GÜNDEM - 30 Aralık 2024 Pazartesi 13:59

Uzmanından "yılbaşı yemeği öncesi elma sirkesi tüketin" uyarısı

A
A
A
Uzmanından "yılbaşı yemeği öncesi elma sirkesi tüketin" uyarısı

Zonguldak’ta Diyetisyen Gizem Güneş, yılbaşı öncesinde vatandaşlara tavsiyelerde bulundu. Güneş, yılbaşı yemeğinden önce sindirimin kolaylaştırılması açısından bir kaşık elma sirkesinin tüketilmesinin önemine vurgu yaptı.


Diyetisyen Gizem Güneş, yılbaşı günü lif ve protein ağırlıklı öğünlerle akşam yemeğinin hazırlanması gerektiğine vurgu yaptı. Çorba ve salata ile yemeğe başlamanın önemine dikkat çeken Güneş, “Kendimizi gündüzleri aç bırakmıyoruz. Akşam yüksek kalori öğünler alınacaksa akşama kadar aç beklemek gibi bir hataya düşülmemeli. Gündüz kalori açısından dengeli ve sağlıklı geçsin. Özellikle lif ve protein ağırlıklı öğünlerle akşam yemeği hazırlanmalı. Mutlaka iki saat öncesinde ara öğün yaparak akşama daha güvenli girilmesinde fayda var. Onun dışında çorba ve salatadan başlamak yine daha keyifli hale getirir günü. Çünkü mide hacmini ne kadar artırırsak o kadar kötü içerikli besinlerden uzak kalırız. Yine öğünden yaklaşık yarım saat önce bir yemek kaşığı elma sirkesi tüketirsek yine sindirimi biraz daha kolaylaştırabiliriz" diye konuştu.


Akşam yemeğinin evde hazırlanması durumunda fırınlanmış, buğulama ve haşlama gibi pişirme yöntemlerinin kullanılması gerektiğini belirten Güneş, "Eğer daveti biz hazırlıyorsak fırınlanmış, buğulama, haşlama gibi pişirme yöntemleri kullanılabilir. Ama bir yere davetliysek yine kızartmalardan uzak kalınmalı. Ne yediğimizi bilmemiz çok önemli. Yine daveti biz hazırlıyorsak mutlaka salata ve sebze çeşitlerini olabildiğince çeşitlendirerek soframızı renkli hale getirebiliriz. Fakat davete gidiyorsak tabağın yarısı sebze ağırlıklı olursa daha keyifli bir akşam geçirmemizi sağlayabiliriz" ifadelerine yer verdi.


Güneş, çiğ kuruyemiş ve sütlü tatlıların yanı sıra bol su tüketiminin önemini sözlerine ekledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır 10 milyon mal varlıkları olan bohçacı hırsızlara "Avcı" operasyonu: 14 tutuklama Diyarbakır’da bohçacı kılığıyla evlere girip hırsızlık yapan çeteye "Avcı" operasyonu düzenlendi. Mal varlıkları 10 milyon lirayı bulan 14 şüpheli adli makamlarca tutuklandı. İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık ve Yankesicilik Büro Amirliğine bağlı ekipler tarafından evden hırsızlık şüphelilerine yönelik çalışma başlatıldı. Yüzlerini kapatıp bohçacı kılığında mahalle arasında dolaşan şüpheliler, çeşitli bahanelerle evlere girdi. Girdikleri evlerde birisi ev sahibini oyalarken, diğerinin ’tuvalete gidiyorum’ diyerek arka odalara girip ve yüklü miktarda ziynet eşya çaldığı belirlendi. Özellikle kameraların olmadığı binayı tercih eden şebeke, bir binanın güvenlik kamerasını fark edemeyerek takıldı. Şüpheliler, sürekli çevrede bulunan kameralara yakalanmamaya çalışıyordu fakat bindikleri bir takside kamera olacağını düşünemeyen şüphelilerin, taksideki kamerayı görünce panikle yüzünü kapattığı görüldü. "Avcı" operasyonu düzenleyerek eve aramaya giden polisler, lüks eşyalarla karşılaşarak şaşırdı. Operasyonda 14 şüpheli gözaltına alındı. Şüpheliler, emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildikleri adli makamlarca tutuklandı. Zanlıların 10 milyon lira değerindeki ev, arsa ve araçlarına ise el konuldu. Öte yandan, daha önce işlediği suçlardan dolayı denetimli serbestliği bulunan şüphelinin, hırsızlığa çıkmadan önce polis merkezine giderek imza attığı görüntülere yansıdı.
Bursa Bir el sanatında sona doğru: ’Kalaycılık’ Bursa’da babasından öğrendiği kalaycılık mesleğini 45 yıldır devam ettiren 55 yaşındaki Yılmaz Erişen, mesleğin artık bitme noktasına geldiğini ve artık kimsenin bu işi yapmak istemediğini belirtti. Zamana yenik düşen mesleklerden olan kalaycılık, teknolojinin gelişmesiyle son demlerini yaşıyor. Zamanında büyüklerin evlerinde eksik olmayan bakır tavalar, tencereler tozlu raflara kalkmaya devam ediyor. Bursa’da yaşayan 55 yaşındaki Yılmaz Erişen, babasından öğrendiği mesleğini 45 yıldır özveriyle sürdürüyor. Unutulmaya yüz tutmuş mesleğin son temsilcilerinden birisi olan Erişen, sabahın erken saatlerinde dükkânını açarak güne başlıyor. Müşterilerin getirdiği bakır kaplara özenle ilgilenen Erişen’in kalayladığı malzemeler, müşterilerinden takdir topluyor. Mesleğini 45 yıldır devam ettirdiğini söyleyen Erişen, ‘’Ben bu işe ilkokul 3. sınıfa giderken okuldan sonra dükkâna gelerek başladım, 8 yaşından beri bu işin içerisindeyim. Baba mesleğim, okulda dersimizi bitirip buraya çalışmaya geliyordum. Çalışmaya gelmeyince kızarlardı, ‘Dükkânda iş var, siz burada oturuyorsunuz’ derlerdi’’ şeklinde konuştu. ‘‘Meslek bitme noktasına geldi’’ Yeni neslin bu tür el sanatlarına merakı olmadığını ve bu yüzden eleman yetişmediğini söyleyen Erişen, ‘’Gençlerin bu tür işlerde merakı yok. Bizim zamanımızda ve bizden sonraki nesilde merak vardı ama şimdiki yeni nesilde böyle bir merak ya da ilgi yok. Şimdiki gençler masa başı iş istiyorlar. Eskiden okullar bittiği zaman çocuklar gelirdi buraya ve ‘çırak lazım mı?’ diye sorarlardı. Şimdi ise ne gelen oluyor ne de giden. Kimse gelmiyor. Bu meslek bitme noktasına geldi, bizlerden başka yapan yok’’ dedi. ‘’Bu mesleği öldürmek istemiyoruz’’ Elinden geldiğince mesleği yaşatmaya çalışacaklarını söyleyen Erişen, ‘’Yeni bakır ürünler üretiliyor, onlar sayesinde bizler de ayakta kalabiliyoruz. Bakır çaydanlıkların eskiden başka modeli vardı, şu an ise daha farklı. Vatandaş özenip alıyor ve kalaya ihtiyacı olduğu zaman getirip kalaylatıyor. Biz de bunlar sayesinde kendimizi döndürebiliyoruz. Kahvaltı yerleri, çay bahçeleri bakır tava ve çaydanlık getiriyor, bunlar sayesinde ayakta durmaya devam ediyoruz. Kolay değil, 45 senedir yapıyoruz bu mesleği. İş olduğu sürece yapmaya çalışacağız. 70 senelik dükkân burası. Bu mesleği öldürmek istemiyoruz ama elimizden pek bir şey gelmiyor. Gözümüzün önünde erimeye devam ediyor’’ şeklinde konuştu. ‘‘Kalay doğru bir şekilde yapılmalı’’ Bakırın doğru kalaycılarda kalaylatılması gerektiğini söyleyen Erişen, ‘’Bakırda pişen yemeği yedikten sonra kalan yemeği başka bir kaba boşaltılması gerekiyor. İçerisinde durmamalı, zehirlemesinden değil, kalayın dayanıklı durması için yapılması lazım. Vatandaşlar, ürünlerini sokakta geçen seyyar kalaycılara kalaylatıyorlar. Onlar kurşun ile kalayladığı için zehirlenme yapabiliyor. Bakır insanı zehirlemez, sadece kurşun ile yapılmayan doğru bir şekilde kalay yapılması gerekiyor’’ diye konuştu.
Bursa Soğuk kış gecelerinin derinlerinden gelen ses: ’Bozacı’ Sindirim sisteminden, bağışıklığa, cilt ve saç sağlığına kadar birçok rahatsızlığa iyi gelen mayalı içecek boza, Bursa’nın Nilüfer ilçesinde Aytaç Çelikpençe tarafından sokak aralarında satılıyor. Kış aylarında soğuk kış gecelerinin sessizliğini, uzaklardan derinlerden gelen "bozacı" sesiyle bozan Çelikpençe, yıllardır Nilüfer’in bütün mahallelerine ulaşmaya çalışıyor. Normalde kaynakçı olan, 10 yıldır da şehir içi nakliyede tır ve kamyon şoförlüğü yapan Çelikpençe, akşamları da boza satarak aile bütçesine ek gelir sağlıyor. Osmanlı dönemi giysilerinden yeleği ve başında fesi ile nostalji de yaşatan Çelikpençe, ilçede tek olduğu için müşteri sıkıntısı da çekmiyor ve 20-25 litre satarak evine dönüyor. Aytaç Çelikpençe, 47 yaşında olduğunu belirterek, askerden döndükten sonra başladığı bozacılığı 25 yıldır sürdürdüğünü söyledi. Haftada en az 5 akşam boza sattığını anlatan Çelikpençe, şöyle konuştu: "Yıldırım’da bir ağabeyimiz var. Babadan öğrendiğiyle boza yapıyor, bizim ustamız. Ondan alıyorum ben. Mısırdan yapıyor ve lezzeti hep aynı babası nasıl yapıyorsa öyle devam ediyor. İlk başladığımda Yıldırım’da satıyordum, sonra Nilüfer’e geldim ve yıllardır bu bölgedeyim. Kardeşim de Osmangazi tarafında satıyor. ilçede birer kişiden 3 kişiyiz." "Eskisi gibi sokak aralarında satılmıyor" Bozanın eskisi gibi sokak aralarında satılmadığını hazıra döndüğünü dile getiren Çeikpençe, "Düşünün Nilüfer’de ben tekim. Osmangazi’de kardeşim tek. Müşterilerimiz, bozayı bilenler bizi tanıyor. Bozacı diye bağırdığımda pencerelere çıkarlar. Bazen de telefonumdan beni ararlar evlere özel servis götürüyorum. Akşamları 20-25 litre satıyorum. Litresini 120 liradan veriyoruz. Beğeniliyor çünkü yıllardır aynı lezzet." dedi. Markette satılanların bir raf ömrüyle tüketiciye sunulduğunu anlatan Çelikpençe, "Bizim ürünler katkısız ve doğal. 2-3 günde tüketilmesi gerekiyor. Aksi halde bozulabilir. Zaten taze tüketmesi daha iyi oluyor." ifadesini kullandı. Çelikpençe, per yıl ekimde başladığı boza satışını mart sonunda noktaladığını belirterek, Nilüfer merkezde adım atmadığı mahalle ve sokak bulunmadığını kaydetti. Bozanın faydaları Darı irmiği, şeker ve sudan yapılan boza, tatlı ve ekşiyi bir arada sunan karakteristik bir tada sahip. Osmanlı döneminde de tüketildiği bilinen Türklerin uzun yıllardır tükettikleri içeceklerden olan boza, buğday, arpa, yulaf, mısır, pirinç, bulgurdan da yapılabiliyor. Genellikle tarçın ve leblebi ile tüketilen bozanın, yapıldığı tahıllarla aynı içeriğe sahip olduğundan kanser ve kalp hastalıklardan koruyan fenolik asit açısından zengin olduğu biliniyor. Ayrıca boza, demir, selenyum, magnezyum, B vitaminleri ve lif de içeriyor. Cilt ve saç sağlığına, içerdiği aktif mayalarla ve laktik asitle sindirim sistemine iyi gelen boza, antioksidanlarca zengin olduğundan bağışıklık sisteminin kuvvetlendiriyor. Öksürüğe ve soğuk algınlığına iyi geldiği bilinen boza, anne sütünü de artırıyor.
İstanbul Büyükçekmece’de denizin dibinde korkutan müsilaj manzarası kamerada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın uyarısının ardından Büyükçekmece Kumburgaz’da hobi amaçlı zıpkınla dalgıçlık yapan vatandaş, denizin 1 buçuk metre derinliğindeki müsilajı su altı kamerasıyla kaydetti. Büyükçekmece’de yaşayan Cafer Cantürk, 1 Ocak sabahı hobi amacıyla Kumburgaz’dan denize daldı. Cantürk daldığı yerden 1 buçuk metre kadar derinde deniz salyası olarak bilinen müsilaj manzarası ile karşılaştı. Yer yer yoğunlaşan müsilaj görüntüleri Cantürk tarafından su altında kamera ile kaydedildi. Görüntüler, geçtiğimiz yıllarda Marmara Denizi’nin birçok noktasında oluşan üzücü manzaraları akıllara getirdi. Öte yandan dün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Marmara Denizi’ne kıyısı olan İstanbul dahil toplam 7 ile müsilaj konusunda uyarıda bulunulmuş, söz konusu çevre afetinin tekrarlanmaması için ileri arıtma tesislerinin bir an önce devreye alınması gerekliliği vurgulanmıştı. “Çok üzüldüm gerçekten” Deniz dibindeki müsilaj görüntülerini kaydeden vatandaş Cafer Cantürk, “1 Ocak sabahı buraya geldim avlanmak için. Denize ilk girdiğimde yerde bir tabaka fark ettim bunu ilk başta yosun tabakası gibi algıladım ama daha sonra ilerledikçe suyun içinde olayın çok farklı boyutlarda olduğunu düşünmeye başladım. Çok iç açıcı bir manzara ile karşılaşmadım açıkçası. Yüksek miktarda müsilaj olduğunu fark ettim. Bu manzara ile daha önce karşılaşmamıştım. Bu mevsimlerde de bu kadar çok müsilaj olmadığını da söylemişlerdi daha önce dalanlar. Müsilaj dışında derinlerde çok bir kirlilik yoktu ama bu kirliliğe bağlı olarak ortaya çıkan bir şey. Atık suların denizden derine verilmesi vesaire söz konusuyla ortaya çıkıyor. Bunları uzmanlar zaten yıllardır dile getiriyor. Çok üzüldüm gerçekten. Yüzeyde herhangi bir şey yok ama bu daha önceki senelerde karşılaştığımız manzaraya benziyor. Bu denizin dibinde oluşuyor zaten denizin dibinde öldükten sonra yüzeye çıkan ölüsünü görüyoruz deniz yüzeyinde” dedi.