POLİTİKA - 15 Ekim 2012 Pazartesi 13:50

MECLİS DARBE KOMİSYONU, ZAMAN GAZETESİ YAZARI GÜLERCE`Yİ DİNLEDİ

A
A
A
MECLİS DARBE KOMİSYONU, ZAMAN GAZETESİ YAZARI GÜLERCE`Yİ DİNLEDİ

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, postmodern darbe kelimesinin 28 Şubat`ın verdiği zararları hafiflettiğini belirterek, ``Ben ``˜buz gibi darbeydi` diyorum`` dedi.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde kurulan 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu, Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce`yi dinledi. 28 Şubat öncesinde ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin Refah-Yol hükümetinin nasıl düşürüleceğinin konuşulduğunu Cengiz Çandar`dan öğrendiğini anlatan Gülerce, ``Yani Türkiye`nin içindeki meseleler bağımsız değil. Sayın Barlas`ın sözü çok doğru; ``˜Türkiye`nin hiçbir iç meselesi iç mesele değildir. Hepsi aynı zamanda dış meseledir. Kürt meselesi, Alevi meselesi, laik-anti laik. Hangisinden tutarsanız tutun`` diye konuştu.
Eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan`ın Libya gezisine kendisinin de katıldığını belirten Gülerce, ``Kaddafi`nin çadırında ben de vardım. Öyle bir komplo vardı ki orada; çünkü biz yemek yemek üzere bir salona girdiğimizde bize verilen programa göre dönemin Başbakanı Erbakan ile Kaddafi resmi toplantıya geçeceklerdi. Biz yemekten çıktığımızda bahçeye alelacele bir çadır kurulmuştu ve biz o çadırın içine girdik. Çok derme çatma, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını rencide edecek şekilde, bilinçli hazırlanmış bir çadırdı. Orada yazılmayan şeyler var. Kaddafi`nin konuşmasında Türkiye`ye yazılanlardan daha ağır bir hakaret vardı; Türkiye`nin ABD`ye bağımlılığıyla ilgili. Üstelik bu konuşmayı irticalen değil, yazılı bir metinden yaptı. Yani Türkiye`ye olan hakaretlerini, Kürtlere bağımsızlık verilmesi gerektiğinden Türkiye`nin ABD`nin uydusu olduğuna kadar. Eğer ABD Dışişleri Bakanlığı`nda Refah-Yol hükümetinin düşürülmesi ile ilgili bir planlama yapılmışsa, bu işin içinde Kaddafi de var`` dedi.
Kaddafi`nin Kıbrıs harekatı sırasında Türkiye`ye silah ambargosu uygulandığında uçağa mermi ve lastik yükleyerek Türkiye`ye yardım eden bir insan olduğunu anlatan Gülerce, ``Yani bununla ilgili bir irtibattan yararlanan birileri içerdeki operasyona paralel böyle bir şey yapmış olabilirler. Çünkü bana göre Refah-Yol hükümetini düşürmek için düğmeye basılan yer Kaddafi`nin çadırıdır. Ondan sonraki Türk toplumunu medyanın etkilemesi çok hızlı artmıştır. Dolayısıyla ben sadece içerideki İttihat Terakki zihniyetinin yani ``˜halk kimi seçerse seçsin, bu ülke bizden sorulur, biz yönetiriz` diye birileri bir şey yaptıysa bunun mutlaka bir dış ayağı, bağlantısı var. O da Türkiye`nin bölgede önünün kesilmesiyle ilgilidir`` şeklinde konuştu.
Kaddafi`nin çadırından sonra 7-8 saat bekletildiklerini belirten Gülerce, ``Abdullah Gül o zaman Türkiye`de duyulmasın diye çok çırpındı`` dedi. Bu işin içinde Türkiye`nin komşuları de olduğunu belirten Gülerce, ``İran da Türkiye`nin bölgede güçlü bir ülke olmasını istemiyor. Türkiye`nin önünün kesilmesi işinde o da kendi açısından bir rol üstleniyor`` dedi.
Medyanın 28 Şubat`taki rolü ile ilgili olarak da Gülerce, ``Türkiye`deki sistem, gazeteci, işadamı, sendikacı, Silahlı Kuvvetler mensubu, medya, üniversiteler bana göre hepimizi olmamız gereken insanlar olmaktan çıkardı. Bu atmosfer hepimizi etkiledi, değiştirdi. Hala bizim şu günlerde bile siyasetçilerimizin birbirine sert laflar söylemesini ne anlayabilmiş ne de hazmedebilmiş bir insanım. Burada birbirimize nazik konuşuyoruz, o kürsüye çıkınca ne oluyor da birbirimize hakaret ediyoruz. Hepimiz başkalarının adamı mıyız yani. Yüzde 50 oy almış bir iktidara ABD`nin ajanı deniyor. Bu millet ajanları mı seçiyor yani? Ben AK Partililerin CHP`lileri, CHP`lilerin AK Partilileri tabanda dinlemesini isterim. Tabanda Meclis`teki atmosfer yok. İnsanlar birbirleriyle konuşuyor, kimse birbirine ``˜sen hinsin, ajansın` demiyor. Bu atmosfer kimin işine yarıyor? Türkiye`nin önünü kesmek isteyenlerin işine yarıyor`` ifadelerini kullandı.
``MEDYA ADETA CEPHEYE KOŞTU``
Medyayı tek başına hedefe koymak istemediğini ama 28 Şubat`ta medyanın daha önceki darbe dönemlerinden daha kötü bir şey yaptığını belirten Gülerce, ``Bir hükümeti devirme işinde adeta gönüllü cepheye koştu, her şeyi abarttı. Nijerya`ya giden bir Başbakana ``˜Yamyamlar seni yemesin, dikkat et Hoca` denir mi, bu gazetecilik midir?`` dedi.
28 Şubat`taki medyanın hatasının daha öncekilerden katmerli olduğunu ifade eden Gülerce, ``Yağma Hasan`ın böreği gibi bir atmosfer var diye, medya selden kütük kapma zihniyetiyle bankalar kurup, paralar kazanmak peşine düştü`` diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetleri`nin tümünü içindeki cuntacılardan ayırmak gerektiğini belirten Gülerce, ``10-15 yıl sonrasının Genelkurmay başkanını ayarlıyor. Hala sivil iradeye bağlı değil. Şu anda TSK Anayasaya göre Başbakana karşı sorumludur. Bu sorumluluk o kadar flu bir kelime ki. Diyelim sorumluluğunu yerine getirmedi, elinizde var mı bir müeyyide? Cumhuriyet resepsiyonuna alternatif resepsiyon yaptılar, cumhurbaşkanının resepsiyonuna gitmediler. Ve bunun hiçbir müeyyidesi yok. Biz gerçekten demokrasi istiyorsak, en büyük sorumluluk parlamentodadır. Güzel bir söz duydum, ``˜Demokrasi herkesin ikinci tercihidir`, ikinci tercihi kabullenmek de fedakarlık istiyor`` dedi.
Gülerce, Refah-Yol hükümetinin kurulmasından itibaren bazı gazetelerin manşet ve köşe yazılarına bakıldığında her şeyin ortada olduğunu belirterek, ``Başka bir şey söylemeye gerek yok. 28 Şubat`ta medyanın rolünden dolayı mesleğimden utandım. Medya, yazarlarıyla, patronlarıyla durumdan vazife çıkardılar`` dedi.
``KURT KUZUYU YİYECEKSE ``˜SUYU BULANDIRIYORSUN` DER``
Yazılarının büyük çoğunluğunda Erbakan`ı ``Hükümetinize bir komplo var, Türkiye`nin ekonomisinin düzeltilmesiyle ilgilenseniz, toplumu kucaklamakla ilgilenseniz, koz vermeseniz` dedim. Böyle konuşunca Erbakan`ı eleştirdiğim söylendi. ``˜Keşke önce İran`a gitmeseydiniz. Keşke Kaddafi`nin size nasıl muamele edeceğini tahmin etseydiniz, eksen kayması tartışması açmasaydınız` dedim. Namık Kemal Zeybek, ``˜O dönemde TSK içinde iki grup vardı. Birisi darbe yapmak isteyen, cuntacılar. Bunlar açıktan darbe için çalışıyorlardı. Bir de Çevik Bir ekibi vardı. Bu ekipten de diğerleri rahatsızdılar. Yani somut olarak Refah-Yol hükümeti döneminde de ciddi tavır koyanlar vardı. Kurt kuzuyu yiyecekse ``˜suyu bulandırıyorsun` der. Yani Refah-Yol hükümeti ne yaparsa yapsın, cuntalarıyla, üniversiteleriyle, basınıyla, onlar bunu yapacaktı`` şeklinde konuştu.
``AK PARTİ 35. MADDEDE AYAK DİRİYOR``
Gülerce, MHP ve CHP`nin her gün ``˜darbelere gerekçe gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu`nun 35. maddesini kaldıralım` dediğini, ancak AK Parti`nin ``˜ayak dirediğini` söyledi. Bunun üzerine Komisyon Başkanı Nimet Baş, 35. maddeyi okudu ve bu maddenin darbe yapmak için düzenlenmiş bir madde olmadığını söyledi. Baş, bu maddenin değişebileceğini ancak önemli olanın zihniyetin değişmesi olduğunu kaydetti. Baş, ``Darbe yapmak için hukuk maddesine gerek yoktur, darbe zaten hukuk dışına çıkmak demektir`` dedi.
Gülerce`nin üniversitelerdeki başörtüsü sorununun CHP`nin hoşgörüsü sayesinde çözüldüğüne ilişkin ifadelerine tepki gösteren Komisyon Sözcüsü İdris Şahin, bu sorunun AK Parti ve MHP işbirliğiyle çözüldüğünü söyledi.
``TUNCAY GÜNEY`İ NORMAL BİRİ OLARAK GÖRMEDİM``
Tuncay Güney ile 1996`da Zaman gazetesini ziyaretinde tanıştığını anlatan Gülerce, ``Çok havalı bir çocuktu. Yaşına göre birisinde rastlanmayacak kadar sanki rütbeli birisi gibi konuşuyordu. ``˜Şuralara girerim, çıkarım` diye. ``˜Veli Küçük paşamla birlikte çalışıyoruz` dedi. Ben kendisine ``˜Derin devlet karakteri pek oturmamış insanlarla çalışıyor` dedim. O da ``˜Tabi öyle, o tür adamlar omzunuza konan sinek gibi bir fiske ile gider` dedi. ``˜Şu anda Türkiye`de olup biteni biz yapıyoruz ediyoruz, kontrol bizde` havansında bir insandı. O konuşmasından sonra onu çok normal biri olarak görmedim. O yaşta bir gencin böyle yükseklerden uçması rahatsız ediciydi, dinlemeye gerek yoktu. Bir daha da hiç konuşmadım. Bazı yerlerde karşılaşmış olabilirim ama böyle bir konuşma bir daha aramızda geçmedi. Aramayı falan da düşünmedim. Haham olduğu söyleniyor, niye görüşeceksiniz`` dedi.
``2002`DE NE YAPTINIZ DA TEVECCÜH GÖRDÜNÜZ?``
Merve Kavakçı olayına da değinen Gülerce, Bülent Ecevit`in Kavakçı ile ilgili çıkışının ağır olduğunu ve bu sözleri savunmadığını belirterek, ``Ecevit o çıkışı yapmasa belki o gün bir darbe olacaktı. 28 Şubat`ta manevi bir baskı vardı. Ama 12 Mart, 12 Eylül gibi gençleri asmak kesmek yoktu. Önemli olan 28 Şubat`ın darbeye dönüştürülmeden geçiştirilmesidir. Nitekim yanlış yapanlar cezasını çekti ve AK Parti iktidara geldi. Yanlış yapanlara toplum o faturayı ödetiyor`` diye konuştu.
Bunun üzerine komisyonun AK Partili üyesi Feyzullah Kıyıklık Gülerce`ye, ``AK Parti yaptığı icraatlardan dolayı teveccüh gördü, 28 Şubat`tan dolayı iktidara gelmedi`` dedi. Gülerce de Kıyıklık`a, ``Sayın Milletvekili, 2002`de ne yaptınız da teveccüh gördünüz. İlk iktidara geldiğinizde icraatınız yoktu`` karşılığını verdi.
Gülerce, ``28 Şubat size göre bir postmodern darbe miydi?`` sorusuna ise, ``Postmodern kelimesi verdiği zararı hafifletiyor, Ben ``˜buz gibi darbeydi` diyorum`` dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon “Bir şey yapmalı” deyip Girişimcilik ve Yatırımcılık Paneli’nde gençlerle tecrübelerini paylaştılar Ortahisar Belediyesi’nin organizasyonuyla, Trabzon’daki üniversitelerin işbirliği ve Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) ile KTÜ Kadın Girişimcilik Kulübü’nün katkılarıyla “Bir şey yapmalı!” adlı Girişimcilik ve Yatırımcılık paneli, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Panelde, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, TTSO Başkanı Erkut Çelebi ve iş insanı Nevzat Aydın, girişimcilik konularında fikirlerini paylaştı, panelin sonunda dinleyicilerin sorularını cevaplandırdı. Başkan Ahmet Kaya, konuşmasında gençlere tavsiyelerde bulunarak “Mutlaka bir hayat planınız, bir gelecek planınız olmalı ve bu uğurda çok çalışmalısınız. Çalışınca oluyor. Ben makine mühendisliği bölümünü bitirdim, makine mühendisi olmayı, farklı makineler üretmeyi, ülkeme katkı sunmayı düşünüyordum. Sonrasında siyasete ilgi duyduğumu fark ettiğimde o alana biraz daha fazla zaman ayırmam gerektiğini düşündüm. Sonrasında mensubu olduğum siyasi partimle temasa geçtik ve kararlılıkla bir mücadele vererek önce milletvekili, sonra belediye başkanı oldum. Yolculuğumuzu sürdürüyoruz, temel düsturum şu; bu ülkenin bir evladı olarak bu ülke beni okuttu yetiştirdi, mühendis yaptı, milletvekili yaptı, belediye başkanı yaptı. Ben yaşadığım sürece ülkeme, devletime, milletime minnet duyacağım ve borcumu ödeme gayreti içinde olacağım. Ben meseleye böyle bakıyorum. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ’Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır’ anlayışıyla bulunduğum, ait olduğum her yerde görevimi yapmaya gayret ediyorum. Sizlerin de öncelemesi gereken ana fikrin bu olduğu kanaatindeyim, nerede, hangi görevi yapıyorsak, onu en iyi yapma gayreti içinde olmalıyız. Çünkü gerçekten vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” dedi. “Kısa yoldan paraya ulaşmış birilerinden bahsediyor olmak çok doğru bir hesap değil” Türkiye’nin ilk ve en büyük çevrimiçi yemek siparişi portalı Yemek Sepeti’nin kurucu ortağı Nevzat Aydın ise gençlere kısa yoldan başarının veya para kazanmanın kolay olmadığını vurgulayarak şunları söyledi: “Aslında girişimci dediğin zaman kısa yoldan paraya ulaşabilen ya da başarılı olduğun takdirde kısa yoldan paraya ulaşmış birilerinden bahsediyor olmak çok doğru bir hesap değil. Ben kendi hikâyemden bahsedeyim. 2000 yılında şirketi kurduk, 2006’ya kadar sıfır para kazandık. Maaş falan yok. Tamamen ailenin elde avuçta ne birikimi varsa onlarla geçinmeye ve şirketi idare etmeye çalıştık. Kimse bize para da vermedi. Şimdi risk sermayesi, melek yatırımcı falan deniyor ya, bunlar popüler kavramlar, baya insanla görüştüm ben kimse bana inanmadı. Bir tane, “Nevzat bu çok iyi iş, tutar” diyene rastlamadım. Hatta bana bu işi yapmamam gerektiğini söyleyen insanlar oldu. “Ne güzel okumuşsun, hayatını bunlarla geçirme, yazık sana” diye bana öğüt veriyorlardı o mentor denen tecrübeli insanlar. Yemek sepetini sattığım zaman para kazanma noktam ise 15 sene sonra. Kısa bir süre değil insan ömründe 15 sene. Hayatımın en verimli döneminde yemek sepeti diye bir şeyin peşinden koştum, ama başarılı olamayabilirdim veya benim gibi yüzlerce var ve başarılı olamamış. Ama bunun çözümü, girişimci olmayın değil. Girişimcilik eskiden popüler olmayan bir kelimeydi, herkes kendi işimi yapıyorum derdi, çünkü girişimci diye bir kelime yoktu. Girişimciyim dediğin zaman da ha iş bulamadın mı kimse seni işe almadı mı diye bakıyorlardı. İşsizsen girişimci olurdun. Şimdi öyle değil.” “Yapay zekâ her şeyin temelinde olacak; Bunu kullanmayan şirketlerin yaşama şansı kalmayacak” “Bana hep ‘Her şey yapıldı artık yeni yapacak bir şey kalmadı!’ diyorlar, böyle bir şey söz konusu bile değil” diyen Aydın “Dünya her geçen teknoloji devrimiyle beraber, çok daha farklı yeni fırsatların yeni iş imkanlarının öne çıktığı bir dönem yaşıyoruz. Yapay zekâ dediğimiz olay, geçtiğimiz 20 yıl içinde birçok farklı önemli konseptler çıktı. Mesela Metaverse ve NFT diye bir şey çıktı. İkisine de inanmayanlardanım ben bu arada. Kripto çıktı. Yapay zekâ biraz daha farklı. Yapay zekâ, iş yapış tarzımızı, her şeye olan algımızı komple değiştirebilecek büyüklükte bir şey. İleride öyle fırsatlar var ki, bir veya birkaç kişinin bir araya gelip milyar dolarlık şirketler kurduğunu görüyor olacağız. Eskiden öyle bir şey söz konusu değildi. Gençler yapay zekâyla farklı bir şekilde ilgilensin. Bu şirketler için de geçerli, çünkü yapay zekayı iş üretim süreçlerinin içine katamayan gündelik hayatında kullanmayanların verimlik anlamında nispeten geride kaldığı bir döneme giriyor olacağız. Bu, 1800’lü yıllardaki buharlı tren veya 2000’li yılardaki internet gibi bir devrimle geliyor. Bunun da tam göbeğinde yer alıyoruz, çok daha farkında olalım. Bir kere yapay zekâ her şeyin temelinde olacak. Bunu kullanmayan şirketlerin yaşama şansı kalmayacak. Nesnelerin interneti diye bir sektör var, bu gelişmeye çok açık bir alan. Biyoteknoloji çok gelişecek. Bugüne kadar çözüm bulunamayan birtakım hastalıklara çözümler gelebilir. İnsana ihtiyacın daha az olduğu ve korkulan yapay zekânın hâkim olacağı bir döneme giriyoruz. Girişimcilik de gelişecek. Ekip çok önemli. Ben daha çok ekiplere yatırım yapmayı seviyorum, girişimcilere değil. Ortak seçerken o iş rolüne göre uygun olan kişiyi almanız daha doğru olacaktır. Girişimciler için zor bir dönem olacak. Ama girişimlerinin de karşılığını alacakları bir dönem olacak. Bilgisayarların ve yapay zekânın önemi ve değeri artacak. Girişimcilerin söz sahibi olacağı bir döneme giriyoruz” ifadelerini kullandı. Panelin son kısmında Türk futbolu konuşuldu Eski bir Trabzonspor Kulübü yöneticisi de olan Aydın, Türk futbolunun yeterli birikime sahip olmayanların elinde olduğunu belirterek “Türkiye’deki konjonktürü düşündüğümüzde, yapılabilecek çok fazla şey olduğunu düşünmüyorum. Bu kadar paranın döndüğü bir sektörün, bu kadar eğitimsiz ve yeterli birikime sahip olmayan bir kitle tarafından yönetildiğini hiç görmedim. Bunu her kademe için söylüyorum, kendimi de katayım, hakem de öyle, yönetici de öyle, futbolcusu da öyle, federasyonu da öyle. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Bu benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Çünkü ben hayatımda futbola çok zaman ayıran, futbola kafayı takan bir adamım. İki defa yönetici oldum, birinde meşhur şike dönemi oldu, ikinci de bambaşka şeyler yaşandı ve 87. ayda istifa ettim. Benim kafamdaki futbolun karşılığı bu ülkede yok ne yazık ki. O yüzden çok da ‘şunu yapmalıyız’ demeyim, yapılabilecek şeyler zaten söyleniyor. Bir futbol kulübünün hayatı boyunca vergi vermemesi ne demek ya, böyle bir şey olabilir mi? Devlete vergi vermemiz gereken bir durum var, onunla ilgili bir kanun var, vermiyorsunuz, öteleniyor. Çünkü o tamamen kulüp yöneticisinin o hükümetteki gerekli kişilerle ilişkisine bağlı bir düzen. Herhangi bir şekilde hak, hukuk, kanunun olmadığı bir düzen. Aynı şekilde futbolcu menajer ilişkileri de öyle. Çok umutlu değilim bu taraftan” dedi. Panelin son kısmında konuşmacılar, kendilerine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Panelin ardından KTÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Ali Temiz, konuşmacılara teşekkür belgesi takdim etti.
Balıkesir Seyyid Ahmet Arvasi Balıkesir’de Necatibey Eğitim Fakültesinde anıldı Balıkesir’de 13 yıl görev yapan eğitimci, fikir adamı, yazar ve sosyolog Seyyid Ahmet Arvasi görev yaptığı Necatibey Eğitim Fakültesinde Arvasi’yi anma etkinliği yapıldı. Seyyid Ahmet Arvasi Hoca Eğitim Fakültesi kültür, sanat, eğitim etkinlikleri kapsamında Şehit Öğretmen Aybüke Yalçın konferans salonunda anıldı. Anma programı saygı duruşu ve İstiklal marşının okunması ile başladı. Necatibey Eğitim Fakültesi Prof. Dr. İbrahim Aydın katılımcılara ve anma programına katılan misafirlere hoş geldiniz konuşması sonrası, Seyyid Ahmet Arvasi’nin biyografisini okundu. Seyyid Ahmet Arvasi’yi tanıyan öğrencileri ve akademisyen Doç. Dr. Semih Uşaklıoğlu, Dr. Öğretim üyesi Zekeriya Kökrek, Uzman Dr. Kemal Tekden ve Uzman Dr. Mehmet Çalışkan Arvasi Hocayı dinleyicilere anlattı. Oturum Başkanı Kemal Tekden, Arvasi’nin ’Yükselen Değer Milliyetçilik Gençliği’ni ve Yaşam felsefesi ve hayatını anlatırken, Dr. Zekeriya Kökrek’de ’İnsanlık bilgisi bilimini, Doç. Dr Semih Uşaklıoğlu’da ’Arvasi Hoca’dan günümüz gençliğine misyonu ve İnsan Sevgisini anlattı. Dr. Mehmet Çalışkan’da Arvasi Hoca’nın Balıkesir günlerini ve günlük yaşamını anlattı. Necatibey Eğitim Fakültesinde yapılan anma programına Rektör Yücel Oğurlu, İl Emniyet Müdürü Hasan Yiğit, Ticaret İl Müdürü İlhan Pehlivan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Fatih Satıl, Prof. Dr. Murat Doğdubay. Genel Sekreter Yemliha Yanar, öğretim üyeleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Program sonrası katılımcılara Rektör Prof. Dr. Yücel Oğurlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Fatih Satıl ve Prof. Dr. Murat Doğdubay ile İl Emniyet Müdürü Hasan Yiğit plaket ve çiçek taktim etti.
Aydın Aydın ve Edremit iş dünyası bir araya geldi Aydın Ticaret Borsası (ATB) Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, Meclis Başkanı A. Bahri Erdel, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Ülgen ve Yönetim Kurulu Üyeleri Yakup Er ile Cihan Can, Edremit Ticaret Odası’nı ziyaret etti. Heyeti, Edremit Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çetin, Meclis Başkanı Bayram Kayahan ve oda heyeti karşıladı. Ziyaret sırasında, oda ve borsaların yürüttüğü mevcut faaliyetler, bölgesel iş birliği imkanları ve tarıma dayalı sanayi sektöründeki güncel ekonomik konular ele alındı. Görüşmelerde, tarım sektöründe karşılaşılan zorluklar, üretici destekleri ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerinde duruldu. Ayrıca, her iki kurumun üyelerine yönelik sunduğu hizmetlerin daha da iyileştirilmesine yönelik fikir alışverişi yapıldı. ATB Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, toplantıya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Edremit Ticaret Odası ile gerçekleştirdiğimiz bu verimli görüşmelerde, bölgelerimizdeki ticaret ve tarım sektörlerini daha ileriye taşıyacak stratejiler üzerine yoğunlaştık. Üyelerimize daha fazla katma değer sunmak ve tarımsal üretimdeki kaliteyi artırmak için birlikte atılabilecek adımları konuştuk” dedi. Toplantının ikinci bölümünde, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Projesi kapsamında pilot kurumlar olarak seçilen Aydın Ticaret Borsası ve Edremit Ticaret Odası’nın coğrafi işaretli ürünler konusundaki çalışmaları gündeme geldi. Coğrafi işaretlerin yerel üreticilere sağladığı faydalar ve bu ürünlerin uluslararası platformlarda tanıtımının artırılmasına yönelik iş birliği fırsatları değerlendirildi. Çondur, coğrafi işaretlerin bölgesel kalkınmadaki önemine dikkat çekerek, “Bu ürünlerin tanıtımı ve markalaşması, yalnızca yerel ekonomiyi desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda ülkemizin tarımsal mirasını uluslararası düzeyde temsil ediyor” ifadelerini kullandı. Ziyaret, her iki kurum arasında gelecekte gerçekleştirilecek ortak projelere zemin hazırlarken, özellikle tarımsal üretim, sürdürülebilir kalkınma ve markalaşma konularında atılacak adımlara yönelik önemli fikir alışverişleriyle sona erdi.