SAĞLIK - 09 Eylül 2024 Pazartesi 10:16

Kızılay’dan kan bağışı çağrısı

A
A
A
Kızılay’dan kan bağışı çağrısı

Türk Kızılayı Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Saygılı, kan stoklarının normal seviyede olduğunu ancak her zaman kana ihtiyaç olduğuna dikkat çekip, vatandaşları bağışa çağırdı.


Türkiye’de kan bağışı konusundaki tek adres olan Kızılay’da geçtiğimiz aylarda kritik seviyenin altına inen kan stokları, kan bağışı çağrılarının ardından toparlanmaya başladı. Vatandaşlar 81 ildeki 300 kan bağışı noktasından istedikleri zaman kan bağışlayabiliyor.



“Kan bağışında ucu ucuna gidiyoruz”


Türk Kızılayı Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Saygılı, İhlas Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, kanın sürekli bir ihtiyaç olduğunu anlatarak, “Her 3 ayda bir 18-65 yaş arasındaki vatandaşlarımız Kızılay’a gelip bağış yapmalı. Türkiye’deki hastanelerde ameliyat olurken ve kanamalı bir kaza geçirdiğinde vatandaşlarımızın kana ihtiyacı oluyor. Kan bağışında ucu ucuna gidiyoruz. Yazı bitirdiğimiz bu günlerde stoklarımız normal gidiyor ama devamlı dolu tutmamız gerekiyor. Acil kan anonsları yapmaktansa 85 milyon kıymetli ailemizi bağışa davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.



“Şu an stoklarımız normal durumda”


Kızılay’ın kan stoklarının normal seviyede tutulması gerektiğini anlatan Saygılı, “Biz Kızılay olarak Türkiye’nin 300 noktasında kan bağışı alıyoruz. Bin 176 hastaneye 7 gün 24 saat esasına göre büyük bir lojistik operasyon gerçekleştiriyoruz. Herkes düzenli bir şekilde Kızılay’a gelerek her 3 ayda bir kan vererek bu stokları normal seviyede tutmaya davet ediyorum. Şuan stoklarımız normal durumda ve gelen bütün talepleri karşılıyoruz” diye konuştu.



“Herkes düzenli kan bağışı yapmalı”


Kan bağışı yapan Erhan Kömür isimli vatandaş, “Herkesin kan vermesini isterim. Ben vatandaşlık görevini yerine getiriyorum. Düzenli kan bağışı yapmaya çalışıyorum. Her 3 ayda bir olmasa bile aralıklarla bağışta bulunuyorum” dedi.



Kızılay’dan kan bağışı çağrısı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu başladı 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu Yücel Arzen Konseriyle başladı. Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş program öncesi yaptığı konuşmada, “Yeni kültür sanat sezonumuz hayırlara vesile olsun. Eğitimlerden sanat kurslarına, kültür gezilerinden tiyatrolara kadar pek çok etkinliğe ev sahipliği yapacak yeni sezonumuzda, her yaş grubuna hitap edecek içerikler üretmeye özen gösterdik” dedi. 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu Yücel Arzen Konseriyle kapılarını sanatseverlere açtı. Dün akşam Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde düzenlenen programda konuşan Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş, yeni kültür sanat sezonunun dolu dolu geçeceğini vurguladı. Her yaş grubunu kapsayacak ölçüde etkinlikleri çeşitlendirdiklerini ifade eden Başkan Ali Tombaş, “2024- 2025 Kültür Sanat Sezonu’nu açmış bulunmaktayız. Sultanbeyli’de 8’incisini düzenlediğimiz kitap fuarımızın da açılışını yaptık. Görkemli heyecanlı yoğun bir katılımla kitap fuarımızı vatandaşlarımızın kitapseverlerin hizmetine açmış olduk. Bir hafta boyunca 80 yayınevinin, 150’ye yakın yazarın olduğu, söyleşilerin yapıldığı kitap fuarı da Sultanbeyli’mize hayırlı uğurlu olsun. Bu akşam çok kıymetli milletvekilimiz, değerli sanatçımız Yücel Arzen ile birlikte kültür sanat programını da açmış oluyoruz. İlçemizdeki kültür iklimini zenginleştirmek için bu sezon da birbirinden özel etkinlikler hazırladık. Eğitimlerden sanat kurslarına, kültür gezilerinden tiyatrolara kadar pek çok etkinliğe ev sahipliği yapacak yeni sezonumuzda, her yaş grubuna hitap edecek içerikler üretmeye özen gösterdik. Kadim medeniyetimizden beslenen programlarımızla ilçemizin kültür-sanat anlayışına katkı sunacağız. 2024-2025 Kültür-Sanat Sezonu’muzun açılışını eşsiz müziğiyle gerçekleştiren kıymetli sanatçımız Yücel Arzen’e ve tüm misafirlerimize şükranlarımı sunarım. Kültür sanat sezonumuz Sultanbeyli’mize hayırlı olsun” dedi. Konuşmaların ardından sanatçı Yücel Arzen ve orkestra ekibi sahne aldı. Yücel Arzen; ‘Sakarya Türküsü’, ‘Türk Marşı’ ve ‘Utansın’ başta olmak üzere şarkı ve bestelerini seslendirdi. Seyircilerin büyük beğenisini toplayan eserler yoğun alkış aldı. Programın ardından Başkan Ali Tombaş, Yücel Arzen’e günün anısına çiçek takdim etti.
Bursa Hem imamlık yaptı hem ayakkabı tamir etti İmam olarak gittiği Bilecek’te ayakkabı tamirciliğine de başlayan Süleyman Öner, emekli olduğunda ise açtığı dükkanda kazancını sağlamaya devam ediyor. 45 yıldır yaptığı mesleğin bittiğini belirten Öner, ayakkabı tamirciliğini kimsenin devam ettirme gibi bir derdinin olmadığını söyledi. Yıllar önce imam olarak gittiği Bilecik’te ayakkabı tamircisi olmadığını gören 75 yaşındaki Süleyman Öner, imamlığın yanı sıra ayakkabı tamiri de yapmaya karar verdi. Hem imamlık yapan, hem de ayakkabı tamir etmeye çalışan Öner, aradan geçen zamanın ardından Bursa’ya tayini çıktı. Burada da hem imamlık, hem de el sanatını icra eden Öner, kısa bir süre sonra ise emekli oldu. İmamlık görevinden emekli olan Öner, Bursa’da bulunan 2 metrekarelik dükkanında ise ayakkabı tamiri yapmaya devam ediyor. Bursa’nın İznik ilçesinde dünyaya geldiğini, 2 yıl sonra ise İmamlık görevi için Bilecik’e tayini çıktığını belirten Öner, "Orada ek bir işe ihtiyacım vardı. İlk başta kitap evi açmak istedim. Ama çevremdekiler tavsiye etmedi. Namaz çıkışı cemaatten biri, sökülen mestini Bilecik’te tamir ettirecek bir yer bulamadığını, mecburen çevre illere gitmek zorunda olduğunu söyledi. Bunun üzerine eniştemden de aşina olduğum ayakkabı tamir dükkanı açmaya karar verdi. Dükkan açmak için önce eniştesinin yanına giderek iyice işleri öğrendim. Açtığım dükkanla uzun yıllar Bilecek’te vatandaşlara hizmet ettim. Bilecik’te görevim bittikten sonra Bursa Şehreküstü Camii’ne atandım. Aslında burada ayakkabı tamirciliğine devam etmeyecekti. Ama kızları İstanbul’da üniversite okuduğu için mesleğime devam etme kararı aldım. İmamlık görevinden emekli olduktan sonra da ayakkabı tamirciliğine devam ediyorum. Yaklaşık 45 yıldır ayakkabı tamirciliği yapıyorum" dedi. Ayakkabıların pahalı ucuz fark etmeksizin belli bir süreden sonra tamire ihtiyacı olduğunu aktaran Öner, “İnsanlar yeni ayakkabısını pahalı da alsa ucuz da alsa sonunda benim yanıma geliyor. Bu ayakkabılar sonuçta elden çıkma değiller, makine yapımı ayakkabılar o yüzden yaklaşık bir ayda bana gelmek zorunda kalıyor. Pahalı olursa vurma yapıyor ucuz olursa yırtılma yapıyor” diye konuştu. Yıllar geçtikçe imkanların çoğaldığını ve malzemelere erişilebilirliğin artsa da yeteneğin ayakkabı tamirciliğinde önemli olduğunu söyleyen Süleyman Öner, “İlk başladığım zaman biraz zordu, malzemelere kolay kolay erişemiyorduk. Şimdi yeni teknikler var, ilaçlara ulaşabiliyoruz. Erişimimiz daha kolay oldu ama kullanabilene kolay kullanamayan için yine zor. Benim yeteneğim de var herkes el işlerinde başarılı olamaz. Mesela burada da benim yaptığım işi kimse yapamıyor çünkü ben ayakkabının her yerine girer çıkarım” şeklinde konuştu. Bu mesleğe talep olmasına rağmen insanların beğenmediği için yapmadığını belirten ayakkabı tamircisi, “Ben 1993’ten beri Bursa’daki bu dükkanımda çalışıyorum. Burada tanındığım için yaz kış işim oluyor. Ben bu mesleği seviyorum sevmesem yapmam zaten. Dükkanı devretmek için internete koydum ama beş aydır ses seda yok. Ben 75 yaşıma girdim devretmek istiyorum ama usta yok bu işleri yapacak. Bilecik’te yanımda 2 kayınçom vardı onları yetiştirdim ve 1 kişi daha yetiştirdim. Bilecik’te 3 tane çırak yetiştirebildim ama Bursa’da yetiştiremedim. İnsanlar her yere basılan ayakkabıyı elime alıp tamir mi edeceğim diyerek bu işi kendilerine yakıştıramıyorlar” ifadelerini kullandı.
Kocaeli 67 yıldır yorgan dikiyor Kocaeli’nin İzmit ilçesinde 67 yıldır yorgancılık yapan İsmail Çevikel, renkli yorganlarıyla hem geleneksel zanaatını sürdürüyor hem de teknolojiye meydan okuyor. Yorgancılıkla geçen ömründe 4 çocuğunu okutup meslek sahibi yapan İsmail Çevikel, el işçiliğine olan talebin hala devam ettiğini söyledi. Cedit Mahallesi’nde dükkanı bulunan İsmail Çevikel (79), mesleğine 12 yaşında başladı. Rengarenk yorganları 67 yıldır müşterilerine ulaştıran Çevikel, ilerleyen yaşına rağmen elinden iğne ipliğini düşürmüyor. 4 çocuğunu bu işten kazandığıyla büyüten Çevikel, yok olmaya yüz tutan el işlemesi yorgancılığı gelişen teknolojiye rağmen devam ettiriyor. İlk iş yerini yıllar önce bir arkadaşıyla birlikte Çukurbağ’da açtığını ifade eden İsmail Çevikel, "Yaşımız tutmadığı için dükkanı başkasının adına açmıştık ve askeriyenin yatak ihalesini almıştık. Onu 3 ay içerisinde bitirmiştik. Ondan sonra kendi işimize başladık. Devam ediyoruz. Hala da işime devam etmekteyim" dedi. "Hem okudum hem çalıştım" Küçük yaşta hem yorgancılığa hem de eğitimine devam ettiğini dile getiren Çevikeli "Ortaokulu bitirdim, liseyi de burada okudum. Mesleğe de devam ettim. Bu süreçte evlendim ve 4 çocuk babası oldum. Büyük oğlum diş hekimi oldu, bir küçüğü kamu yönetimi mezunu ve şu an polislik için çalışıyor. Kızım mali müşavir. En küçük kızım ise çevre yüksek mühendisi" şeklinde konuştu. Yorgan dikiminde malzemeler önemli Yorgan dikiminde pamuk, orlon ve yün gibi malzemeler kullandığını belirten 79 yaşındaki Çevikel, "Şu an için benim de elimde bulunan en kıymetli malzeme merinos yünü, bunu kullanıyorum. Bunun haricinde müşteri kendi yününü getirirse kendi yününü dikiyorum. İplik eğer zayıf olursa gerildiği zaman yorgan kopar, dağılır. Elyaf yıkanabilen bir malzeme fakat rahat değildir. Esas insan hayati için değerli olan pamuk veya hakiki yün yorgandır. Bunları ömür boyu kullanırsın. Hiçbir şey olmaz. Yarın kumaşı yırtılır veya leke olur. Herhangi bir tehlikeye maruz kalır. Sökersin yenisini diktirirsin. Ama yıkanabilen yorganlarda bu şans yok" ifadelerini kullandı. "Yün ve pamuk yorgan yıkanmaz" Yün ve pamuk yorganın yıkanmayacağını belirten İsmail Çevikel, "Yorgan nevresimsiz, çarşafsız kullanılmaz. Yıkanmasına yıkanır fakat yün yorganı yıkarsanız keçeleşir. Yorganların dikim süresi de değişir. Basma yorganları 1 günde dikersin ama bunun yanında 2 günde dikilecek yorgan var, 4 günde dikilecek yorgan da var. Öyle her model çabuk bitmez" diye konuştu. "Talep çok" Çevikel, yorgancılığın çırak yetiştirmenin zorlaştığı mesleklerden biri olduğunu vurgulayarak, "Dünya ayakta kaldığı müddetçe bu meslek ölmez. Terzilik ölmez, yorgancılık ölmez. Bunun piri var, terziliğin piri var, demircinin piri var. Piri olan meslekler ölmez. Benim elimde 20 orlon yorganım var dikilmesi gerekiyor. 80 tane de dikilmesi gereken yün yorgan var. Şu anda talep çok" şeklinde konuştu. "Makine dikimi yorgan ile el dikimi yorgan farklıdır" Fabrika üretimi yorganların el işçiliği yorganlara kıyasla rahatsız edici olduğunu belirten İsmail Çevikel, "Fabrika yorganlarında elyaf kullanılıyor. Ben pamuk, yün ve orlon kullanıyorum. Fabrikadaki üretilen yorganlar elyaftır. Çünkü pamuk yorganda makine çalışmaz, dikemezsiniz. Fabrika yorganı içindeki malzeme sentetik. Sentetik olduğu için sıkıntılı. Ter yapar, rahat değildir. Yün sıhhat bakımından çok rahattır. Fiyat olarak makine yorganları 600 lira, el dikişi yorganların fiyatları en düşüğü 1000 lira" dedi.
Balıkesir 2024 Ayvalık Zeytin Dalı ödülü sahibini bekliyor Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, Sanata ve Eğitime Destek Derneği ile Mozaik Edebiyat Grubu (MEG) tarafından bir ilke imza atılıyor. Ayvalık’ın; doğal, mimari, kültürel, sanatsal ve sosyal yaşamına yaptıkları katkılar ile kalıcı izler bırakanları arasında yapılacak oylamayla 2024 Ayvalık Zeytin Dalı ödülü ilk kez sahibini buluyor. İki yılda bir yapılacak olan değerlendirmelerin bu yılki etabında 70 bin TL olarak belirlenen ödülün 28 Eylül Cumartesi günü saat 19.00’da Ayvalık Belediyesi’ne ait Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi’nde sahibine kavuşacak ödül için Sanata ve Eğitime Destek Derneği’nde bir basın toplantısı düzenlendi. Bedri Karayağmurlar, Ayla Taşezen, Saniye Özkaya, Dilek Asar, Sevil Arslan, Mevlüt Asar ve Ali Akdamar’ın yer aldığı jüri üyeleri tarafından yapılan açıklamada, ödülün asıl amacının, bu tür emek ve çabaların artmasını teşvik etmek olduğu vurgulandı. Coğrafyası, tarihi, sosyal ve kültürel dokusu ile ülkemizin özgün kentlerinden biri olan Ayvalık’ın sahip olduğu değerlerin koruması, geliştirilmesi için bugüne kadar pek çok kişi, girişim ve kuruluşun emek verip, çaba gösterdiğinin hatırlatıldığı açıklamada ödüle, doğrudan başvuru yolunun kapalı olduğu, adayların ödül şartnamesinde açıklanan şekilde, Ayvalık halkı tarafından internet ortamında yada e-posta yoluyla, gerekçesi belirtilerek önerildiği kaydedildi. MEG yöneticisi Mevlüt Asar ise, ödüle layık olan insanların ölümlerinden önce onurlandırılması gerektiğinin önemine işaret etti. Bu yüzden de; Sanata ve Eğitime Destek Derneği ile birlikte ilk kez verecekleri ödülün gelenekselleşmesini sağlamayı hedeflediklerini söyledi. Sanata ve Eğitime Destek Derneği Başkanı Ali Akdamar da, 28 Eylül’de Nejat Uygur Sahnesi’nde düzenledikleri ödül gecesi hakkında bilgiler vererek, katkıda bulunan Ayvalık Belediyesi’ne teşekkür etti.
İzmir Foça’da ilginç olay: Denizde yüzen kişinin göbeğine martı kondu İzmir’in Foça ilçesinde yaşanan ilginç olay, görenleri hayrete düşürdü. Denizde sırt üstü yüzmekte olan bir vatandaşın göbeğine konan martı, çevredeki bir vatandaş tarafından cep telefonu kamerasıyla kayda alındı. İlginç anlar kayıtlara girerken, göbeğindeki martıya rağmen yüzmeye devam eden adamın, ailesiyle birlikte martıyı İstanbul’dan İzmir’e getirdiği ve yavruyken yuvadan düşen martıyı besleyip büyüttükleri öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, geçtiğimiz günlerde, Eski Foça’da denizde sırt üstü yüzmekte olan bir vatandaşın göbeğine martı kondu. Vatandaş, göbeğindeki martıya rağmen istifini bozmadan yüzmeye devam ederken, o esnada iskele yakınlarında arkadaşlarıyla oturmakta olan emekli öğretmen Mehmet Oktay Özçelebi durumu fark ederek o anları cep telefonu ile kayda aldı. Görüntülerde, göbeğindeki martıya rağmen bir kişinin yüzmeye devam ettiği görülürken, şahit olduğu ilginç anı değerlendiren Özçelebi, “İskelede arkadaşlarımla sohbet ediyordum ve bir anda martının denizde yüzen bir kişinin göbeğine konduğunu gördüm. Bu durum çok ilgimi çekti ve hemen videoya aldım. İnanılmaz güzel bir hadiseydi” dedi. Yuvadan düşen martıyı besleyip İstanbul’dan İzmir’e getirmişler Martının hikayesinin de olay kadar ilginç olduğu ortaya çıktı. Göbeğine martı konan adamın ailesiyle birlikte İstanbul’da yaşarken yuvadan düştüğünü gördükleri martıyı besleyip büyüttükleri ve İzmir’e tatile gelirken yanlarında getirdikleri öğrenildi. Daha sonra ise tatil dönüşü ailenin martıyı komşularına emanet ederek İstanbul’a gittikleri belirtildi. Özçelebi sözlerinin devamında, “Martıyı buralarda sık sık görüyoruz ama daha önce herhangi bir insanla bu kadar yakınlaştığını görmemiştik” diye ekleme yaptı. Öte yandan sosyal medyada paylaşılan video, kullanıcılardan beğeni topladı.