KÜLTÜR SANAT - 19 Ağustos 2024 Pazartesi 12:39

Toprak Dede’nin bonsai koleksiyonu müzede yaşatılıyor

A
A
A
Toprak Dede’nin bonsai koleksiyonu müzede yaşatılıyor

Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın en büyüğü olan Yalova Bonsai Müzesi’nde yer alan “Toprak Dede” lakaplı Hayrettin Karaca’nın 14 bonsai ağacı çalışması gelecek nesillere aktarılıyor.


Yalova merkeze bağlı Kadıköy beldesinde bulunan Yalova Bonsai Müzesi’nde 80 türden 180 minyatür ağaç sergileniyor. Özel tekniklerle ağaçların saksılar içinde budanarak, bodurlaştırarak, şekil verilerek yetiştirilmesi sanatı olan bonsai sanatının Türkiye’deki en önemli örneklerinin yer aldığı sergi ziyaretçilerini eşsiz güzelliğiyle büyülüyor.


Bonsai sanatçısı Hasan Şimşek, müzemizdeki en değerli ağaçların bir kısmının TEMA Vakfı Kurucusu, rahmetli Hayrettin Karaca’nın koleksiyonundan geldiğini dile getirdi. Bonsaiye başladığı ilk yıllarda Hayrettin Karaca’nın da koleksiyonu olduğunu öğrendiğini ve sık sık orayı ziyaret ederek o ağaçlardan ilham aldığını belirten Şimşek, “Daha sonraki yıllarda bonsai sanatında mesafe kat etmeye başladım. Hayrettin Karaca yaşının ilerlemesi sebebiyle ağaçlarıyla eski düzeyde ilgilenemedi. Biz de destek vermeye çalıştık bazı ağaçlarının bakımını yaptık. Sonrasında hayata veda etmesi sebebiyle ağaçları bakımsız kaldı. Biz bunlardan bir kısmını devraldık. Özellikle de hatırası olan, belli bir hikayesi olan ağaçlarını devralmaya çalıştık. Müzemizde de şu anda bu ağaçların periyodik bakımları yapılmakta. Gelen ziyaretçilere de bu ağaçların tarihçeleri anlatılmakta” dedi.



Türkiye’de en uzun süredir bonsai olarak bakılan “Dedeağaç” ilgi görüyor


Şimşek, 1974 yılında Hayrettin Karaca ve arkadaşlarınca Toros Dağları’ndan sökülen sarıçamın müze için en değerli çalışmalardan birisi olduğunu belirterek şöyle konuştu:


“Yani 50 yıldır saksıda bulunan bir ağaç ve Türkiye’de de en uzun süredir bonsai olarak bakılan ağaç unvanına sahip. Hayrettin Karaca genelde ağaçlarını budayarak şekillendiriyordu. Biz ise bonsai sanatında önemli bir yeri olan telleme sanatını da ağaç üzerinde uyguladık. Şuan Japonya’daki herhangi bir üst düzey bir ağaçtan çok da aşağı kalır yanı olmayan bir konuma getirdik. Japon bonsai sanatında belli özelliği olan ağaçlara isim verilir. İsim ağacı olarak geçer. Bir nevi yaşayan anıt gibi tescillenirler. Müzemizde de ismi olan iki ağacımız var. Birincisi müzemizin girişinde bulunan paşa. Çok değerli bir ağaç bizim için. İkincisi de bu sarıçam ağacımız. Ağacın ismi Dedeağaç. Bunu da aslında müzemizi ziyaret eden anaokulu öğrencileri bu ismi bir nevi koydular. Rahmetli Hayrettin Karaca, Toprak Dede, Ağaç Dede unvanıyla da bilinirdi. Bu ağacın Hayrettin Karaca’yla ilgisinden bahsedince çocuklar Dedeağaç gibi terimler kullandılar. Biz de bu ağacın ismi Dedeağaç olsun dedik. Zaten de müzemizin en yaşlı ağacı. 80 yaşlarında olduğunu tahmin ediyoruz. Bundan sonraki yıllarda da bakımını üstlenmekten büyük keyif alacağız. Bizden sonra da bonsaiye yeni heveslenen nesiller de ağacın bakımına ve seyrine devam edecekler.”



Toprak Dede’nin müzede 14 ağacı bulunuyor


Hayrettin Karaca’nın koleksiyonundan 2015 yılında 26 ağaç aldığını anlatan Şimşek, “Bunlardan bir kısmı ciddi sorunluydu. Bir kaçını kaybettik. Şu an bahçemizde 14 adet Hayrettin Karaca’nın koleksiyonundan ağaç var. Benim şahsi koleksiyonumda da 7 ağacı mevcut. Zaten biz Hayrettin Karaca’dan devralınca bir nesle devredilmiş oldu. Kızım da bonsai sanatına devam ediyor. Ben de şahsi koleksiyonumu kızıma devrettim. En azından 2 nesil devredilmiş oldu. Bundan sonra da bonsai eğitimlerine ağırlık veriyoruz. Ağaçların devam eden bakımlarını da bu nesil yapacaktır diye ümitliyiz” diye konuştu.



Toprak Dede’nin bonsai koleksiyonu müzede yaşatılıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Bayburt’ta karlı dağları aşan paletli ambulanslar hastaların derdine derman oldu 112 Acil Sağlık ekipleri, Bayburt’ta kar, tipi ve dondurucu soğuklara rağmen paletli ambulanslarla kırsalda yaşayan vatandaşlara ulaşıyor. Bayburt İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri kış aylarının çetin geçtiği Bayburt’ta, tam donanımlı paletli ambulanslar ile yüksek rakımlı köylerde yaşayan vatandaşlara ulaşmak için zaman zaman 1,5 metreyi bulan karlı yolları aşarak hizmet vermeye devam ediyor. Sağlık çalışanları, kent ve ilçe merkezlerinin yanı sıra kırsal kesimde yaşayan vatandaşlara da her türlü hizmeti sunmak için soğuk hava ve tipiye rağmen kilometrelerce yol kat ediyor. Ulaşımı zor ve yolları kardan dolayı kapalı olan kırsal kesimlerde ikamet eden vatandaşların imdadına ise paletli ambulanslar yetişiyor. Yoğun kar yağışlarının ardından kardan tamamen kapanan köy yollarında ilerlemekte zorluk çeken 112 ekiplerine ise özel idare ekipleri yardım ediyor. Bazı zamanlar adeta greyderlerin arkasında bir gölge gibi ilerleyen paletli ambulanslar, vatandaşlara en etkili ve en hızlı hizmeti sunmak için karlı dağ yollarını aşıp hastalara ulaşıyor. Demirözü ilçesine bağlı Yakupabdal köyünde yaşayan KOAH hastasına da oksijen cihazının bozulduğu bilgisi 112 Acil Çağrı Hattı’na verilmesi üzerine harekete geçen sağlık ekipleri paletli ambulansla vatandaşı güvenli bir şekilde evinden alarak Devlet Hastanesi’ne sevkini gerçekleştirdi.
İstanbul İnat uğruna ayrılmışlardı, 2’nci nikahları hastanede kıyıldı, 65 yaşındaki gelin çiçek atma hayalini de gerçekleştirdi Uzun yıllar evli kalan 76 yaşındaki Ali Gezer ve 65 yaşındaki Meryem Gezer inat uğruna boşanmalarının ardından hastane odasında yeniden dünya evine girdi. İlk evliliği sırasında çiçeği olmadığını söyleyen Gezer’in hastane odasında çiçeğini sağlık çalışanlarına attığı anlar renkli görüntüler oluşturdu. Meryem Gezer, “Memlekette yaşayacağım’ dedi, çocuklar burada gitmem dedim, küstük, ayrıldık. Eşim 1997’de kalp ameliyatı olunca doktora ‘Benim kalbimi verin’ dedim, o kadar çok sevdim. Ayrılıkta çok kızdım ama bu halini görünce ciğerim parçalandı. Çiçek atmamıştım şimdi o eksiklik gitti” dedi. 76 yaşındaki Ali Gezer, yıllar önce evlendiği 65 yaşındaki Meryem Gezer ile edinilen bilgiye göre zaman içinde çocuklarının yaşadığı İstanbul’da mı yoksa Sivas’ta mı yaşayacakları üzerine sürekli sorun yaşadı, inatlaşan çiftten geri adım atan olmayınca çift 2019 yılında boşandı. Çiftin hikayesi ise akıllara turşunun limonla mı yoksa sirke ile mi yapıldığı konusunda tartışan, sonrasında boşanan çift ve çocuklarının yaşamını anlatan başrollerinde usta oyuncular Münir Özkul ve Adile Naşit’in olduğu Neşeli Günler filmini getirdi. Yaşlı çift, ayrı geçirdikleri zaman içerisinde yeniden evlenmeyi düşünseler de bir türlü bir araya gelemedi. Geçtiğimiz aylarda ise evlenmeye karar vererek 25 Kasım’a nikah günü aldılar ancak Ali Gezer, akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Yatışı yapılan Gezer’in nikah günü de hastanede olacağı anlaşılınca aile nikah memuru ve hastane yönetimiyle irtibata geçti. Başhekim Prof. Dr. Nurettin Yiyit ve ekibi memnuniyetle nikaha ev sahipliği yapacaklarını iletince çiftin nikahı hastanede planlandı. Yıllar önce atamadığı çiçeği hastanede odasında sağlık çalışanlarına attı Beyaz eşarbını takıp, krem rengi yeleğini giyerek hastaneye gelen Meryem Gezer’in uzun yıllar hayat arkadaşlığı yaptığı Ali Gezer ile nikahı tedavi gördüğü hastane odasında kıyıldı. Meryem Gezer, ‘Ölüm ayırıncaya kadar evet’ derken Başhekim Prof. Dr. Yiyit’in ve aile yakınının şahitliğinde yeniden evlenen çift, hastalıkta sağlıkta sözünü de yeniden yaşattı. Hastane odasında kıyılan nikah ise renkli görüntüler oluşturdu. Yıllar önce nikahında çiçek atmadığını söyleyen Gezer’in nikah sonrası rengarenk çiçeğini sağlık çalışanlarına fırlattığı anlardaki mutluluğu ise kameraya yansıdı. “Ayrılıkta çok kızdım ama bu hali ciğerimi parçaladı” Geçmişte yaşadıkları anlaşmazlık nedeniyle ayrıldıklarını anlatan 65 yaşındaki Meryem Gezer, “Memlekette yaşayacağım, İstanbul kalabalık’ dedi, korona da vardı. Ben de çocuklar burada çalışıyor, torunlar, oraya gitmem dedim. Küstük, o istedi, ayrıldık. Ben ayrılmayı istemedim, yalvardım ama şimdi de kendi istedi. Yıllarımı geçirdim, onun bu hali beni çok yıprattı, çok üzülüyorum. 1997 yılında kalp ameliyatı olunca eşim, doktora ‘Benim kalbimi verin’ dedim. Ben o kadar çok sevdim. Gözümü açtım onu gördüm, küçük yaşta evlendim, bunları bir kalemde silip atamıyorsun. Evet, ayrılıkta çok kırıldım, kırgındım, kızdım ama bu halini görünce ciğerim parçalandı. Daha yakından ilgileneceğim için mutlu oldum. Gelinlik giydim, davullu zurnalı düğünüm oldu ama çiçek atmamıştım, o zaman çiçek yoktu ki gelinlerin eline veriyorlardı, kendileri alıp vitrine koyuyorlardı. Benim elimde çiçeğim de yoktu, köy yerine gelin giden ne olur o kadar, şimdi o eksiklik gitti” dedi. “Böyle beklemiyordum, çok mükemmel oldu" Hastanedeki nikahın beklediğinin çok daha güzel olduğunu söyleyen çiftin 47 yaşındaki kızı Düriye Gezer anne ve babasının yeniden bir araya gelmesinden büyük mutluluk duyduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Gün almıştık fakat nasıl olur dedik. Babam hastaneye geldi, acile aldıklarında nikah günleri vardı. Devlet memurları gelebiliriz dedi sonra rica ettik, başhemşiremiz sağ olsun ‘Tabi ki olabilir, neden olmasın’ dedi, çok sevindik ve babama çok büyük moral oldu. Şu an annemle evlendiler ve çok değişik bir şey oldu, hiç böyle beklemiyordum. Çok mükemmel oldu, hastane çalışanlarına çok teşekkür ederim özellikle başhekimimiz gerçekten harikaydı. Benim için çok güzel bir şey oldu, kaç yaşında olursanız olun anne baba ayrılınca çok sıkıntılı dönemler yaşıyorsunuz. Babamın mutlu olmasına gerçekten çok sevindim zaten annemden ayrıldıktan sonra düştü. 2019’da boşandılar, annem çok heyecanlıydı belki de ilk evliliğinde bu kadar heyecanlanmamıştı, gerçekten çok güzel oldu” “32 senedir burayım, bizim için de çok ilginç oldu" Hastasının durumuna ilişkin bilgi veren ve hastanedeki nikahın kendileri için de hoş olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Atilla Uysal, “Kasım ayı, göğüs hastalıkları açısından bir farkındalık ayı, tütünün her türlüsü zarar, o nedenle tütün ürünlerini kullanmamamız gerekiyor. Başta ölümcül olduğu için söylüyorum; akciğer kanseri, süreğen olduğu için ve hastalarımızın yaşam kalitesini son derece bozduğu için KOAH hastalığı, zatürre için de risk faktörü olduğu için tütün, tütün ürünleri son derece zararlı. Klasik kullanımı dışında elektronik versiyonları çok popüler olmaya başladı. Dumansız tütün ürünleri diye daha az zararlı olduğu söyleniyor ama hepsi zararlı. Bu hastamız 76 yaşında, bize hızlı gelişen bir solunum yetmezliğiyle yattı, daha önce bilinen bir hastalığı da vardı, yatırmak zorunda kaldık. Bizim için de çok ilginç oldu, 32 senedir burayım, heyecan, mutluluk verici de bir olay. Tatlı telaşlar derler ya böyle bir telaş da kliniğimizde olmuş oldu. Hastamız uzun bir evlilikten sonra çok da kısa sayılmayacak bir ayrılık sonrası tekrar evlenmeye karar vermiş, onun için de bir program yapmışlar. Kliniğimizde buna şahit olmak bizim açımızdan da mutluluk verici bir durum oluşturdu. Sağ olsun Başhekim Nurettin Yiyit Hocamız da buna izin verdiler” şeklinde konuştu.