağını belki evin kendiliğinden yıkılma ihtimali olabileceğini söylediler” dedi. "7.5 ay geçti önlem alınmadı" Serpil Yahşi, sel afetinin üstünden 7 buçuk ay geçmesine rağmen hiçbir önlem alınmadığını ve her geçen gün binanın zemininin biraz daha açıldığını ileri sürerek, konuyu yargıya taşıdığını kaydetti. Yahşi, şöyle devam etti: “Ben şimdi burayı tadilat yaptırmak istiyorum, inşaat izin belgesi verilmiyor, basit usul tadilat iznini bile vermiyor. Belediye biz inceleme yapmadık diyor, Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü “Biz tadilat belgesi vermiyoruz, belediye veriyor” diyor. Tekrar belediyeye gidiyorum, “Biz inceleme yapmadığımız yere veremeyiz” diyor. Şu an gereken yerlere dava açtım, müteahhit üç dört aydır bizi tadilat yaptıracağım diye bekletti. Sonra yaptırmıyorum diyerek çekildi. Ben şu an da inşaat firmalarıyla görüşüyorum, “Bütün duvarların yıkılıp örülmesi, zemin kazılması lazım” diyorlar. Bütün bunlar yapılırken binanın yıkılma ihtimalinin bulunduğunu söylüyorlar. Şu an hiç kimse hiçbir şey yapmıyor ve günden güne bina açılıp gidiyor.” Şiddetli bir yağmurda yıkılma riski var Evini incelemesi için getirdiği mühendislerin, evin zeminin yanlış yapıldığı ve dolgu sistemi iyi yapılmadığı için zeminde boşalma yaşandığını söylediklerini kaydeden Serpil Yahşi, müteahhitin sağlam yaptığını savunduğunu öne sürdü. Yahşi, “Evin her yeri şu an köstebek yuvası gibi, zeminde boşalma olmasa yerler bu hale gelmez. Yaz geldiğinde çatlaklar artacak dediler, gerçekten öyle oldu. Dışardan sorduğum insanlar, tekrar şiddetli yağmur yaşandığında yıkılma ihtimalinin de bulunduğunu söylüyorlar. Karot testi yaptıramıyoruz, çünkü binadakiler evlerinden olma korkusuyla karşı çıkıyor. Müteahhit sağlam yaptığını savunuyor, sorunu sele bağlıyor” dedi. Tadilat izni verilmiyor Evi satın aldığı krediyi yıllarca yemeden-içmeden ödediğinin altını çizen Serpil Yahşi, çok sevdiği evinde sel sonrası tüm hatıralarının kaybolduğunu aktardı. Yahşi, “Sel oldu, ertesi gün evde ne kadar eşya varsa bıraktım çıktım. Hepsini çöpe attım. 12 bin TL’ye ev tuttum, evi yeniden döşedim. Bir sene olacak, hiç kimse hiçbir şey yapmıyor. Evi yaptırmak istesem yaptıramıyorum, çünkü kimse tadilat izin belgesi vermiyor. Buraya az değil de orta hasar verilseydi temelden güçlendirilme yapılacaktı, o da verilmedi. Her yerden elimiz kolumuz bağlı, kirada oturuyorum. Mağdurum. Evimi çok seviyordum, evimden oldum, bütün eşyalarım hatıralarım çocuğumun fotoğrafları gitti. Her şeyim yok oldu. Bunlarda da değilim, bir afet yaşandı, bütün mahalleyi sel bastı. Mahallede 150 giriş su altında kaldı. Ama herkesin evinden suyu çekti itfaiye, bir hafta sonra kuruttular. Parkeyi değiştirip, boyasını yapıp, yaşamlarına devam ettiler. Ama biz hiçbir şey yapamıyoruz” ifadelerini kullandı. "Binada 8-10 cm kayma var" Tek isteğinin resmi kurumlar tarafından evine inceleme yapılması olduğunu söyleyen Serpil Yahşi, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Tek isteğim, devletimiz gelsin buraya düzgün bir şekilde inceleme yapılsın. Tek başıma işlem yaptıramıyorum, binanın onayı lazım. Binadakiler çürük çıkma ihtimali nedeniyle izin vermiyorlar, adını bile andırmıyor, bana tepki gösteriyorlar. Dışardan getirdiğim mühendislerin gözlemine göre binada yaklaşık 8-10 cm kayma olduğunu söylüyorlar. Perde tülleri normalde yere değiyordu, şimdi 8-10 cm yukarda. İlk evimdi, bir tane kızım ve iş yerim var. Yıllarca yemedik içmedik gezmedik kredi ödedik, sonuç bu. Çevredekiler, “Yaptır, duvarları süsleyelim, sat gitsin” diyor. Şimdi burayı satsam, çocuklu bir aile gelse bir depremde yıkılsa vebalinin altından kalkamam. Buranın sağlamlığından emin olmak istiyorum. Karot mu yapılacak test mi yapılacak bilmiyorum, bir şekilde yetkililerin inceleme yapması gerekiyor. Kendi imkanlarımla çok sayıda müteahhit, inşaat işçisi, jeoloji ve inşaat mühendisleri getirdim, elimizde belge yok. Araştırdığımda sonuç iç açıcı değil. Yıllarca oturacağım ev hayaliyle evi aldım. Bölgemiz güzel, iş yerine yakın, evimi de seviyordum ama şu an milyon verseler gelip bu evde yaşamam. Yeniden 12 bin TL’ye ev bulduk, emlakçı parası verdik, 6 aylık kirayı yatırdık. Sıfırdan ev düzdük, yaklaşık 500 bin TL tuttu. Her şey çöp oldu, sularla birlikte gitti.”
Kahramanmaraş Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Görgel: "İmar planımızı bilim insanlarımızın raporuna göre revize edeceğiz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile bir araya gelen Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel, “Şehrimizin batısında, şehir merkezinde ve şehrimizin doğusunda fay hattı sebebiyle uygun olmayan alan ilan edilen bölgelerde deprem üretme potansiyeli görülmedi ve gerekli tedbirler alınarak yapılaşma yapılabilecek. Şehrimizin güneyinde, yapılaşmanın olmadığı bölgede ise sakınım bandı oluşturulacak. Şehrimizin geleceği için büyük önem taşıyan bu çalışmayla imar planlarımızı bilim insanlarımızın raporuna göre revize edeceğiz” dedi. Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Ankara’ya giden Görgel, Bakan Kurum ile bir araya geldi. AK Parti Kahramanmaraş Milletvekilleri Ömer Oruç Bilal Debgici, Dr. Tuba Köksal ve Mevlüt Kurt ile bakanlık yetkililerinin de yer aldığı toplantıda, yeni Kahramanmaraş’ın imar ve inşası noktasında yürütülen ve planlanan yatırımlar değerlendirildi. Toplantıda Bakan Murat Kurum, uygun olmayan alanlara ilişkin son gelişmeleri de paylaştı. “Yerleşime Uygunluk Durumları Netleşti” Uygun olmayan alanlara ilişkin açıklamalarda bulunan Bakan Kurum, “Kahramanmaraş Mikro Bölgeleme Etüt Raporumuzu bilimsel çalışmalar eşliğinde tamamladık. Çalışmalar sırasında hendekler kazdık, numuneler aldık. Londra’daki laboratuvara gönderdik, sonuçlarımız geldi ve bu sonuçlara göre bölgede yerleşime uygunluk durumlarını artık net olarak belirlemiş olduk. Kahramanmaraş fay zonlarından bazılarında deprem üretme potansiyeli bulunmadığı, dolayısıyla fay sakınım zonu konulmasına gerek olmadığı sonucuna vardık. Bu çerçevede, bu alanları uygun olmayan alan tanımı yerine önlemli alan olarak yeniden düzenledik. Kentin güneyinden geçen fay segmentinde deprem üretme potansiyeli tespit edilmiştir. 70 metre genişliğinde fay sakınım bandı bırakılmıştır. Sonuç olarak mikro bölgeleme etüt raporunda belirtilen yerleşime uygunluk durumları göz önüne alınarak belediyemizce imar planı revizyonları yapılacak plan kararı ve gerekli önlemler doğrultusunda yapılaşmaya gidilebilecek” diye konuştu. “İmar Planlarımızı Bilim İnsanlarımızın Raporuna Göre Revize Edeceğiz” Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında gerçekleştirilen toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Görgel, “Milletvekillerimizle birlikte Bakanımız Sayın Murat Kurum’u ziyaret ederek şehrimize dair istişare ve değerlendirmelerde bulunduk. Sayın Bakanımız mikro bölgeleme etüt raporunu bizler ve vatandaşlarımızla paylaştı. Şehrimizin batısında, şehir merkezinde ve şehrimizin doğusunda fay hattı sebebiyle uygun olmayan alan ilan edilen bölgelerde deprem üretme potansiyeli görülmedi ve gerekli tedbirler alınarak yapılaşma yapılabilecek. Şehrimizin güneyinde, yapılaşmanın olmadığı bölgede ise sakınım bandı oluşturulacak. Şehrimizin geleceği için büyük önem taşıyan bu çalışmayla imar planlarımızı bilim insanlarımızın raporuna göre revize edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Antalya Kepez’de Hasta Yakınları Konukevi’nin kapasite ve konforu arttı Kepez Belediyesi’nin Hasta Yakınları Konukevi misafirlerine konforlu ve kaliteli bir hizmet sunuyor. Kapasitesini yüzde 115 arttırılan ve 2024 yılında konaklayan misafir sayısı geçen yıla göre iki katına çıkan Hasta Yakınları Konukevi’ni Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz ziyaret etti. Kepez Belediyesi bölge halkına daha modern, erişilebilir ve ihtiyaçlara cevap veren çözümler sunarken, ilçeye gelen vatandaşların konforuna yönelik hizmetleri de ayrıca önemsiyor. Heasta Yakınları Konukevi, misafirlerine her açıdan rahat ve konforlu bir konaklama imkânı sunarken, bölgedeki sağlık hizmetlerine erişen hasta ve yakınlarına büyük bir destek sağlıyor. Hasta Yakınları Konukevi’nde yapılan iyileştirmelerle, konukevi kapasitesini yüzde 115 artırarak, 2024 yılında konaklayan misafir sayısını geçen yıla göre iki katına çıktı. Mayıs ayından bu yana 731 misafir konukevinden faydalandı. 7 gün 24 saat hizmet veriyor Daha önce 17.30’dan sonra yeni misafir kabul edilmeyen Hasta Yakınları Konukevi’nde bu uygulama kaldırılarak, 7 gün 24 saat kabul hizmetine başlandı. Gecenin herhangi bir saatinde gelen misafirlerin, hemen konaklama işlemleri yapılarak ertesi gün eksik belgelerini getirme imkânı sunuluyor. Bu sayede, acil durumlarda hastane çevresinde kalmak zorunda olan hasta yakınları, büyük bir rahatlıkla konukevi hizmetlerinden yararlanabiliyor. Konukevi ayrıca engelli misafirler için de özel olarak tasarlanmış 4 adet odaya sahip. Bu odalar sadece engelli bireylere tahsis edilirken, sabah kahvaltısı ve akşam yemeği odalara servis ediliyor. Konukevinde sunulan ücretsiz çay ve kahve servisi ise 24 saat kesintisiz devam ediyor. Yenilenen bahçe ve lobi alanı Hasta Konukevi’nin kullanıma kapalı olan bahçesi 11 günlük yoğun bir peyzaj çalışması sonrası yeniden hizmete açıldı. Bahçeye banklar ve kamelyalar eklenerek, hasta yakınları için hastane stresinden uzak, yeşillikler içinde ferah bir alan oluşturuldu. Aynı şekilde, misafirlerin zaman geçirebileceği lobi alanında da yenilikler yapıldı. Artık misafirler, lobide çay ve kahvelerini yudumlayarak televizyon izleyebiliyor, masa tenisi oynayabiliyor. Ayrıca, lobi kütüphanesindeki 247 olan kitap sayısı 1863’e çıkarıldı. Hasta Yakınları Konukevi’nde kapalı olan çocuk oyun parkı yenilenerek, yeniden hizmete açıldı. Hasta Konukevi’ne gelen çocuklara, balon, oyuncak ve boyama kitapları hediye ediliyor Şehit ve gazi ailelerine ücretsiz Kepez Belediyesi meclisinden alınan karar doğrultusunda, şehit ve gazi ailelerine ücretsiz konaklama imkanı da sunuluyor. Ayrıca güvenlik tedbirleri de artırıldığı konuk evinde, vatandaşlara daha kaliteli ve konforlu bir hizmet sunabilmek amacıyla dilek, şikayet ve öneri ofisini hayata geçirildi. Antalya’ya tedavi amacıyla gelen hasta ve yakınlarına, sabah kahvaltısı ve akşam yemeği imkanı da sunuluyor. Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Antalya’ya tedavi için gelen hasta ve yakınlarının konakladığı Hasta Konuk Evini ziyaret etti. Konukevi’nin yenilenen alanlarını gezdi, hasta yakınları ile sohbet ederek, istek ve taleplerini dinleyen Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, "Antalya’ya tedavi için gelen hastalar ve yakınları için bu konukevimiz büyük bir anlam taşıyor. Misafirlerimize burada kaliteli ve en güzel hizmeti sunmak, bizim için bir önceliktir" dedi.
Ankara Başkent’in yanı başında yetişen hünnabın hasadı başladı Hünnap hasadı Ankara’nın Güdül ilçesinde başladı. Genellikle Asya ve Orta Doğu ülkelerinde yetişen hünnap ve Çin hurması olarak da bilinen hünnap meyvesinin hasadı başladı. Başkent’in yanı başında Güdül ilçesinde yetiştirilen hünnaba ilgi büyük. Güney Asya’ya özgü bir meyve olan hünnap elmaya olan benzerliği ve lezzetiyle vatandaşlardan tam not alıyor. Küçük ve yuvarlak bir yapıya sahip olan meyvenin faydaları saymakla bitmiyor. Hünnap meyvesinin kemikleri güçlendirdiği, uykusuzluğa iyi geldiği ve kan dolaşımını düzenlediği belirtiliyor. Doktorların tavsiyesini dinledi bahçesine hünnap ekti Atalarından kalan arsasına hünnap ağaçları diken ve her yıl yüzlerce kilo hasat eden 70 yaşındaki Ruftane Babaoğlu, torunlarının isteğiyle bahçeye çevirdiği arsasından çıkan hünnapları gelire dönüştürüyor. Sabahları ATV sürerek bahçenin bakımlarını yaptığını söyleyen Babaoğlı, “Çocukla istediği için burayı bahçe yaptık, hünnap ağacı diktik. Sabahları geliyoruz, ATV’ye biniyoruz. Hünnap her şeye iyi sağlığa ve şekere iyi geliyor. Doktorlar söylüyor yiyin için diye çok faydalı. Onun için biz de özlendik işte. Diktik, yetiştirdik bu hale getirdik. Benim bahçemde 250-300 kilo çıkıyor. Geçen sene 50 liraya sattık. Bu yıl 75 liraya satıyoruz. Çocuklarım Ankara’ya götürüyorlar. Müşterileri var alıştır artık herkes istiyor” dedi. "Yıllık en aşağı 200 tona yakın çıkar" İlçede yılda 200 tona yakın hünnap hasadı yapıldığını belirten Güdül ilçesine bağlı Yeşilöz mahalle muhtarı Osman Odabaşı, “Bu ağaçları Antalya Kemalpaşa’dan getirdim. Bütün ilçemiz bu ağaçlardan dikti. Bütün meyve satışı mükemmel. Kilosu 75 liradan satılıyor. Toplaması kolay, satması, pazarlaması çok kolay. Tembel işi iki işi istediği kadar hünnap yetiştirebilir. Hünnap bazı hastalıklara iyi geliyor kalp ve şeker gibi hastalıklara iyi geliyor. Şeker hastası olan çoğu kişi bize sipariş veriyorlar. Hünnap yetiştirmek çok kolay ne kadar su verirsen o kadar verim olur. Soğuk vurma derdi olmaz. Güdül ilçemizde yıllık en aşağı 200 tona yakın çıkar. Herkes iyi kötü bu meyveyi Güdül’de yetiştirir. Bu Hünnap elmaya benziyor ama çoğu kişi bu meyveyi bilmiyor. Bunun ana vatanı Amasya’dır. Aroması bol yemesi kolay. Bir dakika 10 tane bile yiyebilirsin” diye konuştu.