GENEL - 06 Mart 2012 Salı 18:20

BM`NİN "İŞ DÜNYASINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN CİNSİYET EŞİTLİĞİ" KONFERANSI

A
A
A
BM`NİN "İŞ DÜNYASINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN CİNSİYET EŞİTLİĞİ" KONFERANSI

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, cinsiyet eşitliğinin bir zorunluluk değil doğal bir hak olduğunu belirterek, "Cinsiyet eşitliği konusunda Sabancı Holding daima zamanının ötesinde olmuş ve tüm ülkenin menfaati için öncülük etmiştir" dedi.
Güler Sabancı, New York’ta Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen "İş Dünyasında Sürdürülebilirlik İçin Cinsiyet Eşitliği" Konferansı’nın açılış konuşmasını yaptı. Konferansta, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Ofisi Direktörü George Kell, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı ve BM Kadın Platformu Direktörü Michelle Bachelet’nin yanı sıra, tüm dünyadan katılımcılar hazır bulundu.
Sabancı, yaptığı konuşmada, tüm hayatı boyunca cinsiyet eşitliği konusuyla ilgilendiğini belirterek, "Erkeklerin çoğunlukta olduğu, ancak ileri görüşlü bir ailede büyüdüm. Önce eğitimim, ardından meslek hayatım boyunca ailemin desteğini hep arkamda hissettim. Cinsiyet eşitliği konusunda Sabancı Holding daima zamanının ötesinde oldu ve bu durum beni hep yüreklendirdi. Ancak bunun, Türkiye’ye ait genel durumu yansıtmadığının da her zaman bilincinde oldum. Bu nedenle omuzlarımda sürekli ilave bir sorumluluk
hissettim. Sabancı’nın Türkiye’de cinsiyet eşitliği hareketi için ön saflarda yer almasının nedeni de bu. Bu uğurda kendimiz için değil, tüm ülkenin menfaati için öncülük ediyoruz. Sabancı olarak, kadın yöneticilerin oranını, 2006-2011 yılları arasında yüzde 23’ten yüzde 28’e yükselttik. Çalışanlarımızın yüzde 34’ünü kadınlar oluşturuyor. Bu oran, sigorta şirketimiz AvivaSA’da yüzde 64, Türkiye’nin lider bankalarından biri olan Akbank’ta ise yüzde 51. Bu rakamlar Türkiye’deki kadın çalışma oranlarından
oldukça yüksek. Tüm Türkiye’de kadınlar, diğer ülkelerde de olduğu gibi, hizmet sektöründe göreceli olarak daha yüksek oranda istihdam edildi. Ancak çimento veya otomobil üretimi gibi daha geleneksel sektörlerde de Sabancı Topluluğu için ciddi ilerlemeler gözlemliyorum. Elbette bu, sürekli ilerleme gerektiren bir yolculuk. Birleşmiş Milletler’in Kadını Güçlendirme İlkeleri’nin altına Sabancı olarak imzamızı atarak, işyerinde cinsiyet eşitliği çabalarına bağlılığımızı ortaya koyduk" dedi.
"KADINLAR KRİTİK LİDERLİK BECERİLERİNE SAHİP"
İşyerinde daha fazla kadın istihdam etmenin, işyerinde yaratılan atmosfer açısından da daha makul bir ortam oluşmasını sağladığını belirten Sabancı, sözlerine şöyle devam etti:
"Kadınlar yetenek havuzunun yarısını oluşturuyor ve yapılan araştırmalar, kadınların kritik liderlik becerilerine sahip olduklarını gösteriyor. Kadınlar ve erkekler için kabiliyet ve başarıya dayalı eşit fırsatların sağlanmasıyla şirketler, bu yetenek havuzunun sunduğu en geniş potansiyelden faydalanabilir. Dolaylı olarak işyerindeki bu çeşitlilik, şirketlerin inovasyon açısından da büyümesini tetikleyecek. İş dünyasında sürdürülebilirliğe de, ancak inovasyon yoluyla ulaşılabilir."
SABANCI’DA KADINLAR İÇİN YAPILAN ÇALIŞMALAR
Kadın haklarının Sabancı Topluluğu’na ait sosyal sorumluluk platformunun da önemli bir parçasını oluşturduğunu belirten Güler Sabancı, 2006 yılından beri yürüttüğü ’Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı’ çerçevesinde Birleşmiş Milletler kurumları, İçişleri Bakanlığı, Sabancı Vakfı ve Sabancı Üniversitesi de yer aldığını bildirdi. Sabancı konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu program, Türkiye’de kendi açısından bir ilk olmuştur. Toplumun çok farklı kesimlerinden paydaşlarla birlikte çalıştığımız bu programın en önemli tarafı da zaten bu çeşitlilik oldu. Şuna gerçekten inanıyorum ki, cinsiyet eşitliği konusunda toplumda fark yaratabilmek için, toplumun tüm kesimlerinden paydaşlarla çalışmak şarttır. Cinsiyet eşitliğinin tüm dünyada, toplumun her düzeyinde, üzerinde durulması gereken ve çözüm bekleyen bir sorun olduğunun farkındayız. Fakat cinsiyet eşitliğini
içselleştirerek bu konuya kendini adayan iş hayatındaki liderler ve konuya taraf olan tüm paydaşların katılımıyla, başarıya ulaşacağımıza ve fark yaratacağımıza inanıyorum.
Söz konusu Ortak Program sayesinde Birleşmiş Milletler kuruluşları, yerel yönetimler, vakıflar, kamu kuruluşları ve özel sektör organizasyonları, cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda uzun vadeli sonuçlar elde etmek üzere birlikte çalışabilecekleri bir platform da elde ediyorlar. Sonuç olarak iş dünyasında cinsiyet eşitliği, şirketlerin rekabet becerileri ve mali performansını iyileştirecektir. Bu nedenle cinsiyet eşitliği bir zorunluluk değil, doğal bir haktır. Eşit fırsatlar sunan bir işyeri
oluşturmak, sektörde liderlik açısından bakıldığında da şirketler için önemlidir. Bu ilkeler, kadınların güçlendirilmesi konusunun temellerinde yatıyor. Bu ilkelerin gerçekleşmesi için de, şirketlerin lider takımlarının onları tam olarak anlaması ve onlara inanmaları gerekiyor. Liderlik ekibiyle yaptığımız son toplantımızda, kendilerinden bu ilkeleri gerçekleştirmek için plan belirlemelerini ve bunları altı ay içinde bana bildirmelerini istedim. Yönetici arkadaşlarım, bunu içselleştirdi ve konuyla ilgili
çalışmalara başladılar. Bu çalışmalar bittiğinde, hepimiz yeniden biraraya geleceğiz ve teker teker her lider, kendi planlarını açıklayacak."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Uzmanından uyarı: Çocuklarda uykudan uyandıran baş ağrısı ciddiye alınmalı Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görevli Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısının basit bir şikâyet gibi görünse de, altında yatan nedenlerin hayati öneme sahip olabileceğine vurgu yaptı. Yıldız, "Özellikle enseden olan baş ağrıları ya da uykudan uyandıran baş ağrıları ciddiye alınması gereken çocukluk dönemi baş ağrıları bulguları olarak karşımıza çıkabilmektedir" dedi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görev yapan Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısı şikayetlerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Poliklinikte 0 ila 18 yaş arası hastalarla ilgilendiklerini ifade eden Yıldız, çocuk nöroloji polikliniğine en sık başvuru nedenlerinden biri olan baş ağrısının detaylarına dikkat çekti. Baş ağrısı oranı yaşla birlikte artıyor Toplumda baş ağrısının görülme sıklığının yaş gruplarına göre değiştiğini belirten Dr. Yıldız, "Yüzde 7 ile yüzde 82’ye kadar oranlarla karşılaşabiliyoruz. Özellikle son yıllarda hasta yakınlarının ve çocukların bilinçlenmesiyle birlikte bu oranlar artıyor, polikliniğimize başvurular da buna paralel olarak yükseliyor" dedi. Baş ağrısının, beyindeki bazı sinyaller sonucu oluşan bir belirti olduğunu söyleyen Yıldız, bu durumu "akut" yani ani başlayan ve "kronik" yani uzun süren baş ağrıları olarak ikiye ayırdıklarını kaydetti. "Enseden başlayan veya uykudan uyandıran ağrılar ciddiye alınmalı" Dr. Yıldız, bazı baş ağrısı türlerinin özel olarak dikkatle ele alınması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: "Sistemik bulgular ve nörolojik bulguların eşlik etmesiyle baş ağrısıyla ciddi görme bozukluğu, tansiyon yüksekliği, ani görme kayıpları, ilk kez yaşanan şiddetli ağrı, enseden başlayan ağrılar ya da uykudan uyandıran baş ağrıları eşlik ediyorsa, bunlar çocukluk döneminde mutlaka ciddiye alınmalı." 6 yaş altındaki çocuklarda dikkat şart Özellikle 6 yaş altı çocuklarda baş ağrısına ekstra dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Yıldız, baş ağrısının sıklığı, şiddeti, süresi ve buna eşlik eden bulantı, kusma gibi sistemik belirtilerin mutlaka sorgulanması gerektiğini dile getirdi: "Hastanın özellikle ağrıyı nasıl lokalize ettiği nasıl tarif ettiği bizim için klinikte önem arz etmektedir. Baş ağrısının öncelikli olarak akut baş ağrısıyla yani üst solunum yolu enfeksiyonu ve sinüzitte de çocuğun başı ağrıyabilir. İlaç intoksikasyonlarında da baş ağrısı da gelebilir. Ama bunun yanı sıra travma, tümör, kulak enfeksiyonu gibi daha ciddi sebeplerle de çocukların başı ağrıyabilir. Bu yüzden örneğin ateş gibi eşlik eden bulgulara sınırlandığı çocuğu aslında sistemik değerlendirmek çok önemli. Bir çocuğun eğer baş ağrısına eşlik eden bulgulara göre tanıya yönlenebiliyoruz. Bizim bölgemizde de aslında Türkiye genelinde de olmakla beraber çok sık baş ağrısı vakası polikliniğimize gelmekte. Bunların ağır tanıları olabileceği gibi aslında migren gibi birçok çocuk da yine baş ağrısı ile polikliniğe gelebilmekte. Bu yüzden eşlik eden bulgulara göre çocukların tanısına yaklaşıyoruz." Migren, gerilim tipi ve küme tipi baş ağrıları çocuklarda da görülüyor Baş ağrılarının türlerine göre ayrıldığını hatırlatan Dr. Yıldız, özellikle ergenlik dönemine yaklaşan çocuklarda erişkin tipi baş ağrılarına da rastlandığını belirtti. Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: "Tedaviyi ve yaklaşımımızı da buna göre belirliyoruz aslında. Baş ağrıları tabii ki başvuru zamanına göre akut olarak ayırdığımız gibi baş ağrılarını migren baş ağrısı, stres dediğimiz gerilim tipi baş ağrıları ya da erişkin yaşa daha yakın ergenlerde özellikle küme tipi başarıları gözükebiliyor. Özellikle migrenli çocuklarda baş ağrılarına baktığımız zaman bu çocuklar auralı ve aurasız dediğimiz semptomlarla gelebiliyorlar. Yani aura dediğimiz şey işte bu ışık çakmaları, görsel halüsinatif şeyler, bir şeyler duymalar gibi bulguların eşlik edebileceği gibi bulantı kusma, fotofobi, fonofobi dediğimiz ışık ve gürültüden, sesten etkilenme gibi vurgularla da migrenli çocuklar polikliniğimize başvurabilmektedir. Eğer migrense zaten çocukların tanısını koyduktan sonra buna göre tedavilerini veriyoruz, ilaç tedavilerine başlıyoruz."
Zonguldak Uzmanından uyarı: "Çocuklarda uykudan uyandıran baş ağrısı ciddiye alınmalı" Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görevli Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısının basit bir şikâyet gibi görünse de, altında yatan nedenlerin hayati öneme sahip olabileceğine vurgu yaptı. Yıldız, "Özellikle enseden olan baş ağrıları ya da uykudan uyandıran baş ağrıları ciddiye alınması gereken çocukluk dönemi baş ağrıları bulguları olarak karşımıza çıkabilmektedir" dedi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü’nde görev yapan Dr. Öğretim Üyesi Nihal Yıldız, çocukluk döneminde sıkça karşılaşılan baş ağrısı şikayetlerine dair önemli açıklamalarda bulundu. Poliklinikte 0 ila 18 yaş arası hastalarla ilgilendiklerini ifade eden Yıldız, çocuk nöroloji polikliniğine en sık başvuru nedenlerinden biri olan baş ağrısının detaylarına dikkat çekti. Baş ağrısı oranı yaşla birlikte artıyor Toplumda baş ağrısının görülme sıklığının yaş gruplarına göre değiştiğini belirten Dr. Yıldız, "Yüzde 7 ile yüzde 82’ye kadar oranlarla karşılaşabiliyoruz. Özellikle son yıllarda hasta yakınlarının ve çocukların bilinçlenmesiyle birlikte bu oranlar artıyor, polikliniğimize başvurular da buna paralel olarak yükseliyor" dedi. Baş ağrısının, beyindeki bazı sinyaller sonucu oluşan bir belirti olduğunu söyleyen Yıldız, bu durumu "akut" yani ani başlayan ve "kronik" yani uzun süren baş ağrıları olarak ikiye ayırdıklarını kaydetti. "Enseden başlayan veya uykudan uyandıran ağrılar ciddiye alınmalı" Dr. Yıldız, bazı baş ağrısı türlerinin özel olarak dikkatle ele alınması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: "Sistemik bulgular ve nörolojik bulguların eşlik etmesiyle baş ağrısıyla ciddi görme bozukluğu, tansiyon yüksekliği, ani görme kayıpları, ilk kez yaşanan şiddetli ağrı, enseden başlayan ağrılar ya da uykudan uyandıran baş ağrıları eşlik ediyorsa, bunlar çocukluk döneminde mutlaka ciddiye alınmalı." 6 yaş altındaki çocuklarda dikkat şart Özellikle 6 yaş altı çocuklarda baş ağrısına ekstra dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Yıldız, baş ağrısının sıklığı, şiddeti, süresi ve buna eşlik eden bulantı, kusma gibi sistemik belirtilerin mutlaka sorgulanması gerektiğini dile getirdi: "Hastanın özellikle ağrıyı nasıl lokalize ettiği nasıl tarif ettiği bizim için klinikte önem arz etmektedir. Baş ağrısının öncelikli olarak akut baş ağrısıyla yani üst solunum yolu enfeksiyonu ve sinüzitte de çocuğun başı ağrıyabilir. İlaç intoksikasyonlarında da baş ağrısı da gelebilir. Ama bunun yanı sıra travma, tümör, kulak enfeksiyonu gibi daha ciddi sebeplerle de çocukların başı ağrıyabilir. Bu yüzden örneğin ateş gibi eşlik eden bulgulara sınırlandığı çocuğu aslında sistemik değerlendirmek çok önemli. Bir çocuğun eğer baş ağrısına eşlik eden bulgulara göre tanıya yönlenebiliyoruz. Bizim bölgemizde de aslında Türkiye genelinde de olmakla beraber çok sık baş ağrısı vakası polikliniğimize gelmekte. Bunların ağır tanıları olabileceği gibi aslında migren gibi birçok çocuk da yine baş ağrısı ile polikliniğe gelebilmekte. Bu yüzden eşlik eden bulgulara göre çocukların tanısına yaklaşıyoruz." Migren, gerilim tipi ve küme tipi baş ağrıları çocuklarda da görülüyor Baş ağrılarının türlerine göre ayrıldığını hatırlatan Dr. Yıldız, özellikle ergenlik dönemine yaklaşan çocuklarda erişkin tipi baş ağrılarına da rastlandığını belirtti. Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: "Tedaviyi ve yaklaşımımızı da buna göre belirliyoruz aslında. Baş ağrıları tabii ki başvuru zamanına göre akut olarak ayırdığımız gibi baş ağrılarını migren baş ağrısı, stres dediğimiz gerilim tipi baş ağrıları ya da erişkin yaşa daha yakın ergenlerde özellikle küme tipi başarıları gözükebiliyor. Özellikle migrenli çocuklarda baş ağrılarına baktığımız zaman bu çocuklar auralı ve aurasız dediğimiz semptomlarla gelebiliyorlar. Yani aura dediğimiz şey işte bu ışık çakmaları, görsel halüsinatif şeyler, bir şeyler duymalar gibi bulguların eşlik edebileceği gibi bulantı kusma, fotofobi, fonofobi dediğimiz ışık ve gürültüden, sesten etkilenme gibi vurgularla da migrenli çocuklar polikliniğimize başvurabilmektedir. Eğer migrense zaten çocukların tanısını koyduktan sonra buna göre tedavilerini veriyoruz, ilaç tedavilerine başlıyoruz."
Karaman Karaman’da lale tarlasını bu yıl 200 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor Karaman’da kapılarını ziyaretçilere açan lale tarlasını bu yıl 200 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Karaman’ın Kazımkarabekir ilçesine bağlı Kızılkuyu köyünde 60 dekarlık alanda ekimi yapılan lale tarlası kapılarını ziyaretçilere açtı. Yurt içerisinde park ve bahçeleri süsleyen laleler doğa tutkunları ile fotoğraf çektirmeye gelenlerin uğrak yeri oluyor. Hafta içi gelen ziyaretçilerin yanı sıra vatandaşlar hafta sonları lale tarlasına adeta akın ediyor. Yaşanan olumsuz hava şartları nedeniyle 300 ila 400 bin ziyaretçinin gelmesi beklenen tarlaya bu yıl 200 bin kişinin gelmesi bekleniyor. "İç Anadolu için büyük bir güzellik" Lale bahçesine ikinci kez geldiğini söyleyen Rıfat Yörük, "Lale bahçesine bu benim ikinci gelişim. Geçen yıl daha büyük bir merakla gelmiştik. O zaman daha gelişmiş görünüyordu ve hava da daha güzeldi. Bu yıl biraz don vurmuş, soğuk hava ve kar yağışı etkili olmuş. Laleler biraz daha sönük geldi ama yine de İç Anadolu için büyük bir güzellik. Lale ihracatı yapıldığını da duyduk. Ürünler hem yurt içine hem yurt dışına veriliyormuş. Bu Karaman için, bölgemiz için sevindirici bir gelişme. Biz de Mersin’in Silifke ilçesinden 10 kişilik bir kafile olarak, 3 araçla arkadaşlarımız ve dostlarımızla geldik" dedi. 200 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor Lale üretim tesisinin sorumlusu Yavuz Selim Ateş, "Karaman’ın Kazımkarabekir ilçesine bağlı Kızılkuyu köyünde lale soğanı üretimi yapıyoruz. 2025 yılı itibarıyla yaklaşık 60 dekarlık alanda 25 milyon adet lale soğanı üretimi gerçekleştiriyoruz. Bu yıl maalesef kış biraz çetin geçti. Nisan ayında kar yağdı ve bu durum, ziyaretçiler açısından ‘Acaba hala çamur var mı, hava çok mu soğuk?’ gibi bazı olumsuz düşüncelere neden oldu. Aslında insanlar haklılar ama yine de yoğun bir ilgiyle karşılaşıyoruz. Yerli ve yabancı turistler tur araçlarıyla arazilerimizi ziyaret etmeye devam ediyor. Bu yılın başında ziyaretçi beklentimiz 300 ila 400 bin kişi arasındaydı ancak şu anki tahminimiz, soğuk havaların etkisiyle 200 bin civarında kalacağı yönünde. Ziyarete toplam 7 gün süreyle açıyoruz ve cuma, cumartesi ve pazar günleri son 3 günün oldukça yoğun geçeceğini düşünüyoruz. Çünkü havalar ısınıyor, rüzgar azalıyor ve arazilerimiz yeniden görsel bir şölen sunuyor. Bu sayede ilginin tekrar artacağına inanıyoruz" diye konuştu.