EKONOMİ - 10 Ocak 2025 Cuma 09:27

Hukuk profesörü baba ile doktor oğlu ata topraklarında 30 ton avokado üretiyor

A
A
A
Hukuk profesörü baba ile doktor oğlu ata topraklarında 30 ton avokado üretiyor

Adana’nın Kozan ilçesinde Hukuk Profesörü Mustafa Topaloğlu ve doktor oğlu Nahit Topaloğlu, ata topraklarında bir yılda 30 ton avokado üretimi yapıyor.


Ata topraklarında 25 dönüm arazide deneme amaçlı 200 avokado fidanı diken baba ve oğul kısa sürede 90 bin fidan ile 65 dönümde üretim yapmaya başladı. Baba ve oğlu kısa sürede yılık 30 ton avokado üretimi yaparak ihracat yapacak duruma geldi.


Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu, “Bahçe bizim için öze dönüş. Ben çiftçi bir ailenin çocuğuyum. Toprağa olan özlem ve farklı bir uğraş olsun istedik. 250 dönüm bahçemiz var, bunun 65 dönümü avokado diğer kısmı narenciye olarak üretim yapıyoruz. İlk alternatif tarım ne yapabiliriz diye oğlum ve eşimle düşündük. 25 dönüm alanda avokado üretimi ile başladık. İlk başladığımızda fidan ve fidan kalitesinde zorlanınca, kendimiz üretelim dedik. 200 fidan ile başladık ve 90 bin fidana ulaştık. Komşumuzun Alanya’da 7 dönüm arazisinde görüp incelediğimiz bir süreç oldu. Hedefimiz yurt dışı ihracatı da yapabilmek” diye konuştu.


Baba Topaloğlu, bölgede yanlış bir kanaat olduğunun da altını çizerek, “Adana bölgesinde avokado olmaz gibi bir yanlış algı var. Ama Karadeniz bölgesinde bile olabilir. Eksi dereceler çok olmadığı müddetçe avokado yetişiyor. Avokado sadece Alanya’da değil Çukurova’da çok verimli bir şekilde yetişiyor” dedi.


Babasına üretim için öncülük eden Doktor Nahit Topaloğlu, “Doktorum ama ata topraklarında üretim yapmak istedim. Avokado ile bölgemizde de öncülük etmek istedik. Avokado faydaları çok olan besin. İçinde antioksidan bulunan, kötü kolesterolü düşüren, iyi kolesterolü artıran çocuk ve yetişkinler için en faydalı besinlerden biri. Buranın iklimi üretim için çok uygun. Avokadonun kilosu bahçe de 130 – 140 lira arasında satılıyor” şeklinde konuştu.


Ziraat Mühendisi Ali Tosun ise Çukurova topraklarının verimli olmasından dolayı avokado üretiminde de başarılı sonuçlar alındığını ifade etti.



Hukuk profesörü baba ile doktor oğlu ata topraklarında 30 ton avokado üretiyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Atatürk Üniversitesinde yıllardır süren işçi sorunu çözüldü Atatürk Üniversitesinde yıllardır süren işçi sorunu, Rektör Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu tarafından çözüldü. Atatürk Üniversitesi ile işçiler arasında yıllardır çözülemeyen ve süreçleri mahkemelere yansıyan 2017-2024 yılları arasında biriken TİS alacakları konusu Rektör Hacımüftüoğlu tarafından ivedilikle ele alındı. Rektör Hacımüftüoğlu işçilerle tüm işçilik hak ve alacaklarını taraflarla tek tek görüşerek uzlaşma zeminini sağladı. Yapılan bu anlaşma, işçiler arasında büyük memnuniyetle karşılandı. Rektör Hacımüftüoğlu hem Atatürk Üniversitesini mahkeme neticesinde oluşacak büyük maddi külfetten kurtardı hem de işçilerin yıllardır süren psikolojik çilesine son verdi. Atatürk Üniversitesi’nde çalışan 16 işçinin uzun yıllardır devam eden Toplu İş Sözleşmesi (TİS) alacakları meselesi, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu tarafından çözüldü. Rektör Hacımüftüoğlu: “Huzurlu ve Verimli Bir Çalışma Ortamı Sağlamak Önceliğimizdir” Yaşanan bu gelişmeyle ilgili açıklamalarda bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, sadece akademisyenlerin değil diğer tüm çalışanlarımızın da haklarını, huzurunu gözetmenin ve adil bir yönetim sergilemenin önceliği olduğunu belirterek, “Çalışma barışını sağlamak, tüm çalışanlarımızın hak ettiği şartlarda görevlerini yerine getirebilmelerini mümkün kılmak en büyük sorumluluğumuzdur. İşçilerimizin yıllardır devam eden sorunlarını çözüme kavuşturmuş olmaktan dolayı büyük mutluluk duyuyorum. Bu çözümü bize nasip eden rabbimize hamdolsun. Bu süreçte emeği geçen tüm taraflara teşekkür eder, işçilerimize mutlu, huzurlu ve verimli yeni bir çalışma dönemi dilerim” dedi. İşçilerin Yıllarca Beklediği Çözüm Rektör Hacımüfüoğlu ile Geldi İşçiler ise yıllardır yaşadıkları huzursuzluğun giderilmesinden dolayı duydukları memnuniyeti vurgulayarak “Yıllarca süren çilemiz sona erdi ve haklarımız teslim edildi. Bu geceden sonra artık rahat bir uyku uyuyabileceğiz. Bu süreçte bizlere destek olan, sesimizi duyan ve çözümü sağlayan Rektörümüze şükranlarımızı sunuyoruz. Artık bu yeni dönemde işimize daha çok sarılarak, üniversitemize daha mutlu ve huzurlu bir şekilde hizmet edeceğiz” dediler. Bu anlaşmayla birlikte Atatürk Üniversitesi’nde uzun yıllardır süren TİS kaynaklı uyuşmazlık sona ererken, işçilerin üniversitenin sunduğu tüm imkanlardan eşit şartlarda faydalanmaları için önemli bir adım atılmış oldu.
İstanbul TAV Havalimanları 25 yaşında Havalimanı işletmeciliği sektörünün öncüsü TAV Havalimanları çeyrek yüzyılı geride bıraktı. Şirketin İstanbul’da 9 milyon yolcuyla başlayan tarihçesi bu yıl 107 milyon yolcu ve sekiz ülkede 15 havalimanından oluşan bir portföye ulaştı. Havalimanı işletmeciliğinde Türkiye’nin dünyadaki lider markası TAV Havalimanları bu yıl kuruluşunun 25. yılını kutluyor. 10 Ocak 2000’de Atatürk Havalimanı yeni dış hatlar terminalini açarak ilk yolcularını karşılayan TAV Havalimanları, çeyrek yüzyılda 1,5 milyar yolcuya hizmet verdi. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Serkan Kaptan, “TAV Havalimanları günümüze kıyasla çok farklı bir dünyada başlayan yolculuğunda küresel bir markaya dönüştü. Kurucularımız Tepe ve Akfen’in vizyonuyla doğan TAV Havalimanları, 2007’de halka açılarak ve ilk 10 yılında 10 havalimanından oluşan bir portföy oluşturarak büyüdü. 2012’den bu yana ana hissedarımız Groupe ADP ile dünyanın en geniş havalimanı işletmeciliği platformunun bir parçası olarak yola devam ediyor” dedi. “Bugün sekiz ülkede 15 havalimanı işletiyoruz. Servis şirketlerimiz ATÜ Duty-Free, BTA, Havaş, TAV İşletme Hizmetleri, TAV Technologies ve TAV Güvenlik’le birlikte küresel ayak izimiz 30’dan fazla ülkede 100’den fazla havalimanına ulaşıyor. İlk yılımızda 9 milyon yolcumuz vardı; 2024’te 107 milyon yolcuya hizmet verdik. İştiraklerle birlikte 44 bin çalışanımız ve geçen yıl 3,2 milyar dolara kadar çıkan piyasa değerimizle Türkiye’den çıkıp dünyanın sayılı havalimanı işletmecileri arasında yerimizi aldık. “Son üç yılda 2,5 milyar avroya ulaşan tarihimizin en büyük yatırım programını hayata geçirdik. TAV Havalimanları’nın ikinci 25 yılını güvence altına aldık ve küresel ölçekte büyümemizi sürdürmek üzere güçlü bir zemin oluşturduk. Bu program kapsamında Almatı’daki yeni terminali 2024’te açtık. Antalya ve Ankara’daki yatırımlarımızı da bu yılın ilk yarısında tamamlayacağız. Önümüzdeki üç dört yıl içinde Almatı’da 150 ila 300 milyon avro yeni yatırım yapacağız. Karadağ ve Kuveyt’te devam eden ihalelerin yanı sıra dünyanın her yerinde yeni fırsatları değerlendirmeyi sürdüreceğiz. “TAV Havalimanları’na önemli katkılar sunmuş, bugün aramızda olmayan çok sayıda yöneticimiz ve çalışma arkadaşımız var. Kaybettiklerimizi saygı ve sevgiyle anıyor, TAV Havalimanları’nın bugüne gelmesinde emeği olan herkesi şükranla hatırlıyoruz. Buradan yetişen birçok isim sektörün farklı noktalarında başarıyla görev yapıyor ve bununla gurur duyuyoruz. İkinci 25 yılımızda da yolcularımıza en iyi seyahat deneyimini sunmak, paydaşlarımız için en yüksek faydayı oluşturmak üzere çalışmayı sürdüreceğiz” dedi. TAV Havalimanları kilometre taşları 2000 - İstanbul Atatürk Havalimanı YİD ihalesiyle kurulan TAV Havalimanları yeni terminali tamamlayarak operasyona başladı ve ilk yolcularını karşıladı. 2005 - TAV Technologies kuruldu. 2006 - Ankara Esenboğa iç ve dış hat terminalinin yapım ve işletmesini üstlendi. İzmir Adnan Menderes portföye eklendi. HAVAŞ’ın %60 hissesini satın aldı. TAV Güvenlik kuruldu. 2007 - Tiflis’te yeni terminal ve Batum havalimanı açıldı. 2007 - Halka arz gerçekleşti. HAVAŞ’ın tamamı TAV Havalimanları’nın oldu. 2008 - Monastir Havalimanı açıldı. 2009 - Alanya-Gazipaşa faaliyete başladı. Enfidha Havalimanında operasyona başlandı. Havaş TGS’ye yüzde 50 ortak oldu. 2010 - Kuzey Makedonya’da Üsküp ve Ohrid havalimanlarını işletmeye başladı. 2011 - Üsküp’te yeni terminalin yapımı ve Ohrid Havalimanı modernizasyon çalışmaları tamamlandı. Letonya Riga’da ticari alanların işletmesini üstlendi. 2012 - Kurucu ortaklar Tepe ve Akfen’in yüzde 38 hissesini Groupe ADP aldı. Konsorsiyum ortaklarıyla Suudi Arabistan’ın Medine Havalimanı’nı işletmeye başladı. 2013 - Hırvatistan’ın Zagreb Havalimanı portföye eklendi. 2014 - Milas Bodrum Havalimanı iç hatlar terminalinde faaliyete başlandı. İzmir iç hatlar terminali açıldı. 2015 - Medine’de yeni terminal açıldı. Milas Bodrum Havalimanı dış hatlar terminalini işletmeye başladı. 2017 - Akfen kalan yüzde 8 hissesini de Groupe ADP’ye sattı. Zagreb’de yeni terminal açıldı. 2018 - Antalya Havalimanı’nda Fraport’la eşit ortak oldu. 2019 - Atatürk Havalimanı kapandı. Havaş, BTA ve ATÜ Duty-Free İstanbul Havalimanı’nda faaliyete başladı. 2021 - Kazakistan Almatı Havalimanı’nı satın alarak işletmeye başladı. Fraport ile ortak olarak Antalya’daki işletme süresini 2052’ye uzattı. 2022 - Ankara Esenboğa’da işletme süresini 2050’ye uzattı. 2024 - Almatı’da yeni dış hatlar terminalini açtı.
Antalya Dalgıçlara su altında ’karabatak’ sürprizi Antalya’da eğitim amaçlı dalış yapan dalgıçlar, avlanmak için suya girip bir anda karşılarına çıkan karabatak kuşunu görünce neye uğradığını şaşırdı. Dalgıçlar, karabatağın suya giriş ve balıkların peşinden gidiş anlarını su altı kamerası ile kaydetti. Antalya’nın dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili’nde eğitim amacıyla dalış yapan bir grup dalgıç, su altındayken karşılarına çıkan sürpriz ile hayatlarının şokunu yaşadı. Konyaaltı Sahili’nde yaklaşık 10 metre derinliğe dalış yapan dalgıçlar su altındayken bir deniz kuşu olan ve suya dalarak avlanan karabatak ile karşılaştı. Bir anda suya dalan ve kendilerine doğru gelen karabatağı gören dalgıçlar o anları su altı kamerası ile kaydetti. Karabatak dalgıçların yanında avlandı Dalgıçlar tarafından kaydedilen görüntülerde Karabatak’ın suya dalış ve avlanmak için balıkların peşinden gittiği o anlar kayda geçti. Karabatak’ın avlanmak için suya giriş anların görüntülerini kaydeden dalgıçlardan Akdeniz Yunus Dalış Merkezi’nde dalış eğitmeni olarak görev yapan İbrahim Sunduvaç, yıl boyunca Konyaaltı Sahili’nde tüplü dalış eğitimi verdiklerini belirterek, “Dalışlarımız esnasında birçok farklı canlı ile karşılaşıyoruz. Bazen bunların görüntüsü alma fırsatımız oluyor. Benim bu yıl başıma gelen en ilginç olay bir karabatağın dalış yaparken yanımda balık avlamasıydı” dedi. "Benim için çok güzel bir andı" Karabatağın hem dalabilen hem uçabilen aynı zamanda karada hareket edebilen bir canlı olduğunu belirten Sunduvaç, “Bu gerçekten çok denk gelebileceğimiz bir görüntü değil. Bir gün burada deneme dalışı yaptırırken misafirlerin fotoğraflarını çekiyordum. Bu sırada yanımdaki kayalıkların içine yukarıdan siyah bir şey indi. Kafamı çevir çevirmez karabatak olduğunu anladım. Taşların arasında balık arıyordu. Serbest dalış yaptığı için nefesi bittikten sonra çıktı. Ben hemen kamerayı video moduna aldım, tekrar gelir mi diye. Beklerken yeni bir dalış yaptı, hemen görüntüsünü aldım. Benim için çok güzel bir andı bu” diyerek o anları anlattı.
Ankara TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan 10 Ocak’ta gazetecilere ziyaret TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Türkiye’nin şu anda sınır ötesinde de devam eden yani biz burada bütün unsurların gelecek olan silah bırakma, silahları susturma çağrısına uymasını temenni ederiz. Ama uymayıp biz bu terör faaliyetlerine devam edeceğiz diyenler olursa, onlara karşı da Türk Devleti gerekli her türlü tedbiri alma durumundadır” dedi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaret etti. Gazze’de yaklaşık 200’ün üzerinde gazeteci İsrail ordusu tarafından şehit edildiğini belirten Kurtulmuş, "Ne kadar zor şartlar içerisinde görevlerini sürdürdüğüne bütün dünya şahittir. Gerçekten ellerindeki çok kıt imkanlarla, hatta zaman zaman kesilen haberleşme imkanlarına rağmen olan biteni bütün dünyaya aktarmışlar, zulmün belki de bu boyutlarda anlaşılmasına, uluslararası kamuoyunun vicdanının ve dikkatinin çekilmesine en büyük katkıyı da orada görev yapan gazeteci arkadaşlarımız sağlamışlardır. Şehitlere bir kere de Allah’tan rahmet diliyorum. Gazze’nin yaşadığı bu büyük dramı, felaketi unutturmamak için bütün dünyadaki özgür gazetecilerin de gayret içerisinde olduğunu, önemli bir çaba içerisinde olduğunu da memnuniyetle takip ettiğimi ifade etmek istiyorum” dedi. Kurtulmuş, vefat eden eski AK Parti Milletvekili Ahmet İyimaya’ya Allah’tan rahmet diliyerek, “Bugün ikindi vakti ebediyete uğurlayacağımız Ahmet İyimaya ağabeyimize de Cenab-ı Allah’tan rahmet dilerim. Sizlerin yakinen tanıdığınız, kişiliğiyle, beyefendiliğiyle, vatanseverliğiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hemen herkesle kurduğu samimi diyaloglarıyla, hukuk bilgisiyle, yıllar boyunca Türkiye’de vesayet odaklarıyla yapılan mücadelede gayretli çabalarıyla hatırladığımız, hatırlayacağımız çok değerli bir parlamenteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne büyük katkıları olmuş bir siyasetçiyi ve iyi bir hukukçuyu kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyiz” şeklinde konuştu. "Anayasa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin millete karşı bir sorumluluğudur" Kurtulmuş, gazetecilerin sorularına da cevap verdi. Kurtulmuş, anayasa konusundaki soruya, “Benim şahsi meselem değil, hiçbir siyasi partinin de tek başına bir meselesi değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin millete karşı bir sorumluluğudur. İlk andan itibaren, 28. dönemin açıldığı ilk günden itibaren söylediğimiz şey şu; Cumhuriyetimizin ikinci asrına yaraşır, gerçekten tam manasıyla sivil, demokrat, kapsayıcı, kuşatıcı, hukukun üstünlüğü prensibini esas alıp, işler ayrımını tam manasıyla tahkim etmiş yeni bir anayasanın yapılmasında büyük bir zaruret var. Bu sadece bir siyasi grubun talebi olmanın çok ötesinde milletin ortak beklentisidir. Ümit ederim ki Türkiye Büyük Millet Meclisi bu sorumluluğunu yerine getirir” diye konuştu. Kurtulmuş şöyle konuştu: “Bunun için sivil bir anayasa, sivillerin artık bir araya gelip bir anayasa yapmasının vakti geldiği kanaatindeyim. İyiniyetle eğer yaklaşılırsa bu görüşmelerden de sonuç alınabileceğini ümit ediyorum. Ayrıca tabii siyasetin en önemli görevlerinden birisi görüşebilmektir. Yumruğunu sıkarak, el uzatmadan ben siyaset yapıyorum demek olmaz ya da kapıları kapatarak herkes kendi kapılarının arasında konuşarak siyaset olmaz. Herkes kendi mahallesine seslenerek siyaset olmaz. Bütün Türkiye’yi kuşatacak, bütün farklı fikirlerin tartışılabileceği -nihayetinde kararı verecek olan millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisi- bir müzakere sürecinin olması gerekiyor. Görüşmelerin olması, partilerin birbirlerine kapılarının açık olması aslında Türkiye demokrasisinin çok daha normal koşullar içerisinde ilerlemesini sağlar. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan en temel meselelerden birisinin de bu siyasi diyalog.” "Hedeflediğimiz şey tam manasıyla birlik ve kardeşliğin temin edilmesidir” DEM Parti heyetinin İmralı ziyareti sonrası kendisini ziyaret etmesine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, “Bölgede emperyalizmin uzunca bir süredir, hatta 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Cihan Devleti’nin yıkılmasından itibaren başlayan o sürecin öncesinde başlayan bir sürecin devam ettiğini görüyoruz. Nedir? Böl, parçala, yönet. Bu bölge ülkeleri maalesef özellikle 1990 yılların başından itibaren tam manasıyla bölünme ve parçalanma sürecine girmiştir. Irak’ın durumu ortada. Suriye’nin durumu geçtiğimiz özellikle 13 içerisinde ortada. Lübnan maalesef fevkalade acıklı, siyasi krizlerin içerisinde Libya bölünmüş vaziyette, Sudan bölünmüş vaziyette. Efendim Yemen bölünmüş vaziyette. Bütün bölge ülkeleri maalesef iki temel fay hattı üzerinden ayrılıkların tetiklendiği bir coğrafyaya dönüştürüldü. Bunlardan bir tanesi mezhebi farklılıklardır, bir diğeri de etnik çatışmalardır” ifadelerini kullandı. Kurtulmuş, şunları kaydetti: “Ya sıranın bize gelmesini bekleyeceğiz, bölünüp parçalanma sürecinin içerisine gireceğiz. Ya da Türkiye’nin insanları olarak Türkiye’nin Türkleri, Kürtleri, Alevileri, Sünnileri, bütün farklı grupları, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığını bir onur olarak taşıyan 85 milyon hep beraber diyeceğiz ki ’Biz bu oyunu bozuyoruz. Biz birlik ve kardeşlik içerisinde Türkiye’nin sorunlarını çözecek iradeyi ortaya koyuyoruz.’ Bu meselenin başlangıcı bu yolun tercih edilmesiyle gerçekleşmiştir. Henüz işin çok başındayız. Burada beklediğimiz, hedeflediğimiz şey tam manasıyla birlik ve kardeşliğin temin edilmesidir.” "Bu tarihi bir fırsattır" Kurtulmuş, terör örgütünün silahları bırakması gerektiğini kaydederek, “Terörün silahlarının tamamıyla susmasını temin etmektir. Sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda Suriye’nin kuzeyindeki terör faaliyetlerini, Irak’ın kuzeyindeki terör faaliyetlerini sonlandıracak bir süreci inşa etmektir. Bunun için ben herkesin çok sorumlu davranması gerektiğine inanıyorum. Yani önceden yüz konu düşünüp bir konuşacaksak, şimdi bin düşünüp bir konuşacağımız vakte girdik. Hiç kimse buradan ben üç beş tane oy artırırım, şöyle bir siyasi sonuç değiştiririm kanaati içerisinde hareket etmesin. Bu tarihi bir fırsattır. Terör örgütünün tamamıyla tasfiye edileceği ve terörün bir daha Türkiye için tehdit olmayacağı bir dönemi inşa etmek mümkündür. Şartlar, hem iç şartlar hem de açıkçası uluslararası konjonktür bunu hem zorunlu kılmaktadır hem de mümkün kılan şartları ortaya koymuştur. Bundan istifade etmek siyasi aklın, milli menfaatleri korumanın gereğidir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu. Kurtulmuş, “Burada öncelikle İmralı’dan terörün bitirildiğine dair açıklamanın gelmesi ve bunun gereklerinin sahada görülmesi. Ayrıca Türkiye’nin şu anda sınır ötesinde de devam eden, yani biz burada bütün unsurların gelecek olan silah bırakma, silahları susturma çağrısına uymasını temenni ederiz. Ama uymayıp biz bu terör faaliyetlerine devam edeceğiz diyenler olursa, onlara karşı da Türk Devleti gerekli her türlü tedbiri alma durumundadır. Dolayısıyla ciddi bir süreç, çok büyük sorumluluklar gerektiren bir süreç. Aynı zamanda riskleri de barındıran bir süreç. Onun için burada çok spekülasyon yapmadan sonuç alıcı adımları gerçekleştirmek lazım. İyi niyetle başlandı” dedi. Kurtulmuş, yeni anayasa görüşmeleri ile İmralı görüşmelerinin birbirine paralel olmadığını belirterek, “Suriye’deki bu yeni gelişmelerin hiçbirisi gündemde değildi. Dolayısıyla Türkiye’nin bir sivil anayasa yapma ihtiyacı ve bununla ilgili görüşmeler, tartışmalar ayrı bir konudur. Tamamıyla başka bir alandır. Bu konuysa bambaşka bir alandır” diye konuştu.