KÜLTÜR SANAT - 13 Ekim 2024 Pazar 11:53

Tespih tanelerini mikro sanatla şahesere çeviriyor

A
A
A
Tespih tanelerini mikro sanatla şahesere çeviriyor

Yalova’da düzenlenen el sanatları sergisinde eserleriyle yer alan minyatür sanatçısı Arya Kamalı’nın, mikro sanatıyla tespih tanelerine işlediği çalışmalar büyük ilgi görüyor.


İran kökenli minyatür sanatçısı Arya Kamalı, Yalova Kent Müzesi’nde gerçekleştirilen “Gelenekten Geleceğe” adlı karma sergide çalışmalarını beğeniye sunuyor. Sanatıyla büyük ilgi toplayan Kamalı, yaklaşık yarım asırdır minyatür ile uğraştığını anlatı. Tespih tanelerine yaptığı çalışmalarla, minyatürün farklı alanlar olduğuna değinen Kamalı, mikro sanat çalışmalarına başlamasını şöyle anlattı:


“Bundan 8-10 yıl önceydi. Çok sevdiğim bir arkadaşım, bir koleksiyoner, bir tespihle bana geldi. Dedi, ‘Bunu bir padişah figürüyle çalışır mısın?’ Tane çok küçüktü. Bir buçuk santim civarında bir şeydi. Bir deneyeyim dedim. Daha sonra, bu tespihi komple yapmak istedim. Sonra da yaptım, bitti. Tabii çok kolay olmadı. Çünkü hem düz bir yüzeyi yoktu, bombe bir yüzeyi vardı ve aynı zamanda farklı bir formatı vardı. O formata uygun bir şekilde onu yerleştirdim. Birkaç deneme yapmam gerekiyordu. Sonunda onu yaptıktan sonra bir paylaşım yaptım. Özellikle tespihle ilgilenen koleksiyonerler tarafından inanılmaz bir ilgi oldu. Çok sevdiğim yepyeni bir alan oldu. Bu şekilde tespih maceram başladı.”


Kuran’ı tespih tanelerine işledi


Tespih üzerine padişah, doğa, Selçuklu motifleri yaparken çılgın bir fikir aklına geldiğini ifade eden Kamalı, “Kuran-ı Kerim’i tespihlere yazayım dedim. Yine aynı sorun karşıma çıktı. Bu sefer her bir sayfayı bir tespih tanesine yerleştirmem gerekiyordu. İran kökenli olduğum için Farsça, Arapça bildiğimden o kısmını kolaylıkla geçtim. Bir süre yeni modellemelerle, ölçümlerle yaptım. Bu 5 yıllık bir proje oldu. Eskişehir’de Süleyman Gürsoy, çok iyi bir tespih nakkaşıdır. Bir ustasıyla beraber çok özel 30 tane tespih yaptılar. Ben her bir tespihe, Kur’an-ı Kerim’in bir cüzünü yazmayı bir şekilde kararlaştırdım ve başladım” diye konuştu.


Milimetrik ölçülerde çalıştı


Bu süreçte kendisini en çok zorlayan durumun ölçüler olduğuna değinen Kamalı, minyatürden ziyade mikro sanat yapması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:


“Mikro art yapmam gerekiyordu. Çalışma alanım bir sayfa, A4 büyüklüğünde değildi. 1,5 santim yükseklik, aşağı yukarı bir santim eni ve bombeli tarafı çıkardığın zaman 6-7 milim bir alanımız var. Bir sayfayı sığdırmam lazımdı ve bunun arkalarına da dünyanın 990 tane en güzel camileri de yapmak istedim. O kadar bir alanda yazıyı ve camileri yerleştirmek mikro arttır. O teknikle ancak yapılır. Dünyada yanlış bir yaklaşım var. En azından Türkiye’de bunu diyebilirim. Minyatür dediğiniz zaman mini ve çok küçük ölçekte yapılabilecek bir şey olarak anlaşılıyor ama bu yanlıştır. Minyatür bir sanattır, bir anlatım şeklidir. Bu anlatım şeklinde kendine özgün kriterler ve kuralları vardır. Nedense minyatür, minik, küçük bir şekilde daha kolay halk tarafından pekişmiş. Halbuki öyle değildir. Minyatür, bir anlatım sanatıdır. Çok küçük çaplarda yapılıyor ama isterseniz de devasa ölçülerde de aynı kurallara yapabilirsiniz.”


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra bir çok bakan ve yurtdışındaki devlet erkanına çalışmalarını hediye ettiğini ifade eden Kamalı, Türkiye’de büyük bir tespih meraklısı grubun olduğuna da dikkati çekti.



Tespih tanelerini mikro sanatla şahesere çeviriyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türk bilim adamından umut veren çalışma Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Alper, 2015 yılında başlattığı çalışmalar sonucu “Meme Enfeksiyonu” hastalığında tıp dünyasında heyecan uyandıran sonuçlara ulaştı. Prof. Dr. Fatih Alper, idiyopatik granülomatöz mastitin kronik bir meme enfeksiyonu olduğunu belirterek, “Bu dünyada nadir olan ancak toplumumuzda sık görülen bir hastalıktır. Memede kızarıklık, şişlik, ısı artışı, meme içerisinde sertlikler, meme cildinde delinmeler, akıntılar ve açık yaralarla seyreden kötü bir hastalıktır. Başlangıcında kanser ile karışan bulguları mevcuttur. Özellikle orta yaş grubu annelerde daha sık görülmektedir. Bu hastalar antibiyotiğe cevap vermeyen ve doktor doktor dolaşan hasta grubudur. Mevcut hastalığını çevresine anlatamamakta ve aylarca yıllarca hastalıkla yaşamaktadır. Halk arasında süründüren denen bir durumdur.” dedi. “Sıfıra yakın yan etkiyle ameliyata gerek kalmıyor” 21 Eylülde İzmir’de yapılan IGM’ye ait tedavi çalıştayına katıldığını söyleyen Prof. Dr. Fatih Alper, “Oraya pek çok merkez katılmıştı. Tedavide meme içerisine steroid (lokal perilezyonel, intralezyonel), krem şeklinde (topikal), ağızdan (Oral yüksek doz düşük doz steroid ) , romatizma ilaçları (metotreksat), bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar (imuran), antibiyotikler, antitüberküloz ilaçlar ve meme ameliyatları gibi pek çok uygulama yapıldığı anlatıldı. Tedavi yaklaşımında Türkiye ve dünyada bir fikir birliği olmayıp kaos mevcuttur. Çalışmakta olduğumuz Atatürk Üniversitesi radyoloji bölümünde uyguladığımız tedavi protokolüyle hastalarda hem başarılı sonuçlar aldık hem de sıfıra yakın yan etki ile ameliyata gerek kalmadan çözümler ürettik.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Fatih Alper, yaşadığı tecrübeleri ve yaptığı çalışmaları Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilere de detaylarıyla aktarıyor. “Ameliyat veya diğer komplike tedavilere gerek kalmıyor” 9 senelik tecrübenin sonucunda sadece meme içerisine steroid vererek bazen krem desteği ile 5-10 seans arası tedavi ile hastalarda tam kür sağlandığını ifade eden Prof. Dr. Fatih Alper, “ Tedavi sürecinde hastalara uygulanan toplam steroid dozu 400 mg ile 800 mg civarındadır (Oral steroid dozu 0.8 mg/kg olup 100 kg hastada 1 günlük oral doz 80 mg iken biz bu dozu haftalık seansta vermekteyiz ). Diğer merkezlerde oral steroidin ve diğer ilaçların pek çok yan etkilerinin yaşandığı ifade edilmektedir. Bu yöntemle ameliyat veya diğer komplike tedavilere gerek kalmadan kür sağlanarak yaklaşık 650 hastayı tedavi ettik. Tüm hastalar tedavi sonrası mutlu bir şekilde ve iyi dileklerini ileterek ayrıldılar. Bu yöntemin etkili olduğunun bilinmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Literatürde ilk benim bulduğum ve kullandığıma dair meme içi steroid uygulaması, oral ve meme içi uygulamayı karşılaştırdığımız, literatürdeki ilk ultrasonik evreleme yaptığımız ve 40 mg ve 80 mg dozların karşılaştırdığımız makaleler uluslarası dergilerde yayınlandı. Bu yayınlar tıp dünyasında oldukça fazla ilgi gördü. Bizlerde mutlu olduk. ” dedi. “Ameliyat yapılmadan da iyi sonuçlar alabilmekteyiz” Söz konusu hastalığın Erzurum ve Doğu Anadolu’da daha fazla olduğunu anlatan Prof. Dr. Fatih Alper, “Ülkemizde de sıkça rastlanan bir rahatsızlık. Önceden nadir diye düşünürken yaklaşık 8-9 senelik süre içinde 650 vakaya ulaştığımızı görüyoruz. Erzurum, Iğdır, Kars ve Diyarbakır, Trabzon gibi pek çok şehrimizden bize hasta geliyor. Nahçıvan’dan bile takip ettiğimiz ve tedavi verdiğimiz hastalar var. Yine İzmir’den, Bilecik, İstanbul’dan gelen hastalarımız var. Türk Radyoloji Derneği Meme Grubunda bu hastalıkla ilgili tedaviyle ilgili yardımcı olacağımız ifade ettim. Benzer şekilde Rize’den ve İzmir’den hocalarımızla bağlantı halindeyim. Yaptığımız çalışmalarda özellikle yıllar içerisinde her gün 1-2 saat ayırdığım için yaklaşık 5 binden fazla ultrasona baktım ve yaptığım pek çok bakıda şunu fark ettim. Literatüre iki yeni bulgu ortaya koyacağım. Bununla alakalı çalışmalarım son aşamada ve bulgulardan birisine “Fatih” diğerine ise “Alper” bulgusu ismini koyacağım. Bu hastalığı taşıyan hastalar şunu bilmeli ki ağır tedaviler (ağızdan tedaviler steroid, metotreksat, kolşisin, v.s ) ve ameliyat yapılmadan da iyi sonuçlar alabilmekteyiz.” diye konuştu. (MEK-NK) Görüntü Dökümü;
İstanbul Bayraktar TB3 SİHA, TCG Anadolu’ya iki kez daha başarıyla iniş kalkış gerçekleştirdi Havacılık tarihinde bir ilke imza atarak kısa pistli bir gemiden iniş kalkış yapan ilk SİHA olan Bayraktar TB3, Çanakkale açıklarında seyreden TCG Anadolu’da yapılan ikinci uçuş testinde de iniş destek ekipmanı kullanmadan iki kez daha başarıyla iniş kalkış yaptı. Dünya havacılık tarihinde bir ilke imza atarak kısa pistli bir gemiden iniş kalkış yapan Bayraktar TB3 SİHA, gemi testlerine başarıyla devam ediyor. Bayraktar TB3, dün Çanakkale açıklarında seyreden TCG Anadolu gemisinde gerçekleşen ikinci uçuş testinde de iniş destek ekipmanı kullanmadan iki kez daha başarıyla iniş kalkış yaptı. Test parametrelerini başarılı bir şekilde icra eden milli SİHA, ortalama 20.000 feet irtifada uçtuğu testi başarıyla tamamladı. Havacılık tarihine damga vurdu Keşan’da gerçekleşen rampa testleri ile açık denizde sürdürdüğü yaklaşma testlerini tamamlayan Bayraktar TB3 SİHA, geçen hafta 19 Kasım’da TCG Anadolu’nun 12 derece eğimli rampaya sahip kısa pistinden başarıyla havalanmıştı. Ege ve Akdeniz’in buluşma noktasında 46 dakikalık tarihi bir test uçuşu gerçekleştiren Bayraktar TB3, aynı kısa piste hiçbir iniş destek ekipmanı kullanmadan başarıyla iniş yapmıştı. Yerli motor ile en yükseğe Bayraktar TB3 SİHA, 25 Haziran’da Edirne’nin Keşan ilçesindeki Baykar Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nde gerçekleştirilen uçuşta 36.310 feet irtifaya çıktığı Yüksek İrtifa Sistem Performans Testini başarıyla tamamladı. TEI tarafından yerli olarak geliştirilen PD-170 motoruyla havalanan milli SİHA, böylece kritik bir eşiği daha geçti. Milli havacılık tarihimizin irtifa rekoru ise 45 bin 118 feet ile Baykar tarafından milli ve özgün olarak geliştirilen Bayraktar AKINCI TİHA’ya ait bulunuyor. Toplam uçuş 828 saati geçti Bayraktar TB3 SİHA bugüne kadar gerçekleştirilen test uçuşlarında toplam 828 saat 57 dakika havada kaldı. Milli SİHA, 20 Aralık 2023’te gerçekleştirilen uzun uçuş testinde ise yere inmeden 32 saat havada kaldı ve gökyüzünde 5.700 kilometre yol kat etti. Milli SİHA, milli kamera Bayraktar TB3 SİHA, 26 Mart’ta ilk kez Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 ile uçtu. İcra edilen test kapsamında dünyadaki muadillerine göre en yüksek performansa sahip olan ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi entegrasyonu başarıyla gerçekleştirildi. Deniz aşırı güç çarpanı Bayraktar TB3 SİHA, katlanabilen kanat yapısının yanı sıra sahip olacağı kabiliyetler ile sınıfındaki lider insansız hava aracı olacak. Görüş hattı ötesi haberleşme kabiliyetine de sahip olacak milli SİHA, bu sayede çok uzun mesafelerden kumanda edilebilecek. Böylece keşif-gözetleme, istihbarat ve taşıdığı akıllı mühimmatlar ile taarruz görevlerini deniz aşırı hedeflere karşı icra ederek Türkiye’nin caydırıcı gücünde çarpan etkisi sağlayacak.