GÜNDEM - 15 Aralık 2024 Pazar 11:36

Şuhut Muhtarlar Derneği’nde seçim heyecanı

A
A
A
Şuhut Muhtarlar Derneği’nde seçim heyecanı

Afyonkarahisar Şuhut Muhtarlar Derneği’nde gerçekleştirilen seçim sonrası mevcut başkan Fevzi Akar, 50 oy alarak yeniden başkanlığa seçildi.


31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimlerinin ardından 3. olağan genel kurulunu gerçekleştiren Şuhut Muhtarlar Derneği’nde mevcut Başkan Fevzi Akar yeniden seçilerek güven tazeledi. Kongrede 53 üyesi bulunan dernekte 50 kişi oy kullandı. Denetim ve faaliyet raporlarının okunduğu genel kurul sonrası yapılan oylamada Akar, katılan muhtarların 50’sinin oyunu alarak yeniden güven tazeledi.



Şuhut Muhtarlar Derneği’nde seçim heyecanı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Melikgazi Belediyesi, 2024 yılında geri dönüşümde fark oluşturdu Referans ve örnek geri dönüşüm çalışmalarıyla bilinen Melikgazi Belediyesi, 2024 yılında toplamış olduğu 8.500 ton geri dönüşüm ile doğadan 90.000 ağacının kesilmesini önlerken, 65 tona yakın topladığı atık yağ ile de 65 milyon metreküp temiz suyun kirlenmesini önledi. Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmayı hedeflediklerini, toplanan atıkların ekonomiye geri kazandırılması için çalışmalar yaptıklarını belirten Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu; "Çevre dostu bir belediye olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ev ve iş yerlerinin yanı sıra geri dönüşüm noktalarından topladığımız binlerce ton atığı ekonomiye kazandırıyoruz. Haftalık düzenli olarak 4 bin binadan ve çeşitli işyerlerinden 2024 yılında 8.500 ton karışık ambalaj atıkları toplanarak, 90 bin adet ağacın kesilmesi önlendi. 2024 yılı içerisinde kabaca Melikgazi ilçe sınırları içerisinde yaklaşık 65 ton atık yağ toplanırken, böylece 65 milyon metreküp temiz suyun kirlenmesi de önlenmiş oldu. Ayrıca bir eğitim tesisi gibi hizmet veren geri dönüşüm tesisimizde bilgilendirme ve farkındalık eğitimleri kapsamında 5 bin öğrenciye sıfır atık eğitimi verildi. Ayrıştırılan ve geri dönüşüme kazandırılan atıklar sayesinde daha yeşil ve daha yaşanabilir bir Melikgazi hedefliyoruz. İlçemizde atıkların toplanması noktasında başarı oranımız oldukça yüksek. Geri dönüşüm çalışmalarımızda bize destek veren vatandaşlarımıza, esnafımıza ve tüm kamu kurum kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Geleceğe yaşanabilir bir çevre ve yaşanabilir bir şehir bırakabilmek için ’Sıfır Atık’ hedefi ile çalışmalarımıza devam edeceğiz. Geri dönüşüm çok önemli ve hayati bir mesele. Bu konuda vatandaşlarımızın duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
İzmir Kasapoğlu’ndan Amerika’da yoğun temaslar NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu üyesi ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu 9-10 Aralık 2024 tarihlerinde Washington’da düzenlenen 24. Yıllık Parlamenter Transatlantik Forumu’na (24th Annual Parliamentary Transatlantic Forum) katıldı. Ziyaret kapsamında ABD Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleriyle görüşmelere katılan Dr. Kasapoğlu Türkiye’ye dönüşünde temasları ile ilgili açıklamalarda bulundu. NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu üyesi ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu ABD ziyareti dönüşünde yaptığı açıklamada, “Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu kapsamında gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde ikili ilişkilerin gündeminde yer alan siyasi, askeri ve ticari konular hakkında muhataplarımızı bilgilendirmiş olup bir NATO Müttefiki olan Türkiye’nin terörün her türüyle mücadele, savunma iş birliğinin geliştirilmesi ve yaptırımların kaldırılması, karşılıklı ticaretin ve yatırımların artırılması, Suriye ve Gazze başta olmak üzere bölgesel meseleler hakkındaki görüşlerimizi ilettik.” dedi. NATO PA Odağında Transatlantik Güvenlik “NATO PA Parlamenter Transatlantik Forumu, NATO müttefiklerinin karşı karşıya olduğu küresel tehditleri ve transatlantik güvenliğin geleceğini tartışmak üzere NATO Parlamenter Asamblesi üyelerini bir araya getirdi.” diyen Kasapoğlu, “Forumda; Ukrayna’daki savaşın Avrupa-Atlantik güvenlik düzenine etkileri, NATO’nun savunma paradigması ve NATO’nun yeni dönemdeki tehditlere karşı stratejik yaklaşımı ele alındı” şeklinde açıklama yapan Dr. Kasapoğlu, “Forumun gündemindeki bir diğer önemli konu ise NATO müttefikleri arasındaki dayanışmanın güçlendirilmesi ve ittifakın karşılaştığı zorluklara ortak çözümler geliştirilmesi oldu. Türkiye’nin NATO içindeki merkezi rolü, bölgesel güvenliğin sağlanması ve ittifakın istikrarının korunmasında Türkiye’nin oynadığı kritik rolün altını çizdik. Parlamenter Transatlantik Forumu gibi platformlar üye ülkelerin karşılaştığı meydan okumaları anlamak ve müttefiklerimizle ortak stratejiler geliştirmek açısından önemli bir fırsat sunuyor. Ülkemizin gelecekteki hedefleri doğrultusunda dayanışmayı artırmaya ve güvenlik konularında daha somut adımlar atmaya yönelik verimli görüşmeler gerçekleştirdik.” diye konuştu. ABD Kongresi ile önemli temaslar Kasapoğlu, Washington temasları kapsamında Senato üyesi Senatör Markwayne Mullin, Temsilciler Meclisi üyeleri Jake Ellzey, Blake Moore, Ed Case, Pete Sessions Steve Cohen, John Garamendi ve Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) ile ayrı ayrı bir araya geldi. NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu üyesi ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu; dostluk grubunun önemine, Amerika ve Türkiye’nin ekonomik ve güvenlik iş birliğindeki kıymete dikkat çekti. Görüşmelerin gündeminde Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlendirilmesi, NATO içindeki ortaklıkların derinleştirilmesi ve bölgesel güvenlik meseleleri de yer aldı. Dr. Kasapoğlu, “Türkiye ve ABD arasındaki iş birliğini derinleştirmek ve ittifakın stratejik hedeflerine yönelik ortak adımlar atmak, her iki taraf için de büyük bir önem taşıyor. Kongre üyeleriyle gerçekleştirdiğimiz temaslar, bu doğrultuda önemli bir diyalog fırsatı sundu.” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin global istikrarın kilit aktörü pozisyonunda Türkiye’nin son dönemde dış politika ve global barışa verdiği etkin katkıya dikkat çeken Kasapoğlu, “Türkiye, NATO’nun yalnızca coğrafi olarak değil; aynı zamanda güçlü savunma kapasitesi ve stratejik girişimleriyle de güvenlik açısından vazgeçilmez bir üyesidir. NATO müttefikleri arasındaki dayanışmanın artırılması ve ortak stratejik hedeflere ulaşılması için çalışmaya devam edeceğiz.” diyerek forumun Türkiye’nin NATO içindeki vizyonunu aktarmak açısından büyük bir fırsat olduğunu ifade etti. Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu açıklamasının son bölümünde Washington’daki temasların müttefikler arası koordinasyonu güçlendirdiğini ve Türkiye-ABD ilişkilerinin daha ileriye taşınması yönünde önemli bir adım olduğunu belirtti.
Ankara Ticaret Bakanlığı, İsrail’le ticaretin durdurulma sürecini kronolojik olarak paylaştı Ticaret Bakanlığı, İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze şeridine yönelik düzenlediği saldırıların ardından İsrail’e yönelik ticaretin durdurulma sürecini kronolojik olarak anlatan bilgi notu yayımladı. İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze şeridine yönelik gerçekleştirdiği saldırıların ardından Türkiye, İsrail’le ilgili ihracat ve ithalat işlemlerini 2 Mayıs 2024 tarihinden itibaren tüm ürünleri kapsayacak şekilde tamamen durdurmuştu. Bu çerçevede Ticaret Bakanlığı, Türkiye’nin İsrail’e yönelik ticaretin durdurulma sürecini kronolojik olarak gün gün anlatan yazılı bir bilgi notu yayımladı. Bilgi notunda, İsrail’in saldırılarına karşı diplomatik girişimlerin sürdürüldüğü bu dönemde dış ticarette alınan tedbirlerle İsrail ile ticaretin ilk safhada yaklaşık yüzde 32 oranında azaltıldığı bildirildi. İsrail’in BM kararlarını uygulamaması ve son olarak Türkiye tarafından sağlanan insani yardımın engellenmesi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayı ile İsrail’e karşı bir dizi tedbirlerin alındığı belirtilen notta, 9 Nisan tarihinden itibaren 54 kategoride bin 19 ürünün Türkiye’den İsrail’e ihracatının kısıtlandığı aktarıldı. Bilgi notunda, İsrail hükümetinin saldırgan tutumunun devam ettiği üzerine ikinci aşamaya geçildiği ifade edilerek, 2 Mayıs tarihi itibarıyla bütün ithalat ve ihracat işlemlerinin durdurulduğu, bu çerçevede Türkiye’nin 2022 yılında 7 milyar, 2023 yılında 5,5 milyar dolardan fazla kısmı ihracat olmak üzere 2023 yılında yaklaşık 9,5 milyar dolar, 2023 yılında ise 7 milyar dolar düzeyindeki dış ticaretten feragat edildiği vurgulandı. Bilgi notunda, kamuoyunda yanlış bilinen konulara da cevap verildi İsrail ile Türkiye arasında 1996 yılında imzalanan ve 1 Mayıs 1997 tarihinden itibaren yürürlükte olan Serbest Ticaret Anlaşması’ndan İsrail’in günümüzde hala yararlanıp yararlanmadığına yönelik bilgilerin yer aldığı raporda, İsrail’in saldırılarını durdurup Filistin’e yardım akışına izin verinceye kadar İsrail ile olan STA’nın fiilen yürürlükte olmadığı ve uygulanmadığı kaydedildi. “İthalatçının Filistinli, varış destinasyonun Filistin olmadığı hiçbir malın ülkemizden çıkışına izin verilmemektedir” Raporda, Türkiye’de çıkan gemilerin İsrail limanlarına yanaşıp yanaşmadığına ilişkin iddialara ise şu cevap verildi: “Filistin Devletinin kıyı kentleri İsrail tarafından işgal edilmiştir. Filistin devletinin polisi, limanı, havaalanı, gümrüğü, kara sınırı yoktur. Filistin, adeta İsrail tarafından çevrilmiş ve kuşatılmış şehirler, kasabalardan oluşan bir kara parçasıdır. Bu sebeple ülkemizden Filistin’e gönderilen malların yüzde 98’i İsrail kontrolündeki Hayfa ve Aşdod limanlarından Filistin’e ulaştırılmak zorundadır. Filistin Hükümetinin ve Filistin Milli Ekonomik Bakanlığının 7 Haziran tarihinde İstanbul’da yapılan ikili resmi toplantıdaki ısrarlı talebi üzerine, Hafya Limanındaki İsrail tehlikesini göz önünde bulundurarak, Filistin Ekonomi Bakanlığıyla ikili ve özgün bir kontrollü ticaret mekanizması geliştirilmiştir. Türkiye-Filistin ikili ticaret mekanizmasında, her bir sevkiyat için Filistinli ihracatçılar, Filistin Milli Ekonomi Bakanlığına başvurmakta ve sevkiyata ilişkin gerekli ticari bilgilerin elektronik ortamda iki ülke Ticaret Bakanlıkların koordinasyonunda teyit edilmesi sonrasında, sevkiyatlara ilişkin gümrük tescil işlemleri gerçekleştirilmektedir. İthalatçının Filistinli, varış destinasyonun Filistin olmadığı ve Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı tarafından teyit edilmeyen ve Ticaret Bakanlığımıza ulaşmayan, teyit edilmeyen hiçbir malın ülkemizden çıkışına izin verilmemektedir.” Bilgi notunda, gemilerin önce bölgedeki başka bir devlete, daha sonra İsrail’e gittiği veya gemilerin başka ülkeye gideceğini beyan edip seyrüsefer esnasında rota değiştirdiği ve Türkiye’nin takip veya müdahalede bulunup bulunmadığına yönelik ise Türkiye’nin deniz yetki alanı içinde olan gemilere müdahale etmekte olduğu, olabilecek suistimalleri ise takip ettiği ifade edildi. Komşu ülkelere artan ihracat sayesinde ürünlerin bu ülkeler üzerinden İsrail’e gidip gitmediğine yönelik bilgilerin yer aldığı bilgi notunda, Türkiye’nin İsrail’e ihracatı durdurma kararından sonra Yunanistan’a olan ihracatın yüzde 10 arttığı, bu artışın ima edilen trendi yansıtmadığını bildirilerek, “Yıllık 261,5 milyar dolar mal ihracatı, 340 milyar dolar mal ithalatı ile toplam 603 milyar dolar dış ticaretimizin milli gelirimizin yüzde 50’sini oluşturduğu gerçeği karşısında, Türkiye dış ticaretine ve milli gelirine zarar verme niyeti apaçık belli olan bu art niyetli İsrail ile ticaret kara propagandasına karşı teyakkuzda olunmalıdır” ifadelerine yer verildi. “Filistin yıllık ithalatının yaklaşık yüzde 25’ini ülkemizden yapmaktadır” Filistin’e kozmetik ve çelik ürünlerinin gidip gitmediğine yönelik iddialara ilişkin ise şu bilgiler paylaşıldı: “Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi kapsayan yaklaşık 6 milyon nüfuslu Filistin’de birçok ürüne ihtiyaç duyulmaktadır. Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı’nın isteği üzerine vardığımız karşılıklı mutabakat çerçevesinde, ihracata ancak ‘Filistin varışlı, alıcının Filistinli ithalatçı olduğunun’, Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı’yla resmi yoldan teyitleşilmesi halinde müsaade edilmektedir. Filistin hükümet yetkililerin ifadesiyle, Filistin yıllık ithalatının yaklaşık yüzde 25’ini ülkemizden yapmaktadır.” “Türk limanlarından İsrail’e gitmek üzere herhangi bir malın yüklenmesine müsaade edilmiyor” Bilgi notunda, İsrail’e yük taşıyan gemilerin bilerek Türkiye limanlarına yanaşmasına ve Türkiye’den aldığı yükü İsrail’e götürmesine izin verildiği iddialarına ilişkin, Türk limanlarından İsrail’e gitmek üzere herhangi bir malın yüklenmesine müsaade edilmediği belirtildi. Ayrıca, Türkiye’nin dış ticarette yaklaşık 13 bin farklı ürün ve yılda yaklaşık 8,3 milyon adet konteyner kullanımının söz konusu olduğu, sadece İsrail’den değil, üçüncü ülkeler üzerinden gelen İsrail ürünlerinin de Türkiye’ye ithalatına kesinlikle izin verilmediğinin altı çizildi. Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin hala devam ettiği iddialarına da cevap verilen bilgi notunda, 2 Mayıs’tan sonra İsrail’e yönelik ithalat veya ihracatın olmadığı, TÜİK verilerinde ise mayıs ayından itibaren İsrail’e yönelik herhangi bir ticaretin görülmediğinin altı çizildi. Öte yandan bilgi notunda, İsrail’e yönelik alınan ticaret durdurulma kararının ardından İsrail’in birçok platformda Türkiye’nin kararını hedef aldığına da yer verildi. Petrolün Türkiye üzerinden İsrail’e gönderildiğine yönelik iddialara ilişkin ise bilgi notunda, Ceyhan’dan İsrail’e petrol sevkiyatı yapıldığı ve Türkiye’nin buna izin verdiğine yönündeki iddiaların tamamen asılsız olduğu ifade edildi. Bilgi notunda Türkiye’nin İsrail’e jet yakıtı gönderdiği iddialarına da cevap verilerek, İsrail’e hiçbir şekilde jet yakıtı gönderilmediği, manipülatif şekilde dolaşıma sokulan yakıt iddiasına konu olan jet yakıtının, İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden sonra Gazze’ye yönelik başlayan saldırılarından önce, Türkiye’ye turist getiren İsrail yolcu uçaklarına verilen 641 bin dolar tutarındaki dönüş yakıtından ibaret olduğuna dikkat çekildi. Türkiye’den İsrail’e barut ve patlayıcı madde ihracatı yapıldığına dair iddiaların yer aldığı bilgi notunda, Türkiye’nin 7 Ekim 2023’te başlayan katliamlarından çok daha öncesinden İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek herhangi bir ürün veya hizmetin satışına kesinlikle izin verilmediği ifadelerine yer verildi. Ayrıca, savunma ürünleri ihracatının Milli Savunma Bakanlığının izni olmadan yapılamayacağı da vurgulandı. “İsrail tarafı uluslararası anlaşmalardaki taahhütler gereği mallar Batı Şeria’ya yönlendirmektedir” Ayrıca bilgi notunda, ürünlerin Filistin’e nasıl gittiğine ilişkin şu bilgiler paylaşıldı: “İsrail, üçüncü ülkelerin Filistin ile yaptığı ticareti yalnız Gazze özelinde, savaş gerekçesi ile yasaklamıştır. Bugün itibarıyla, Batı Şeria’ya mal tedarikinde uluslararası anlaşmalar altında mümkün olabilmektedir. Bu çerçevede Gazze’ye gidecek malların İsrail gümrükleri tarafından işlemleri yapılmamaktadır. Ancak eğer gümrük beyannamesinde değişiklik yapılıp malların Gazze’ye değil de Batı Şeria’ya yönelik olduğu bildirilirse, İsrail tarafı uluslararası anlaşmalardaki taahhütleri gereği, malların gümrük işlemlerine müsaade etmekte ve malları da Batı Şeria’ya yönlendirmektedir.”
Bursa Yıldırım’da Şeb-i Arus özel programı Tasavvufi öğretileriyle dünyanın her yerinde büyük ilgi uyandıran düşünce adamı ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi, vefatının 751’inci yılında Yıldırım’da anıldı. Yıldırım Belediyesi, Hz. Mevlana’nın 751’inci vuslat yıl dönümü dolayısıyla Prof. Dr. Mustafa Kara ve Bursa Türk Müziği Topluluğu’nun katılımıyla ‘Şeb-i Arus’ programı düzenledi. Yıldırım Belediyesi, Hz. Mevlânâ’nın Hakk’a vuslatının 751’inci yıl dönümü dolayısıyla anma programı düzenledi. Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlik kapsamında İlahiyatçı-Yazar Prof. Dr. Mustafa Kara’nın konuşmasıyla başlayan program Bursa Türk Müziği Topluluğu’nun Ferahfeza Mevlevi Ayin’i Şerif-i ve Sema Mukabelesi ile devam etti. Postnişin Nadir Karnıbüyük’ün sema ritüellerini ve anlamlarını anlatmasıyla başlayan anlatımın ardından icra edilen Mevlevi Ayin’i Şerif-i esnasında ayinin her bir selamının ve aşamalarının sembolik anlamları anlatılarak, sema mukabelesi yapıldı. Gönüllerin fethi Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, vefatının yani vuslatının 751’inci yıl dönümünde insanlığın gönlünde önemli bir yer tutan Hz. Mevlana’yı bir kez daha rahmetle yâd ettiklerini ifade etti. Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Ahmet Yesevî ve Mevlana’nın muhabbet ikliminde; kardeşliği, sevgiyi, barışı en üst değer olarak bilmiş ve yaşamış bir milletin ve medeniyetin mensupları olduğunu belirten Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, “Şehirlerin fethi kadar gönüllerin fethi de önemli. Ceddimiz, şehirleri fethetmeden önce gönül coğrafyasını fethetmiş. Bugün bu coğrafyada bizler barışın, kardeşliğin, sevginin sembolü isek atalarımızdan, manevi sultanlarımızdan aldığımız bu miras sayesindedir. İnşallah biz de bir yandan kentin inşasını sürdürürken bir yandan da gönüllerimizi inşa edecek organizasyonları sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu. İlahiyatçı- Yazar Mustafa Kara, “Vuslatımızın adı Şeb-i Arus olacak. O zaman vuslatımızın adı Mevlana ile birlikte anılacak ve düğün gecesi ile birlikte sevgiliye kavuşacağız. Şeb-i Arus’unuz mübarek olsun” sözlerini kaydetti.
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar: Modern tesislerle sosyal hayatı renklendiriyoruz" Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, Kayseri’nin en büyük sosyal tesisi olan Kocasinan Akademi Erkilet tesisini ziyaret edip, kursiyerlerle bir araya geldi. Çocuk Kulübü’nün Piyano Kursunda, piyanonun başına geçerek, ‘Bir şarkısın sen’ eserini çalan Başkan Çolakbayrakdar, bunda da performansıyla ustalığını konuşturdu. Erkilet Ertuğrulgazi Mahallesi’ndeki Kocasinan Akademi tesisinin kurslarını ziyaret eden Başkan Çolakbayrakdar, kursiyerlerle sohbet etti. Öğrenmenin yaşı olmadığının en güzel örneğini gösteren kursiyerleri tebrik eden Başkan Çolakbayrakdar, Kocasinan Akademi’nin vatandaşların sosyal hayatına renk kattığını belirterek, marka haline gelen Kocasinan Akademi ile birçok alanda yapılan hizmetlerde tek ve örnek uygulamaları Kayseri’ye kazandırdıklarını söyledi. Kocasinan Akademi’nin ‘Kocaman bir aile’ olduğuna dikkat çeken Başkan Çolakbayrakdar, “Kocasinan Belediyesi olarak rutin belediyecilik hizmetlerinin en iyisini yaparak, hemşehrilerimizin huzuru, mutluluğu ve refahını artırmak için çalışıyoruz. Modern dünyada belediyecilik adına neler yapılıyor ise biz de aynısını hatta daha fazlasını Kocasinan’da uygulamanın gayreti içerisindeyiz. Şükür Allah’a her geçen gün bir önceki günden daha iyisini yaparak ve bu azim ile çalışarak hemşehrilerimizin memnuniyetini kazanıyoruz. Kocasinan Akademi çatısı altında genç, yaşlı, kadın, erkek demeden herkesin kişisel donanımlarını arttırmak, saklı kalmış yeteneklerini gün yüzüne çıkarmak için eğitim faaliyetlerini yürütüyoruz. Vatandaşlarımıza 8 yıldan fazla hizmet verdiğimiz Kocasinan Akademi’de ile on binlerce vatandaşa dokunduk. Kocasinan Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle her geçen gün farklı ve yeni kurslar açıyoruz. Özellikle sunduğumuz meslek edindirme kurslarımızla eğitim alamamış ya da yeni bir meslek dalında eğitim almak isteyen vatandaşlarımızın, kendilerine uygun bir meslek dalında eğitim almalarını sağlıyoruz. Bu vesileyle Kocasinan Akademi’nin bugünlere gelmesinde özveriyle çalışan kendi personelime ve Halk Eğitim Müdürlüğüne teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Kocasinan Akademi’nin kendilerine terapi etkisi yaptığını vurgulayan kursiyerler ise öğrendikleriyle aile bütçesine katkı sağladıklarına dikkat çekerek, “Kocasinan Akademi’nin tesisleri sayesinde çeşitli kurslardan eğitim alıyoruz ve kurslar sayesinde, bizler hem sosyal hayata katılarak yeni arkadaşlıklar ediniyor, hem de ürettiğimiz ürünlerle aile bütçesine ve Kayseri ekonomisine katkı sağlıyoruz. Verilen eğitimlerden çok memnunuz. Hizmetlerden dolayı Başkanımız Sayın Ahmet Çolakbayrakdar’a minnettarız. Çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Ankara Milli Savunma Bakanı Güler medya temsilcileri ile buluştu Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, medya kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelerek savunma gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Milli Savunma Bakanı Güler, Ankara’da medya kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelerek savunma alanında yıllık değerlendirme ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin bulunduğu bölgede kritik dönemden geçildiğini aktaran Bakan Güler, güvenlik, huzur ve barışı önde tutan çok yönlü ve etkin bir savunma ve güvenlik politikası takip edildiğini kaydetti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en çok odaklandığı ve zamanını en çok harcadığı konunun terörizmle mücadele olduğunu belirten Bakan Güler, “Terörle mücadelede yaptığımız konsept değişikliğiyle ‘terörü kaynağında yok etme’ anlayışını uygulamaya koyduk. Geçmişte yürütülen “sınırlı hedefli ve süreli” askerî harekâtların yerine bugün artık, “sürekli ve kapsamlı” operasyonlarla terör örgütüne ağır darbeler vuruyoruz. Sahanın gerekliliğine uygun, alışılmadık, öngörülemez, süratli ve sürekli icra esaslarında gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla; Irak ve Suriye’nin kuzeyi dâhil bu yılın başından itibaren 2 bin 939 teröristi etkisiz hâle getirdik. Ayrıca, yıl içerisinde 99 terörist de teslim olmuştur. Nihai hedefimiz; Irak ve Suriye sınırlarımız boyunca Türkiye’ye tehdit olabilecek tüm terörist faaliyetleri kaynağında yok etmek ve terör belasını milletimizin gündeminden tamamen çıkarmaktır” dedi. 17 Nisan 2022’de Irak’ın kuzeyinde başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu’nda TSK’nin mücadelesi ile Zap’ta kilidin kapandığını dile getiren Bakan Güler, şu ifadelere yer verdi: “Irak sınırımızın tamamının emniyetini sınır ötesinden tesis ettik. Terör örgütü tarafından önemsenen ve Suriye ile Kandil arasında kilit konumda olan bu bölgede bin 136 teröristi etkisiz hâle getirdik. Ayrıca, Pençe-Kilit Harekâtı’nda bugüne kadar toplam 3 bin 158 Mayın ve El Yapımı Patlayıcı imha edilmiş, bin 327 mağara ve sığınak kullanılamaz hâle getirilmiş, 957’si ağır silah olmak üzere 2 bin 421 muhtelif silah ve bu silahlara ait 910 binden fazla mühimmat ele geçirilmiştir. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanımızın 22 Nisan’da Bağdat ve Erbil’e gerçekleştirdiği ziyaretlerin, Türkiye-Irak ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğunu düşünüyoruz. Terörle mücadelede ülkelerimiz arasındaki iş birliğini kalıcı hâle getirmek için görüşmelere devam ediyoruz. Bu kapsamda ülkemiz ile Irak arasında sonuncusu Bağdat’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması toplantılarının dördüncüsünü, 15 Ağustos’ta Ankara’da icra ettik. Irak Savunma Bakanı ile ’Askerî, Güvenlik İş Birliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı’nı imzaladık. PKK’yı kendi problemi olarak da görmeye başlayan Irak’ın, PKK terör örgütünü ‘yasaklı örgüt’ ilan etmesi yönünde aldığı kararı memnuniyetle karşılıyor, en kısa sürede ‘terör örgütü’ olarak da ilan etmesini bekliyoruz.” Suriye’de yaşanan olayların maddi, manevi, sosyal ve toplumsal yükünü en fazla çeken ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Güler, DEAŞ, ardından da PKK/KCK-PYD/YPG-SDG terör örgütü Suriye’deki güç boşluğundan yararlanarak bölgede terör devleti kurmaya çalıştıklarını söyledi. Suriye’de düzenlenen harekâtlarla terör örgütünü engellediklerini ve sınırda güvenliği sağladıklarını kaydeden Güler, “Bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir yaşam alanı oluşturduk. Yaşanan son gelişmeler ve ortaya çıkan durum; muhalefetin talepleri ve rejimin bunları dikkate almaması, keza rejimin kendisine iyi niyetle uzatılan eli tutmaması nedeniyle uzun süredir çözülemeyen ve Suriye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlardı. Yerel unsurların bu faaliyetlerinin öncesinde veya herhangi bir aşamasında ülkemizin bir dahli olmamıştır. Suriye Millî Ordusunun Suriyeli muhaliflerden meydana geldiğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında Suriye’deki ihtilafın bir tarafı olarak açıkça kabul edilen Suriye Geçici Hükümetinin bir parçası olduğunu ve bu hükümetin Savunma Bakanlığının emri altında çalıştığını da vurgulamakta yarar var. Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bölgemizin güvenliğine yönelik ağır tehdit oluşturan PKK/YPG terör örgütünün bölgedeki belirsizlikten faydalanmasına asla izin vermeyeceğimizi, Bölgede varlık gösteren terör örgütleriyle mücadele konusundaki tutumumuzun net olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Şimdi Suriye’de ortaya yeni bir durum ve gerçeklik çıktı. Suriye’nin artık; istikrarlı, demokratik ve siyasi açıdan birleşmiş müreffeh bir ülke olma vakti gelmiştir. Bunun için bizler de, Suriye’de kapsayıcı bir anayasanın kabulü, serbest seçimlerin yapılması, tam normalleşme ve güvenlik ortamının sağlanması konusunda elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz. Bu çerçevede, Suriye’de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı temelinde kalıcı siyasi çözüme ulaşılacağına da inanıyoruz” diye konuştu. Hudut hattında dünya standartlarında ve teknoloji yoğunluklu sistemler etkin şekilde kullanıldığını kaydeden Bakan Güler, “Meydana gelen teknolojik gelişmeler ile tedbirlerimizi geliştiriyoruz. Böylelikle hudutlarımızda kaçak geçişlere asla imkân tanımıyoruz. Hâlen hudutlarımızda 8 Hudut Tugayımız, 6 Hudut Alayımız olmak üzere toplam 60 bin personel de görev yapıyor. 1 Ocak’tan itibaren hudutlarımızda 93 bin 349 kişinin geçişi engellenmiş; yakalanan 13 bin 551 düzensiz göçmen ile 280 terörist ve 801 kilogram uyuşturucu madde kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir” Azerbaycan’ın haklı davalarına her türlü desteğin verildiğini belirten Güler, “Bugün, Karabağ’ın tamamında şanlı Azerbaycan bayrağının dalgalanmasından büyük bir memnuniyet duyuruyoruz. ‘Tek Millet, İki Devlet’ anlayışıyla sarsılmaz bağlara sahip ilişkilerimizi, başta savunma sanayi ve askerî iş birliği olmak üzere, daha üst seviyelere taşımak için aralıksız gayret gösteriyoruz. Öte yandan Kafkasya’da güvenlik ve huzurun tesisi, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kapsamlı ve kalıcı bir barış antlaşmasından geçmektedir. Bu konuda iki ülkenin gösterdikleri çabayı ve son dönemde katettikleri ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz” dedi. Libya ile son yıllardaki iş birliğinin artarak devam ettiğini aktaran Güler, “Askerî eğitim, yardım, iş birliği ve danışmanlık faaliyetleriyle Libyalı kardeşlerimize destek sağlıyoruz. Amacımız, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış; barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan tek bir Libya’nın oluşumuna katkıda bulunmaktır. Tek Libya hedefine katkı sağlayan her adımı önemli ve değerli buluyoruz. Nitekim son olarak 28 Kasım’da davetimiz üzerine 5+5 Ortak Askerî Komisyonu ile Ankara’da heyetler arası bir görüşme gerçekleştirdik” diye konuştu. Somali’de güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik olarak eğitim, danışmanlık ve destek kapsamında icra edilen faaliyetlerin artarak devam ettiğini dile getiren Güler, “Somali ile 8 Şubat’ta imzaladığımız İş Birliği Anlaşması ile şu ana kadar yapılan faaliyetlerimizin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Somali’nin isteği üzerine terörle mücadele konusunda kendilerine verdiğimiz desteği deniz güvenliği alanında da vermeye başlayacağız. Bu amaçla Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz, donanma gemilerimizin (TCG Gökova ve TCG Gediz, TCG Ütğm. Arif Ekmekçi) refakat ve korumasında Somali’de görevlerine devam etmektedir. Öte yandan Çarşamba günü, Sayın Cumhurbaşkanımızın arabuluculuğunda Somali ve Etiyopya arasında tarihî bir uzlaşmaya da ev sahipliği yaptık” dedi. Basra Körfezi’nde de etkin bir şekilde faaliyetlerin yürütüldüğünü belirten Güler, Katar’da konuşlu Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığı vasıtasıyla Katar’da Deniz ve Hava Unsur Komutanlıklarını kurarak bölgede yeni bir sorumluluk üstlendiklerini kaydetti. Bakan Güler yıl içinde 74 ikili görüşme ve 216 telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini, 28 yurt dışı ziyaretinde bulunduklarını söyledi. Aralarında 28’inin mevkidaşı olduğu 158 yabancı davetliyi kabul ettiklerini belirten Güler, Katar, Bosna Hersek, Kosova ve 21’i yurt içi olmak üzere 24 birlik ziyareti gerçekleştirdiklerini bildirdi Yunanistan ile ilişkileri değerlendiren Bakan Güler, şöyle devam etti: “Son dönemde iki ülke arasındaki ilişkileri yapıcı bir yaklaşımla ilerletmeyi hedefleyen ortak bir tutum mevcuttur. Biz de bu sürecin barış ve huzur içinde devamına yönelik gerekli tedbirleri alıyor, tansiyonun yükselmemesi için gayret sarf ediyoruz. Diğer yandan, Yunanistan ile aramızdaki güveni artırmayı amaçlayan Güven Artırıcı Önlemler Toplantıları ve bunun sonucu olarak gerçekleştirilen karşılıklı üst düzey ziyaret ve faaliyetler de devam etmektedir. Akdeniz ve Ege Denizi’ni ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı duyulan, iş birliği içerisinde bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Tabii, barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken millî menfaatlerimizden asla taviz vermeyeceğimizi ve bu konuda kararlılığımızın tam olduğunu da vurgulamak isterim” Kıbrıs Adası’nda dengeleri bozabilecek ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güvenliğine tehdit oluşturabilecek her türlü gelişmeyi yakından takip edildiğini vurgulayan Güler, Orta Doğu’da yaşananlar sonrası Kıbrıs adasında son dönemde artan hareketlilik ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin silahlanma faaliyetleri, Ada’daki hassas dengeye zarar verdiğini belirterek, “Son olarak ABD ile GKRY arasında ‘Savunma İş Birliğine İlişkin Yol Haritası’ anlaşması yapıldı. Bu tutum ABD’nin Kıbrıs Adası’na yönelik tarafsızlığına zarar vermektedir. ABD’nin 2020 yılında aldığı, 2022’de kapsamını genişlettiği ve 2023’te uzattığı GKRY’ye yönelik silah ambargosunu kaldırma kararını, 1 Ekim itibarıyla bir yıllığına yeniden uzatacağını açıklaması da kabul edilemez bir durumdur. Ada’da tek ve kesin çözüm; Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesidir. Türkiye’nin; geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da / Kıbrıs Türklerinin güvenliğini, huzurunu ve refahını korumak için her türlü askerî ve siyasi tedbiri alma kararlılığı tamdır” dedi. İsrail’in Filistinlilere devlet terörü uyguladığını dile getiren Güler, Lübnan’a yönelik son saldırıları ve İran ile yaşadığı gerginliğin tüm bölgenin kaosa sürüklenme tehlikesini artırdığını, son olarak Suriye’de meydana gelen son gelişmelerin ardından İsrail’in Golan tepeleri bölgesindeki yeşil hattı işgali ve Şam’a yönelik saldırılarının İsrail saldırılarının Gazze ile sınırlı kalmayacağı, bölge geneline yayılacağı endişesinin ne kadar haklı olduğunu da gösterdiğini ifade etti. Karadeniz’de Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın sonlandırılması için Türkiye olarak en başından itibaren ortaya koyulan çok yönlü çabalarımızı sürdüğünü ve Karadeniz’de gerginliği azaltan ve dengeyi tesis eden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dikkatle, sorumlu, tarafsız ve tavizsiz bir biçimde uygulamaya devam edildiğini söyledi. TSK’nin yürüttüğü tüm operasyonları ve görevlerinin yanı sıra; etkinlik ve caydırıcılığını daha da artırmak için ulusal ve uluslararası eğitim ve tatbikat faaliyetlerini sürdürdüğünü aktaran Güler, 1 Ocak’tan itibaren 39’u NATO, 32’si Millî, 48’i Davet ve 21’i Özel olmak üzere toplam 140 tatbikat başarıyla icra edildiğini belirtti. Afet ve acil durumlarda 1 Mayıs- 30 Kasım tarihleri arasında Orman Genel Müdürlüğünün talebine istinaden 35 büyük orman yangınına 114 helikopter ile 3 bin 558 sorti ve 7 bin tondan fazla su atımı yapılarak destek sağlandığını kaydetti. Türk savunma sanayisinin önemli bir yapıtaşı olarak hayata geçirilecek olan Çelik Kubbe’nin kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma silah sistemlerinin (KORKUT, HİSAR-A/HİSAR-O, GÖKDEMİR, SİPER) entegre biçimde görev yapmasını sağladığını aktaran Güler, ‘güvenlik şemsiyesi’ni inşa edecek teknolojik olgunluğa erişildiğini kaydetti.