EKONOMİ - 25 Ekim 2024 Cuma 10:17

İklim değişikliği balık popülasyonunu azalttı, fiyatlar arttı

A
A
A
İklim değişikliği balık popülasyonunu azalttı, fiyatlar arttı

Akdeniz’de iklim değişikliği nedeniyle balık popülasyonu denizde azalırken fiyatlarda artış yaşandı.


Türkiye’nin önemli balıkçılık merkezlerinden Akdeniz’de iklim değişikliği krizi her geçen gün etkisini daha fazla hissettiriyor. Akdeniz’de havaların yağışsız gitmesi nedeniyle balık popülasyonunda azalma yaşandı. Ava çıkan balıkçılar umduğunu bulamayınca balık fiyatlarında da artışlar yaşandı.


Adana Balıkçılar Çarşısı’nda 10 gün önceye göre fiyatlara ortalama 50 lira zam geldiği öğrenildi. Şu anda çarşıda hamsi 100, palamut 200, çipura 250, levrek 230 liraya alıcı buluyor.



“Balığın ucuz olmasını istiyoruz”


İhlas Haber Ajansı’na konuşan balıkçı esnafından Nusrettin Özgün, “Son 10 gündür fiyatlar yükselişte. 1 hafta içerisinde balık fiyatlarına ortalama 50 lira zam geldi. Vatandaşlar balığın pahalı olduğunu söylüyorlar. Ancak biz zam yapmıyoruz. Balığın ucuz olmasını istiyoruz. Denizlerde günden güne çekilme var. Geçen yıla göre fiyatlar ciddi artışta. Palamut 100 lira civarıydı ama şu an 200 lira, çipura 220 ile 250 arasında. Levrek ise boyuna göre 230-300 lira arasında değişiyor” diye konuştu.


Balıkçı Memduh Elmas ise denizlerde fırtına ve yağmur ile birlikte balık popülasyonunun artacağını söyledi.



“Balık fiyatları et fiyatlarına göre gayet ucuz”


Balık almaya gelen müşteri Hayri Eskierentürk ise, “Balık fiyatları et fiyatlarına göre gayet ucuz. Her şey pahalı olduğu için doğal olarak balık da pahalı. Maalesef her hafta tüketemiyoruz. Ayda bir ya da 45 günde bir tüketebiliyoruz” dedi.



İklim değişikliği balık popülasyonunu azalttı, fiyatlar arttı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Mustafa Şentop: "Türkiye’nin toplumsal katılımla gerçek ve dengeli bir anayasa yapacağına inanıyorum" Eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset” adlı program kapsamında Düzce Üniversitesi’nin onur konuğu oldu. Şentop, hazırlanan yeni anayasaya çalışmalarının milletin ihtiyaçlarına cevap vereceğine inandığını söyledi. Programa TBMM 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, Düzce Vali Yardımcısı Dr. Ömer Yılmaz, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı ile protokol üyeleri, Düzce Üniversitesi öğretim üyeleri, öğrencileri ve basın mensupları katıldı. Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Rektör Sözbir, “Bugün, TBMM 29. Başkanı Prof. Dr. Sayın Mustafa Şentop’u Üniversitemizde ağırlamaktan büyük onur duyuyoruz. Gerek hukuk, gerek siyaset alanında önemli görevler üstlenen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak üstün hizmetlerde bulunan Saygıdeğer Meclis Başkanımıza, ülkemize yaptığı değerli katkılardan dolayı şahsım ve Üniversitem adına şükranlarımı arz ediyorum” şeklinde konuştu. Düzce Üniversitesi’nin sadece fen bilimleri alanında değil, sosyal bilimler alanında da ülkemize katkı sunacak projeler ürettiğini ve ses getiren organizasyonlara imza attığını belirten Sözbir, “Bu doğrultuda; anayasalar gibi ülkelerin hukuk düzenini oluşturan önemli bir konuda düzenlenen bu programa, ev sahipliği yapmaktan da ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bu derece önemli bir konuda, Kamu Hukuku alanında oldukça deneyimli ve birikimli olan Mustafa Şentop’un paylaşacağı bilgilerin, bizlere yeni ufuklar ve farklı bakış açıları kazandıracağına yürekten inanıyorum” dedi. Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, üniversitenin kurulduğu 2006 yılından bugüne Düzce’ye ve ülkemize büyük değer kattığını ifade etti. Bu programın, Düzce Üniversitesi’nin üstlendiği toplumsal ve kamusal sorumluluğun en güzel yansıması olduğunu belirten Faruk Özlü, Anayasaların demokratik yaşam biçimini benimsemiş toplumların vazgeçilmez yapı taşları olduğunun altını çizdi. Kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici ve çoğulcu yeni Anayasanın faydalı olacağını söyleyen Başkan Özlü, programda emeği geçenlere teşekkür ederek sözlerini sonlandırdı. Mustafa Şentop ise, "Hayat içerisindeki soyut işlemlerin hukukla belirgin hale geldi. Devletin, hukukun görünür şekli, hukukun da devletin yazıya dökülmüş halidir. Devleti gerçekten var eden anayasalardır. Anayasalar 19. yüzyılda yazılı metinler olarak ortaya çıktı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra anayasalara farklı misyonlar yüklendi. 2. Dünya Savaşı’nı kazananların, mağlup devletlerin anayasalarını yaptı ve anayasalar üzerinden siyaseti dizayn ettiler. Ülkemizde ise 2002 yılından itibaren siyaset alanı genişledi. Anayasa tartışmalarının Türkiye’nin önünü açması bakımından olumludur. Türkiye’nin toplumsal katılımla gerçek ve dengeli bir anayasa yapacağına inanıyorum” dedi. Şentop sergiyi de gezdi Programın ardından Şentop, Doç. Dr. Yusuf Parlak’ın kişisel Geleneksel Türk Ebrusu sergisini de ziyaret etti. El yapımı kağıt ve ebru sanatında UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan Doç. Dr. Yusuf Parlak’ın 30’a yakın el yapımı kağıtlar üzerinde ebru sanatından oluşan eserleri, ilgi ve beğeniyle takip edildi. Mustafa Şentop, Düzce Üniversitesi Çevre ve Sağlık Teknolojilerinde İhtisaslaşma Koordinatörlüğü bünyesindeki tarımsal atıkların sanatsal kağıtlara dönüşerek eserlerle buluşmasından memnuniyet duyduğunu belirtti. Programın sonrasında Şentop, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir’i ziyaret ederek Düzce Üniversitesi Anı Defteri’ni imzaladı.
İstanbul Yenidoğan Çetesi davasının görülmesine devam ediliyor İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar “Duydum ki aşağıya bir oda ayarlanmış. Odada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Bir ekip kurulmuş, epikrizler düzenlenecekmiş. Evrakları değiştirip eski epikrizleri atıyorlardı. Sistemde yazan değerler ile evraklar uyuşmuyordu” dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada sekreter olarak çalıştığı hastanede hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde epikriz düzenleyerek SGK’ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen Gözde Kul Yadigar savunma yaptı. “Yenidoğan biriminin işletme olduğunu bütün hastane konuşuyordu” Birinci Hastanesi’nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar savunmasında “Benim çocuklarım vardı ve bu yüzden çalışmak zorundaydım. Başvuru yaptım evime yakın hastanelere. Birinci Hastanesi kabul etti. Başladığımda eski sekreter bana sadece 2 gün işi gösterdi. Yenidoğan biriminin işletme olduğunu bütün hastane konuşuyordu. Buradakiler tam anlamıyla o süreci anlatmıyor. Bir whatsapp grubu olduğunu öğrendim. Cansu Hanım’a ‘beni ekler misiniz?’ dedim. Süreç şöyle ilerliyor; sadece 112 sistemi değil özel ambulans var. Özel hastanelerden hasta alıyorlardı. Hasta bilgilerini atıyorlardı o gruba ve hasta gelecek diyorlardı. Epikrizleri doktor Şeyhmus Çelik yazmıyordu kesinlikle” dedi. “Whatsapp grubundan bize hasta gönderiyorlardı” Sanık savunmasının devamında “Doktor Şeyhmus Çelik alanda durduğunu söylüyor ama haftada 2-3 gün uğruyordu. Alana hiç gelmediği de oluyordu. Fırat Sarı ayda bir iki hastaneye gelirdi. Bize de iyi davranırdı. Yenidoğanda bebeklere ait her şeyi bilen kişi Cansu’dur. Whatsapp grubundan bize hasta gönderiyorlardı. Ay sonu geldiğinde basamak tablosunu istiyorlardı” şeklinde konuştu. “Şeyhmus Çelik yalan söylemeyi bile beceremedi burada, haberim yoktu diyor” Sanık Yadigar “SGK her gün denetime başladı. Üstüne hemen dosya istediler SGK’dan. Sonra bir gün Doğukan geldi ‘kızlar size yapmanız gerekenleri anlatacağım’ dedi. Kızlara görev veriyordu. Doğukan ‘ben keyfimden yapın demiyorum bana da birileri yap dedi o yüzden yapıyorum’ dedi. Doğukan bana ‘sana bir liste vereceğim bana epikrizleri basar mısın?’ dedi. Sonra duydum ki aşağıya bir oda ayarlanmış. Doğukan o süreçten sonra alana hakim olamamaya başladı. Odada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Evrakların yetişmeyeceği, sıkıntı olacağı, sürecin az kaldığı söylendi. Bir ekip kurulmuş, epikrizler düzenlenecekmiş. Kızlar bunu günlük yazıyordu ama. Bu yüzden saçma şeyler olduğunu anladım. Ben delil toplamak istemeye başladım. Ben alana indim epikriz yazıyorlardı. Her yer çarşaftı. Epikrizlerin değiştirildiğini anladım direkt. Delil toplamaya başladım. Ekibin içinde Hasan Basri vardı. Dışardan tanımadığım kişiler de vardı. Fırat Sarı’nın sekreteri olan Sümeyye de bu ekipteydi. Hiçbir şekilde ben oraya geçtiğimden beri Şeyhmus Çelik’in epikriz yazdığını görmedim. Şeyhmus Çelik yalan söylemeyi bile beceremedi burada. Haberim yoktu diyor” dedi. “İlahi adaletin yerini bulacağını düşünüyorum” Sanık savunmasının devamında “Bana dendi ki ‘Gözde bundan sonra şablon oluşturacaksın mail olarak atacaksın epikrizleri sana yazacağım sen de sisteme atacaksın’ dediler. Şablonları gönderdikten sonra Hasan Basri epikrizleri yazıp tekrar gönderiyordu. Ben kendime ‘Gözde delil topla sonra gerekli yerlere yollarsın’ diyordum. Dosya döneminde indim aşağıya, kan gazlarını koparıyorlardı. Ben orada asgari ücretle mobbing altında çalışıyorsam buna susmayacaktım elbette. Ben delil toplarken pat diye denetim geldi. Ben ilahi adaletin yerini bulacağını düşünüyorum. Gerçekten burada neden olduğunu bilmiyorum. Tek pişmanlığım delillerimi bir an önce toplayıp gerekli yerlere vermemem” dedi. “Evrakları değiştirip eski epikrizleri atıyorlardı” Sanık savunmasında “Doğukan sabah geliyordu basamaklara karar veriyordu, ben atıyordum basamakları Doğukan hep değiştiriyordu. ‘Sen mi yanlış atıyorsun?’ diyordum. Basamaklara sorumlu hemşire karar veriyordu. Cansu Hanım, Hasan Basri, Doğukan da dahil basamak değerleri belirliyordu. Ben doktorun gelip basamak belirlediğini görmedim. Ben hastanın her şeyini yazıyordum. Hastanın dosyasını bile götürmüyorlardı. Eski epikrizleri yırttılar. Hasan Basri epikrizleri yetiştiremiyordu. Epikrizler gelmediği için sorun yaşanıyordu. Bunların hazırladıkları dosyaların fotokopisini çekiyorduk yazan kişiler ayrıydı. Aşağıda evrakları değiştirip eski epikrizleri atıyorlardı. Sistemde yazan değerler ile evraklar uyuşmuyordu. Denetim oldu bütün bebeklerin klasörlerinin teslim edilmesi istendi. Klasörlerin fotokopisi istendi. Bebekler çok uzun süre yattığı için her sayfasını bu yüzden çekemedim. Beni denetim gider gitmez aradılar. Bana coursof ilacını sadece üçüncü basamak hastalara kullanılabilen ilaç olduğunu söylediler. Sürekli basamak değiştiriyorlardı. Bu basamaklar değişirse hastaların durumları karışıcaktı” şeklinde savunma yaptı. Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı dava, yarın saat 09.30’a ertelendi. Duruşma, tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam edecek.