POLİTİKA - 15 Ekim 2024 Salı 15:18

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazze’den sonra şimdi de Lübnan’a uzanan İsrail’in soykırım politikası, insanlığın siyonizmin gerçek yüzüyle tanışmasına da vesile oldu” dedi.


Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Filistin’in Geleceği Konferansı”nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Dış İlişkiler ve İnsan Hakları Başkanlıklarının müştereken düzenlediği bu anlamlı toplantı vesilesiyle beraber olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti.


Erdoğan, dünyanın farklı köşelerinden Ankara’ya teşrif eden misafirlere hoş geldin diyerek, Filistin’in Geleceği Konferansı’nın Filistin davası için, Filistin halkının adil, müreffeh ve barış dolu yarınları için hayırlara vesile olmasını temenni etti.


Erdoğan, bugün burada kalbi Kudüs için atan, Filistin davasına omuz veren, sahip çıkan, Kudüs ilk kıblemizdir, kırmızı çizgimizdir diyen. Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için duruşunu, tavrını, yüreğini cesaretle ortaya koyan misafirleri bir kez daha saygıyla selamlayarak bu vesileyle geçen yıl 7 Ekim’den bu yana İsrail’in acımasızca katlettiği Filistinli, Lübnanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diledi.


Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:


“Filistin’in seçilmiş son başbakanı, aziz kardeşim, çok değerli dostum, İsmail Haniye’yle birlikte siyonist rejimin kalleşçe şehit ettiği tüm siyasi aktörleri bugün bir kez daha rahmetle yad ediyorum. İşgalcilerin postallarıyla kirlettikleri vatan topraklarının üstünde onursuzca yaşamaktansa, ‘toprağın altında şereflice yatarım’ diyen yiğitlik timsali tüm kahramanları, Filistin’in civanmert evlatlarını, asil ve yürekli gençlerini tekrar tazimle anıyor, Mevla’dan kendilerine rahmet niyaz ediyorum. Rabbim; Filistin’in ve Lübnan’ın tüm şehitlerini cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum.”


Filistin meselesinin konuşulmasını, özellikle içinden geçilen bu kritik dönemde tüm yönleriyle ele alınmasını çok önemli bulduklarını belirten Erdoğan, “Siyasetçileri, akademisyenleri, Filistin davasına gönül veren aktivistleri bir araya getiren konferansımız, inşallah üç önemli başlık altında meselenin enine boyuna tartışılmasını sağlayacaktır. Fikirleriyle, önerileri ve değerlendirmeleriyle konferansa katkı verecek tüm katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.


“Gazze’den sonra şimdi de Lübnan’a uzanan İsrail’in soykırım politikası, insanlığın siyonizmin gerçek yüzüyle tanışmasına da vesile oldu”


Geçen yıl 7 Ekim’de İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılar, Filistin meselesini tekrar insanlığın gündemine taşıdığını bildiren Erdoğan, “Gazze’de, çoğu çocuk ve kadın yaklaşık 50 bin masumun hayatına mal olan ve halen devam eden katliamlar, Filistin halkına yönelik zulmü bir kez daha tüm dünyanın dikkatine getirdi. Gazze’den sonra şimdi de Lübnan’a uzanan İsrail’in soykırım politikası, insanlığın siyonizmin gerçek yüzüyle tanışmasına da vesile oldu. Yine bu süreçte siyonist lobinin, küresel güçleri ve sistemi nasıl kontrol ettiğini; ekonomiyi, ticareti, medyayı, sinema sektörünü, sanatın her dalını, akademiyi, üniversiteleri, hatta bazı ülkelerde devleti, askeri ve sivil bürokrasiyi nasıl baskı altında tuttuğunu hepimiz çok yakından gördük. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dahil uluslararası örgütlerin İsrail’in şımarıklıkları karşısında nasıl büyük bir acze düştüklerini yine hep beraber yüzümüz kızararak takip ettik” diye konuştu.


Erdoğan, insan hakları örgütlerinin, küresel ölçekte yayın yapan meşhur medya organlarının, söz konusu Filistin olunca, söz konusu Gazzeli, Batı Şerialı, Lübnanlı mazlumlar olunca, mesele Gazze’de vahşice öldürülen masum çocukların hakları olunca, keskin nişancı kurşunuyla katledilen henüz 1-2 yaşındaki bebekler olunca, nasıl derin bir sessizliğe büründüklerine, nasıl üç maymunu oynadıklarına yine sizlerle birlikle şahitlik ettiklerini vurguladı.


Batının yıllardır savunageldiği özgürlük, demokrasi, hukuk, ifade ve basın hürriyeti gibi değerlerin tamamı, bir çırpıda rafa kaldırıldığını belirten Erdoğan,


“Daha bunun gibi, insanı insanlığından utandıran nice sahne, gözlerimizin önünde yaşandı. Canlı yayında gazeteciler kurşunlandı. Hastaneler, camiler, okullar, kiliseler vuruldu. Yardım kuyruğundaki sivillerin üzerine bombalar yağdırıldı. Siyasetçiler, doktorlar, insani yardım görevlileri hunharca katledildi. 360 kilometrekarelik daracık bir alana sıkıştırdıkları 2 milyon insana her türlü zulmü reva gördüler. Açlıkla, susuzlukla, gıdasızlıkla; ilaçsız, doktorsuz, hastanesiz bırakarak canlarını alamadıkları insanları bombalarla öldürdüler” şeklinde konuştu.


“İsrail’in işgal, yıkım ve infaz politikası tam 76 yıldır aralıksız devam ediyor”


Tüm bunları ve çok daha fazlasını, 7 Ekim’den bu yana, hepimiz içimiz kan ağlayarak takip ettiklerini belirten Erdoğan şu ifadeleri kullandı:


“Her ne kadar dünya, İsrail vahşetine 7 Ekim’den sonra gözlerini açmış olsa da, Filistin halkı bu zulmü on yıllardır yaşıyor. İsrail’in işgal, yıkım ve infaz politikası tam 76 yıldır aralıksız devam ediyor. Esasında Filistin’de kan, gözyaşı ve zulüm hiçbir zaman dinmedi. Bakınız, İsrail devleti 1948 yılında kuruldu. Filistin halkının gözünde 14 Mayıs 1948, büyük bir felaket demekti. İsrail güçleri, Nekbe sırasında yaklaşık 1 milyon Filistinliyi sürgün etti, Filistinlilere ait 675 köyü ve kasabayı yok etti, binlerce Filistinliyi öldürdü. Kan ve işgal üzerinde kurulan İsrail, Nekbe’den itibaren Şaron Katliamı, Sabra ve Şatilla Katliamı, Kudüs ve Cenin katliamları ile kan dökmeye devam etti” ifadelerini kullandı.


İsrail’in işgal siyasetinin anlaşılması açısından bazı rakamları paylaşan Erdoğan, “Nekbe’den bu yana işgalini sürekli genişleten İsrail, şu anda 27 bin kilometrekarelik Filistin topraklarının yüzde 85’ine el koymuş durumdadır. Yine bu tarihten itibaren İsrail, Filistinlileri öz yurtlarında mülteci konumuna getirmiş, yüz binlerce Filistinliyi evinden, yurdundan göçe zorlamıştır. Biraz önce de ifade ettim, sadece Nekbe’de sürgün edilen Filistinli sayısı 1 milyon civarında. Bugün, önemli bir kısmı Ürdün’de olmak üzere dünya genelinde, evlerine dönmeyi hasretle bekleyen, hatta zorla çıkarıldıkları evlerinin anahtarını saklayan, 6 milyonu aşkın Filistinli mülteci bulunuyor. Dini fanatizmle hareket eden illegal yerleşimcilerin sayısı ve gasp ettikleri Filistin toprağı her yıl katlanarak büyüyor. 2002 yılında inşa ettiği ‘ayrım duvarıyla’ İsrail, Filistin topraklarındaki apar-tayt rejimini kurumsallaştırmıştır. Batı Şeria’da yaşayan milyonlarca Filistinli, bu ayrım duvarı sebebiyle Filistin toprağı olan Kudüs dahil birçok bölgeye gidemiyor. 7 Ekim soykırımından önce Gazze zaten 17 yıl boyunca abluka altındaydı. 2 milyonu aşkın Gazzeli 17 yıl süresince açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkûm edildi.


Aslında İsrail’in ırkçı-faşizan politikalarının mağduru sadece Filistin halkı da değildir. Farklı kökenden, özellikle de Afrika kökenli Museviler de, Apar-Tayt uygulamalarıyla karşılaşmaktadır” şeklinde konuştu.


“Bugün, Birleşmiş Milletler üyesi olup da resmi sınırları halen netleşmemiş tek devlet, İsrail’dir.”


Bugün, Birleşmiş Milletler üyesi olup da resmi sınırları halen netleşmemiş tek devlet, İsrail olduğuna dikkat çeken Erdoğan, Bu gerçeği, 74’üncü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1947 yılından bu yana İsrail’in değişen haritasını göstererek; ‘İsrail’in sınırları neresidir’ diye tüm dünyaya sormuştuk. Aradan geçen zaman zarfında bu sorunun cevabını veren çıkmadı. İsrailli yöneticiler, bırakın cevap vermeyi, Gazze soykırımıyla birlikte yeni haritalar paylaşmayı sürdürdüler. Bununla kalmayıp; Gazze’yi işgalle yetinmeyeceklerini Lübnan’a saldırarak gösterdiler. Netanyahu’nun kabine üyeleri, asıl gayelerinin ne olduğunu, gözlerini nerelere diktiklerini, işgal politikalarını nereye kadar uzatmak istediklerini, yaptıkları her yeni açıklamayla deşifre ediyorlar” ifadelerini kullandı.


“Ülkemizde yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da, biz riski görüyor ve her türlü tedbiri alıyoruz”


Giderek şımaran, giderek azgınlaşan İsrail durdurulmadığı takdirde, bu yayılmacılığın nereye uzanacağını tahmin edebildiklerini belirten Erdoğan şu ifadeleri kullandı: “Ülkemizde yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da, biz riski görüyor ve her türlü tedbiri alıyoruz. Gazzeli bir çocuğun yürek parçalayan şu sözleri, yaşanan barbarlığı çok net anlatıyor.


‘Susuzluktan, açlıktan ve sürekli yer değiştirmekten başka hiçbir şey yaşamadım. Çocukluğumu da yaşayamadım. yorulduk, bıktık. artık ölüp dinlenmek istiyorum.’Hepimize ibret olacak bu sözler; aslında evlerinden, topraklarından sürülen milyonlarca masum Filistinlinin acı hikayesinin özetidir.”(MKM-

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Metrobüste doğum anı araç içi kamerasına yansıdı 35 haftalık hamile Hanife Mete, Esenyurt’ta taksi bulamaması üzerine bindiği metrobüste eşi Cemal Mete’nin desteğiyle doğum yaptı. Sağlıklı bir erkek çocuk dünyaya getiren Mete ailesi, çocuğuna Yılmaz adını verdi. Metrobüste yaşanan doğum anı da araç kamerasına yansıdı. Esenyurt’ta ikamet eden hamile Hanife Mete, sancılarının artması üzerine eşi Cemal Mete ile birlikte hastaneye gitmek üzerine taksi arayışına başladı. Taksi bulamayan Mete ailesi, daha hızlı olacağını düşünerek saat 08.30’da metrobüse bindi. Metrobüste doğum sancıları artması üzerine İETT şoförü, komuta ve sağlık ekiplerini bilgilendirdi. Küçükçekmece Cennet Mahallesi mevkiinde metrobüs aracı park alanına geçirildi. Araçtaki yolcular başka bir araca alındı. Genç kadın, eşi Cemal Mete’nin yardımıyla doğumunu gerçekleştirirken, İETT şoförü ve güvenlik görevlileri de doğumda aileye destek verdi. Mete çifti, sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen 5. çocuklarına Yılmaz adını koydu. Anne ile bebek doğumun ardından sağlık ekipleri tarafından Esenyurt Necmi Kadıoğlu hastanesine götürüldü. Doğum anını anlatan baba Cemal Mete, “Mağazada tezgahtar olarak çalışıyorum. Eşim ev hanımı. Bu 5’,inci çocuğumuz. Bebeğe ve hanıma bir şey olmasından çok korktum. Metrobüs tamamen doluydu. Sağolsun şoför hepsini indirdi. Kenara çekip ambulansın gelmesini bekledik. Zaten ambulans gelmeden doğumda gerçekleşti” dedi.
İstanbul Beyoğlu’nda polise saldıran zanlının annesi İHA’ya konuştu: “Gece evde nöbetleşe uyuyorduk” Beyoğlu’nda bulunan İstiklal Caddesi üzerinde polisi bıçaklayan saldırganın annesi İhlas Haber Ajansına konuştu. Oğlunun tehlikeli bir hasta olduğunu ve defalarca şikayet etmesine rağmen hastaneden serbest bırakıldığını ifade eden anne B.I., “Evde gece birimiz uyumuyorduk. Nöbet tutuyoruz. Annemi ailemi korumaya çalıştım. Hiç bir şey yapamadık” dedi. 12 Ekim günü Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde sabit nokta görevini yapan polis memurunu bıçakla yaralayan Oytun I., saldırı sonrası polis ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alınmıştı. Emniyetteki işlemleri tamamlanan saldırgan sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Saldırganın psikolojik sorunları olduğu ve hakkında birden fazla suç kaydı olduğu belirlenmişti. Bu olayın ardından İhlas Haber Ajansı’nın ulaştığı saldırganın annesi B.İ. oğlunun tehlikeli bir hasta olduğunu ve kendisinin daha önce oğlunun tedavi alması için defalarca şikayet ettiğini ancak oğlunun her seferinde hastane tarafından serbest bırakıldığını belirtti. Oğlum 17 yaşında madde kullanmaya başladı Oğlunun iyi bir eğitim hayatı olduğunu ancak kullandığı maddelerin etkisiyle hastalandığını belirten anne B. I., “Oğlum 17 yaşlarındayken madde kullanmaya başladı. Bu durumu öğrendiğimizde hemen tedaviye başladık. Hatta okuluna ara vermişti sonrasında okulunu bitirdi toparladı ama hep geriye döndü. Doğuş Üniversitesi’nde psikoloji bölümünü okudu. Eğitimi de var ama hep geriye gitti. Kendini kurtarıp geri düştü hep. En son bali içmeye kadar düştü. En son mahkeme kararıyla 2 kere hastaneye yatırdım. İlkinde Kaymakamlık kararı vardı ikincisinde de mahkeme kararı vardı elimde. Ama hep 2 hafta yatırıp çıkardılar” diye konuştu ‘Oğlum tiner ve bali kullanımına kadar düştü’ Çok korkular yaşadık diyen anne B.I., “ Oğlumu hep alttan alıp mülayim davrandık. Evde yatağın üzerinde bir elinde bali poşeti bir elinde de tiner poşeti vardı. Hepsini bir arada götürüyordu. Büyük korkular yaşadık. Beni hedef aldı. Kızımı hedef aldı” dedi. ‘Benimle ölümü deneyimlemek istiyordu’ Oğlunun ölümü kendisiyle deneyimlemek istediğini kendisine söylediğini belirten Anne B.I., “ Hastaneye ikinci yatışında durumu çok ciddi ve vahimdi ve benimle doktoru görüşmedi. Benden bilgi almadı. Hemşire miydi hasta bakıcı mıydı bilmiyorum ama bir kağıtla gelip bana sorular yönettiler. Ben cevap verdim. Hep anlatmaya çalıştım ölümü deneyimlemek istiyordu benimle birlikte öyle hayalleri vardı. Üst benlik kontrolü ölümden geri dönülüyor hadi beraber gidelim gelelim diyordu. Ben bunları doktoruna anlatamadım iki haftada bıraktılar onu” ifadelerini kullandı. O artık tehlikeli biri Oğlunun suç kayıtlarının genellikle kendilerinin şikayetlerinden oluştuğunu belirten anne B.I., “Bir komşumuzun kapısına dayandı korkuttu onu o şikayet etti diğerleri benim şikayetlerimdi. Bu zamana kadar bu suçu işleyebileceğini hep anlatmaya çalıştım. Onun bakışımdan duruşundan belliydi. Çünkü beyni tamamen yandı. İyice kaybetti aklını şuurunu tehlikeli bir insan oldu. O artık tehlikeli bir hasta” diye konuştu. Gece evde nöbetleşe uyuyorduk Oğullarının kendisine zarar vermesinden korktukları için evde nöbetleşe uyuduğunu belirten Anne B.I., “Evde gece birimiz uyumuyorduk. Nöbet tutuyoruz. Annemi ailemi korumaya çalıştım. Hiç bir şey yapamadık. Ben mahkemeye gittim onayı aldım ama bir şey yapamadık. O kadar uğraştım mahkeme kararıyla hastaneye gittim bu sefer tamam dedim ama iki haftada çıktı” dedi. Tedavi görmesi lazım o dışarı çıkmasın Oğlunun tedavi görmeden serbest bırakılmamasını isteyen anne B.I., “Tedavi görmesi lazım onu istiyorum. Ama bu artık tehlikeli bir insan bunu bırakmamaları gerekiyor. Benim bu işteki en büyük tesellim can kaybı olmaması. Polis memuru hayatını kaybetti bu noktadan sonra aslında gerisi çok da umurumda değil. Ama o artık tehlikeli biri. Uzun bir tedaviye ihtiyacı var bunun öyle bir hafta veya 3-5 ay olduğuna inanmıyorum i. Lütfen bizi duyun hastanelerde doktorlarla uğraşmak problem. Bir şey anlatma fırsatı vermiyorlar. Ben doktorun 6 saat kapısında bekledim. Ama benimle konuşmadılar. Bunları anlatacaktım bu artık tehlikeli ölümle oynuyor diyecektim ama dinlemediler. Bunun üzerine bıraktılar zaten onu” açıklamasında bulundu.
İstanbul Metrobüste doğum anı araç içi kamerasına yansıdı 35 haftalık hamile Hanife Mete, Esenyurt’ta taksi bulamaması üzerine bindiği metrobüste eşi Cemal Mete’nin desteğiyle doğum yaptı. Sağlıklı bir erkek çocuk dünyaya getiren Mete ailesi, çocuğuna Yılmaz adını verdi. Metrobüste yaşanan doğum anı da araç kamerasına yansıdı. Esenyurt’ta ikamet eden hamile Hanife Mete, sancılarının artması üzerine eşi Cemal Mete ile birlikte hastaneye gitmek üzerine taksi arayışına başladı. Taksi bulamayan Mete ailesi, daha hızlı olacağını düşünerek saat 08.30’da metrobüse bindi. Metrobüste doğum sancıları artması üzerine İETT şoförü, komuta ve sağlık ekiplerini bilgilendirdi. Küçükçekmece Cennet Mahallesi mevkiinde metrobüs aracı park alanına geçirildi. Araçtaki yolcular başka bir araca alındı. Genç kadın, eşi Cemal Mete’nin yardımıyla doğumunu gerçekleştirirken, İETT şoförü ve güvenlik görevlileri de doğumda aileye destek verdi. Mete çifti, sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen 5. çocuklarına Yılmaz adını koydu. Anne ile bebek doğumun ardından sağlık ekipleri tarafından Esenyurt Necmi Kadıoğlu hastanesine götürüldü. Doğum anını anlatan baba Cemal Mete, “Mağazada tezgahtar olarak çalışıyorum. Eşim ev hanımı. Bu 5’,inci çocuğumuz. Bebeğe ve hanıma bir şey olmasından çok korktum. Metrobüs fuldü dolmuştu. Sağolsun şoför hepsini indirdi. Kenara çekip ambulansın gelmesini bekledik. Zaten ambulans gelmeden doğumda gerçekleşti” dedi. (ZA-