POLİTİKA - 13 Kasım 2024 Çarşamba 11:29

İçişleri Bakanı Yerlikaya: “Toplumun ve ailenin huzurunu kaçıracak her türlü etki ve etkileşimin karşısında olduk ve olmaya devam edeceğiz”

A
A
A
İçişleri Bakanı Yerlikaya: “Toplumun ve ailenin huzurunu kaçıracak her türlü etki ve etkileşimin karşısında olduk ve olmaya devam edeceğiz”

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, toplum ve aile huzurunu tehdit eden her türlü unsurun karşısında olmaya devam edeceklerini söyledi.


İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ev sahipliğinde düzenlenen ‘Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Kurulu 1. Toplantısı’nda yaptığı konuşmada aile yapısının korunmasının önem taşıdığını belirterek, "Milletimizin temel dayanağı ve toplumsal omurgası olan aile yapımızı korumak ve güçlendirmek, hepimiz için hayati bir önem taşıyor. Ancak geldiğimiz aşamada ideolojik bir mahiyet kazanan küreselleşmenin aile kurumunu parçalamaya yönelik çok ciddi tehditleriyle karşı karşıyayız. Değerlerimizi aşındırmaya çalışan bu akımların büyük finans kaynaklarından beslendiği ve uluslararası kurumlar tarafından da desteklendiği ne yazık ki acı bir gerçek. Bilhassa gençlerimizi hedef alan bu kirli zihniyet, çeşitli sapkın ideolojilerin gençlerimizi kıskacına almasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle LGBT gibi sapkın oluşumlar, cinsiyetsizlik kavramları, aile yapımızı tehdit eden en büyük tehlikelerdendir” dedi.



“Büyük ve güçlü Türkiye’nin geleceği, güçlü aile ile mümkündür


Türkiye’nin geleceğinin aile yapısını korumaktan geçtiğine değinen Bakan Yerlikaya, “Tarihi ve kültürel müktesebatımızın da ötesinde insan varoluşuna, fıtri doğamıza aykırı olan bu sapkın akımlara karşı gençlerimizi ve aile yapımızı her türlü tehditten korumak adına kararlılıkla mücadele etmek, bizim için bir beka ve ikbal meselesidir. Çünkü biliyoruz ki büyük ve güçlü Türkiye’nin geleceği, güçlü aile ile mümkündür” şeklinde konuştu.



“İçişleri Bakanlığı olarak bizlere de önemli görevler düşmektedir”


“Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” konusunda İçişleri Bakanlığı’nın da üzerine önemli görevler düştüğünü ifade eden Bakan Yerlikaya, “Cumhurbaşkanlığımız tarafından yayımlanan ‘Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’ çerçevesinde İçişleri Bakanlığı olarak bizlere de önemli görevler düşmektedir. Bu kapsamda Bakanlığımız, üç ana faaliyet alanından doğrudan sorumlu, 7 faaliyette de ilgili kurum olarak yer almaktadır. Ana faaliyette ilk olarak ‘Afete Hazır Aile Eğitimlerinin’ yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. İkincisi, mahalle muhtarları ve apartman yöneticilerine afet bilinci ve toplanma alanlarına ilişkin eğitimler verilmesi planlanmaktadır. Son ana faaliyetimizde de kaymakam adayları ile kolluk personelimiz, yardımcı yargı personelimiz ve adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerindeki uzmanlarımıza aile ve sosyal hizmet temelli dersler verilecektir” dedi.



“Afet ve acil durumlara ilişkin ‘afet okuryazarlığı’ eğitim modülleri oluşturulacak”


İçişleri Bakanlığının yer alacağı diğer faaliyetlerden de bahseden Bakan Yerlikaya, şu ifadelere yer verdi:


“Bakanlığımızın ilgili kurum olarak yer aldığı diğer 7 faaliyette ise; AFAD’ın öncülüğünde yürütülecek çalışmalarda afet ve acil durumlara ilişkin ‘afet okuryazarlığı’ eğitim modülleri oluşturulacak. Okullarda velilere yönelik afet farkındalık programları yürütülecek ve afet müdahalesindeki yerel mekanizmaların aile odaklı yaklaşımları güçlendirilecektir. Bakanlığımızın diğer görev alanlarında ise, aile içi şiddet ve aile düzenine karşı işlenen suçlar ile bu suçların nedenlerine dair analiz çalışmaları yapılması, nüfus yapısındaki değişimlere uyum sağlamak adına hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi, ülkemizdeki yabancı uyruklu ailelerin uyum süreçlerini destekleyecek rehberlik hizmetlerinin artırılması, şehit ve gazi ailelerine yönelik psikososyal destek hizmetlerinin genişletilmesi hedeflenmektedir.”



“Aileyi tehdit eden bu unsurlara karşı koruyucu, önleyici ve güçlendirici faaliyetlerimizi aralıksız yürütmekteyiz”


Aile karşıtı durumlara yönelik alınan önlemlerle ilgili konuşan Bakan Yerlikaya, “‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonu çerçevesinde İçişleri Bakanlığı olarak aileyi tehdit eden bu unsurlara karşı koruyucu, önleyici ve güçlendirici faaliyetlerimizi aralıksız yürütmekteyiz. Bu kapsamda AFAD koordinasyonunda ‘Afete Hazır Aile Eğitimleri’ çerçevesinde 1 milyon 830 bin 368 aileye ‘Afet Bilinci Eğitimleri’ verildi. Okullarda 3 milyon 223 bin 793 öğrencimize afet ve acil durum farkındalığı kazandırıldı. Bin 903 muhtarımıza afet ve toplanma yeri eğitimleri verildi. 25 bin 242 personelimize ‘Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi’ eğitimi, 18 bin 88 personelimize ise ‘Aile İçi İletişim’ eğitimi verildi. Emniyet ve jandarma teşkilatlarımız bünyesinde toplam bin 287 ‘Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Büro Amirliği’ oluşturulmuş olup, ülkemizin her bölgesinde çalışmalarımız devam etmektedir” diye konuştu.



“Her türlü mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz”


Mücadelelerini sürdüreceklerini söyleyen Bakan Yerlikaya, “Toplumun ve ailenin huzurunu kaçıracak her türlü etki ve etkileşimin karşısında olduk ve olmaya devam edeceğiz. Gençlerimizi kültürümüzü tehdit eden zararlı etkilerden korumak için her türlü mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Mersin’de Glütensiz Kafeden çölyak hastalarına destek Mersin Büyükşehir Belediyesi, iştiraklerinden biri olan Denizkızı Turizm A.Ş. bünyesinde yeni bir ilke imza atarak Glütensiz Kafe-Marketi hizmete açtı. Glüten hassasiyetinden dolayı mide, bağırsak, cilt, kilo ve daha birçok problem yaşayan hastaların piyasada yüksek maliyetler sebebi ile ulaşmakta zorlandığı ürünleri tek bir noktada toplayan Büyükşehir Belediyesi, hayata geçirdiği uygulama ile glüten hastalarına umut ışığı oldu. Dışarı çıktığında acıkma endişesi taşıyan glüten hastalarının hem sosyalleşebileceği hem de gönül rahatlığı ile tüketebileceği ürünlerin yer aldığı işletmede, her türlü hamur işinden aperatif yiyeceklere varıncaya kadar pek çok ürün yer alırken, paketli ürünlerin satışı da yapılıyor. Yenişehir ilçesinde bulunan Antika Pazarının hemen yanında yer alan işletme, çölyak hastaları ve glüten hassasiyeti bulunan vatandaşlara lezzetli ve glütensiz pek çok ürün seçeneği ile geniş bir yelpazede hizmet sunuyor. “Glütensiz beslenmek zorunda olanları ve tercih edenleri ağırlamak istedik” Denizkızı Turizm A.Ş.’de gıda mühendisi Çağrı Demirtaş, Glütensiz Kafe-Marketi 15 gün önce hizmete açtıklarını belirterek, “Zaruri olarak glütensiz beslenmek zorunda olan ya da glütensiz beslenmeyi tercih eden insanları ağırlamak amacıyla açtık” dedi. Demirtaş, işletmeyi açmadan önce saha araştırması yaptıklarını söyleyerek, “Bu proje başlamadan önce bize gelen talepleri inceledik. Bunun dışında da şehir dışında olmak üzere örnek temsil edecek yerleri araştırdık. İnsanlar günümüz koşullarında ürünlere fiziksel anlamda ulaşabiliyorlar ancak güvenle oturabilecekleri ve sosyalleşebilecekleri bir alan yok. Biz de bunun üzerine çalışıp böyle bir yeri hizmete açtık ve devamı da gelecek” ifadelerine yer verdi. “Çalışanlarımız çapraz bulaşma bilinciyle çalışacak” işletmede yer alan çeşitlerin bilgisini de veren Demirtaş, “Hamburger, makarna, pizza, salatamız var. En önemlisi de burada glüten içeren hiçbir ürün yok. Çalışanlarımız çapraz bulaşma (glütensiz gıdaların, glüten içeren gıdalarla doğrudan ya da dolaylı yollarla temas etmesi sonucu glüten partiküllerinin bulaşmasını ifade eder) bilinciyle çalışacak. Glüten içeren ürün girmeyeceğini bilerek gelen misafirlerimiz de rahatlıkla ve güvenle glütensiz ürünlerini tüketebilecekler” diye konuştu. “Vatandaşlarımızı keyifle ağırlayacağız” Demirtaş son olarak, “Şirketimizin 7’den 70’e her zevke hitap eden konsepti var. Glütensiz Kafe & Marketimiz de bunlardan biri oldu. Glütensiz beslenmeyi tercih eden ya da zorunlu olarak glütensiz beslenen vatandaşlarımızı keyifle ağırlamaktan onur duyacağız” dedi.
İzmir Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçti İzmir’de 18 yılı evde olmak üzere toplam 32 yıl diyalize bağımlı bir yaşam süren Cengiz Yelegen, kadavradan yapılan bağışla hem özgürlüğüne hem de yeni bir yaşama kavuştu. Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olan Yelegen, “Kendime çok iyi baktığım, doktorlarımın sözünden çıkmadığım için diyalizli yıllarım çok uzun sürebildi. Şimdi ise 26 yaşıma geri döndüm. Makineli yaşamdan kurtuldum, özgürüm” dedi. İzmir’in Buca ilçesinde annesi Düriye ve babası Celal Yelegen ile birlikte yaşayan 58 yaşındaki Cengiz Yelegen, askere gitmeden önce nefrit (böbrek iltihabı) geçirdi. Asker dönüşü yüksek tansiyon şikayeti yaşayan talihsiz adam, 1992 yılının sonlarına doğru rahatsızlandı. O yıla kadar Bitlis’in Tatvan ilçesinde yaşayan Yelegen, daha iyi tedavi imkanları olduğu gerekçesiyle ailesiyle birlikte İzmir’e taşındı. Burada kendisine ‘böbreklerinin tamamen iflas ettiği’ söylenen Yelegen, diyalize başladı ve 14 yıl boyunca çeşitli merkezlerde haftanın üç günü diyalize bağlandı. 14 yılın sonunda ise Türkiye’de evde diyaliz uygulaması için adımlar atılmaya başlanınca, bu uygulamanın ilk hastası oldu. 8 aylık eğitimden sonra evde diyalize girmeye başlayan Yelegen, bu şekilde 18 yıl geçirdi. İlk diyalize girdiği yıllarda hepatiti olduğu için nakil olmaktan korkan Yelegen geçen yıl doktorunun ‘tıbbın çok ilerlediğini’ söyleyip ‘böbrek nakli’ önermesi üzerine korkularını geride bıraktı ve nakil için Acıbadem Kent Hastanesi’ne başvurdu. Uygun canlı vericisi olmayan Yelegen yaklaşık 11 ay önce kadavra listesine adını yazdırdı. Umudu yoktu Bağış çıkacağı umudu olmayan Yelegen’in, 18 Ekim’de nakil için çağrılan adaylar arasında en uygun hasta olduğu belirlendi. 32 yıllık diyaliz hastası, Uzm. Dr. Işık Özgü başkanlığında Uzm. Dr. Uğur Saraçoğlu, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, Prof. Dr. Hüseyin Töz, Uzm. Dr. Gökhan Ekin ve Doç. Dr. Mert Akan’dan oluşan ekip tarafından nakil operasyonuna alındı. Başarılı geçen nakil sonrası Yelegen, sağlığına kavuşarak makineye bağlı olmaktan kurtuldu. “Şimdi çok iyiyim, 26 yaşıma geri döndüm” Tedavi için göç ettikleri İzmir’de babasıyla birlikte bir elektrikçi dükkanı işleten Yelegen, hastalığı yüzünden yaptığı evlilik planından vazgeçtiğini belirterek şunları kaydetti: “Diyalize girdiğim ilk yıllarda Türkiye’de böbrek nakli bu kadar ileri değildi. Hepatit nedeniyle ‘risk olur, gençsin’ dediler. Organ reddi yaşamış hasta gördüm, korktum. 14 yıl çeşitli merkezlerde diyaliz gördüm. 2006 yılında doktorum evde diyaliz uygulamasından söz etti. Böyle bir şey benim hayalimdi, hemen kabul ettim. Eğitim aldım, sonrasında 18 yıl boyunca gün aşırı evde sabaha kadar makineye bağlandım. Geçen yıl bir diyaliz merkezi doktoru böbrek nakli olmamı önerdi. Ben riskten bahsedince, doktorum da ‘tıbbın ilerlediğini, riskin her yerde olduğunu, sokağa çıktığında bile insanın başına bir şey gelebileceğini’ söyledi. Nakil olmaya o an karar verdim. Bir yıl bile beklemeden bağış çıktı. Nakil oldum ve şimdi çok iyiyim. 26 yaşıma geri döndüm, çok mutluyum. Hala rüyada gibiyim, makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Hayatım değişti. Bu organı kim bağışladıysa Allah razı olsun.” “Bir günlük bile program yapamıyordum” “Bunca yıl kabullendiğim için diyalize dayanabildim. Annem de çok titizdi, bana çok iyi baktı. Ben de kendime iyi baktım” diyen Yelegen, “Fazla sıvı almamamız gerekiyor. Doktorların her sözünü dinledim. Çok isyan eden diyaliz hastaları gördüm. Kabullenirsen iyi oluyorsun. Diyaliz yüzünden bir günlük tatil programı bile yapamıyordum. Fakat şimdi özgürüm ve ilk yapacağım iş memleketime gidip 15-20 gün tatil yapmak olacak” açıklamalarında bulundu. “Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçmiş” Hastası ve diyaliz süresi sonrası nakil konusunda bilgi veren Acıbadem Kent Hastanesi Böbrek Nakli ekibinden Nefroloji Uzmanı Dr. Ebru Sevinç Ok, özellikle hepatit C tedavisinde yeni ilaçlar sayesinde çok gelişme kaydedildiğini, eskiye göre çekincelerin çoğunun ortadan kalktığını, ağır karaciğer hastası olmadıkça nakil olmaya hiçbir engelin bulunmadığını söyledi. Sözlerini sürdüren Doç. Dr. Ok, şöyle konuştu: “Cengiz Bey 32 yıldır diyalize giren bir hasta, çok uzun bir süre ve nadir görülen bir durum. Türkiye’de 30 yılı aşkın kaç tane diyaliz hastası var bilmiyorum. Erken yaşlarda diyalizle tanışmış, bütün hayatını diyalizle geçirmiş. Bu kadar yıl sonra her şeye rağmen biz ona nakil yapabildik. Onun için çok özel bir nakil oldu. Uzun diyaliz süresi çok önemli. Çünkü diyalizde hastalar hem yaşam şanslarını yitirme hem de kalp hastalıkları gibi çok büyük problemlerle karşılaşabilmekte. Cengiz Bey’in bu kadar yıldır sürdürebilmesi de iyi bir tedavi şekline, ev diyalizine bağlı.” “Hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli” Cengiz Yelegen’in, Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olması sebebiyle, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesine yardımcı olan bu diyaliz yöntemiyle devam ettirdiğini belirten Doç. Dr. Ok, “Hasta gayet iyi. Burada hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli. Uzun zaman geçti gibi düşünmemek lazım. Elbette ki diyaliz süresini çok uzatmadan bir an önce nakil olması herkes için çok sağlıklı bir şey. Kendine iyi baktığı, uygun bir diyalize devam ettiği taktirde birçok hasta nakil olabiliyor” diye konuştu.