ÇEVRE - 04 Kasım 2021 Perşembe 13:39

Yozgat Belediyesi yeni iş merkezi start alıyor

A
A
A
Yozgat Belediyesi yeni iş merkezi start alıyor

Yozgat Belediyesi, kentsel dönüşüm projesi kapsamında Bankalar Caddesi üzerinde bulunan eski iş yerlerinin yıkılarak yeni iş merkezine dönüştürülmesi için çalışmalara başlayacak.

Yozgat Belediyesi, kentsel dönüşüm projesi kapsamında Bankalar Caddesi üzerinde bulunan eski iş yerlerinin yıkılarak yeni iş merkezine dönüştürülmesi için çalışmalara başlayacak.


Yozgat Belediyesi Meclis Salonunda 49 hak sahibiyle bir araya gelen Belediye Başkanı Celal Köse, 4 bin metrekare alana inşa edilecek yeni iş merkezinin ihalesinin gelecek ay yapılıp çalışmalara başlanılacağını söyledi. Proje hakkında bilgilendirilen hak sahipleri de toplantının ardından yeni iş merkezi projesine imza attı.


Yeni iş merkezinin tamamlanmasıyla Yozgat ticaretine önemli katkıları olacağını söyleyen Yozgat Belediye Başkanı Celal Köse, “Projemizi Anıtlar Yüksek Kuruluna onaylattık. Proje çizim çalışmaları bitti şu anda da 4 bin metrekare yaklaşık kapalı alanda zemin artı 2 kattan oluşan şehrimize yakışır ve ticaretimize katkısı olacak bir binanın imzalarını atıp startını vermiş olacağız. 49 hak sahibi ile fedakarlık yaparak orada bir proje ortaya koyduk. Projemiz geçmiş ve geleceği sentezleyen bir mimari özellikte olacak. İlk iki katı iş yeri üst katı da ofis olacak şekilde şehrimize yakışır binanın önümüzdeki ay ihalesini yapıp startını vermiş olacağız” dedi.


Çapanoğlu Büyük Cami Çevre Düzenlemesi Projesinde de sona yaklaştıklarını söyleyen Başkan Köse, projenin 3-4 aya kadar tamamlanarak vatandaşın hizmetine sunulacağını da dile getirdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Depremin düşmanı çelik: Sarsıntıyı absorbe ederek esneklik sağlıyor Türkiye’nin kaçınılmaz meselelerinden biri olan deprem gerçeğinde çelik yapılar sarsıntıyı absorbe ederek esneklik sağlamasıyla betonarme yapılara göre daha az zarar ve yıkım ortaya koyuyor. İnşaat mühendisi Kenan Keskin, betonarme yapılardaki her türlü malzemeyle oynanabileceğini belirterek, "İnsanlar maliyeti ne kadar az tutarsak o kadar kâr elde ederiz düşüncesiyle bina yapıyor. Çelik öyle değil, belirli bir şekilde dünya standartlarına uygun yapımı var, başka bir şekilde üretim yapamıyoruz. Avrupa’da birçok dünya eseri diye nitelendireceğimiz yapılar çeliktir, örneğin Eyfel Kulesi" dedi. Türkiye’nin kaçınılmaz meselelerinden biri olan deprem gerçeğinde çelik yapılar sarsıntıyı absorbe ederek esneklik sağlamasıyla betonarme yapılara göre daha az zarar ve yıkım ortaya koyuyor. Dünya standartlarına uygun şekilde üretilen çelik ağırlıklı olarak sanayi yapıları, tünel ekipmanları, yol ve köprü konstrüksiyonları, spor tesisleri, alışveriş merkezleri, makine ve enerji sektörlerinde kullanılıyor. Konut projelerinde de kullanılmaya başlanan çelik, hafifliği ve esnekliği sayesinde depremin oluşturduğu sarsıntılara karşı büyük bir avantaj sağlıyor. Ayrıca çelik yapılar, deprem enerjilerini kendi içinde sömürerek binanın esnek kalmasına ve betonarme yapılara oranla daha az yıkım ve zarara uğruyor. Betonarme yapılara göre dönüştürüle bilirliği olan çelik, ekonomik olarak avantaj oluşturuyor. Sakarya’da Mono Steel fabrikasında inşaat mühendisliği yapan Kenan Keskin, çeliğin korunması durumunda betonarme yapılara göre daha uzun ömürlü olduğunu kaydetti. "Depremin oluşturduğu sarsıntılara karşı büyük bir avantaj sağlıyor" Türkiye’de çelik kullanımının daha fazla teşvik edilmesi gerektiğini aktaran İnşaat Mühendisi Kenan Keskin, "Çelik, çağımızın bulunmaz veli nimetidir bana göre. Hafifliği ve esnekliği sayesinde depremin oluşturduğu sarsıntılara karşı büyük bir avantaj sağlıyor. Betonarme yapılar, çeliğe göre daha ağır olduğu için deprem sırasında yıkılma riski daha fazla oluyor. Ayrıca çelik imalat aşamasında fabrikalarda üretilip sahaya gönderildikten sonra montajı yapıldığı için betonarmeye göre bir zaman kazandırıyor. Bu yüzden tercih edilmesinin sebeplerinden bir tanesi de budur. Özellikle bu durum deprem gibi afetlerde ortaya çıkan barınma alanı, altyapı sistemleriyle bizlere bir şekilde çözüm sağlamaktadır. Bunun haricinde çelik yapılar, deprem enerjilerini kendi içinde sömürerek binanın esnek kalmasını sağlar. Bu esneklikle de binanın yıkılmasını önler. Betonarme yapılar daha sert yapılar olduğu için kırılmalar ve yıkım riski daha fazla oluyor. Bu sebeple de deforme olmadan çelik yapılar ayakta kalabilmektedir. Ayrıca çelik dönüştürülebilen bir malzeme olduğu için ekonomik açıdan büyük bir avantaj sağlamaktadır. Türkiye’de çelik kullanımı betonarmeye gör kıyasla belli bir mesafeye gelmemiş oranda ve Türkiye’de çelik yapı oranı hala düşük. Ancak son yıllara baktığımızda endüstriyel yapılarda büyük çaplı yapılarda çelik kullanımının arttığını görmekteyiz. Özellikle deprem sonrasında yeniden inşa süreçlerinde çelik yapıların kullanılmasının daha fazla teşvik edilmesi gerektiğine inanıyorum. Hem güvenlik hem de hızlı uygulanabilirlik açısından bence çelik geleceğin yapı malzemesi olmalıdır" dedi. "Çelik yapılar yıkılabilir ama betonarmeye göre verdiği zarar ve yıkım daha az olur" Muhtemel depremlerde çelik yapıların betonarme yapılara oranla sağlamlık ve can kayıplarındaki risk oranına ilişkin de bilgilendirmelerde bulunan Keskin, "Bununla ilgili ’Minimuma indirir, tamamen bina yıkılmaz’ diye kimse söylemiyor. Gerekli hesapları varsayım olarak yapıyoruz. Yaptığımız statik, paket programlar olsun belli bir durumu kabul ederek program yapıyoruz. Depremin nasıl bir etki getireceğini bilmediğimiz için belirli katsayılarla bunu önlemeye çalışıyoruz. Tabii ki çelik yapılar yıkılabilir ama betonarmeye göre verdiği zarar ve yıkım daha az olur" diye konuştu. "İnsanlar maliyeti ne kadar az tutarsak o kadar kar elde ederiz düşüncesiyle bina yapıyor" Keskin, denetimlerin de sıkı şekilde yapılması gerektiğini vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti: "Neticede biz insanların yaşayabileceği ortamları inşa ediyoruz. Bu yeterince denetlenmediği zaman, çıkan programdaki verilerle oynamak çok basit. Denetleyici kuruluşlar yeteri kadar denetleme yapmadığı zaman yapıları dikenler, işlerini prosedüre göre yapmıyor. Bundan dolayı deprem anında da asrın felaketini yaşayabiliyoruz ve ne yazık ki hiç akıllanmıyoruz. Bu son depremden akıllandık diyoruz ama bakıyoruz her şeyin aynı şekilde devam ettiğini görüyoruz. Betonarmede her türlü malzemeyle oynanabiliyor ama çelik öyle değil, belirli bir şekilde dünya standartlarına uygun yapımı var, başka bir şekilde üretim yapamıyoruz. Betonarmede bu homojenliği bozabiliyor insanlar. Örneğin demirini az koyabiliyor, betonuyla oynuyor bir şekilde malzemeden çalma dediğimiz olayı yapabilir. İnsanlar maliyeti ne kadar az tutarsak o kadar kâr elde ederiz düşüncesiyle bina yapıyor" "Avrupa’da birçok dünya eseri diye nitelendireceğimiz yapılar çeliktir" Çelik yapıların bakımının da kolay olduğuna dikkat çeken inşaat mühendisi Kenan Keskin, "Çelik yapıların bakımı da kolay betonarme yapıları yaptıktan sonra en fazla boyasına müdahil olabiliyorsunuz ama çelik yapılarda öyle değil. Bir bina için 50 yıl biçilirken, çelik ise bakımları yapılırsa 100-150 yılları görebiliyor. Çelik, yangına karışı zayıf bir malzeme. Yangından iyi muhafaza edilirse ve korozyona karşı korunursa çok uzun ömürlü yapılar çıkabiliyor. Nitekim baktığımızda, Avrupa’da birçok dünya eseri diye nitelendireceğimiz yapılar çeliktir, örneğin Eyfel Kulesi çeliktir. Bakımı düzgün yapıldığı için bu zamana kadar gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Antalya Elmalı’da çiftçilere biyolojik mücadele eğitimi Antalya Büyükşehir Belediyesi, Elmalı’da Akçay ve Armutlu Mahallesi’nde örtü altı tarım yapan çiftçilere biyolojik mücadeleyle ilgili eğitim verdi. Antalya Büyükşehir Belediyesi, yerelden kalkınma ilkesi doğrultusunda ilçelerde üreticiye her alanda destek olmaya devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığı Ziraat Mühendisi Hatice Parlak ve Büyükşehir Elmalı Hizmet Birimi Şube Müdürü Bilal Kasap, Elmalı’nın Akçay ve Armutlu Mahallesi’nde örtü altı sera üretimi yapan çiftçilerle buluştu. Ziraat Mühendisi Parlak, bölgede dikim aşamasında hazırlık yapılan seraları yerinde ziyaret ederek biyolojik tarım hakkında bilgiler verdi. Biyolojik mücadele yöntemleri anlatıldı Bölgede üretim yapan çiftçilere Akçay Mahallesi’nde eğitim verildi. Ahatlı, Armutlu ve Afşar Mahallesi’nden de üreticiler örtü altı tarımda biyolojik mücadele ve entegre mücadele ile ilgili bilgilendirildi. Tarımsal üretimde kimyasal gübreler ve pestisitler kullanmadan, doğal yöntemlerle sağlıklı ve sürdürülebilir ürünler yetiştirme konusunda biyolojik mücadelenin önemi vurgulandı. Üreticileri daha verimli ve daha az kayıplı tarım için bilinçlendirmeyi amaçlayan eğitimde, üreticilerden biyolojik metotları uygulayarak daha az kimyasal kullanmayı alışkanlık haline getirmeleri istendi. Ayrıca, biyolojik tarımın önemli bir parçası olan faydalı böceklerin kullanılarak zararlı böceklerin kontrol altına alınmasının üretimdeki önemi anlatıldı. Akçay Mahallesi’nde örtü altı seracılığı yapan Hatice Aksu, bildiklerinin yanında seralarda uygulayabilecekleri bilmedikleri birçok yeni teknik öğrendiklerini belirterek, eğitimin son derece yararlı olduğunu söyledi.
İzmir Medical Point’ten girişimsel radyolojide uluslararası başarı İEÜ Medical Point Hastanesi Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Ahmet Memiş’in makalesi, uluslararası alanda 100 farklı bilimsel yayında kaynak gösterildi. İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Ahmet Memiş’in girişimsel radyoloji alanında kaleme aldığı ve dünyada bu alanda öncü yayınlardan biri olarak kabul edilen "Embolization of visceral pseudoaneurysms with platinum coils and N-butyl cyanoacrylate" (Visseral psödoanevrizmaların platin spirallet ve N-bütil siyanoakrilat ile embolizasyonu) başlıklı makalesi, uluslararası alanda 100 farklı bilimsel yayında kaynak gösterildi. Girişimsel Radyolojinin en karmaşık ve hayati uygulamalarından biri olan visseral psödoanevrizma embolizasyonunu konu alan bu çalışma, klinik pratiğe doğrudan etki eden öncü yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Prof. Dr. Ahmet Memiş’in imzasını taşıyan bu bilimsel katkı, yalnızca akademik camiada değil, hasta tedavilerinde de güvenilir bir başvuru kaynağı olarak öne çıkıyor. Prof. Dr. Ahmet Memiş, "Bilimsel üretkenlik bir hedeften çok, insanlığa katkı sunma sorumluluğudur. Yıllar önce kaleme aldığım bu çalışmanın bugün dünya genelinde 100’den fazla bilimsel makalede referans gösterilmiş olması benim için büyük bir onur, büyük bir gurur. Bilimsel ciddiyet ve yüksek etik standartlarla, bu uygulamaları Medical Point İzmir Hastanesi’nde sürdürüyoruz. Böyle bir ekibin parçası olmak ve bu başarıyı ülkem adına taşımak tarif edilemez bir mutluluk" ifadelerini kullandı.