POLİTİKA - 16 Eylül 2024 Pazartesi 19:38

AK Parti Sözcüsü Çelik: "Sivil anayasanın yapılması bugün siyaset yapan, bugün yönetici olan, bugün akademisyen olan, bugün herhangi bir görevde olan herkesin gelecek nesillere bir borcudur"

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Çelik: "Sivil anayasanın yapılması bugün siyaset yapan, bugün yönetici olan, bugün akademisyen olan, bugün herhangi bir görevde olan herkesin gelecek nesillere bir borcudur"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Sivil anayasanın yapılması bugün siyaset yapan, bugün yönetici olan, bugün akademisyen olan, bugün herhangi bir görevde olan herkesin gelecek nesillere bir borcudur" dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi. Çelik, toplantıda Teşkilat Başkanlığı, Medya ve Tanıtım Başkanlığı, Ar-Ge Başkanlığı tarafından yapılan sunumların yanı sıra, önümüzdeki kongre sürecine yönelik hazırlıklara değindi. Çelik, 12 Eylül darbesinin 44. yıl dönümünde darbenin Türkiye’ye verdiği zararları hatırlatarak, bu darbenin dış kaynaklı bir proje olduğunu ifade etti. Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması gerektiğini ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün darbeler aslında işte huzuru sağlamak için, anayasal düzeni korumak için derler. Bu tip bahanelerle ortaya çıkarlar. Ama her zaman sorulan soru şudur: Darbelerden bir gün önce var olan huzursuzluk darbeden bir gün sonra aynı güçler iş başındayken nasıl giderilememiştir? Dolayısıyla bu darbelerin aslında herhangi bir şekilde huzuru sağlamak ya da anayasal düzeni korumakla ilgili değil, belli bir siyasi projeyi hayata geçirmek, belli bir siyasi maksada ulaşmak üzere planlandığı ve icra edildiği çok açıktır. Burada darbeyi yapanların dış çevreler tarafından ’bizim çocuklar’ ya da ’bizim oyuncaklar’ diye anılması her zaman için bunun sembolü olmuştur. Maalesef 12 Eylül darbesi, aynı 60 ihtilali, postmodern darbeler gibi büyük zararlar vermiştir. Ama 12 Eylül darbesinin tabii en büyük zararlarından bir tanesi, o anayasayla ortaya çıkan ve Türkiye’deki sivil siyasetin üstünlüğünü, demokrasinin üstünlüğünü, demokratik gelişmeyi gasp eden sonuçlarıdır. Tabii burada sık sık bunu söylüyoruz. Bu darbe anayasasından Türkiye’nin kurtulması gerekir ve bundan kurtulması için de net bir şekilde ciddi bir anayasa, sivil anayasaya Türkiye’nin ihtiyacı vardır. Tabii ki 30 yıldan fazla sürede çok sayıda maddesi değişti. 19 kez değiştirildi. Sistemin çalışmasındaki dengeyi bozan, kendi iç bütünlüğü olmayan ama en önemlisi darbenin izlerinin hem lafzına, anayasanın lafzına hem de ruhuna sindiği sonuçlar maalesef Türkiye’nin önünde engel olmaya devam etmektedir. Birçok maddede değişiklik olmasana rağmen gelinen noktada kendi içinde bütünlüğü olan entegre ve sivil bir gözle yapılmış, milli iradeyi korumak, anayasal düzeni korumak, temel hak ve hürriyetleri geliştirmek, özgürlükleri korumak, Türkiye’yi önümüzdeki yüzyıla hazırlayacak sadelikte ve dinamizmde bir sivil anayasaya olan ihtiyaç, ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur. En önemlisi de bunun gelecek nesillere bir borcumuz olmasıdır. Demokrasi konusundaki samimiyetlerden bir tanesi de bu anayasa sürecine destek vermekle ilgilidir. Hem sağdan hem soldan çeşitli kesimlerden herkes bu anayasanın değişmesi gerektiğini net bir şekilde ifade ediyor. Ama maalesef iş bunu hayata geçirmeye gelince bir sürü engeller oluyor. Çeşitli zamanlarda bu süreçlerin içinde bulunduk ama sistemi kilitleyen bir takım tutumların aslında çeşitli yerlerde taktik manevralar gibi öne sürülerek stratejik düzeyde anayasa değişimini engellemek üzere işlevselleştirildiğini gördük. Onun için gerçekten Türkiye’yi lafzıyla, ruhuyla halen bu darbe süreçlerini taşıyan bu anayasadan kurtarmak gerektiği açıktır. Sivil anayasanın yapılması bugün siyaset yapan, bugün yönetici olan, bugün akademisyen olan, bugün herhangi bir görevde olan herkesin gelecek nesillere bir borcudur."

Sözcü Çelik, teşkilatların yaz dönemi boyunca yoğun çalışmalar gerçekleştirdiğini ve bu süreçte yapılan Türkiye Buluşmaları’nın verimli geçtiğini ifade etti. Teşkilatların Türkiye’nin demokratik ve müreffeh geleceği için önemli bir rol oynadığını vurgulayan Çelik, sivil siyasetin en yüksek adresinin AK Parti olduğunu ve bu siyasetin vatandaşın taleplerini dikkate alarak şekillendiğini belirtti. Çelik, Türkiye Buluşmaları’nın son derece verimli olduğunu, teşkilatların kendi siyasetlerini vatandaşlarla buluşturma bakımından çok güzel köprüler kurduğunu gösterdiğini söyledi.

"Helalleşmeden normalleşmeye, normalleşmeden cumhura hakaret edenleri himayeye dönüşen bir süreç"

Çelik, CHP’nin "helalleşme" ve "normalleşme" süreçlerinin ardından son dönemde Cumhurbaşkanına hakaret edenleri himaye etmeye dönüştüğünü söyledi. Çelik, bu durumun vatandaşlar tarafından olumsuz karşılandığını ve AK Parti’nin siyasetteki güçlü duruşunun sürdüğünü belirtti. Çelik, "Helalleşmeden normalleşmeye, normalleşmeden cumhura hakaret edenleri himayeye dönüşen bir süreç. Tabii vatandaşımız da bunun notunu vermektedir. Çünkü bu işler uzun yürüyüşler içerisinde tutarlılık gerektirir. Tutarlılık olmadığı zaman herhangi bir şekilde bundan netice alınması mümkün değildir. Sivil siyasetin en yüksek adresi, demokrasinin en büyük taşıyıcısı bugün AK Parti’dir. Türkiye’yi Türkiye Yüzyılı’na taşıyacak irade de AK Parti’de ve Cumhur İttifakı’nda somutlaşmaktadır" dedi.

"Bunu yapanların, bu emri verenlerin hepsinin cinayetten yargılanması gerekir"

Sözcü Çelik, Filistin’de şehit edilen Ayşenur Ezgi Eygi’yi de anarak, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını kınadı. İsrail güçlerinin Ayşenur Ezgi Eygi’yi doğrudan hedef alarak öldürdüğünü belirten Çelik, "Burada bunu yapanların, bu emri verenlerin hepsinin cinayetten yargılanması gerekir. Fakat işte bir çifte standartta burada görüyoruz. Bazı basın kuruluşları net bir şekilde Ayşenur kardeşimizden bahsederken, yani barış isteyen birinden, Gazze için yüreği atan birinden, başka bir coğrafyada yaptığı kariyer çerçevesinde rahatça yaşayacakken insanlık vicdanının yanında saf tutan birini hedef alan bu katliam karşısında tutup onunla ilgili haber yaparken Ayşenur’la ilgili ’militan’ diyorlar. Bunlar barışı savunan herkese militan derler. Bunlar adaleti savunan herkese militan derler. Bunlar insanlık adına vicdani bir hassasiyet gösteren herkese militan derler. Çünkü bunların ruhları kirlenmiştir. Bunların akılları kirlenmiştir. Bunların yegane amacı insanlığı daha büyük kaosun içerisine sokmaktır. Bunlar her zaman için yaptıklarında kendileriyle ilgili ufacık bir şey söz konusu olduğunda bunu dünyanın en önemli meselesi haline getirirler. Ama bir başkası kendileri tarafından katledildiği zaman hemen yalan makinesini çalıştırarak, onu militan diye suçlamaya başlarlar. Tabii bunun bir de alt payandaları var, alt destekçileri var. Onlar da Ayşenur kardeşimizi kimin öldürdüğünü belirtmeden öldürüldü diye geçiyorlar. Peki kim öldürdü? Niye öldü? Bütün bunları yazmıyorlar. Niye? Yine orada bu katliam makinesini savunmaya dönük bir şey var. Bunun üçüncü ayağında da şu var; yukarıdan aşağı saydığımızda bir takım haberlerde maalesef Türkiye’nin içinde de bazıları yaptı bunu. İsrail güçlerinin Netanyahu’nun katliam şebekesinin istemeden ve doğrudan olmayan bir sebeple bu olaya sebebiyet verdi. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı da önce ’Yeterince bilgi sahibi değilim’ dedi. Sonra ’İsrail güçleri istemeden ve doğrudan olmayan bir şekilde bunu yapmış’ dedi. Tepkiler olunca daha güçlü bir söz söyleme ihtiyacı hissetti. Dolayısıyla mesele Netanyahu gibi bir katliam şebekesi olunca hakikatin nasıl eğilip büküldüğünü, adaletin nasıl taciz edildiğini, hakkaniyetin nasıl hedefe koyulduğunu bir kere daha görmüş olduk. Esas mesele budur. Ruhları kirleten, akılları kirleten, vicdanların üzerinde ipotek koymaya çalışan ve insanlığın adalet aracını gasp etmeye çalışan bu katliam şebekesine teslim olanların yaptığı bu katliam şebekesinin suçu kadar ağırdır. Buna teslim olmak kadar, bu süreci sessizce geçiştirmeye çalışmak kadar bu bahsettiğim kavramsal oyunlarla işte militan diyerek, öldürüldü diyerek, istenmeden ve doğrudan olmayan sebeplerle bu eylem ortaya çıktı denilerek bunu örtbas etmeye çalışmak kadar alçakça bir durum yok. Gelinen noktada maalesef en büyük zararı insan hakları bilincine veriyorlar. Ama ne olursa olsun Gazze meselesi insanlığın aklının temizlenmesinde, ruhunun temizlenmesinde, adalet fikrinin yüceltilmesinde, insan haysiyetinin yüceltilmesinde, şehitlerinin bereketiyle yeni bir sayfa açılmasına vesile olmaktadır. Şehitlere, bir kere daha Ayşenur kardeşimize ve oradaki bütün şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz" diye konuştu.

Yunanistan ile diyalog süreci

Çelik, Yunanistan ile diyalog sürecinde yaşanan gelişmeleri de değerlendirdi. Çelik, Başbakan Kiryakos Miçotakis’in diyalog ve normalleşmeye yönelik mesajlarına rağmen Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın Türkiye’yi hedef alan açıklamalar yaptığını söyledi. Çelik, Dendias’ın açıklamalarının Miçotakis’in başbakan olarak koyduğu irade ile çeliştiğini ve diyalog sürecini sabote etmeyi amaçladığını belirtti. Çelik, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere ve dış müdahalelere dair değerlendirmelerde bulunarak, bölgedeki sorunları çözmeye gelenlerin aslında sorunları daha karmaşık hale getirdiğini vurguladı. Kıbrıs meselesine dışarıdan müdahale edenlerin gerçekte çıkarlarının peşinde olduğunu ifade eden Çelik, bölgenin sağduyulu bir şekilde yönetilmesi gerektiğini belirtti. Çelik, provokatörlere meydan verilmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Sivil bir anayasa hedeflediklerini ancak mevcut ilk dört maddenin değiştirilmesi önerilerine karşı olduklarını da vurgulayan Çelik, anayasanın ilk dört maddesi konusunda herhangi bir tartışma olmadığını ve bu maddelerde herhangi bir değişiklik teklifinin olumlu görülmediğini belirtti.

"Özgür Bey keşke bu konuşmayı şehidin babasının yanında yapmasaydı"

"CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ayşenur Ezgi Eygi’nin cenazesinde konuşmadığı için Meclis Başkanı Kurtulmuş ile cenaze adabına yakışmayan bir diyaloğa girdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, "Burası bir cenaze. Özgür Bey keşke bu konuşmayı şehidin babasının yanında yapmasaydı. Kuşkusuz herkesin mesajı Ayşenur’un şehadetini selamlamaktı. Özgür Bey iki hata yaptı; biri Ayşenur’un fedakarlığını bir ideolojiye indirgedi. Bu doğru bir şey değil. Gazze bir insanlık meselesidir. İkincisi cenazeler siyasi partilerin nutuk atacağı yer değil. Devleti temsil eden makam duygu ve düşünceleri paylaşıyor. Oradaki en üst makam Meclis Başkanlığı makamıdır. Herhangi bir siyasi indirgeme yapmadan Ayşenur’un, insani değerlerin safında konuşuyor. Zaten siyasi bir konuşma yapılmıyor. Devlet hayatının standartlarını Özgür Bey koymuyor" ifadelerini kullandı.

"Fransa demokrasi ilkesinden saparak terör örgütlerine destek veriyor"

Fransa’da PKK yandaşlarının düzenlediği festivalde terör örgütünün propagandasının yapılmasını çifte standart olduğunu söyleyen Çelik, Fransa’nın terör örgütlerine destek veren tutumunu eleştirdi. Fransa’daki bir çimento firmasının PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerine destek verdiğini ve bu desteklerin Fransız istihbaratının bilgisi dahilinde yapıldığını ifade eden Çelik, Fransa’nın demokrasi ilkesinden saparak terör örgütlerine destek verdiğini ve bunun demokrasi açısından büyük bir zarar olduğunu belirtti.

Bir basın mensubunun "CHP Genel Başkanı Özgür Özel, erken seçim ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, ’İşsizliği engelleyemeyenin, yoksulluğu bitiremeyenin, fiyatları indiremeyenin gideceği yer seçim sandığıdır. Kaçamazsınız; geçim yoksa seçim var’ ifadelerini kullandı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Çelik şöyle cevap verdi:

"Özgür Bey, ’Erken seçim talebimiz olmayacak’ demişti. Seçimlerin üzerinden çok zaman geçmedi. Demek ki kendilerine ödünç verildiğini düşündüğü oyları hak etmediklerini ve bu sonucu alamadıklarının ifadesidir. Biz bize verilen muhafazakar Kürt demokratlardan ödünç oylar olduğunu biliyoruz. ’Erken seçim istemeyeceğiz, hizmetlerimiz ile vatandaşın huzuruna çıkacağız’ demişti. Bu gerçekleşmedi demek ki. Erken seçim yoktur. Erken seçim olunca CHP Genel Başkanı kim olacaktır, tüm tartışma bundan ibarettir" ifadelerini kullandı.

Mehmet Kalay - Mert Cerrahoğlu

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Isparta Isparta’nın yeni valisi Abdullah Erin oldu Resmi Gazete’de yayımlanan 18 Eylül 2024 tarihli Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Isparta Valiliği’ne Abdullah Erin getirildi. Mevcut vali Aydın Baruş ise Gümüşhane Valisi oldu. 18 Eylül 2024 tarihli Resmi Gazete sayısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla 16 ilin valisi değişti. Vali-Mülkiye Başmüfettişi görevini yürüten Abdullah Erin Isparta Valiliği’ne getirildi. Mevcut vali Aydın Baruş ise Gümüşhane Valiliği’ne atandı. Abdullah Erin kimdir? 1991 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden mezun oldu. Meslek hayatına Burdur ili Tefenni ilçesinde kaymakamı olarak başladı. Gülşehir kaymakam vekilliği, Tefenni kaymakamlığı, Doğanşar kaymakamlığı, Bayburt vali yardımcılığı, Şırnak vali yardımcılığı görevlerini yürüttü. 2005 yılında açılan Mülkiye Müfettişliği sınavını kazandı ve 2005-2009 yılları arasında Mülkiye Başmüfettişi görevlerinde bulundu. 2009 yılı Haziran ayında, Dicle Kalkınma Ajansı (DİKA) genel sekreterliği görevini yaptı. 2012 yılında Genel Sekreterlikten ayrılarak Mülkiye Başmüfettişliği görevine geri döndü. 2013 yılı Şubat ayı itibari ile 2 yıl boyunca İçişleri Bakan Danışmanlığı görevinde bulundu. Haziran 2016, Temmuz 2017 arasında Adıyaman valisi olarak görev aldı. 21 Haziran 2017 tarihinde yayınlanan 2017/10458 sayılı Valiler Kararnamesi ile Şanlıurfa valisi görevine getirildi. İngilizce, Arapça ve Kürtçeyi iyi derecede bilen Abdullah Erin, evli ve 3 çocuk babasıdır.
Aksaray Kadını kocası, kocayı da kayınbabası vurdu: 1 ölü, 1 ağır yaralı Aksaray’da bir süre önce eşiyle kavga eden koca, babasının evine yerleşen karısına kurşun yağdırdı. Kadının babası ise damadına ateş açarken, kadın kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti, koca ise yoğun bakıma alındı. Olay, gece yarısı Fatih Mahallesi 4164 Şehit İsmail Dağ Sokak’ta yaşandı. Edinilen bilgiye göre, bir süre önce eşiyle kavga eden R.O. (30), babasının evine yerleşen karısı Fadimana Ok ile görüşmek istedi. Kadının görüşmeyi reddetmesi üzerine kayınbabasının evine giden R.O. burada araç içinde eşinin dışarıya çıkmasını bekledi. Babası M.A. ile apartmandan dışarı çıkan eşini gören R.O. araçtan inip eşine tabancayla kurşun yağdırdı. Kadın kanlar içinde yere yığılırken baba da belindeki tabancayı çıkartarak damadına ateş açtı. Kadın ve eşi yaralanırken silah seslerini duyan mahalle sakinleri durumu hemen 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri yerdeki yaralı karı kocaya ilk müdahaleyi olay yerinde yaptı. Ardından ambulanslarla Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine kaldırılan yaralılardan Fadimana Ok yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Ağır yaralanan kocası R.O. ise tedavi altına alınırken hayati tehlikesinin bulunduğu öğrenildi. Olay yerinde inceleme yapan polis ekipleri kayıplara karışan kayınbaba R.A.’nın peşine düşerken olayla ilgili Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikat başlatıldı.
Ankara Burdur ve Karabük’te idare mahkemesi kurulmasına ilişkin karar Resmi Gazete’de Adalet Bakanlığınca, Burdur ve Karabük’te idare mahkemesi kurulmasına karar verildi. Adalet Bakanlığının, İdare Mahkemesinin Kurulmasına ve Yargı Çevresinin Belirlenmesine İlişkin Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Yayımlanan karara göre, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca, İçişleri, Hazine ve Maliye ile Ticaret bakanlıklarının olumlu görüşleri alınarak Burdur İdare Mahkemesinin kurulmasına ve yargı çevresinin Burdur olarak belirlenmesine ve Karabük İdare Mahkemesinin kurulmasına ve yargı çevresinin Karabük olarak belirlenmesine karar verildi. "24 yılında 33 yeni idare mahkemesinin kurulmasıyla birlikte toplamda 214’e yükseltilmiştir" Konuya ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, vatandaşların adalet hizmetlerine erişiminin hızlanması, yargının etkinliğinin ve verimliliğinin artırılması amacıyla Burdur ve Karabük’te idare mahkemesinin kurulduğunu bildirdi. Kararın Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini belirten Tunç, "Böylece ülke genelinde 2002 yılında toplam 60 olan idare mahkemelerinin sayısı, 2024 yılında 33 yeni idare mahkemesinin kurulmasıyla birlikte toplamda 214’e yükseltilmiştir. Yeni kurulan idare mahkemelerinin ülkemize, milletimize ve yargı teşkilatımıza hayırlı olmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.